I.
ETİK KAVRAMI
Etik
kelimesi Latince “ethos”, “ mos” kelimelerinden gelmektedir. Bu kök kelimeler
orijinal dillerine hem ahlak hem de karakter kavramlarını tanımlamak için
kullanılmıştır[1].
Bugün Türkçede yaygın kullanımıyla etik ahlak ile eş anlamlı kabul edilmekte
hatta Türkçe sözlükler ve ansiklopedilerde dahi bir anlamıyla ahlakın anlamdaşı
olarak tanımlanmaktadır[2]. Oysa etik ve ahlak farklı
kavramlardır[3].
Ahlak, olan kurallar; etik ise olması gereken idealdir[4]. Bizim bu çalışmada kabul edeceğimiz
tanıma göre etik, ahlakı da inceleyen, hangi toplumun hangi davranışları iyi
hangi davranışları kötü kabul ettiğini ve bunu neye göre yaptığını kavramaya
çalışan bir disiplindir[5]. Etik, evrensel olması ve
bir kurallar bütünü değil bir düşünce sistemi olmasıyla ahlaktan ayrılır[6].
II. HUKUK
DÜZENİNİN KURULMASI VE UYGULANMASINDA ETİK
Toplumsal
hayatı amaç edinmek bakımından hukuk ve etik arasında sağlam bir bağ bulunmaktadır[7]. Etik bakış açısı eylemin
nedenlerinin ahlaki olup olmadığıyla ilgilenir. Hukukta da hukuki normun
koyuluş amacının ahlaki olup olmadığını incelemek bu bağlantının ilk perçinini
oluşturur[8].
Hukuk
kuralları, ait oldukları toplumun örf ve adetlerinden, ahlaki değerlerinden
etkilenir[9]. Hatta bazı mevzu hukuk
kurallarının toplumdaki ahlaki değerlerin kanunlaştırılmasıyla oluştuğu dahi
söylenebilir[10].
Bu gibi ahlaki ilkelerden kaynaklanan kurallar konurken ahlakın felsefesi
etiğin hukukun oluşumunda ne denli önemli bir rol oynadığı rahatça görülecektir[11].
Bunların
(ahlak kurallarının kanunlaşmasıyla oluşan kuralların) dışında kalan hukuk
kuralları yapılırken de etik ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır. Gerçekten de
toplumun geçmişinden gelmeyen hukuk kuralları mevcuttur[12]. Bu normların evvelce bir
ahlak kuralı olmaması, konulurken ahlakın göz ardı edilebileceği anlamına
gelmez. Kuralın konuluşundaki amaç kişisel çıkarlar ya da öç alma gibi saikler
değil toplumsal iyiye ulaşma olmalıdır[13]. İyiye giden yolda ışığın
etik ilkeler olduğuna da şüphe yoktur.
Hukuk
kuralları yalnız oluşturulurken değil yorumlanırken de etik değerlere bağlı
kalınmalıdır[14].
Aksi halde ne kadar güzel hazırlanmış olursa olsun kurallar afili nutuklardan
daha fazla anlam ifade etmeyecektir[15]. “Etik değere dayanmayan ve ahlaki bir değer olan adaleti esas almayan
hukuk anlayışı, hakkaniyete dayalı bir yükümlülük ve ödev anlayışı üretemez”[16].
III. HUKUKÇULARIN ETİK İLKELERİ
Her
meslek icra edilirken meslek mensuplarının bir takım etik-ahlaki kurallara
uymaları beklenir[17]. Meslek etiğine ilişkin
bu kurallar büyük ölçüde yazısızdır; usta çırak ilişkisiyle ve teamüllerle
kuşaktan kuşa aktarılarak yaşarlar. Dolayısıyla bu tür kurallar ancak manevi
yaptırımlara tabidir. Fakat toplumun refahı için önemleri nispeten daha büyük
kabul edilebilecek hekimlik, mali müşavirlik ve hukuku iş edinen mesleklerin
etik ilkelerinden uzaklaşmasının, toplumda bu meslek mensuplarının
üstlendikleri işlerin aksamasının neticesinde doğacak zararlar da büyük
olacaktır. Bu sebepten böyle bazı mesleklerin etik ilkelerinin bir kısmı hukuk
kuralı haline getirilerek somut, maddi, cebri yaptırıma bağlanarak, asgari
güvence sağlanmak istenmiştir[18].
Söz
konusu meslek kurallarının, meslek etiğine ilişkin ilkelerin pek tabi tamamı hukuk
kuralı haline getirilmemiştir. Ancak bu durum mevzu olmayan ilkelerin göz ardı
edilebileceği, düzenin bu yazısız etik ilkeler olmadan sağlanabileceği anlamına
kesinlikle gelmez. Aşağıda hukukçuların uymaları gereken meslek etiğine ilişkin
kurallara değinilecektir.
A. Hâkimler
ve Savcılar
Karar
mercii olarak adaleti sağlamada toplum gözünde belki de en büyük rolü oynayan
hakimler tarihin hemen her döneminde ulvi bir yere konmuştur. Yapıkları işin
önemi ve seçkinlikleri nedeniyle kişiliklerine, hal ve hareketlerine yönelik
beklentiler doğmuştur. Gerçekten de bir hakim görevini mevzuata uygun şekilde
yerine getirip adaletin tecellisini sağlarken hükmün aynı zamanda adil
görünmesini de sağlamalıdır[19]. Bunu yapabilmenin yolu
da görevi dâhilinde ve dışında; gerek yargılamanın diğer süjeleri ile
meslektaşlarına, gerekse de halka karşı tutum ve davranışlarında etik ilkelere
sıkı sıkıya riayet etmektir[20]. Aksi halde toplumun
gözünden düşen yalnız gayrı ahlaki davranan hakim değil ve fakat adalet inancı
ve yargının itibarı olacaktır.
Bu
vahim sonucun önüne geçmek adına hâkimler ve savcılar hakkında ulusal ve
uluslararası düzeyde düzenlemeler mevcuttur. Birleşmiş Milletler Teşkilatı
tarafından 23.04.2003 tarih ve 2003/43 sayılı kararla kabul edilen “Bangalor
Yargı Etiği İlkeleri” ile Avrupa Savcılar Konferansında 31.05.2005 tarihinde
kabul edilen “Savcılar İçin Etik Ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa
Esasları” ülkemizde Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca 27.6.2006 gün ve 315
sayılı kararla benimsenmiş[21] ve bu durum Adalet
Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 14.11.2006 gün ve 100289 sayılı yazısı
ile hâkim ve savcılara duyurulmak üzere teşkilata bildirilmiştir.
B. Avukatlar
Bugün
kutsal diye nitelendirdiğimiz “savunma hakkının koruyucuları” avukatlar toplumun
iyi davranışlar beklediği meslek mensuplarıdır. Bu beklenti karşılanmadığında
da toplumun hem vicdanı hem de adalet inancı yaralanacaktır[22]. Dolayısıyla hakimlik ve
savcılık gibi avukatlık mesleğinin de bazı etik ilkeleri hukuk kuralı olarak
düzenlenmiştir. Ülkemizde uygulana bu düzenlemeleri yine ulusal ve uluslararası
düzenlemeler olarak iki bölümde inceleyebiliriz.
Uluslararası
düzenlemelerin temelini 1990 tarihli BM Havana Konferansı oluşturur. Bu
konferansta kabul edilen meslek kurallarıyla aynı yönde ve ek olarak
Uluslararası Avukatlar Birliğinin 1991Meksika ve 2002 Sydney kararları
alınmıştır[23].
Yukardaki
kurallara paralel olarak ülkemizde de düzenlemeler mevcuttur. TBB tarafından
8-9 Ocak 1971 tarihinde kabul edilen “Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları”
ve Avukatlık Kanunu[24] örnek gösterilebilir.
Hemen
belirtmek gerekir ki ahlak yaşar-değişir. Hukuk kuralı haline getirilmiş bu
etik ilkelerin tamamının toplumun güncel ahlaki değerlerini karşıladığını
söylemek de mümkün gözükmemektedir. Örneğin, bir avukatın kendi barosu dışında
bir duruşmaya katılması halinde o yer baro başkanını ziyaret etmesi bir meslek
kuralı olarak düzenlenmiştir[25]. Bu kuralın, söz gelimi,
İstanbul’a duruşmaya giden avukatlar tarafından harfiyen uygulandığında
İstanbul Barosu başkanının mesaisinin tamamını ziyaretlere ayırmak zorunda
kalacağını söyleyebiliriz. Bu da bize yukarda bahsettiğimiz “hukuk kurallarının
uygulanması ve yorumlanmasında da etik değerlere riayet etmek gereğini”
hatırlatır.
Ayrıca
etik ilkelerin mevzuattaki düzenlemelerden ibaret olduğunu söylemek, yalnız bu
kurallara uyulması halinde toplumsal ahlakın-iyinin sağlanacağını ummak da
iyimserlik olur. Örneğin bir avukatın para hırsı gütmesi, mesleği yalnız
ekonomik kaygılarla yapması açıkça yasaklanmış olmasa da etik kabul edilemez.
Bunların yanında özellikle cüppeliyken hal ve hareketlere özen göstermek,
günlük hayatında görgü kurallarına uygun davranmak da mevzu olmayan etik
ilkelere örnek olarak gösterilebilir.
C. Akademik
Personel
Ülkemiz
mevzuatında hukuk bilimi üzerine akademik kariyer yapan kimselere ilişkin ayrı
etik ilkeler ön görülmemekle birlikte bilim adamlarına ve bilimsel çalışmalara
ilişkin etik ilkeler hukuku araştırmaya ve öğretmeye soyunmuş akademisyenler
için de geçerlidir.
Örnek
olarak “Yükseköğretim Kurulu Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi”[26] ile “TÜBİTAK Araştırma ve
Yayın Etiği Kurulu Yönetmeliği”[27] gösterilebilir. Ayrıca
akademisyenlerin de günlük yaşamda davranışlarına özel itina göstermeleri
gerektiği de söylenebilir.
SONUÇ
Toplumsal
hayatı düzenleyen kurallar belirli bir kronolojiyle ortaya çıkmış olsalar da
birinin diğerinin yerini eksiksiz doldurduğunu kabul etmek doğru olmaz. Ahlak,
din, görgü vs. hep birlikte var olmuş ve kaçınılmaz olarak etkileşime
geçmiştir. Dolayısıyla etiğin, toplumsal herhangi bir olguyla ve tabii hukukla
alakadar olmadığı söylenemez.
Hukukun
ve etiğin bazı ilkeleri ortak amaç edinmesi birinin sağlandığında diğerinin de
kendiliğinden geleceği anlamına gelmez. Hukukun etikle ilişkisi düşünüldüğünde
o yalnızca bir harita, cebri bir destektir. Adalete ulaşmada ve toplumsal
refaha giden yolda tek başına yeterli değildir. Bu konuda Kant’ın ödev etiği
yol gösterici olabilir. İyiyi arzulama sebebimiz birilerinin bunu bizden
istemesi değil sırf insan olmamız ve bu onuru içselleştirmemiz olmalıdır. Ancak
bu sayede en insani değerlerimizden biri olan adalet yeniden ışımaya başlar;
ancak o zaman adaletin kestiği parmak acımaz ve insanların boynu yeniden adalet
karşısında kıldan ince hale gelir.
Unutulmamalıdır
ki hukuk yalnız asgari ahlaktır.
[1] “Eski Yunanca
ethikós εθικός "ahlaka
ilişkin" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca éthos έθος "örf, adap, ahlak, töre"
sözcüğünden türetilmiştir.” Nişanyan Sölük;
(https://www.nisanyansozluk.com/?k=etik&lnk=1) et: 10.06.2014.
[2] Türkçe
Sözlük/Hzl.: Şükrü Haluk AKALIN, 10. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
2009, s. 661.
[3] Aksi görüş; ABDULLAYEV/ARI/ZENGİN, s. 20.
[4] KARAKOÇ, Yusuf; “Hukuk-Etik İlişkisi”, (Hukuk
Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi, 24. Kitap, Hzr. ÖKÇESİZ, Hayrettin/UYGUR,
Gülriz/ÜYE, Saim; İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul 2012, s. 91-94), s. 93.
[5] TUNCAY, A. Can; Hukuksal Etik Ders
Notları, Beta Yayınları, İstanbul 2013, s. 2; ALİEFENDİOĞLU, Yılmaz; “Adil
Yargılanma Hakkı Etik (éthique) Açıdan Yargı Bağımsızlığı ve Yansızlığı”,
(Fazıl Sağlam 65. Yaş Armağanı, Yayına Hazırlayan Osman CAN/A. Ülkü AZRAK, İmaj
Yayınevi Ankara 2006, s. 9-40), s. 9.
[6] GÜRBÜZ, Ahmet; Hukuk ve Meşruluk
(Evrensel Erdem Üzerine Bir Deneme), Beta Yayınları, İstanbul 2004, s. 72; KILIÇ, s. 109.
[7] TOPAKKAYA, Arslan; Hukuk ve Adalet,
Yetkin Yayınları, Ankara 2010, s. 161.
[8] UYGUR, Gülriz; “Hukuki Bakış Açısında
Etik Dayanağa Yer Vermek”, (Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek: Hukuk
Teorileri, İnsan Hakları ve Anayasalar, Yayıma Hazırlayan İoanna KUÇURADİ, T.C.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul,
2011, s. 99-111), s. 99.
[9] KARAKOÇ, s. 93; GÜRBÜZ, s. 86.
[10] Örneğin: “-
Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük
kurallarına uymak zorundadır./Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk
düzeni korumaz.” TMK m. 2,
“Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin
olmasına kadar devam eder. / Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa,
ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak
üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” TMK m. 328, Kanun
No: 4721, RG: 24607; “Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak
şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli Türk
Lirası idarî para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye
kadar kontrol altında tutulur.” Kabahatler Kanunu m. 35, Kanun No: 5326, RG:
25772.
[11] UYGUR, s. 101.
[12] Özellikle şekli
hukuk kuralları, üniversite ya da il kurulmasına dair kanunlar bu tür
kanunlardır.
[13] 02.05.1954
seçimlerinde muhalif kalan Kırşehir’in seçimlerin hemen ardından ilçe yapılması
kişisel çıkarlar gözetilerek çıkartılan kanunlara örnek gösterilebilir. Kanun
No: 6429, RG: 8748.
[14] TOPAKKAYA, s. 169.
[15] UYGUR, s. 107.
[16] KILIÇ, s. 111.
[17] KARAKOÇ, s. 92.
[18] UYGUR, s. 105;
Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Meslek Ahlak Kuralları ile İlgili Mecburi Meslek Kararı, RG: 24557;
Hekimlik
Meslek Etiği Kuralları, Türk Tabipler Birliği.
[19] ALİEFENDİOĞLU, s. 30.
[20] ABDULLAYEV/ARI/HASAN, s. 24.
[21] ABDULLAYEV/ARI/HASAN, s. 30.
[22] ABDULLAYEV/ARI/HASAN, s. 36.
[23] TUNCAY, s. 108-109;
Havana
Kuralları:
(http://www.barobirlik.org.tr/mevzuat/avukata_ozel/meslek_kurallari/Havana_Kurallari.pdf).
[24] Kanun No: 1136,
RG: 13168.
[25] TBB Meslek
Kuralları m. 28.
[26]
(http://www.yok.gov.tr/web/guest/icerik/-/journal_content/56_INSTANCE_rEHF8BIsfYRx/10279/18187)
Erişim Tarihi: 10.06.2014)
[27]
(http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/mevzuat/yonetmelik/YONETMELIK_III_9.pdf)
Erişim Tarihi: 10.06.2014.