CİSMANİ
ZARARLAR ÖRNEK OLAY ÇÖZÜMLERİ
OLAY
I
Fabrikada
kazan patlaması sonucu, Ustabaşı ile işçi ölmüş; o sırada yoldan geçmekte olan
üçüncü kişi yaralanmıştır. Bilirkişi Raporuna göre, ustabaşı kazanın düzenli
bakımını yapmadığı için %30 oranında kusurlu bulunmuş; uyarılara karşın eski teknoloji ürünü kazanı
yenilemediği için işverene de %70 kusur yüklenmiştir.
Sorular:
1. İşverenin işçilere karşı sorumluluğu
ne tür bir sorumluluktur?
2. İşveren, kazan patladığı sırada
yoldan geçerken yaralanan kişiye karşı hangi yasa hükmüne göre sorumludur?
3. Ölen işçilerin desteğinden yoksun
kalan haksahipleri, hangi koşullarda işverene karşı maddi ve manevi tazminat
isteyebileceklerdir. Yasal dayanakları nedir?
4. Ölen ustabaşının haksahiplerinin
işverenden isteyebilecekleri tazminatın ölçüsü ne olacaktır, bu ölçünün nedenleri?
5. Ölen işçinin haksahiplerinin
işverenden isteyebilecekleri tazminatın ölçüsü ne olacaktır, bu ölçünün
nedenleri?
6. Ölen işçilerin ve yaralanan üçüncü
kişilerin açacakları davaların zamanaşımı süreleri ve yasa hükmü nedir?
CEVAP
I
1. Olayda bahsedilen kazanın patlaması
4857 s. K. uyarınca iş kazasıdır. İş güvenliğinin sağlanması için işverenin
üzerine yüklenen yüksek özen yükümlülüğü nedeniyle işverenin sorumluluğu
tehlike sorumluluğu olduğu söylenebilecektir.
2. Kazan patladığında yoldan geçen
üçüncü kişi arasında iş ilişkisi bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla işverenin
üçüncü kişiye karşı sorumluluğu genel hükümler kapsamında, TBK m.49 ve devamı
hükümleri uyarınca haksız fiil sorumluluğudur.
3. Destekten yoksun kalma halinde
tazminat isteyebilecekler (destekten yoksun kalanlar) kural olarak ölenin anne,
baba, eş ve çocuklarıdır. Bunlar dışındaki hak sahipleri ölenin kendilerine
yaşamında destek olduğunu ispatlamaları halinde istisnai de olsa bu tazminata
hak kazanabileceklerdir. Ayrıca iş kazası tespiti yapılmış olmalıdır. Ölen
işçinin sigortalı olarak, işyerinde hizmet akdi ile çalışıyor olması
gerekmektedir.
4. Ölen ustabaşının hak sahiplerinin
isteyecekleri tazminatın ölçüsü TBK m. 55 ile net bir şekilde belirlenmiştir.
Anılan hükme göre “Kısmen veya tamamen rücu
edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür
zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar ve tazminattan indirilemez.
Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz
veya azaltılamaz” Bunun yanında hak sahipleri işverenden ancak kusuru oranında
tazminat isteyebileceklerdir. Kazanın meydana gelmesinde kusuru olan
ustabaşının müterafik kusuru tazminattan indirim sebebi olacaktır. Ayrıca varsa
kurumca yapılacak ödemelerin ilk peşin sermaye değeri rücu edilebilir
ödemelerden olduğundan tazminattan mahsup edilecektir. Ustabaşının gerçek
kazancı hesaplanmalı, PMF tablolarına göre bakiye ömür süresi, aktif ve pasif
dönemi belirlenip tazminat miktarı bulunmalıdır. Burada önemle belirtmek gerekir
ki ölen kişinin bedensel ve düşünsel destekliği tazminatın hesabında temel ölçü
olup miras yoluyla ortaya çıkan kazanımlar, kira gelirleri vs. kesinlikle
tazminatın hesabına dahil edilmeyecektir.
5. Yukarda ustabaşı için yapılan
açıklamalar işçi için de geçerli olmakla birlikte kusursuz işçinin hak
sahiplerine ödenecek tazminattan bu sebeple indirim yapılması pek tabii mümkün
değildir.
6. Ölen işçilerin hak sahiplerinin iş
kazası sebebiyle açacakları davada zamanaşımı TBK m. 417 hükmünün atfı
sebebiyle yine TBK m. 146’daki on yıllık süredir. Ölen üçüncü kişi ile işveren
arasında sözleşmesel ilişki bulunmadığına göre zamanaşımı zararın ve sorumlunun
öğrenilmesinden itibaren 2 her hal ve karda 5 yıllık süredir. Ancak haksız
fiilin aynı zamanda suç teşkil ettiği kanaatine varılırsa uzamış ceza
zamanaşımı hükümleri de uygulama alanı bulacaktır.
OLAY:
II
Bir
inşaat şirketi tarafından yapılmakta olan sitenin bir kısım işleri bir alt
işverene (taşerona) verilmiş; taşeronun işçisi dördüncü katta iskele üzerinde
çalışmakta iken, halat kopması sonucu düşerek ölmüş; o sırada yapılan işleri
denetlemekte olan işveren şirketin görevlisinin başına iskele tahtalarının
düşmesi sonucu o da yaşamını yitirmiştir.
Sorular:
1. Taşeronun işçisinin ölümü nedeniyle
haksahipleri kime veya kimlere karşı dava açabileceklerdir, yasal dayanakları
nedir?
2. Ana şirket görevlisinin ölümünden
dolayı haksahipleri kimlerden tazminat isteyebilirler?
3. İşveren ile taşeron arasındaki
ilişkide ne tür bir sorumluluk söz konusudur?
CEVAP
II
1. Taşeron işçinin gerek işçilik
alacaklarından, gerekse de meslek hastalığı ve iş kazası sebebiyle uğranılan
zararlardan kısacası iş yasasının getirdiği tüm sorumluluklardan 4857 s. K. m.
2/VI uyarınca alt işveren ve asıl işveren birlikte sorumludur. Hak sahipleri
hem inşaat şirketine hem de taşerona karşı dava açabileceklerdir.
2. Asıl işverenin işçisi ile taşeron
arasında iş ilişkisi bulunmadığından meydana gelen iş kazası sebebiyle hak
sahipleri yalnız asıl işveren inşaat şirketine karşı dava açabileceklerdir.
Ancak iskelenin ipinin kopması ve tahtaların düşmesinde taşeronun ya da işçinin
kusuru varsa haksız fiil hükümleri kapsamında bu kişilere de dava açılmasının
önünde engel yoktur.
3. İşveren inşaat şirketi ile taşeron
arasında alt işveren – asıl işveren ilişkisi mevcuttur. Aralrında sözleşmeden
kaynaklanan sorumluluk söz konusudur. İç ilişkilerinde birbirlerine karşı rücu
hakları söz konusu olsa da alt işverenin işçilerine karşı iki işveren müşterek
ve müteselsil sorumluluk altındadır.
OLAY:
III
Bir
binanın boya badana işini üstlenen firmanın işçisi, iskelenin iyi kurulmamış
olması yüzünden yüksekten düşerek ölmüştür.
Sorular:
1. Bu olay, firma ile işçisi
arasındaki ilişkide ne tür bir kazadır?
2. İskeleyi ölen işçinin (hatalı bir
şekilde) kurmuş olması, işvereni olan firmayı sorumluluktan kurtarır mı?
Kurtarmazsa neden?
3. İşçinin ölümünden, boya badana
işini veren bina sahibi sorumlu tutulabilir mi?
4. Boya badana işini üstlenen firma
ile bina sahibi arasındaki sözleşmenin türü nedir?
CEVAP
III
1. İşçinin, işyerinde asıl işini
yaptığı sırada meydana gelen bu kaza bir iş kazasıdır.
2. İskelenin ölen işçi tarafından
kurulmuş olmasının işvereni sorumluluktan tam anlamıyla kurtarması hukukumuzda
pek olası değildir. Her ne kadar işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk
olmasa da mevzuatımızca işverene yüksek özen yükümlülüğü yüklenmiştir. Buna
göre teknolojinin tüm imkânlarını kullanarak gerekli önlemleri almak,
denetimleri aksatmamak ve işçiye gerekli eğitimleri vermek gibi pek çok
sorumluluğu olan işveren kazanın meydana gelmesinde bir şekilde sorumlu
tutulacaktır. Ancak ödenecek tazminattan işçinin kusuru oranında indirim
yapılacaktır.
3. Bu sorunun cevabı firma ile bina
sahibi arasındaki ilişkinin niteliğine göre değişecektir. Bina malikinin,
işçilere emir ve talimat verme yetkisi var ise, kısacası bina maliki ve firma
arasında kurulan sözleşme ile bağımlılık unsuru vuku bulmuşsa artık ortada bir
alt işveren – asıl işveren ilişkisinin varlığından söz edilecektir. Bu durumda
ölen işçinin hak sahiplerinin bina malikine karşı da dava açabileceği
söylenmesi gerekir. Şayet bina maliki boya badana işlerini amiyane tabirle
“anahtar teslimi” olarak firmaya vermişse yani sözleşme bir eser sözleşmesi ise
bina maliki ancak haksız fiil hükümlerine göre sorumlu tutulabilir. Olayda
iskelenin iyi kurulmasında bina malikinin kusuru görünmediğinden bu ihtimalde
hak sahipleri yalnız firmaya karşı dava açabilecektir.
4. Yukarda da belirttiğimiz üzere bu
sorunun net bir şekilde cevaplanabilmesi için sözleşmenin detaylarını; en
azından bina sahibi ile firma işçileri arasında bağımlılık unsurunun bulunup
bulunmadığını bilmek gerekir. Şayet bina sahibi firma ile anlaşmasında yalnızca
bir bedel karşılığı binanın boyanması hususunda mutabıksa ve çalışma şekline
müdahale imkanı tanınmamışsa ortada bir eser sözleşesinin var olduğu
söylenecektir. Yok eğer bina sahibinin firma işçileri üzerinde denetim, emir ve
talimat verme gibi yetkileri varsa firma ile arasındaki sözleşmenin bir alt
işverenlik sözleşmesi olarak niteleneceği söylenebilir.
OLAY:
IV
Otobüsün
bir otomobille çarpışması sonucu iki yolcu yaralanmış, otomobil sürücüsü
ölmüştür. Kazanın oluşunda otobüs sürücüsü 2/8 ve ölen otomobil sürücüsü 6/8
oranında kusurlu bulunmuşlardır.
Sorular:
1. Otobüs yolcuları kime veya kimlere
karşı dava açabilirler, yasal dayanakları nelerdir?
2. Otobüs işletenin yolculara karşı
sorumluluğu ne tür bir sorumluluktur?
3. Otobüs sürücüsü kusursuz olsaydı,
taşımacı gene sorumlu olur muydu, yolculara tazminat ödemek zorunda kalır
mıydı?
4. Otobüs yolcuları hangi sigorta
türlerinden yararlanabilirler?
5. Otobüs sürücüsünün kusursuz olması
durumunda, kaza geçiren yolcular, hangi sigorta türünden yararlanamayacak ve
hangi sigorta türünden yararlanacaklardı?
6. Ölen otomobil sürücüsünün
haksahipleri kime veya kimlere karşı dava açabilirler, yasal dayanakları nedir?
CEVAP
IV
1. Yolcular KTK gereği işletene,
işletenin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibine, sürücüye ve sigorta şirketine
karşı dava açabilirler.
2. Otobüs işletenin yolculara karşı
sorumluluğu tehlike sorumluluğudur.
3. KTK m. 86 işleten ve teşebbüs
sahibinin sorumluluktan kurtulma şartlarını düzenlemiştir. İşleten veya
işletenin bağlı olduğu teşebbüs sahibi kendisinin ve eylemlerinden sorumlu
olduğu kişilerin kusursuz olduğunu ve araçtaki bozukluğun kazayı etkilemediğini
ya da illiyet bağının kesildiğini ispat ederse sorumluktan kurtulabilir.
4. Otobüs yolcuları otobüse ait,
sırasıyla zorunlu ferdi koltuk sigortasından,
zorunlu taşımacılık mali sigortasından, zorunlu mali sorumluluk (trafik)
sigortasından ve isteğe bağlı sorumluluk sigortasından yararlanabilir. Hiçbir
sigorta yapılmamışsa güvence hesabından yararlanabilirler. Aynı şekilde diğer
otomobil sürücüsü kusurlu olduğu için otomobile ait zorunlu mali sorumluluk
(trafik) sigortasından ve isteğe bağlı sorumluluk sigortasından yararlanabilir.
Hiçbir sigorta yapılmamışsa güvence hesabından yararlanabilirler.
5. Otobüs sürücüsü kusursuz olsa bile
otobüse ait, sırasıyla zorunlu ferdi koltuk sigortasından ve zorunlu
taşımacılık mali sigortasından yararlanabilirler. Bu sigortalar yaptırılmamış
ise güvence hesabından yararlanabilirler. Ayrıca kusurlu otomobil şoförünün aracının zorunlu trafik sigortasından ve özel
sigortasından hiçbir sigorta sözleşmesi yapılmamışsa güvence hesabından
yararlanabilirler.
6. Ölen otomobil sürücüsünün hak sahipleri,
otobüs şoförüne, işletenine ve işletenin
bağlı olduğu teşebbüse kusuru oranında dava açılabilir. Yine otomobil şoförünün
bağlı olduğu zorunlu trafik sigortası ve özel sigorta şirketine karşı kusuru
oranında dava açılabilir.
OLAY:
V
Mutfak
tipi tüpün patlaması sonucu ev kadını ölmüştür. Bilirkişiler olayın gaz
sızmasından kaynaklandığı; tüpü getiren ve yerleştiren görevlinin contayı
değiştirmemiş ve detantörü iyi bağlamamış olmasının buna neden olduğu sonucuna
varmışlardır.
Sorular:
1. Bu olayda sorumlu veya sorumlular
kimdir? Hangi yasanın hangi hükmüne göre kimler sorumlu tutulabilir?
2. Tüpgaz bayii neden dolayı sorumlu
tutulabilir?
3. İmalâtçı da sorumlu mudur? Neden?
4. Bu olayda dava açma (zamanaşımı)
süresi nedir?
CEVAP
V
1. TBK haksız fiil hükümlerine göre
tüpü yerleştiren görevli, adam çalıştıranın sorumluluğu esaslarına göre de
tüpgaz bayii sorumludur.
2. Tüp gaz bayii tüpü getiren ve
kusuru sebebiyle zarara sebep olan görevlinin işvereni konumundadır.
Dolayısıyla kusursuz sorumluluk türlerinden adam çalıştıranın sorumluluğu
kapsamında sorumlu tutulabilir.
3. İmalatçının sorumluluğunun
belirlenebilmesi için uygun illiyet bağının kurulup kurulamadığını tespit etmek
gerekir. Tüpün ya da detantörün imalatının kazaya etkisi, görevlinin
davranışının illiyet bağını kesip kesmediği hususları netlik kazanmadan kesin
bir cevap vermek mümkün değildir. Ancak olayda anlatıldığı kadarıyla tüpün
montajı düzgün yapılsaydı kaza meydana gelmeyecekti kanaatine ulaşmaktayız.
Dolayısıyla imalatçının davranışı ile zarar arasında illiyet bağının kesildiği
ve imalatçının sorumlu olmadığı söylenebilir.
4. Olayda zamanaşımı süresi haksız
fiil zamanaşımı olan 2 ve 5 yıllık sürelerdir. Ancak olayda taksir neticesinde
de olsa bir suçun işlendiği kanaati varsa uzamış ceza zamanaşımı
uygulanacaktır.
OLAY:
VI
Gap
bölgesinde kazı işini üstlenen şirketin şantiyesine terörist saldırısı
sonucu dört işçi ölmüştür. Yapılan soruşturmada, işveren
şirketin akla gelebilecek her türlü önlemleri aldığı, hatta olağan dışı bir
korunma sistemi oluşturduğu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği hükümlerine göre
işverene yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan,
bölgenin özelliği nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın yeterli derecede önlem alıp
almadığı üzerinde durulmuş; mahkemece görevlendirilen bilirkişiler, çevrede
yeterli sayıda karakol ve günün her saatinde hareket halinde devriye kolları bulunduğunu, bundan
fazlasının da mümkün olamayacağını bildirerek, devletin “hizmet kusuru”
olmadığı sonucuna varmışlardır.
Sorular:
1. Olayın meydana gelişinde, işverenin
ve devlet biriminin kusursuz bulunması karşısında, ölen işçilerin desteğinden
yoksun kalanlar zararlı sonuca katlanmak zorunda mı kalacaklardır, kimseden
tazminat isteyemeyecekler midir?
2. Olayın 506 sayılı Yasaya göre bir
“iş kazası” olması nedeniyle ölenlerin haksahiplerine gelir bağlanmış ise de,
bu gelirin destek zararlarını tam karşılayamamış olması karşısında, kalan zarar
tutarları kimseden istenemeyecek midir?
3. Bilirkişilerce kusursuz bulunan işverenden
veya ilgili Devlet biriminden başka bir hukuksal nedenle tazminat istemek
mümkün olabilir mi?
CEVAP
VI
1. Devlete Anayasa ile vatandaşlarının
can ve mal güvenliğini koruma yükümlülüğü verildiğinden devletin sorumluluğu
kusursuz sorumluluk türlerinden tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilir.
Dolayısıyla bakanlık, hiçbir kusuru olmasa bile ölen işçilerin hak sahiplerinin
uğramış olduğu maddi ve manevi zararlardan sorumlu olacaktır.
2. İş kazası tespiti yapıldıktan sonra
yukarda açıklandığı üzere hak sahipleri İçişleri Bakanlığı’ndan zarar
tutarlarını talep edebileceklerdir.
3. İdarenin hizmet kusuru bulunmasa
bile, idari faaliyet alanıyla ilgili, toplum içinde ortaya çıkan terör
eyleminin sonucu olarak uğranılan özel ve olağandışı zararı sosyal risk ilkesi
uyarınca tazmini gerekmektedir.
OLAY:
VII
Bir
fabrikanın çatı kaplama işini üstlenen şirketin işçisi, elindeki metal çubuğun
binanın üzerinden geçen yüksek gerilim hattına değmesi sonucu, cereyana
kapılarak ölmüştür.
Sorular:
1. Bu kazanın sorumluları kimler
olabilir?
2. Fabrika sahibi, çatı kaplama işini
üstlenen şirketin işçisinin ölümünden dolayı sorumlu ve tazminat yükümlüsü olabilir
mi?
3. Bu olayda, ölen işçinin işvereninin
önlem alma yükümlülükleri neler olabilir?
4. Elektrik idaresi sorumlu
tutulabilir mi, tutulabilirse yasal dayanağı ne olur?
5. Ölen işçinin desteğinden yoksun
kalan haksahiplerinin işverene karşı açacakları davanın “dava şartı” nedir?
6. İşverene veya elektrik idaresine
karşı açılacak davaların zamanaşımı süresi nedir?
CEVAP
VII
1. Kazanın ilk akla gelen sorumlusu
kazalı işçinin işvereni olan çatı kaplama firmasıdır. Bunun yanında fabrika ile
çatı kaplama firması arasında alt işveren – asıl işveren ilişkisi var ise
fabrika sahibi de sorumlu olacaktır. Son olarak yüksek gerilim hattının
kurulmasında hizmet kusuru görülürse idare de sorumlu tutulabilecektir.
2. Yukarda açıklandığı gibi fabrika
sahibinin sorumlu tutulabilmesi ancak firma ile aralarında alt işveren – asıl
işveren ilişkisinin kurulmuş olmasına bağlıdır. Şayet fabrika sahibi ile işçi
arasında bağımlılık unsuru kurulmuşsa fabrika sahibi de pek tabi müteselsilen
zarardan sorumludur.
3. İşverenin önlem alma yükümlülüğü
yüksek özen yükümlülüğü olarak kendini göstermektedir. İşveren iş güvenliğini
sağlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda çalışma ortamını güvende tutması gerekeceği
gibi öncesinde işçiye gerekli eğitimleri vermek, işçinin yapılacak işte
çalışmaya uygun olup olmadığını gözetmek de işverenin sorumlulukları
arasındadır. En nihayetinde çağın teknolojisinin tüm imkânları işverence
kullanılarak olası kazaların önüne geçilmeye çabalanmalıdır.
4. Meydana gelen kaza bir iş
kazasıdır. Bununla birlikte kusuru var ise elektrik idaresi işverenle birlikte
sorumlu olan üçüncü kişi konumunda olacaktır. Bu durumda elektrik idaresinin
sorumluluğu hizmet kusuru sebebiyle ortaya çıkmaktadır.
5. İş kazası
tespiti yapılmış olmalıdır. Ölen işçinin sigortalı olarak, işyerinde hizmet akdi
ile çalışıyor olması gerekmektedir.
6. Burada
işverene ve elektrik idaresine birlikte mi yoksa ayrı ayrı mı dava açılacağına
göre hem görevli mahkeme hem de zamanaşımı süreleri değişecektir. İşveren ve
idareye aynı anda husumet yöneltilerek dava açılabilir ki bu durumda görevli
mahkeme iş mahkemesi, zamanaşımı da on yıl olacaktır. Fakat idarenin
sorumluluğu sebebiyle idari yargı yolu denenecekse burada zamanaşımından evvel
60 günlük dava açma süresi karşımıza çıkacaktır.
OLAY:
VIII
Ameliyatı
yapan operatör doktor, yarayı kapatma ve dikiş atma işini yardımcısına
bırakarak ameliyat haneyi terk etmiş, yardımcı doktorun ve hemşirenin
dikkatsizliği ve özensizliği sonucu bir miktar sargı bezi içerde unutulmuş;
hasta iki yıl boyunca ağırılar içinde kıvrandıktan sonra, batın açılarak sargı
bezi çıkarılmıştır. Hasta açtığı davada, çalışamadığı süre için kazanç kaybını,
fazladan yaptığı tedavi giderlerini ve manevi tazminat istemiştir.
Sorular:
1. Bu olayda kim veya kimler
sorumludur?
2. Ne tür bir sorumluluk söz konusudur?
3. İlgili yasa hükümleri nelerdir?
4. Ameliyat ekibi hastane tarafından
oluşturulmuş ise, hastane yönetimi ne yönden sorumludur?
5. Hasta ile hekim arasındaki
ilişkinin hukuksal niteliği nedir ve hekimin sorumluluğu ne tür bir
sorumluluktur?
CEVAP
VIII
1. Olayda doktor, yardımcısı ve
hastane idaresi sorumludur.
2. Olayda yardımcı kişi kullanımından
ötürü dikiş atan kişi sorumlu olacaktı. Burada kusur sorumluluğu söz konusu
iken hastane için adam çalıştıranın sorumluluğu çerçevesinde kusursuz
sorumluluk söz konusudur.
3. Hastane için TBK m. 66, Hekim için
TBK m.116 ve yardımcı kişiler için TBK m. 49 hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca
hastane özel bir hastane ise sözleşmeye aykırılık hükümleri de uygulama alanı
bulabilecektir.
4. Hastane yönetimi gerek adam
çalıştıranın sorumluluğu esaslarına göre gerekse de sözleşmeye aykırılıktan
sorumlu olacaktır.
5. Hasta ile hekim arasındaki ilişki
bir vekalet ilişkisidir.
OLAY:
IX
Ağaçtan
düşerek kolunu kıran davacı Devlet Hastanesine giderek tedavi olmak istemiş;
davalı doktor tedaviye hemen başlamadığı ve görevini savsakladığı için hastanın
durumu ağırlaşmış ve kangren olan kol, başka bir Devlet Hastanesinde, omuz
hizasından kesilmiştir. Sağlık Bakanlığı müfettişlerince yapılan araştırma
sonucu davalı doktorun zamanında gerekli tedaviyi yapmadığı, kusurlu olduğu
saptanmış; ayrıca davalı doktor ceza mahkemesinde yargılanıp
TCK.459/2.maddesine göre cezalandırılmış ve mahkemenin kararı onanıp
kesinleşmiştir.
Sorular:
1. Devlet hastanesinde çalışan
doktorun kusuru ve savsaması sabit olduğuna
göre, zarar gören kişi nerede (hangi mahkemede) kime veya kimlere karşı
dava açacaktır?
2. Olayda ne tür bir kusur vardır?
CEVAP
IX
1. Her ne kadar zarar idarenin
eyleminden kaynaklansa da olayda bedensel zarar söz konusu olduğu için dava
hukuk mahkemelerinde görülecektir. Olayın ilk sorumlusu savsaması sabit olan
doktor olacaktır. Bununla birlikte kusursuz sorumlu hastane de sorumlular
arasındadır. Özetle zarar gören, asliye hukuk mahkemesinde doktor ve hastane
aleyhine dava açabilecektir.
2. Olayda doktorun kusuru, kamu
görevlisinin ağır kusuruna örnektir. Eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi
bunu göstermektedir.
OLAY:
X
Ulaştırma
Bakanlığı’na ait bir aracın özel otomobille çarpışması sonucu, araçlar
hasarlanmış, özel otomobil sürücüsü yaralanmıştır. Kazanın oluşunda Bakanlık
aracının sürücüsü kusurlu bulunmuştur.
Sorular:
1. Zarar gören kişi kime veya kimlere
karşı dava açacaktır. Görevli mahkeme hangisidir?
2. Bakanlık ne sebeple ve hangi yasa hükmüne
göre sorumlu tutulabilir?
CEVAP
X
1. Zarar gören kişi kusurlu olduğu
sabit olan şoföre ve aracın işleteni konumundaki ulaştırma bakanlığına dava
açabilir. Bunu yanında aracın sigortalarına da dava açılabileceği
unutulmamalıdır. Görev hususunda ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu n.
106’ya göz atmak gerekir. İlgili yasa “Genel bütçeye dâhil dairelerle katma
bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi
teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları
zararlardan dolayı, bu kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri
uygulanır.” KTK’ya göre işletenin sorumluluğuna gidildiği davalarda asliye
hukuk mahkemeleri görevli olduğuna göre olayda da asliye hukuk mahkemeleri
görevlidir.
2. Bakanlık, işleten sıfatına sahip
olduğundan ötürü yukarda anılan KTK m. 106 hükmü uyarınca sorumlu olacaktır.
OLAY:
XI
Hemzemin
geçitte tren ile kamyon çarpışması sonucu, birkaç tren yolcusu yaralanmış,
kamyon ağır hasar görmüştür. Bilirkişiler, hemzemin geçitte sinyalizasyon düzeninin
iyi çalışmaması nedeniyle Demiryolları İşletmesini %20 ve kamyon sürücüsünü dalgın ve dikkatsiz
araç sürmesi nedeniyle %80 oranında kusurlu bulmuşlardır.
Sorular:
1. Kazada yaralanan yolcuların
zararlarını Demiryolları İşletmesi ne ölçüde karşılamakla yükümlü olacaktır?
2. Demiryolları İşletmesinin yolculara
karşı sorumluluğu ne tür bir sorumluluktur, bu sorumluluk hangi yasa maddesine
dayanmaktadır?
3. Yolcuların Demiryolları İşletmesine
karşı açacakları davanın zamanaşımı süresi nedir?
4. Yolcuların açtığı davaya hangi
mahkeme bakacaktır?
5. Kamyon sahibi maddi zararı için
Demiryolları İdaresine karşı hangi yasa maddesine dayanarak dava açabilecek,
zararının ne ölçüde isteyebilecektir?
6. Demiryolları İşletmesi, kamyon
sahibine karşı ne sebeple ve neye dayanarak dava açabilir?
CEVAP
XI
OLAY:
XII
Yetkili
bayiden alınan buzdolabı hasarlı çıkmış, bayı yetkili servise başvurularak
arızanın giderilmesinin istenebileceğini bildirmiş; yetkili servis arızayı
giderdikten kısa bir süre sonra aynı arıza yeniden ortaya çıkmıştır.
Sorular:
1.
Alıcının
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre “seçimlik
hakları” nelerdir?
2.
Dava
açmak zorunda kalınırsa nerede ve kime ya da kimlere karşı dava açılacaktır?
CEVAP
XII
1.
TKHK
uyarınca tüketici; alığı malın arızasız bir misliyle değiştirilmesi, ücretsiz
onarılmasını isteme ve malı iade etme, ayıp oranında indirim isteme seçimlik
haklarına sahiptir. İlaveten bir zarara uğramışsa imalatçı-üreticiden tazminat
da isteyebilecektir.
2.
Dava
açmak zorunda kalınırsa bu davada pek tabii tüketici mahkemeleri görevli
olacaktır. Bu dava malın alındığı bayiye, yetkili servise ve müteselsil sorumlu
imalatçı-üreticiye karşı açılabilir.
OLAY:
XIII
Karayolunda
seyir halinde olan bir otomobil sürücüsü, Karayollarının yapım ve onarım hatası
nedeniyle tek yanlı kaza geçirerek yaşamını yitirmiştir.
Sorular:
1. Karayolları İdaresinin yol yapım
hatası ne tür bir sorumluluğu gerektirmektedir?
2. Karayolları İdaresine karşı nerede
ve ne sebeple dava açılabilecektir/
3. Ölen sürücünün desteğinden yoksun
kalan eşi ve çocukları Trafik
Sigortasından tazminat alabilirler mi?
CEVAP
XIII
1. Karayollarının yol yapım hatası bir
hizmet kusurudur ve kusur sorumluluğu esasına göre değerlendirilmelidir.
2. KTK m. 110 uyarınca işleteni kamu
kurumu da olsa KTK’dan kaynaklanan sorumluluk davaları asliye hukuk
mahkemelerinde açılacaktır. Dolayısıyla Karayolları İdaresi’nin hizmet kusuru
olması sebebiyle idareye karşı dava da asliye hukuk mahkemelerinde açılmalıdır.
3. KTK m. 92/I-b uyarınca “İşletenin;
eşinin usul ve füruğunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların
ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri
sürebilecekleri talepler” trafik sigortasından talep edilemez. Ancak destekten
yoksun kalma tazminatı mal zararının ötesinde bir zararı karşılamaktadır.
Meydana gelen sadece maddi anlamda bir fakirleşme değildir. Dolayısıyla yasada
sayılan istisnalara da dâhil edilmeyeceğinin kabulü gerekir. Netice itibariyle
destekten yoksun kalan eş ve çocuklar trafik sigortasından tazminat
alabileceklerdir.