"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincan 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 29.12.2011 gün ve 2011/89 E.-2011/1447 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi'nin 04.05.2012 gün ve 2012/2360 E.-2012/3109 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yanlar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından yüklenici tarafından açılacak alacak davası Borçlar Kanunu'nun 126/IV.maddesi hükmünce 5 yıllık zamanaşımı süresine tabîdir. Aynı Kanun'un 128.maddesi gereğince zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. BK'nın 133/II.maddesinde icra takibinin yapılmasıyla zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir. Zamanaşımı kesilmesi halinde o tarihten itibaren yeniden alacağın tabî olduğu zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır.
Somut olayda eserin teslim tarihi kesin olarak saptanamamakla birlikte mahkemenin de kabulünde olduğu gibi en geç davalı defterlerine kaydedildiği 31.12.2003 tarihinde teslim edildiği ve alacağın bu tarihte muaccel olduğu kabul edildiği takdirde BK'nın 126/IV.maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi 31.12.2008 tarihinde dolmuş ise de; davacının aynı alacakla ilgili Sincan 5.İcra Müdürlüğü'nün 2007/413 Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığı 12.09.2007 tarihi itibariyle BK'nın 133/II.maddesine göre zamanaşımı süresi kesilmiş ve bu tarih itibariyle 5 yıllık yeni süre işlemeye başlamış ve 17.01.2011 dava tarihinde 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. İcra dosyasının işlemden kaldırılmış olması takibin yapılmamış olduğu sonucunu doğurmayacağından zamanaşımının kesici etkisini kaldırmaz.
Bu durumda dava tarihi itibariyle kesilip yeniden işlemeye başlayan zamanaşımı süresi geçmediğinden buna yönelik def'in reddi ile işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile zamanaşımından ret kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.)
gerekçesiyle, bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında davalıya ait konut inşaatının kablo çekimi, boş pano montajı ile montaja hazır hale getirme işi konusunda sözleşme imzalandığını, müvekkilinin sözleşme ile yüklendiği edimini yerine getirmesine rağmen davalının ödemesi gereken bedelin bir kısmını ödemediğini belirterek, 7.700,00 TL bakiye alacağın 13.08.2003 tarihinden itibaren işleyecek ticarî faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili kooperatif ile davacı arasında elektrik tesisatı yapımı hususunda 05.09.1999 tarihli eser sözleşmesi imzalandığını, BK m.355 gereğince, eser sözleşmesinin beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacının işi 2003 yılında tamamladığını, sekiz yıllık aradan sonra açılan davada zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, alacağın muaccel olduğu 31.12.2003 tarihinden davanın açıldığı 27.01.2011 tarihine kadar beş yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, her nekadar davacı tarafından davalı hakkında icra takibi yapılmışsa da takip dosyası yasal bir yıllık süre içerisinde takip edilmemesi sebebiyle işlemden kaldırıldığından, zamanaşımının kesilmesi şeklinde meydana gelen sonuçların ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde dosyanın "işlemden kaldırılması" halinde, zamanaşımı süresinin kesilip kesilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenmesi için “zamanaşımı” kavramı üzerinde durulmalıdır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 125-140. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)'nun 146-161.) maddelerinde düzenlenmiş bulunan zamanaşımı, alacak hakkının, belli bir süre kullanılmaması yüzünden “dava edilebilme” niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir.
Borcun zamanaşımına uğramasıyla, borç (alacak) sona ermez, sadece alacaklının dava yoluyla alacağını elde etme olanağı, "alacağın dava edilebilme niteliği" ortadan kalkar. Zamanaşımına uğramış bir borç, ifa edilebilen, fakat dava edilemeyen eksik bir borçtur.
Zamanaşımına uğramış borç ifa edilirse, ifa geçerlidir, bir bağışlama veya alacaklı yönünden bir "sebepsiz zenginleşme" söz konusu değildir. Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini, bu nedenle hataen (yanılarak) ödemede bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez(BK m. 62; TBK m. 78/2).
Zamanaşımı hukuki açıdan "def'i" (kişisel savunma nedeni) niteliğindedir. Borçlu borcunu ifadan kaçınmak istiyorsa, zamanaşımı def’inde bulunup, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava edilebilme niteliğini kaybettiğini ileri sürebilir(BK m. 140; TBK m. 161). BK m. 140’da açıkça belirtildiği üzere, "zamanaşımı ileri sürülmezse, hakim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz".
Bir alacağın zamanaşımına uğraması yani alacağın "dava edilebilme" niteliğini kaybetmesi için, "zamanaşımı süresi"nin geçmesi gerekir.
BK’nun 125.maddesi: “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.”
Hükmünü içermektedir.
BK m.125'de öngörülen zamanaşımı süresi genel bir süre olup, maddede de ifade edildiği üzere aksine bir hüküm bulunmadığı hallerde bütün alacaklar için geçerlidir. Aksine hükmün bulunduğu hallerden birisi bu