Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/1-321 Esas 2011/382 Karar
Karar Dilini Çevir:
(2004 S. K. m. 18, 71, 72, 134) (4721 S. K. m. 2, 705, 988, 989, 1023) (818 S. K. m. 226, 231, 237) (1086 S. K. m. 507, 508, 509, 510, 511, 570, 571) (6762 S. K. m. 624)(YİBK. 08.11.1991 T. 1990/4 E. 1991/3 K.) (YHGK. 20.02.1987 T. 1986/11-191 E. 1987/115 K.)(12 HD. 14.10.2008 T. 2008/19368 E. 17352 K.)

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddinedair verilen18.02.2008 gün ve 2006/264 E- 2008/70 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 14.01.2009 gün ve 2008/11159 E-2009/268 K Sayılı onama ilamı sonrasında davacıvekilininkarar düzeltmetalebinin kabulü ile Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin01.06.2009 gün ve 2009/4361 E-6232 K sayılı ilamı ile;

(… Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriğinden, davacının yurt dışında yaşaması nedeniyle davalı M. aracılığıyla satın aldığı 2 parsel sayılı taşınmaza karşılık davalıya kambiyo senetleri (bono) verdiğini, borçlarını ödediği halde bir kısım senetleri geri alamadığını bu durumu fırsat bilen davalının, senetlerden birini takibe koyarak usulsüz yapılan tebligatlar sonucutaşınmazının alacağa mahsuben ihale ile davalı M.’e satıldığını onunda durumu bilen diğer davalıya temlik ettiğini, bu suretle oluşan mülkiyetin nakli işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bu tür bir iddia nedeniyle davacının ihalenin usulsüzlüğünden bahisle İcra İflas Kanununun 134.maddesi hükmüne göre ihalenin feshi isteyebileceği gibi ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel mevcut değildir.

Böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olupolmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasında zorunluluk vardır.

Nevar ki, mahkemece ileri sürülen hukuki ihtilafın çözüme yönelik, değinilen hususlarda bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, açıklanan hukuki sebebe dayalı davanın dinlenme olanağı bulunduğu gözetilerek, bu konuda hükme yeterli bir araştırma yapılması, soruşturmanın tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı:

Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davacının 1972 yılından bu yana Fransa’da ikamet ettiğini, davalılardan M. B. aracılığı ile dava konusu taşınmazı yatırım amacıyla satın aldığını, bu alış verişten dolayı davalıya senetler verdiğini, bu senetlerden dolayı borçlarını ödediğini, ancak yurt dışında yaşaması, davalıya güvenmesi gibi sebeplerle senetleri iade almadığını, bu durumu fırsat bilen davalının senetlerden bir tanesini Mersin 4.İcra Dairesi Müdürlüğü’nün 2000/5449 Esas sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, tamamen usulsüz olarak yapılan tebligatlar ile davacıdan habersiz olarak yapılan ihale sonucundataşınmazı yolsuz olarak, alacağına mahsuben satın aldığını, tebligatları aldığı belirtilen kişilerin davacının yeğenleri olmadığı gibi onları tanımadığını, davalı M.’ı niyiniyet karinesinden faydalanmak için de, daha sonra taşınmazı, olaylardan haberdar olan diğer davalılaraaynı gün satış suretiyle devrettiğini, davacının taşınmazın satışından haberi olmadığından taşınmaza ilişkin vergileri de ödemeye devam ettiğini ileri sürerek, 7889 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kaydının iptali ile davacı adına tescilinekarar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; ihalenin feshi nedenlerine dayalı olarak genel mahkemede tapu iptali, tescil istemi ile dava açılamayacağı, davacının tescilin yolsuz olduğu iddialarını da kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının temyizi üzerine; mahkemece verilen karar önce onanmış; davacının karar düzeltme talebi üzerine bu kez, Özel Dairece; Davacının, mülkiyetin nakli işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle eldeki davayı açtığı, bu tür bir iddia nedeniyle davacının ihalenin usulsüzlüğünden bahisle icra iflas kanununun 134.maddesi hükmüne göre ihalenin feshi isteyebileceği gibi ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engelin mevcut olmadığı, böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasının zorunlu olduğu, ancak mahkemece ileri sürülen hukuki ihtilafın çözüme yönelik, değinilen hususlarda bir araştırma yapılmadığı, hükme yeterli bir araştırma yapılıp, tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği, gerekçeleri ile hükmün bozulmasına, oybirliğiyle karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilerek ve açıklanarak direnme kararı verilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yolsuz tescile dayalı eldeki davada, bu tescilin dayanağını oluşturan ihalenin yapıldığı icra takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığı hususları ile ihalenin feshi nedenlerinin araştırılmasının gerekip gerekmediği; daha önce davacının açtığı ihalenin feshi davasının icra mahkemesince süreden reddedilmiş olmasının bu nedenlerin ayrıca incelenmesine engel teşkil edip etmediği, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle somut olayın ortaya konulmasında yarar vardır:

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden anlaşıldığı üzere;

Dava konusu 7889 ada, 2 parsel, 3498m2 arsa vasıflı taşınmazın evvelinde tam hisse ile davacı adına kayıtlı iken sonra icrada yapılan cebri satış ile el değiştirdiği, ardından da üçüncü kişilere satış yoluyla intikallerin gerçekleştiği ve davacının eldeki davayı icradan satın alana, onun sattığına, yine bu kişinin sattığı kişiye, en son da yine satış yoluyla satın alan malike karşı ve yolsuz tescile dayanarak açtığı belirgindir.

Davacının delil olarak dayandığı Mersin 4.İcra Dairesi Müdürlüğü’nün 2000/5449 Esas sayılı dosyasında; alacaklı M. B., borçlu A. R. K. aleyhine 28.512.741.000TL toplam alacak için 19.10.1999 vade, 19.08.1999 keşide tarihli 170.000F.F. bedelli senetteki borcuna istinaden icra işlemi başlatmış, davacı adına kayıtlı 7889 ada, 2 parsel, 3498m2 arsa vasıflı taşınmaz üzerine 23.11.2000 tarihinde haciz şerhi işlenerek Ali Rıza Koca adına değişik adreslere tebligatlar gönderilmek suretiyle; alacaklı vekilinin, taşınmazın satışını talep etmesi üzerine de alacaklı M.B.’e 09.08.2001 tarihinde alacağına mahsuben 21.600.000TL bedelle ile ihalesi yapılmış ve kesinleşmekle de 28.12.2001 tarihinde 8495 yevmiye ile bu kişi adına tescil edilmiş; adına tescil yapılan M. B. tarafından da aynı gün (28.12.2001) ve 8496 yevmiye no ile D.M.’ya satılmış; bu kişi tarafından 19.06.2003 tarihinde T. B.’na satılan taşınmaz, son olarak bu kişi tarafından 29.03.2004 tarihinde davalı N.G.’e satılmış ve bu kişi adınasatış sureti ile kaydedilmiştir.

Yine delil olarak dayanılan Mersin 1.İcra Mahkemesinin 27.06.2006 tarih, 2006/369 E- 2006/568 K. sayılı dosyasında, eldeki davanın da davacısı olan, davacı/borçlu Ali Rıza Koca, alacaklı M. B. aleyhine 13.04.2006 tarihinde ihalenin feshi talepli dava açmış; mahkemece, 27.06.2006 tarihinde verilen İİK. nun 134/2 maddesine göre ihalenin feshinin, ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebileceği, aynı yasanın 6. fıkrasına göre şikayet müddetininihale tarihinden itibaren bir yılı geçemeyeceği, davacının bu süreyi geçirdikten sonra şikayetçi olduğu, şikayetin süresinde olmadığı gerekçeleri ile şikayetin reddine ilişkin kararla dava sonuçlanmış; verilen karartemyiz edilmeksizin 16.11.2007 tarihinde kesinleşmiştir.

Görüldüğü üzere, davacı eldeki davanın temelini, gerçek bir borcun olmadığı, buna rağmen usulsüz takip yapılıp, tebligat da yapılmadan kesinleşen bu takip üzerine ve yine aynı yollarla taşınmazın ihalesinin sağlandığı, bu ihalenin ve buna dayanılarak yapılan tescilin yolsuz olduğu, davalıların da el ve işbirliği içinde hareket ettikleri iddialarına dayandırmaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, Hukuk Genel Kurulunca, iddianın bu özelliği de gözetilerek, konu ayrı başlıklar altında incelenmiş ve tartışılmıştır.

I- Davanın yolsuz tescile dayalı olması karşısında, davacının bu tescilin dayanağını teşkil eden ihalenin gerçekleştirildiği icra takibine konu borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir davranışlarının bulunup bulunmadığı hususları ile ihalenin feshi nedenlerinin mahkemece araştırma konusu yapılıp yapılamayacağına ilişkin yapılan değerlendirme: Uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu yön itibariyle, öncelikle yolsuz tescil kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

Bilindiği üzere hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.

Bu amaçla Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin genel hükmü yanında, menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.

Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan öteki unsur ise topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.

Belirtilen ilke Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinde aynen tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur şeklinde yer almış; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. maddede başka bir ifade ile tekrarlanarak, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.

Anılan yasal düzenlemeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı geçerlidir.

Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.

Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse; diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu görüşten hareketle kötü niyet iddiasının def’i değilitiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re ’sen) nazara alınacağı ilkeleri 08.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/13 sayılı İnançları BirleştirmeKararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.

Yolsuz tescilin ve buna dayalı davanın açıklanan özellikleri ile önemi gözetildiğinde yolsuzluğu ileri sürülen işlemlerin dayandığı tüm olguların bu yolsuzluktaki payının araştırılması gereği açıktır.

Kural olarak; böyle bir iddiayı inceleyen mahkeme yolsuz olduğu ilerin sürülen işlemi oluşturan tüm vakıaları tespit ve değerlendirmek durumundadır; eldeki somut olay yönüyle de icra takibine dayanak alınan borç ilişkisinin gerçek olup olmadığı, takibin usulünce yapılıp yapılmadığı, tebligatların yapıldığı adreslerin gerçek olup olmadığı, bu yolla kesinleşen takip sonucu yapılan ihalenin feshi nedenlerinin olup olmadığı ve davalıların değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı davranışlarının bulunup bulunmadığını araştırarak sonuca varmalıdır.

Bu husus Heyetçe kabul edilmiş ve kural olarak, bu araştırmaların yapılması gereği oybirliği ile benimsenmiştir.

Ne var ki, eldeki dosyada olduğu gibi kural olarak yapılması gereken bu araştırmaların, daha önce İcra Mahkemesinde ihalenin feshi davasına konu edilmiş ve bu mahkemece karara bağlanmış olması durumunda mahkemenin nasıl bir yol izleyeceği hususunun da aydınlatılması gerekmektedir.

II- Yukarıda kural olarak araştırılması gerektiği kabul edilen hususların, daha önce açılan ihalenin feshi davasına konu olması durumunda, icra mahkemesinin ihalenin feshi davasında verdiği kararın eldeki yolsuz tescile dayalı davaya etkisinin ne olacağı ve mahkemenin bu halde de anılan araştırmaları ayrıca yapmasının gerekip gerekmediği sorununa gelince;

İlkin ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır:

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 134. maddesinin ikinci fıkrasında; (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle: 17/07/2003 - 4949 S.K./38. md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para cezasına hükmolunamaz.

818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 226.maddesinde de; Müzayedenin Butlanı başlığı altında Kanuna veya ahlaka (adaba) mugayir tertibatla müzayedeye fesat karıştırılmış ise her alakadar tarafından on gün zarfında itiraz edilebilir. Bu itiraz cebri müzayedelerde icra ve iflas muamelelerine nezaret eden makamlara ve diğer hallerde mahkemeye arz olunur.

2004 sayılı İİK’nun 18.maddesinin (1).fıkrasında ise: İcra mahkemesine arzedilen hususlarda basit yargılama usulü uygulanır.

Düzenlemeleri yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK)’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere ihalenin feshi, yalnız İcra Mahkemesinden şikayet yoluyla ve ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir.

İcra mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.

Kural olarak icra mahkemesinin, takip hukukuna ilişkin karar

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat