"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 20. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 134-21
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ...'in, TCK'nın 188/3, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 14 yıl hapis ve 100.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, müsadereye ve mahsuba, sanık ... hakkında ayrıca TCK'nın 58. maddesi uyarınca hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.01.2015 tarihli ve 134-21 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 05.11.2015 tarih ve 15255-4746 sayı ile;
"...Olay tutanağının içeriğine göre; sanıkların haklarında uyuşturucu satışı yapacakları yönünde bilgi edinilmesi üzerine yapılan iletişimin tespitinden sonra sanık ...'nin içerisinde bulunduğu aracın durdurulduğu ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 23.09.2013 ve 2013/1253 D. iş sayılı önleme araması kararına istinaden yapılan aramada ..... plakalı kamyonun kasa kısmında dört ayrı gizli bölme içerisinde net 117404 gram esrar ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2013/610-2014/512, 2013/841-2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda arama kararı alınmadan önleme arama kararına dayanılarak arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu 'hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş' olacağından, ikrar bulunsa bile Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.
27.09.2013 tarihli olayda suç konusu esrarın ele geçirildiği araçta CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde 'adli arama kararı veya yazılı adli arama emri' alınmadan, yapılan hukuka aykırı arama sonucu ele geçirilen uyuşturucu maddelerin, sanıklar hakkında 'uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan' açılan kamu davasında, 'suçun maddi konusu' ve 'suçun delili' olarak hükme esas alınamayacağı ve bu eylemler hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.01.2016 tarih ve 198034 sayı ile;
"...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık; somut olayda araç aramasında ele geçirilen suç konusu, 23.10.2013 tarihli uzmanlık raporuna göre net 117404 gram esrar elde edilebilecek nitelikte net 335440 gram kenevir bitkisinin, hukuka aykırı yöntemle elde edilip edilmediği, buna bağlı olarak hükme esas alınıp alınmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
27.09.2013 tarihli 'Olay, fiziki takip, arama, yakalama ve el koyma' tutanağı ile dosya içeriğine göre somut olay şu şekilde meydana gelmiştir. Sanık ...'in Diyarbakır ilçelerinden temin edeceği yüklü miktarda uyuşturucu esrar maddesini batı illerine sevk edeceği istihbari bilgisine ulaşılması üzerine, bu sanığın ve bu sanıkla irtibatlı olduğu düşünülen diğer sanıklar ..., ... ve ... hakkında mahkeme kararları ile iletişimin tesbitine başlanıldığı, teknik takip sırasında 25.09.2013 tarihinde sanıklar ... ve ...'in Diyarbakır iline gelecekleri değerlendirilip, kollukça yapılan çalışmalarda ..... plaka sayılı araç ile bu iki sanığın Diyarbakır iline giriş yaptığı tespit edilmiştir. Teknik takip sonucu diğer sanıklar ... ve ...'in de 25.09.2013 tarihinde Diyarbakır iline geldikleri ve sanıklar ..., ... ile ...'in 26.09.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında uyuşturucu sevkiyatını yapmak için Silvan yolundan hareket edecekleri değerlendirilmiş olduğundan, Silvan yolunda kollukça çalışmalara başlanılmıştır. Saat 23.05 sıralarında ..... plaka sayılı kamyonun Silvan Yolu 450 Evler kavşağından Bölge Trafik Denetleme İstasyonu istika.....e seyir halinde olduğu görülerek fiziki takip altına alınmış, bu takip sırasında bu aracın eski Hani yolu üzerinde Sarıca yol ayrımından yaklaşık 300 metre içeriye girdiği, kısa bir süre bekledikten sonra tekrar eski Hani yolu üzerine çıkarak il merkezine doğru devam ettiği, bu esnada içerisinde sanık ...'in olduğu teknik takip ile değerlendirilen .....plaka sayılı araç Sarıca yol ayrımını geçerek il merkezine doğru devam ettiği, ..... plaka sayılı kamyon ile aralarındaki mesafeyi koruyarak senkronize bir şekilde il merkezine doğru devam ettikleri, ..... plaka sayılı kamyon Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala yolun sağ tarafında bulunan stabilize yoldan içeri girerek devam ettiği, yaklaşık 500 metre sonra yolun kenarında park ederek beklemeye geçtiğinin anlaşılması üzerine, saat 03.20 sıralarında kamyonun yanına gelinerek bu kamyonun sürücüsünün sanık ... olduğu görülmüş ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1253 değişik iş nolu önleme araması kararına istinaden ..... plaka sayılı kamyonda yapılan aramada, kamyonun kasa kısmının zemininden 30 santimetre yüksekliğinde demir tabaka sac ile tamamen kapatıldığı, kamyon kasasının orijinal alt taban ile sonradan 30 santimetre yüksekliğinde sacla kapatılan tabana dört eşit bölmenin yerleştirildiği, bu bölmelerin arka kapak açıldığında görünmemesi için sac profil ile kapatıldığı, dört ayrı bölme içerisine şeffaf naylon jelatine sarılı 93 adet paket şeklinde toplam net 335440 gram kenevir bitkisinin konulmuş olduğu görülerek bu maddelere el konulmuştur. Daha sonra da .....plaka sayılı öncü araç Şanlıurfa yolu Polis Lojmanları önünde durdurularak, araçta bulunan sanıklar ... ve ... de yakalanmıştır.
Ceza muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
Ceza muhakemesi hukukumuz 'delil serbestliği' ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanımıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur. Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağında şüphe yoktur. Ancak, somut olayda PVSK'ya göre suçların işlenmesinin önlenmesi ve tehlikelerin önlenmesi hususlarında da görevli olan ve elinde mahkeme tarafından verilmiş bir önleme araması kararı bulunan kolluk görevlilerinin, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermesi ve CMK'nın 116-117 ve 119. maddelerine uygun 'adli arama' kararı alması gerekli midir? Bir başka deyişle Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin sözü edilen bozma ilamında belirtilen, somut olayda 'adli arama kararı veya yazılı adli arama emri' alınması gerekli olduğundan, önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucu elde edilen suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddeler, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olup hükme esas alınmaması gerekir şeklindeki gerekçe yerinde midir?
Aşağıda arzetmeye çalıştığımız nedenlerle suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddelerin, hukuka uygun yöntemlerle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
1- Suç konusu uyuşturucu maddeler Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 2013/1253 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden yapılan araç aramasında ele geçirilmiştir. Görevlilerin yol kenarında saat 03.20 sıralarında park etmiş olduğunu fiziki takip sonucu anladıkları suç konusu maddelerin bulunduğu aracı 'adli arama' kararı olmadan sözü edilen önleme araması kararına istinaden aramalarında ve bunun sonucunda suç konusu uyuşturucu maddeleri ele geçirmelerinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmektedir. Kaldı ki, kolluğun bir arama emri veya kararı gerekmeden arama yapabileceği haller de bulunmaktadır. Bunlar, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin karar alınmadan yapılacak arama başlıklı 8, 9, 25 ve 27. maddelerinde sayılmıştır.
'...Suç üstü halinde yapılan aramalarda, ...suç işlenen yerlerde delillerin aranması, bulunması, el konulması için.. , ..5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 24. maddesindeki kanunun hükmü ve amirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hali ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri halinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için, hakim veya savcı kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır.
5271 sayılı CMK'nın m.2/1-j. bendi; suçüstü halini, o sırada işlenmekte olan suçla sınırlı tutmamıstır; ayrıca suçüstü sayılan halleri de tanımlamıstır. Bu maddeye göre suçüstü hali; işlenmekte olan suç yanında, henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra takip edilen veya suçun az önce işlendiğine dair eşya ya da delille yakalanan kimsenin işlediği suçu da içermektedir. CMK. md. 90/1-2. ile md. 2/1 - (j) bendi birlikte değerlendirildiğinde, bu gibi hallerde herhangi bir kişi veya makamın yazılı emrine gerek bulunmamaktadır.
Nitekim bozma kararına konu somut olayda, kolluk görevlileri suç konusu maddelerin araçla nakledildiğini fiziki takip ile tesbit edip bu aracın bulunduğu yere saat 03.20 sıralarında gelip araçta arama yaparak uyuşturucu maddeleri ele geçirmiştir. Bu haliyle araç sürücüsü sanık ...'in suçüstü yakalandığı ve kullandığı araçta yapılan aramanın da suçüstü hükümlerine göre yapıldığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Artık suçüstü halinin bulunduğu ve sanıkların suç delillerini yok etmeleri söz konusu olabileceğinden, suç delillerinin görevliler tarafından tesbit edilip sanıkların yakalanmasından sonra, 27.09.2013 tarihli 'Olay, fiziki takip, arama, yakalama ve el koyma' tutanağında da belirtildiği üzere, kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısına bilgi vermişlerdir. El koyma işlemi de 27.09.2013 tarihinde yetkili ve görevli hakim tarafından onaylanmıştır. Bu nedenle yapılan işlem hukuka uygundur. Elde edilen kanıtların hükümde değerlendirilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
2- Somut olayın anlatımı sırasında belirtildiği üzere, kolluk görevlilerinin fiziki takip ile suç konusu maddelerin taşındığı aracın yol kenarında saat 03.20 sıralarında bulunduğunu tesbit etmişlerdir. Bu zamanda adli arama kararı alınması mümkün görülmemekte ve sanıkların suç konusu maddeleri kaçırması tehlikesi ile suçüstü hali bulunmaktadır. Bu itibarla ellerinde önleme araması kararı da bulunan görevlilerin, bu karara istinaden arama yapmaları hukuka uygun olarak düşünülmektedir.
3- Arama işlemi, sanıkların konutları veya işyerleri gibi kamuya kapalı yerde değil de, kamuya açık herkesin gelip geçtiği yolda kolluğun şüphelendiği araçta yapılmış olup, sözkonusu aramanın hukuka aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
4- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 'İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyelin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz' (Chalkley/ Birleşik Krallık [kk] B.No: 6383/100, 26.09.2002) ve 'Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir' (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
Bu kararlar ışığında somut olaya baktığımızda; suç konusu uyuşturucu maddelerin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı yöntemlerle elde edilmediği ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk ve şüphe bulunmadığı dikkate alındığında, hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
5- Somut olayda önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucunda ele geçen suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka uygun olarak elde edildiği değerlendirilmiştir. Kaldı ki, aksi halin kabulü halinde dahi, önleme araması kararı da olsa sonuçta bir mahkeme kararı ile arama yapıldığı gözönünde bulundurulduğunda, bu arama sonucu elde edilen delillerin 'mutlak hukuka aykırı delil' niteliğinde görülmeyip, 'nisbi hukuka aykırı delil' olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu düşünülmektedir. Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ve Anayasa Mahkemesi'nin bazı kararlarında, nisbi hukuka aykırı delillerin bazı şartların varlığı halinde hükme esas alınmalarında isabetsizlik görülmemiştir.
Örnek olarak; CGK, 26.06.2007 tarih ve 2007/147, 2007/159 sayılı kararında; aramanın hukuka aykırı olduğu kabul edilmiş ancak delil yasaklarına ilişkin olarak öğretideki 'mutlak delil yasakları' ve 'nisbi delil yasakları' ayırımından hareketle, somut olaylarda, sanıkların arama kararı ve işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, sırf arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması, sonuca etkili olmayan 'şeklî-nisbî hukuka aykırılık' olarak değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de 15.04.2015 tarih ve 2013/2392 başvuru numaralı kararında; başvurucunun konutunda icra edilen arama işlemi sırasında bulundurulması gereken kişilerden birinin eksik olmasının yol açtığı, arama işleminin ve arama sonucunda elde edilen delillerin güvenilirliğini şüpheye düşüren somut bir durum veya risk tesbit edilemediği gibi başvurucu tarafından da bu kapsamda herhangi bir itiraz ve somut iddia ileri sürülmediğini, dolayısıyla arama sırasında her ne kadar ihtiyar heyeti azalarından veya komşularından bir kişinin eksik bulundurulmuş olması bir kanuna aykırılık teşkil etmekte ise de, delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığını belirttikten sonra, arama işlemindeki sözkonusu eksikliğin, elde edilen delillerin güvenilirliğine zarar vermediğinin ve dolayısıyla bu deliller esas alınarak mahkumiyetle sonuçlanan yargılamanın adilliğini zedelemediğinin kabulü gerekir diyerek, adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Somut olayda da, sanıkların arama kararı ve arama işleminin içeriğine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolaysıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
6- 5271 sayılı CMK'nın 230/1-b maddesinde; 'Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça gösterilir.' denilmek suretiyle, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir.
Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin bozma ilamında belirtildiği gibi yapılan arama işleminin hukuka aykırı olduğu kabul edilse dahi, sanıkların arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, aşamalardaki savunmaları, ihbar tutanakları, iletişimin tesbiti tutanakları, fiziki takip tutanakları, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı ve araca zulalanmış olarak nakledilmesi, hükümlerin münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, somut olayda sanıkların araçla naklederken ele geçirilen suç konusu net 117404 gram esrar elde edilebilecek nitelikte net 335440 gram kenevir bitkisinin, hukuka uygun yöntemle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; hukuka aykırı yöntemle elde edildiği kabul edilse dahi, bu delilin 'nisbi hukuka aykırı delil' niteliğinde olduğu ve sanıkların arama kararı ile arama işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolayısıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı; suç konusu uyuşturucu maddelerin 'mutlak hukuka aykırı delil' niteliğinde görülmeleri halinde bile, sanıkların arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, aşamalardaki savunmaları, ihbar tutanakları, iletişimin tesbiti tutanakları, fiziki takip tutanakları, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı ve araca zulalanmış olarak nakledilmesi, hükümlerin münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin bozma gerekçesi yerinde olmadığından, Yerel Mahkeme kararının sanıklar Mehemet Han Sever, ... ve ... hakkındaki kısmının düzeltilerek onanması, sanık ... hakkındaki kısmının ise 08.07.2015 tarihli tebliğnamemizdeki sanığın savunma hakkının kısıtlanması ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nce suça konu uyuşturucu maddelerden alınan şahit numunelerin de müsaderesine karar verilmemesi şeklindeki gerekçelerle bozulması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince 27.01.2016 tarih ve 32-373 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, beklerken görülen ve görevlilerce müdahale edilen, içerisinde suça konu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği kamyona ilk müdahalenin yapıldığı yer ile aramanın yapıldığı yerin Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1253 değişik iş sayılı önleme araması kararı kapsamında kalıp kalmadığı hususunda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce uyuşturucu ticareti yapan şahıs ve organizasyonlarla ilgili olarak yapılan istihbarat çalışmalarında; ... (TC no: 20455794...) isimli şahsın temin edeceği yüklü miktardaki esrarı batı illerine sevk edeceği bilgisinin elde edildiği, başlatılan soruşturma kapsamında adı geçenin kullandığı 0538 826 82 35 ve 0532 171 09 67 GSM hatları hakkında Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.09.2013 tarihli ve 2013/265 sayılı kararı uyarınca iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi çalışmalarına başlanıldığı,
Bu çalışmalar sırasında tespit edilen görüşme içeriklerinden, sanık ...'ın uyuşturucu madde ticareti ile ilgili olarak ... (TC no: 67450252...), .....(TC no: 33175369...), ... (TC no: 41245096...), ... (TC no: 69901166...) ve..... (TC no: 26050607...) isimli şahıslarla irtibatlı olup birlikte hareket ettiklerinin değerlendirilmesi nedeniyle adı geçen şahıslar hakkında Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2013/279, 25.09.2013 tarihli ve 2013/282-283, 26.09.2013 tarihli ve 2013/284 sayılı kararları gereğince iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi çalışmalarına devam edildiği,
Yürütülen soruşturma kapsamında, ..., .....ve “Dayı” lakaplı ... hakkında Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2013/278 ve 280 sayılı kararlarına istinaden CMK'nın 140. maddesi uyarınca teknik araçla izleme kararlarının alındığı,
Devam eden çalışmalarda, Adana ilinde bulunan sanıklar ...... ve ......'nin uyuşturucu maddenin sevkiyatı ile ilgili olarak 25.09.2013 tarihinde Diyarbakır'a geleceklerinin değerlendirilmesi üzerine, aynı gün saat 12.20 sıralarında Şanlıurfa yolu üzerinde uygulama noktası oluşturularak adı geçenlerin beklenilmesine başlanıldığı, saat 12.35 sıralarında uygulama noktasına gelen ..... plaka sayılı, ..... marka kamyonun durdurulduğu, yapılan kimlik tespitinde araç sürücüsünün sanık ..., sağ yolcu koltuğunda sanık ...'ın olduğunun tespit edildiği, adı geçenlerin söz konusu kamyon ile uyuşturucu madde nakletmek için Diyarbakır'a geldiklerinin değerlendirildiği, yapılan kontrolün ardından söz konusu aracın saat 13.00 sıralarında uygulama noktasından ayrılıp il merkezine doğru hareket ettiği,
Tespit edilen görüşme içeriklerinden, Adana'dan Diyarbakır'a gelen sanıklar ...... ile ......'nin uyuşturucu maddenin nakli konusunda aynı gün sanıklar ..... ve ..... ile Diyarbakır ili merkezinde görüşmelerinin ardından, sanıklardan ....., ..... ve ......'ın cep telefonlarını kapatıp Lice ilçesi civarında tekrar açtıkları, adı geçenlerin burada sanık ... Şirin ile uyuşturucu madde ticaretine ilişkin olarak bir araya geldikleri, daha sonra sanıklar ....., ..... ve ......'ın Diyarbakır il merkezine geldiklerinin tespit edildiği,
Devam eden teknik takip çalışmalarında, sanıklar ....., ...... ve ......'ın uyuşturucu maddenin sevkiyatını gerçekleştirmek amacıyla 26.09.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında Silvan yoluna hareket edeceklerinin değerlendirilmesi üzerine Silvan yolu üzerinde çalışmalara başlanıldığı, saat 23.05 sıralarında Silvan yolu 450 Evler Kavşağından Bölge Trafik Denetleme İstasyonu istika.....e doğru seyir hâlinde olan ..... plaka sayılı kamyonun görülüp fiziki takibe alındığı, söz konusu aracın Silvan yolundan eski Hani yolu güzergâhına girip Büyükkadı, Soğanlı ve Büyükakören Köylerini geçtikten sonra Soylu Köyü yönüne girdiğinin görüldüğü, operasyonun güvenliği açısından fiziki takibe son verilerek eski Hani yolu üzerinde aracın geri dönüşünün beklenilmeye başlanıldığı, 27.09.2013 tarihinde saat 02.30 sıralarında bahsi geçen kamyonun eski Hani yolu üzerinde Küçükakören mevkisinden Diyarbakır'a doğru seyir hâlinde olduğu görülüp tekrar takibe alındığı, takip sırasında eski Hani yolu üzeri İkikuyu Köyü mevkisinden .....plaka sayılı Dacia Duster marka aracın Diyarbakır'a doğru hızlı bir şekilde hareket hâlinde olduğunun görülmesi üzerine sanık ...'ın bu araçta olabileceği değerlendirilip bahsi geçen aracın da fiziki takibine başlanıldığı,
..... plaka sayılı kamyonun eski Hani yolu üzerinden Sarıca yol ayrımından yaklaşık 300 metre içeri girip, kısa bir süre beklemesinin ardından tekrar eski Hani yolu üzerine çıkarak Diyarbakır'a doğru hareket ettiğinin, bu esnada .....plaka sayılı otomobilin Sarıca yol ayrımını geçip ..... plaka sayılı kamyon ile aralarındaki mesafeyi koruyarak senkronize şekilde Diyarbakır yönüne devam ettiklerinin görüldüğü, bir süre sonra kamyonun Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala sağda bulunan stablize yola girip yaklaşık 500 metre kadar sonra park ederek beklemeye başladığı, otomobilin ise Silvan yolundan Diyarbakır'a devam ettiğinin görüldüğü, otomobilde bulunan şahısların yol güzergâhında bulunabilecek uygulama noktalarını, beklemekte olan kamyondaki şahıslara bildirmek için yoluna devam ettiğinin değerlendirilmesi üzerine, Silvan yolu Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasının geçici olarak kaldırıldığı, söz konusu otomobilin geçiş yapmasının ardından tekrardan uygulama noktası oluşturularak çalışmalara devam edildiği, ancak park hâlindeki kamyonun beklemeye devam etmesi nedeniyle fiziki takibin fark edildiğini değerlendiren görevlilerin, operasyon kararı alıp saat 03.20 sıralarında söz konusu kamyonun beklemekte olduğu yere gittikleri, kamyonda bulunduğu görülen şahsın yapılan kimlik tespitinde sanık ... olduğunun tespit edildiği, ardından sanık ... ile kamyonun bulunduğu yerden alınıp Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasına götürüldükleri, burada Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin önleme arama kararına istinaden, narkotik arama köpekleri Dante ve Pink marifetiyle yapılan aramada, köpeklerin kamyonun kasa kısmına tepki vermeleri üzerine kasanın arka kapağı açıldığında zeminin 30 cm yüksekliğindeki demir tabaka ile kapatıldığı, kasanın orijinal alt tabanı ile sonradan yükseltilen taban arasında dört eşit bölme bulunduğu, bölmelerin arka kapak açıldığında görülmemesi için sac profil ile kapatıldığı görülüp söz konusu gizli bölmeler açıldığında (93) paket hâlinde daralı ağırlıkları toplamı 374,250 kg gelen suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, arama işlemine saat 03.30 sıralarında son verildiği,
Devam eden teknik takip çalışmalarında, .....plaka sayılı araçta bulunan sanıklar ..... ve ......'ın Şanlıurfa yolu Çöl Güzeli mevkisinde bekledikleri, yaklaşık 10 dakika kadar sonra il merkezine doğru hareket edip Şanlıurfa yolundan Elazığ yolunu takiben Seyrantepe istika.....e devam ettikleri, Seyrantepe Kavşağından Şanlıurfa yolunu takiben Polis Lojmanları yönüne döndüklerinin anlaşılması üzerine, saat 03.50 sıralarında söz konusu aracın Polis Lojmanları önünde görevlilerce durdurulduğu, yapılan kimlik tespitlerinde araç sürücüsünün sanık ..., arka koltukta ise sanık ...'ın bulunduğunun tespit edilerek yakalandıkları, organizasyon içinde yer alan diğer sanık ...'in de saat 12.00 sıralarında ika.....de yakalandığı,
Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarınca düzenlenen 23.10.2013 tarihli rapora göre; net ağırlığı 335.440 kilogram gelen yeşil renkli tohumlu bitki parçalarından 117.404 kilogram esrar elde edilebileceği,
Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 1253 değişik iş sayılı önleme araması kararının, Diyarbakır il merkezi polis sorumluluk bölgesinde ve şehrin giriş ve çıkışlarında şüpheli araçlar ile kişiler üzerinde 23.09.2013 tarihi 17.00'dan 30.09.2013 tarihi 17.00'a kadar il merkezi genelinde arama yapılmasına ilişkin olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık ...; sanıklar Mehmet Şirin, ... ve Sevgan Ateş'i tanıdığını, .....plaka sayılı aracın sanık ... Şirin'in damadı olarak bildiği Diyadin isimli şahısa ait olduğunu, bu şahsın gerçek isminin Okan olup olmadığını bilmediğini, sanık ... Şirin'e sattığı aracın parasını alamayınca damadı olan Diyadin ile telefonda görüştüğünü, bu şahsın kayınpederinin borcunu ödeyeceğini, İstanbul'da olduğunu, kendisi gelene kadar Diyarbakır'da bulunan arabasını alabileceğini söylemesi üzerine şahsın aracını alıp kullanmaya başladığını, kendisine okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, sanıklar Mehmet Şirin ve ..... ile Diyadin'le olan görüşmelerin sattığı aracın alım satım bedelinin ödenmesine, sanık Sevgan ile olan görüşmelerinin ise satın alacağı hayvanların nakline ilişkin olduğunu, yakalanan uyuşturucu madde ile ilgisinin olmadığını, uyuşturucu madde yakalanan aracı kullanan sanık ...'yi tanımadığını, bu araca öncülük yapmadığını,
Sanık ...; sanık ...'ı tanıdığını, hayvancılık yaparak geçimini sağladığını, uyuşturucu madde kullanmadığını ve ticareti yapmadığını, .....ve ..... plaka sayılı araçların kimlere ait olduğunu bilmediğini, olay günü sanık ...'ı telefonla arayarak Araştırma Hastanesinin yanında olduğunu söyleyip kendisine almasını istediğini, sanık ...'ın beyaz bir taksiyle gelip kendisine aldığını, bir kahvede çay içtikten sonra eve giderken polislerin kendilerini çevirdiklerini, 0536 662 14 41 numaralı telefonun kendisine ait olduğunu, okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, sanıklar Okan ve .....'i tanımadığını ve bu şahıslarla telefon görüşmesi yapmadığını, sanık ... ile olan görüşmelerinin yaklaşan kurban bayramı nedeniyle hayvan temin edilmesine, sanık ... ile olan görüşmelerinin ise hayvanların nakline ilişkin olduğunu, uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, böyle bir suça iştirak etmediğini, uyuşturucu madde yakalanan araca sanık ... ile birlikte öncülük yapmadığını,
Sanık ...; uyuşturucu madde kullanmadığını ve satmadığını, sanık ...'ı hayvanlarını taşıması nedeniyle borcu olduğundan dolayı tanıdığını, kendisine sorulan diğer şahısları ise tanımadığını, ..... plaka sayılı aracın amcası Hüseyin Baren'e ait olup şirket adına kayıtlı olduğunu, alacağını tahsil etmek amacıyla sanık ...'ı aradığını, "Diyarbakır'dayım, gel paranı al" demesi üzerine Diyarbakır'a geldiğini, sanık ...'ı bulamayınca Dağkapı civarında gezerken açık kimlik bilgilerini bilmediği Şeyhmus isimli şahıs ile karşılaştığını, durumunu anlatıp paraya sıkışık olduğunu söylediğini, bunun üzerine Şeyhmus'un "Sana 10.000 TL veririm. Prestige, Pine marka kaçak sigara taşıyacaksın, malı Siverek'e götüreceksin, ben malı orada teslim alacağım, sana paranı orada vereceğim" dediğini, birlikte Lice'ye doğru hareket ettiklerini, bir tesiste durduktan sonra Şeyhmus isimli şahsın arabayı alıp götürdüğünü, bir süre sonra gelip arabayı bıraktığını, daha sonra Siverek'e doğru hareket ettiğini, yolda polislerin kendisini yakaladığını, arama sonrasında araçta uyuşturucu olduğunu öğrendiğini, 0543 628 13 21 ve 0542 621 58 23 numaralı telefonları kullandığını, sanık Sevgan ile olan telefon görüşmelerinin alacağının tahsiline ilişkin olduğunu, mahkemede farklı olarak; sanık ...'ın kendisine sigara yüklemeye gideceğini, bir aracı takip etmesini söylediğini, takip ettiği aracın plakasını hatırlamadığını, Lice'de Fis ovasında civarında bir petrol istasyonuna kadar gittiklerini, burada yanına gelen bir kişinin sigaraları yükleyeceğini söyleyip kamyonu alarak gittiğini, yaklaşık 1,5 saat sonra geri getirdiğini, yolda gelirken görevlilerin kendisini yakaladıklarını, yolda gelirken önünde veya arkasında herhangi bir araç görmediğini,
Sanık ...; suçlamayı kabul etmediğini, uyuşturucu madde kullanmadığını ve ticareti yapmadığını, ..... ve .....plaka sayılı araçların kimlere ait olduğunu bilmediğini, sanıklar ...... ve Sevgan'ı tanımadığını, sanıklar Mehmet Şirin, ..... ve Okan'ı ise tanıdığını, 0532 554 23 88 ve 0538 547 14 32 numaralı GSM hatlarını kullandığını, kendisine okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, görüşmeleri kendisinin yapmamış olabileceğini, hatırladığı görüşmelerin ise uyuşturucu madde ticareti ile ilişkili olmadığını, kefil olduğu bir alacak verecek meselesine ilişkin olduğunu,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının isabetli bir biçimde çözümlenmesi için "arama" tedbirinin hukuki niteliği ile bu tedbire hâkim olan genel ilkelere değindikten sonra konuya ilişkin anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
A- Genel Olarak Koruma Tedbiri:
Ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararın kâğıt üzerinde kalmamasını ve muhakeme masraflarının karşılanmasını sağlamak amacıyla, kural olarak ceza muhakemesinde karar verme yetkisini haiz olan yetkililer tarafından, gecikmede sakınca bulunan durumlarda geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren kanuni çarelere "koruma tedbiri" denir. (Bahri Öztürk, Behiye Eker Kazancı, Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin, 2013, 1. Bası, s.1)
Koruma tedbirleri genel itibarıyla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanununun Birinci Kitabının Dördüncü Kısmı “Koruma Tedbirleri” başlığını taşımakta olup arama ve yakalama tedbirine de bu kısımda yer verilmiştir. Kanunun bu açık düzenlemesine göre arama ve yakalama birer koruma tedbiridir.
Koruma tedbirleriyle çoğu zaman henüz gerçekten bir suçun işlenip işlenmediği ya da işleme muhatap olan şüpheli tarafından işlendiği yargı kararı ile sabit olmadığı hâlde, gecikmesinde sakınca bulunmasından dolayı görünüşte haklılıkla yetinilerek gerek şüphelinin gerekse şüpheli statüsünde olmayan üçüncü kişilerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale edilmektedir. Bu nedenle koruma tedbirlerine ölçülü bir şekilde, görünüşte haklı olan ve gecikmesinde sakınca ya da tehlike bulunan hâllerde başvurulmalıdır.
Yakalama ve tutuklamanın esasları, Anayasamızın 19. maddesinde “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlığı ile;
"Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama