Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/260 Esas 2012/62 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2011/4-260 E.  ,  2012/62 K.KAMU DAVASININ DÜŞMESİ HALİNDE YARGILAMA GİDERLERİKAMU DAVASININ DÜŞMESİNE KARAR VERİLMESİ HALİNDE, KATILAN LEHİNE HÜKMOLUNACAK VEKALET ÜCRETİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE YARGILAMA GİDERLERİNDEN SANIĞIN SORUMLU OLMAMASICEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 325CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 327TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 184
"İçtihat Metni"

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık Cevdet Ü. hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCY'nın 184. maddesinin 5. fıkrası uyarınca düşmesine, katılan kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 120 lira dilekçe yazım ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine ve yapılan yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına ilişkin, Çeşme Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.06.2007 gün ve 51-425 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 27.06.2011 gün ve 12209-8994 sayı ile;

                “…CMK’nun 325/1. maddesine göre, sanık cezaya ve güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi halinde yargılama giderlerini öder. Beraat eden veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanığa ise yargılama giderleri yükletilemez. Kural böyle olmakla birlikte, CMK’nun 327/1. maddesi uyarınca, beraat eden veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık, kendi kusuruyla yargılama giderlerine yol açmış ise, bu giderlerin ona yükletilmesi gerekir. Anılan maddenin gerekçesine göre, hakkında kamu davası açılan sanık savsama veya kusuru veya bilirkişi veya tanıkların dinleneceği ya da yüzleştirileceği oturuma katılmaması nedeniyle, işlemlerin yenilenmesine yol açmış veya kendisini suçlaması gibi nedenlerden dolayı hakkında davanın açılmasına sebebiyet vermiş ise, yapılan giderlerden sorumlu tutulur. Söz konusu maddenin gerekçesinde belirtilen davanın açılmasına sebebiyet verme halleri sınırlı biçimde belirtilmiş değildir. ‘Gibi’ sözcüğüne yer verilmekle, sanığın ‘kendisini suçlaması’ dışında, başka davranışlarıyla da davanın açılmasına sebebiyet verebileaceği kabul edilmiş olmaktadır.

                Somut olayımızda sanığın, ruhsatsız olarak çatı katı şeklinde ilave inşaat yapması nedeniyle imar kirliliği suçundan hakkında dava açıldıktan sonra, yargılama sırasında çatı katı ilave inşaatı yıktırmak suretiyle imar planına ve ruhsata uygun hale getirdiği ve yerel mahkemenin ise, TCY’nın 184. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükümleri uyarınca davayı düşürdüğü görülmektedir. Bu hususta bir isabetsizlik yoktur. Ancak yerel mahkemenin, katılan yararına vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi, yasaya aykırıdır.

                Belediye başkanlarının ruhsatsız yapıları ruhsata uygun hale getirme ya da yıktırma yoluna gitmedikleri takdirde, ceza sorumlulukları vardır. Davaya katılma ve görevlendirdikleri avukatların da davayı takip zorunluluğu bulunmaktadır. Olayımızda belediye başkanlığı davaya katılmış, vekili ise davayı takip ederek, çaba, emek ve mesai sarf etmek suretiyle üzerine düşen görevi ifa etmiştir. Bunun karşılığı olarak da, belediye, avukatına vekalet ücreti ödemektedir. Bu ödemenin sanıktan tahsili gerekir. Davanın düşürülmüş olması, durumu değiştirmemektedir.

                Şöyle ki; yerel mahkeme sanığın ikrar ve savunmasıyla bağlı değildir. Gerçeği araştırması ve savunmaya karşın suçun oluşmadığı sonucuna ulaşması halinde beraat kararı vermelidir. Bu takdirde elbette sanığa yargılama gideri yükletilemez. Ancak yerel mahkeme imar kirliliği eyleminin kanıtlandığını ve suçun işlendiğini kabul etmiş, fakat sanığın pişman olup kirliliği ortadan kaldırması nedeniyle davanın düşürülmesine karar vermiştir. Artık burada sanığın, şikayetten vazgeçme, uzlaşma veya zamanaşımı nedeniyle düşmelerde söz konusu olan masumiyet karinesinden faydalanması olanaksızdır. Sanığın suçu sabittir ve karar da mahkûmiyet kararı niteliğindedir.

                Bu nedenle mahkûmiyette olduğu gibi, kendisine doğaldan yargılama giderleri yükletilmelidir. En azından sanık, hakkında dava açılmadan önce binayı yıktırmamakla, davanın açılmasına, katılanın vekil atayıp ona ücret ödemesine ve vekilin de emek sarfetmesine yol açması nedeniyle kusurludur. Kusuru öngören CMK’nın 327/1. maddesinde düşme kararlarını kapsamadığı ileri sürülmekte ise de, etkin pişmanlık hallerinde CMK’nun 223/4-a maddesinde kural olarak ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi öngörülmüşken, ayrık olarak TCK’nun 184/5. maddesinde davanın düşürülmesinden söz edilmiş ise de, özünde sanık cezadan bağışık tutulmuş bulunmaktadır. Kaldı ki ceza muhakemesi hukukunda kıyas geçerlidir ve genişletici yorum da mümkündür. Beraat halinde dahi, sanığa kusurlu hareketlerinden doğan yargılama giderleri ödetiliyorsa, hakkında etkin pişmanlığı nedeniyle düşme kararı verilen sanığa ödetilmesinden doğal bir şey olamaz.

                Vekalet ücretinin yargılama gideri olduğu kadar aynı zamanda kişisel bir hak olduğunu, kamu hizmeti yapan avukatın geçimini bu yolla temin ettiğini unutmamak gerekir. Sorun cezai değil hukukidir. Bu nedenle kıyas ve yorum yasağı söz konusu olamaz. HUMK’nun 94/2. maddesinde paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Davadan feragat veya davayı kabul eden taraf, dava açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle, mahkûm olmuş gibi yargılama giderlerini ödemektedir. Örneğin; davalı SSK, dava devam ederken davacıya maaş bağlamış ya da kiracı kira bedelini ödemiş olması nedenleriyle davalar konusuz kalmış olsa bile, davalının davacıya yargılama giderlerini ödemesi öngörülmektedir. Hukuk dairelerinde bu hususlarda bir duraksama yoktur. Kaldı ki; TCY’nın 74/2-3. madde ve fıkrasında da kamu davasının veya cezanın düşmesinin, şahsi hakları, uğranılan zararların tazminini ve yargılama gederlerini etkilemeyeceği açıkça belirtilmiştir.

                Katılanın uğradığı zararlar giderilmediği ve vekilinin sarf ettiği emek ve mesaisinin karşılığı verilmediği takdirde, onlardan bir deprem bölgesi olan ülkemizdeki kaçak yapılarla mücadele etmelerini nasıl bekleyebiliriz. Vekalet ücreti verilmemesi hakkaniyet ve adalet ilkesine uygun değildir.

                Bu durumlar karşısında; katılan yararına vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,

                Yasaya aykırı, katılan Çeşme Belediyesi vekilinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye aykırı olarak, hüküm fıkrasından ‘ancak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmediğinden avukatlık ücret tarifesinin 1. kısım 1. bölümünde yer alan dilekçe ücreti olan 120 YTL’nin sanıktan alınarak müdahile verilmesine’ ifadesinin çıkartılması, yerine ‘Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre 450 TL vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine’ ibaresinin eklenmesi” suretiyle düzeltilerek onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,

Daire Üyeleri Hasan Tahsin G. ve Hüseyin Ç., “…TCK’nın 184/5. maddesi uyarınca düşme kararı verildiğinde katılan yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği…”  görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

                Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.08.2011 gün ve 250467 sayı ile;

                “…Yerel Mahkeme dosyası incelendiğinde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 184. maddesi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçundan kamu davası açıldığı, sanığın dava açılmasından sonraki bir tarihte davaya konu edilen ruhsata aykırılığı yıkım yoluyla giderdiği ve yerel mahkemece TCK’nun 184/5. maddesinde yer alan ‘Kişi, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı ya da yaptırdığı binayı imar planına veya ruhsatına uygun hale getirmesi halinde ... açılmış olan kamu davası düşer’ düzenlemesi uyarınca açılmış bulunan kamu davasının düşürülmesine, katılan yararına dilekçe yazım ücretine hükmedilmesine, yapılan yargılama giderinin hazine üzerinde bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

                Kararın temyiz incelemesi sırasında oy çokluğu ile karar verilmesine neden olan sorun, TCK’nun 184/5. maddesinde yer alan düzenlemenin niteliği, düşme kararı verilmesi halinde sanığın yargılama giderinden sorumlu tutulup tutulamayacağı, vekalet ücretinin yargılama giderinden sayılıp sayılamayacağı ve CMK'nun 327. maddesi ile HUMK'nun 94. maddesi hükmünün olaya kıyas yoluyla uygulanıp uygulana¬ma¬yacağı noktalarında toplanmaktadır.

                CMK'nun duruşmanın sona ermesi ve hüküm başlıklı 223. maddesinin 4. fıkrasında, ‘işlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen; etkin pişmanlık dolayısıyla faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği’ 8. fıkrada ise Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı halinde, davanın düşmesine karar verileceği düzenlenmesine yer verilmiştir. Bu bağlamda TCK’nun 184/5. maddesinde yer alan düzenlemenin bir etkin pişmanlık niteliği taşıdığı ileri sürülebilir ise de, kanun koyucunun anılan durumda verilecek kararı ‘ceza verilmesine yer olmadığı kararı’ yerine ‘düşme kararı’ olarak tercih etmekle ruhsata aykırılığın giderilmesini, tipik bir etkin pişmanlık durumu olarak nitelendirmediği, daha ziyade bir soruşturma ve kovuşturma şartı olarak düzenlediği anlaşılmaktadır.

CMK’nun 324. maddesinde ise yargılama giderlerinin kapsamı belirlenmiştir. Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama gideridir. Bu hükme göre, vekalet ücretinin de yargılama gideri kapsamında bulunduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu durum onun şahsi hak niteliğini de ortadan kaldırmamaktadır.

Durumun bu şekilde tespit edilmesi karşısında, mahkemece sanık hakkında, açılan kamu davası sonunda düşme kararı verilmesi halinde, yargılama giderinin ne şekilde tahsil edileceğine ilişkin olarak CMK’nun 324 ve devamı maddeleri ile TCK’nun 74. maddesinin irdelenmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Ceza Muhakemesi Kanunun anılan hükümlerine bakıldığında düşme kararı

verilmesi halinde yargılama giderinin sanıktan tahsil edilip edilmeyeceği yönünde açık bir hüküm bulunmadığı, ancak, sanığın yükümlülüğü başlıklı 325. maddesinde, cezaya veya güvenlik tedbirine hükmedilmesi halinde, bütün yargılama giderlerinin sanığa yükletileceği, 327. maddesinde ise hakkında beraat ya da ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen, kişinin sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkum edileceği şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir.

Türk Ceza Kanunun ‘dava veya cezanın düşmesinin etkisi’ başlıklı 74. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise şöyle bir düzenleme yer almaktadır:

          2- Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmin edilmesi için açılan şahsi hak davasını etkilemez.         

        

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat