Ceza Genel Kurulu 2010/8-110 E., 2010/161 K. KİŞİYİ ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YOKSUN KILMA ZİNCİRLEME SUÇ
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 43 ] 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 109 ]
"İçtihat Metni"
Sanıklar Mehmet, Olgun ve Ozan'ın, cebir kullanmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan, 5237 sayılı TCY'nın 37/1 maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 109/2, 3-b ve 62. maddeleri uyarınca, mağdur adedince 4'er kez ayrı ayrı 3 yıl 4'er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında aynı Yasanın 53 ve 63. maddelerinin uygulanmasına,
Sanıklar Mehmet, Olgun ve Ozan'ın, geceleyin cebir kullanmak suretiyle konut dokunulmazlığını ihlal suçundan 5237 sayılı TCY'nın 116/4, 119/1-c ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 2 yıl l'er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında aynı Yasanın 53 ve 63. maddelerinin uygulanmasına,
Sanıklar Mehmet, Olgun ve Ozan'ın, mala zarar verme suçundan cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasının şikayetçinin sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle 5237 sayılı TCY'nın 73/4 ve 5271 sayılı CYY'nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine,
Sanıklar tarafından gerçekleştirilen kasten yaralama eylemlerinin, 5237 sayılı TCY'nın 86/2. maddesi kapsamından basit yaralama niteliğinde olması ve bu eylemlerin, cebir kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun unsuru olması nedeniyle, kasten yaralama suçundan açılan kamu davalarında 5237 sayılı TCY'nın 109/6. maddesi de nazara alınarak karar verilmesine yer olmadığına,
Sanıklara verilen cezanın miktarı, tutuklulukta geçirdikleri süre, isnat olunan suçların niteliği ve cezanın miktarı nazara alındığında kaçma olasılıkları da nazara alınarak ayrı ayrı hükmen tutuklanmalarına ilişkin, Ünye Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.05.2009 gün ve 141-348 sayılı hüküm, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Daire-since 25.12.2009 gün ve 14088-16644 sayı ile; tüm temyiz itirazların reddiyle tebliğnameye aykırı olarak onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 29.04.2010 gün ve 86447 sayı ile;
"İtiraz, sanıkların mağdurlar Cüneyt, Ayhan ve Oktay'ın hürriyeti tahditsuçlamasından kurulu mahkûmiyet hükümlerinin onanması kararına yönelik bulunmaktadır.
Anayasamızda güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğünün her türlü saldırıdan korunmasına yönelik önlemler alınması devlete düşen ödevlerin başında gelmektedir. Korunan hukuki yarar özgürlüğün ihlalidir. Özgürlük maddi olmayan bir menfaattir. Geleneksel doktrine göre özgürlük kalınan yeri seçme, istediği yerde kalıp istediği yere gitme ve hareket serbestisidir. Anayasamız 19. maddesi ile kişi özgürlüğü güvence altına almıştır.
Mülga 765 s. TCK 179 ve yürürlükteki 5237 s. TCK 109. maddeleri Anayasanın tanıdığı özgürlük (hürriyet) hakkının ihlalini cezai yaptırıma bağlamıştır.
765 sayılı mülga TCK'nun 179. maddesi, kişi hürriyetine yapılan saldırıları yaptırıma bağlamıştır. Ancak, toplumların dinamik yapısı gereği, değişen ve gelişen sosyal-ekonomik koşullar karşısında, statik niteliğe sahip normlar, zamanla yeni ihtiyaçlara uygun şekilde değiştirilebilmektedir. Değişimde amaç, bireylerin en doğal hakkı olan kişi hürriyetini korumada etkinliği sağlamaktır.
YTCK109. maddede yer alan düzenlemenin, ETCK179. maddede yer alan düzenleme ile suçun unsurları ve suç tipi yönünden aynı oluşu nedeniyle,
765 sayılı TCK döneminde geliştirilen içtihatların halen güncelliğini koruduğu araştırmacıların eserlerinde yazılıdır.
Hürriyeti tahdit suçunun gerçekleşmesi bakımından mağdurun önemli bir tehlikeye maruz kalmadan bir yerden çıkmasının imkansızlığı yeterlidir.
Manevi unsur, başkasının hürriyetini gayri meşru olarak mahrum etmeyi isteme ve bilmeyi içeren kasttır.
Bu suçun kast türü geçmişte çok tartışılmıştır. Doktrinde bir kısım yazarlar, mağdurun kişisel hürriyetini kısıtlamaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi isteme ve bilmeyi içeren genel kastı yeterli görmüşlerdir. Alman, Avusturya ve İsviçre hukukunda da, bu görüş kabul edilmektedir. (ÖNDER, Ayhan; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İstanbul, 1994, s.31.) Buna karşılık farklı fikirde olan yazarlara göre ise, bu suç yönünden genel kast yeterli değildir. Özel kast gereklidir. Bu görüşte olanlara göre, failin kişisel hürriyeti mahrum etme amacı ve niyetiyle harekete geçmesi söz konusu olmalıdır.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/06/1995 tarih 8/195-225 sayılı kararında "hürriyeti sınırlama suçunun oluşması için, failde yoğunlaşmış ve tasarlanmış bilinçli özgürlüğü kısıtlama özel kastının bulunması gerektiğine", (YAŞAR, Osman; Uygulamada ve Öğretide Hürriyet Aleyhinde İşlenen Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara 2002, s. 79) 16/02/1981 tarih 8-385/44 sayılı kararında da 'hareket serbestisini daraltma, yoğunlaşmış özel kastının bilincinden ve gereğinden değil, tasarlanmış ve sürekli dövme ve yaralama eyleminin geliş-mesinden oluşmuştur. Eylem yaralama suçu niteliğindedir' (YAŞAR, Osman; Age, s. 92) şeklinde aldığı kararlarla atılı suçta kastın en azından hürriyeti tahditsuçuna yönelmesi ya da dönüşmesi gerektiği fikrine varmıştır.
Yine Yüksek Yargıtay 8. C.D. 10/07/1995 tarih 1995/6153-11055sayılı kararında sanık S.K. 'n/n diğer eylem/er/ne maruz kalan müştekiyi teskin, olayın heyecanını yatıştırmak amacıyla otomobiline bindirip eve götürerek kısa bir süre evde alıkoyması ve bu arada etkili eylemin izlerini tedavi ve temizleme gibi işlemleri takiben karakola götürmesi biçiminde tezahür eden eyleminde hürriyeti daraltma suçunun özel nitelikli yoğunlaşmış doğrudan kast unsuru bulunmadığı, eylemin bütün haliyle memura görevi sırasında cebir ve şiddet göstererek mukavemet olduğu...' (Aktaran, MALKOÇ, İsmail; GÜLER, Mahmut; Türk Ceza Kanunu Özel Hükümler-2, Adil Yayınevi, Ankara, s. 1328) kararına varmıştır.
Görüldüğü gibi Yüksek Yargıtay'ımız içtihatlarıyla atılı suçta özel kast arayanların fikrine katılmadığı gibi, genel kastın ise yoğunlaşmış, tasarlanmış, bilinçli olarak bu suça yönelmesini aramaktadır. Yine darp etme amacıyla ve darp süresince alıkoymayı hürriyeti tahdit suçu olarak kabul etmemektedir.
Atıf yaptığımız kitabında uygulayıcı yazar, failin mağduru bulunduğu yerde dövüp yaralaması eyleminde özgürlükten yoksun bırakma suçu söz konusu olmaz ise de, failin mağduru bulunduğu yerden zorla alıp başka bir yere götürerek yaralama eyleminde hem yaralama hem de özgürlükten yoksun bırakma suçu oluştuğunun kabulü gerekir'(YAŞAR, Osman; Age, s. 73) düşüncesine yer vermiştir. Bu düşünüş Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sanığın kastının hürriyeti tahdit suçuna yönelik olması veya dönüşmesi fikriyle de uyumludur.
Yukarıda kast unsuru açıklamasında değinildiği gibi, failin mağduru bulunduğu yerde dövüp yaralaması eyleminde özgürlükten yoksun bırakma suçu söz konusu olmaz', aksi düşünüşte her darp eyleminde hürriyeti tahditin şeklen mevcut olduğunu söylemek mümkündür. Yüksek Yargıtay 8. CD.'nin10/07/1995tarih 1995/6153-11055 sayılı yukarıda ayrıntısına yer verilen kararı da bu doğrultudadır.
Hürriyeti tahdit suçunda müteselsillik (zincirleme suç): Bir görüşe göre, birden çok kişinin hürriyeti mahrum edilirse, aynı birbirine bağlı hareket olsa da, teselsül imkanı olmadığından, müteselsil suç değil, gerçek içtima söz konusu olur. Diğer bir görüşe göre ise, fail hürriyetten mahrumiyet fiilini, birden çok kişiye karşı aynı suç işleme kararıyla gerçekleştirdiği takdirde müteselsil (zincirleme) suç olur. (CİHAN, Erol; Kişisel Özgürlüğü Sınırlama Cürmü, İÜHFM, C.XLI, S. 1-2, S.65;ARTUK, Hürriyeti Tahdit Cürmü, Halid Kemal Elbir'e Armağan, İstanbul, 1996, s.79, ARTUK-GÖKÇEN-YENİDÜNYA, Ceza Özel Hükümler, Ankara, 2000, s. 172; TEZCAN/ERDEM, s. 19, 29; GÜLSEN, Recep, Hürriyeti Tahdit Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2002, s. 138; PARLAR, Ali; HATİPOĞLU, Muzaffer, TCK Yorumu, C.I., s.905, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK Ceza Özel Hukuku, s.360) Atıfta belirttiğimiz tüm düşünürler gibi, biz de bu düşüncedeyiz. Ayrıca, TCK 43/son maddesinde müteselsil/iğin uygulanamayacağı suçlar sınırlı sayıda sayılmış olup, sayılı suçlar arasında hürriyeti tahdit suç tipi yoktur. Zira bu suçun nakil aracının (örneğin uçağın) kaçırılması suretiyle işlenmesi halinde YTCK 223/4 madde ve fıkrası uyarınca hürriyetin sınırlandırılması dolayısıyla fail ayrıca cezalandırılacaktır. Bu halde 300 yolculu uçağın kaçırılması halinde failin 300 kez hürriyeti tahdit suçundan cezalandırılacağı düşünülemez. Bir kez kurulacak hüküm TCK 43/2 maddesiyle arttırılacaktır. Veya yağma amacıyla mağazaya giren sanıklara, içerideki müşteriler ve işyeri sahiplerinin hürriyetini tahdit ettiğinden bahisle kişi sayısınca ceza verileceği düşünülürse, sanıkların eylemlerini devam ettirirken mağazaya girmeye devam eden her müşteri sayısınca suçun oluşmaya devam ettiği sonucuna varılmak gerekir ki, böyle bir uygulama yoktur.
İtalyan Yargıtay'ı 'bir hapishanedeki mahpuslar tarafından cezaevi görevlilerinin hapsi halinde, aynı suç işleme düşüncesiyle kanunun aynı düzenlemesinin çok defa ihlal edilmesi dolayısıyla suçta teselsül oluştuğu kanaatine' varmıştır. (MANTOVANÎs.363'den, Aktaran GÜLSEN, Recep; a.g.e., s. 139)
Hürriyetten mahrumiyetin süresi: kişisel hürriyetten mahrumiyet kavramı, anlık o/mayan bir süreyi zorun/u o/arak içerir, hukuken kabul edilebilecek bir zaman süresince fiilin sürmesini gerektirir. Bu suç, failin eyleminin korunan hukuki yararı bir süre hukuka aykırı olarak ihlal edip devam ettirmesini ve sonucun birden sona ermeyip, zaman içinde sürmesi nedeniyle mütemadi bir suçtur. Failin mağdurun hürriyetini beş on dakika için de olsa kısıtladığını bilmesi ve istemesi halinde bu suçun meydana geldiğini kabul etmek gerekir. (ERMAN/ÖZEK; Kişilere Karşı, s. 130) Sürenin hem fail, hem mağdur açısından kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma niteliğini taşıyıp taşımadığının hâkim tarafından tespiti gerekir. Esasen bu sürenin mutlak olarak belirlenmesi kabul edilemez. (CÎVOLI, S.226 (Aktaran GÜLSEN, Recep; a.g.e., s.58)
Hürriyetten yoksun kılma kısa veya uzun bir süre devam edebilir. Sürenin kısa veya uzun olmasının suça etkisi yoktur. Ancak anlık ve çok kısa süreli olarak, örneğin kişinin kolundan tutulması bu suçu oluşturmaz. Sürenin çok kısa olup olmadığı somut olayın özelliklerine ve kanıt durumuna göre hâkim tarafından değerlendirilecektir. Kişiyi özgürlüğünden yoksun kılmanın uzun veya kısa süreli olmasının önemi yoksa da sınırlamanın belli bir süre devam etmesi, yani önemli olması gerekir. (TEZCAN/ERDEM/ÖNOK Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007, s.347; ve aynı düşünüşteki diğer düşünürler için bakınız s. 347, dipnot 155) Bu suç temadi eden suçlardan olup, mağdurun ölümü, üçüncü kişinin müdahalesi veya mağdurun kaçması ile son bulabilir.
İtiraza konu olayımızda; mağdurların tesirden uzak samimi anlatımları, tanık İdris'in tesirden uzak samimi bulunan kolluk anlatımı, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelere göre; sanıkların başlangıçtaki kasıtlarının mağdurların biri veya bir kısmını darp etmeye yöneldiği açıktır. Ancak dışarıda mağdurları bekleyen sanıklar mağdurların gelmemesi üzerine, mağdurlara ait konuta kapıyı kırmak suretiyle zorla girmişlerdir. Yüksek Dairemizin kabulü ve onamasına göre sanıklar geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal etmişlerdir. (Sanıkların dairesince onanan bu eylemleri itiraza konu edilmemiştir). Zorla girdikleri evde mağdurları bekleyen sanıklar eve ilk gelen mağdur Bayram 'ı darp etmeye başlamışlardır. Bir süre darp ettikten sonra bir gün önceki kavgaya karışanın mağdur Bayram olmadığını anlamaları ile evde oturan diğer mağdur Cüneyt'i telefonla çağırtmış/ardır. Mağdur Cüneyt gelene kadar sanıkların Bayram'ı bekletmeleri Bayrama yönelik hürriyeti tahdit suçunu oluşturur. (Dairesince onanan hükmün bu kısmı da itiraza konu edilmemiştir.) Ancak çağrılan mağdur Cüneyt yanında mağdur Ayhan ile birlikte aynı anda eve gelmişlerdir. Bu iki mağdur eve girdiklerinde darp edilmeye başlanmışlardır. Ve darp edilirken mağdur Oktay telefonla çağrılmıştır. Oktay gelene kadar bu iki mağdur darp edilmeye devam edilmiştir. Adı geçen mağdurların tesirden uzak samimi kolluk beyanlarından anlaşıldığı gibi 4. mağdur Oktay eve geldiği esnada bu iki mağdur darp edilmektedir, mağdur Oktay eve girdiğinde sanıklar bu mağdurları darp etmeyi bırakıp, mağdur Oktay'ı darp etmeye başlamışlardır. Mağdur Oktay darp edilirken de tanık gelmiştir. Bu kabule göre mağdurlar Cüneyt ve Ayhan'ın mağdur Oktay gelene kadar bekletilmesi hürriyeti tahditolarak kabul edilebilir. Ancak bu iki mağdura yönelen eylemde sanıkların kasıtları aynı olup, hareketler aynı anda, aynı yerde başlamış ve bitmiştir. Bu nedenle bu iki mağdura yönelen sanıkların eylemleri TCK 43/2 anlamında müteselsil kabul edilmelidir. Mağdur Oktay ise eve girer girmez darp edilmeye başlanmış ve peşinden darp edilirken tanık olaya müdahale etmiş eylem bitmiştir. Sanıkların bu mağdura yönelik darp eylemleri mağdurların ve tanığın tesirden uzak samimi ve sanıkların tevil yollu anlatımıyla henüz hürriyeti tahdit boyutuna ulaşmamıştır.
Bu itibarla;
1) Sanıkların mağdurlar Cüneyt ve Ayhan'a yönelik eylemlerinin TCK 43/2 maddesi uygulamasıyla müteselsil hürriyeti tahdit suçunu oluşturduğu ve YTCK 109/2-3b, 43/2, 62, 53/1. maddeleriyle bu mağdurlar yönünden bir kez hürriyeti tahditten hüküm kurulması gerekirken mağdur sayısınca iki kez cezalandırılması,
2) Sanıkların başlangıçtaki kasıtları, mağdurların tesirden uzak samimi kolluk beyanları ve tanığın tesirden uzak samimi kolluk beyanına göre mağdur Oktay'a yönelen sanıkların eylemlerinin yaralama boyutunu aşmadığının gözetilmemesi,
Usul ve yasalara aykırı görülerek hükmün bu yönleriyle bozulması gerekirken, Yüksek Dairenin aksi yöndeki kararı usul ve yasalara aykırı görülmüş-tür"gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay 8 Ceza Dairesinin 25.12.2009 gün ve 14088-16644 sayılı kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanıkların mağdurlar Cüneyt, Ayhan ve Oktay'a yönelik hürriyeti kısıtlama suçları yönünden bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Sanıkların mağdur Cüneyt ve Ayhan'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemlerinde 5237 sayılı TCY'nın 43/2. maddesinin uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı,
2-Sanıkların Oktay'a yönelik eylemlerinin yaralama suçunu mu, yoksa kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu mu oluşturacağı,
Noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlıklarla ilgili konularda karar verilebilmesi için, öncelikle dosyadaki tüm bilgi belgelerin incelenmesi, bilahare kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yapısı ve bu suçta 5237 sayılı TCY'nın 43/2. maddesinin uygulanma olanağının bulunup, bulunmadığı değerlendirilmelidir.
Dosyanın incelenmesinde;
12.02.2009 günü saat 23.30'da kolluk memurları tarafından düzenlenen ve kolluk memurları ile sanıklar ve şikayetçilerin imzalarını taşıyan olay tutanağında;
12.02.2009 günü sâat:22.25 sıralarında haber merkezinin K... Mahallesi Yenice Sokak No: 17 Kat: 1 sayılı bina önünde kavga olduğunu anons etmesi üzerine;
7538 ve 7586 kod nolu ekipler olarak bahse konu adrese intikal edildiği, bina girişinde kalabalık bir grubun olduğunun görüldüğü, yanlarına gidilip sorulduğunda, Bayram adlı şahsın, 155 Polis imdat hattını aradığını, ihbarda geçen evde yalnız oturduğunu, şaat:20.30 sıralarında evine gittiğini, eve çıktığında kapının kırılmış ve açık olduğunu gördüğünü, içeriye girdiğinde kendilerini daha önceden hiç görmediği ve tanımadığı üç şahsın evinin içerisinde olduğunu, hiçbir şey söylemeden şahıslardan birinin elindeki beysbol sopasıyla diğerlerinin de yumruklarıyla darp ettiklerini, şahıslardan birinin elinde paslı görünümlü bir tabancanın olduğunu, kendisine doğrulttuğunu ve bu şahsın Olgun olduğunu, darp olayı devam ettiği esnada Bayram'ın arkadaşları olan Ayhan ve Cüneyt'in evine geldiğini, bu iki arkadaşını da aynı şekilde darp ettiklerini, içlerindeki şahıslardan birinin telefon ile diğer arkadaşı, Oktay'ı aradığını, Oktay'ın, kısa bir süre sonra gelmesinin akabinde eve girer girmez bu şahsın da darp edildiğini beyan ettiği, yüz kısımlarında darp izleri ve kan lekeleri olduğu görülen şahısların gerekli tedavi ve doktor raporlarının alınması amacıyla Ü... Devlet Hastanesine sevk edildikleri, bu sırada Bayram'ın beyanında bahsettiği kişiler olan, Ozan, Olgun ve Mehmet adlı şahısların yasal hakları anlatılarak polis merkezine davet edildiği, olayda adı geçen bütün şahısların davete uydukları, olayda kullanıldığı iddia edilen beysbol sopasının olay mahallinde ve yakınlarında araştırmalara rağmen bulunamadığı, yapılan üst aramada suçta kullanıldığı ifade edilen tabancanın da bulunamadığı, olay yerinin muhafaza altına alınarak gerekli inceleme ve tespitlerin yapılabilmesi için olay yeri inceleme memurunun intikal ettirildiği bilgisine yer verilmiş,
13.02.2009 tarihli olay yeri inceleme raporunda ise;
Bahse konu olayın üç katlı binanın birinci katındaki dairede meydana gelmiş olduğu, üç katlı binanın cümle giriş kapısı olan demir kapının kahve renkli buzlu camının sağ alt köşesinden el girecek kadar kırık olduğu, kapı önünde ve içerisinde kırık cam parçalarının bulunduğu, kırılan bu yerden el uzatılarak cümle'giriş kapısının açılabildiği, olayın meydana geldiği dairenin giriş kapısının ahşap kapı olduğu, kapı üzerinde anahtar deliğinin hemen üst tarafında kilit yuvasının kırık ve kapı kilit dilinin dışarıda çıkık vaziyette olduğu, bu haliyle kapının kilitli olduğunun anlaşıldığı, daire kapısı üzerinde sert ve sivri uçlu bir alet ile meydana gelmiş herhangi bir zorlama iz ve emare bulunmadığı, kapı 'üzerinde görülen hasarın kapının dışından kuvvet uygulanarak meydana gelmiş olabileceği, daire içerisine girildiğinde dairenin iki oda, mutfak, banyo ve wc den ibaret olduğu, daire giriş kapısına göre sağ tarafta kalan ve oturma odası olarak kullanıldığı anlaşılan oda içerisinde bulunan 72 ekran televizyonun sehpasının üzerinde değil, sağ tarafında yerde görüldüğü, televizyonun camında çatlakların, çerçeve kısmının sağ üst ve alt köşelerinin ise kırılmış olduğu, anılan oda içerisindeki zigon sehpanın üzerinde sapı kırık vaziyette küçük boy çay demlenen çaydanlığın görüldüğü, yine oda içerisinde sobanın önünde soba borularını temizlemek için kullanılan bir ucu yuvarlak ince çelikten yapılmış bir aparatın görüldüğü, sobanın arkasında ve televizyonun düştüğü yerin arkasında bir adet miller ibareli bira şişesinin ve bir adet Binboa Votka ibareli votka şişesinin olduğu,
Yapılan parmak izi araştırmalarında mukayeseye elverişli parmak izi bulunamadığı, olayda kullanıldığı iddia edilen soba borularını temizleme aparatı ile bira ve votka şişesinin muhafaza altına alındığı, olay yerinin krokisi tanzim edilip, fotoğrafları çekilerek inceleme işlemine son verildiği, belirtilmiştir.
Beyanları saptanan mağdurlar;
Bayram, kollukta 13.02.2009 günü saat 01.20'de saptanan beyanında; 12.02.2009 günü saat: 20.30 sıralarında işten çıkarak ikametime gittim, anah-tarım ile kapıyı açacağım sırada kilidin kırık olduğunu ve kapının hafif açık olduğunu görünce kapıyı itekleyerek içeriye girdim, Ozan, elinde soba karıştırdığım demir tel ile oda içerisinde dolaşıyor, isimlerini daha sonradan Mehmet ve Olgun olarak öğrendiğim şahıslar da, koltuğa oturmuş bira ve votka içiyorlardı, beni görünce hoş geldin diyerek, evde oturup oturmadığımı sordular, kendilerine evde oturduğumu söylediğimde, bana vurmaya başladılar, bir müddet beni dövdükten sonra, Ozan bana, dün akşam evin önünde tartışma olduğunu, kendisinin bir milyar ceza aldığını, benim o saatte nerede olduğumu sordu, dışarıda olduğumu söylememe rağmen ikna olmayıp sürekli sopa ve demirle dövmeye devam ettiler, Ozan elindeki telle bana vurmaya devam edince, yeter diyerek üzerlerine hücum ettim, Olgun belinden paslı uzun dokuzlu silahı çıkarttı, Mehmet, Olgun'a, beni göstererek at ben senin için gider yatarım diye bağırdı, Ozan da durun kendisini bir dinleyelim dedi, dün akşamki olayda benim olup olmadığımı öğrenmek için olaya karışan birisini çağırıp benimle yüzleştirdiler, bu şahıs benim olay esnasında olmadığımı söyleyince, tamam sen suçsuzsun diyerek benden özür dilediler, Olgun teşhis ettirdikleri şahsı tekrar çağırıp, elindeki silahı bu şahsa verdi, kapıda karşı koyan olursa indir diye söyleyip aşağıya gönderdi, yanımda kimin kaldığını sordular, bende yanımda yeğenim Cüneyt'in kaldığını söyledim, Cüneyt'i aramamı söyleyince aradım, ancak kendisine ulaşamadım, bir müddet sonra Cüneyt beni arayınca eve gelmesini söyledim, Cüneyt yanında arkadaşı Ayhan ile geldi, içeriye girer girmez, Mehmet, Olgun ve Ozan ellerinde bulunan sopa ve tel ile saldırıp darp etmeye başladılar, bir müddet darp ettikten sonra mısırcı Oktay'ın kim olduğunu sordular, Cüneyt de abim olur dedi, Olgun, cep telefonumdan numarasını alarak, Oktay'ı arayıp telefonu Cüneyt'e verdi, Cüneyt de Oktay abi burada üç kişi var, seni soruyorlar diyerek isimlerini söyledi, daha sonra telefonu Olgun aldı, Bayram'ın evine gelmesini söyleyip telefonu kapattı, bir müddet sonra Oktay eve geldiğinde aynı şekilde ellerinde bulunan sopa ve demirle saldırarak onu da darp etmeye başladılar, bu sırada içeriye sima olarak tanıdığım İdris isimli şahıs girdi, Oktay'ı bırakmalarını söyledi, aralarında tartışma çıktı, tartışma esnasında Oktay oradan kaçtı, Olgun içeriye gelerek adamı kaçırdınız diye bağırıp oda içerisinde bulunan bana ait 72 LCD ekran televizyona tekme atarak kırdı daha sonra tamam gidelim diyerek evden çıktı, bende 155'i aradım.
Kırılan televizyonumu 620 TL'ye yeni almıştım, ayrıca kırılan demlik, kapı ve ikametimin içerisindeki eşyaların (halı-koltuk) kirlenmesinden dolayı toplam olarak 2000 TL. zararım vardır, Ozan'ın elindeki silahı tekrar görsem teşhis ederim, yine olay yerinde beni yüzleştirdikleri şahıs da 25/26 yaşlarında, 1.80 boylarında, 80/90 kg, sarışın kumral, kirli sakallı, üzerinde sadece mont gördüğüm bir şahıstı ve bu şahsı tekrar görsem tanırım, olay esnasında beni darp ettikleri sırada kendimi korumak için bu şahıslara tekme attım ancak attığım tekmenin kime geldiğini görmedim, ikametime zorla girerek zarar veren ve beni darp eden Ozan, Mehmet ve Olgun isimli şahıslardan ve tanımadığım meçhul şahıstan davacı ve şikayetçiyim uzlaşmayı kabul etmiyorum, şeklinde beyanda bulunmuş,
C.savcılığında saptanan beyanında da; emniyette verdiğim ifademi tekrar ederim, olay anında şüpheliler beni yaklaşık 30 dk. kadar evimde zorla tuttular, ben ellerinden kaçmaya çalıştığımda darp ettiler, Olgun'un elinde silahı vardı, evden çıkmak istedim fakat çıkamadım, uzun müddet dayak yedikten sonra olayla ilgim olmadığı anlaşılınca, yanında kalanı ara diye söylediler, bende yeğenim Cüneyt'i aradım ancak ulaşamadım, daha sonra Cüneyt beni aradı, onlara eve gelin dedim, telefonda durumu anlatamadım, beni öldüreceklerinden korktum, Cüneyt ile Ayhan sonradan eve geldiler, diğer olaylar anlattığım şekilde gerçekleşti, daha sonra da Oktay'ı telefonla onlar çağırdı. Olaydan sonra şahıslar evi terk edince polisi aradım, durum