Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/249 Esas 2010/108 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2009/1-249 E.  ,  2010/108 K.
"İçtihat Metni"

İtirazname :  2007/232184  
Yargıtay Dairesi  : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi       : GEBZE Ağır Ceza
Günü           : 31.05.2007
Sayısı              : 310-204

Sanık H A..in, kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 81 ve 29. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, Gebze Ağır Ceza Mahkemesince 31.05.2007 gün ve 310-204 sayı ile;
“Sanık H. A..'in U. M..isimli iş yerinin sahibi olduğu,  maktûl N. Y.. ve yakınlarının at arabası ile hurdacılık yaptıkları, fabrikaların bahçelerine bırakılan hurda tabir edilen demir ve sacları fabrika sahiplerinin ve yetkililerinin izni ve rızası olmadan çalarak sattıkları, mahkememizin bir başka dosyasında da haklarında yağma suçundan kamu davası açıldığı ve kamu davasının devam ettiği, olay günü sabahın erken saatlerinde tanık ve sanık H. A..'in beyanlarına göre dört at arabası ile maktûl N.Y..ve yakınlarının sanığın sahibi olduğu fabrikanın önüne geldikleri, tanık beyanlarına göre 8-10 kişi oldukları, at arabalarını fabrikanın önüne bıraktıkları, fabrikanın bahçesine girerek hurda tabir edilen demir ve sacları at arabalarına yükledikleri, bir başka fabrikada görevli kişinin olayı görerek U.M..'de görevli bekçiye telefonla haber verdiği, bekçinin de arkadaşları ile birlikte dışarıya çıktıkları ve maktûl ve yanındakilerin at arabaları ile birlikte kaçtıkları, fabrika bekçisinin evinde bulunan sanık H. A..'e telefon açarak fabrikada hırsızlık olayı olduğunu haber verdiği, H. A..'in de yanına ruhsatlı tabancasını alarak oğlu O..ile birlikte kendisine ait .... marka araçla fabrikaya doğru gelirken yan yolda at arabalarını gördüğü, bekçinin tarifi üzerine fabrikada hırsızlık yapan at arabalarını durdurmak istediği, eliyle işaret ettiği, at arabalarının üzerindeki kişilerin yola devam ettikleri, durmadıkları, sanığın at arabalarını durdurmak amacı ile 4 el tabancası ile ateş ettiği, sanığın savunmasına göre önce havaya ateş ettiği, at arabalarından birinin lastiğinin patladığı, olay yeri bulgularına göre sanığın tabancasından çıkan mermilerin asfalt zeminde iki yerde çarpma sonucu çukur meydana getirdiği ve at arabalarından en geride olanın üzerinde bulunan maktûl N. Y..'in vücuduna sanığın tabancasından çıkan mermi çekirdeklerinden birinin isabet ederek N. Y..'in Adli Tıp raporunda açıklandığı üzere öldüğü, sanığa atılı bulunan suçun haksız tahrikin etkisi altında bir insanı olası kastla öldürme olduğu ve suçun sübuta erdiği kanaatine varılmıştır. 
Sanık ile N. Y.. ve at arabası üzerinde bulunan kişiler arasında önceden öldürmeyi gerektirici bir husumet bulunmamaktadır. Olayın maktûl ve yakınlarının sanığın fabrikasında hırsızlık yapmaları üzerine fabrika bekçisinin sanığa hırsızlık olayını haber vermesi sonucu meydana geldiği açıktır. Sanık savunmasında ve tanık beyanlarına göre, sanık ateş ettiği sırada at arabaları ile kendi aracı arasındaki mesafe 5-6 metre kadardır. Sanık savunmasında at arabalarının üzerindeki kişileri öldürmek amacı ile ve kastı ile ateş etmediğini, onları durdurmak için ateş ettiğini, at arabaları durmayınca lastiklerine ateş ettiğini savunmaktadır. Gerçekten de sanığın tabancasının öldürmeye elverişli olduğu, olay sırasında sanığın 4 el ateş ettiği, olaydan sonra tabancasını güvenlik güçlerine teslim ettiğinde, tabancanın şarjöründe 5 adet daha dolu fişek bulunduğu anlaşılmaktadır. Sanığın tabancasından çıkan mermi çekirdeğinin Adli Tıp raporunda açıklandığı üzere, sert bir zemine ya da cisme çarpma sonucu maktûlün vücuduna isabet etmiş olabileceği ya da doğrudan maktûle isabet etmiş olabileceği (mermi çekirdeğindeki deformasyon dikkate alındığında mermi çekirdeğinin kemik, demir, asfalt gibi sert zemine çarpma sonucu oluşabileceği) dikkate alındığında mermi çekirdeğinin doğrudan hedefe ateş edilme sonucu mu maktûlün vücuduna mı isabet ettiği, yoksa sekme sonucu mu maktûlün vücuduna isabet ettiği tam açıklığa kavuşturulamamıştır. Sanığın maktûl ve yanındakileri durdurmak için at arabalarının lastiklerine ateş ettiği kabul edildiği takdirde, hedeften sapan mermi çekirdeklerinin doğrudan at arabalarının üzerindeki hareket halindeki kişilere isabet edebileceğini, bu kişilerin ölebileceğini ya da at arabasına, demirlere, asfalt zemine çarpan mermi çekirdeklerinin sekme sonucu at arabasının üzerindeki kişilere ya da yoldan geçen kişilere isabet edip kişi ya da kişilerin ölebileceğini sanığın öngörmesi gerektiği ve bunu sanığın öngördüğü, buna rağmen at arabalarına doğru 4 el ateş ettiği anlaşıldığından, sanıktaki kastın doğrudan kast olmayıp TCK'nun 21. maddesinde tanımlanan olası kast olduğu ve sanığın maktûl N. Y,,'i olası kast sonucu öldürdüğü kanaatine varılmıştır.  
Her ne kadar sanık müdafileri olayın taksir sonucu meydana geldiğini, sanığın maktûl ya da yakınlarından herhangi birini öldürme kastının bulunmadığını, sanığın neticeyi istemediğini, ancak neticenin taksirle meydana gelmiş olduğunu savunmuş iseler de; bir hırsızlık olayının haber verilmesi üzerine kızgınlıkla ve hiddetle olay yerine giderken hırsızlık yaptığını tahmin ettiği at arabası üzerindeki kişileri durdurmak için at arabalarının lastiklerine tabanca ile ateş ettiğini beyan eden sanığın taksirle hareket ettiğinin söylenemeyeceği, mobil halde bulunan at arabalarına doğru ateş edilmesi durumunda, at arabalarının üzerindeki kişi ya da kişilerin isabet alabileceğini sanığın öngörmesi gerektiği, bu kişi ya da kişilerden birinin ateş etmesi sonucu ölebileceğini sanığın öngörmesi gerektiği ve bunu öngördüğü, buna rağmen sanığın en az 4 el ateş ettiği anlaşıldığından, sanığın suçunu olası kast sonucu işlediği anlaşıldığından, bu yöndeki savunmalara değer verilmemiştir.
Sanığın hırsızlık olayının kendisine haber verilmesi üzerine bu olaya kızdığı ve hırsız ya da hırsızları yakalamak amacı ile evinden çıktığı, fabrikasında hırsızlık yaptığını tahmin ettiği maktûl ve yakınlarını görünce onları durdurmak istediği ancak bu kişilerin sanığın işaretlerine aldırmayarak yola devam ettikleri, maktûlün yanındaki kişilerin hırsızlık suçundan da daha sonra mahkum edildikleri, maktûl N. Y..'in mahkememizde hırsızlık ve gasp suçundan yargılamasının devam ettiği, olay günü sanığın fabrikasının bahçesinde bulunan hurda demirleri çalma olayının sanık üzerinde meydana getirdiği maktûlden kaynaklanan haksız eylem sonucu gelişen hiddet ve kızgınlıkla sanığın suçu işlediği anlaşıldığından, sanık hakkında haksız tahrikten dolayı cezası TCK'nun 29. maddesine göre indirilmiş, ancak tahrikin ağırlık derecesi, maktûl ve yanındakilerin fabrikanın önündeki hurda tabir edilen sac ve demirleri almış bulunmaları, fabrikanın önüne dört at arabası ile en az 8-10 kişi gelmiş olmaları dikkate alınarak, tahrikin ağırlık derecesi ağır derecede değil orta derecede takdir edildiğinden, sanığın cezası takdiren haksız tahrikten dolayı 1/2 oranında indirilmiştir.
Sanığın ilk kez suç işlemesi, suçtan pişman olduğunu gösterir tutum ve davranışları dikkate alınarak, hakkında takdiri indirim nedeni kabul edildiğinden, cezası TCK'nun 62. maddesi uyarınca indirilmiştir” gerekçesiyle, “sanığın haksız tahrik altında olası kastla öldürme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 81/1, 21/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak mahrumiyetine, zoralıma, mahsuba ve yargılama giderine…” karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.11.2009 gün ve 394-6639 sayı ile;
“…Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle kısmen kabul kısmen reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafilerinin 5237 sayılı TCK’nun 27. maddesinin uygulanması gerektiğine ve suç vasfının taksirle öldürme olduğuna,  katılanlar vekilinin suç vasfına ve haksız tahrik hükmünün uygulanmasının yersizliğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;
Ancak;
Oluşa, toplanan kanıtlara ve dosya içeriğine göre; olay günü sabahın erken saatlerinde dört ayrı at arabası ile gelerek sanığa ait fabrikanın bahçesinden hurda demir parçalarını alan ve olay yerinden uzaklaşmaya çalışırlarken yolda aracıyla işyerine gelmekte olan sanıkla karşılaşan maktûl ve yanındakileri durdurmak maksadıyla sanığın, havaya, yere ve at arabasının tekerine doğru birden fazla tabancası ile ateş ettiği, yapılan bu atışlarla yerde asfalt zemin üzerinde birbirine 2 metre mesafede iki adet mermi izi oluştuğu, maktûlün üzerinde bulunduğu at arabasının sol ön tekerinin patlamış olduğu, sanığın yaptığı atışlar sonucu at arabasının üzerinde bulunan maktûlün sağ meme 1 cm. medialinden isabet alarak öldüğü,  cesetten deforme 2 x 1,5cm. ebadında şekilsiz levha haline gelmiş kurşun nüve parçası elde edildiği, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 31.05.2006 tarih ve 1537 sayılı raporunda; cesetten çıkartılan kurşunun fiziksel özellikleri, otopside tarif edilen atipik giriş deliği, vücutta oluşturduğu kaburga kırığı ile izlediği yol ve elbiselerdeki delikler birlikte dikkate alındığında, kişinin ölümüne neden olan ateşli silah kurşununda tespit edilen deformasyonun sert bir zemine, asfalt veya demire çarpma sırasında meydana gelebileceğinin belirtildiği olayda;
 Sanığın at arabasıyla uzaklaşmaya çalışan maktûl ve yanındakileri durdurmak maksadıyla havaya, asfalt zemine ve at arabasının tekerlerine doğru ateş ederken, seken mermi çekirdeklerinden birinin maktûle isabet ederek onun ölümüne yol açtığı anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 87/4. maddesi kapsamında kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek olası kastla öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması…” isabetsizliğinden bozma kararı verilmiş,
Yargıtay C.Başsavcılığınca 04.12.2009 gün ve 232184 sayı ile;
 “…Aynı eylem yerel mahkemece olası kastla adam öldürmek, Başsavcılığımızca taksirle adam öldürmek, Yargıtay 1. Ceza Dairesince de neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçu olarak nitelendirilmiştir. O nedenle önce bu suçlar hakkında özet bilgi vermeye, daha sonra ise somut olaya ilişkin olarak eylemin neden taksirle adam öldürme suçunu oluşturduğu görüşünde olduğumuzu açıklamaya çalışacağız.
5237 sayılı TCK’nun 21/2 maddesinde olası kast, ‘kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi’ olarak tanımlanmıştır. Buna göre, olası kasttan söz edilebilmesi için, zararlı neticeyi istememelidir. Bununla birlikte zararlı neticenin gerçekleşebileceğini öngörmeli, fakat amacına ulaşmak bu neticenin gerçekleşme ihtimalini umursamadan, arzu etmese dahi gerçekleşme olasılığına katlanarak, göze alarak ya da kabullenerek, asıl ulaşmak istediği neticeye yönelik olan hareketini icra etmelidir. (İçel, Kayıhan/Sokullu-Akıncı, Füsun/ Özgenç, İzzet/Sözüer, Ademi Mahmutoğlu, Fatih S/ Ünver, Yener, Suç Teorisi, 2. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul 2000, s. 235-238; Özgenç, İzzet/Şahin, Cumhur, Uygulamalı Ceza Hukuku, 3.Bası, Ankara 2001, s.154, 164) Fail asıl hedefini gerçekleştirmek için hareketi yapmayı o kadar istemektedir ki, zararlı neticenin gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, ‘olursa olsun’ demektedir. Bu nedenle olası kasta; 'olursa olsun kastı' da denilmiştir.(Selçuk, Sami, Kavramlar, Adlandırmalar ve Kararlar, Yargıtay Dergisi, Ekim 1993, S. 4, s. 415)
5237 sayılı TCK’nun 22/2. maddesinde taksir, ‘dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi’ olarak tanımlanmıştır. Buna göre taksirden söz edilebilmesi için, suçun kanuni tanımında belirtilen neticenin gerçekleşmesinin öngörülememesi lazımdır. Buna ilave olarak bu öngörülememenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıktan kaynaklanması lazımdır. Diğer bir ifadeyle gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı kanuni tanımda yer alan neticenin gerçekleşebileceği öngörülebilecekti denilebilen hallerde fiilin taksirle işlendiği kabul edilmelidir. Kuşkusuz ki taksirden söz edilebilmesi için suçun kanuni tarifinde yer alan neticenin gerçekleşebileceğinin öngörülebilir olması lazımdır. (Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku, Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, s. 250) Kimse tarafından öngörülemeyen bir neticeye yol açacak davranışı gerçekleştiren failin taksirli olduğu söylenemez. Hemen belirtelim ki, bu taksir halini bilinçli taksirden ayırt etmek bakımından bu taksir şekli bilinçsiz taksir olarak da adlandırılmaktadır
‘Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin gerçekleşmesi halinde bilinçli taksir’in varlığından söz edilir. (TCK’nun 22/3 md) ‘Her iki taksir şekli arasındaki fark ilkinde, yani bilinçsiz taksirde failin suçun kanuni tanımındaki neticenin gerçekleşebileceğini' öngörememesi, bilinçli taksirde ise öngörmesidir. Yukarıda da belirtildiği üzere neticenin gerçekleşebileceğinin öngörülmesi unsuru olası kastta da mevcuttur. Ancak, olası kastta fail neticeyi arzu etmese dahi gerçekleşebileceğini bilerek ve bu sonuca katlanarak, umursamadan hareket etmekte iken, bilinçli taksirde neticenin gerçekleşmeyeceği inancı vardır. Olası kastla bilinçli taksiri ayırt etmek bakımından şu formül (frank formülü) ileri sürülmüştür: ‘eğer fail hareketinin tasavvur ettiği neticeyi meydana getirebileceği inancında olsa idi bu hareketi yapmayacaktı’ diyebildiğimiz durumlarda taksir bilinçlidir. Bu ilkeye göre, ‘öyle veya böyle fail her halde hareketi gerçekleştirirdi’ denilebiliyor ise olası kastın varlığı kabul edilmelidir. (Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt. II, İstanbul 1989, s 335; Öztürk, Bahri, Erdem, M.Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet tedbirleri Hukuku, 8. Bası, Ankara 2005, s.181-182; Kaymaz, Seydi, Gökcan, Hasan Tahsin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Taksirle Adam Öldürme ve Yaralama Suçlan, Seçkin yayınevi, Ankara 2006, s.80 vd.)
5237 sayılı TCK’nun 23. maddesindeki neticesi sebebiyle ağırlaşan suçta kast ve taksir kombinasyonu sözkonusudur. 5237 sayılı TCK’nun 23. maddesine göre ise; ‘bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir’ 87/4. maddesinde düzenlenen suç bakımından 23. maddeye yapılan yollama nedeniyle, 87/4. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun 23. maddeyle birlikte değerlendirilmesi lazımdır.
- Neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçu da, kasten işlenen yaralama sonucu failin meydana gelen ölüm neticesi bakımından taksirinin bulunması koşuluyla cezasının ağırlaştığı suç olarak tanımlanabilir.
-  Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun meydana gelmesi için, kasten bir yaralama suçu işlenmelidir. TCK’nun 23. maddesinde, fiilin ‘kastedilenden’ daha ağır veya başka bir neticenin meydana gelmesi gerektiği belirtildiğinden taksirle yaralama sonucu bu suçun işlenmesi mümkün değildir.
- Failin kastı yaralamaya yönelik olduğu halde, bu yaralama mağdurun ölümüne sebebiyet vermelidir.
- Failin meydana gelen ölüm neticesi bakımından taksir düzeyinde bir kusuru bulunmalıdır.
- Yaralama ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağlantısı bulunmalıdır.
- Yaralama ve ölüm neticesi aynı kişi üzerinde gerçekleşmelidir.
Kişinin iradesinin kapsamında bulunmayan ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için bunun kanunda açıkça düzenlenmesi lazımdır. (Kaymaz, Seydi, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu), Adalet Yayınevi, Ankara 2009, s. 11 vd) Şimdi bu özet açıklamalar ışığında, somut olayımızdaki eylemin olası kastla adam öldürme mi, taksirle adam öldürme mi yoksa neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçunu mu oluşturduğunu belirlemeye çalışacağız.
İlk önce eylemin neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçunu oluşturup oluşturamayacağını irdelemeye gayret edeceğiz. Yukarıda da belirtildiği üzere neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun meydana gelmesi için, öncelikle bir kasten yaralama suçu işlenmelidir. Failin kastı yaralamaya yönelik olduğu halde, bu yaralama mağdurun ölümüne sebebiyet vermelidir. Olayımızda failin maktûlü yaralama kastıyla hareket ettiğine dair hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Esasen böyle bir iddia da mevcut değildir. Kaldı ki, failin hareket halindeki bir at arabasının üstünde bulunan maktûlü hedef alarak ateş ettiği kabul edildiğinde artık yaralamadan değil, adam öldürme kastından söz edilmelidir. Gerçekten, etkili bir mesafeden tabanca ile hareket halindeki bir at arabasının üzerinde bulunan maktûlü hedef alarak ateş eden failin; ben yaralamak maksadıyla maktûlün ayaklarına veya kollarına ateş ettim şeklindeki bir savunmasına itibar edilmesi mümkün değildir. Esasen olayımızda sanığa bu yönde bir suçlamada bulunulmamıştır. Kısaca tekrarlamak gerekirse somut olayımızda sanığın maktûlü yaralama kastıyla ateş etmesi söz konusu olmadığından failin eyleminin neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Dosyadaki bulgulara göre, sanığın, maktûlün ölümüne kayıtsız kaldığına, diğer bir ifadeyle ‘ölürse ölsün’ mantığıyla hareket ettiğine dair bir delil bulunmamaktadır. Tam aksine, sanığın, maktûl ve arkadaşlarını durdurmak maksadıyla at arabasının tekerini hedef alarak ateş ettiği, tekere yönelik yapılan ateş sonucu at arabasının tekerinin isabet alarak patladığı bu arada iki merminin de asfalt zemine isabet ettiği, at arabasının diğer kısımlarına mermi isabet ettiğine dair bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, sanığın, maktûlün ölümünü de göze alarak ve buna kayıtsız kalarak ateş ettiğine dair her türlü şüpheden uzak ve yeterli delil bulunmadığından sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğunu kabul etmek imkanı bulunmamaktadır.
Sert bir zemine çarpan ateşli silah mermisinin yön değiştirerek hedef alınmayan kişi veya kişilere isabet etmesi, öngörülebilir bir olaydır ve günlük hayatta rastlanabilen bir durumdur. Failin gerekli dikkat ve özeni göstermesi halinde bu zararlı neticenin meydana gelebileceği öngörebilirdi. İşte failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak öngörülebilir olan bu durumu, yani silahla at arabasının tekerine doğru ateş edildiğinde merminin sekerek başkalarına isabet edip yaralanmalarına veya ölmelerine neden olabileceğini öngörmemesi nedeniyle taksiri mevcuttur. Dolayısıyla, fail meydana gelen ölüm neticesinden taksiri nedeniyle sorumlu tutulmalıdır. O nedenle, Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin eylemi neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama olarak nitelendiren 04.11.2009 tarih, 2008/394 E, 2009/6639 K. sayılı bozma kararı isabetli değildir” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
 Sanık H. A..’in, kendisine ait fabrikanın bahçesinden hurda demir çaldığını öğrendiği N. Y..’i, 04.09.2005 tarihinde tabanca ile vurarak öldürdüğü konusunda bir ihtilaf bulunmayan olayda; Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında ortaya çıkan uyuşmazlık, eylemin hangi suçu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
 Yerel mahkemece; olayın, “bir kısım insanların at arabalarıyla fabrikasına gelerek hurda demirleri çaldıklarını haber alan sanığın, otomobili ile doğruca olay yerine hareket ettiği, yolda karşılaştığı at arabalarını durdurmak istediği, bu amaçla eliyle işaret ettiği, durmamaları üzerine de tabancasıyla, önce havaya, sonra yere ve arabaların tekerleklerine olmak üzere 4 el ateş ettiği, bu atışlar sırasında yerden seken çekirdeklerden birisi ile en arkadaki at arabasında bulunan N. Y..’in yaralandığı ve akabinde öldüğü” tarzında gerçekleştiği kabul edilmiş, Özel Dairece ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca da dosya kapsamına uygun ol

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat