"İçtihat Metni"
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’a muhalefet suçundan sanık ...'ın, anılan Kanun'un 41. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/07/2010 tarihli ve 2008/363 Esas, 2010/719 sayılı kararını müteakip, sanığın aynı eylemi sebebiyle tekrar cezalandırılmasına ilişkin Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2013 tarihli ve 2013/321 Esas, 2013/571 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 29/10/2016 gün ve 7570 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/11/2016 gün ve KYB. 2016-387143 sayılı ihbarnamesi ile dairemize sunulmuştur.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanık ... hakkında Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilmiş olan 19/07/2010 tarihli kararın, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02/04/2014 tarihli ve 2012/30425 Esas, 2014/5975 karar sayılı ilâmı ile onanması sonucu kesinleşmiş bulunması karşısında, aynı sebeple açılan diğer davanın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/7. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Dairemizin 31.05.2017 tarih ve 2016/14657 Esas - 2017/5102 sayılı kararıyla;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2013 tarihli ve 2013/321 Esas, 2013/571 karar sayılı kararının CMK'nın 309/4 maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına, karar verilmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 05.07.2017 tarih ve KYB-2016/387143 sayılı yazısı ile;
İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'a muhalefet suçundan kurulan hükmünde, aynı sanık hakkında aynı fiil nedeniyle daha önceden açılmış bir dava veya verilmiş bir hüküm bulunması nedeniyle, mükerrer açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun'un 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği halde, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verildiğine ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulü halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin (d) bendi gereğince mi yoksa aynı fıkranın (b) bendi gereğince mi uygulama yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. ve 310.maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ‘karar’ ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, ‘tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay