"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/02/2015 tarih ve 2014/520 esas 2015/77 sayılı kararın, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 21/01/202 tarih ve 2019/340 e, 2020/1690 k. sayılı kararıyla;
"Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1- Sanığın, yazdığı yazıda katılanın adının hiç geçmemesi ve suça konu ifadelerin TCK’nın 126. maddesinde de belirtildiği üzere duraksamaya yol açmayacak bir şekilde katılanın şahsına yönelik olduğunun anlaşılamaması ve dolayısıyla matufiyet şartının olayda gerçekleşmediği gözetilmeden, unsurları oluşmayan hakaret suçundan beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabule göre de,
a- Hakaret suçunun aleni olan gazetede işlenmesine rağmen, TCK'nın 125/4. maddesinin uygulanmaması,
b- Suç tarihi itibariyle 65 yaşın üzerinde olan ve öncesinde hapis cezasına mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında, mahkum edildiği kısa süreli hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesine aykırı olarak seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca cezayı aleyhe değiştirme yasağının gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21/01/2020 tarihinde bir nolu bozma nedeni yönünden oy çokluğuyla, diğer bozma nedenleri yönünden oy birliğiyle karar verildi."şeklinde karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 16/04/2020 gün ve 2015/136907 sayılı yazısıyla;
“:İtiraza konu uyuşmazlık, sanığın Sözcü Gazetesinin 03/04/2014 tarihli nüshasında yayımlanan "Götüreceksen Büyük Götür, Yakalanma'' başlıklı yazısında, yer alan açıklamaların katılan...'a yönelik olup olmadığına TCK'nın 126. maddesinde yazılı "matufiyet" şartının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Hakaret suçunun maddi unsurları; failin mağdura yönelik isnatlarının bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte olmalıdır. Hareketin bu nitelikte olması yeterli olup, bu nedenle mağdurun gerçekten onur, şeref ve saygınlığının rencide olması aranmaz, soyut tehlike yeterlidir. Hareketin bu nitelikte olup olmadığı konusunda Türk toplumunda geçerli ortalama örf ve adet kurallarına göre belirleme yapılır, fiilin işlendiği sırada geçerli olan değer yargıları dikkate alınmalıdır.
İsnat edilen fiilin mutlak suç oluşturmasına gerek yoktur, isnat edilen fiilin örf ve adetçe şeref ve onuru