CASE OF ÜNAL TEKELİ v. TURKEY - [Turkish Translation] by the Turkish Ministry of Justice
Karar Dilini Çevir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

 

 

 

 DÖRDÜNCÜ DAİRE

  Ünal Tekeli -Türkiye Davası

(Başvuru no: 29865/96)

 

 

 

 

 

 

 KARAR

 

 

 

 

 

 STRAZBURG

 

 

 16 Kasım 2004

 

 

Bu karar Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde belirtilen şartlar uyarınca kesinlik kazanacaktır. Editör tarafından revizyona tabi tutulması mümkündür.

 

 


Ünal Tekeli -Türkiye Davasında,

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Dördüncü Daire),

Sn.Nicolas BRATZA, Başkan,
Sn.M. PELLONPÄÄ,
Sn.R. TÜRMEN,

Sn. V. STRÁŽNICKÁ
Sn.J. CASADEVALL,
Sn.R. PAVLOVSCHI,

Sn.j. BORREGO BORREGO, Yargıçlar

ile Bölüm Sekreteri Sn. M. O’Boyle’un katılımı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti olarak toplanmış,

13 Ocak 2004 ile 26 Ekim 2004 tarihlerinde yapılan gizli görüşmeler sonucunda, yukarıda son anılan tarihte benimsenmiş olan aşağıdaki karara varmıştır:

  USULİ İŞLEMLER

 

1. Dava, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi’nin (“Sözleşme”) eski 25. maddesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Türk vatandaşı Ayten Ünal Tekeli (“başvuran”) tarafından, 20 Aralık 1995 tarihinde yapılan başvurudan (no. 29865/96) kaynaklanmaktadır.

 

2. Adli yardım alan başvuran, İzmir’de çalışan bir avukat olan Aydan Demirel Ersezen tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) tayin ettiği Ajan tarafından temsil edilmiştir.

 

3. Başvuran, yerel mahkemelerin yalnızca kızlık soyadını kullanmasına izin vermemelerinin özel hayatını koruma hakkına müdahale teşkil ettiğini iddia etmiştir. Ayrıca, yalnızca evli erkeklerin evlendikten sonra da ailesinin soyadlarını taşıyabilmesinin ayrımcılık olduğunu öne sürmüştür. Bu bağlamda, tek başına ve 14. maddeyle ilişkili olarak Sözleşme’nin 8. maddesine dayanmaktadır.

 

4. Başvuru, Sözleşme’nin 11 No’lu Protokolünün devreye girdiği tarih olan 1 Kasım 1998’de AİHM’ye iletilmiştir (11 No’lu Protokolün 5 § 2 maddesi).

 

5. Başvuru, AİHM’nin Dördüncü Daire’sine verilmiştir (İçtüzüğün 52 § 1 maddesi). Bu Daire içerisinde davayı inceleyecek olan Heyet (Sözleşme’nin 27 § 1. maddesi), İçtüzüğün 26 § 1 maddesi uyarınca oluşturulmuştur.

 

6. 1 Kasım 2001’de AİHM, Dairelerinin yapısını değiştirmiştir (İçtüzük 25 § 1. madde). Sözkonusu dava yeni oluşturulan Dördüncü Daire’ye verilmiştir (İçtüzük 52 § 1 madde).

 

7. Heyet, 1 Kasım 22001 tarihli bir kararla başvuruyu kabul edilebilir bulduğunu belirtmiştir.

 

8. 13 Ocak 2004 tarihinde, Strazburg’daki İnsan Hakları Binası’nda açık duruşma yapılmıştır (İçtüzük 59 § 3. madde)

 

Aşağıdaki şahıslar duruşmaya katılmıştır:

 

(a) Hükümet adına

 

Sn DENİZ AKÇAY,eş-Ajan,

Sn BURÇE ARI,

Sn IŞIK BATMAZ KEREMOĞLU

Sn BANUR ÖZAYDIN,Danışmanlar;

 

(b) başvuran adına

 

Sn AYDAN DEMİREL ERSEZEN,Avukat,

Sn HAYATİ TORUN,Tercüman.

 

Başvuran da duruşmada hazır bulunmuştur.

 

 

OLAYLAR

 

I. DAVA ŞARTLARI

 

9. Başvuran, Ayşe Ünal Tekeli, 1965 doğumlu bir Türk vatandaşıdır ve İzmir’de yaşamaktadır.

 

10. 25 Aralık 1990 tarihinde yaptığı evliliğin ardından, o dönemde halen stajyer avukat olan başvuran Türk Medeni Kanunu’nun 153. maddesi uyarınca eşinin soyadını almıştır. Meslek hayatında kızlık adıyla bilindiğinden, bu ismi yasalara göre aldığı soyadın önüne eklemeyi sürdürmüştür. Ancak resmi dosyalarda her iki ismi de kullanamamaktadır.

 

11. Başvuran, 22 Şubat 1995’te Karşıyaka Asliye Mahkemesi’nde (“Asliye Mahkemesi”) yalnızca kızlık soyadı “Ünal”ı kullanmasına izin verilmesi için dava açmıştır. Asliye Mahkemesi, 4 Nisan 1995 tarihinde, Türk Medeni Kanunu’nun 153. maddesine göre evli kadınların evlilikleri süresince kocalarının ismini taşımalarının gerektiğini gerekçe göstererek başvuranın talebini reddetmiştir.

 

12. Başvuranın hukuki hususlara ilişkin yaptığı itiraz 6 Haziran 1995’te Yargıtay tarafından reddedilmiştir. 23 Haziran 1995’te karar başvurana tebliğ edilmiştir.

 

13. 14 Mayıs 1997’de Medeni Kanun’un 153. Maddesi’nde yapılan değişikliklerden biri ile evli kadınlar kızlık soyadlarını eşlerinin soyadlarının önüne ekleyebilme hakkını kazanmıştır. Başvuran, sözkonusu değişikliğin kendisinin soyadı olarak yalnızca kızlık adını kullanabilme yönündeki talebini karşılamadığını düşündüğü için bu olasılıktan yararlanmamayı tercih etmiştir.

 

22 Kasım 2001’de yeni Medeni Kanun yürürlüğe girmiştir. 187. madde, eski 153. maddeyle aynı hükümleri taşımaktadır.

 

 II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMALAR

 

14. Medeni Kanun:

 

Eski Medeni Kanun’un 153. Maddesi (sözkonusu tarihte yürürlükte olduğu şekliyle)

 

“Evli kadınlar kocalarının ismini taşır. ... .”

 

Eski Medeni Kanun’un 153. maddesi (14 Mayıs 1997 tarihli, 4248 sayılı yasayla değişik), şu anda 22 Kasım 2001 tarihli yeni Medeni Kanun’un 187. Maddesi

 

“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir... .”

 

15. Anayasa:

 

10. Madde

 

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

...”

 

90.Madde

 

“...

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”

 

152. Madde

 

 

“Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi bu konuda bir hükme varana kadar kararını erteler.

...

Anayasa Mahkemesi, davanın kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.

...”

 

16. Medeni Kanun’un 153. maddesinde değişiklik yapılmasından sonra, Ankara Bölge Mahkemesi bu hükmün anayasaya uygun olmadığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunmuştur. 29 Ekim 1998 tarihli bir kararla (E 1997/61, K 1998/59) Anayasa Mahkemesi aşağıdaki nedenlerle itirazı reddetmiştir:

 

“İtiraz konusu ‘Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır’ kuralı kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. “Aile hukuku” öğretisinde de kadının erkeğe göre farklı yaratıldığı, zorunluluklar ve toplumsal gerçekler karşısında kadının korunması, aile bağlarının güçlendirilmesi, evlilik birliğinde düzen ve uyum sağlanması, aile içinde iki başlılığın önlenmesi gerektiği gibi hususlarda görüşler bulunmaktadır.

 

Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine öncelik tanımıştır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kural da aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmemekte, kadının başvurusu durumunda kocanın soyadıyla birlikte kızlık soyadını da kullanma olanağı bulunmaktadır....

 

Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerekli kılabilir.”

 

 III. ULUSLARARASI HUKUK

 

A. Avrupa Konseyi’nin Çalışmaları

 

1. Bakanlar Komitesi

 

17. Bakanlar Komitesi’nin iki metni genel anlamda soyadı veya cinsiyetler arasındaki eşitlik hususlarındadır: medeni hukukta eşlerin eşitliğine dair (söz konusu Protokol’den önce kabul edilen) 27 Ekim 1978 tarihli, (78) 37 sayılı Karar ve cinsiyet ayrımcılığına karşı yasal korumaya dair 5 Şubat 1985 tarihli, 2 sayılı Tavsiye (R).

 

Bakanlar Komitesi, kararda, bazı biçimlerdeki cinsiyet ayrımcılığının bazı ülkelerin mevzuat ve uygulamalarında halen yer aldığına dikkat çekmiş ve bu ülkeleri soyadı seçimi ve ebeveynlerin isimlerinin çocuklarına geçmesi konularındaki bu tür tüm ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya çağırmıştır. Kararın 6. Paragrafı bu konuda bir dizi çözüm önermektedir:

 

“6. ...eşlerden birinin kendi soyadını değiştirerek diğerinin soyadını almasını yasal bir zorunluluk olmaktan çıkartmak üzere bir düzenlemeye gidilmesi ve bu yapılırken aşağıdaki örnek sistemlerden birine bağlı kalınması:

 

i.eşlerin ortak bir soyadı, özellikle de eşlerden birinin soyadı, her iki eşin soyadlarının birleştirilmesiyle oluşan bir soyadı ya da her iki eşe de ait olmayan bir soyadı üzerinde anlaşması;

ii.her iki eşin de evlilikten önceki soyadlarını değiştirmemesi

iii.yasalar uyarınca ortak soyadının her iki eşin soyadlarının birleştirilmesi suretiyle oluşturulması;”

 

 

Üye ülkeler tarafından yürütülen kapsamlı çalışmalara rağmen, kadınlarla erkeklerin bu alandaki eşitliğinin tam olarak sağlanamamış olduğunun bilincinde olan Bakanlar Komitesi, tavsiye kararında, üye ülkelere diğer hususların yanı sıra soyadı konusunda da bu eşitliği sağlamaya yönelik gerekli tüm önlemleri almalarını ya da alınan önlemleri güçlendirmelerini önermektedir. Sözkonusu önlemler yalnızca yasalarda yapılacak değişikliklerle değil, bu hükümlere uyulmaması halinde ayrımcılığa karşı etkili hukuki çareler ve müeyyideler getirilerek de uygulanabilir. Aynı zamanda Komite, bu eşitliğin teşvik edilmesi için uygun mekanizmaların kabul edilmesini de tavsiye etmektedir.

 

2. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi

 

18. Kadınla erkek arasında soyadı seçimi ve ebeveynlerin isimlerinin çocuğa geçmesi gibi konulardaki ayrımcılığa ilişkin 28 Nisan 1995 tarihli ve 1271 (1995) sayılı Tavsiye Kararında Meclis, Bakanlar Komitesi’nin cinsiyete dayalı ayrıma izin veren üye ülkeleri belirleyerek bu ülkelerden, başka noktaların yanı sıra “evlilikte ortak bir soyadının seçiminde eşler arasında tam bir eşitlik sağlanması” için gereken önlemleri almalarını istemesini tavsiye etmektedir (no. 5, ii).

 

19. Bakanlar Komitesi, 3 Nisan 1996 tarihli yanıtında her ülkede bu alanda “gelenek ve yerel adetlere” dayanan farklı bir yasal sistem bulunduğunu kabul etmiş, ancak bu yasal sistemlerin ayrımcı hükümler içermemesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu düşünceyle tavsiye kararı üye ülkelerin Hükümetlerine iletilmiştir.

 

20. Meclis, 18 Mart 1998 tarihli ve 1362 (1998) sayılı Tavsiye Kararında, Bakanlar Komitesi’nin 1995 tavsiye kararını üye ülkelere iletmesinin yeterli olmadığını belirtmiştir. Bakanlar Komitesi’ne, her üye ülkenin ne kadar sürede ayrım gözetmeme ilkesi ile uyum sağlamayı taahhüt ettiğini sormasını önermiştir. Geri kalan konularda daha önceki tavsiyelerini yinelemiştir.

 

21. Yanıt olarak Bakanlar Komitesi 20 Ekim 1998 tarihinde Parlamenterler Meclisi’nin bu konudaki görüşlerine katıldığını belirtmiş ve her iki Tavsiye Kararını, durumu ayrıntılı olarak inceleyerek makul bir zaman içerisinde alınması gereken önlemler konusunda önerilerde bulunmaları için Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi (CDCJ) ile Kadın-Erkek Eşitliği Yürütme Komitesi’ne (CDEG) ilettiğini bildirmiştir.

 

3. Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi (CDCJ)

 

22. Komite, evli çiftlerin soyadı seçimine ilişkin sorunları, daha önce 1982-1983 yıllarında, XIII. Avrupa Adalet Bakanları Konferansı’nın 2 sayılı Tavsiye Kararı’na ilişkin yürüttüğü takibat sırasında incelemiştir. 5 Ekim 1983 tarihli soyadı edinmeye ilişkin nihai etkinlik raporunda Komite, ulusal yasaların bu konuda bir çok farklı çözüm getirmesinin bu alanda uyum sağlamayı zorlaştırdığı sonucuna varmıştır.

 

23. Komite, Bakanlar Komitesi’nin Parlamenterler Meclisinin tavsiyelerini iletmesinin ardından aynı sorunu 1995 ve 1999 yıllarında yeniden gözden geçirmiştir. Sorunun incelenmesi Aile Hukuku Uzmanları Komitesi’ne bırakılmıştır. Farklı ülkelerden uzmanlara kendi ülkelerindeki yasal durum ve uygulama hakkındaki görüşleri sorulmuştur. Çeşitli Hükümetler tarafından sunulan görüşlerden, birçok ülkenin yakın geçmişte mevzuatlarını değiştirdiği; diğer ülkelerde de sözkonusu dönemde bir reform yapılmakta olduğu anlaşılmıştır (örneğin bkz. Arnavutluk, CDCJ (99) 33, İsviçre, CDCJ (99) 9, Türkiye, CDCJ (99) 23). Reformlar, soyadı konusunda kadın ve erkek arasında kanun önünde daha fazla açıklık ve tam bir eşitlik sağlamıştır.

 

24. Komite, bu görüşleri, Bakanlar Komitesi’nin 37 (78) sayılı Kararı ve 2 (85) sayılı tavsiye kararı (R) ışığında incelemiştir. Kararın önerdiği çözümlerin halen geçerli olduğunu belirtmesine rağmen Komite, çoğu ülkeler soyadına ilişkin ayrımcılığı ortadan kaldırmış olsa da bazı ülkelerin kararı uygulama biçimini yetersiz bulmuştur. Farklı adet ve geleneklerin varlığının tek bir çözümü imkansız kılmasına karşın, K37 (78) sayılı Kararın 6. bendi ayrımcı olmayan birçok çözüm önermiştir. Son olarak komite, Bakanlar Komitesi’nin mevzuat reformlarının yapılması için bir zaman sınırlaması getirmesini talep etmiştir.

 

25. Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi sorunu bu fikir çerçevesinde yeniden incelemiştir. 1995’te bazı Devletlerin kararda yer alan, aralarında evli çiftlerin ortak adına ilişkin şartların (CDCJ’nin 64. toplantı raporundan alıntı, CDCJ (95) 76, Ek III) da bulunduğu bazı koşullara uymadığını belirtmiş ve bu ülkelerden bu konudaki yasalarını gözden geçirmelerini talep etmiştir. Aynı zamanda komite, bu ülkeleri Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme’nin 16. maddesinin 1.g bendinde belirtilen ilkeleri (Birleşmiş Milletler Genel Meclisi tarafından 18 Aralık 1979 tarihinde kabul edilmiştir, Anlaşma Serileri, cilt. 1249, 1981, sayı I-20379, s. 24 ve devamı) uygulamaya koymaları ve bu hükme koydukları çekinceleri kaldırmaları konusunda teşvik etmiştir. Vardığı sonuçta, CDCJ gelenek ve yerel adet

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat