HUKUK YARGILAMASI TÜM GENEL HAP BİLGİLER
FULL& EGAL
1. Usule ilişkin İtiraz ve Def'iler:
İtirazlar: Türk Borçlar Hukuku kapsamında, bir hakkın doğmadığı, hakkın doğmasına karşın herhangi bir sebeple son bulduğuna ilişkin vakıalardır.
- İfta (ödeme), Ehliyetsizlik, Mahsup itirazı örnek olarak gösterilebilir.
- Kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, Hakim tarafından dava dosyasında yer aldığı ölçüde re'sen dikkate alınır. Menfaati olan herkes ileri sürülebilir.
- Taraflar her zaman ileri sürebilir. (İlk itirazlarla karıştırılmamalıdır. İlk itiraz cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir.)
Def'iler: Hakkın varlığını kabul etmekle birlikte, ileri süren tarafa ifadan kaçınmayı sağlayan bir haktır.
- Ödemezlik Def'i, Takas Def'i, Taksim Def'i, Tartışma Def'i, Zaman aşımı Def'i örnek olarak gösterilebilir.
- Kamu düzenine ilişkin olmaması nedeniyle, Hakim tarafından re'sen dikkate alınmaz. Hak sahibi tarafından ileri sürülmesi gerekir.
- Cevap süresi içerisinde ileri sürülmelidir. Aksi takdirde dinlenmez.
2. İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
- Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.
- Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.
İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.
Hakim, ilk itirazları resen inceleyemez.
İlk itirazlar, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazlar ileri sürülemez.
3. Dava Değerinin belirlenmesinde davanın türü ve konusu önemlidir. Dava türü ve konusu nedeniyle maddi ve manevi tazminat tutarları ayrıca harca tabi ise; "Dava Değeri" kısmında bu miktarlar da toplanmalıdır.
4. Zaman aşımı ve hak düşürücü sürelere yönelik karşılaşılabilecek olası itirazlar gözetilmelidir. Daha uzun zaman aşımını öngören ceza zaman aşımı ilgili fiilin türüne göre incelenmelidir.
5. Deliller dilekçelerimizdeki Delil Tablosundaki gibi açıklanmalı ve içerikte ilişkilendirilmelidir. "Sair yasal deliller" vb. şekilde genel ifadelerden kaçınılmalıdır.
6. Sunulan deliller ile ileri sürülen vakıalar "Somutlaştırma Yükü" gereği birbirleriyle ilişkilendirilmelidir.
7. Delil listesi dava dilekçesi ile birlikte sunulmalıdır.
8. İspat yükünün, davanın türü ve niteliğine göre değişiklik gösterdiği dikkate alınmalıdır.
9. Alacak davalarında birden fazla davalı taraf bulunması halinde teselsül ilişkisi değerlendirilerek talepte bulunulmalıdır.
10. Talep sonucunda terditli talepte bulunulması halinde Mahkeme, Davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Terditli taleplerin tamamı reddolunmadıkça karşı vekalet ücretine hükmedilemez.
11. Şartları mevcut ise davalarda ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep edilebileceği unutulmamalıdır.
12. Şartları mevcut ise yargılama giderleri için Adli Yardım talep edilebilir. Adli yardım talebinde bulunulması halinde, Cevap Dilekçesi ile beraber sunulmak üzere; Muhtarlıktan alınacak Fakirlik Belgesi, SGK Kayıtları ve Bağ-Kur Kayıtları, Delil Listesine eklenmeli ve sunulmalıdır.
13. Yargıtay kararları ışığında manevi tazminat bir bütün olarak kabul edilmekte olup, duyulan manevi zararın karşılığı bir defa belirlenip talep edildikten sonra artırılması veya yeni bir dava açılarak talep edilmesi mümkün değildir.
14. Tazminat bedelinin faiz türü; işin niteliğine, çeşidine ve taraflara göre; yasal, ticari temerrüt (avans), ticari, basit-bileşik veya mevduat faizi olarak değişebilir.
15. Faiz başlangıç tarihi; dava türü, işin niteliği ve çeşidine göre dava açılış tarihi veya zararın meydana geldiği tarih olarak değişebilir.
16. Dava türüne ve niteliğine göre "seçimlik" veya "terditli" olarak istemde bulunmak mümkündür.
17. Birden fazla dava, tek bir dilekçe ile açılacaksa her davaya ait talep sonucu ayrı ayrı gösterilmelidir.
18. Gerçek olmayan yabancı para borcu alacağı bulunmakta ise vade ya da fiili ödeme tarihleri arasında lehe tercih yapılabilir.
19. Yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda taraflardan biri tarafından cevap, cevaba cevap veya ikinci cevap dilekçelerinden biri sunulmayarak, dilekçeler teatisinin kesilmesiyle iddia veya savunmanın genişletilmesi yasağının başlayacağı dikkate alınmalıdır.
20. Vekaletname hazırlanırken özel yetki gerektiren durumlar dikkate alınmalıdır. (Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.)
21. Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanununa tabidir:
22. Genel yetkili Mahkeme, Davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri Mahkemesidir.
23. Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri Mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, Davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir Mahkeme belirtilmişse, davaya o yer Mahkemesinde bakılır.
24. Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer Mahkemesi de yetkilidir.
25. Türkiye'de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili Mahkeme, Davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer Mahkemesidir. Ancak, diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir.
26. Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer Mahkemesinde de açılabilir.
27. Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir:
- Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar.
- Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.
28. Ölüm halinde açılacak davalarda diğer yetkiler:
- Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabilir.
- Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu yer Mahkemesi de yetkilidir.
- Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer Mahkemesi kesin yetkilidir. İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer Mahkemesinde açılır. Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.
29. Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan Mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.
30. Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer Mahkemesi de yetkilidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer Mahkemesi kesin yetkilidir.
31. Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir.
32. Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri Mahkemesi kesin yetkilidir. Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulanmaz.
33. Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri Mahkemesi de yetkilidir.
34. Yetki Sözleşmesi: Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla Mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu Mahkemelerde açılır.
35. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan Mahkeme veya Mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
36. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili Mahkemeyi; birden fazla yetkili Mahkeme varsa seçtiği Mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı Mahkeme yetkili hâle gelir.
37. Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren Mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren Mahkemece bu konuda resen karar verilir.
38. Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
39. Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, ilgilinin talebi üzerine yahut resen Mahkemece karar verilebilir.
40. Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile çekinmek zorundadır:
- Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada.
- Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin davasında.
- Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında.
- Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında.
- Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında.
- Nişanlısının davasında.
- İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada.
Çekinme kararına karşı üst mahkemeye başvurulabilir. Yasaklama sebebinin doğduğu tarihten itibaren, o hâkimin huzuru ile yapılan bütün işlemler, üst mahkemenin kararı ile iptal olunabilir. Hüküm ve kararlar ise herhâlde iptal olunur. Bu durumda, hâkim yargılama giderlerine mahkûm edilebilir. 41. Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
- Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
- Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
- Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.
- Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
- Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
Hâkimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesi gerekir. Taraf, ret sebebini davaya bakıldığı sırada öğrenmiş ise en geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce bu talebini hemen bildirmek zorundadır. Belirtilen sürede yapılmayan ret talebi dinlenmez. Ret talebi dilekçesinde, hakimin reddini isteyen tarafın, dayandığı sebepler ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir. Ret talebi geri alınamaz. Hâkimi reddeden taraf, dilekçesini karşı tarafa tebliğ ettirir. Karşı taraf bir hafta içinde cevap verebilir.
42. Hâkimin reddi talebi, aşağıdaki hâllerde kabul edilmeyerek geri çevrilir:
- Ret talebi süresinde yapılmamışsa.
- Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemişse.
- Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.
Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz. Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır. Daha önce hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel oluşturmaz.
Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde, hâkimin reddi talebiyle ilgili merci kararları kesindir. Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki merci kararlarına karşı tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir; bu hâlde HMK 347 nci madde hükmü uygulanmaz. Bölge adliye mahkemesinin bu husustaki kararları kesindir. Hakim için düzenlenen yasaklılık ve ret sebepleri zabıt katipleri içinde geçerlidir.
43. Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
- Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
- Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
- Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
- Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
- Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
- Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir. Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz. Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Dava, bu dairenin Başkan ve üyelerinin fiil ve kararlarından dolayı ise yargılama Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinde yapılır. Verilen kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
44. İhtiyari Dava Arkadaşlığı: Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
- Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
- Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
- c. Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.
İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.
45. Mecburi Dava Arkadaşlığı: Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır. Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.
46. Davanın İhbarı: Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir. İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir. Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez. Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yarar bulunan taraf yanında davaya katılabilir.
47. Asli Müdahale: Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.
48. Fer’i Müdahale: Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.
49. Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.
50. Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir.
51. Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça öngörülen hâllerde hukuk davası açar veya açılmış olan hukuk davasında taraf olarak yer alır. Cumhuriyet savcısının yer aldığı dava ve işler üzerinde taraflar serbestçe tasarruf edemezler.
52. Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.
53. Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz. Ancak, dosyanın incelenmemiş olması geçerli bir özre dayanıyorsa, hâkim bir defaya mahsus olmak üzere, kısa bir süre verebilir. Verilen süre sonunda, dosya incelenmemiş olsa bile davaya devam olunur.
54. Kendisinin de hazır olduğu duruşmada, vekili tarafından yapılan açıklamalara derhâl ve açıkça itiraz etmeyen taraf, bu açıklamalara rıza göstermiş sayılır.
55. Avukatlar Mahkeme salonundan çıkarılamaz. Kendisini vekille temsil ettirmeyen kişilerin duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışlarından dolayı hakimin, kişiyi duruşma salonundan çıkartabileceğine ilişkin hüküm avukatlar hakkında uygulanamaz. Hakim; ancak duruşmanın ertelenmesine karar verebilir.
56. Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur. İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder. Bu süre Avukatlık Kanununda 15 gün olarak yer almaktadır.
57. Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
- Türkiye'de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
- Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.
- Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir. Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.
58. Aşağıda sayılan hâllerde teminat istenemez:
- Davacının adli yardımdan yararlanması.
- Davacının, yurt içinde istenen teminatı karşılamaya yeterli taşınmaz malının veya ayni teminatla güvence altına alınmış bir alacağının bulunması.
- Davanın, sırf küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması.
- İlama bağlı alacak için ilamlı icra takibi yapılmış olması.
59. Teminatı gerektiren durum ve koşullarda değişiklik olması hâlinde, hâkim teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir.
60. Hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir. Müdahale talebinde bulunan kişi, kesin süre içinde istenen teminatı vermezse, müdahale talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.