- İş Davasında Tanık Beyanlarına Karşı Beyan ve İtiraz Dilekçesi
- Talep Sonucu
İŞ HUKUKU YARGILAMASINDA TANIK BEYANLARINA KARŞI BEYAN VE İTİRAZLARIN HUKUKİ ÇERÇEVESİ VE ÖNEMİ
GİRİŞ
İş hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde, tarafların iddia ve savunmalarını ispatlamaları esastır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) genel ispat kurallarını düzenlemekle birlikte, iş yargılamasının niteliği gereği bazı deliller, özellikle de tanık beyanları, uyuşmazlığın aydınlatılmasında özel bir öneme sahip olabilmektedir. İş ilişkisinin dinamik yapısı, çalışma koşulları, fazla mesai uygulamaları, mobbing iddiaları veya fesih nedenleri gibi birçok vakıanın ispatı, çoğu zaman yazılı belgelerle mümkün olmayabilir. Bu noktada, olaylara bizzat tanıklık etmiş kişilerin beyanları, gerçeğe ulaşmada kritik bir rol oynar. Ancak, tanık beyanlarının sübjektif niteliği, potansiyel tarafgirliği veya hatalı algılama ihtimali, bu delilin dikkatle değerlendirilmesini zorunlu kılar. Bu nedenle, yargılamanın taraflarına, sunulan tanık beyanlarının güvenilirliğini ve doğruluğunu sorgulama, bunlara karşı beyan ve itirazlarını sunma hakkı tanınmıştır. İşbu makalede, Türk Hukuk Sistemi'nde, özellikle iş yargılaması bağlamında, tanık beyanlarına karşı ileri sürülebilecek itiraz sebepleri, bu itirazların usulü, ilgili yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar, doktrindeki görüşler ışığında kapsamlı bir şekilde incelenecektir.
İŞ YARGILAMASINDA TANIK DELİLİNİN YERİ VE ÖNEMİ
Türk medeni usul hukukunda deliller serbestisi ve hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi (HMK m. 198) geçerlidir. İş yargılaması da bu genel kurala tabidir. İş Kanunu ve ilgili mevzuatta özel bir delil sistemi öngörülmemiştir. Ancak iş hukukuna özgü uyuşmazlıkların mahiyeti, tanık deliline sıkça başvurulmasını gerektirir.
a. İspat Yükü ve Tanık Delili: Kural olarak, iddia eden taraf iddiasını ispatla yükümlüdür (Türk Medeni Kanunu m. 6, HMK m. 190). İşçi, fazla mesai yaptığını, hafta tatili veya ulusal bayram genel tatillerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini veya mobbinge uğradığını iddia ediyorsa, bu iddialarını ispatlamak durumundadır. İşveren ise, örneğin feshin geçerli veya haklı nedene dayandığını ispatlamalıdır. Yazılı delillerin (ücret bordroları, iş sözleşmesi, ihtarname vb.) yetersiz kaldığı veya bulunmadığı durumlarda, tanık beyanları bu iddiaların ispatında temel araç haline gelebilir.
b. Delillerin Değerlendirilmesi: Hâkim, tanık beyanlarını diğer delillerle (belge, bilirkişi raporu, yemin, ikrar vb.) birlikte değerlendirerek vicdani kanaatine göre bir sonuca varır (HMK m. 198). Tanık beyanının tek başına hükme esas alınması mümkün olmakla birlikte, özellikle çelişkili veya şüpheli durumlarda diğer delillerle desteklenip desteklenmediği büyük önem taşır. Yargıtay içtihatları da tanık beyanlarının somut, tutarlı ve görgüye dayalı olması gerektiğini vurgulamaktadır.
TANIK BEYANLARINA İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargılama sırasında dinlenen tanıkların beyanlarına karşı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve yerleşik içtihatlar çerçevesinde çeşitli gerekçelerle itiraz edilebilir. İşbu Dilekçe'de de örneklenen bu itirazlar, beyanın hükme esas alınmasını engellemeyi veya en azından değerini azaltmayı amaçlar.
a. Tanık ile Taraf Arasında Husumet Bulunması: Tanık ile aleyhine beyanda bulunduğu taraf arasında mevcut bir dava veya ciddi bir anlaşmazlık (husumet) bulunması, tanığın objektifliğini zedeleyebilir ve beyanlarının güvenilirliğini azaltır. HMK m. 255, tanıklıktan çekinme sebeplerini düzenlerken menfaat ihlali tehlikesinden bahsetmektedir. Husumetin varlığı, başlı başına tanıklıktan çekinme sebebi olmasa da beyanın değerlendirilmesinde hâkim tarafından dikkate alınması gereken önemli bir faktördür. Taraflar, tanık ile aralarındaki husumeti gösteren somut delilleri (örneğin, derdest dava dosyası bilgileri) mahkemeye sunarak, beyanların bu gözle değerlendirilmesini talep edebilirler (Madde 1).
b. Tanığın Bilgisinin Kapsamı ve Zamanı: Tanığın beyanda bulunduğu olay veya dönem hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, beyanlarının değerini düşürür.
i. Zaman Bakımından: Tanık, iddiaya konu olan dönemden önce veya sonra işten ayrılmışsa, özellikle ayrıldıktan sonraki döneme ilişkin çalışma koşulları, uygulamalar veya olaylar hakkında doğrudan bilgi sahibi olması beklenemez. Bu durumda, tanığın beyanlarının ilgili olduğu dönemle sınırlı olarak değerlendirilmesi gerekir (Madde 2).
ii. Konu Bakımından: Tanığın, çalıştığı departman, görevi veya konumu itibarıyla, başka bir bölümde çalışan veya farklı bir iş yapan davacı/davalı işçinin çalışma detaylarına (örneğin fiili çalışma saatlerine, görev tanımına uymayan işler yapıp yapmadığına) vakıf olması her zaman mümkün olmayabilir. Tanık beyanının, tanığın bizzat gözlemleyebileceği veya bilebileceği konularla sınırlı olması aranır (Madde 3). HMK m. 253/1, tanığın tanıklık edeceği konuyla ilgili bilgisinin görgüsüne veya işitmesine dayanması gerektiğini belirtir.
c. Beyanın Görgüye Dayanmaması (Hearsay/Naklen Beyan): Hukukumuzda tanık beyanının kural olarak doğrudan bilgi ve görgüye dayanması esastır (HMK m. 253/1). Tanığın, olayları bizzat görmediği veya duymadığı halde, başkalarından duyduklarını aktarması (naklen beyan), beyanın delil değerini önemli ölçüde azaltır veya ortadan kaldırır. Bu tür beyanlar, ancak istisnai durumlarda ve diğer delillerle desteklendiğinde dikkate alınabilir (Madde 4).
d. Yazılı Delille Çelişki ve Senetle İspat Kuralı: HMK m. 200 uyarınca, belirli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemlerin (örneğin, sözleşmeler, borç ikrarı) senetle (yazılı delil) ispatı zorunludur. Bu kurala "senetle ispat kuralı" denir. Bir hukuki işlemin veya vakıanın varlığı veya yokluğu kesin delil niteliğindeki bir belge (senet, kesinleşmiş mahkeme kararı vb.) ile ispat edilmişse, kural olarak bu delilin aksinin tanık beyanı ile ispatı mümkün değildir (HMK m. 201). Örneğin, ücretin ödendiği banka dekontu veya imzalı bordro ile sabitse, tanık beyanıyla ücretin ödenmediğinin iddia edilmesi genellikle kabul görmez. Ancak, senede karşı senetle ispat kuralının istisnaları da mevcuttur (örneğin, HMK m. 202'deki senetle ispat zorunluluğunun istisnaları, HMK m. 203'teki senede karşı tanıkla ispat yasağının istisnaları - delil başlangıcı, manevi imkansızlık vb.). Taraflar, kendi iddialarını destekleyen yazılı deliller sunmuşlarsa, bu delillerle çelişen tanık beyanlarına, senetle ispat kuralı gereğince itibar edilmemesini talep edebilirler (Madde 5).
e. Tanığın Tarafsız Olmaması/Objektiflikten Uzaklaşması: Tanığın, lehine veya aleyhine beyanda bulunduğu tarafla özel bir yakınlığının (akrabalık, arkadaşlık) veya çıkar ilişkisinin (örneğin, halen o işyerinde çalışıyor olması, terfi beklentisi) bulunması, beyanlarının tarafsızlığı konusunda şüphe uyandırabilir. Özellikle, tanığın karşı tarafın emir ve talimatı altında çalışan bir işçi olması veya yönetici konumunda bulunması durumunda, beyanlarının objektif olmayabileceği ve işveren lehine şekillenebileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır (Madde 6). Bu durum, tanığın beyanını tamamen geçersiz kılmasa da hâkimin delil takdirinde (HMK m. 198) dikkate alacağı önemli bir husustur.
f. Tanık Beyanlarındaki Çelişkiler: Tanığın kendi beyanları içinde veya diğer tanıkların beyanları ya da dosyadaki diğer delillerle çelişkiler bulunması, tanık anlatımının güvenilirliğini sarsar. Çelişkilerin esaslı noktalara ilişkin olması ve giderilememesi halinde, hâkim bu tanığın beyanına itibar etmeyebilir (Madde 7). Mahkeme, tanığa çelişkili görünen hususları açıklattırabilir (HMK m. 261/1-ç).
USULİ SÜREÇ VE İLGİLİ MEVZUAT
a. Tanık Gösterme ve Dinlenmesi: Taraflar, tanık deliline dayanıyorlarsa, tanık listesini HMK'da belirtilen sürelerde (genellikle cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleriyle, ön inceleme duruşmasında süre verilirse bu sürede) mahkemeye sunmalıdır (HMK m. 240). Mahkeme, dinlenilmesine karar verilen tanıkları davetiye ile veya başka yollarla duruşmaya çağırır (HMK m. 243). Tanıklar kural olarak ayrı ayrı ve önce davayı açan tarafın, sonra diğer tarafın tanıkları olmak üzere dinlenir (HMK m. 259, 261).
b. İtirazın Zamanı ve Şekli: Tanık beyanlarına karşı itirazlar, genellikle tanık dinlendikten sonraki ilk celsede veya mahkemenin vereceği süre içinde yazılı bir dilekçe ile (işbu Dilekçe gibi) veya sözlü olarak beyanda bulunup tutanağa geçirilmek suretiyle yapılır. Dilekçede, hangi tanığın hangi beyanına, hangi gerekçelerle itiraz edildiği somut olarak açıklanmalıdır (Madde 1-7).
c. İlgili Mevzuat Hükümleri:
* HMK (6100 sayılı Kanun):
* İspat Yükü (m. 190)
* Delillerin Gösterilmesi ve Sunulması (m. 194)
* Hâkimin Delilleri Serbestçe Değerlendirmesi (m. 198)
* Senetle İspat Zorunluluğu (m. 200)
* Senede Karşı Tanıkla İspat Yasağı (m. 201)
* Tanık Gösterme Şekli ve Tanık Listesi (m. 240)
* Tanığın Davet Edilmesi (m. 243)
* Tanıklıktan Çekinme Hakları ve Sebepleri (m. 247-250)
* Tanıklığa Engel Durumlar (m. 254)
* Tanıklıktan Çekinme Sebeplerinin Bildirilmesi ve İncelenmesi (m. 251, 252)
* Tanığın Bilgisi ve Görgüye Dayanma Zorunluluğu (m. 253)
* Tanığın Dinlenilme Şekli ve Yemini (m. 256, 259, 261)
* Tanık Beyanlarının Tutanaklara Geçirilmesi (m. 154, 261)
* İş Kanunu (4857 sayılı Kanun): İş Kanunu'nda doğrudan tanık deliline ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, fazla mesai (m. 41), çalışma koşulları (m. 22), fesih (m. 18-25) gibi birçok konuda ispat açısından HMK'daki tanık deliline ilişkin hükümler uygulama alanı bulur.
DOKTRİN GÖRÜŞLERİ VE YARGITAY İÇTİHATLARI
Doktrinde, iş yargılamasında tanık beyanının önemi kabul edilmekle birlikte, özellikle işveren tanıklarının beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerektiği, işçi lehine yorum ilkesinin delillerin değerlendirilmesinde de göz önünde bulundurulabileceği yönünde görüşler mevcuttur. Ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme ilkesi esastır.
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında tanık beyanlarının değerlendirilmesine ilişkin çeşitli kriterler geliştirilmiştir:
a. Beyanların somut olaylara ve görgüye dayanması, duyuma dayalı olmaması.
b. Tanıklar arasında veya tanığın kendi beyanları içinde çelişki bulunmaması.
c. Beyanların hayatın olağan akışına uygun olması.
d. Tanığın taraflarla olan ilişkisi (husumet, menfaat birliği vb.) dikkate alınarak beyanlarının objektifliğinin değerlendirilmesi. Özellikle işveren tanıklarının beyanlarının diğer delillerle desteklenip desteklenmediğine bakılması.
e. Yazılı delillerle çelişen tanık beyanlarına (istisnalar hariç) itibar edilmemesi.
f. Fazla mesai gibi iddialarda, işyeriyle aynı veya yakın bölümde çalışan, benzer çalışma düzenine sahip tanıkların beyanlarına öncelik tanınması.
DİLEKÇE KAPSAMINDA DEĞİNİLEBİLECEK EK HUSUSLAR
Tanık beyanlarına itiraz edilirken, işbu Dilekçe'de belirtilen genel itiraz başlıklarının içinde, somut olayın özelliklerine göre dikkate alınması gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bu hususlara, dilekçenin "AÇIKLAMALAR" bölümünde, ilgili tanık ve beyanıyla ilişkilendirilerek daha detaylı değinilmesi, itirazların gücünü artırabilir:
a. İtirazların Somutlaştırılması: İtirazlar genel ifadelerle değil, hangi tanığın hangi beyanının neden gerçeğe aykırı veya güvenilmez olduğunun dosyadaki diğer delillerle (belgeler, diğer tanık beyanları, bilirkişi raporu vb.) ilişkilendirilerek somutlaştırılması önemlidir. Örneğin, bir tanığın fazla mesai yapıldığı yönündeki beyanına itiraz edilirken, aynı döneme ait puantaj kayıtları, kamera görüntüleri veya diğer tanıkların aksi yöndeki beyanları gibi somut karşı delillere atıf yapılmalıdır.
b. Tek Tanık Beyanına Dayanma: Yargıtay, özellikle taraf tanıklarının (işçi veya işveren tanıkları) tek başına beyanlarına dayanarak hüküm kurulmasına genellikle ihtiyatla yaklaşmaktadır. Eğer karşı tarafın iddiası sadece tek bir tanığın, özellikle de tarafsızlığı şüpheli olabilecek bir tanığın beyanına dayanıyorsa, bu durumun beyanın hükme esas alınmaması için bir gerekçe olarak ileri sürülmesi ("AÇIKLAMALAR" bölümünde) faydalı olabilir.
c. Çapraz Sorgu İmkanı: Her ne kadar uygulamada çok yaygın olmasa da, HMK m. 261/4, taraf vekillerine tanığa doğrudan soru sorma (çapraz sorgu) imkanı tanımaktadır. Tanık dinlenirken bu usulün işletilmesiyle beyanlardaki çelişkiler veya gerçeğe aykırılıklar ortaya çıkarılabilir. Dilekçede, tanık dinlenirken sorulan sorular ve alınan cevaplarla ortaya çıkan şüpheli veya çelişkili durumlara da atıf yapılabilir.
SONUÇ
İş hukuku yargılamalarında tanık beyanları, maddi gerçeğe ulaşılmasında önemli bir delil vasıtasıdır. Ancak bu delilin sübjektif niteliği ve potansiyel zaafları, dikkatli bir değerlendirmeyi zorunlu kılar. Tarafların, dinlenen tanıkların beyanlarına karşı HMK ve yerleşik içtihatlar çerçevesinde, somut gerekçelere dayanarak beyan ve itirazlarını sunmaları, adil yargılanma hakkının bir gereği ve savunma hakkının etkin kullanımının bir parçasıdır. İşbu Dilekçe'de örneklenen husumet, bilgi eksikliği, görgüye dayanmama, yazılı delille çelişki, taraflılık ve beyanlardaki tutarsızlık gibi gerekçeler, tanık beyanlarının güvenilirliğini sorgulamak için kullanılabilecek meşru araçlardır (Madde 1-7). Mahkeme, sunulan itirazları, dosyadaki tüm delillerle birlikte HMK m. 198 uyarınca serbestçe değerlendirerek, tanık beyanlarının hükme ne ölçüde esas alınacağına karar verecektir.
T.C.
...
İŞ MAHKEMESİNE
ESAS NO : /
DAVACI : TC:
VEKİLİ : Av.
DAVALI : TC:
VEKİLİ : Av.
KONU &nbs