- Tanık Beyanlarına Karşı Beyan ve İtiraz Talebi
- Talep Sonucu
TANIK BEYANLARINA İTİRAZ VE KARŞI BEYAN DİLEKÇESİNİN HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
1. GİRİŞ
Hukuk yargılamasında amaç, maddi gerçeğe ulaşarak taraflar arasındaki uyuşmazlığı adil bir şekilde çözüme kavuşturmaktır. Bu amaca ulaşmada en önemli araçlardan biri delillerdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), delilleri kesin ve takdiri deliller olarak tasnif etmiştir. Tanık beyanı, HMK m. 240 vd. hükümlerinde düzenlenen ve hakimin serbestçe takdir edeceği deliller kategorisinde yer alan önemli bir ispat vasıtasıdır. Ancak tanık beyanının sübjektif niteliği, algı yanılmaları, hafıza zayıflıkları, taraflarla olan ilişkiler gibi çeşitli faktörlerden etkilenme potansiyeli, bu delilin dikkatle değerlendirilmesini zorunlu kılar. Bu nedenle, yargılamanın taraflarına, dinlenen tanıkların beyanlarına karşı itirazlarını ve kendi beyanlarını sunma hakkı tanınmıştır. İşbu makalede, tanık beyanlarına itiraz ve karşı beyanları içeren bir dilekçenin hukuki dayanakları, içeriği, ileri sürülebilecek itiraz sebepleri ve bu itirazların yargılamadaki önemi, HMK hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatları ışığında incelenecektir.
2. TANIK DELİLİ VE HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU'NDAKİ YERİ
Tanık, uyuşmazlık konusu vakıa hakkında beş duyu organı aracılığıyla edindiği bilgi ve görgüyü mahkemeye aktaran üçüncü kişidir. HMK m. 240/1, davada taraf olmayan kişilerin tanık olarak gösterilebileceğini hükme bağlamıştır. Tanık beyanı, özellikle yazılı delilin bulunmadığı veya yetersiz kaldığı durumlarda, uyuşmazlığın aydınlatılmasında kritik bir rol oynayabilir.
Tanıklık, bir kamu görevi olarak kabul edilmekte ve kural olarak tanıklık yapma zorunluluğu bulunmaktadır (HMK m. 245). Ancak kanun, belirli kişilere tanıklıktan çekinme hakkı tanımıştır (HMK m. 248, 249). Tanığın dinlenmesi usulü, HMK m. 259-262 arasında detaylı olarak düzenlenmiştir. Tanık, dinlenmeden önce kimlik tespiti yapılır, tanıklığın önemi ve gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde karşılaşacağı sonuçlar hakkında bilgilendirilir (HMK m. 256) ve kural olarak yemin eder (HMK m. 257).
Hakim, tanık beyanını diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK m. 198). Bu serbestlik, keyfilik anlamına gelmez; hakim, tanığın kişiliği, tarafsızlığı, bilgi ve görgüsünün kaynağı, beyanlarındaki tutarlılık gibi unsurları göz önünde bulundurarak mantıki ve hukuki bir değerlendirme yapmakla yükümlüdür.
3. TANIK BEYANLARININ GÜVENİLİRLİĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE İTİRAZ SEBEPLERİ
Taraflar, dinlenen tanıkların beyanlarının güvenilirliğini sarsan veya hukuken değerini düşüren hususları ileri sürerek bu beyanlara itiraz edebilirler. İşbu Dilekçe'de de yer verilen temel itiraz sebepleri ve hukuki dayanakları şunlardır:
a. Tanık ile Taraflar Arasındaki İlişki (Husumet, Akrabalık vb.)
Tanığın taraflardan biriyle arasında mevcut bir husumet (Madde 1) veya yakın akrabalık (Madde 4) ilişkisi bulunması, beyanlarının objektifliğini ve tarafsızlığını şüpheye düşürebilir. HMK, doğrudan bu durumu bir tanıklıktan men sebebi olarak düzenlememiş olsa da, hakimin delilleri serbestçe takdir etme yetkisi (HMK m. 198) çerçevesinde bu tür ilişkiler, beyanın güvenilirliğini değerlendirirken dikkate alacağı önemli bir kriterdir. Özellikle derdest bir dava nedeniyle tanık ile aleyhine tanıklık yaptığı taraf arasında husumet bulunması, tanığın gerçeği aktarma yerine hasmane duygularla hareket etme ihtimalini gündeme getirebilir. Benzer şekilde, tanığın lehine tanıklık yaptığı tarafın yakını olması, o tarafı kayırma güdüsüyle beyanda bulunma olasılığını artırabilir. Bu tür iddiaların dilekçede somutlaştırılması (örneğin husumetin kaynağı olan dava dosya numarası (Madde 1) veya akrabalık derecesi (Madde 4) belirtilerek) itirazın etkisini güçlendirir.
b. Beyanın Niteliği (Doğrudan Bilgi ve Görgüye Dayanma Zorunluluğu)
Tanıklık, kural olarak tanığın bizzat gördüğü, duyduğu veya başka bir duyu organıyla algıladığı vakıalara ilişkindir. Tanık, olayları üçüncü kişilerden duyduğu veya başkalarının anlatımına dayanan bilgileri aktarıyorsa (nakli tanıklık), bu beyanların ispat gücü son derece zayıftır. HMK m. 259/1 uyarınca tanığa "bildiklerini sözlü olarak açıklaması" söylenir; bu ifade, doğrudan bilgi ve görgüye dayanma gerekliliğini ima eder. Tanık beyanlarının birinci elden bilgi ve görgüye dayanmadığı iddiası (Madde 2), beyanın HMK'nın aradığı anlamda bir tanık beyanı niteliği taşımadığı ve dolayısıyla hükme esas alınmaması gerektiği yönünde güçlü bir itirazdır. Hakim, bu tür beyanları değerlendirirken bilginin asıl kaynağını araştırmalıdır.
c. Diğer Delillerle Çelişki (Özellikle Yazılı Deliller)
Tanık beyanlarının, dava dosyasındaki diğer delillerle, özellikle de kesin delil niteliğindeki belgelerle (örneğin senet, kesinleşmiş mahkeme kararı, yemin) çelişmesi, tanık beyanının güvenilirliğini azaltır. Özellikle HMK m. 201'de düzenlenen "senede karşı tanıkla ispat yasağı" ilkesi, yazılı bir delilin aksinin tanıkla ispat edilemeyeceğini kurala bağlar. Bu nedenle, tarafın iddialarını yazılı delillerle desteklemiş olması ve karşı taraf tanıklarının bu yazılı delillerin aksine beyanda bulunması durumunda, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği yönündeki itiraz (Madde 3, Madde 4) son derece önemlidir. Bu konuya aşağıda ayrı bir başlık altında detaylı değinilecektir.
d. Beyanlardaki İç Tutarlılık ve Çelişkiler
Tanığın kendi beyanları içinde veya aynı tarafın diğer tanıklarının beyanlarıyla çelişkili ifadeler kullanması, anlatımların doğruluğu konusunda ciddi şüpheler uyandırır (Madde 5, Madde 6). Bir tanığın olayları farklı zamanlarda farklı şekillerde anlatması veya olayın önemli noktalarında diğer tanıklarla çelişen ifadeler vermesi, beyanların kurgu veya yanılgı ürünü olabileceğini gösterir. Hakim, bu çelişkileri tespit ettiğinde, çelişkinin nedenini araştırmalı ve beyanların hangi kısmına ne ölçüde itibar edeceğini takdir etmelidir. İtiraz dilekçesinde bu çelişkilerin somut olarak hangi noktalarda olduğunun belirtilmesi (Madde 5) önemlidir.
e. Tanıklıktan Çekinme Hakkı Olanların Durumu (HMK Art. 248-249)
Kanunun tanıklıktan çekinme hakkı tanıdığı kişilerin (örneğin, belirli derecedeki kan ve sıhri hısımlar, meslek sırrı veya devlet sırrı sahipleri) bu hakları hatırlatılmadan dinlenmesi veya çekinme hakkını kullanmasına rağmen dinlenmesi durumunda, bu beyanlara karşı itiraz edilebilir. Bu durum, usule aykırılık teşkil eder ve beyanın hükme esas alınmasını engelleyebilir.
f. Tanık Beyanlarının Değerlendirilmesinde Hakimin Takdir Yetkisi (HMK Art. 198)
Yukarıda sayılan tüm itiraz sebepleri, nihayetinde hakimin HMK m. 198 kapsamındaki takdir yetkisi çerçevesinde değerlendirilir. Tarafların itirazları, hakimin bu takdir yetkisini kullanırken dikkate alması gereken önemli veriler sunar. Hakim, tanık beyanını değerlendirirken, tanığın genel tavrı, bilgisi, beyanının hayatın olağan akışına uygunluğu gibi unsurları da göz önünde bulundurur. İtiraz dilekçesi, hakimin dikkatini belirli noktalara çekerek daha sağlıklı bir değerlendirme yapmasına yardımcı olur.
4. SENEDE KARŞI SENETLE İSPAT KURALI VE TANIK DELİLİ İLİŞKİSİ
HMK m. 200, değeri kanunda belirtilen parasal sınırı aşan hukuki işlemlerin kural olarak senetle (yazılı delil) ispat edilmesi gerektiğini düzenler (Senetle ispat zorunluluğu). HMK m. 201 ise daha spesifik olarak, senede bağlanmış her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin, değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacağını belirtir (Senede karşı tanıkla ispat yasağı).
Bu kurallar, yazılı delile üstünlük tanıyarak hukuki güvenliği sağlamayı amaçlar. Dolayısıyla, bir hukuki işlem veya iddia geçerli bir senetle ispat edilmişse, bunun aksini iddia eden tarafın bu iddiasını kural olarak ancak başka bir yazılı delille ispatlaması gerekir. Karşı tarafın bu yazılı delilin aksini ispatlamak amacıyla gösterdiği tanıkların beyanlarına, HMK m. 201 gereği itibar edilemez. İşbu Dilekçe'de yer alan, taraf iddialarının yazılı delille ispatlandığı ve bu nedenle aksi yöndeki tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği yönündeki savunma (Madde 3, Madde 4), HMK m. 201'in doğrudan bir uygulamasıdır.
Ancak senede karşı tanıkla ispat yasağının istisnaları da mevcuttur. HMK m. 202'de düzenlenen "delil başlangıcı"nın varlığı halinde (iddia edilen hukuki işlemin veya vakıanın varlığına delalet eden ve karşı taraftan sadır olmuş bir belge), tanık dinlenebilir. Yine, HMK m. 203'te sayılan manevi imkânsızlık (örneğin yakın akrabalar arasındaki işlemler), senedin beklenmedik bir olay veya zorlayıcı nedenle kaybedilmesi gibi durumlarda da tanık dinlenmesi mümkündür. İtiraz dilekçesinde bu istisnaların somut olayda mevcut olmadığı da vurgulanabilir.
5. TANIK BEYANLARINA İTİRAZ VE KARŞI BEYAN USULÜ
Tanıklar dinlendikten sonra, hakim genellikle taraflara tanık beyanlarına karşı beyanda bulunmaları için uygun bir süre verir. Bu süre içerisinde taraflar, tanık beyanlarına itirazlarını ve bu beyanlara karşı kendi argümanlarını içeren bir dilekçeyi (işbu Dilekçe gibi) mahkemeye sunarlar.
Dilekçenin içeriğinde;
a. İtiraz edilen tanığın kimliği,
b. İtiraz edilen beyanların hangi kısımları olduğu,
c. İtirazın hukuki ve fiili gerekçeleri (yukarıda açıklanan sebeplerden hangilerine dayanıldığı),
d. İtirazları destekleyen deliller (varsa),
e. Tanık beyanlarının neden hükme esas alınmaması gerektiği (Madde 7),
f. Sonuç ve talep kısmı (itirazların kabulü ve tanık beyanlarının hükme esas alınmaması talebi (Madde 7)) yer almalıdır.
İşbu Dilekçe, bu temel unsurları taşımaktadır. Açıklamalar bölümünde, itiraz nedenleri (husumet (Madde 1), beyanın niteliği (Madde 2), senede karşı ispat yasağı (Madde 3, Madde 4), akrabalık (Madde 4), çelişki (Madde 5, Madde 6)) sıralanmış ve talep sonucu kısmında bu itirazların kabulü ile beyanların hükme esas alınmaması istenmiştir (Madde 7).
Mahkeme, sunulan itiraz dilekçesini ve ileri sürülen gerekçeleri, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirir. Hakim, itirazları yerinde görürse, ilgili tanık beyanına itibar etmeyebilir veya daha az değer verebilir. Bu değerlendirme, nihai kararın gerekçesinde belirtilir. Tarafların tanık beyanlarına süresi içinde ve gerekçeli olarak itiraz etmesi, hem hakimin sağlıklı bir değerlendirme yapmasına katkı sağlar hem de daha sonra kanun yollarına başvurulması halinde önemli bir dayanak oluşturur.
6. DİLEKÇEDE DEĞİNİLEBİLECEK EK HUSUSLAR (İHTİYAÇ HALİNDE)
Tanık beyanlarına itiraz edilirken, yukarıda sayılan temel gerekçelere ek olarak, somut olayın özelliklerine göre aşağıdaki hususlara da değinilmesi mümkündür. Bu tür ek argümanlar, genellikle dilekçenin "Açıklamalar" bölümünde, ilgili tanığa veya beyana ilişkin itirazlar detaylandırılırken ileri sürülebilir:
a. Tanığın Yemini veya Yeminsiz Dinlenmesi Durumu: Kural olarak tanıklar yeminle dinlenir (HMK m. 257). Ancak HMK m. 258'de sayılan durumlarda (örneğin dinlenme sırasında on beş yaşını bitirmemiş olanlar) tanık yeminsiz dinlenebilir. Yeminli veya yeminsiz dinlenmiş olmak, beyanın takdirinde dikkate alınabilecek bir unsur olabilir. Yemin etmesi gereken bir tanığın yeminsiz dinlenmesi veya yemin teklif edilmemesi usule aykırılık teşkil edebilir.
b. Tanığın Davet Usulüne Uygunluğu: Tanığın mahkemeye usulüne uygun bir şekilde davet edilip edilmediği (HMK m. 243) de bir itiraz konusu olabilir. Usulsüz davet üzerine gelen tanığın beyanının geçerliliği tartışmalı hale gelebilir.
c. Tanığa Sorulan Sorulara ve Verilen Cevaplara İlişkin İtirazlar: Tanığa yöneltilen soruların yönlendirici olması, konuyla ilgisiz olması veya tanığın cevaplarının belirsiz, kaçamaklı olması gibi hususlar da itiraz konusu yapılabilir.
d. Tanığın Tutum ve Davranışları: Tanığın dinlenmesi sırasındaki tavırları, tereddütleri, kendinden emin olup olmaması gibi gözlemler, beyanın güvenilirliği açısından hakimin takdirine sunulabilecek subjektif unsurlardır.
Bu gibi ek hususlar, itirazların gücünü artırmak ve hakimin dikkatini tanık beyanının değerlendirilmesinde önem taşıyabilecek tüm detaylara çekmek amacıyla, dilekçenin ilgili bölümlerinde somut olaya özgü olarak ifade edilebilir.
7. SONUÇ
Tanık beyanı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen önemli bir takdiri delil olmakla birlikte, doğası gereği çeşitli etkenlerden etkilenebilen ve hataya açık bir ispat aracıdır. Bu nedenle, tanık beyanlarının mutlak doğrular olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Yargılamanın taraflarına tanınan, tanık beyanlarına karşı itiraz ve beyanda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkının bir gereği olarak, maddi gerçeğe ulaşılmasında ve hakimin delilleri serbestçe takdir ilkesini (HMK m. 198) hukuka ve hakkaniyete uygun bir şekilde kullanmasında kritik bir role sahiptir. Husumet, akrabalık, beyanların dolaylı olması, yazılı delillerle çelişmesi, iç tutarsızlıklar gibi gerekçelerle usulüne uygun olarak sunulan bir itiraz dilekçesi, mahkemenin tanık beyanlarını daha dikkatli ve eleştirel bir süzgeçten geçirmesini teşvik eder.
T.C.
...
... HUKUK MAHKEMESİNE
ESAS NO : /
DAVACI : TC:
VEKİLİ : Av.
DAVALI : TC:
VEKİLİ :