- Kısıtlının Araç Alımı Talebinin Reddine İtiraz Talebi
- Talep Sonucu
- .
KISITLININ ARAÇ ALIMI TALEBİNİN REDDİNE İTİRAZ: VESAYET HUKUKU ÇERÇEVESİNDE BİR DEĞERLENDİRME
Türk Medeni Kanunu (TMK), çeşitli sebeplerle fiil ehliyetine sahip olmayan veya fiil ehliyeti sınırlandırılmış kişilerin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla vesayet kurumunu düzenlemiştir. Vesayet altına alınan kişiye "kısıtlı", onun işlerini görmek ve hukuki işlemlerini yapmak üzere atanan kişiye ise "vasi" denilmektedir. Vasinin görevlerinden biri de kısıtlının malvarlığını yönetmek ve onun adına hukuki işlemler yapmaktır. Ancak, vasinin yetkileri sınırsız olmayıp, özellikle kısıtlı için önemli sonuçlar doğurabilecek bazı işlemler için vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ve bazı durumlarda denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin izni gerekmektedir. Bu işlemlerden biri de kısıtlının menfaatine olduğu değerlendirilen araç alımı talepleridir. Özellikle engelli kısıtlılar için Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) istisnasından yararlanılarak araç alımı gündeme geldiğinde, vesayet makamının izni kritik bir rol oynamaktadır. Vesayet makamının bu tür talepleri reddetmesi halinde, bu karara karşı itiraz yolu açıktır. İşbu makalede, kısıtlı adına ÖTV istisnasından faydalanılarak araç alımı talebinin vesayet makamınca reddedilmesi ve bu red kararına karşı yapılan itiraz süreci, ilgili mevzuat, doktrin görüşleri ve yargı kararları ışığında detaylı olarak incelenecektir.
1. VESAYET KURUMU VE VASİNİN TEMSİL YETKİSİ
Vesayet, TMK'nın Aile Hukuku Kitabı'nda 396. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Vesayeti gerektiren haller arasında yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim ve özgürlüğü bağlayıcı ceza gibi durumlar sayılmıştır (TMK m. 404-408). Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi, gerekli koşulların varlığı halinde kişiyi kısıtlayarak ona bir vasi atar (Madde 3).
Vasi, görevini yerine getirirken kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (TMK m. 445). Ancak vasinin temsil yetkisi, kısıtlının menfaatlerinin korunması amacıyla kanunla sınırlandırılmıştır. TMK'nın 462. maddesi vesayet makamının (Sulh Hukuk Mahkemesi) iznini gerektiren işlemleri, 463. maddesi ise hem vesayet makamının hem de denetim makamının (Asliye Hukuk Mahkemesi) iznini gerektiren işlemleri saymıştır. Taşınır malların alımı, satımı veya rehnedilmesi gibi işlemler kural olarak vesayet makamının iznine tabidir (TMK m. 462/1-5). Kısıtlı adına araç alımı da niteliği itibarıyla kısıtlının malvarlığını etkileyen önemli bir işlem olduğundan ve genellikle ÖTV istisnası gibi özel durumlar içerdiğinden, vesayet makamının izninin alınması uygulamada aranan bir koşuldur.
2. KISITLI ADINA ÖTV İSTİSNASI İLE ARAÇ ALIMI
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nun 7. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi, belirli oranda engelliliğe sahip malul ve engellilere, belirli koşullar altında beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisaplarında ÖTV istisnası tanımaktadır (Madde 8). Bu düzenlemenin amacı, engelli bireylerin toplumsal hayata katılımını kolaylaştırmak, ulaşım ihtiyaçlarını daha güvenli ve konforlu bir şekilde karşılamalarına yardımcı olmaktır.
Kısıtlı bir bireyin engellilik durumu nedeniyle bu istisnadan yararlanma hakkı doğduğunda, vasi, kısıtlının bu hakkını kullanması için gerekli başvuruları yapabilir. İşbu Dilekçe'de belirtildiği gibi, vasinin, kısıtlının özel ihtiyaçlarını (tedaviye ulaşım, sosyal hayata katılım, memlekete gidiş-geliş vb.) karşılamak amacıyla, kısıtlı adına ÖTV indiriminden faydalanarak araç alımı için vesayet makamına başvurması sıkça rastlanan bir durumdur (Madde 2, 4). Özellikle araç bedelinin vasi veya üçüncü bir kişi tarafından karşılanarak kısıtlıya karşılıksız kazandırma şeklinde gerçekleştirilmesi durumunda (Madde 4), bu işlemin kısıtlının menfaatine olduğu açıktır (Madde 10).
3. VESAYET MAKAMİNİN İZİN TALEBİNİ DEĞERLENDİRMESİ VE RED GEREKÇELERİ
Vesayet makamı (Sulh Hukuk Mahkemesi), vasinin kısıtlı adına araç alımı için izin talebini değerlendirirken öncelikle kısıtlının menfaatini gözetir. Mahkeme, bu işlemin kısıtlı için gerçekten gerekli olup olmadığını, kısıtlıya bir mali külfet getirip getirmediğini, işlemin risklerini ve kısıtlının genel durumunu dikkate alır. Ancak uygulamada, vesayet makamlarının bu tür talepleri reddettiği de görülmektedir. İşbu Dilekçe'de de Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ret kararı verdiği belirtilmiş (Madde 3, 5) ve bu kararın gerekçelerine yer verilmiştir (Madde 10). Bu gerekçeler ve bunlara karşı ileri sürülebilecek argümanlar şu şekilde özetlenebilir:
a. Üçüncü Kişilere Verilebilecek Zararlardan Sorumluluk: Mahkemeler, aracın kullanımı sırasında meydana gelebilecek kazalar nedeniyle araç maliki olan kısıtlının hukuki sorumluluğunun doğabileceğini gerekçe gösterebilmektedir (Madde 18). Ancak bu risk, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yapılması zorunlu olan Mali Sorumluluk Sigortası ile büyük ölçüde teminat altına alınmıştır (Madde 19). Ayrıca, Yargıtay kararlarında da atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin ilgili hükümleri uyarınca, vasi veya kanuni temsilcinin, aracın kullanımından doğabilecek hukuki ve cezai sorumlulukları kabul ettiğine dair noterden onaylı bir taahhütname vermesi gerekliliği de bu endişeyi azaltmaktadır (Madde 20).
b. Miras Hukuku Bakımından Sorunlar: Araç bedelinin vasi veya üçüncü bir kişi tarafından karşılanması durumunda, bu durumun ileride mirasçılar arasında paylaşıma ilişkin hukuki sorunlar yaratabileceği ileri sürülebilmektedir (Madde 21). Ancak, kısıtlının sağlığında onun menfaatine yapılan bir işlemin, gelecekte mirasçılar arasında doğabilecek potansiyel anlaşmazlıklar gerekçe gösterilerek engellenmesi, kısıtlının mevcut ve somut menfaatlerinin göz ardı edilmesi anlamına gelebilir. Kısıtlının vefatından sonra mirasçıları arasında yaşanması muhtemel sorunlar, kısıtlının hayattayken sahip olduğu hakları kullanmasına engel teşkil etmemelidir (Madde 22).
c. ÖTV İstisnasının Kötüye Kullanılması Riski (Muvazaa): Mahkemeler, ÖTV istisnasından yararlanılarak alınan aracın, engelli kısıtlının ihtiyaçları dışında kullanılacağı veya muvazaalı bir işlem yapıldığı şüphesiyle talebi reddedebilir (Madde 23). Ancak, böyle bir iddianın somut delillere dayanması gerekir. Sadece soyut bir şüphe veya varsayım üzerine kurulu bir ret kararı, kısıtlının hak kaybına yol açabilir. Vasinin, aracın kısıtlının istifadesine sunulacağına dair beyanı ve taahhüdü esas alınmalı, aksine bir durum ispatlanmadıkça talebin kabulü yönünde değerlendirme yapılması hakkaniyete uygun olacaktır (Madde 24). Ayrıca, kısıtlının hukuki ehliyetsizliği nedeniyle bu tür muvazaalı işlemlerden veya kullanım koşullarına aykırılıktan bizzat sorumlu tutulamayacağı da açıktır (Madde 26).
d. Alternatif Çözümlerin Varlığı: Vesayet makamı, vasi tarafından ikinci el bir aracın kendi adına alınarak kısıtlının ihtiyaçları için kullanılabileceği gibi alternatif bir çözüm önerebilir (Madde 27). Ancak bu yaklaşım, kanun koyucunun engelli bireylere ÖTV istisnası tanıyarak yeni, daha güvenli ve konforlu araçlarla ulaşımlarını teşvik etme amacına ters düşmektedir (Madde 28). Kısıtlının, kanunun kendisine tanıdığı bir haktan mahrum bırakılarak daha az güvenli veya konforlu bir alternatife yönlendirilmesi, menfaatine uygun bir çözüm olarak değerlendirilemez (Madde 29).
4. ANAYASAL HAKLAR VE DEVLETİN POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Kısıtlının araç alımı talebinin reddine karşı yapılan itirazlarda, Anayasal haklara ve devletin yükümlülüklerine dayanılması önemlidir. İşbu Dilekçe'de de bu hususlara vurgu yapılmıştır:
a. Mülkiyet Hakkı: Anayasa'nın 35. maddesi herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu güvence altına alır (Madde 7). ÖTV istisnası, engelli bireylerin bu hakka daha kolay erişimini sağlayan bir araçtır. Kısıtlı adına, bedeli başkası tarafından karşılanacak bir araç alımı talebi, kısıtlı için karşılıksız bir kazandırma niteliğinde olup, onun mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatini oluşturur (Madde 10). Bu hakkın, yeterli ve somut gerekçeler olmaksızın engellenmesi, mülkiyet hakkına müdahale teşkil edebilir. Kamu makamları, özellikle engelli bireyler söz konusu olduğunda, mülkiyet hakkının korunması konusunda azami özen göstermelidir (Madde 16).
b. Devletin Temel Amaç ve Görevleri ile Sosyal Devlet İlkesi: Anayasa'nın 5. maddesi, devletin temel amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamayı, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı sayar (Madde 6). Anayasa'nın 61. maddesi ise devlete, engellilerin korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alma görevini yükler (Madde 11). Bu kapsamda, engelli bireylerin ulaşım ihtiyaçlarının karşılanması ve sosyal hayata katılımlarının kolaylaştırılması devletin pozitif yükümlülükleri arasındadır (Madde 15). ÖTV istisnası bu yükümlülüklerin bir gereğidir ve bu haktan yararlanma talebinin reddi, sosyal devlet ilkesi ve devletin pozitif yükümlülükleri ile çelişebilir (Madde 31).
c. Eşitlik İlkesi: Anayasa'nın 10. maddesi kanun önünde eşitlik ilkesini düzenlerken, engelliler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağını belirtir (Madde 13). Bu, engelliler lehine pozitif ayrımcılık yapılmasının anayasal bir dayanağıdır. ÖTV istisnası da bu kapsamda bir tedbirdir.
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da (Madde 32), engelli bireylerin ÖTV istisnasından yararlanılarak araç alımına ilişkin taleplerinin yetersiz gerekçelerle reddedilmesinin Anayasa'nın 5. (Devletin temel amaç ve görevleri) ve 35. (Mülkiyet hakkı) maddelerini ihlal ettiği yönünde değerlendirmeler bulunmaktadır.
5. İTİRAZ SÜRECİ VE YARGILAMA USULÜ
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin (vesayet makamı) kısıtlı adına araç alımına izin verilmesi talebini reddeden kararlarına karşı, TMK'nın 461. maddesi uyarınca tebliğden başlayarak on gün içinde itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararı veren Sulh Hukuk Mahkemesi'ne sunulacak bir dilekçe ile yapılır (Madde 2). İtirazı incelemeye yetkili merci, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi'dir. İşbu Dilekçe de Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulmak üzere Sulh Hukuk Mahkemesi'ne verilmiştir (Madde 1, 2).
Asliye Hukuk Mahkemesi, dosya üzerinden veya gerekli görürse tarafları dinleyerek itirazı inceler. İnceleme sonucunda, itirazı haklı bulursa Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararını kaldırarak talebin kabulüne karar verebilir veya eksik inceleme yapıldığı kanaatine varırsa dosyayı yeniden karar verilmek üzere Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderebilir. İtirazın reddine karar vermesi de mümkündür.
İtiraz dilekçesinde, Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ret kararının neden hukuka aykırı olduğu, hangi yasal ve anayasal hakların ihlal edildiği, işlemin kısıtlının menfaatine neden uygun olduğu somut gerekçelerle açıklanmalıdır. İşbu Dilekçe'de olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına atıf yapılması, talebin hukuki temelini güçlendirecektir (Madde 32). Talep sonucu kısmında, itirazın kabulü ile Sulh Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılarak kısıtlı adına araç alımına izin verilmesi talep edilmelidir (Madde 33).
6. DOKTRİN GÖRÜŞLERİ VE YARGI KARARLARI
Doktrinde, vesayet makamının izin yetkisini kullanırken kısıtlının menfaatini dar yorumlamaması gerektiği, özellikle engelli kısıtlıların sosyal hayata katılımını ve yaşam kalitesini artıracak taleplerde daha esnek davranılması gerektiği ifade edilmektedir. Karşılıksız kazandırma yoluyla (araç bedelinin vasi veya üçüncü kişi tarafından ödenmesi) yapılan araç alım taleplerinde, kısıtlıya herhangi bir mali yük getirilmediği sürece, potansiyel ve soyut riskler (üçüncü kişi sorumluluğu, miras sorunları vb.) gerekçe gösterilerek talebin reddedilmesinin kısıtlının menfaatine aykırı olacağı savunulmaktadır.
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları da bu yöndedir. Özellikle Anayasa Mahkemesi, son yıllarda verdiği bireysel başvuru kararlarında, ÖTV istisnalı araç alım taleplerinin "ileride doğabilecek muhtemel sorunlar", "mirasçılar arası ihtilaf olasılığı", "üçüncü kişilere verilecek zararlardan sorumluluk" gibi soyut ve varsayımsal gerekçelerle reddedilmesini, kısıtlının Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının (Madde 7) ve devletin engellileri koruma ve toplum hayatına intibaklarını sağlama yükümlülüğünün (Madde 11) ihlali olarak değerlendirmiştir (Madde 32). Bu kararlarda, vesayet makamlarının karar verirken kısıtlının somut menfaatini, işlemin ona getireceği faydayı ve kanun koyucunun ÖTV istisnasıyla güttüğü amacı göz önünde bulundurması gerektiği vurgulanmaktadır.
7. DİKKATE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR
Kısıtlı adına araç alımı izni taleplerinin ve bu taleplerin reddine karşı yapılan itirazların başarıya ulaşması için bazı hususların özellikle vurgulanması faydalı olacaktır:
a. Kısıtlının Somut İhtiyacının Detaylandırılması: Talep ve itiraz dilekçelerinde, alınacak aracın kısıtlının hangi somut ihtiyaçlarını karşılayacağının (sağlık, eğitim, sosyal yaşam vb.) ayrıntılı ve gerekçeli olarak açıklanması önemlidir. Aracın, kısıtlının yaşam kalitesini ve topluma katılımını nasıl artıracağının somut örneklerle ortaya konulması, talebin haklılığını güçlendirecektir. Bu detaylar, dilekçenin "Açıklamalar" bölümünde (örneğin Madde 2 altında) daha kapsamlı işlenebilir.
b. Mali Külfet Yaratılmadığının Vurgulanması: Araç bedelinin kısıtlının malvarlığından karşılanmayacağı, vasi veya üçüncü bir kişi tarafından bağışlanacağı veya ödeneceği (Madde 4), bu işlemin kısıtlıya hiçbir mali yük getirmeyeceği, aksine karşılıksız bir kazandırma olduğu net bir şekilde ifade edilmelidir. Bu durum, dilekçenin "Açıklamalar" kısmında (örneğin Madde 9 altında) açıkça belirtilebilir.
c. Vasi Tarafından Verilecek Taahhütler: Vasinin, aracın yalnızca kısıtlının istifadesi için kullanılacağı, ÖTV mevzuatına ve trafik kurallarına uygun hareket edileceği, üçüncü kişilere verilebilecek zararlara karşı zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılacağı ve Yönetmelik gereği noter onaylı taahhütname vermeyi kabul ettiği yönündeki beyanları, mahkemenin olası endişelerini gidermeye yardımcı olabilir. Bu taahhütler, "Açıklamalar" bölümünde veya ayrı bir başlık altında dilekçeye eklenebilir.
SONUÇ
Kısıtlı adına ÖTV istisnasından yararlanılarak araç alımı talebi, vesayet hukukunun temel amacı olan kısıtlının menfaatlerinin korunması ilkesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Vesayet makamları, bu tür talepleri incelerken, Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını, sosyal devlet ilkesini ve devletin engellilere yönelik pozitif yükümlülüklerini göz önünde bulundurmalıdır. Soyut, varsayımsal ve gelecekte ortaya çıkması muhtemel risklere dayanarak, kısıtlının somut ve mevcut menfaatine olan, ona mali bir külfet getirmeyen ve kanunla tanınmış bir haktan yararlanmasını sağlayacak taleplerin reddedilmesi, hukuka ve hakkaniyete uygun düşmemektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ret kararına karşı Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde yapılacak itirazlarda, Anayasal haklara, güncel yargı kararlarına ve işlemin kısıtlının menfaatine olduğuna dair somut gerekçelere dayanılması, talebin kabulü açısından kritik öneme sahiptir.
T.C.
...
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
Sunulmak Üzere
T.C.
...
SULH HUKUK MAHKEMESİNE
ESAS NO : /
KISITLI :
VASİ :
VEKİLİ : Av.
KONU : Araç alımına izin verilmesi talebinin reddine itirazdır.
AÇIKLAMALAR :
1. Müvekkilim ... Sulh Hukuk Mahkemesinin / Esas ve / Karar Sayılı ilamı ile kısıtlıya vasi tayin edilmiştir.
2. Vasi, annesinin yaşlı ve engelli olması nedeniyle;
Toplu taşıma araçlarını kullanamamasından ötürü ihtiyaçlarının karşılanması,
Tedavisi için hastaneye götürülüp getirilmesi,
Kısıtlının isteği üzerine yaz aylarında memleketlerine götürülüp getirilmesi,
gibi durumlarda kısıtlının ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ksııtlının adına ÖTV indiriminden faydalanarak, bedeli ... tarafından karşılanmak üzere araç alımı istemi ile ... Sulh Hukuk Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.
3. Ancak Sayın Mahkeme aşağıda açıklayacağımız nedenlerle talebimizin reddine karar vermiş olup, işbu itirazı yapma zorunluluğumuz doğmuştur.
4. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 5. ve 35. Maddelerinde;
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
"Mülkiyet hakkı
Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilmektedir.