- Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi Talebi
- Talep Sonucu
- Delil Listesi
ÇOCUĞUN SOYADININ DEĞİŞTİRİLEREK ANNENİN SOYADINI ALMASI TALEPLİ DAVALAR HAKKINDA HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Türk hukuk sisteminde çocuğun soyadı, Aile Hukuku'nun önemli ve hassas konularından biridir. Geleneksel olarak evlilik birliği içinde doğan çocuğun babanın soyadını taşıması esası benimsenmiş olsa da, boşanma sonrası velayetin anneye verilmesi durumunda çocuğun annenin soyadını alması talepleri, özellikle son yıllarda Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları ışığında önemli bir hukuki tartışma ve uygulama alanı haline gelmiştir. İşbu makalede, velayeti anneye bırakılan çocuğun soyadının değiştirilerek annenin soyadını alması taleplerinin hukuki dayanakları, dava şartları, usulü ve ilgili içtihatlar ayrıntılı olarak incelenecektir.
1. YASAL MEVZUAT
Çocuğun soyadı konusunu düzenleyen temel kanun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'dur (TMK).
a. TMK Madde 321: Bu madde, "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değil ise ananın soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çift soyadı taşıyorsa çocuk onun bekârlık soyadını taşır." hükmünü amirdir. Bu hüküm, evlilik birliği devam ederken veya evlilik birliği dışında doğan çocuklar için soyadını belirlerken, boşanma sonrası duruma doğrudan bir çözüm getirmemekteydi. Ancak maddenin lafzı, boşanma sonrasında da çocuğun "ailenin", yani babanın soyadını taşıyacağı şeklinde yorumlanmaktaydı.
b. TMK Madde 187: Evlenen kadının kocasının soyadını alacağını, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabileceğini düzenler. Bu madde, doğrudan çocuğun soyadıyla ilgili olmasa da, aile adı ve soyadı konusundaki geleneksel yaklaşımı yansıtması ve Anayasa Mahkemesi tarafından eşitlik ilkesine aykırılıklar taşıdığı gerekçesiyle iptal edilen hükümleri içermesi bakımından önemlidir.
c. TMK Madde 336 ve 337: Velayetin kullanılmasını düzenleyen bu maddeler, evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velayeti birlikte kullanacağını, ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkimin velayeti eşlerden birine verebileceğini, boşanma halinde ise velayetin hangi tarafa bırakılacağına hâkimin karar vereceğini belirtir. Velayetin, çocuğun bakımı, eğitimi, korunması ve temsili gibi hak ve yükümlülükleri içerdiği unutulmamalıdır. Velayet hakkına sahip olan ebeveynin, çocuğun menfaatleri doğrultusunda hareket etme yükümlülüğü bulunur.
d. TMK Madde 27: "Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Soyadının değiştirilmesi de aynı hükümlere tâbidir." Bu madde, soyadı değişikliği davalarının temel dayanaklarından birini oluşturur. Boşanma sonrası velayetin annede olması ve çocuğun babanın soyadını taşımasının yarattığı çeşitli zorluklar, "haklı sebep" olarak değerlendirilebilmektedir.
e. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası:
i. Madde 10 (Eşitlik İlkesi): Herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirtir. Kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve Devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu vurgulanır (Madde 8, 9, 10). Bu ilke, velayet hakkının kullanılmasında cinsiyete dayalı bir ayrımcılık yapılamayacağının temelini oluşturur.
ii. Madde 17 (Kişinin Dokunulmazlığı, Maddî ve Manevî Varlığı): Herkesin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu güvence altına alır. Çocuğun soyadının, onun kimliğinin ve manevi varlığının bir parçası olduğu kabul edilir.
iii. Madde 41 (Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları): Ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu, eşler arasında eşitliğe dayandığını belirtir ve Devletin özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağını hükme bağlar. Çocuğun korunması ve üstün yararının gözetilmesi anayasal bir yükümlülüktür.
f. Uluslararası Sözleşmeler:
i. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS): Madde 8 (Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) ve Madde 14 (Ayrımcılık yasağı), çocuğun kimliği ve aile bağları ile soyadı arasındaki ilişki ve cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmaması konularında önemli güvenceler sunar (Madde 11).
ii. Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW): Taraf devletlere kadınlara karşı ayrımcılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırma yükümlülüğü getirir (Madde 11).
iii. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: Çocuğun üstün yararının tüm kamusal veya özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde temel düşünce olacağını belirtir.
g. 2525 sayılı Soyadı Kanunu: Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 4. maddesinin ikinci fıkrası, "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır." şeklindeydi (Madde 14, 15). Bu hükmün iptali, boşanma sonrası çocuğun soyadı konusunda babanın mutlak yetkisinin ortadan kalktığını göstermesi açısından dönüm noktası olmuştur.
2. YARGITAY VE ANAYASA MAHKEMESİ İÇTİHATLARI
Yargı kararları, özellikle Anayasa Mahkemesi'nin ve Yargıtay'ın içtihatları, velayeti anneye verilen çocuğun soyadının değiştirilmesi taleplerinin kabul edilmesinde önemli rol oynamıştır.
a. Anayasa Mahkemesi Kararları:
i. Anayasa Mahkemesi, Soyadı Kanunu'nun yukarıda belirtilen 4. maddesinin ikinci fıkrasını Anayasa'nın eşitlik (Madde 10) ve ailenin korunması (Madde 41) ilkelerine aykırı bularak iptal etmiştir (Madde 15). Mahkeme, bu kararında, velayet hakkının kullanılmasında cinsiyete dayalı bir ayrım yapılmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu vurgulamıştır (Madde 13).
ii. Anayasa Mahkemesi, TMK'nın 187. maddesinin birinci cümlesinde yer alan "...kadın kocasının soyadını alır..." ibaresinin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Bu karar doğrudan çocuğun soyadıyla ilgili olmasa da, aile hukukunda cinsiyete dayalı ayrımcılığın Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilemez bulunduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
iii. Bireysel başvuru kararlarında Anayasa Mahkemesi, boşanma sonrası velayeti anneye verilen çocuğun, annenin soyadını kullanma talebinin reddedilmesinin, çocuğun ve annenin özel hayatına ve aile hayatına saygı hakkı (AİHS Madde 8) ile birlikte düşünüldüğünde ayrımcılık yasağını (AİHS Madde 14) ihlal edebileceğine hükmetmiştir. Bu kararlarda, çocuğun üstün yararı ve soyadının çocuğun kimliği üzerindeki etkisi ön plana çıkarılmıştır.
b. Yargıtay Kararları: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili Daireler, başlangıçta TMK Madde 321'in katı yorumuyla bu tür talepleri reddetme eğilimindeyken, zamanla Anayasa Mahkemesi kararları, değişen toplumsal koşullar ve çocuğun üstün yararı ilkesi doğrultusunda içtihat değişikliğine gitmiştir. Yargıtay, artık TMK Madde 27'de düzenlenen "haklı sebep" unsurunun varlığı halinde ve özellikle çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda, velayeti annede bulunan çocuğun soyadının annenin soyadıyla değiştirilebileceğini kabul etmektedir. Yargıtay kararlarında haklı sebep olarak;
i. Çocuğun okul ve sosyal çevresinde anne ve kendisinin farklı soyadları taşıması nedeniyle zorluklar yaşaması,
ii. Babanın çocukla ilgilenmemesi, nafaka yükümlülüğünü yerine getirmemesi, manevi bağ kurmaması (Madde 1, Esasa İlişkin Vakıalar ve Hukuki Açıklamalar),
iii. Annenin fiilen çocuğa tek başına baktığı ve çocuğun anne ile soyadı birliğinin sağlanmasının aidiyet duygusunu güçlendireceği,
iv. Çocuğun yeterli idrak gücüne sahipse bu yönde bir isteğinin bulunması gibi durumlar gösterilmektedir.
3. DAVA ŞARTLARI VE UNSURLARI
Çocuğun soyadının değiştirilerek annenin soyadını alması talepli bir davanın kabul edilebilmesi için belirli şartların ve unsurların bir arada bulunması gerekmektedir:
a. Velayetin Annede Olması: Dava açılabilmesi için öncelikle, tarafların boşanmış olması ve müşterek çocuğun velayetinin kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla davacı anneye verilmiş olması gerekir (Madde 3). İşbu Dilekçe'de bu durumun boşanma ilamına atıfla belirtildiği görülmektedir (Madde 3, 9, 10).
b. Çocuğun Üstün Yararı: Davanın temel dayanağı ve en önemli unsuru, soyadı değişikliğinin çocuğun üstün yararına olmasıdır. Mahkeme, soyadı değişikliğinin çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimine, aile ve çevreyle ilişkilerine, eğitim hayatına olumlu etki yapıp yapmayacağını değerlendirir. Çocuğun üstün yararı, soyut bir kavram olup, her somut olayın özelliklerine göre ayrıca değerlendirilmelidir. Davacının, değişikliğin neden çocuğun menfaatine olduğunu somut delillerle açıklaması beklenir.
c. Haklı Sebep Varlığı (TMK Madde 27): Çocuğun babasının soyadını taşımaya devam etmesinin çocuk açısından bir takım zorluklara, karışıklıklara veya olumsuz psikolojik etkilere yol açması "haklı sebep" olarak kabul edilebilir. Babanın çocukla kişisel ilişki kurmaktan kaçınması, yükümlülüklerini yerine getirmemesi, çocuğun annenin soyadıyla bilinmesi ve tanınması gibi durumlar haklı sebep teşkil edebilir (Madde 1, Esasa İlişkin Vakıalar ve Hukuki Açıklamalar).
d. Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı: Davacı anne, velayet hakkını kullanırken cinsiyeti nedeniyle bir engelle karşılaşmaması gerektiğini, babaya tanınan soyadını belirleme hakkının velayet kendisindeyken kendisine de tanınması gerektiğini Anayasa (Madde 10) ve uluslararası sözleşmelere (AİHS Madde 14, CEDAW) dayanarak ileri sürebilir (Madde 8, 9, 10, 11, 12, 13).
4. USUL HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
a. Görevli ve Yetkili Mahkeme: Bu tür davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir (Madde 1). Yetkili mahkeme ise genel yetki kuralı gereği davalının yerleşim yeri mahkemesi veya çocuğun oturduğu yer mahkemesidir. Ancak uygulamada genellikle çocuğun menfaati gereği çocuğun oturduğu yer mahkemesinde dava açılmaktadır.
b. Taraflar: Davacı, velayet hakkına sahip olan annedir. Anne, bu davayı velayeten çocuk adına açar. Davalılar ise çocuğun babası ve ilgili Nüfus Müdürlüğü'dür (Madde 1). Nüfus Müdürlüğü, kararın uygulanması ve nüfus kayıtlarında gerekli değişikliğin yapılması için davada taraf olarak yer alır.
c. İspat Yükü ve Deliller: İspat yükü davacı annededir. Annenin, soyadı değişikliğinin çocuğun üstün yararına olduğunu ve haklı sebeplerin varlığını ispatlaması gerekir. Delil olarak;
i. Boşanma ilamı ve velayetin anneye verildiğine dair kesinleşmiş karar (Madde 25).
ii. Tarafların ve çocuğun nüfus kayıt örnekleri.
iii. Tanık beyanları (Çocuğun sosyal çevresi, öğretmenleri, aile yakınları vb.) (Madde 23).
iv. Pedagog veya sosyal hizmet uzmanı raporu (Mahkemece re'sen veya talep üzerine alınabilir) (Madde 23).
v. Çocuğun idrak yaşındaysa mahkeme tarafından veya uzman aracılığıyla dinlenmesi.
vi. Davalı babanın çocukla ilişkisi, nafaka ödemeleri gibi konularda ilgili belgeler (Banka kayıtları, icra dosyaları vb.).
vii. Davalı babanın isticvabı (Madde 23).
viii. Yemin ve diğer yasal deliller (Madde 23).
d. Adli Yardım Talebi: Davacının yargılama giderlerini karşılama gücü yoksa, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca adli yardım talebinde bulunabilir. Talebin kabulü için fakirlik belgesi veya mali durumunu gösterir belgelerin sunulması gerekir (Madde 16, 17, 18, 19). İşbu Dilekçe'de adli yardım talebine ilişkin bir bölüm bulunmaktadır (Madde 16-19, Talep Sonucu Madde 2).
5. DİLEKÇE KAPSAMINDA DİKKAT EDİLEBİLECEK HUSUSLAR
a. Çocuğun Üstün Yararının Somutlaştırılması: İşbu Dilekçe'nin "IV. ESASA İLİŞKİN VAKIALAR VE HUKUKİ AÇIKLAMALAR" bölümünde, babanın çocukla ilgilenmediği belirtilmiştir (Madde 1, Esasa İlişkin Vakıalar ve Hukuki Açıklamalar). Ancak davanın temelini oluşturan çocuğun üstün yararı ilkesinin daha somut vakıalarla desteklenmesi, mahkemenin kanaati açısından önemlidir. Örneğin, çocuğun okulda veya sosyal çevresinde soyadı farklılığı nedeniyle yaşadığı somut sıkıntılar, arkadaşları veya öğretmenleriyle yaşadığı diyaloglar, bu durumun çocuğun psikolojisi üzerindeki etkileri gibi hususlara daha detaylı değinilebilir. Soyadı değişikliğinin çocuğun aidiyet duygusunu nasıl güçlendireceği, anne ile olan soyadı birliğinin sağlayacağı pratik ve manevi faydalar daha açık bir şekilde ortaya konulabilir.
b. Çocuğun Görüşü: Dava konusu çocuğun idrak çağında olması halinde (genellikle 8-10 yaş ve üzeri kabul edilmektedir), onun da soyadı değişikliği konusundaki görüşünün alınması, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Yargıtay uygulamaları gereğince önemlidir. Dilekçenin deliller kısmında (Madde 23) veya esasa ilişkin açıklamalarda (Madde 19), çocuğun yaşı ve idrak gücü elveriyorsa, mahkemece veya uzman aracılığıyla dinlenilmesinin talep edildiği belirtilebilir. Bu durum, çocuğun üstün yararı ilkesinin somutlaştırılmasına katkı sağlar.
SONUÇ
Velayeti anneye bırakılan çocuğun soyadının değiştirilerek annenin soyadını alması talepleri, Türk hukukunda eşitlik ilkesi, çocuğun üstün yararı ve AİHS hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları ve Yargıtay'ın değişen içtihatları, TMK Madde 321'in katı yorumundan uzaklaşarak, TMK Madde 27'deki "haklı sebep" ve özellikle "çocuğun üstün yararı"nın varlığı halinde bu tür taleplerin kabul edilmesi yönünde bir eğilim oluşturmuştur. Açılacak davalarda, velayetin annede olması, çocuğun üstün yararının somut delillerle ortaya konulması ve soyadı değişikliği için haklı sebeplerin varlığının ispatlanması büyük önem taşımaktadır. Mahkemeler, her somut olayın özelliğini dikkate alarak, çocuğun menfaatini önceliklendiren bir karar vermeye çalışacaktır. İşbu Dilekçe de bu hukuki çerçeveye uygun olarak hazırlanmış bir dava başvurusunun unsurlarını taşımaktadır (Madde 1, 2, 3, 4, 20, 21).
T.C.
...
AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI : TC:
Adresi:
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1. TC:
Adresi:
2. ... Nüfus Müdürlüğü
Adresi:
KONU : Velayeti annede bulunan müşterek çocuğun soyadı değişikliği talebidir.
AÇIKLAMALAR :
I. MÜVEKKİL HAKKINDA ESASA İLİŞKİN BİLGİ:
Müvekkilim ile Davalının evliliklerinden _._.20_ tarihinde ... dünyaya gelmiştir. Taraflar ... Aile Mahkemesinin / Esas, / Karar sayılı ve _._.20_ tarihli ilam ile boşanmışlar ve müşterek çocuk ...'nın TC: velayeti Müvekkilime bırakılmıştır.
II. DİLEKÇE ÖZETİ:
Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanan dava konusu olayların maddeler halindeki kısa özetidir:
1. Müşterek çocuğun soyadının Müvekkilimin soyadı olan ... olarak değiştirilmesi gerekmektedir.
2. ...
III. USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR:
1. ...
2. ...
IV. ESASA İLİŞKİN VAKIALAR VE HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Esasa ilişkin vakıaların ve hukuki iddialarımızın ayrıntılı açıklamalarıdır:
1. Davalı müşterek çocuk ile hiçbir zaman ilgilenmemiş, maddi ya da manevi herhangi bir bağ kurmamıştır. Müvekkilim ise müşterek çocukla ilgili her türlü fedakarlığı tek başına üstlenmiş, çocuğuna hem anne hem baba olmuştur.
2. Anayasa’da da belirtildiği üzere aile birliği eşler arasındaki eşitliğe dayanmaktadır. Bu eşitlik hem evlilik birliğinin devamı boyunca hem evliliğin sona ermesi hallerinde eşlerin sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından geçerlidir. Anayasal bir güvence olarak getirilen bu eş