- Adli Kontrol Kararının Kaldırılması Talebi
- Talep Sonucu
- Ekler
KOVUŞTURMA AŞAMASINDA ADLİ KONTROL KARARININ KALDIRILMASI TALEBİNE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Ceza muhakemesi hukukumuzda koruma tedbirleri, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşıyan ancak muhakemenin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini, delillerin korunmasını ve nihayetinde maddi gerçeğe ulaşılmasını temin etmek amacıyla kanunda öngörülen istisnai müesseselerdir. Bu tedbirlerden biri olan adli kontrol, tutuklamaya alternatif olarak düzenlenmiş, şüpheli veya sanığın belirli yükümlülüklere tabi tutularak serbest kalmasını sağlayan, ancak aynı zamanda yargılamanın amacına hizmet eden bir koruma tedbiridir. Kovuşturma aşamasında, yani mahkeme önünde yargılamanın devam ettiği evrede, hakkında adli kontrol kararı verilmiş olan sanığın, bu tedbirin kaldırılmasını talep etmesi mümkündür. İşbu makalede, kovuşturma aşamasında adli kontrol kararının kaldırılması talebi, bu talebin hukuki dayanakları, unsurları, ilgili mevzuat ve yargısal uygulama bağlamında etraflıca incelenecektir.
1. ADLİ KONTROL KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Adli kontrol, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. ve devamı maddelerinde düzenlenen bir koruma tedbiridir. Temel amacı, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde dahi, ölçülülük ilkesi gereğince tutuklama yerine daha hafif bir tedbirle sanığın denetim altında tutulmasını sağlamaktır. Adli kontrol, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına (Anayasa m. 19, AİHS m. 5) bir müdahale teşkil etmekle birlikte, tutuklamaya göre daha hafif nitelikte bir tedbirdir.
Hukuki niteliği itibarıyla adli kontrol; a. Bir koruma tedbiridir. Ceza muhakemesinin sağlıklı işleyişini ve amaçlarına ulaşmasını hedefler.
b. Geçici bir tedbirdir. Muhakemenin her aşamasında kaldırılabilir, değiştirilebilir veya devamına karar verilebilir.
c. İstisnai bir tedbirdir. Asıl olan sanığın serbestliğidir; adli kontrol ancak kanunda belirtilen şartların varlığı halinde uygulanabilir.
d. Tutuklamaya alternatiftir. CMK m. 101/1 uyarınca, tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine karar verilirken, adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenler gösterilmelidir. Bu, adli kontrolün öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar.
2. ADLİ KONTROLÜN ŞARTLARI VE İLGİLİ MEVZUAT
Adli kontrol kararı verilebilmesi veya devam ettirilebilmesi için CMK'da belirtilen şartların bulunması gerekmektedir. Kovuşturma aşamasında adli kontrol kararının kaldırılması talebi de, bu şartların ortadan kalktığı iddiasına dayanır.
a. Tutuklama Sebeplerinin Varlığı İhtimali: CMK m. 109/1, adli kontrol kararının verilebilmesini, CMK m. 100'de belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığına bağlamıştır (Madde 2, Madde 4). Dolayısıyla, adli kontrolün devamı için de bu sebeplerin veya en azından bu sebeplerin varlığına ilişkin tehlikenin devam ediyor olması gerekir. Tutuklama sebepleri şunlardır: i. Kuvvetli Suç Şüphesi: Şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair kuvvetli şüpheyi gösteren somut delillerin bulunması (CMK m. 100/1-a). İşbu Dilekçe'de, müvekkil hakkında suç işlediğini gösterir delil bulunmadığı, dolayısıyla kuvvetli suç şüphesinden bahsedilemeyeceği ileri sürülmektedir (Madde 5). Adli kontrolün kaldırılması talebinde, mevcut delil durumu itibarıyla kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığı veya zayıfladığı somut gerekçelerle izah edilmelidir. ii. Bir Tutuklama Nedeninin Bulunması: Aşağıdaki hallerden en az birinin varlığı (CMK m. 100/2): * Kaçma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması. İşbu Dilekçe'de sanığın sabit ikametgahı olduğu, adli kontrol yükümlülüklerini aksatmadığı ve kaçma şüphesini uyandıran somut olguların bulunmadığı belirtilmektedir (Madde 7, Madde 8). Kaçma şüphesinin değerlendirilmesinde sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yurtdışı bağlantıları, daha önceki davranışları gibi faktörler göz önünde bulundurulur. * Delilleri Karartma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın davranışlarının; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması. İşbu Dilekçe'de, kovuşturma aşamasında toplanacak delil kalmadığı, bu nedenle delil karartma ihtimalinin bulunmadığı ifade edilmektedir (Madde 6). Kovuşturma aşamasında delillerin büyük ölçüde toplandığı varsayılsa da, özellikle tanıkların henüz dinlenmediği durumlarda bu tehlike varlığını sürdürebilir. Mahkemenin, dosyanın geldiği aşama itibarıyla bu riski değerlendirmesi gerekir. iii. Katalog Suçlar (CMK m. 100/3): Kanunda sayılan belirli suçların (kasten öldürme, soykırım, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti vb.) işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni "varsayılabilir". İşbu Dilekçe'de isnat edilen suçun bu katalogda yer almadığı belirtilmiştir (Madde 9). Bu durum, tutuklama nedeninin (kaçma veya delil karartma) ayrıca somut olgularla desteklenmesi gerekliliğini güçlendirir.
b. Ölçülülük İlkesi: Adli kontrol kararı, işlendiği iddia edilen suçun önemi, uygulanacak yaptırımın ağırlığı ve tedbirin sanık üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak ölçülü olmalıdır (Anayasa m. 13, CMK m. 109/1). Tedbirin devamı, artık amacı aşan bir ağırlığa ulaşıyorsa veya aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılabilecekse, kaldırılması veya değiştirilmesi gerekir. İşbu Dilekçe'de tedbirin devamının sanık açısından ağır mağduriyetlere yol açacağı ve hayatını devam ettirmesini zorlaştırdığı vurgulanmıştır (Madde 16, Madde 17).
c. Süre Sınırları (CMK m. 110/A): Adli kontrol altında geçecek süreler kanunda sınırlandırılmıştır. i. Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir (Madde 10, Madde 11). ii. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; ancak uzatma süresi toplam üç yılı, CMK m. 102/2'deki suçlar bakımından ise dört yılı geçemez (Madde 12, Madde 13, Madde 14). iii. Bu süreler çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır. İşbu Dilekçe'de, müvekkilin adli kontrol altında geçirdiği süreye dikkat çekilerek, kanuni süre sınırları nedeniyle tedbirin kaldırılması gerektiği savunulmaktadır (Madde 15). Kanunda belirtilen azami sürelerin dolması halinde, adli kontrol tedbirinin kendiliğinden veya talep üzerine kaldırılması zorunludur.
3. KOVUŞTURMA AŞAMASINDA ADLİ KONTROLÜN KALDIRILMASI TALEBİ VE USULÜ
Kovuşturma evresinde, adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi talebi, yargılamayı yapan mahkemeye sunulan bir dilekçe ile yapılır (İşbu Dilekçe). Talep, sanık veya müdafii tarafından ileri sürülebilir. Mahkeme, bu talebi dosya üzerinden veya duruşma açarak değerlendirebilir. Cumhuriyet savcısının da görüşü alınır (CMK m. 111/1).
Mahkeme, talebi değerlendirirken aşağıdaki hususları göz önünde bulundurur: a. Adli kontrolü gerektiren şartların (kuvvetli şüphe, kaçma/delil karartma tehlikesi) ortadan kalkıp kalkmadığı.
b. Adli kontrol altında geçen süre ve CMK m. 110/A'daki azami sürelere uyulup uyulmadığı.
c. Sanığın adli kontrol yükümlülüklerine uyup uymadığı (İşbu Dilekçe'de sanığın yükümlülüklere uyduğu belirtilmiştir - Madde 7).
d. Dosyanın geldiği aşama (delillerin toplanmış olması, tanıkların dinlenmiş olması vb.).
e. Ölçülülük ilkesi (tedbirin devamının sanık üzerinde yarattığı etki ve yargılamanın geldiği aşama itibarıyla gerekliliği).
Mahkeme, talebi yerinde görürse adli kontrol kararını kaldırır. Talebi reddederse, ret kararının gerekçeli olması ve bu karara karşı itiraz yolunun açık olması gerekir (CMK m. 111/2). İşbu Dilekçe'nin talep sonucu kısmında da öncelikle kararın kaldırılması, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise daha hafif farklı bir adli kontrol hükmünün uygulanması talep edilmektedir (Madde 19), bu da ölçülülük ilkesi bağlamında kademeli bir taleptir.
4. DEĞERLENDİRİLEBİLECEK EK HUSUSLAR
Adli kontrolün kaldırılması taleplerinin daha etkin ve ikna edici olabilmesi açısından, dilekçelerde bazı hususların detaylandırılması faydalı olabilir:
a. Delil Durumunun Somut Analizi: "Kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığı" (Madde 5) veya "delil karartma tehlikesinin kalmadığı" (Madde 6) gibi soyut ifadeler yerine, dosyada mevcut hangi delillerin neden kuvvetli şüphe oluşturmadığının, hangi delillerin toplandığının ve artık karartılabilecek hangi delilin kalmadığının somut olarak açıklanması, mahkemenin değerlendirmesini kolaylaştırabilir. Örneğin, lehe olan tanık beyanlarına, raporlara veya çelişkili delillere atıf yapılabilir.
b. Mağduriyetin ve Ölçülülük İlkesi İhlalinin Detaylandırılması: Tedbirin devamının "ağır mağduriyetlere yol açacağı" (Madde 16) veya "hayatını devam etmesini ağır biçimde zorlaştırdığı" (Madde 17) iddiası, sanığın kişisel durumuyla somutlaştırılmalıdır. Örneğin, uygulanan adli kontrol yükümlülüğünün (imza atma, yurtdışına çıkış yasağı vb.) sanığın işini, eğitimini, ailevi sorumluluklarını veya sağlığını nasıl ve ne ölçüde olumsuz etkilediği, belgelerle (işyeri yazısı, sağlık raporu, öğrenci belgesi vb.) desteklenerek açıklanabilir. Bu, ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği argümanını güçlendirir.
c. Kaçma Şüphesine Karşı Güvencelerin Vurgulanması: Sabit ikametgah sahibi olmak ve yükümlülüklere uymak (Madde 7) önemli olmakla birlikte, sanığın ailevi bağları, düzenli bir işinin olması, sosyal çevresi, malvarlığı durumu gibi Türkiye'deki yerleşik düzenini ve topluma olan bağlarını gösteren ek bilgiler sunmak, kaçma şüphesinin bulunmadığı (Madde 8) yönündeki savunmayı pekiştirebilir.
5. SONUÇ
Adli kontrol, tutuklamaya önemli bir alternatif sunan, ancak özgürlüğü kısıtlayıcı niteliği nedeniyle sıkı şartlara ve sürelere tabi tutulmuş bir koruma tedbiridir. Kovuşturma aşamasında, yargılamanın ilerlemesiyle birlikte adli kontrol şartlarının yeniden değerlendirilmesi ve şartların ortadan kalkması, ölçülülük ilkesinin ihlali veya kanuni sürelerin dolması halinde tedbirin kaldırılması hukuki bir gerekliliktir. Sanık veya müdafiinin, CMK'da belirtilen gerekçelere dayanarak ve somut olgularla destekleyerek sunacağı bir talep dilekçesi (İşbu Dilekçe gibi), mahkemenin bu yönde bir karar vermesi için önemli bir araçtır. Mahkemelerin, adli kontrolün devamına veya kaldırılmasına ilişkin kararlarında, kişi özgürlüğü ile kamu düzeni arasındaki hassas dengeyi, ölçülülük ilkesini ve güncel delil durumunu titizlikle gözetmesi, adil yargılanma hakkının temel bir unsurudur.
T.C.
...CEZA MAHKEMESİNE
ESAS NO : /
SANIK :
MÜDAFİ : Av.
KONU : Adli kontrolün kaldırılması talebidir.
AÇIKLAMALAR :
1. Müvekkil hakkında Mahkemeniz nezdinde görülmekte olan yukarıda esas numarası belirtilen dosyada kapsamında _._.20_ tarihinde yapılan ...numaralı celsenin ...numaralı ara kararı ile ...aydır devam eden CMK'nın 109/... ve 109/... hükümleri uyarınca yükümlü olduğu adli kontrol tedbirlerinin devamına karar verilmiştir.
2. CMK md.109 "Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir." hükmünü içermektedir. Yani adli kontrol kararı verilebilmesi için öncelikli aranan şart tutuklama nedenlerinin oluşmasıdır.
3. Tutuklama nedenleri;
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin olması:
Müvekkil hakkında devam eden kovuşturma dosyasında suç işlediğini gösterir herhangi bir delil yer almamakta olup, kuvvetli suç şüphesinin varlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır.
- Kaçma ve delilleri karartma şüphesi olması:<