Yüksek İdare Mahkemesi Numara 99/2005 Dava No 14/2005 Karar Tarihi 29.06.2005
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 99/2005 Dava No 14/2005 Karar Tarihi 29.06.2005
Numara: 99/2005
Dava No: 14/2005
Taraflar: Fuat Veziroğlu ile Cumhurbaşkanlığı
Konu: Yüksek Adliye Kurulu Üyeliği - Ara Emri
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 29.06.2005

-D.14/05 YİM: 99/2005

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. maddesi hakkında.

Yargıç Seyit A. Bensen huzurunda.


Davacı : Fuat Veziroğlu, Lefkoşa

- ile -

Davalı : Cumhurbaşkanlığı ve/veya Cumhurbaşkanı vasıtası ile
KKT-C - Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Davacı namına : Fuat Veziroğlu şahsen
Davalı namına : Kıdemli Savcı Behiç Öztürk
İlgili Şahıs namına: Avukat Şerife Katip.


K A R A R

Davacı YİM 99/2005 sayılı davası ile davalı tarafından alınan ve davac-ıya 6 Haziran 2005 tarihinde 3 Haziran 2005 tarihli bir yazı ile bildirilen ve davacının Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin 31 Mayıs 2005 tarihi itibarıyle sona ermesini ve/veya yerine yeni bir üye atanmasını ve/veya Emine Erk'in atanmasını öngören kararın ta-mamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair Mahkemece karar verilmesi isteminde bulundu.

Aynı gün yani 7.6.2005 tarihinde davacı esas dava ile birlikte bir de ihbarlı istida dosyalayarak yukarıda sözü edilen kararın ic-rasının dava sonuna kadar durdurulması için bir ara emri talep etti.

Davacı ara emri için dosyaladığı istidasına ekli yemin belgesinde özetle, avukat olarak icrai meslek etmekte olduğunu, takriben 1994 yılından beri Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yükse-k Adliye Kurulu üyesi olduğunu, son olarak takriben 2003 yılı Ağustos ayında Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine Cumhurbaşkanı tarafından 3 yıllık bir süre için atandığını, bu yüzden görev süresinin takriben 2006 yılı Ağustos ayında kendiliğinden sona ereceğini-, davalının kendisine 6 Haziran 2005 tarihinde takriben saat 11:30 sularında 3 Haziran 2005 tarihli bir yazı göndererek Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine yeni bir üye atadığını, bu nedenle onun Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin 31 Mayıs 2005 tarihi itibarıyle s-ona erdiğini bildirdiğini, ancak 6 Haziran 2005 tarihinde 3 Haziran 2005 tarihli yazının kendisine tebliğinden takriben yarım saat önce Yüksek Adliye Kurulu Başkanından telefoniyen Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin Cumhurbaşkanı tarafından sona erdirildiğini- ve yerine avukat Emine Erk'in atandığını duyurmuş olduğunu belirtti.

Davacı yemin belgesinde devamla, davalının sözkonusu yazısında dava konusu kararı Anayasanın 141. maddesi ile 35/85 sayılı yasanın 2. maddesinin kendisine vermiş olduğu yetkiye dayana-rak aldığını ifade ettiğini, oysa gerek Anayasa ve gerekse ilgili yasa davalıya böyle bir yetki vermediğini, Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin görev süresinin 3 yıl olduğunu, dolayısıyle kendisinin 3 yıllık görev süresi dolmad-an görevden alınmasının mümkün olmadığını, ilgili mevzuatın Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin hangi hallerde boşalacağını ve nasıl doldurulacağını hükme bağladığını, boşalma ancak istifa, ölüm veya görevi sürekli olarak engelleyici nitelikte hastalık halinde- meydana geldiğini, bunun dışında üyeliğin boşalması hukuken mümkün olmadığını, davalının yukarıda belirtilen hususları dikkate almadan ve/veya gereken incelemeyi yapmadan ve/veya dikkate alması gereken hususları dikkate almadan ve/veya dikkate almaması ge-reken hususları dikkate almak suretiyle dava konusu kararı aldığını dolayısıyle sözkonusu kararın keyfi ve/veya siyasi olduğunu, kendisi sırf Cumhurbaşkanına muhalefet ettiği ve/veya onu eleştirdiği ve/veya görüşlerine karşı çıktığı için görevden alınmak i-stendiğini, dava konusu kararın keyfi ve/veya herhangi bir yasal gerekçeden yoksun ve/veya yetki tecavüzü ve/veya yetkilerin kötüye kullanılması ve/veya yetki gasbı suretiyle üretildiğini ve/veya tamamen kanunsuz olduğunu, dava konusu karar ve/veya mahkeme-ce karara bağlanması gereken hususun çok ciddi ve acil olduğunu, bu davada tamamen haklı olduğunu ve haklı olduğunu gösteren belirtilerin açıkca ortada olduğunu, çünkü ilk nazarda da görülebileceği gibi dava konusu kararın tamamen kanunsuz olduğunu ve dava-cı Mahkemece engellenmedikçe bundan vazgeçmek niyetinde olmadığını ve/veya dava konusu kararın uygulamaya gireceğini, işbu istidada talep edildiği şekilde emir verilmediği takdirde telâfisi imkânsız zarar ziyana uğrayacağını ve/veya geri dönüşün imkânsız v-e/veya çok zor olacağını, çünkü dava konusu kararın icrası durdurulmadığı takdirde işbu karar icra edilecek ve/veya Yüksek Adliye Kurulu toplantılarına ilgili şahıs katılacak ve bu da kendi haklarının geri dönülmez bir biçimde ihlâl edilmesi ve/veya ortada-n kaldırılması demek olacağını, çünkü sonuçta işbu davayı kazanmış olsa bile geri dönüşün mümkün olmayacağını ve/veya dava bitinceye kadar görev süresinin kısmen ve/veya tamamen geçmiş olacağını ve böylece elde edeceği hükmün kağıt üstünde kalacağını ve pr-atik bir değeri olmayacağı için büyük bir adaletsizlik meydana geleceğini, dolayısıyle işbu davanın adilâne bir şekilde karara bağlanabilmesi için istidada talep edildiği şekilde emir verilmesinin adil ve uygun olacağını belirtti.

Savcılık tarafından te-msil edilen davalı, ara emri istidasına herhangi bir itirazname dosyalamadı. İlgili Kişi Av.Emine Erk ise avukatı vasıtasıyle 21.6.2005 tarihinde davacının istidasına itirazname dosyaladı.

İlgili Kişi, itiraznameye ekli yemin varakasında, diğer şeyler m-eyanında, özetle davacının Yüksek Adliye Kuruluna eski Cumhurbaşkanı Sn.Rauf R. Denktaş tarafından atandığını, Anayasanın ve ilgili yasanın maddelerinden açıkca görüldüğü gibi bu atamanın Cumhurbaşkanının şahsına verilmiş bir yetki olduğunu, kendisini bu ö-nemli Kurul'da temsil eden birini bulundurmayı amaçladığını, bu anlamda davacının eski Cumhurbaşkanı Sn.Denktaş'ın atanmış temsilcisi olduğunu, 17 Nisan 2005 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile göreve gelen Sn.Mehmet Ali Talat'ı davacının temsil etmedi-ğinin açık ve net olduğunu, bundan öteye davacının kendi yemin varakasında ifade ettiği gibi davacının Sn. Cumhurbaşkanına açıkca karşı ve/veya muhalif olduğunu, bu durumda Sn.Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Anayasanın kendisine vermiş olduğu atama yetki-sini kullanmak suretiyle davacının atamasını geri alması ve onun yerine ayni göreve kendisini atamasının hukuka ve mantığa her bakımdan uygun olduğunu, aksi takdirde Anayasa ve yasanın söz ve amacına ters olarak Cumhurbaşkanınına taban tabana zıt görüş ve -mizaçta olan bir kimse Cumhurbaşkanının atadığı üye sıfatıyle o görevi işgal etmeye devam edeceğini, 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 3. maddesine göre Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Meclisi tarafından atanan üyelerden birinin veya Barolar Birliğin-in seçeceği üyenin istifası, ölümü veya görevini sürekli olarak yapmasını engelleyecek akli veya bedensel bir rahatsızlığı olması halinde, ilgili makam veya organ tarafından, böyle bir üyenin yerine bir ay içinde yenisinin atanıp veya seçileceğini, maddede- sayılan sebeplerden birinin vukubulması durumunda Kurul'da oluşacak boşluğun nasıl doldurulacağının düzenlenmiş olduğunu, maddenin yorumundan, Kurul üyeliklerinin yalnızca bu durumlarda boşalacağını anlamanın mümkün olmadığını, yasa koyucunun, bu maddedek-i düzenlemeyle, öngörülmeyen belli durumlarda oluşacak boşlukların doldurulma biçimine ilişkin bir yöntem geliştirmekle, atama yapmaya yetkili olan makamın bu atamanın "tersine işlem" olan görevden alma yetkisini kullanamayacağını düzenlemiş sayılmadığını,- bu meseledeki atamayla ilgili Anayasa maddesinde ve yasada aksine hüküm bulunmadığı cihetle, Cumhurbaşkanının mezkûr atamayı geri alma yetkisinin mevcut olduğunu, belirtilenler ışığında davacının ciddi bir dava sebebi ve/veya haklı olduğuna dair ciddi bel-irtilerin bulunmadığını, ara emri verilmediğinde davacı hiçbir telâfisi imkânsız bir zarara uğramayacağını, tam aksine kendisine külfet olan bu görevden kurtulmuş olacağını belirterek ara emri istidasının masraflarla reddini talep etmiştir.

Ara emrinin -verilip verilmemesi için 23.6.2005 tarihinde duruşmaya geçildi.
Davacı şahadet vermeden önce davalıyı temsilen bulunan savcı Mahkemeye yaptığı bir beyan ile:-
KKTC Anayasasının 141(1)(b) bendi ile 141(1)(d) bendinden sonra yer alan "Yukarıdaki (b),(c) v-e (d) bendlerinde belirtilen üyelerin görev süresi üç yıldır" deyimleri ve/veya cümleleri dikkate alındığında Yüksek Adliye Kuruluna Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyenin üç yıllık görev süresi dolmadan Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınması mümkün mü-?
KKTC Anayasasının 141(1)(b) maddesinde yer alan " "Cumhurbaşkanının atayacağı bir üye ve yine 141(1)(d)fıkrasından hemen sonraki " Yukarıdaki (b),(c) ve (d) bendlerinde belirtilen üyelerin görev süresi üç yıldır." deyimleri ve/veya cümleleri dikkate alı-ndığında Yüksek Adliye Kuruluna Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyenin görev süresi dolmadan, Cumhurbaşkanının değişmesi halinde yeni göreve seçilen Cumhurbaşkanının eski Cumhurbaşkanı tarafından Yüksek Adliye Kuruluna atanan üyenin üç yıllık görev süresi -ile bağlı olup olmadığı hususlarında Anayasanın 149. maddesi uyarınca yorum için Anayasa Mahkemesine havale edilmesi isteminde bulundu.

İlgili Kişi avukatı Anayasa Mahkemesine havale istemine itiraz etmedi.

Davacı sözü edilen havale isteminin hem yersi-z hem de zamansız olduğunu ileri sürerek havale istemine şiddetle karşı çıktı. Çünkü görüşülmekte olan ara emri istidasıdır. Davanın esası görüşülmüyor ve meselenin kökten halledilmesi söz konusu değildir. Havale ara emri safhasında yapılamaz ve Mahkeme de- havale yapmak zorunda değildir.

Mahkeme tarafları dinledikten sonra havale talebi ile ilgili kararını istidayı da dinledikten sonra istidanın karar aşamasında kararlaştıracağını belirterek istidanın duruşmasına karar verdi. Bu karar ışığında istidanın- duruşmasına geçildi.

Davacı istidanın duruşmasında yemin belgesinde belirttiği iddialarını kanıtlamak için bizzat şahadet vermiştir. Davalı ve İlgili Kişi herhangi bir tanık dinletmemiş sadece davacıyı istintak etmişler ve Mahkemeye hitap etmekle yetin-mişlerdir. Davacı da Mahkemeye hitap etmiştir. İstidanın duruşması esnasında 5 adet belge emare 1-5 olarak Mahkemeye sunulmuştur.

İstida, itirazname, yemin belgeleri ve huzurumdaki tüm şahadeti etraflıca tezekkür ettim. İşbu istida maksatları bakımınd-an olgular özetle şöyledir.

Davacı avukat olarak icrai meslek etmektedir. Takriben 1994 yılından beri Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyesidir. Davacı son olarak takriben 2003 yılı Ağustos ayında Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine Cumhu-rbaşkanı tarafından 3 yıllık bir süre için atandı, bu yüzden görev süresi takriben 2006 yılı Ağustos ayında kendiliğinden sona ermektedir. Davalı davacıya 6 Haziran 2005 tarihinde takriben saat 11:30 sularında 3 Haziran 2005 tarihli emare 1 yazıyı gönderer-ek Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine yeni bir üye atadığını, bu nedenle davacının Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin 31 Mayıs 2005 tarihi itibarıyle sona erdiğini bildirdi. Mahkemeye emare 1 olarak sunulan bu yazı aşağıdaki gibidir.
"KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHUR-İYETİ
CUMHURBAŞKANLIĞI

Sayı: 194/05
3 Haziran,2005

Sayın Avukat Fuat Veziroğlu,
LEFKOŞA.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası'nın 141. maddesi ve değiştirilmiş şekliyle 35/1985 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesinin b-ana vermiş olduğu yetkiye istinaden Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine yeni bir üye atadığım cihetle 31 Mayıs 2005 tarihi itibariyle Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinizin sona erdiğini bildirir, çalışmalarınızda başarılar diler, saygılar sunarım.


Mehmet -Ali TALAT
KKTC Cumhurbaşkanı."


Davacı aynı gün yani 6 Haziran 2005 tarihinde davalıya yazmış olduğu emare 3 yazı ile Anayasanın 141. maddesine göre Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine 3 yıllık bir süre için atandığını ve atayan makamın üyelere talim-at verme yetkisi olmadığı gibi görev süreleri dolmadan görevden alınabilmelerinin de hukuken mümkün olmadığını ve Anayasaya aykırı olarak yapılan bir işlemi kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek kendisini görevden alınmış saymadığını ve Anayasa uyarın-ca görevde olduğunu bildirdi.

Davacı bu yazıdan hemen sonra yine 6.6.2005 tarihinde davalıya yazmış olduğu emare 2 yazı ile Anayasaya ilaveten 35/85 sayılı yasanın 3. maddesine dikkat çekerek, bu maddeye göre halen işgal etmekte olduğu makamın ancak ölü-m, istifa veya görevi ifaya engel hastalık nedeniyle boşaldığını, bunun dışında herhangi bir boşalma halinin sözkonusu olmadığını, bu gerçekler ışığında sözkonusu hallerden herhangi biri vuku bulmadığı takdirde görev süresinin ancak 2006 yılı Ağustos ayınd-a kendiliğinden sona ereceğinin aşikar olduğunu bildirdi.
Davacının bu yazılarına herhangi bir yanıt verilmemiştir.

Mahkemeye emare 4 olarak ibraz edilen ve avukat Emine Erk'e hitaben yazılan 3 Haziran, 2005 tarihli yazı ile Cumhurbaşkanı, Avukat Emine- Erk'i 31 Mayıs 2005 tarihinden itibaren 3 yıllık bir süre için Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine atadığını bildirdi.

İlk önce davalının yorum için Anayasa Mahkemesine havale talebini incelemeyi uygun buldum. Anayasanın 149. maddesi aynen şöyledir.
"Anaya-sa Mahkemesi, bu Anayasanın herhangi bir kuralını yorumlamak münhasır yetkisine sahiptir. Bunu yaparken Anayasa ile ilgili komite raporları ile Meclis tutanaklarından da yararlanır."

Yukarıda alıntısı yapılan maddenin içeriğinden anlaşılacağı gibi Anaya-sa Mahkemesi, Anayasanın herhangi bir kuralını yorumlamak münhasır yetkisine sahiptir. Bu yetkinin ne zaman veya hangi safhada kullanılacağına ilişkin herhangi bir hüküm yoktur.

Anayasa Mahkemesine havale istemi, ara emri safhasında yapılamayacağı Yarg-ıtay/Hukuk 63/86 D.28/89'da karara bağlanmıştır. Yargıtay/Hukuk 63/86 D.28/89 sayılı kararda vurgulandığı gibi Mahkemenin görevi ara emri istidasını dinleyip bir karara vardırmaktır. Ara emri istidası esas davanın bir karara bağlanmasında etken değildir. -Sadece dava içerisinde yapılan ve sonuca etkili olmayan bir takım tedbir mahiyetinde işlemlerdir. Ben de bu kararı, bu istida maksatları için, benimser ve ayni gerekçeler ışığında davalının, Anayasa Mahkemesine yorum için havale istemini, ara emri safhasın-da yapılamayacağı nedeniyle, reddederim.

-Şimdi de istidanın esasını inceleyelim.
İdari davalarda ara emirleriyle ilgili mevzuat 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğünün 11(1) maddesinde yer almaktadır. Sözü edilen 11(1) maddesi aynen şöyledir.
"11(1) Anayasanın 152. maddesi gereğince yapılan
iş-lemlerde Mahkeme veya bir Yargıç, işlemin herhangi bir safhasında, kendiliğinden veya herhangi bir tarafın istemi üzerine, davanın adilane bir şekilde kararlaştırılması icap ettirirse, davayı esasında sonuçlandırmayan geçici bir emir verebilir."


Yukarıd-a alıntısı yapılan maddede yer alan "adilâne" sözcüğüne verilecek anlam YİM.265/80 (D.25/80), YİM.106/81 (D.25/81, YİM.122/81 (D.29/81), YİM.105/82 (D.26/82) ve birçok idari davada karara bağlanmıştır.

Bu idari davalarda vurgulandığı gibi bir davanın "adi-lâne" bir şekilde kararlaştırılmasına yarayacak unsurlar arasında hukuk davalarında olduğu gibi talep edilen ara emrinin verilebilmesi için 3 esas unsurun yerine getirilmesi gerekir. Bu unsurlar şunlardır.
Karara bağlanması gereken konunun ciddi olması,
Da-vacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunması, ve (3) Geçici ara emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında Mahkemenin ilk bakışta tatmin edilmesi gerekir. Be-lirtilen unsurlardan herhangi birisi hakkında Mahkemenin tatmin edilmemesi halinde talep edilen ara emri verilmez.

Karara bağlanması gereken konunun ciddi oluşu, davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunduğu ve geçici ara emri verilm-ediği takdirde davacının ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zarara uğrayacağı veya eski duruma dönüşün zorlaşacağı birer olgu meselesidir ve bu gibi durumlarda Mahkemenin tatmin edilmesi için bu gibi hususların yemin varakasında gerektiği ölçüde açıklık-la belirtilmesi gerekir.

Ara emri müessesesi genellikle esas niza halledilinceye kadar fiili durumu korumağa yöneliktir. Bundan da bu meselede çıkan anlam 3.6.2005 tarihli yazıdan önceki fiili durum yani esas dava neticeleninceye kadar İlgili Kişinin at-anmasını önlemek ve dava sonuna kadar davacının Yüksek Adliye Kurulu üyeliği görevinde kalmasını sağlamaktır.

Yukarıda belirtilen ana ilkeleri göz önünde tutarak davacı
tarafından yapılan istidayı, yemin belgeleri, davacının şahadeti ve tarafların ile-ri sürdükleri savlar ışığında inceleyelim.
1.Konunun ciddi olması: Davalı Cumhurbaşkanı davacıya 6.6.2005 tarihinde 3.6.2005 tarihli emare 1 yazıyı göndererek Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine yeni bir üye atadığı cihetle davacının Yüksek Adliye Kurulu üy-eliğinin 31 Mayıs 2005 tarihi itibarıyle sona erdiğini bildirdi.

Davacı, davalının emare 1 yazısındaki dava konusu kararı Anayasanın 141. maddesi ile 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesinin kendisine vermiş olduğu yetkiye dayanarak aldı-ğını ifade ettiğini, oysa gerek Anayasa gerekse ilgili yasanın davalıya böyle bir yetki vermediğini, Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin görev süresinin 3 yıl olduğunu dolayısıyle kendisinin 3 yıllık görev süresi dolmadan görevd-en alınmasının mümkün olmadığını, ayrıca emare 1 yazıdan görüleceği gibi 31.5.2005 tarihinden itibaren geriye dönük olarak Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin sona erdirildiğinin belirtilmekte olduğunu, görevden alma kararının kanunsuz, keyfi ve siyasi olduğun-u, karar alınırken yasal gerekçe gösterilmediğini, yetkinin kötüye kullanıldığını ve yetki gaspı olduğunu, karara bağlanması gereken konunun çok ciddi ve davasında haklı olduğuna dair belirtilerin var olduğunu iddia etti.

Yukarıda belirtilen hususlar ışı-ğında Anayasanın 141(1) ve 35/85 sayılı yasanın 2. maddesine göre Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin görev süresi 3 yıldır, dolayısıyle davacının 3 yıllık görev süresi dolmadan ve emare 1 yazıda herhangi bir gerekçe gösterilmeden görevden alınmış olması neden-iyle davacının, ilk nazarda, meşru bir menfatı olduğu gibi, ilk bakışta, ciddi bir davası olduğuna ilişkin belirtilerin bulunduğu görülmektedir.

2. Davacının iddiasında haklı olduğuna ilişkin belirtilerin olması: Gerek yemin varakalarının incelenmesinden,- gerek davacının şahadetinden ve gerekse Mahkemeye yapılan beyanlardan açıkça görüleceği gibi taraflar arasındaki ihtilaf davacının 3 yıllık görev süresi dolmadan ve herhangi bir gerekçe gösterilmeden davalı Cumhurbaşkanının davacıyı 31.5.2005 tarihinden i-tibaren Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin sona erdirilmesinden ve yerine İlgili Kişi Av.Emine Erk'i atamasından kaynaklanmaktadır. Davalı emare 1 yazısında dava konusu kararı Anayasanın 141. maddesi ile 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesin-in kendisine vermiş olduğu yetkiye dayanarak aldığını öne sürmekte, davacı ise gerek Anayasa ve gerekse ilgili yasa davalıya davacıyı görevden alma yetkisi vermediğini, ayrıca Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin görev süresinin -3 yıl olduğunu, dolayısıyle davacının 3 yıllık görev süresi dolmadan ve herhangi bir gerekçe gösterilmeden görevden alınmasının mümkün olmadığını iddia etmektedir.

Anayasanın 141. maddesinin 1. fıkrası aynen şöyledir.
Madde 141
(1)Yüksek Adliye Kurulu a-şağıdaki üyelerden oluşur:
(a) Yüksek Mahkemenin Başkan ve Yargıçları;
(b) Cumhurbaşkanının atayacağı bir üye;
(c) Cumhuriyet Meclisi'nin atayacağı bir üye;
(ç) Cumhuriyet Başsavcısı; ve
(d) Barolar Birliğinin seçeceği bir üye.
Yukarıdaki (b),(c) ve- (d) bendlerinde belirtilen üyelerin görev süresi üç yıldır; süresi biten üye yeniden seçilebilir.


Yine 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesi şöyledir.
"2. Yüksek Adliye Kurulu, Yüksek Mahkeme Başkan ve
Yargıçların, Cumhurbaşkanını-n atayacağı bir üye, Cumhuriyet Meclisinin atayacağı bir üye, Cumhuriyet Başsavcısı ve Barolar Birliğinin seçeceği bir üyeden oluşur. Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Meclisi tarafından atanacak üyelerin ve Barolar Birliğinin seçeceği üyenin görev süresi üç yıl-dır; süresi biten üye yeniden seçilebilir."


Anayasanın 141(1)(b) fıkrası ve 35/85 sayılı yasanın 2. maddesi Cumhurbaşkanına Yüksek Adliye Kuruluna bir üye atama yetkisi vermektedir. Görüleceği gibi bu maddelerde atamaya son verme yetkisinden söz edilmem-ektedir. Kanaatimce Anayasanın 141. maddesinin 1. fıkrası kendiliğinden Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanınca atanan bir Yüksek Adliye Kurulu üyesinin atanmasına son verme yetkisi verir şeklinde tefsir edilmesi gerekir. Çünkü idare hukuku ilkelerine göre, bir -işlemi yapmak için yetkili olan makam, yasada aksine hüküm yoksa, o işlemin değiştirilmesi, kaldırılması veya geri alınması için de yetkilidir. Yine Fasıl 1, Tefsir Yasasının 19. maddesine göre herhangi bir yasa bir kişi veya kamu makamına herhangi bir mev-ki veya yere atama yetkisi verdiğinde, bu yetki, o atamayı sona erdirmeyi de kapsar şekilde anlaşılmıştır. Ancak bu yetki kamu yararı yerine, kişisel veya siyasal bir amaç için kullanılmamalıdır.

Anayasanın 141. maddesinin 1.fıkrası ve 35/85 sayılı Yüks-ek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesi Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin atanma süresini 3 yıl olarak saptamıştır.

35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 3. maddesi Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin hangi hallerde boşalacağını ve nasıl doldurulacağını hü-kme bağlamaktadır.
35/85 sayılı yasanın 3. maddesi aynen şöyledir.
3.
"Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Meclisi tarafından atanan üyelerden birinin veya Barolar Birliğinin seçeceği üyenin istifası, ölümü veya görevini sürekli olarak yapmasını engelleyece-k akli veya bedensel bir rahatsızlığı olması halinde, ilgili makam veya organ tarafından, böyle bir üyenin yerine; bir ay içinde yenisi atanır veya seçilir".
Anayasanın 141(1) ve 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesine göre Yüksek A-dliye Kurulu üyeliğine atanma ve 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 3. maddesine göre de Cumhurbaşkanının atadığı Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin boşalması halinde üyeliğin doldurulması Cumhurbaşkanı tarafından yapılır. Cumhurbaşkanı atadığı bir Y-üksek Adliye Kurulu üyesini görevinden keyfi ve siyasi nedenle değil de ancak yasanın gösterdiği bir nedene dayanarak alabilir.

Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyesinin görev süresi 3 yıldır ve bu 3 yıllık görev süresi dolmadan görev-den alma mümkün değildir: 35/85 sayılı yasanın 3. maddesinde Yüksek Adliye Kurulu üyeliğinin istifa, ölüm veya görevi sürekli olarak engelleyici nitelikte hastalık halinde boşalabileceğini öngörmekte, bunun dışında üyeliğin boşalması hukuken mümkün değildi-r. Bu böyle olduğuna göre görevden alma kararı, ilk bakışta, keyfi ve yasal gerekçeden yoksundur.

Anayasanın 141. maddesi ile 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2 ve 3. maddeleri beraber okunduğu zaman, davacının 3 yıllık görev süresi dolmadan,- görevden alma veya atamayı sona erdirme ile ilgili olarak Cumhurbaşkanına, herhangi bir gerekçe göstermeden, herhangi bir yetkinin verildiği, ilk bakışta, görülmemektedir.

Yukarıda belirtilenlerden anlaşılacağı üzere davacının iddialarında haklı olduğu-na dair belirtilerin bulunduğu görülmektedir.

3.Davacı tarafından talep edilen emrin verilmemesi halinde ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zor olacağı iddiasına gelince: Davacı gerek yemin belgesinde -gerekse şahadetinde talep edilen ara emri verilmediği takdirde telâfisi imkansız zarar ziyana uğrayacağı ve/veya geri dönüşün imkansız ve/veya çok zor olacağını, çünkü dava konusu kararın icrası durdurulmadığı takdirde işbu karar icra edilecek ve/veya Yüks-ek Adliye Kurulu toplantılarına İlgili Kişi katılacak ve bu da kendi haklarının geri dönülmez bir biçimde ihlal edilmesi ve/veya ortadan kaldırılması demek olacağını ve sonuçta işbu davayı kazanmış olsa bile geriye dönüş mümkün olmayacak ve/veya görev süre-sinin kısmen ve/veya tamamen geçirmiş olacağı için büyük bir adaletsizliğin meydana geleceğini, keza işbu davayı kazanmış olsa bile anayasal ve/veya yasal haklarının telafisi ve geri dönüşü olmayacak bir biçimde temelli olarak veya herhalukârda uzun bir sü-re elinden alınmış olacağını iddia etmektedir.

İlgili Kişi ise, davacının hiçbir telâfisi imkânsız bir zarara uğramayacağını, tam aksine davacının külfet olan bu görevden kurtulmuş olacağını iddia etmektedir.

Daha önce belirttiğim gibi davacı son olara-k 2003 yılı Ağustos ayında Yüksek Adliye Kurulu üyeliğine Cumhurbaşkanı tarafından 3 yıllık bir süre için atandı ve bu yüzden görev süresi takriben 2006 yılı Ağustos ayında kendiliğinden sona ermektedir. Talep edilen ara emri verilmediği takdirde Yüksek Ad-liye Kurulu toplantılarına İlgili Kişi katılacaktır. Davacı ise katılamayacaktır. Görev süresi ile bağlı olan davacının hakları geri dönülmez bir şekilde ihlal edilmiş olacak ve ortadan kaldırılmış olacaktır. Sonuçta davayı kazanmış olsa bile katılamadığı -Yüksek Adliye Kurulu toplantılarına katılamayacak ve böylece geriye dönüş mümkün olmayacaktır. Çünkü dava bitinceye kadar görev süresi kısmen veya tamamen geçmiş olacaktır ve böylece elde edeceği hüküm kâğıt üstünde kalacak ve pratik bir değeri olmayacağı -için büyük bir adaletsizlik meydana gelecektir. Bu nedenle talep edilen ara emri verilmediği takdirde ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında tatmin oldum.

Talep edilen ara emrinin veri-lebilmesi için 3 esas koşul hususunda tatmin olduğum cihetle istida gereğince emir vermeyi adil ve uygun buldum.

Bu sonuca varmakla birlikte, davacı ara emri istidasında dava konusu kararın tamamen kanunsuz olduğunu ileri sürmüştür. Davacının bu iddiasın-ı da bu safhada incelemeyi uygun buldum.

Ara emri konusu incelenirken yönetsel herhangi bir kararın aşikar bir şekilde sakat olması, geçici ara emrinin verilmesi ve/veya böyle bir emrin kesinleşmesi için bir öğedir. Gör. Zaim M.Necatigil, Kuzey Kıbrıs Tü-rk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku, Yıl 1988, (s.88). Ayrıca Birleştirilmiş YİM/İstinaf 3/94 ve 4/94 (D.2/95) sayılı kararda vurgulandığı gibi ileride giderilmesi olanaksız zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zor olacağı kanıtlanmadan, h-atta ileri sürülmeden de ara emri verilmesi mümkündür. Ancak böyle bir durumda ara emri ile uygulanması engellenen karar veya işlemin derin bir incelemeye gitmeden bariz bir şekilde açıktan açığa hukuka aykırı olduğunun görülmesi gerekir.

Acaba bu davada- davacının iddia ettiği gibi açıkca bir sakatlık veya açıktan açığa hukuka bir aykırılık varmıdır?.
Davacı, davalının emare 1 yazısında dava konusu kararı Anayasanın 141. maddesi ile 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesinin kendisine vermi-ş olduğu yetkiye dayanarak aldığını ifade ettiğini, oysa gerek Anayasa ve gerekse ilgili yasa davalıya böyle bir yetki vermediğini, dolayısıyle söz konusu kararın keyfi, herhangi bir yasal gerekçeden yoksun, yetki aşımı suretiyle üretilmiş ve tamamen kanun-suz olduğunu iddia ederken davalı ve İlgili Kişi avukatı atamayla ilgili Anayasa maddesinde ve yasada aksine hüküm bulunmadığı cihetle, Cumhurbaşkanının mezkûr atamayı geri alma yetkisine sahip olduğunu savunmaktadır.

Daha önce alıntısı yapılan Anayasanı-n 141(1) ve 35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2. maddesi Cumhurbaşkanı tarafından atanan Yüksek Adliye Kurulu üyesinin görev süresinin 3 yıl olduğuna dair amir hüküm vardır.

35/85 sayılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 3. maddesi ise Yüksek Ad-liye Kurulu üyeliğinin hangi hallerde boşalacağını ve nasıl doldurulacağını hükme bağlamaktadır. Boşalma ancak istifa, ölüm veya görevi sürekli olarak engelleyici nitelikte hastalık halinde meydana gelir. Bunun dışında üyeliğin boşalması hukuken mümkün olm-adığı görülmektedir.

Yasal durum yukarıda belirtildiği gibi olduğuna göre davalı tarafından davacı aleyhine ve İlgili Kişi lehine alınan karar herhangi bir gerekçe içermemektedir. Keza, Anayasanın 141(1) maddesi ile 35/85 sayılı yasanın 2.ve 3. maddeleri-ne bariz bir şekilde, açıktan açığa aykırı olduğu, ilk bakışta, görülmektedir. Bu durumda mezkûr kararın aşikâr surette sakat olduğunu bu safhada söyleyebiliriz. Bu böyle olduğuna göre istidada talep edilen ara emrinin bu sebebe dayanarak verilmesi de adil- ve uygundur.
-
Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında davacı istidasında başarılı olmuştur.

Sonuç olarak aşağıdaki şekilde emir verilir.

Davalı tarafından alınan ve davacıya 6 Haziran 2005 tarihinde 3 Haziran 2005 tarihli yazı ile bildirilen ve davacının Yüksek- Adliye Kurulu üyeliğinin sona ermesini ve/veya yerine yeni bir üye atanmasını ve/veya Av.Emine Erk'in atanmasını öngören kararın icrasının esas dava dinlenip bir neticeye bağlanıncaya kadar durdurulmasına emir verilir.

Davacının, haksız olarak verilebil-ecek herhangi bir zarar ziyanı tazmin için 10.000.-YTL'lik teminat senedi imzalamasına emir verilir.


Davalı ve İlgili Kişinin şahsen dava açan davacıya işbu istida ile ilgili cebinden yapmış olduğu(out of pocket) masraflarını ödemelerine emir verilir.
-


Seyit A. Bensen
Yargıç

29 Haziran, 2005

-










8



-


Full & Egal Universal Law Academy