Yüksek İdare Mahkemesi Numara 93 ve 104/2009 Dava No 24/2010 Karar Tarihi 14.07.2010
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 93 ve 104/2009 Dava No 24/2010 Karar Tarihi 14.07.2010
Numara: 93 ve 104/2009
Dava No: 24/2010
Taraflar: Prof. Dr. Ufuk Taneri ile Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve diğelreri arasında
Konu: Davacının Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü görevine son verilmesi kararının iptali istemi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 14.07.2010

- D.24/10 - Konsolide YİM:93/09
104/09
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Yargıç Necmettin Bostancı Huzurunda.
- YİM 93/09

Davacı: Prof.Dr.Ufuk Taneri, Doğu Akdeniz Üniversitesi-Mağusa

- ile -

Davalı: 1-Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı,D.A.Ü - Mağusa
2-Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı Yöneticiler Kurulu,
D.A.Ü -- Mağusa
3-Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mağusa

A r a s ı n d a.

YİM 104/09

Davacı: Prof.Dr.Ufuk Taneri, Doğu Akdeniz Üniversitesi-Mağusa

- ile -

Davalı: 1-Kuzey Kıbrıs Eğitim Vak-fı,D.A.Ü - Mağusa
2-Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı Yöneticiler Kurulu,
D.A.Ü - Mağusa
3-Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mağusa

A r a s ı n d a.

Davacı namına: Avukat Hasan Esendağlı
Davalılar namına-: Avukat Fuat Veziroğlu
İlgili Şahıs namına: Avukat Fuat Veziroğlu.

---------------

H Ü K Ü M

Profesör ünvanına sahip olan Davacı, lisans, doktora, doktora sonrası çalışmalarını İngiltere'de yapmış olup, 1986 yılından beri Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde- (Bundan sonra sadece DAÜ olarak anılacaktır) görev yapmaktadır. Bu bağlamda, 31.10.1986 tarihinde Yardımcı Doçent olarak atanmış, 1989 yılında Doçent, 1997 yılında Profesör ünvanını almıştır.

Davacı, 1986 yılından bu güne, DAÜ'de kuruluş çalışmaları yan-ında akademik ve idari işlerde görev yaptı. Bu arada DAÜ'de çalışırken, yurt dışında bilimsel çalışmalar yapmak amacıyla DAÜ'den kısa ve uzun süreli olarak izinlerle ayrılmıştır.

Mayıs 2008'de, Rektörlük seçimine yönelik olmak üzere DAÜ'de, eğitim görevl-ileri, memurlar, işçiler ve öğrencilerin katılımıyla eğilim yoklaması yapılmıştır. Davacı sözkonusu eğilim yoklamasında %70'e yakın oy almıştır. Yoklama sonucunu nazara alan senato, Davacının Rektör olarak atanmasını Vakıf Yöneticiler Kurulu'na (Bundan son-ra sadece VYK olarak anılacaktır) önermiştir. 16.5.2008'de Davacı, VYK tarafından Rektör olarak atanmıştır, 10.9.2009 tarihinde de yine VYK tarafından görevden alınmıştır. Görevden alınma kararı, 7.9.2009 tarihinde olağanüstü olarak toplanan senatonun öner-isi üzerine alınmıştır. Bunun üzerine Davacı, YİM 93/09 sayılı davayı ikâme etti. Davacının görevden alınmasından sonra, VYK kararı uyarınca Prof.Dr.Ülker Vancı Osam, Rektör Vekili olarak görev yaptı. Bu sürede üniversitede eğilim yoklaması yapıldı ve yokl-ama sonucu da nazara alınarak, 15.10.2009 tarihinde İlgili Şahıs Abdullah Öztoprak, VYK tarafından Rektör olarak atandı. Bunun üzerine Davacı, YİM 104/09 sayılı davayı ikâme etti.

Davacı, 93/09 sayılı davada aşağıdaki şekilde talepte bulundu:
"A- Davalı-lar tarafından ve/veya Davalı No 2 tarafından
alınıp 10.9.2009 sayılı yazı ile davacıya bildirilen ve Davacının Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü görevine son verilmesini öngören 08-09/27(a)-1 sayılı kararın etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve her-hangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,

B- Davalılar tarafından ve/veya Davalı No:2 tarafından alınıp 10.9.2009 sayılı yazı ile davacıya bildirilen ve Prof.Dr.Ülker Vancı Osam'ın Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Veki-li olarak görevlendirilmesini öngören 08-09/27(a)-2 sayılı kararın etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,

C- Davalılar tarafından ve/veya Davalı No 3 ve/veya Davalı No:3 bünyesind-eki Üniversite Senatosu tarafından 7.9.2009 tarihinde alınan ve Davacının
Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü görevinden alınmasının Vakıf Yöneticiler Kurulu'na önerilmesini öngören kararın etkisiz ve hükümsüz ve/veya yok hükmünde olduğuna ve he-rhangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,
D- Bu dava masrafları."

104/09 sayılı davada ise Davacı aşağıdaki şekilde talepte bulunmuştur:
"A- Davalılar tarafından ve/veya Davalı No:2 tarafından
alınıp 10.9.-2009 sayılı yazı ile davacıya bildirilen ve Davacının Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü görevine son verilmesini öngören 08-09/27(a)-1 sayılı kararın etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hü-kmü,

B- Davalılar tarafından ve/veya Davalı No:2 tarafından alınıp 10.9.2009 sayılı yazı ile davacıya bildirilen ve Prof.Dr.Ülker Vancı Osam'ın üniversiteyi en kısa sürede rektör seçimine götürmek kaydı ile Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Vekili ol-arak görevlendirilmesini öngören 08-09/27(a)-2 sayılı kararın etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,

C- Davalılar tarafından ve/veya Davalı No:3 ve/veya Davalı No:3 bünyesindeki Ün-iversite Senatosu tarafından 7.9.2009 tarihinde alınan ve Davacının
Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü görevinden alınmasının Vakıf Yöneticiler Kurulu'na önerilmesini öngören kararın etkisiz ve hükümsüz ve/veya yok hükmünde olduğuna ve herhangi- bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,

D- Davalılar tarafından 15.10.2009 tarihinde alınan ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof.Dr.Abdullah Öztoprak'ın atanmasını öngören kararın etkisiz ve hükümsüz olduğuna -ve herhangi
bir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya hükmü,

E- Bu dava masrafları."


Davalılar, her iki davada da müdafaa takriri sunmuşlar ve Davacının iddialarını reddetmişlerdir.

Davalar birleştirilerek dinlenm-iştir. Taraflar, duruşma amacı ile toplam 174 adet emare sunmuşlardır.

Davacı, davasını ispat için kendisi şahadet vermiş, başka bir tanık çağırmamıştır. Davalılar ise müdafaa amacıyla toplam
10 tanık dinletmişlerdir.

Davacının her iki talep takrirind-e, Hukuki Esaslar başlığı altında ileri sürdüğü iddialar, tamamı ile birbirinin aynıdır. Dolayısıyla bahse konu iddiaların incelenmesinden doğacak sonuç, her iki dava açısından geçerli olacaktır.

Davacı, Hukuki Esaslar bölümünde, Davalı No 2'nin kararını-n yok hükmünde olduğunu, yetki gaspı neticesinde alındığını, Davacıya savunma hakkı verilmediğini, kararın gerekçeden yoksun olduğunu, karar alınırken yasal prosedürün takip edilmediğini, eğilim yoklamasının ve teamüllerin kaale alınmadığını, senatonun usu-lsüz ve yasaya aykırı olarak toplandığını, aldığı kararın yasal ve geçerli olmadığını, senatonun gündeminde olmadığı bir konuda karar ürettiğini, Davacıyı dinlemeden, ona söz hakkı vermeden karar aldığını,
bu kararın şekil ve usul yönünden sakat olduğunu,- senatonun rektörün belirlediği tarihte değil de keyfi olarak belirlediği tarihte toplandığını, senatonun Rektör olmadan toplantı yapma hakkı olmadığını, VYK'nın usul ve şekil yönünden sakat ve yok hükmünde olan kararı, kendi kararına gerekçe yapmak sureti-yle geçersiz ve/veya hükümsüz bir karar verdiğini iddia etmiştir.

Senatonun toplanması, yasanın 14. maddesinde düzenlenmektedir. Madde 14(2)'ye göre senato, yılda en az 4 defa Rektörün gerekli gördüğü hallerde toplanır. Yasanın 14(3) maddesine göre, sena-to üyelerinin üçte birinin imzalı dileği halinde de olağanüstü olarak senato toplantıya çağrılabilir. Bu halde de senatoyu toplantıya çağıracak olan Rektördür. Rektör, yasanın 14(2) maddesi uyarınca, kendi takdirini kullanarak ve yasanın, yılda en az 4 def-a toplanacak, düzenlemesini gerçekleştirmek için, gerekli gördüğünde, senatoyu toplantıya çağırır. İkinci halde, ki bu hususu yukarıda da belirttiğim gibi yasanın 14(3) maddesi düzenlemektedir, Rektör senato üyelerinin 1/3'ünün dileğini yerine getirmek ama-cıyla senatoyu toplantıya çağırır. Madde 14'ün düzenlemesine göre senato Rektörün çağrısı olmadığı takdirde, olağanüstü de olsa kendiliğinden toplanamaz.

Rektörün gaybubetinde veya herhangi bir nedenle iş göremez hale gelmesi veya kasıtlı olarak senatoy-u toplamama eğiliminde olması halinde durum ne olacaktır?

Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına göre Rektörün görevlendireceği bir Rektör yardımcısı Rektöre vekâlet eder. Böyle bir durumda senatoyu toplantıya çağırma yetkisi Rektör yardımcısındadır. Bu dü-zenlemeye rağmen Rektör, yardımcısını da görevlendirmiyorsa, açıkcası gerekçesiz, sebepsiz veya yetkisini sui istimal ederek senatoyu toplantıya çağırmıyorsa durum ne olacaktır? Hiçbir kimse yasanın verdiği hak ve yetkiyi kötü amaçla veya makul bir gerekçe-si olmadan kamu hizmetinin aksamasına sebep olacak şekilde kullanamaz. Bu doğal adalete aykırıdır. Yasa düzenlememiş olmakla birlikte kamu yararı gerekli kılıyorsa senato kendiliğinden toplanabilmelidir. Aksi takdirde senato ilânihaye toplanamaz. Nitekim, -bu meselede senato üyeleri Rektörün bilinçli olarak gününde toplantı çağrısı yapmadığı iddiası ile, gündemi Rektörlüğün bir yıllık icraatlarının değerlendirilmesi olan, ancak, Rektörün görevden alınmasının önerilmesi kararı çıkmasına neden olan, toplantıy-ı gerçekleştirmişlerdir. Bu iddianın geçerli olup olmadığı ileride incelenecektir.

Yasanın 12(2) maddesine göre Rektör, senatonun önerisi ile VYK tarafından atanır. Aynı maddenin 6.fıkrasına göre Rektör atama usulüne uygun olarak yazılı gerekçe gösterme-k koşuluyla VYK tarafından görevden alınır.

Huzurumdaki meselede görünüş olarak yasanın gerekleri yerine getirilmiştir. Ancak; idari kararın unsurları bakımından ortada geçerli bir idari karar var mıdır?

Davacının, görevden alınmasını öneren üniversite- senatosunun kararı, hazırlık işlemi mahiyetindedir. Davacının görevine son veren VYK kararıdır. Bu hüküm maksatları bakımından, öncelikle VYK kararının incelenmesinin uygun olacağı kanaatindeyim. Konu karar aynen şöyledir:

Karar No- "Vakıf Yöneticile-r Kurulu, Senato'nun Ek 1'de
08-09/27(a)-1 yer alan 07.09.2009 tarihli yazılı gerekçeli önerisi üzerine, söz konusu öneriye dayanaklık eden ve Vakıf Yöneticiler Kurulu tarafından da benimsenen gerekçelere istinaden ve ayrıca ilgili mevzuatın Rektöre yük-lediği görev ve sorumlulukların ve Yasa icaplarının yerine getirilmediğini de dikkate alarak, Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Kuruluş Yasası'nın 12. maddesinin 6.fıkrası uyarınca, Sn.Prof.Dr.Ufuk TANERİ'nin 10.09.2009 tarihi itibarı -ile Rektörlük görevinin sonlandırılmasına,
(EK 1)
oybirliğiyle...

Karar No-
08-09/27(a)-2 Üniversitemizi en kısa sürede Rektör seçimine
götürmek kaydı ile, Eğitim Fakültesi Öğretim
Üyesi Sn.Pr-of.Dr.Ülker Vancı OSAM'ın 11.09.2009 tarihi itibarı ile vekaleten Rektör atanmasına,
oybirliğiyle...

karar verilir."

Görüldüğü gibi VYK kararı, iki ana başlıkta kümelenen gerekçelere dayanmaktadır. Bunlar:

Senatonun kararı-nda belirtilen gerekçeler
Karardaki ifadesi ile ".........ilgili mevzuatın rektöre yüklediği görev ve sorumlulukların ve yasa icaplarının yerine getirilmediği" dir.

Bilindiği gibi idari karar veya işlemler, yetki, mevzu, şekil ve usul(biçim), sebep (neden-), maksat (amaç) yönünden incelenir. Sözkonusu kararın mevzu ve yetki yönünden bir sakatlık taşıdığı kanaatinde değilim.

Kararın şekil ve usul yönünden incelenmesine gelince, kurul toplantılarında, toplantı ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik bir şekil- öngörmemiş olsa bile toplantıda müzakere yapılıp zabıt tutulması esastır. Kaldı ki VYK, Çalışma Esasları ve Sekreteryasının Kuruluş Tüzüğü, başkanın görevlerini belirten 5. maddesinde, 3. fıkrada "toplantılarda tutulan zabıtlarla alınan kararların yürürlü-k kazanmaları bakımından ilgililere gerekli duyuruda bulunmak" demek suretiyle zabıt tutulacağını öngörmektedir. Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserinde, 3.bası cilt 1 sayfa 308'de "....kararı verecek meclisin veya heye-tin toplanmasına, ekseriyetine, idaresinde ve kararın alınmasında takip edilecek usule, müzakerenin zaptına yani müzakere zabıtnamelerine, kararı yani iradeyi tesbit eden vesikaya taallûk eden kaideler de şekil unsuruna girer. Bunlardaki bozukluk şekil uns-urunun sakatlığı neticesini doğurur." demek suretiyle zabıtlardaki eksiklik veya bozukluğun şekil unsuru bakımından sakatlık doğurduğunu kabul etmektedir. Prof.Dr.Şeref Gözübüyük ve Prof.Dr. Turgut Tan İdare Hukuku (genel esaslar) 1.cildinde sayfa 476 para-graf 565'de şöyle demektedirler:

"565.-Kurul kararları. Kurul olarak alınması gereken kararların, kurulun usulüne uygun olarak toplanıp, müzakere edip oylama ile karara ulaşması suretiyle alınması gerekmektedir. ........................."


Kurul h-alinde alınan kararlarda, kararın alındığı toplantının tutanaklarının Mahkemeye ibrazı gerekir. Ne yazık ki ilgili toplantının zabıtları Mahkemeye sunulmuş değildir. Bunun böyle olması yanında bu konuda Mahkemeye tanık da celp edilmiş değildir. Oylama esna-sında Kurul üyelerinin karar leyhine mi, aleyhine mi oy kullandıkları, kaç tane leyhte,
kaç tane aleyhte oy olduğu, karar leyhine ve aleyhine ileri sürülen görüşler nelerdir, oylama yapıldı mı, toplantı ile ilgili yukarıda zikredilen tüzüğün gerekleri yeri-ne getirildi mi? Bu hususlar bu Mahkeme için meçhuldur. Ayrıyeten, toplantıda takip edilen usül de zabıtlardan görülmelidir.
Bu husus da bu Mahkeme için meçhuldur.

VYK kararında, üniversite senatosunun kararındaki gerekçeleri aynen benimsediğini belirtme-ktedir. Senato kararının gerekçeleri emare 3'te görülmektedir. Senato kararı ve gerekçeler aynen aşağıdaki gibidir:

"Senatomuz Senato üyelerinin 1/3'ünden fazla üyesinin
(31 üye)yazılı talebi üzerine "Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversites-i Kuruluş Yasası (bundan sonra Kuruluş Yasası olarak anılacaktır)" 14(3) fıkrası kapsamında 7 Eylül 2009 tarihinde saat 14.30'da Senato Salonunda olağanüstü olarak toplanmıştır. Yarım saat beklendikten sonra Rektör ve yardımcılarının gelmemesi üzerine Sena-to teamüle uygun olarak en yaşlı ve en kıdemli üye olan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Esin Konanç'ın toplantıya başkanlık etmesine karar vermiştir. Sekreterya görevini yapmak üzere de Y.Doç.Dr.Ali Sıtkı Ağazade ve Öğr.Gör.Cantaş Özerek'i görevlendirmişt-ir.

Senatomuz Rektör Prof.Dr.Ufuk Taneri'nin mevzuatımızca belirlenmiş olan görev ve sorumluluklarını yerine getirip getiremediği hususunu değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda aşağıdaki saptamalarda bulunulmuştur:

Rektör Prof.Dr.Ufuk Taneri;-

Kuruluş Yasası'nın 13.maddesinin 1.fıkrasında belirtilmiş olan Üniversitenin "bir bütün olarak kuruluş ve çalışma amaçlarını gerçekleştirmek için yönetme yetkisini" kullanmakta yetersiz kalmıştır. Çünkü,

Görev yapmış olduğu süre zarfında, koordinasyon g-örevini yerine getirememiş, ilgili kişi ve organlarla uygun içinde çalışamamış, ekip çalışması yapamamıştır.

Akademik birimlerin yasayla yetkili kılınan organlarını devreden çıkararak şahsen veya yasanın yetki vermediği öğretim elemanları ile kararlar alm-ış ve uygulamaya koymuştur.

Kendisinden randevu talep eden fakülte dekanlarına ve akademik birim yöneticilerine aylarca randevu vermemiştir. Bu nedenle de, Üniversitedeki iş akışı önemli ölçüde aksamış, sorunlar birikerek ilgili akademik birimleri çalışam-az hale getirmiştir.

Akademik birimlerce kendisine gönderilen resmi yazışmaların önemli bir kısmına aylarca hiçbir yanıt vermemiş ve ortaya çıkan belirsizlikler nedeniyle birimlerin ilgili sorunları çözümsüz kalmıştır. Sözü edilen bu sorun, akademik birim- yöneticilerini görev yapamaz ve yetkilerini kullanamaz hale getirmiştir.

Kuruluş Yasası gereği başkanı olduğu Üniversite Senatosu ve Üniversite Yönetim Kurulu'nu etkin bir biçimde çalıştırmamış, bu kurullara zaman zaman başkanlık etmemiş ya da kendince d-aha önemli saydığı farklı gündemleri nedeniyle toplantıları terk etmiştir. Üniversitenin akademik ve idari konularının tartışılıp karara bağlandığı bu kurulların çalışmaz hale gelmesi, üniversiteyi işlemez hale getirmiştir. Bu bağlamda:

Senato'nun ayda bi-r kez toplanma teamülüne, gündeminde çok önemli maddeler beklemesine ve akademik birim yöneticilerinin ısrarlı taleplerine rağmen Haziran 2009'dan bu yana Senato'yu toplamamıştır. İlgili süreçleri işletmeyerek Senatoyu, en önemli görevleri arasında bulunan- müfredatların düzenlenmesi görevini yapamaz hale getirmiştir. Bu nedenle de Fakülte ve Yüksek Okulların aylar önce göndermiş oldukları müfredat değişiklik önerileri görüşülememiş ve karara bağlanamamıştır. Bunun sonucu olarak birçok bölümün müfredat değiş-iklikleri gerçekleştirilememiş; Mühendislik Fakültesinde ABET akreditasyon sürecinin bir parçası olarak önerilen ve 2009-2010 akademik yılı içinde uygulamaya geçilmesi gereken program değişiklikleri yapılamadığı için, Fakülte için çok önemli olan bu süreci-n bir yıl gecikmesine neden olmuştur. YÖK'ün Eğitim Fakültesi'nin programlarıyla ilgili koşul olarak koymuş bulunduğu müfredat değişiklikleri de ilgili Fakülte Dekanlığı'nın ısrarlı taleplerine rağmen yapılmayarak hayata geçirilememiştir.

2009-2010 akadem-ik yılı bütçe takvimi 1 Eylül 2009 tarihinde başlamış olmasına rağmen, Üniversite bütçesi halen Üniversite Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak Vakıf Yöneticiler Kurulu'na sunulur hale getirilmemiştir.

Üniversite'nin en önemli sorunlarından biri olan mal-i konular, bu konuyla ilgili kurul olan Üniversite Yönetim Kurulu'nun gündemine bir kere bile getirilmemiş ve sorunların giderilmesi için öneriler oluşturulmamıştır.

Başkanı olduğu kurulları kurallara ve teamüle uygun şekilde yönetmediği için zaman zaman -bu kurullara yakışmayan tartışmalara zemin hazırlamıştır.


3. 2008-2009 Akademik Yılı bütçesinden Üniversite tanıtımı amaçlarıyla 1,5 milyon TL civarında harcama yapılmış olmasına rağmen, Türkiye, KKTC ve 3.ülkelerden gelen yeni öğrenci sayısında Üni-versite tarihinde görülmemiş sayıda ciddi bir azalma görülmüştür. Bu yılki ÖSS sonuçlarına göre yapılan yerleştirmelerde, DAÜ'ye yerleşen öğrenci sayısında geçen yıla oranla %56'lık bir düşüş yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak da, DAÜ'nün KKTC'deki lider kon-umu sorgulanır hale gelmiştir. Öğrenci sayısındaki vahim düşüş ortadayken, Üniversitenin yetkili kurullarını toplamamış ve muhtemel çözüm yolları ile ilgili ciddi bir öneri hazırlamamıştır.

Üniversitemiz hakkında basında gerçeğe aykırı
- küçültücü yayın yapan DAÜ görevlileri
hakkında soruşturma açmamış veya açtırmamış,
böylelikle Üniversitemizin itibarının
zedelenmesine seyirci kalmıştır.


Zaman zaman akademik özgürlüklere müdah-ale
edici davranışlarda bulunmuştur.

Yukarıda sıralanan gerekçelerden ötürü, Kuruluş Yasası'nın 12. maddesinin 6.fıkrası doğrultusunda, Rektör Prof.Dr.Ufuk Taneri'nin görevden alınmasının Vakıf Yöneticiler Kurulu'na önerilmesine topla-ntıya katılan 45 üyenin yapılan gizli oylamada 37'sinin olumlu oyu ile (2 üye boş, 6 üye de hayır oyu vermiştir) karar verildi."

Görüldüğü gibi gerekçeler, tümü ile Davacıyı itham edici ifadeler içermektedir.

Yapılan işlem disiplin işlemi olmamakla birl-ikte, kişi açısından itham edici içerik taşıyorsa kişinin müdafaasını almadan veya ona söz hakkı vermeden, onun hakkında karar almak da usulsüzlüktür. Bu konuda Şeref Gözübüyük ve Turgut Tan'ın yukarıda zikredilen eserinde sayfa 470 Paragraf 558'de şöyle- denmektedir:
"Mevzuattaki bu yetersizliğe karşın yargı organları özellikle kişilerin hak ve özgürlüklerini ilgilendiren, yaptırım niteliğindeki idari işlemlerin yapılmasında ilgilinin savunmasının alınması gerektiği yönünde kararlar vermişlerdir. Danıştay-'ın yakın tarihlerde verdiği kararlar savunma hakkının tanınması yönünde kararlılığını göstermektedir."


Usulsüzlük olması yanında, toplantıya katılanlar muhatabın savunmasını veya iddialarını bilmedikleri için kararlarına sebep teşkil eden olguları -ve iddiaları yeterince ve sağlıklı bir şekilde değerlendirememiş olacakları cihetle, aldıkları karar bir yerde sebep yönünden de sakatlanmış olacaktır.

Yüksek İdare Mahkememiz de, kararlarında savunma hakkının gerekliliğini vurgulamıştır. Bu konuda gör Y-İM 65/86(D.36/87),
YİM 141/85 (D.12/87),YİM 119/03 (D.20/10).

Yukarıda usul ve şekle ilişkin olarak belirtilen noktalar haricinde zabıtların içeriğinden, kararın gerekçesinin görülmesi gerekir. Bu konuda YİM 53/1999 (D.18/00) sayılı davada şunlar yer alma-ktadır: "Belediye Meclis tutanaklarına bakarak, bu tutanaklardan konu kararın gerekçesi saptanabilir-se, kararın içeriğinde görülmese dahi, kararın gerekçeli olduğu kabul edilir ve karar, gerekçeden yoksundur diyerek hükümsüz kılınmaz". Keza aynı kararda Y-üksek İdare Mahkemesi, "kararın içeriğinde bir gerekçe olmadığı gibi, Girne Belediye Meclisinin ilgili tutanaklarında da bir gerekçe görülmemekte-dir" diyerek bunun karar açısından bir sakatlık olduğunu belirtmiştir. Ayrıca bu hususla ilgili Zaim Necatigil- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku isimli eserinde sayfa 118'de şöyle demektedir:
".................................................
Yukarıda belirtildiği gibi, özellikle kolektif yönetsel organlarca alınan kararların yeterince des-teklenebilmesi için toplantı tutanakları ile kararın anında yazılıp, gerektiğinde yargı organına ibraz edilmek üzere hazır bulundurulması en uygun yoldur. Aynı zamanda ilgili toplantıya kimlerin katıldığı ve yeter sayının bulunup bulunmadığı tutanaklarda g-örülmelidir."

Toplantı tutanaklarının mevcut olmaması bir eksikliktir. Bu eksiklik, yukarıda belirtilen aykırılıkları doğurması yanında kararın sağlıklı bir şekilde denetlenmesine engeldir. Yukarıda belirttiklerim ışığında 10.9.2009 tarih ve 08-09/2-7(a)--1 sayılı VYK kararının hükümsüz ve etkisiz olduğu açıktır.

Bu davanın kararını, bu safhada sonlandırmak mümkündür ancak bu hareket kararın muhataplarını "senatonun kararı geçerli bir karardır" kanısına vardırabilir. Bu nedenle senato kararını da inceleme-k gerekir.

Senatonun kararı yukarıda da belirttiğim gibi bir hazırlık işlemi mahiyetindedir. Bilindiği gibi hazırlık işlemleri tek başına dava edilemezler, esas kararla birlikte dava konusu yapılırlar ve Mahkemece denetlenirler.

Senato üyelerinin olağa-nüstü toplantı talebi Rektöre ulaşınca, Rektör yetkisi dahilinde olan toplantı tarihini saptamış, bu cümleden olarak toplantı gününü 30.9.2009 olarak belirlemiştir. Olağanüstü toplantı talebinde bulunan senatörler, toplantının 7.9.2009 tarihinde yapılmasın-ı talep etmişlerdir. Davacı bu talebi, 2.9.2009 tarihinde almış ve kendisine göre 4 gün içinde gündem maddesinin hazırlanmasının mümkün olmaması nedeni ile 4.9.2009 tarihinde senatörlere yazı yazarak toplantının 30.9.2009 tarihinde yapılacağını bildirmişti-r. (Gör:Emare 5)

Davalılar, bilâhare Davacının toplantı tarihini farklı gündemle 10.9.2009 tarihine aldığını iddia etmektedirler. Davacı ise 10.9.2009 tarihli toplantının 30.9.2009 tarihli toplantı ile ilgisi olmayan farklı gündemli bir toplantı olduğunu- iddia etmektedir.

Öncelikle toplantı tarihini belirlemeye yetkili makamı saptamak gerekir.
Yasa, senato üyelerinin en az 1/3'ünün olağanüstü toplantı talep edebileceklerini belirlerken, tarih saptama yetkileri olduğunu belirtmemektedir. Kanaatimce top-lantının tarihini toplantıya başkanlık edecek kişinin, yani Rektörün belirlemesi gerekir. Bu açıdan, yani toplantının tarihini saptama açısından bir usulsüzlük olduğu kanaatindeyim. Rektör, toplantı tarihini belirledikten sonra senato üyelerinin buna uymas-ı asıldır. Olağanüstü toplantı talep eden senatörler, toplantı tarihinden şikâyetçi idiler ise, toplantının tarihinin öne alınmasını talep etmelerinde bir engel yoktu. Kaldı ki farklı gündemle de olsa senato, Rektör tarafından 10.9.2009 tarihinde toplantıy-a çağrılmıştır. Söz konusu toplantıda, gündem dışı olarak, olağanüstü toplantı gündeminin, gündeme alınmasını talep etmekte de bir engel yoktu.

Bir an için müdafaa takririnde ileri sürüldüğü gibi Davacının tek adam zihniyeti ile hareket ettiği kabul edi-lirse, yukarıda da kanaat olarak ızhar ettiğim gibi Rektörün toplantı tarihini saptamaması ve toplantıda hazır olmaması halinde toplantı gerçekleştirilebilmelidir. Ancak bunun yapılabilmesi için toplantı tarih ve saatinin muhataba bildirilmesi ve muhatabın- davete icabet etmemesi gerekir. Toplantı saatinin Davacının bilgisine getirildiği hususunda taraflar arasında ihtilâf vardır. Davacı bu konudaki şahadetinde şunları söylemektedir:
"S:Yine davalıların bir iddiası, siz bu toplantının
Eylül'de olacağ-ına ilişkin kararınızı bildirdiniz senato
üyelerine?
C: Evet.
S: Ondan sonra size yanıt geldi mi senato üyelerinden?
İddiaları şudur ki size 7 Eylül 2009'da saat 9.38'de bu
toplantının 7 Eylül 2009'da saat 14.00'de bildirmi-şler.
E-mail atmışlar size. Siz böyle bir mail gördünüz mü?
C:Ben bu E-maili görmedim. Duymadım. 9.38'de aynı gün içerisinde E-mail gönderilecek, göre de bilirdim, görmedim.
S: Peki bu 7 Eylül 2009'da 9.38'de size gönderdikleri
E--mailin haricinde daha önceki bir tarihte yazışmalarda size bu toplantının 7 Eylül'de saat 14.00'de yapılacağı herhangi bir şekilde tebliğ edildi mi?
C: 14.30 yanılmıyorsam hayır. Saati vermediler, ben de üstelik 30 Eylül'de çağrımı yapmışım konu ile -ilgili.
S: Sizin 7 Eylül 2009 saat 14.00'de bu toplantının yapılacağından haberiniz var mıydı?
C: Hayır saatinden hiçbir şekilde haberim yoktu, bir evvelki mesajları 7 Eylül diyordu, benim de onlara yanıtım 30 Eylül olması. Bu böyle uluorta kon-uşulacak, iki günde konuşulacak bir konu da değildi. Ne kadar hazırlıklı olsanız, 7 Eylül haftasında biz mali işlerde, Lefkoşa'da Maliye Bakanlığı, T.C yardım heyeti çeşitli toplantılardayız. Uluorta hazırlanıp da benim senatörlerime verdiğim önem dolayısı-yle 30 Eylül bir, ikincisi de konuların henüz netleşmemesi dolayısıyle 30 Eylül'e verilmiştir."

Bu konuda Davacı istintak edilmiştir. İstintakında ise aşağıda belirtilenleri söylemiştir:
"S: Siz demiştiniz ki, 7 Eylül'de toplantının yapılacağını
b-iliyordum ama saatını hiç bilmedim, hiç bana
bildirmediler?
C: Evet.
S: Ben size diyorum ki, bildirdiler size 7 Eylül sabahı, toplantı öğleden sonra filan saatte olacak diye size bildirdiler?
C: Bildirmediler.
S: Bir bilgi iş-lem merkezi var mı üniversitenin?
C: Var.
S: Ben de size diyorum ki, o bilgi işlem merkezi, o
olağanüstü senato toplantısının hangi saatte
yapılacağını size bildirildiğini tespit etmiştir ve
Mahkemeye gelip şahadet verecekl-erdir?
C:Gelsinler. Bana bildirmesi elektroniktir diyorsunuz.
Benim onu görmüş olmam şart değildir. Ayni günün
içerisinde gelen mesajı 09.38'de göndermişler.
S: Ha...şimdi iş değişti.
C: İş değişmedi.
S: Biraz evvel bildi-rmedi dediniz, şimdi bildirmiş olabilirler ama ben görmedim mi diyorsunuz?
C: Daha önce söylediğim de budur. Görmedim dedim daha
önce de. 9.38'de gelen mesajı görmek zorunluluğum
yoktur. Dünya kadar işimiz vardır.
S: Ben diyorum k-i size; elektronik yoluyla size saatı
bildirilmiştir ve bu bildirme bilgi işlem merkezi
tarafından da tespit edilmiştir?
C:E...onlardır zaten duyuruları yapan. Elektronik
duyuruyu yapan merkezdir zaten. Bildirildi ama benim onu
- görmem zorunluluğum mu var 14.30'dan önce. Bildirildi
ama görmedim.
S: Niçin görmediniz?
C: Bizim işimiz çok yoğun Fuat Bey."
........................................

Elektronik posta ile gönderilen bir mesajın muhatab-ına gittiği kolaylıkla kanıtlanabilir. Nitekim bu meselede kanıtlanmıştır. Ancak muhatabın bu mesajla ilgili bilgi sahibi olması, onu okumasıyla mümkündür. Davacının konu mesajı okuduğu hususunda huzurumda kesin ve kati şahadet yoktur. Davacının mesajı oku-madığı hususunda kendi şahadeti vardır. Davacının bu konudaki şahadetine inandım.

Davacının konu ile ilgili huzurumdaki şahadeti ışığında 7.9.2009 tarihinde yapılacak olan olağanüstü toplantının saatini bilmediği hususunda bulgu yaparım. Bu bulgum ışığın-da Davacının 7.9.2009 tarihli toplantıya bilerek ve kasıtlı olarak veya toplantının yapılmasını önlemek amacıyla katılmadığı hususundaki iddiaya itibar etmem.

Yukarıda belirtilenler ışığında senatonun toplantı tarihinin senatörlerce saptanması ve akabin-de toplanması yasal değildir.

Bir an için yukarıdaki bulgularımın hatalı olduğunu ve toplantının gerçekleştirilmesinin yasal olduğunu kabul edersem toplantıda takip edilen usulün yasal olup olmadığını incelemek gerekir.

Kurul toplantılarında, müzakere- yapılması ve zabıtların tutulmasının şekil şartı olduğunu yukarıda belirtmiştim. VYK kararı için O safhada söylediklerim senato toplantısı için de geçerlidir.

Toplantıya katılan ve bu konuda Mahkeme huzurunda şahadet veren üç senatör, Davacı Avukatı ta-rafından sorgulanmışlardır. Sorgulamadan, toplantıda müzakere yapıldığı ve zabıt tutulduğu iddia edilmekle birlikte zabıtların mevcut olmadığı sonucu çıkmıştır.

Şekle ve usule aykırılık dışında, VYK kararı için belirttiğim sebeple ilgili görüşlerim ile -gerekçelerin zabıtlarda görülmesi gerektiği şeklindeki görüşlerim senato kararı için de geçerlidir.

Yinelemek gerekirse, zabıt tutulmaması, şekle aykırılık teşkil eder, zabıtların mevcut olmaması da bir eksikliktir. Bu eksiklik, kararın sağlıklı bir şek-ilde denetlenmesine bir engeldir. Bahse konu usulsüzlük ve eksiklik, senato kararını hükümsüz ve etkisiz kılmaktadır. Bu bakımdan senato kararı da şekil ve usül yönünden sakattır.

Bir idari kararın herhangi bir unsurundaki sakatlık, kararın geçersiz ve -hükümsüz olduğu sonucuna varmak için yeterli olmakla birlikte müdafaa takririnde belirtilenleri ve müdafaanın takip ettiği usulü nazara alınca, bu davada gerekçelerle ilgili aşağıdaki argümanları da serdetmeyi uygun gördüm.

Bir idari kararın gerekçesi o -kararın sebebidir. Yani idareyi karar almaya sevk eden amil veya amillerdir.

Bir kararın gerekçesi açık olmalı ve yargı denetimini kolaylaştıracak şekilde hangi olgulara dayandığı belirtilmelidir. Bu konuda (Gör:YİM 133/84 (D.14/86)) ayrıca Zaim Necatig-il Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku isimli eserinde sayfa 117'de şöyle demektedir:

"Bir yönetsel kararın gerekçeleri açık olmalı ve yargı denetimini kolaylaştıracak şekilde hangi olgulara dayandığı belirtilmelidir. Kararı alan o-rganın düşünce tarzı ile esasa ilişkin olgulara olan yaklaşımı kararında gözükmelidir."

Gerekçe karardan önceki zamanda yani ona tekaddüm eden zamandaki vakıa veya vakıalar olduğu için kararda görülmeli en azından gerekçelerin o kararı almak için yeterli -olduğu görülebilmelidir. Bu arada kanun idari karar için gerekçe gösterilmesini öngörüyorsa ki huzurumdaki meselede durum böyledir, gösterilen gerekçenin idari karara unsur teşkil edecek mahiyette kuvvet ve yeterlilikte olması gerekir. Bu bakımdan sırf ger-ekçe göstermiş olmak için gösterilen gerekçe, idari kararı sakatlar. Ayrıca yasanın sebep gösterme mecburiyeti yüklediği hallerde idarenin gösterdiği sebep denetlenirken, Mahkeme bunun kanunun ruhuna göre idari karara sebep teşkil edip edemeyeceğini de tak-dir eder. Bu konuda Ord.Prof.Sıddık Sami Onar, yukarıda zikrettiğim eserinin 1.cildi sayfa 296'da şöyle demektedir: " Görülüyor ki Fransız Devlet Şûrası, sebep gösterilmesi gereken hallerde sebebin mevcudiyetini aramakla iktifa etmemekte hukuk kaidesinin r-uhuna göre bu sebebin istenilen hukukî hükmü doğuracak mahiyet ve kuvvette olup olmadığını da tetkik etmektedir.

Türk Danıştayının içtihatları da bu merkezdedir: Bilhassa memurların tahvili, bakanlık emrine alınması, re'sen emekliye sevki hakkındaki tasar-ruflarda kanunun gösterilmesini emrettiği lüzumun gösterilip gösterilmediğini veya bu lüzuma esas olarak gösterilen vakıanın başka bir hukukî hükmü olup olmadığını veyahut bu vakıanın mevcut bulunup bulunmadığını tetkik etmekle iktifa etmiyerek bu vakıanın- kanunun ruhuna göre tasarrufa sebep sayılıp sayılmıyacağını da takdir etmiş
ve gösterilen vakıaları bu mahiyette görmediği takdirde tasarrufu sebep unsurundaki noksanlıktan dolayı iptal eylemiştir."

Kararda görülen gerekçe, icabı halinde emarelerle ve -şahadetle desteklenecektir. Bu bağlamda karardan önce mevcut olmayan bir olgu veya gerekçe ile ilgili emare ve şahadet ibraz edilemez. Emare ve şahadetten gerekçe istihraç edilmez. Ancak mevcut olan gerekçe eğer olgusal ise şahadet ve emare ile desteklenir-.

Davalılar, yukarıda belirtilen yöntemi uygulamamış, senato kararında gösterilen ve çok büyük çoğunluğu soyut olan gerekçeleri müdafaa takririndeki iddialar ile somutlaştırmaya çalışmışlardır. Ayrıca, gerekçelerde hiç belirtilmeyen vakıalar ile senato- kararından sonra ortaya çıkan "lojmanı boşaltmama" olgusunu da müdafaa takririne dahil etmişlerdir ve bu konularda şahadet sunmuşlardır. Bu, bir İdare Hukuku davasında kabul edilebilir bir yöntem değildir.

Netice olarak, yukarıda belirtilenler ışığında -93/09 sayılı davada VYK'nın 10.9.2009 tarih ve 08-09/27(a)-1 sayılı kararı ile Doğu Akdeniz Üniversitesi senatosunun 7.9.2009 tarihli kararının hükümsüz ve etkisiz olduğu, herhangi bir sonuç doğuramayacağı hususunda hüküm ve emir veririm.

VYK'nın 10.9-.2009 tarih ve 08-09/27(a)-2 sayılı kararı
da VYK'nın 10.9.2009 tarih ve 08-09/27(a)-1 sayılı kararının uygulanmasına yönelik ve o amaçla alındığı ve ilerde teferruatlı bir şekilde izahı yapılacak olan idari kararların geçmişe yürürlü etki meydana getirme-leri sonucu, sebebi ortadan kalktığı için o kararın da hükümsüz ve etkisiz olduğu ve herhangi bir sonuç doğuramayacağı hususunda hüküm ve emir veririm.

Davacının görevden alınmasını öngören VYK'nın 10.9.2009 tarih ve 08-09/27(a)-1 sayılı kararının geçers-iz ve hükümsüz kılınmasına ilişkin yukarıdaki kararın geriye dönük etki meydana getireceği açıktır. Bu konuda Ord.Prof.Sıddık Sami Onar İdare Hukukunun Umumi Esasları adlı eserinin 3.cilt sayfa 1790 ve 1791'de şöyle demektedir:

"İptal dâvası, idarî tasar-rufun doğumunda unusurlarında bulunan sakatlıkları tesbit ve izhar ettiği ve kararın doğumundaki bu sakatlıklardan dolayı batıl olduğunu belirttiği için makabline şâmildir:
bir kaidesidir>> (Kararlar Mecmuası, sayı 3, sahife 46). Binaenaleyh iptal edilen karara istinat eden, onunla doğrudan doğruya alâkası bulunan tasarrufların da bu iptalden müteessir olması lâzımdır."


G-örüldüğü gibi, bir kararın hükümsüz ve etkisiz olduğu
sonucuna varılırsa bununla ilgili olan idari tasarruflar bu
karardan etkilenecektir. Bu konuya ilişkin olarak da
Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar ayni eserde sayfa 1794'de şöyle
demektedir:
"b) Makable- şümulün derecesi ve hükümleri: Fakat esas itibariyle, yukarıda söylediğimiz gibi iptal kararı iptal edilen karara istinat eden, onunla doğrudan doğruya alâkalı bulunan tasarruflara da şâmil olmakta ve bu suretle iptal hükmü, iptal edilen karara dayanan, o-nunla bağlı bir mahiyet arzeden tekmil tasarrufları ortadan kaldırmak suretiyle makabline şâmil olmaktadır.
Bu esas, iptal hükmünün yukarıda söylediğimiz umumî ve mutlak mahiyetiyle izah edilebilir: Meselâ bir memurun vazifesinden alınarak yeni bir memur-un yerine tayin edilmesi hâdisesinde yeni tayin tasarrufunun sebep unsurunun sakatlığı hakkında bir iptal dâvası açılmamış olsa bile vazifeden alınma kararının iptali hükmü yeni tayin kararının sebep unsuruna da tesir eder ve onu ortadan kaldırır; çünkü bi-rinci memurun vazifesinden ayrılmasına dair kararın iptal edilmesi ile bu memurun vazifesine devam etmesi lâzım geldiği, o makamın açılmadığı ve binaenaleyh bir tayin tasarrufunun sebebi tekevvün etmediği hakkında da bir kaziye-i muhkeme husule gelmiş olur-. Bu suretle iptal hakkındaki kaziye-i muhkemenin mutlak ve umumî mahiyeti iptal edilen hâdise ile alâkalı durumlara ve bu arada yeni tayin tasarrufunun sebep unsuruna da tesir etmiş ve onu da ortadan kaldırmış ve bu sebep unsurunun ortadan kalkması ile bu-na dayanan yeni tayin tasarrufu da ortadan kalkmış olur."

Ayni konuda Prof.Dr. Kemal Gözler'in İdare Hukuku
Dersleri isimli eserinin 8. baskısında sayfa 837'de şöyle
denmektedir:
"2.İptal Kararının Sonuçları.- İptal kararı dava konusu
iş-lemi yapıldığı andan itibaren ortadan kaldırır.Yani
iptal kararları geçmişe etkilidir. İptal kararıyla
birlikte işlem yapılmamış gibi eski durum geriye
gelir. İptal edilen işlem hiç yapılmamış sayılır."


Prof Dr.A.Şeref Gözübüyü-k de Yönetsel Yargı isimli
Eserinin 27.basısında sayfa 245 paragraf 283'de şöyle
demektedir:

"3.İptal Kararı Verilmesinin Sonuçları

283.- İşlem yönünden. İptal davasının konusu olan yönetsel işlem, Danıştay'ın iptal kararı vermesi üzerine, kesin olara-k ortadan kalkar. Bireysel bir işlemin iptali ile, bu işleme bağlı diğer işlemler
de, bu sakatlıktan etkilenir. Bunlar, hukuksal
dayanaklarından yoksun kalırlar."

Yrd.Doç.Dr.Ahmet Nohutçu da İdari Yargı isimli
eserinde, 1.baskı sayfa 16-4 ve 165'de şöyle demektedir:

"İptal kararları geriye yürüdükleri için, iptal edilen idari işlem kesin olarak ortadan kalkar ve başlangıçtan itibaren hiç tesis edilmemiş gibi doğurduğu tüm etki ve sonuçlarla birlikte hukuk âleminden silinir. Yani, iş-lemin yapılmasından önceki eski durum kendiliğinden geri gelir."


Verilen hüküm, geçmişe yürürlü olduğundan, İlgili
Şahsın 15.10.2009 tarih ve 09-10/3(a)-1 sayılı kararla VYK
tarafından Rektör atanması kararı da hükümsüz ve etkisiz
olacaktır.

Y-İM 104/09 sayılı davadaki A,B,C paragraflarındaki
talepler, 93/09 sayılı davadaki taleplerle ayni olduğu ve bu
taleplerle ilgili karar verildiği cihetle YİM 104/09 sayılı
davadaki A,B,C paragraflarındaki talepler ret ve iptal edilir.

Netice olarak 104/-09 sayılı davada da VYK'nın 15.10.2009 tarih ve 09-10/3(a)-1 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına ilişkin hüküm ve emir vermek gerekir.

Tekrarlamak gerekirse, Davacı davasında başarılı olduğu cihetle 93/09 -sayılı davada VYK'nın 10.9.2009 tarih ve
08-09/27(a)-1 sayılı ve yine VYK'nın 10.9.2009 tarih ve
08-09/27(a)-2 ile DAÜ senatosunun 7.9.2009 tarihli kararının hükümsüz ve etkisiz olduğu ve herhangi bir sonuç doğuramayacağı hususunda hüküm ve emir veririm.-

104/09 sayılı davada da VYK'nın 15.10.2009 tarih ve 09-10/3(a)-1 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğu ve herhangi bir sonuç doğuramayacağı hususunda hüküm ve emir veririm.
Bu davada talep takririnin A,B ve C paragraflarındaki talepler ret ve ipt-al edilir.
Meselenin kendine has olgularını dikkate alınca masraflarla ilgili herhangi bir emir vermeyi uygun görmedim.


Necmettin Bostancı
Yargıç


14 Temmuz, 2010
-



23






Full & Egal Universal Law Academy