Yüksek İdare Mahkemesi Numara 82/2013 Dava No 19/2015 Karar Tarihi 23.06.2015
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 82/2013 Dava No 19/2015 Karar Tarihi 23.06.2015
Numara: 82/2013
Dava No: 19/2015
Taraflar: University of North Cyprus Ltd. ile KKTC Bakanlar Kurulu ve diğerleri arasında
Konu: 75 günlük hak düşürücü süre - Üst makama müracaat halinde müracaat sonuçlanıncaya kadar hak düşürücü sürenin çalışmaması - Şirket ismleri - Şirket tescili.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 23.06.2015

-
D.19/2015 YİM:82/2013
Yüksek İdare Mahkemesinde.
Anayasanın 152.Maddesi Hakkında

Mahkeme Heyeti Narin F.Şefik, Mehmet Türker, Tanju Öncül.

Davacı:University of North Cyprus Ltd., Girne
İle
Davalı:1.KKTC Bakanlar Ku-rulu vasıtasıyla KKTC Başsavcılığı,
Lefkoşa
2.Ekonomi ve Enerji Bakanlığı vasıtasıyla KKTC
Başsavcılığı, Lefkoşa
3.Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesi
vasıtasıyla, KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa
A r a s ı n -d a.

Davacı namına:Avukat Oktay Feridun, Avukat Serhan Çinar ve
Avukat Mustafa Bülent Asena
Davalılar namına: Savcı Meryem Beşoğlu
İlgili Şahıs namına: Avukat Emel Serdaroğlu ve Avukat Umut
İnan.
.............
K A R A R

Narin Ferdi Şefik: Meslektaşım T-anju Öncül'ün kararını daha önce okuma fırsatım oldu. Kararda belirtilenler ve sonuç ile hemfikirim. Sadece 75 günlük hak düşürücü sürenin aşılmadığı sonucuna farklı gerekçe ile katılırım. Gerekçem şöyledir:

Bir üst makama verilen icrai idari bir kararın- gözden geçirilmesi (review) için müracaat edilmesi halinde veya gözden geçirme yetkisi verilen yeni kurulan idari nitelikli kurul veya organa gözden geçirme için müracaat yapılması halinde, kararın dava edilebilir, kesin idari bir karar olmasına rağmen, b-ir üst makama veya gözden geçirme ile görevlendirilmiş idari nitelikli kurula müracaat edilmesi ile, kararın kesin niteliğinin ortadan kalktığı ve gözden geçirme prosedürü hitam buluncaya kadar hak düşürücü sürenin çalışmayacağı, Mahkeme Başkanı Forsthoff -tarafından 3 RSCC 13'de yer alan Nicos Pelides v The Republic davasında sayfa 17'de yer almaktadır.

O davada konu, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın 146. maddesi idi. 146. madde ile KKTC Anayasası'nın 152. maddesi açısından hak düşürücü süre konusunda far-klı bir değerlendirme söz konusu değildir.

Kararda aynen şöyle denmiştir:
-"The Court takes this opportunity of stressing
that though Article 146 grants it exclusive
jurisdiction in administrative law matters
there is nothing in such Article to prevent
procedures for administrative review of
executive or administrative a-cts or decisions
from being provided for in a Law. Such review
may be either -

(a) by way of confirmation or completion
of the act or decision in question,
in which case no recourse is possible
to this Court until such con-firmation
or completion has taken place (e.g.
under section 17 of CAP 96); or

(b) by way of a review by higher authority
or by specially set-up organs or bodies
of an administrative nature, in which
case a pr-ovision for such a review will
not be a bar to a recourse before this
Court but once the procedure for such a
review has been set in motion by a person
concerned no recourse is possible to this
Court until the rev-iew has been completed."


(Mahkeme bu fırsatı kullanarak belirtmek ister
ki, 146. madde kendisine idari konulard-a
münhasır yetki vermesine rağmen bu madde de
idari kararları veya işlemleri tekrar tetkik
etmek için bir yasada bir prosedür belirlenme-
sini engelleyen bir unsur yoktur. Bu tetkik:
(a) ilgili karar veya işlemi- onaylar veya -
- tamamlar ise Mahkemeye müracaat ancak onay
veya tamamlama yerine gelinceye kadar mümkün
değildir.
(b ) Bu tetkik daha üst bir makam veya özellikle
tetkik için kurulan idari nitelikli bir organ
veya kurul tarafından y-apılırsa, böyle bir
durumda böyle bir gözden geçirme hakkı mahkemeye
müracaatı engellemez, ancak bu gözden geçirme
prosedürü kullanılmaya başlandığı takdirde,
mahkemeye müracaat yapılamaz, ta ki gözden
geçirme işlemi tamaml-ansın.)


Fasıl 113 madde 18 altında kurulan bir şirketin adının değiştirilmesi için verilen kararın, Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilmesi mümkün kılınmıştır. Bu açıkça, yukarıda atıfta bulunulan kararda ifade edildiği şekilde, Şirketler Mukayyidi ta-rafından verilen kararın daha yüksek bir makam tarafından gözden geçirilme hakkını içerir. Bakanlar Kuruluna yapılan müracaat, Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilmiş değildir. 10.5.2013 tarihli Emare No.72 ve 16.5.2013 tarihli Emare No.80 yazılarda, B-akanlar Kurulu tarafından bu yetkinin kullanılmayacağı açıkça bellidir. Bu durumda, gözden geçirme prosedürünün daha ileriye gitmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda gözden geçirilmesi istenen kararın bu safhadan sonra artık kesinleştiği kabul edilmeli ve h-ak düşürücü süre 10.5.2013 tarihinden itibaren hesaplanmalıdır.

Bu durumda, Davacının davasını ikame ettiği tarih itibarıyla, Anayasa'nın 152. maddesi altında 75 günlük hak düşürücü sürenin geçmediği kabul edilmelidir.





Mehmet Türker: 27/2/2013 tari-hinde, İlgili Şahsın kurucularının müracaatı üzerine, Girne Üniversitesi Ltd. ve University of Kyrenia Ltd.in isim yoklaması yapılarak, iki isimden birinin kullanılmasının Davalı No.3 tarafından uygun bulunması üzerine, davaya İlgili Şahıs olarak dahil edi-len University of Kyrenia Ltd., 1/3/2013 tarihinde Davalı No.3 nezdinde tüzel kişiliği haiz bir Ltd. Şirket olarak tescil edilmiştir. 16/4/2013 tarihinde ise İlgili Şahsın "Girne Üniversitesi" ismi için yaptığı isim yoklaması müracaatının, Davalı No.3 tara-fından İlgili Şahıs adına olmak koşulu ile uygun bulunması üzerine, 18/4/2013 tarihinde tescili yapılmıştır. Davacının bu isimlerle ilgili 5/4/2013 tarihli müracaatına yanıt olarak, bu isimlerin daha önce başkasına verilmiş olduğu nedeniyle Davacıya verile-meyeceği 12/4/2013 tarihli yazılar ile Davalı No.3 tarafından Davacıya bildirilmiştir. 1985 yılından beri faaliyet gösteren Girne Amerikan Üniversitesi, bu ismini, 1992 yılında ticari unvan olarak tescil ettirmiştir.

Davacı, 19/4/2013 tarihinde Avuka-tı vasıtası ile Bakanlar Kuruluna başvurarak, "University of Kyrenia Ltd. ve Girne Üniversitesi" isimlerinin Fasıl 113 madde 18 gereğince isim tescillerinin Bakanlar Kurulu tarafından iptal edilmesini veya başka isimle tescil edilmelerinin sağlanmasını tal-ep etmiştir. Davacı Avukatı, 2/5/2013 ve 3/5/2013 tarihlerinde Bakanlar Kuruluna yazılı başvuruda bulunarak, müracaatlarına olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı Avukatının 19/4/2013, 2/5/2013, 3/5/2013 tarihli bu yazıların-a ve Davacı Rektörünün yine aynı içerikli 19/4/2013 tarihli yazısına Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri tarafından 10/5/2013 tarihli Emare 72 ve Emare 74 yazılarla, "Konunun Bakanlar Kurulu gündemine alınabilmesi için Fasıl 113 Şirketler Yasası'nı yürütmekle -görevli olan Bakanlık tarafından uygun görülmesi halinde önerge ile Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmesi gerekmektedir" şeklinde cevap verilmiştir.

Davacı Avukatı, 15/5/2013 tarihinde Ekonomi ve Enerji Bakanlığına yazdığı Emare 79 yazı ile, dah-a önceki müracaatlarının Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmesini talep etmiştir. Ekonomi ve Enerji Bakanı, Davacı Avukatının
bu talebine karşılık 16/5/2013 tarihinde Davacı Avukatına Emare 80 yazıyı göndermiştir.

Emare 80 yazı ve/veya cevap aynen- şöyledir:

"KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
EKONOMİ VE ENERJİ BAKANLIĞI

Dosya No:EEB.0.00.130-13/677 16/5/2013

Sn.Av.Mustafa Bülent Asena
Saray Önü Sokak No:23
Hakkı Han Kat:2 Daire:3
L-efkoşa.

İlgi: 15/5/2013 tarihli yazınız.

Yakın Doğu Üniversitesinin, Girne Amerikan Üniversitesini
çağrıştıracak isim ve/veya ticari unvan tescillerinin
iptali veya değiştirilmesi yönündeki taleblerine
istinaden, Bakanlığımız t-arafından, konunun Bakanlar
Kuruluna iletilmesi üzerine, Bakanlar Kurulunda
yapılan değerlendirmede, ağırlıklı olarak konunun
gündeme alınmaması yönünde karar verilmiştir.

Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili kararını müteakiben,
ay-nı konunun yeniden Bakanlar Kurulunun gündemine
alınabilmesi için Başbakanlık tarafından talepte
bulunulması gerekmektedir.

Bakanlığımız tarafından bundan böyle Milli Eğitim ve
Kültür Bakanlığı tarafından verilecek yeni üniversite
- açılması izinleri ile söz konusu üniversitelerin
Bakanlığımıza bağlı Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik
Dairesi tarafından yapılacak isim ve/veya ticari
unvan tescillerinin Bakanlar Kurulunda birlikte
değerlendirildikten sonr-a sonuçlandırılmaları
sağlanacaktır.

Bilgilerinize saygılarımla rica ederim.


Sunat ATUN
Bakan"


Girne Amerikan Üniversitesi'nin Kurucu Rektörü, 16/5/2013 tarihinde Ba-şbakana Emare 81 yazıyı yazarak, Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili olumlu veya olumsuz bir yanıt vermesi gerektiğinden Kurulun bir karar almasını talep etmiştir. Davacı Avukatı, 18/6/2013 tarihinde Bakanlar Kuruluna Emare 85 yazıyı yazarak, 19/4/2013 tar-ihli dilekçenin karara bağlanmasını yeniden talep etmiş, Ekonomi ve Enerji Bakanına yazdığı 24/6/2013 tarihli yazı ile de başvurunun Bakanlar Kurulunun gündemine alınması talebini tekrarlamıştır.

Belirttiğim olgular üzerine Davacı, Davalılar aleyhi-ne
19/7/2013 tarihinde bu davayı ikame ederek;

"A- Davalı No:1'in, Davalılar No:2 ve No:3 tarafından
tescili onaylanan "UNIVERSITY OF KYRENIA LTD"
adının uygunsuz ve makul bir ad olmadığına ilişkin
karar üretmemesinin ve/v-eya karar üretmeyi ihmal
etmesinin ve/veya askıya almasının hata olduğuna
ilişkin ve/veya mezkur konuyu gündeme almaması
yönünde üretilen kararın hükümsüz ve/veya
etkisiz olduğuna dair bir Mahkeme hükmü ve/veya
- karar ve/veya emir;

B- Davalılar No:2 ve No:3'ün, "UNIVERSITY OF KYRENIA
LTD" adının 01/03/2013 tarihli onay belgesi
tahtında tescil edilmesine ve tüzel kişiliği
haiz bir şirket olarak kaydedilmesine ilişkin
ver-miş oldukları onay kararının hatalı ve/veya
hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna dair bir
Mahkeme hükmü ve/veya karar ve/veya emir;"

taleplerinde bulunmuştur.

Davacı, tescil ettirdiği Girne Amerikan Üniversitesi ismine benzer Un-iversity of Kyrenia Ltd. isminin Davalı No.3 tarafından bir başka kişiye tescil edilmesinin hatalı olduğunu, Davalı No.3'ün takdir hakkını hatalı kullanıp, keyfi hareket ettiğini, tescil kararının gerekçeden yoksun olduğunu, bu nedenle Davalı No.2 ve 3'ün -tescil ile ilgili onay kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesi gerektiğini iddia etmektedir.

Davacı keza, Davalı No.1 Bakanlar Kurulunun University of Kyrenia Ltd. adının uygunsuz ve makul bir ad olmadığına karar verilmesi ile ilgili b-aşvurusuna karşılık "konuyu gündeme almama" kararının, hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesini talep etmektedir.

Davalılar, Davalı No.3'ün tescil işlemini yaparken gerekli araştırmayı yaptığını, takdir hakkını doğru ve yasaya uygun kullandığın-ı, İlgili Şahsa tescil edilen isim ile Davacının tescil ettirdiği ismin farklı isimler olduğunu, İlgili Şahsın tescil edilen isminin istenmeyen ad olarak nitelendirilemeyeceğini, tescil işleminde Yasaya aykırılık ve sakatlık bulunmadığı gibi Davalıların, D-avacının dilekçelerine sözlü ve yazılı cevaplar verdiğini, herhangi bir ihmalleri bulunmadığını, Davacının doğrudan doğruya etkilenen meşru bir menfaati de bulunmadığı nedenleri ile Davacının davasının reddedilmesi gerektiğini ileri sürmektedirler.

- İlgili Şahıs tarafından dosyalanan Müdafaa Takririnde,
4 ön itiraz ileri sürülmüşse de bunlar 3 başlık altında toplanabilir:

Dava, 75 günlük hak düşürücü süre sona erdikten sonra
ikame edildiğinden ileri gidemez, iptal edilmesi gerekir.
2. Davacını-n bu davayı ikame etmek için meşru menfaati bulunmamaktadır.
3. Dava konusu karar veya işlemler farklı Davalılar tarafından alındığı nedeniyle, bu kararlar için ayrı ayrı
dava açılması gerektiğinden, davanın bu nedenle de iptal edilmesi gerekmektedir.-

İlgili Şahıs yine, Davalı No.3'ün takdir yetkisini doğru kullandığını, Davacının ismi ile İlgili Şahsın isminin karıştırılamayacağını, farklı olduklarını, İlgili Şahsın adının istenmeyen bir ad olarak nitelendirilemeyeceğini ileri sürerek, iptidai i-tirazları ve bu sebeplerle Davacının davasının reddini talep etmektedir.

İlgili Şahıs tarafından ileri sürülen ön itirazlardan, davanın 75 günlük dava açma süresi içinde açılmadığı, dava açma süresi sona erdiği nedeniyle davanın iptal edilmesi gere-ktiği ön itirazını, dava açma süresinin hak düşürücü bir süre olduğunu dikkate alarak, öncelikle incelemeyi gerekli gördüm.

İlgili Şahıs bu iptidai itirazı ile University of Kyrenia Ltd. isminin Davalı No.3'ün 1/3/2013'te aldığı bir kararla tescil ed-ildiğini, Davacının bu kararı 5/4/2013 tarihinde veya her halükârda en geç 19/4/2013'te öğrendiğini, davayı ise 19/7/2013'te açtığını, buna göre 75 günlük hak düşürücü sürenin dolduğunu, bu nedenle bu karara karşı açılan davanın ileri gidemeyeceğini ileri -sürmektedir.

Davacı ise, Davalı No.3'ün 1/3/2013 tarihli tescil kararının incelenmesi ve şirket veya ticari unvanların isim tescillerinin iptali veya başka isim altında tescili için hiyerarşik merci olan Bakanlar Kuruluna başvurduklarından
75 günlük -sürenin durduğunu ve sürenin hiyerarşik makamın verdiği karardan sonra işlemeye başladığını, 75 günlük sürenin dolmadığını iddia etmektedir.
İlgili Şahıs, Davacının 5/4/2013 tarihinde Davalı No.3'ün tescil kararını bildiğini ve bu bilgi ile 5/4/2013 t-arihinde Emare 35 yazı ile "Girne Üniversitesi" ve "University of Kyrenia" isimlerinin yoklaması için müracaat ettiğini iddia etmektedir. Olgular ve emarelerden anlaşılacağı üzere, Davacı, 5/4/2013 tarihinde, "Girne Üniversitesi" ve "University of Kyrenia"- isimleri için müracaat etmiş ve bu müracaatı 12/4/2013 tarihli yazılarla (Emare 34 ve 35) "ismin daha önce başkasına verilmiş olduğu veya mevcut bir isime benzerliğinden dolayı bu ismin size verilemeyeceği" gerekçesi ile reddedilmiştir. Ancak bu yazılard-a, University of
Kyrenia Ltd.in bir tüzel kişi olarak tescil edildiği belirtilmediğinden Davacının İlgili Şahsın bu isim altında tescil edildiğini öğrendiğini bu yazılardan saptamak olanağı yoktur. 5/4/2013 tarihli başvuruda ise, Davacının böyle bir bilgis-i olduğu görülmemektedir. Bu durumda, Davacının 5/4/2013 tarihinde veya 12/4/2013 tarihinde İlgili Şahsın
"University of Kyrenia" ismi ile tescil edildiğini öğrendiği söylenemez.

Davacı, Avukatı vasıtası ile 19/4/2013 tarihli yazı ile Davalı No.1 -Bakanlar Kuruluna başvurarak, "University of Kyrenia Ltd." isimli bir şirketin tescil edildiğini, bu şirket ve/veya ticari unvanların isim tescillerinin makul veya adil olmadığı nedeniyle Fasıl 113 Limited Şirketler Yasası'nın
18. maddesindeki yetkilerini- kullanarak bu şirket veya ticari unvanların isim tescillerinin iptalini veya başka isim altında tescil edilmelerinin sağlanmasını talep etmiştir.

19/4/2013 tarihli bu başvurunun aktarılan bu içeriğinden Davacının, İlgili Şahsın "University of Kyre-nia" ismi ile kaydedildiğini 19/4/2013 tarihinde bildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Davacının, 19/4/2013 tarihinde İlgili Şahsın tescilinden bilgisi olduğu saptamasından sonra, Davacının davayı ikame etme tarihi olan 19/7/2013 tarihi olduğu gerçe-ğini de göz önüne aldığım zaman, Davacının davaya konu tescil kararını öğrendikten 75 gün geçtikten sonra bu davayı ikame ettiği, yani dava ikame etmek için Anayasa'nın öngördüğü 75 günlük süreyi geçirdiği ortaya çıkmaktadır.

Bu durumda, Davacının hi-yerarşik makama başvurup isim tescillerinin uygun ve makul olmadığı ve/veya başka isim altında tescillerinin sağlanması talebinin 75 günlük süreyi durdurup durdurmayacağının incelenmesi gerekmektedir. Davacının bu başvurusuna, Davalı No.1, 10/5/2013 tarihi-nde bir cevap yazmıştır. Eğer bu başvuru nedeniyle süre durursa ve süre 10/5/2013 tarihli yazı ile başlayacaksa o zaman dava 75 günlük süre dolmadan açılmış olacaktır.

Anayasa'nın 152. maddesinin 3. fıkrasına göre Yüksek İdare Mahkemesine başvuru, "k-arar veya işlemin yayınlanması tarihinden veya yayınlanmadığı takdirde veya bir ihmal halinde, başvuran kişinin bunu öğrenmesi tarihinden başlayarak yetmiş beş gün içinde yapılır."

Dava açma süresi Anayasa'da düzenlenmiş olup kamu düzeni ile ilgili b-ir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesi 1975 Anayasası'nın yürürlükte olduğu bir zamanda, 13/5/1978 tarihinde, 13/1977 sayılı davada verdiği kararda şöyle demiştir:

".....idari davalardaki süre aşımı hak düşürücü
niteliktedir. Yani hak sahibi An-ayasa'da
belirlenen süre zarfında dava açmazsa hakkını
kaybeder ve idari mahkemeler davaların Anayasa'da
belirlenen süre zarfında açılıp açılmadığını
incelemekle görevlidirler. Karşı taraftan itiraz
edilmese dahi herhang-i bir iptal davasında
dava Anayasa'da belirlenen 75 gün içerisinde
açılmazsa Mahkeme kendiliğinden davayı düşürmesi
gerekir."


Anayasa'nın 152. maddesinin 3. fıkrasındaki kural, 1975 Anayasası'nın 118. maddesinin 3. fıkrasında -aynen yer almakta idi. O dönemin Anayasa Mahkemesi aynı kurala istinaden bu görüşü serdetmiştir.

Yüksek İdare Mahkemesi de birçok içtihat kararında 75 günlük dava açma süresini hak düşürücü süre olarak kabul ederek, bu sürenin mahkemeler tarafından r-esen dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. 75 günlük sürenin işlemeyeceği tek istisna, yok hükmündeki işlem veya kararlardır.
(Gör:YİM 144/98 D.9/2003, YİM 115/2009 D.6/2011, YİM 153/2000
D.6/2003, YİM 84/80 D.18/85, YİM 53/93 D.11/98, YİM 72/98 D.9-/2002, YİM 20/97 D.12/2002, YİM 120/2000 D.1/2007,
YİM 2/2010 D.3/2012, YİM 80/2011 D.18/2012, YİM/İstinaf 4/90
D.7/91).

Bu kararlardan YİM/İstinaf 4/90 (D.7/91)'de bu hususta şöyle denmektedir:
"Bilindiği gibi, zamanaşımı konusu K.K.T.C.
- Anayasa'nın 152(3) maddesine hükme bağlanmıştır. Bu
madde, Yüksek İdare Mahkemesine yapılacak başvurunun,
şikâyet konusu karar veya işlemin yayınlanması
tarihinden, yayınlanmadığı takdirde veya bir ihmal
halinde ise, kişinin b-unu öğrendiği tarihten
başlayarak 75 gün içinde yapılması gerektiğini
öngörmektedir.

Yukarıda belirtilen süre geçtikten sonra kişinin
başvuruda bulunma hakkı düşer. Ancak, açıktan açığa
yasaya aykırı veya tamamıyla gör-ev ve yetki dışı
tasarruflar yoklukla malûl sayıldıklarından, 75
günlük süre aşılmış olsa dahi bunlar aleyhine her
zaman başvuruda bulunmak mümkündür (gör, YİM 5/76
Fevzi Direkoğlu ile K.T.F.D.)."

Bu hususla ilgili Zaim M. Nec-atigil'in KKTC'de Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı isimli eserinin 36. sayfasında, aynen şöyle denmektedir:
"Yönetim hukukunda zamanaşımı, özel hukuktaki
zamanaşımı ilkesinden farklıdır. Özel hukukta
zamanaşımını yargı organı kendiliği-nden dikkate
alamaz. Halbuki, kamu hukuku alanında zamanaşımı
kamu düzeni ile ilgilidir; yargı organı bu konuda
itiraz yapılmamış olsa bile, bunu kendiliğinden
dikkate alır."


Bu davaya konu kararın alındığı tarihte ve Davacın-ın Bakanlar Kuruluna başvurduğu tarihte, KKTC İdare Hukuku mevzuatında, üst makama veya kararı veren makama yapılacak idari başvuruların dava açma süresini durduracağına dair bir düzenleme bulunmamakta idi. İdareye herhangi bir başvuru halinde 75 günlük h-ak düşürücü sürenin duracağına dair yasal bir düzenleme olmadığı göz önüne alındığı zaman, bir idari karara karşı açılacak idari davalarda Anayasa'nın 152. maddesinin (3). fıkrasındaki 75 günlük sürede dava açılması gerektiği kuralına uyulması ve idari dav-aların bu süre içinde açılması Anayasa'nın bu kuralı gereği kaçınılmazdır.

İdari davalar kesin ve icrai (yürütülmesi gereken) işleme veya karara karşı açılabilir. Herhangi bir idari işlem veya kararın kesin ve icrai olup olmadığı, işlemin dayanağı -olan hukuki mevzuatı düzenleyen kurallardan anlaşılabilir. Dava konusu işlem, ilgili mevzuat tarafından yapılan tanımlama ne olursa olsun, kesin ve yürütülmesi gerekli ise, mezkur işlem idari dava konusu yapılabilir (Gör: YİM/İstinaf 1/2006 D.1/2009 ve YİM- 119/2003 D.20/2010). İdari davanın, kesin ve icrai karara karşı böyle bir kararın yayınlanması tarihinden veya yayınlanmadığı takdirde, öğrenme tarihinden başlayarak, 75 gün içinde açılması gerekir.

Davalı No.3, Fasıl 113 Şirketler Yasası kuralların-a göre İlgili Şahsı University of Kyrenia Ltd. ismi ile tescil etmiştir.

Fasıl 113 Şirketler Yasası'nın tescilin etkisi ile ilgili 15. maddesi aynen şöyledir:

Tescilin "15. (1) Bir şirketin ana sözleşmesinin tescili
Etkisi üzerin-e mukayyit şirketin limited bir
şirket olarak kurulduğunu imzası ile
tasdik eder.

(2) Kuruluş belgesinde belirtilen kuruluş
tarihinden sonra ana sözleşmedeki
-kurucularla zaman zaman şirketin üyesi
olacak öteki kişiler, birlikte, ana
sözleşmede gösterilen isim altında
tüzel kişiliğe sahip bir kurum olurlar,
ve hemen akabinde tüzel b-ir kişinin
yapabileceği işleri yapabilirler ve
sürekli varlık ve müşterek bir mühür
sahibi olurlar; ancak şirketin tasfiyesi
halinde, şirketin aktiflerine bu Yasada
- belirtilen biçimde katkıda bulunma
sorumluluğuna bağlı kalırlar."


15. maddeye göre, şirketin tescili ile şirket, ana sözleşmede verilen isim altında bir tüzel kişilik kazanır ve tüzel kişinin yapabileceği tüm işleri yap-abilecek hukuki kapasiteyi elde eder. Davalı No.3'ün İlgili Şahsı "University of Kyrenia" adı ile tescil etme kararı, belirttiğim hukuki sonuç ve etkileri yaratan kesin ve icrai nitelikli bir karardır. Davacının kesin ve icrai nitelikte olan bu karara karş-ı idareye veya bir üst makama müracaat etmesi, 75 günlük hak düşürücü süreyi durdurmamaktadır. Bir idari karar için idareye başvurulduğu zaman, idarenin yeni karar üretmesi halinde, 75 günlük sürenin yeni kararın öğrenilmesinden itibaren başlayacağı, YİM k-ararlarında kabul edilen bir prensiptir. Ancak bu karar yeni bir karar değil, eski kararın tekrarı niteliğinde ise, bir idari kararın uygulanmasını sağlayan, önceden alınmış kararın hatırlatılması ya da yorumlanmasını yapıp, yeni bir öge taşımayan, hukuksa-l durumu değiştirmeyen bir karar ise dava konusu yapılamaz ve 75 günlük süre ilk kararın yayınlandığı veya öğrenildiği tarihten başlar.

Bu davada Davacı, Davalı No.3'ün kararına karşı, Fasıl 113 madde 18 tahtında Bakanlar Kuruluna başvurmuştur. Anca-k madde 18'e istinaden yapılan bir başvurunun dava açma süresini durduracağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, yapılan bu başvuruya istinaden, İdarenin yani Bakanlar Kurulunun aldığı bir karar olup olmadığına ve bu kararın Yüksek İdare Mahk-emesi kararları ışığında yeni ve hukuksal durumda değişiklik yapan, icrai nitelikli, dava edilebilir bir karar olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bir karar varsa ve bu nitelikleri taşırsa hak düşürücü süre ancak bu halde ve yeni kararın öğrenilmesind-en itibaren başlayacaktır. Bu davada, Davacının başvurusu üzerine, İdare yani Bakanlar Kurulu herhangi bir karar üretmemiştir. Davacının Bakanlar Kuruluna başvurusu süreyi durdurmadığı gibi, üretilen yeni ve hukuksal durumda değişiklik yapan bir karar olma-dığından, dava açmak için yeni bir 75 günlük sürenin başlaması mümkün değildir.

Belirttiklerimden anlaşılacağı gibi, Davacının kesin ve icrai nitelikli olan bu karara karşı, kararı öğrendiği 19/4/2013 tarihinden itibaren 75 gün içinde dava açması ger-ekirdi. Davacının bu karara karşı 19/7/2013 tarihinde dava ikame ettiği göz önüne alındığı zaman, davanın 75 günlük hak düşürücü süre sona erdikten sonra açıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, Davacının "B" paragrafındaki talebi ile ilgili davasının, 75 -günlük hak düşürücü süre sona erdikten sonra ikame edildiğinden iptal edilmesi gerekmektedir.

Davacı Avukatı, "İyi İdare Yasası" kuralları gereğince,
75 günlük sürenin daha esnek bir şekilde ele alınarak genişletilebileceğini ileri sürmektedir. Davac-ının dikkate
alınması gerektiğini söylediği 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası, 26 Kasım 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanmış ancak 2 ay sonra yürürlüğe gireceği hükmünü içerdiğinden, 26/1/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava konusu kararın üretildi-ği 1/3/2013 tarihinde, Davacının bu karar için İdareye veya kendi tabiri ile bir üst makama başvurduğu 19/4/2013 tarihinde ve davanın açıldığı 19/7/2013 tarihinde, İyi İdare Yasası yoktu. Bu Yasa'nın kuralları incelendiği zaman, geçmişe yönelik uygulanacağ-ına dair bir kural içermediği görülmektedir. Genel hukuk ilkelerine göre, yasalar ileriye dönük uygulanmaktadır. Bir yasanın geriye dönük olarak uygulanabilmesi için, ilgili yasada bu hususta açık kurallar bulunması gerekmektedir. Bu durumda, genelde İyi İ-dare Yasası'nı ve özelde dava açma süresinin durması ile ilgili İyi İdare Yasası'nın 21. maddesini geriye dönük olarak uygulayarak, Davacının dava konusu karar için İdareye veya üst makama yaptığı başvurunun süreyi durdurduğunu kabul etmek, belirttiğim yas-aların geriye yürümezliği ilkesine tamamen ters düşmektedir ve kabul edilemez. Dolayısıyla İyi İdare Yasası'nın üst makama veya üst makam yoksa, kararı veren makama başvurunun dava açma süresini durduracağı kuralının bu davada uygulanması mümkün olmadığınd-an, daha önce de belirttiğim gibi, Davacının dava konusu karara karşı, bu davayı 75 günlük dava açma süresi içinde açmadığı ortadadır. Belirttiklerim ışığında, Davacının Talep Takririnin "B" paragrafındaki talebi ve bu taleple ilgili davasının iptal edilme-si gerektiği görüşündeyim.



Davacının Talep Takririnin "A" paragrafındaki talepleri ile ilgili olarak Sayın Yargıç Tanju Öncül'ün daha önce okuma fırsatını bulduğum kararında vardığı neticeye katıldığımdan, Davacının bu talebinin de reddedilmesi ger-ekmektedir.

Davacı davasını, davanın ön koşulu olan 75 günlük süre içerisinde ikame etmediğinden ve bu nedenle davanın iptal edilmesi gerektiğinden, diğer iptidai itirazlar ve davanın esası ile ilgili bir inceleme yapmama gerek kalmamıştır.


Tanju -Öncül:
Davacı Talep Takririnde;
A)Davalı No.1'in, Davalılar No.2 ve No.3 tarafından
tescili onaylanan "UNIVERSITY OF KYRENIA LTD" adının uygunsuz ve makûl bir ad olmadığına ilişkin karar üretmemesinin ve/veya karar üretmeyi ihmal etmesinin ve/veya askıya- almasının hata olduğuna ilişkin ve/veya mezkûr konuyu gündeme almaması yönünde üretilen kararın hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna dair ve,



B)Davalılar No.2 ve No.3'ün, "UNIVERSITY OF KYRENIA LTD"
adının 01/03/2013 tarihli onay belgesi tahtında tescil -edilmesine ve tüzel kişiliği haiz bir şirket olarak kaydedilmesine ilişkin vermiş oldukları onay kararının hatalı ve/veya hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna dair,

karar ve/veya emir için başvurduğunu belirtmiştir.


Davanın dayandığı hukuki esaslar başlığı- altında, Davacı ile aynı bölgede ve alanda faaliyet gösteren başka bir kişiye, Davacının tescil ettirdiği isme benzer bir ismin tescilini onaylamakla takdir yetkisinin hatalı kullanıldığı; tescillerde karışıklığa fırsat vermeyecek şekilde sicil ile dizini-ni düzenli tutmanın Davalı No:3'ün amaçlarından olduğu ve belirtilen kararla bu amaca ters düşüldüğü; emsal uygulamalara terslik teşkil eden, dolayısıyla keyfi bir karar olduğu, kararın gerekçesiz verildiği argümanları ileri sürülmüş, Davalı No.1'in ihmali- ile ilgili iddia açısından ise, uygun ve makûl olmayan ismi değiştirmeyerek ihmalde bulunulduğu iddiası yapılmıştır.

Davanın dayandığı olgular özetle şöyle belirtilmiştir:
Davacı "University Of North Cyprus Ltd.", "Girne Amerikan Üniversitesi" ismini 28-.12.1992 tarihinde tescil ettiren tüzel kişidir ve "Girne Amerikan Üniversitesi" veya "GAÜ" ismini itibarlı, şöhretli, güvenilir ve bilinen bir marka haline getirmiştir. Ayrıca 'Girne' kelimesi ile üniversite bütünleş-miştir. Davacının, kayıtlı ticari unva-nı altında, birçok üniversite, kurum ve kuruluşla yakın ve güvenilir iş ve sosyal ilişkileri vardır. Davacı, yabancı ülkelerle ilişkilerinde, 'Girne' kelimesinin yanısıra 'Kyrenia' kelimesi ile de zikredilmektedir. Davalıların görevleri arasında, şöhret v-e itibar kazandırılan isimlerin başkalarına mal edilmesini veya başkaları tarafından kullanılmasını ve haksız menfaat elde edilmesini engellemek yer almaktadır. Davalıların uygulaması da bu şekildedir. Ancak Davalılar, emsallere zıtlık teşkil edecek şekild-e dava konusu tescili yapmışlar veya tescilin onaylanmasına kayıtsız kalmışlardır. Davalı No.3, 1.3.2013 tarihinde "University Of Kyrenia Ltd." adını, İlgili Kişi adına, ticari unvan onay belgesi tahtında tescil ve kayıt etmiştir. İlgili Kişi üniversitedi-r ve Davacı ile aynı alanda ve bölgede faaliyet göstermekte veya göstermeyi amaçlamaktadır. Davalı No.3, isim benzeşmesi söz konusu olduğunda özen göstermesi gerekirken ve uygulaması da bu yönde iken, konu meselede, İlgili Kişiye ayrıcalıklı muamele yapmış-tır. Davacı, dava konusu ismin, Davacının tescil ettirmiş olduğu isim ile benzerlik taşıdığını, Davacıyı çağrıştırdığını ve Davacı ile karıştırılmasının kaçınılmaz olduğunu iddia etmektedir. İlgili Kişi, "University Of Kyrenia" isminin Türkçe karşılığı ol-an "Girne Üniversitesi" ismini de kullanmaktadır veya kullanacaktır. Bu durumda, Davacı ile ilgili kişiyi ayırt eder nitelikte bir isim farklılığı olmayacaktır. Kaldı ki, İlgili Kişinin ismi, sadece, Davacının adı ile bütünleşen şehir isminden ibarettir. "-University Of Kyrenia" ismini veya Girne Üniversitesi ismini gören veya duyan kişiler, İlgili Kişiyi Davacı sanmaktadır. Davalı No.3 dava konusu kararı alırken esas görevini, yani karışıklığı ve taklidi önleme görevini, yerine getirmemiş ve İlgili Kişi leh-ine emsallerin veya uygulamanın veya yasal mevzuatın amacı ile ters bir isim onayı yapmıştır. Hatanın düzeltilmesi için Davalı No.2 ve 1'e yazılar gönderilmiş, yine 19.4.2013'te hata izah edilerek, hatanın Fasıl 113 Madde 18 altında düzeltilmesi talep edil-miştir. Buna cevap alınmaması üzerine, 2.5.2013 ve 3.5.2013'te acilen karar üretilmesi talep edilmiştir. Davalı No.1, 10.5.2013'te cevabi yazısında, konunun Davalı No.2'ye aktarılmasını ve Davalı No.2 tarafından Davalı No.1'in gündemine getirilmesini uygun- bulduğunu belirtmiştir. Bunun sonrasında, 15.5.2013 tarihli yazı ile Davalı No.2'ye izahat yapılarak, konunun Davalı No.1'in gündemine getirilmesi istenmiş, Davalı No.2 de 16.5.2013 tarihli yazısında, Davalı No.1'in konuyu gündeme almaması yönünde bir ka-rar ürettiğini belirtmiştir. Davacı, 18.6.2013 tarihli yazısı ile konunun karara bağlanmasını tekrardan rica etmiş, ancak Davalı No.1 ve 2 yerine getirmekle yükümlü oldukları görevi yerine getirmemişlerdir. Bu, Davacının meşru menfaatini doğrudan doğruya e-tkileyen bir hatadır. Dava konusu ismin kullanılmasına devam edilmesi halinde, konu isim ile Davacının tescilli ismi karıştırılacak ve dava konusu isim altında yapılacak hatalar Davacıya mal edilerek, Davacıya zarar verecektir. Ayrıca İlgili Kişi, marka ha-line gelmiş Davacının ismini veya benzer ismi kullanarak, haksız menfaat elde edecektir. Davacının meşru hakları direkt ve olumsuz yönde etkilenmiştir.

Konu davaya karşı Davalılar tarafından dosyalanan Müdafaa Takririnde, sair şeyler yanısıra, Fasıl 113- Madde 18'e göre hiçbir şirketin Bakanlar Kurulunun kanısınca istenmeyen bir ad altında tescil edilemeyeceği, İlgili Şahsın tescil işleminin istenmeyen ad niteliğinde olmadığı, Şirketler Mukayyitliğinin kendisine yapılan tescil müracaatlarındaki isimleri-, gerekli araştırmayı yapması ve indekslerinde aynı veya benzer isimlerin olmadığına kanaat getirmesi ve kendi takdirine bağlı olarak isteyebileceği değişikliklerin yerine getirilmesi halinde, Bakanlar Kurulu onayı aranmadan verebileceği ve şirketi tescil- edebileceği, özel durumlarda istenen isimlerin bir önerge ile Bakanlar Kurulunun onayına sunulacağı, Davalı No.3'ün tescil işleminin Bakanlar Kurulu kararına uygun olduğu, takdir hakkının yerinde ve yasaya uygun kullanıldığı, Davalıların ihmâli veya rekâb-et kurallarına aykırı herhangi bir işlemi olmadığı, Davacının ismi ile, İlgili Şahsa tescil edilen ismin birbirinden farklı ve karıştırılması mümkün olmayan isimler olduğu, Davacının meşru menfaati bulunmadığı ileri sürülmüştür. Davalılara göre olgular şöy-ledir: 27.2.2013'te "Girne Üniversitesi Ltd." ile "University Of Kyrenia Ltd." isimlerinin yoklaması yapılmış ve iki isimden birinin kullanılması şartı ile tescilin uygun olduğuna karar verilmiştir. 1.3.2013'te, Şirketler Mukayyitliği, "University Of Kyren-ia Ltd." şirketinin kuruluşunu onaylamıştır. İlgili Şahsın müracaatı sonrası, "Girne Avrupa Üniversitesi" ile "Girne Metropolitan Üniversitesi" unvanları, İlgili Şahıs Şirket adına tescil edilmiştir.

İlgili Şahıs tarafından dosyalanan Müdafaa Takririnde -ise 4 adet ön itiraz mevcûttur.
1'inci ön itiraz; 75 günlük hak düşürücü sürenin dolduğu,
2'nci ön itiraz; dava konusu karar veya işlemin Davacının
hukuki durumunda bir değişiklik yapmadığı ve rekâbete
dayanan iptal davasında kişisel menfaatinin etkilen-mediği;
3'üncü ön itiraz; Davacının, davanın ikâme edildiği
zamanda güncel menfaatinin olmadığı, ileride oluşabilecek
zararlardan söz edildiği;
4'üncü ön itiraz ise; dava konusu karar veya işlemlerin
farklı Davalılar tarafından üretildiği ve her biri
a-leyhine ayrı dava ikâme edilmesi gerektiği şeklindedir.

Bunlar yanısıra, takdir yetkisinin idari işlemin konu unsuruna ilişkin olarak İdareye tanınmış bir seçme hakkı olduğu ve kararın hukukiliği ile ilgili değil, yerindeliği ile ilgili bulunduğu, yerinde-liğin yargı denetimi kapsamı dışında olduğundan mahkemenin buna müdahalesinin dar kapsamda tutulması gerektiği, Davalı No.3'ün coğrafi isimleri bir kişi lehine sınırlandıracak veya bir kişinin tekeline yol açacak şekilde takdir yetkisini kullanamayacağı, İ-lgili Şahsın adının istenmeyen ad olmadığı, Davacının ismi ile İlgili Şahsın isminin farklı ve karıştırılması mümkün olmayan isimler olduğu ileri sürülmüştür.

Olgusal olarak ise, Girne şehri ile Davacının ticari unvanı içinde yer alan "Girne" kelimesinin -"Davacı" ile bütünleşmediği, Davacının kendisini bir Amerikan üniversitesi olarak tanıttığı, karar veya işlemin Davacının bilgisine en geç 19.4.2013'te geldiği, bu nedenle 75 günlük hak düşürücü sürenin dolduğu, Davalı No.3'ün coğrafi isimleri bir kişi leh-ine sınırlandıracak şekilde takdir yetkisini kullanamayacağı, aynı bölge ve iş alanında faaliyet gösteren farklı kurumların Davalı No.3 nezdinde ticari unvan tescili yapmalarının menfaat ihlâli oluşturmadığı iddialarında bulunulmuştur.

Davalıların Müdafaa- Takririne Cevap Layihasında, genelde davadaki iddialar tekrarlanmış, ayrıca kaydettirilen isimle Davacının isminin karıştırıldığı, Davacının yıllarca emek neticesi elde ettiği itibarın haksız olarak başkasına mal edildiği, Davalının isim benzerlikleri ile- ilgili iddialarının çelişkili olduğu, çelişkinin nedeninin ise Davalıların kararının keyfi ve kişiye özel olmasından kaynaklandığı ileri sürülmüştür.

İlgili Şahsın Müdafaa Takririne Cevap Layihasında ise, ön itirazlara cevaben, 75 günlük hak düşürücü sür-e dolmadan davanın dosyalandığı, konunun Davalı No.1 tarafından incelenmesi için başvuruda bulunulduğu, başvuru askıda iken sürenin çalışmadığı veya nihai bir durum olmadığı, Davacıya 16.5.2013 tarihinde kararın bildirildiği ve sürenin bu tarih itibarıyle -çalıştığı, mezkûr isim ile Davacının isminin hali hazırda karıştırıldığı ve Davacının menfaatlerinin, doğrudan doğruya olumsuz yönde ve karar tarihinden itibaren etkilendiği, dava konusu kararın tek bir işlemle ilgili olduğu iddialarında bulunulmuştur. Bu-nlar ötesinde Talep Takririndeki iddiaların tekrarlanması yanısıra "Girne" isminin coğrafi bölge ismi olarak başka bir kimseye de mal edilemeyeceği, "Girne" kelimesinin başka ayırt edici kelime olmaksızın İlgili Şahsa tescil ettirildiği, "Girne" isminin sa-dece coğrafi bir isim olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığı, Davacının "Girne" ismini güvenilir ve itibarlı bir üniversite ismi olarak tanıttığı, İlgili Şahsın yaratılan bu itibar ve şöhretten pay sağlamak amacıyla konu ismi tescil ettirdiği, Davacı v-e İlgili Şahsın Girne şehrine has bir ürün veya hizmet üretimi yapmadığı, Davacının "Girne" ismini eğitim ile bağdaştırmasından önce "Girne" isminin eğitim alanında bir anlam ifade etmediği ileri sürülmüştür.

Davacı tarafın, Girne Amerikan Üniversitesi'nd-e müşavir olarak çalışan Aral Doğu'ya şahadet sundurduğu davada, Davalı taraf da, Şirketler Mukayyitliğinde görevli olan 1'inci Derece Kıdemli Memur Olgun Yetişmiş'e şahadet verdirmiştir. İlgili Şahıs tarafı ise tanık dinletmemiştir. Davanın dinlenmesi sür-ecinde 127 adet evrak da Emare olarak kaydolunmuştur.

Sunulan şahadeti ve emareleri değerlendirdikten sonra olgularla ilgili olarak aşağıdaki tespitleri yapmış bulunmaktayım.

Davacı, kayıtlı bir tüzel kişidir. Davalı No.2, Davalı No.3'ün ilgili tarihte -bağlı olduğu Bakanlıktır. Davalı No.3 ise, şirket isimlerinin tescilini yapan Dairedir.

Girne Amerikan Üniversitesi, 1985 yılında kurulmuş, 1992 yılında ise "Girne Amerikan Üniversitesi (Girne American University)" şeklinde ticari unvan tescili yaptırmı-ştır.
27 Şubat 2013 tarihinde Aziz Günsel, Cemre Günsel ve Enver Haskasap'ın yaptığı müracaata bağlı olarak 28 Şubat 2013 tarihinde "Girne Üniversitesi Ltd. ve University Of Kyrenia Ltd." isimleri ile ilgili yoklama yapılmış ve iki isimden birinin kullanı-lması şartı ile müracaat uygun görülmüştür.
1 Mart 2013 tarihinde de, davada İlgili Şahıs olarak yer alan "University Of Kyrenia Ltd.", tüzel kişiliği haiz bir şirket olarak kurulmuştur. Konu Şirketin ve Davacının kayıtlı yazıhaneleri Girne'dedir. Davacın-ın müracaatına bağlı olarak, 5.4.2013 tarihinde yapılan isim yoklamaları sonrası, "Girne Üniversitesi" ve "University Of Kyrenia" isimlerinin "daha önce başkasına verilmiş olduğu veya mevcût bir isime
benzerliğinden dolayı bu ismin size verilemeyeceği bil-ginize getirilir" içerikli 12.4.2013 tarihli yazılar Davacıya yönelik olarak kaleme alınmıştır. 16.4.2013 tarihinde ise İlgili Şahıs "Girne Üniversitesi" ismi için isim yoklaması müracaatı yapmış, 17.4.2013 tarihinde, konu müracaat, Davalı No.3 tarafından,- İlgili Şahıs Şirket adına olmak kaydı ile uygun bulunmuş ve 18.4.2013'te tescil işlemi yapılmıştır.


Davacı, 18.4.2013 tarihinde, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı ile YÖDAK Başkanına yazı yazmış ve "Yakın Doğu Üniversitesinin", "Girne Üniversitesi" ad-ı ile faaliyete başlama girişiminin iptali için gerekli çalışmaların yapılmasını talep etmiştir. 19.4.2013 tarihinde ise Davacı, Avukatı aracılığı ile Bakanlar Kuruluna başvuruda bulunarak, "Yakın Doğu Üniversitesi"'nin, "University Of Kyrenia Ltd." adında- şirket tescil ettiğini de belirttikten sonra, Bakanlar Kurulunun, Fasıl 113, madde 18 uyarınca isim tescillerini iptal etmesini veya başka isim altında tescilleri sağlamasını talep etmiştir. 2.5.2013 tarihinde, Davacı Avukatı, Bakanlar Kuruluna tekrardan -başvuruda bulunmuş ve 19.4.2013 tarihli müracaatın ivedilikle karara bağlanmasını talep etmiştir. 3.5.2013 tarihinde de Bakanlar Kuruluna Davacı Avukatı tarafından yazı yazılmış ve müracaatlarına müspet veya menfi bir karar üretilmesi talep edilmiştir.

10-/5/2013 tarihinde Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri imzalı
ve;

"Sayı:BK.9/2008/7-13/9910.5.2013
Konu:Dilekçeleriniz hakkında.

Av.Mustafa Bülent Asena
Saray Önü Sok.No:23
Hakkı Han Kat:2 Daire 3
Lefkoşa.

İlgi: (a)19.4.2013 tarihli dilekçe
(b)2.5-.2013 tarihli dilekçe
(c)3.5.2015 tarihli dilekçe.

İlgide kayıtlı bulunan dilekçelerinizdeki talepleriniz değerlendirilmiş olup konunun Bakanlar Kurulunun gündemine alınabilmesi için Fasıl 113 Şirketler Yasası'nı yürütmekle yetkili olan ilgili Baka-nlık tarafından uygun görülmesi halinde önerge ile Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmesi gerekmektedir.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

Şifa ZEKİ
Bakanlar Kurulu
Genel Sekreteri"



içerikli Emare 72 yazı Davacı A-vukatına, yine aynı tarih ve imzalı,
"Sayı:BK.9/2008/7-13/9810.5.2013
Konu:Dilekçeniz hakkında.
Prof.Dr.Yıldırım Öner
Rektör
Girne Amerikan Üniversitesi, Girne

Serhat Akpınar
Kurucu Rektör ve Yöneticiler Kurulu Başkanı
Girne Amerikan Üniversite-si, Girne
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Yöneticileri olarak 19 Nisan 2013 tarihinde Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği'ne yazmış olduğunuz dilekçenizdeki talebiniz değerlendirilmiş olup konunun Bakanlar Kurulunun gündemine alınabilmesi için Fasıl 113 Ş-irketler Yasası'nı yürütmekle yetkili olan ilgili Bakanlık tarafından uygun görülmesi halinde önerge ile Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmesi gerekmektedir.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Şifa ZEKİ
Bakanlar Kurulu
- Genel Sekreteri

Dağıtım:
KKTC Başbakanlığı, Lefkoşa"

içerikli Emare 74 yazı da Davacıya gönderilmiştir.

15.5.2013 tarihinde Davacı Avukatının, Ekonomi ve Enerji Bakanlığına yazdığı yazıda, ilgili müracaatlarının Bakanlar Kurulunda görüşülebilece-k şekilde Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmesi talebinde bulunulmuş, 16.5.2013 tarihinde ise Ekonomi ve Enerji Bakanı tarafından;

"Dosya No:EEB.0.00.130-13/677 16/05/2015

Sn.Av.Mustafa Bülent Asena
Saray Önü Sokak No:23
Hakkı Han Kat:2 Daire:3
- Lefkoşa.

İlgi:15/05/2013 tarihli yazınız.

Yakın Doğu Üniversitesinin, Girne Amerikan Üniversite-
sini çağrıştıracak isim ve/veya ticari unvan tescille-
rinin iptali veya değiştirilmesi yönündeki taleplerine istinaden, Bakanlığımız tarafından, konunun -Bakanlar
Kuruluna iletilmesi üzerine, Bakanlar Kurulunda yapılan değerlendirmede, ağırlıklı olarak konunun gündeme alınma-
ması yönünde karar verilmiştir.

Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili kararını müteakiben,
aynı konunun yeniden Bakanlar Kurulunun gü-ndemine alına-bilmesi için Başbakanlık tarafından talepte bulunulması gerekmektedir.

Bakanlığımız tarafından bundan böyle Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından verilecek yeni üniversite açılması izinleri ile söz konusu üniversitelerin Bakanlığımıza -bağlı Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesi tarafından yapılacak isim ve/veya ticari unvan tescillerinin Bakanlar Kurulunda birlikte değerlendirildikten sonra sonuçlandırılmaları sağlanacaktır.
Bilgilerinize saygılarımla rica ederim.

Sunat A-TUN
Bakan"

şeklindeki Emare 80 yazı Davacı Avukatına gönderilmiştir.

16.5.2013 tarihinde GAÜ Kurucu Rektörü ve Yöneticiler Kurulu Başkanı, Başbakana muhatap yazısı ile, Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili karar üretmesi talebinde bulunmuş, 18.-6.2013 tarihinde ise Davacı Avukatı, Bakanlar Kuruluna yazdığı yazı ile 19.4.2013 tarihli dilekçenin bir karara bağlanması talebini yinelemiştir. 24.6.2013 tarihinde de Ekonomi ve Enerji Bakanına yazılan yazı ile başvurunun Bakanlar Kurulu gündemine alınma-sı talebi yinelenmiştir.

Olgularla ilgili tespitler sonrası davanın esasının incelenmesine geçmeden önce, müdafaada yer alan ön itirazlar dolayısıyla, huzurumuzdaki meselenin, öncelikle ön koşullar yönünden incelenmesi kaçınılmaz haldedir.

Birinci ve -75 günlük hak düşürücü sürenin dolduğu yaklaşımlı ön itiraz, Davacının Talep Takririnin (B) paragrafındaki talebine yöneliktir.

Olgulardan görülebileceği üzere, Davacı "Girne Üniversitesi" ve "University of Kyrenia" isimleri için müracaat etmiş ve müracaa-tı 12.4.2013 tarihli yazılarla reddedilmiştir. Bu yazılar dolayısıyla, Davacının, İlgili Şahsın tüzel kişi olarak ve "University Of Kyrenia Ltd." adıyla kurulduğunu öğrendiğini söylemek olası görünmemektedir. Davacının 18.4.2013 tarihli yazılarının içeriği- göz önüne alındığında da, farklı bir sonuca varmak olanaklı olamamaktadır. Davacı Avukatının 19.4.2013 tarihli yazısının içeriği incelendiğinde ise, Davacının İlgili Şahıs Şirketin tescil işleminden bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerçekler ışığın-da tereddüt içeren 12.4.2013 ve 18.4.2013 tarihlerinde değil, 19.4.2013 tarihinde, Davacının, Talep Takririnin (B) paragrafına konu karardan haberdar olduğu sonuç ve bulgusuna varırım.

Davanın açıldığı tarihe bakıldığında, karşıma 19.7.2013 tarihi çıkmak-tadır. Anılan iki tarih arasındaki süre 91 güne denk gelmektedir ki, bunun, Anayasa'da öngörülen 75 günlük süreden fazla olduğu açıktır.

Konu ile ilgili Davacı argümanı hiyerarşik makama başvurulduğu için sürenin işlemesinin kesileceği yönündedir. Eğer bu- iddia doğru kabul edilirse, 19.4.2013 tarihli başvuru ile 10.5.2013 tarihli cevap yazısı arasındaki süre olan 21 gün hesaba dahil olamayacağından, Davacının, (B) paragrafındaki talebi ile ilgili davasını, 70'inci günde, yani süresi içerisinde açmış sayıla-cağı görülmektedir.

Davacının konu ile ilgili atıf yaptığı İyi İdare Yasası'nın 21'inci maddesi, üst makama, üst makam yoksa kararı veren makama, Yasada sayılan taleplerle ilgili olarak yapılan başvurular dolayısıyla dava açma süresinin duracağını düzenl-emektedir. 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası 26.11.2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmış, yürürlüğe girmesi ise Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren 2 ay sonraya bırakılmıştır. Daha açıkçası, 26.1.2014 tarihinde anılan Yasa yürürlüğe girmiştir. Huzur-umuzdaki davanın açıldığı tarih ise yukarıda vurgulandığı üzere 19.7.2013'dür. İyi İdare Yasası'nın geçmişe yürürlülüğünden söz etmek, Yasa içeriği göz önüne alındığında mümkün görünmemektedir. 75 günlük süreyi basit bir usul kuralı olarak ele almak ve İyi- İdare Yasası'nın süre ile ilgili düzenlemesini usul kuralı addederek, halen askıda olan ve 75 gün dolduktan sonra açılan davalara uygulamak da, geçmiş içtihatlar göz önüne alındığında olanaklı olamamaktadır. Bu nedenlerle, İyi İdare Yasası'nın ilgili madd-esine bağlı olarak, Davacının, huzurumuzdaki davayı süresinde açtığı söylenememektedir. Bu meselede, İdarenin yapılan müracaat üzerine eski kararını değiştirdiği veya yeni bir karar aldığı da söylenemeyeceğinden, hak düşürücü süreyi yeni karardan itibaren -hesaplamak ve bu çerçevede YİM 115/2009 sayılı davadaki yöntemi bu meselede uygulamaya koymak da mümkün olamamaktadır.

YİM 122/2010, Dağıtım 18/2013'de:
" Anayasa'nın 152(3) maddesine göre, yayınlanmayan bir
karar veya işlemde, dava açma süresinin baş-langıcı olarak "öğrenme tarihi" esas alınmıştır. Dava açma süresi, usül hukukunu ilgilendiren bir konu olmakla beraber, "öğrenme" olgusunun nasıl ve hangi tarih itibarıyla başlayacağı veya süreyi durduran haller konusunda, ne Yüksek İdare Mahkemesi Yasası'-nda ne de 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nde bir düzenleme bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, 13/77 sayılı kararında, kararın ve ihmalin öğrenildiği tarihten itibaren bir gün sonra sürenin başlayacağını yorumlamış olmakla birlikte, öğrenme tarihi -ile ilgili herhangi bir yorum getirmiş değildir. Uygulamada öğrenme tarihi her meselenin koşullarına ve olgularına göre belirlenmektedir. Bu davada ise asıl sorun, dava açma süresinin durup durmayacağı ile ilgilidir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde-, Türkiye Cumhuriye-ti'ndeki gibi yasal bir düzenleme bulunmadığından, dava açmadan önce idareye başvurulması durumunda, dava açma süresi durmamakta, bu yola başvuran kişi, dava açma süresini kaçırma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. (Bkz.Doç.Dr.Tufan Er-hürman KKTC İdari Yargılama Hukuku sayfa 397)

Türkiye Cumhuriyeti'nde yürürlükte olan, 2577 sayılı İYUK, 20.1.1982 tarihinde yürürlüğe girmiş bir kanun olmasına ve 11. maddesinde, ilgililerin dava açmadan önce, süresi içerisinde idareye başvurarak, id-ari işlemin geri alınmasını, kaldırılmasını, değiştirilmesini veya yeni bir işlem yapılmasını istemeleri halinde dava açma süresinin duracağını düzenlemesine rağmen, bu hususlar dışında dava açma süresinin mucbir sebeple dahi durmayacağı, Danıştay tarafınd-an hükme bağlanmıştır.

Danıştay aşağıda referansı verilen kararında şöyle
demiştir:
" Dava açma süresi hak düşürücü bir süre
niteliğindedir.Yani süresinde kullanılmayan dava
hakkı düşmekte ve yargı yolu kapanmaktadır. Bu süre
zorlayı-cı nedenlerle (mucbir sebeplerle) durmaz ve
kesilmez. Başka bir ifade ile hastalık halinde dava açma süresinin uzatılması veya yeniden canlanması mümkün değildir." (Danıştay Dergisi sayı 58-59, 1985: Danıştay 7.D'nin 9.7.1987 gün ve E.84/1081 D.84/1385)

- Esas itibarıyla idari davalarda dava açma süresi, amme intizamı ile doğrudan alakalı olduğundan, hak düşürücü süre tanımlamasına uygun olarak, yasal düzenleme olmadan, sürenin esnek bir şekilde yorumlanmasına olanak yoktur."

denilmiştir.

Anılan kara-rın yazıldığı tarih, 17.5.2013'dür. Yani İyi İdare Yasası diye bir yasa yürürlükte değilken konu karar yazılmış haldedir. Bugün için, İyi İdare Yasası'nın geçmişe yürürlü olarak bu meseleye uygulanamayacağı açık olmakla birlikte, karar anı itibarıyla yürür-lükte olduğu göz önüne alındığında, acaba bu davada halen eski içtihatları takip ederek karar üretmek doğru ve adil olacak mıdır?



Anayasa Mahkemesi 9/2005, Dağıtım 4/2005'te:
" Yüksek Mahkeme kararları içtihat oluşturur ve daha sonra gerek Alt Mahkem-elerin gerekse Yüksek Mahkemenin bu kararları izlemesi gerekir. Genel ilke böyle olmakla birlikte daha sonra yapılan hukuki argümanlar ve zaman içinde uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle bir kararın hatalı olduğu anlaşılabilir. Bu durumda hatalı ka-rarı gözü kapalı izlemek doğru değildir.Mahkemelerin yeterli gerekçe olmadan geçmiş kararlarda belirtilen görüşleri değiştirmesi doğru olmamakla birlikte hatalı olduğu anlaşılan kararları izlemesi de doğru değildir. Gerekli olduğu zaman geçmiş kararları i-rdelemek hukukun canlılığını yitirmediğini, gelişme içinde olduğunu ve kalitesinin yüksek olduğunu gösterir. En saygın Mahkemelerin en iyi kararları arasında geçmiş kararları eleştiren ve gerektiğinde hatalı görüşü terkeden kararlar vardır.Bu kararlar aras-ında Mahkeme heyetinin kendi görüşünü değiştirdiği kararlara rastlanmaktadır.Önemli olan değişikliğin gerekçesidir. Böyle bir değişikliğe gitmeden önce sıra dışı bir çalışma yapmak ve yeterli neden olup olmadığına bakmak gerekir.
Bir kararın hatalı olm-a nedenlerinin başında karar verilirken bazı argümanların yapılmamış olması ve bazı hususların Mahkemenin bilgisine getirilmemiş olması gelir.
(Anayasa Mahkemesi 1/99; D.3/99) sayılı kararda da gerçekleşen bu olmuştur. Geçmişte eksik kalan argümanları v-e bilgileri dikkate alarak kararı gözden geçirelim."

denilmiştir.

Yukarıda vurgulandığı üzere YİM 122/2010 sayılı karar yazılırken, "İyi İdare Yasası" diye bir yasa yoktu, ancak bugün için anılan Yasa yürürlüktedir ve uygulamada, en azından 26.1.2014'd-en itibaren üst merciye başvuruların, 75 günlük hak düşürücü süreyi keseceği gerçeği mevcûttur. Bu gerçeği göz önüne aldığımda, aynı dönemler içerisinde verilecek kararlarda bütünselliği ve uyumu sağlama, daha da önemlisi yargı denetimini gereksiz yere kı-sıtlamayarak hukuk devletine ulaşma çabasına destek verme düşüncesinden hareketle, diğer bir anlatımla, davanın açılış tarihi dolayısıyla bir kararda İyi İdare Yasası'nın mecburen uygulanması, başka bir kararda ise uygulanamaması nedeniyle, aynı tarihlerde-, aynı konuda farklı kararlar çıkması çelişkisini ve bunun yaratacağı sorunları önleme ve hukukun gelişmesine ve yerleşmesine hizmet etme adına, "yokluk hali hariç 75 günlük hak düşürücü sürenin öğrenme anından itibaren başlayacağı ve üst makama başvurma d-olayısıyla durmayacağı" şeklindeki, bu olaya uygulanabilecek geçmiş içtihatları ısrarla ve halen takip etmenin, doğru ve adil olmayacağı sonucuna varmış bulunmaktayım. Bu bakış açısı ışığında karşıma olayla ilgili karar verilmesi gereken konu olarak, Bakan-lar Kuruluna yapılan başvurunun, üst makama yapılan başvuru olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği sorusu çıkmaktadır. Fasıl 113 madde 18 ve 19 incelendiğinde, keza Emare 1 ve 2 göz önüne alındığında, Bakanlar Kurulunun, tescil edilen bir şirket ad-ının uygun ve makûl olmadığına, herhangi bir nedenle karar verdiği anda, şirket adını değiştirebileceği ve Şirketler Mukayyidinin de bunu uygulamak zorunda kalacağı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, böylesi bir durumda, Davalı No.1, Davalı No.3'e direk-tif vermek suretiyle mevzuatın nasıl uygulanacağını gösterebilmektedir (Bu hususta Gör:Şeref Gözübüyük Cilt 1, 10'uncu baskı, İdare Hukuku, sayfa 157.) Ki bu da Davalı No.1'in, tescil edilmiş bir şirket adının değiştirilmesi boyutunda Davalı No.3'ün hiyer-arşik üstü olduğu sonucuna varmamı sağlamaktadır. Bu noktada belirtmekte yarar vardır ki, Davalı No.1'in gündeminin önergelerle belirlenmesi, Davacının Davalı No.1'e yönelik Anayasal dilekçe hakkının varlığını ortadan kaldırmaz veya dilekçe hakkını işlevs-iz bırakmaz. Bütün bunlar değerlendirildiğinde, keza Davacının, 19.4.2013 tarihli yazısı ile, İlgili Şahıs Şirketin isim tescilinin iptalini veya ismin değiştirilmesini talep ettiği göz önüne alındığında, hak düşürücü sürenin hesaplanması açısından, 19.4.2-013 tarihinden buna cevap tarihi olan 10.5.2013'e kadar geçen 21 günlük sürenin dikkâte alınmaması gerekliliği ile karşılaşılmaktadır. Bunun sonucu ise, davanın, (B) paragrafındaki talep açısından 70'inci günde açıldığı gerçeğidir ki, bu sonuç ışığında hak- düşürücü süre ile ilgili ön itiraz reddedilir.

Yukarıda, Davalı No.1 ile Davalı No.3 arasındaki, İlgili Şahsın isminin değiştirilmesi talebi açısından dile getirdiğim hiyerarşik ilişki, keza her iki talebe ilişkin de hak düşürücü süre sorunu olmadığı sa-ptaması göz önüne alındığında, ayrıca davadaki her iki talep için ayrı ayrı dava açılmasının getireceği zaman ve para kayıpları değerlendirildiğinde, (A) ve (B) paragraflarındaki taleplerin birlikte ve tek bir dava altında yapılmasının uygun olduğu, bu ned-enle İlgili Şahsın 4'üncü ön itirazının da reddi gerektiği sonucuna varırım. Bu aşamada belirtmekte yarar görürüm ki, YİM 78/2011, Dağıtım 16/2013 sayılı kararda belirtilen, iki ayrı makam kararının aynı celpname altında dava konusu yapılamayacağı hususund-aki olgularla bu davaki olguların bir benzerliği bulunmamaktadır. Buna bağlı olarak da anılan karar, huzurumuzdaki meseleye doğrudan doğruya uygulanabilecek bir karar konumunda değildir.

Meşru menfaat ön itirazları ile ilgili olarak huzurumuzdaki mesele-yi incelediğimde ise değerlendirmelerim şöyle sıralanabilmektedir.

Gerek Davacı, gerekse İlgili Şahıs, sunulanlardan anlaşılacağı üzere üniversite olarak faaliyet göstermek-tedirler. Bu haliyle de hem ülke genelinde, hem de faaliyet gösterdikleri Girn-e özelinde, öğrenci çekme ve kapasitelerini nicelik boyutunda artırma noktasında gayret içerisinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, daha çok öğrenciye ulaşmaya ve mümkün olduğunca daha yüksek sayıda öğrenciyi üniversitesine kaydettirmeye -çalışan üniversitelerin, birbirleriyle rekâbet içerisinde olmadığını söyleme şansı kalmamaktadır. Bu hususta Tufan Erhürman'ın İdari Yargılama Hukuku adlı eserinin 300'üncü sayfasında dile getirilenleri ve bu süreçte alıntı yaptığı eser sahiplerinden Şeref- Gözübüyük ve Turgut Tan'ın İdare Hukuku Cilt 2, 7'inci baskı, sayfa 349'da dile getirdikleri "Danıştay iptal davasının alanını genişletme ve iktisadi rekâbeti menfaat ihlâli olarak kabul etme eğilimindedir" söz dizisini göz önüne aldığımda, bu meselede, D-avacının, kişisel menfaat ihlâli olduğu düşünülebilir hale gelmektedir. Davacının isim benzerliği ve emsal uygulamalara terslik olduğu iddiaları ile hareket ettiği ve benzer isimlerin değiştirilebileceği, keza eşitliğin korunması gerektiği gerçekleri düşün-üldüğünde, davada sözü edilen menfaatin, meşru olduğu da anlaşılmaktadır. Bu noktaya gelindiğinde karşıma İlgili Şahsın, "Davacının öğrenci sayısı azalmadığından menfaati olumsuz yönde etkilenmediği gibi gelecekte olabileceklerden söz edildiği için menfaat-inin güncel de olmadığı" tezi çıkmaktadır.
KKTC'ye gelen öğrenci sayıları ve bunların yıllara göre hangi üniversitelere kayıt yaptırdıkları, bu çerçevede her bir üniversitenin öğrenci sayısının yıllar içerisindeki artış yüzdelikleri huzurumuza getirilmiş d-eğildir. Buna karşın KKTC'ye gelen toplam öğrenci sayısında yıllar içerisinde ciddi artışlar olduğu herkesçe bilinen bir gerçekliktir. Bu gerçeklik düşünüldüğünde, sırf bir önceki yıla göre öğrenci sayısının artmış olmasının toplam öğrenci sayısı içerisind-e o üniversitenin oran olarak payının arttığını da göstermeye-bileceği ortaya çıkmaktadır. Adada veya adanın şehirlerinde üniversite sayısının artmasının, genel olarak mevcût üniversi-teleri, beklenti içerisinde oldukları öğrenci sayıları açısından etkiley-ebileceği de kanaatimce açıktır. Bu yaklaşımlarla bakıldığında, üniversite sayılarının artmasının daha da ileri giderek Girne bölgesinde yeni üniversiteler açılmasının, sırf Davacının öğrenci sayısı bu yıl arttı iddiası dolayısıyla, Davacının menfaatini o-lumsuz yönde etkilemediğini söylemek olanaklı olamamaktadır. Davacının iddialarının varsayıma dayandığını söylemek de yukarıdakiler ışığında mümkün görünmemektedir. Menfaatin güncelliği noktasında zararın doğmuş olmasını beklemek ise menfaat ihlâli noktası-nda "ilgili olmayı değil, konuyu yarar olarak" değerlendirmeyi getirecektir ki, bu da Davacının veya Davacı gibilerin dava açıp hakkını arayamaması sonucunu doğuracaktır. Dava hakkının bu yaklaşımla tümden ortadan kaldırılması ise, hukuk devleti açısından -kabul görebilir halde değildir. Yukarıdakilerden hareketle olay değerlendirildiğinde, Davacının menfaatinin, doğrudan doğruya ve olumsuz şekilde etkilendiği de açıkça ortaya çıkmaktadır. Tüm belirttiklerime bağlı olarak Davacının meşru, güncel ve doğrudan -doğruya etkilenmiş kişisel menfaati olduğu sonucuna varır ve İlgili Şahsın 2'inci ve 3'üncü ön itirazlarını da reddederim.

Davanın ön koşullar yönünden uygunluk taşıdığı özlü değerlendirmelerim sonrası, Talep Takririnin (B) paragrafın-daki talep açısında-n olaya baktığımda, karara bağlanması gereken ilk husus olarak karşıma, Davacının ticari unvanında yer alan "Girne" veya "Kyrenia" sözcüğünün Davacıya, kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazandırıp kazandırmadığı sorusu çıkmaktadır. Davacının anlatım-ıyla bakıldığında ise, sorunun, "Girne ve/veya Kyrenia" sözcüğünün Davacıyla bütünleşip, bütünleşmediği şeklinde de sorulabileceği anlaşılmaktadır.

Davacı bu açıdan "Girne Amerikan Üniversitesi" isminin "Girne Üniversitesi" diye de bilindiği, Pakistan'd-a bu yönde kayıt da yapıldığı özlü iddialarda bulunmuş, bunların yanısıra "Girne" denince akla "Girne Amerikan Üniversitesi"'nin geldiğini göstermek amacıyla veya gösterecek şekilde Davalı Tanığını istintak etmiştir.

Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki-, posta işleri yapan bazı kişi veya kuruluşların, başka kişilere gidecek evrakları Davacıya getirmiş veya bunun tersini yapmış olması veya bazı öğrencilerin yanlış işlem veya başvurular yapmış bulunması,
ya da yurt dışındaki bazı kurumların yapmış olabilec-eği kayıt hataları, Davacının adının, "Girne" veya "Kyrenia" adı ile bütünleştiğini veya Girne şehrinin üniversitesi olarak bir üniversite markası haline geldiğini, ya da Davacı açısından "Girne" veya "Kyrenia" sözcüğünün ayırt edici bir nitelik kazandığın-ı doğrulayan hususlar olarak kabul edilemezler. Bunlar ancak ve ancak bireysel hatalar olarak algılanabilir ve Davacının ilgililerden düzeltilmesini talep edebileceği hususlar olarak değerlendirilebilirler. Diğer bir deyişle konu hatalar, Davacıya hak kaz-andırıcı işlemler olarak değerlendirilemezler.

Bunların ötesinde olaya bakıldığında, "Girne'de üniversitedeydim", "Girne'de üniversiteden gelirim",
"Girne Üniversitesinden gelirim" tarzı sorular sonucu,
Davacı Avukatının elde ettiği "Girne Amerikan Üni-versitesinden geldiğini anlayacaktım" şeklindeki Tanık Olgun Yetişmiş'in cevabının da,Davacının adının "Girne" veya "Kyrenia" adları ile bütünleştiğini gösterdiğini düşünmek, tarafımdan zorlama bir sonuç elde etmeye çalışmak şeklinde algılanmaktadır. Daha -açıkçası, sorular, yalnızca "Girne" şeklinde değil, "Girne" ve "Üniversite" sözcükleri birlikte kullanılarak soruldukları
için verilen cevap "Girne Amerikan Üniversitesi anlarım" şeklini almış görünmektedir. Şahadetten de ortaya çıktığı ve bilinen bir ger-çek olarak dikkâte alınabileceği üzere, Girne şehrinde üniversite faaliyeti bir dönem Girne Amerikan Üniversitesi tarafından yürütülmüş, başka bir üniversite ise Girne'de fiilen faaliyet göstermemiştir. İşte yukarıdaki sorunun cevabı da bu kapsamda verilme-kte, yani Girne'de bir dönem fiiliyatta başka bir üniversite olmamasının yarattığı çağrışımla ancak "Girne" ve "Üniversite" sözcükleri birleştirilerek sorulduğunda, "Girne Amerikan Üniversitesi" sonucu elde edilebilmekte, yalnızca "Girne" sözcüğü kullanıl-dığında ise ilk veya ağırlıklı çağrışım Girne Amerikan Üniversitesi veya Üniversite olamamaktadır. Kanaatimce Davacı Avukatının "Girne'den gelirim" ve benzeri tarzda bir çağrışım sorusu sormaması da bu gerçeği görmeye hizmet eder niteliktedir.

Bunlar bir- yana bırakılarak Emare 30 incelendiğinde de, markanın, "Girne" ibaresini münhasıran kullanma hakkını Davacıya bahşetmeyeceği gerçeği ile karşılaşıldığından ve her halükârda markada mevcût kartal, yıldız, kalkan, meşale ve belgenin Girne'yi işaret ettiği d-e düşünülemeyeceğinden veya Davacı tarafından bu özde bir iddia yapılmadığından da yukarıda belirtilen sonuç dışında bir sonuca varmak olanaklı olamamaktadır.

Bunun da ötesinde Davacının adı incelendiğinde Davacının "University Of North Cyprus Ltd." şekl-indeki adında "Girne" sözcüğünün yer almadığı, yalnızca "Girne Amerikan Üniversitesi" ticari unvanında "Girne" sözcüğünün "Amerikan" sözcüğü ile birlikte bulunduğu değerlendirildiğinde, yukarıdaki sonuca varmak daha bir kaçınılmaz hale gelmektedir.

Tüm b-u nedenlerle Davacının ticari unvanı olan "Girne Amerikan Üniversitesi"'nin "Girne" veya "Kyrenia" adlarıyla bütünleştiğini veya Girne şehrinin üniversitesi olarak üniversite markası haline geldiğini ya da "Girne" veya "Kyrenia" sözcüklerinin kullanım sonu-cu Davacı açısından ayırt edici nitelik kazandığını Davacı tarafın kanıtladığı söylenememektedir.

Bütün bu değerlendirmelerime bağlı olarak, "Girne Amerikan Üniversitesi"'nin Girne şehri ile bütünleştiğinin kanıtlanamadığı, diğer bir anlatımla "Girne" ve-ya "Kyrenia" sözcüğünün kullanım sonucu Davacı açısından ayırt edici nitelik kazanmadığı sonucuna varırım.

Bunun sonucu olarak da, "University Of Kyrenia Ltd." adının tescilinin hatalı veya hükümsüz olduğu iddiasını, marka ile ilgili hukuksal argümanlard-an bağımsız olarak veya bu yönde değerlendirmelere girmeden incelemeyi uygun ve yeterli bulurum.

Olaya bu yaklaşımla bakıldığında, (B) paragrafına konu karar açısından isim tespiti ve şirket tescili noktasında kararın yetkili makam olan Davalı No.3 taraf-ından alındığı, bu nedenle yetki noktasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

Sebep unsuru açısından bakıldığında ise ilk göze çarpan belge, Emare 115'tir. Emare 115'in ekinde işletme isim arama listesi içerisinde "Girne Ameri-kan Üniversitesi" ve "Girne Teknik Üniversitesi" adlarının varlığı görünmektedir. Şahadetten de anlaşıldığı üzere, Davalı No.3 bu isimleri tespit etmiş, aynı veya benzer isim var mı bakmış ve sonrasında anılan isme benzer isim bulunmadığı yaklaşımıyla ve a-ncak iki isimden birinin kullanılması şartı ile dava konusu ismin tescilini onaylamıştır. Yukarıda belirtilen "Girne" veya "Kyrenia" sözcüğünün Davacı açısından ayırt edici nitelik kazanmadığı hususu, keza bu boyutta, Davacının kullandığı ticari unvanla v-eya kayıtlı adıyla, İlgili Şahsın kayıtlı adının benzer sayılamayacağı değerlendirildiğinde, Davacının takdir yetkisini hukuka uygun bir şekilde kullandığı düşünülebilmektedir. Ancak Davalılar için şahadet veren Tanık Olgun Yetişmiş'in dile getirdiği coğra-fi isim olan "Girne" isminin Davacıya ait olmadığı, coğrafi isimlerin tek başına verilmediği özlü şahadet göz önüne alındığında, "Girne" isminin coğrafi isim olarak tek başına Davacıya verilemeyecek olmasına karşın, İlgili Şahsa verilmiş olabileceği gibi t-ers bir durumla karşılaşılmaktadır.

İlgili Şahsın bir üniversite olduğu ve "üniversite" sözcüğünün veya isminin ayırt edici değil, üniversiteleri tanımlayıcı bir sözcük olarak tüm üniversiteler gibi, İlgili Şahsın isminde de yer aldığı gerçeği göz önünde- bulundurul-duğunda, İlgili Şahsın "University Of Kyrenia Ltd." şeklindeki isminde yer alan ve İlgili Şahsı tanımlamak açısından tek başına kalan "Kyrenia" sözcüğünün, kararı sıkıntılı hale getirdiği açıktır.

İlgili Şahsın, "Kyrenia" ismini, ayırt edici- bir isim olarak veya marka şeklinde geçmişten beri kullandığı ve bu isimle markalaştığı, huzurumuzdaki şahadetten hareketle söylenebilir durumda değildir. Bu noktada İlgili Şahıs için "Kyrenia" adının tescil işleminin yapılmış olması, Davalı No.3'ün kendi- kural veya ilkelerine, yani coğrafi ismi tek başına şirket ismi olarak onaylamama ve bir kişiye münhasır kullandırmama ilkesine ters bir işlem yapıldığını göstermektedir. Bu da İlgili Şahsa "University Of Kyrenia Ltd." isminin verilmesindeki sebep unsuru -noktasında "benzer isim olmadığı" sebebini gerçeğe uygun bir sebep olarak görmeyi engellemekte, daha ileri giderek benzer isim olmadığı sebebinin, gerçeği gizleyen bir gerekçe olarak algılanmasına neden olmaktadır.

İdarenin hangi saikle hareket ettiğini -huzurumuzdaki olayda tam net olarak belirlemek mümkün görünmese de, kendi uygulamasına aykırı işlem yapan İdarenin, tamamen keyfi davrandığı gerçeğinden söz etmek huzurumuzdaki mesele için kaçınılmazdır. Coğrafi isim olan "Girne" veya "Kyrenia" isminin, bi-r kişiye verilmezken, diğer bir kişiye verilmesinde İdarenin takdir yetkisi kullanımından söz etmek ise olanaklı değildir.

Bir an için İdarenin takdir yetkisini kullandığı düşünülse bile, takdir yetkisi, eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde kullanılamayac-ağından, olayda hukuka aykırılıktan söz etmek yine kaçınılmaz olacaktır. İki üniversite açısından fark gözetmek ve birisi için "Girne" veya "Kyrenia"'yı ayırt edici sözcük olarak kullanamayacağı yaklaşımı sergilerken, diğer üniversite için "Girne" ismini -ayırt edici kelime olarak kullanmaya fırsat tanımak ve bunun ötesine geçip yapılan tescil işlemi ile "Girne" veya "Kyrenia" isminin birtek İlgili Şahıs tarafından kullanılmasının önünü açmak, takdir yetkisini kötüye kullanma sonucunu doğurmaktadır.

Belir-ttiklerim göz önüne alındığında, İdarenin, "Girne" veya "Kyrenia" ismini tek başına bir kişiye veremeyeceği veya vermediği gerçeği ortada dururken buna ters bir biçimde uygulamada vermiş olması, "kuralların o sebep için öngörmediği sonucu yaratmasını" günd-eme getirdiğinden, Talep Takririnin (B) paragrafında sözü edilen isim tescili kararı, sebep unsuru açısından sakat bir karar halini almaktadır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde Talep Takririnin (B) paragrafına konu kararın, isim tescili noktasında, kamu ya-rarı gözetilmeden alındığını düşünmek de kaçınılmaz hale geldiğinden, amaç unsuru açısından da kararın sakat olduğu sonucuna varılmaktadır.

Belirttiklerime bağlı olarak "University Of Kyrenia Ltd." isminin tescilinin sebep ve amaç unsurları açısından huk-uka aykırı olduğu ve "University of Kyrenia" adının tescil edilmesi kararının iptali gerektiği sonucuna varırım.

İsim değiştirilmesi durumunda kalındığında dahi şirket varlığının etkilenmeyeceği, daha ileri giderek Davacının esas iddiasının başka bir üniv-ersite kurulması noktasından öte, şirket ismi noktasında yoğunlaştığı gerçeklerinden hareketle, İlgili Şahıs Şirketin tüzel kişi olarak kaydedilmesi işleminin iptali boyutundaki taleplerin ise reddinin uygun olduğu sonucuna ulaşırım.

İşlemin esasına ilişk-in talep açısından vardığım sonucu, yani İlgili Şahsın tescil edilen isminin uygun olmadığına yönelik kararı göz önüne aldığımda, Davalı No.1'in ihmal veya işlemi ile ilgili bir karar üretmenin gereksizliği düşünülebilir hale gelse de, bu konuyu da karara- bağlamanın daha uygun olacağı yaklaşımında olduğumdan şu hususları da vurgulamakta yarar görürüm.

Emare 72 ve 73 Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği'nin yazı içerikleri, Davacıların dilekçelerinin önerge ile Bakanlar Kuruluna getirilmedikleri için gündeme- alınmadıkları özlüdür. Bu haliyle bakıldığında, Davalı No.1'in icrai bir kararı olduğundan söz etmek olanaklı olamamaktadır. Emare 80, Ekonomi ve Enerji Bakanının yazısının içeriği de icrai nitelikli bir Bakanlar Kurulu kararı olduğunu göstermemektedir. B-u noktada dilekçelerin gündeme alınmaması ve olumlu veya olumsuz bir karara bağlanmamasının ihmal oluşturduğu düşünülebilir kabul edilse bile, Davacının Talep Takririnin (A) paragrafında; "'UNIVERSITY OF KYRENIA LTD' adının uygunsuz ve makûl bir ad olmadığ-ına ilişkin karar üretmemesinin....hükümsüzlüğünü" istediği göz önüne alındığında, ihmal boyutunda bir karar verilmesinin olanaksızlığı ile karşılaşılmaktadır. Bu yaklaşımlarla da Talep Takririnin (A) paragrafındaki talebin reddi kaçınılmaz hale gelmekted-ir.

Sonuç olarak Davalı No.2 ve 3'ün, "University Of Kyrenia Ltd." adının tescil edilmesine dair kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar veririm.

(B) paragrafının İlgili Şahsın şirket olarak kaydedilmesine ilişk-in onay kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna dair talep içeren kısmını ret ve iptal ederim.
paragrafındaki talebi ret ve iptal ederim.

Dava masraflarını Davacı lehine, Davalı No.2 ve 3 aleyhine
veririm.


Mahkeme:
Sonuç olarak Davacı davasında muvaffak -olur. Davalı No.2 ve 3'ün "University Of Kyrenia Ltd." adının tescil edilmesine dair kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına oy çokluğuyla karar veririz.
(B) paragrafının İlgili Şahsın şirket olarak kaydedilmesine iliş-kin onay kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna dair talep içeren kısmını oy birliğiyle ret ve iptal ederiz.
paragrafındaki talebi oy birliğiyle ret ve iptal
ederiz.

Dava masrafları Davacı lehine, Davalı No.2 ve 3 aleyhine
verilir.


Narin F.Şefik -Mehmet Türker Tanju Öncül
Yargıç Yargıç Yargıç



23 Haziran, 2015


















41






Full & Egal Universal Law Academy