Yüksek İdare Mahkemesi Numara 79/1989 Dava No 24/1991 Karar Tarihi 30.09.1991
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 79/1989 Dava No 24/1991 Karar Tarihi 30.09.1991
Numara: 79/1989
Dava No: 24/1991
Taraflar: Musa Kâzım Yılmaz ile Tarımsal Reh. Dairesi vd
Konu: Tahsis iptali - Verilen kararın geri alınabilmesi için yasal dayanaktan yoksun olması gereği
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 30.09.1991

-D.24/91 YİM 79/89

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede
Yargıç Taner Erginel huzurunda.
Anayasanın 152. maddesi hakkında.

Müstedi: Musa Kâzım Yılmaz, Tatlısu-.
ile
Müstedaaleyh: 1. Tarımsal Rehabilitasyon Dairesi, Magosa vasıtası ile
KKTC Başsavcılığı, Lefkoşa.
2. Toprak Komisyonu, İlker Karter Cad. Magosa.
3. İskân Bakanlığı, Lefkoşa vasıtası ile KKTC Başsavcılığı,
Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Dolun Üstüner adına Emine Erk.
Müstedaaleyhler namına: Mustafa Arıkan.



Yasa Maddesi: KKTC Anayasasının 152(3) maddesi, 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve E-şdeğer Mal Yasasının 20. maddesi.

İstemin Özeti: Müstediye tahsisli tarımsal arazinin Müstediden alınarak başka bir kişiye tahsis edilmesi kararının iptali istemi.

OLAY: Kuzey göçmeni olan Müstedi Tatlısu köyünde iskan ettirildikten sonra kendisine tarım-sal kaynak tahsis edildi. Müstedi kendisine tahsisli arazi içerisine bir başka şahsın mısır ektiğini görünce Mağusa Kaza Mahke-mesinde dava açtı. İlgili kişi dava esnasında elinde bulunan ve başvuru konusu parselin kendisine verildiğini gösteren tahsis bel-gesini ibraz etti. Başvuru bunun üzerine yapıldı.

SONUÇ: Müstedaaleyh ilgili kişiye yapılan tahsisin Müstediye yapılan tahsisten norm fazlası olduğu için değil yapılan idari hatayı düzeltmek amacı ile yapıldığını söyledi. Ayrıca 75 günlük hak düşürücü sür-enin de geçtiğini iddia etti.
-Öğrenmenin amacı Müstediye başvuru dosyalama olanağı vermek olduğuna göre, kararın açık ve net bir şekilde Müstedinin bilgisine gelmesi gerekirdi. Dedikodu mahiyetinde veya tartışmalı iddialarla bir hususu öğrenmesi yeterli olamaz.
-Diğer yandan hatalı fakat yasalara aykırı olmayan bir kararı geri alabilmek için yasanın verdiği yetkilere dayanarak hareket etmek gerekir. Müstedaaleyhin Müstediden İlgili parseli geri alma kararı 41/77 sayılı Yasanın 20. maddesine veya diğer herhangi -bir yasada belirtilen gerekçelere uymadığına göre hatalı bir karardır.
Başvuru kabul edilir.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
YİM 108/89 (D.33/90) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 147/86 (D.4/89) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM- 201/80 (D.30/80) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 107/85 sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
-Zaim N-ecatigil, KKTC'de Anayasa ve Yönetim Hukuku, s.126-127.




H Ü K Ü M

Tatlısu Köyünde Müstediye tahsis edilmiş tar-ımsal arazinin Müstediden alı-n-arak Osman Ü-resin isimli kişiye tahsis edilmesi üzerine Müstedi bu başvuruyu dosyalamış bulunmaktadır ve söz konusu kararın iptalini tale-p etmek-t-e-dir.

Başvuru ile ilgili olgular özetle şöyledir: Kuzey göçmeni olan Müstedi Barış Harekâtından sonra Tatlısu Köyüne iskân ettirildi. Topraklandırmadan hak sahibi olan Müstediye diğer tarımsal araziler yanında 6/44E Parsel 38/1, 38/2, 38/3 ve 37/2 olan ta-rımal araziler tahsis edildi. Müstedi 1988 yılı Mayıs ayında 38/1 numaralı parselin içerisine Osman Üresin isimli bir şahsın mısır ektiğini görerek onun aleyhine Mağusa Kaza Mahkemesinde bir tecavüz davası açtı. 1547/88 sayılı bu davaya karşı Osman Üresin -müdafaa dosyaladı ve diğer iddialarının yanısıra söz konusu parselin kendisine tahsis edilmiş olduğunu iddia etti. Müstedi bu iddiayı kabul etmedi ve 38/1 numaralı parselin kendisine tahsisli olduğunda ısrar etti. Taraflar duruşma için Mağusa Kaza Mahkemes-ine geldikleri 3.3.1989 tarihinde davalı kendisine verilen tahsis belgesini davacı avukatına gösterdi. Böylece davalının iddiasında haklı olduğu ve söz konusu parselin gerçekten Müstediden iptal edilip Osman Üresin'e tahsis edildiği ortaya çıktı. Bu gerçeğ-in anlaşılması üzerine Müstedi önümüzdeki başvuruyu dosyaladı ve 38/1 numaralı parselin kendisinden alınması kararının iptalini talep etmektedir.

Başvuruya karşı itiraz dosyalayan Savcılık söz konusu parselin Osman Üresin'in evinin karşısında bulunduğunu-, Osman Üresin'in bu parsel üzerine hayvanlarını koymak için ağıl yaptığını, bu parselin Müstediye tahsis edilmesinin hatalı bir karar olduğunu ve İdarenin verdiği kararı geri alarak söz konusu parseli Osman Üresin'e tahsis ettiğini iddia etti. Savcı ayrıc-a söz konusu iptal kararının Mağusa Kaza Mahkemesindeki davada müdafaa takriri dosyalandığı zaman Müstedinin bilgisine geldiğini, buna rağmen Müstedinin 75 günlük süre içerisinde başvuruyu dosyalamadığını, dolayısıyle başvuru dosyalama süresini geçirdiğini- iddia etti. Bu itiraza karşı Müstedi avukatı müdafaa takriri dosyaladığı zaman öne sürülen iddiaların gerekçelerle bağdaşmayan ve yasal dayanaktan yoksun iddialar olduğunu düşündüğünü, bilâhare duruşma için Mahkemeye geldikleri 3.3.1989 tarihinde tahsis -belgesini gördüğü zaman 38/1 numaralı parselin iptal kararını öğrendiğini ve bu tarihten sonra 75 günlük süre geçmeden başvuruyu dosyaladığını iddia etti.

Başvurunun duruşmasında Müstedi şahadet verdi ve yukarıda özeti verilen olguları tekrarladı. Müsted-aaleyh tarafından ise İskân Dairesi Hukuk İşleri Sorumlusu Alibey Ahmet şahadet verdi ve Müstedinin toprak dağıtımında haksahibi olduğunu, Müstediye 155 dönüm kuru arazi tahsis edildiğini, başvuru konusu parselin norm fazlası olduğu için değil ilgili şahsı-n şikâyeti üzerine geri alındığını, söz konusu parselin bir yasa veya tüzükte belirtilen gerekçelerle değil yapılan idari bir hatayı düzeltmek amacıyla geri alındığını söyledi.

Görüleceği gibi bu başvuruda tartışılan iki konu vardır.

a) Müstedinin başvu-ru dosyalama süresini geçirip geçirmediği;

b) Müstedaaleyhin 38/1 numaralı parseli Müstediden geri alıp Osman Üresin'e tahsis ederken yasal yetkilerini aşıp aşmadığı;

a) -Müs-t-e-dinin 75 günlük başvuru dosyalama süresini geçirip geçirmediği konusunda karar vermemiz gereken başvuru konusu kararın hangi tarihte Müstedinin bilgisine geldiğidir.

Müstedi 1988 yılında ilgili şahıs aleyhine Mağusa Kaza Mahkemesinde 1547/88 sayılı tecav-üz davasını açtığı zaman şüphe yok ki söz konusu kararı öğrenmiş değildi. Çünkü öğrenmiş olsa Mağusa Kaza Mahkemesinde değil Yüksek İdare Mahkemesinde dava açacaktı. Müstedinin yetkisiz bir Mahkemede dava açıp kaybedeceği kesin olan bir davayı yürütmesinin- anlamı olmadığına göre başlangıçta idari karardan habersiz olduğu açıkça ortadadır.

Müstedi, Mağusa Kaza Mahkemesinde 1547/88 sayılı davayı açtığı zaman 38/1 numaralı parselin Osman Üresin'e tahsis edildiğini bilmemekle birlikte daha sonra Osman Üresin'-in dosyaladığı müdafaa takririnde bu husus bir iddia olarak Müstedinin bilgisine geldi. Müdafaa takririnin dosyalandığı 1.11.88 tarihinde söz konusu kararı Müstedinin öğrendiğini kabul etmemiz halinde Müstedi 11.5.89 tarihli bu başvuruyu dosyalamakta geç k-almıştır. Mağusa Kaza Mahkemesinde dosyalanan 1547/88 sayılı davanın müdafaa takririnin 4. paragrafında şöyle denmektedir:

"Davalı Talep Takririnin 3'üncü paragrafını kesinlikle red ve inkâr eder şöyle ki Talep takririnde Davacının iddia ettiği Tatlısu Kö-yünde Pafta 6/44E parsel 38/1 nolı 1 dönüm 3 evlekten oluşan müteşekkil arazi davacıya ait olmayıp Davalıya aitti-r. D-avalıya ait olduğuna dair ilgili belgeler işbu davanın duruşmasında delil olarak ibraz ed-ilecektir. Mezkur davalıya ait T-atlısu köyündeki pafta 6/44E 38/1 nolu parselde 1 dönüm 3 evlekten müteşekkil arazi 1986 yılından beri ve/veya o tarihlerden ve/veya işbu dava açılmadan öncelerde davalıya ait olduğunu ve/veya adına tahsisli olduğunu önemle iddia edecektir."

Acaba müdafa-a takririnde öne sürülen bu iddialar söz konusu kararı Müstedinin öğrendiğini kabul etmemiz için yeterli midir? Şüphe yok ki 4. paragraftaki iddia ile karşılaşan Müstedi bir araştırma yaparak gerçeği yani 38/1 nu-maralı parselin Osman Ü-resin'e tahsis edildiği-ni- öğrenebilirdi. Acaba bir idari kararın böyle dolaylı ol-arak, yani- başka bir kişinin yaptığı bir iddia içerisinde ve araştırma sonunda öğrenebilecek bir konu olarak- -Müstedinin bilgisine getirilmesi yeterli bir öğrenme sayılabilir mi?

Anayasamızın konuya ilişkin 152(3) maddesi aynen şöyledir:

"Söz konusu başvuru, karar veya işlemin yayınlanması tarihinden veya yayınlanmadığı takdirde veya bir ihmal halinde, başvura-n kişinin bunu öğrendiği tarihten başlayarak yetmiş beş gün içinde yapılır."

Görülebileceği gibi Anayasamız idari kararın öğrenilmesinden söz etmekte fakat hangi kayn-aktan öğrenileceğin-e açıklık getirmemektedir. Bu durumda idari kararın herhangi bir kaynaktan öğrenilebileceği sonucuna varma- mız gerekir. (Gör: YİM 14-7-//86; D.4/89) Ancak geçmiş içtihatlara göre öğrenme tarihini ispat zamanaşımını iddia eden tarafa düşer. Öğrenme tarihinde tereddüt olması halinde ise Müstedinin lehinde olan tarihin kabul edilmesi gerekir. (Gör: YİM 107/85; D.18/89) Şu halde idari kararın- hangi kaynaktan öğrenildiği önemli olmamasına rağmen pratikte ispat güçlüklerini dikkate aldığımız zaman, zamanaşımı iddiası yapacak olan yöneticinin idari kararı Müstedinin bilgisine getirmek zorunda olduğunu söyleyebiliriz.

Öğrenmenin amacı Müstediye -başvuru dosyalama olanağı vermek olduğuna göre kararın başvuru dosyalanabilecek ölçüde açık ve net bir şekilde Müstedinin bilgisine getirilmesi gerekir. Müstedinin dedikodu mahiyetinde veya tartışmalı iddialar halinde bir hususu öğrenmesi yeterli olamaz. Y-İM 108/89, D.33/90'da konumuza çok benzeyen bir başvuruda şöyle denmiştir:

"İçtih-atlarımızla benimsenen tefs-i-r-lerden, dedikodu mahiyetinde yazılanlar ile Müstedinin b-ilgisine gelen husus-ların kendis-i-ni etkileyen idari kararı yeterince öğrendiği anlamına ge-l-m-e-diğini söylemek mümkündür. Anayasamızın öngördüğü 75 günlük süre kanımca Müste-dinin yeterince ve güvenilir kaynaklardan bilgi sahibi olmasını öngörür ve hak düşürücü süre o -zamandan başlar. Bir mes-elede Müstedi ile İlgili Şahsın sürtüşmesi halinde (Bu meseelde Müstedi ile İlgili Şahsın olduğu gibi) 75 günlük süre, İlgili şahsın Müstediye İdarenin aldığı kararı bildirme tarihinden başlamaz ancak İdarenin Müstediye bildirdiği tarihten başlar-. Bu başv-u-r-uda, iptali istenilen idari kararın tarihi 2.6.1989 tarihinden önce- -İdare tarafından bildirilmediğine göre kanımca Anayasanın öngördüğü 75 günlük süre en erken 12.6.1989 tarihinde veya Müstedinin söz konusu yazıyı a-ldığı tarihten başlar ki başv-uru da 1.6.1989 tarihinde dosyalandığına göre başvuru hak düşürücü süre hitam bulmadan dosyalanmıştır. Bun-un tersini kabul edip bu -doğrultuda Müstedaaleyhler ile İlgili Şahsın iddia ettikleri görüşe katılmak veya bu görüşü paylaşmak neticede çok tehlikeli sonuçlar doğurur."

Yukarıda belirtilen ilkelere uygun olarak başvuru konusu kararın müdafaa takririnin dosyalandığı 1.11.1988 tar-ihinde değil, tahsis belgesinin gösterildiği 3.3.1989 tarihinde Müstedinin bilgisine getirildiği kanısındayım. Dolayısıyle başvuru dosyalama süresinin geçirildiği iddiası reddolunur.

b) Müstediye 38/1 numaralı parselin bir hata sonucu tahsis edildiği ve -bu nedenle geri alındığı iddiasına gelince Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku, Zaim Necatigil sayfa 126'da şöyle denmektedir.

"Yönetim, herhangi bir işlemin yanlış veya sakat olduğunu sonradan fark etmesi halinde, ilgili kişinin y-argı organına başvurmasını beklemeden bunu- -geri almalıdır. İyi yöneticilik ilk-eleri böyle yapıl-m-a-sını gerektirmektedir. Yönetim hukuku ilkelerine göre, yönetimin aldığı herhnagi bir karar sakat ise böyle bir karar geri alınabilir. Zaten "hukuk devleti" ilkeleri de bu-nu- gerektirmektedir. Yönetim, sakat veya "illegal" işlemini yürürlükte tutmaya devam etmemelidir."

Bu yasalara aykırı "illegal" bir kararın geri alınmasını mümkün olduğu vurgulanmaktadır. Türkiye'de de verilen bir kararın hatalı olması halinde geri alınmas-ı mümkündür. Ancak bu, ilgili kişinin yalan beyanda bulunması, hile ve açık hata gibi hallerle sınırlanmıştır. (Gör: Aynı kitap sayfa 127)

Şu halde Yönetimin bir işlemin yanlış ve sakat olduğunu sonradan fark etmesi halinde kararını geri alması mümkün o-lmakla birlikte bu yetki oldukça sınırlı tutulmuştur. Hatalı kararı geri alma olanağını sınırlı tutmanın nedenini anlamak mümkündür. Gerçekten geri alma yetkisinin geniş tutulması halinde Yönetimin verdiği tüm kararların geri alınabilecek ciddiyetsiz karar-lar haline gelmesi söz konsuudur.

Geçmiş içtihatlara göre verilen bir kararın geri alınabilmesi için yasal dayanaktan yoksun olması gerekir. Yasal dayanaktan yoksu karar yok hükmünde hiç doğmamış kabul edildiğinden bu kararı geri almak mümkündür. (Gör: -YİM 201/80; D.30/80)

YİM 147/86 (D.4/89)'da sayfa 8'de şöyle denmektedir:

"Açıktan açığa yasaya aykırı veya tamamıyle görev ve yetki dışı tasarruflar hükümsüzlükle malûl oldukları cihetle bunlar hiçbir vakit sıhhat iktisap etmezler ve Anayasanın 152(3)- maddes-i hükümlerine tabi ol-m-a-yıp her vakit ortadan kaldırılabilirler."
Görülebileceği gibi yöneticinin bir karar veya işlemi geri alabilmesi için bu karar veya işlemin hatalı olması yet-e-rli değildir. Kararın verya işlemin açıkça yasaya aykırı o-l-m-a-sı gerekir. Önümüzde-k-i olayda Yöneticinin 38/1 numaralı parseli Müstediye tahsis etmesi açıkça yasalara aykırı değildir. Daha doğrusu yasalara hiçbir aykrılığı yoktur. Burada Yöneticinin Müstediye tahsisi yaparken bir parse-lde takdir hakkını hatalı kul-l-a-nması ve bu nedenle h-atalı bir karar vermesi söz kon-u-s-udur. Böyle, yani hatalı fakat yasalara aykırı olmayan bir kararı geri alabilmek için yasanın verdiği yetkilere dayanarak hareket etmek gerekir. 41/77 sayılı İskân,- Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Y-asasının 20. maddesi yasal bir tahsisin hangi hallerde -geri alınabi-l-e-cğini belirtmektedir. Müstediden 38/1 numaralı parseli geri alma kararı 20. maddeye vey-a diğer herhangi bir yasada bel-i-r-tilen gerekçelere uymadığına göre hatalı bir karar olduğu görüşündeyim.

Bu nedenlerle 38/1 numaralı parselin Müstediden alınarak Osman Üresin'e verilmesi kararı iptal edilir. Masraflar için emir verilmez.


(Taner Erginel)
- Yargıç

30 Eylül 1991

-


-524-



-


Full & Egal Universal Law Academy