Yüksek İdare Mahkemesi Numara 73/1997 Dava No 10/1999 Karar Tarihi 13.05.1999
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 73/1997 Dava No 10/1999 Karar Tarihi 13.05.1999
Numara: 73/1997
Dava No: 10/1999
Taraflar: Ahmet Denizer ile Lapta Bel. Vd
Konu: Görevden ihraç
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 13.05.1999

-10/99 YİM 73/97
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE
ANAYASANIN 152. MADDESİ HAKKINDA.
Mahkeme Heyeti: Celâl Karabacak, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

Davacı : Ahmet Den-izer, Lapta
-ile-
Davalı: 1. Lapta Belediyesi, Belediye Başkanı, Belediye Meclis Üyeleri, Lapta Belediye Hemşehrileri,Lapta
2. K.K.T.C İçişleri ve Köyişleri Bakanlığı vasıtasıyla
KKTC, Lefkoşa
A r a s ı n d a.

Davacı n-amına: Avukat Tevfik Mut
Davalı 1 namına: Avukat Fuat Veziroğlu
Davalı 2 namına: Savcı Fatma Ertuğrul.

------------------

H Ü K Ü M

Celâl Karabacak: Bu davanın hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: Davacı 17.4.1997 tarihinde dosy-alamış olduğu davada aşağıdaki taleplerde bulunmuştur.
Davalı No 1 tarafından 9.4.1997 tarihli bir yazıyla Davacıya bildirilen ve Belediye Meclisinin 1.4.1997 tarihinde yapmış olduğu toplantıda 41/97 sayılı kararı gereğince Davacının görevinden azledildiği- şeklinde ifadesini bulan karar ve/veya işlemlerinin ve/veya Davalı No 1 tarafından bu hususta yapılmış olan tüm karar ve/veya işlemlerin etkisiz ve


hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair Mahkeme emir itası,
Yukarıda (A) paragrafı-nda belirtilen Davalı No:1 karar ve/veya işlemini onaylayan Davalı No2'nin bu husustaki tüm onay işlemleri ve/veya kararlarının etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair Mahkeme emri itası.

Davalı No 1 bu taleplere karşılık -bir müdafaa dosyalarken Davalı No 2 ayrı müdafaa dosyalamayıp Davalı 1'e katılmakla yetinmiştir.

Davanın duruşmasına başlandığında Davacı davasını ispat için bizzat şahadet verirken, tanık olarak da şikayetci konumundaki Zehra Hacı Elmaz, Lapta Belediye M-eclisi Üyeleri
Mustafa Çoksu, İbrahim Gürel, Keziban Boransel ve Hüseyin Güney'i dinletmiştir. Buna karşılık Davalılar herhangi bir tanık çağırmamışlar, istintakla yetinmişlerdir.

Taraflar, ayrıca, konuyu aydınlatmak amacı ile 13 adet belgeyi Emare 1-13 -olarak Mahkemeye sunmuşlar ve duruşma sonucunda da sunulan şahadetler ile hukuki durum ve ilgili içtihatlara değinerek Mahkemeye hitapta bulunup davalarını kapatmışlardır.

Verilen şahadet ile sunulan emareler incelendiğinde ihtilâfsız olgular aşağıdaki şe-kilde özetlenebilir:

Davacı 1957 doğumlu olup Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunudur. Takriben 1983 yılında Lapta Belediyesine


İdare Amiri olarak girmiş ve bilâhare 1992 yılından itibaren Belediye Müdürü olarak görev yapmaya devam etmiştir.

-Önümüzdeki davada şikayetçi konumunda görülen Zehra Hacı Elmaz da Lapta Belediyesinde 1993 yılından itibaren Maliye Memuru olarak çalışan birisidir. Adı geçen kişi Lapta Belediye Başkanlığına hitaben yazdığı 22.3.1997 tarihli Emare 2 yazı ile Amiri durumun-daki Davacının kendisini taciz ettiğini, onu reddetmesi halinde kendisini işten atma tehdidinde bulunduğunu,
hatta kendisine zorla tecavüz de ettiğini belirtmiş ve bu olayların tekrarlanmaması amacı ile gereğinin yapılmasını talep etmiştir.

Bunun üzerine- Belediye Başkanı Fuat Namsoy, 24.3.1997 tarihinde şikayet konusunda soruşturma yapılıp bir karara varılması amacı ile Davacıyı geçici olarak görevden almış ve durumu Emare 4 yazı ile kendisine bildirmiştir.

Ayni gün bu konuda yapılan Belediye Meclisi to-plantısında da aşağıda görülen 38/97 sayılı Emare 3 karar alınmıştır. Şöyle ki:

"BELEDİYE MÜDÜRÜ AHMET DENİZER HAKKINDA
Zehra Hacıelmaz 22.3.1997 Cumartesi tarihli suç unsuru teşkil eden bir yazıyı Belediye Başkanı Sn. Fuat Namsoy'a vermesi ile 24.3.199-7 Pazartesi günü Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğü birinci kısım genel kurallar 7. madde 5. fıkrası gereğince yapılacak olan soruşturmanın sonuçlanıp bir karara varılması için görevden geçici olarak alındığı, Belediye Başkanı Sn. Fuat Namsoy tarafından Bele-diye Müdürü Ahmet Denizer'e yazılı olarak verildiği Belediye Meclis Üyelerine açıklanmıştır. Yasanın 6. Bölüm 79. madde 10. fıkrası gereğince hakkında disiplin kovuşturmasına tabi tutulmasına, disiplin kovuşturmasının başlaması ve gerekli ifadelerin alınab-ilmesi maksadı ile Belediye Meclis Üyesi Asbaşkan Sn. Mustafa Çoksu ile


Belediye Meclis Üyesi Sn. Salih Çizel görevlendirilmiştir. Karar Belediye Meclisi tarafından oy birliği ile kabul edilmiştir."

Bu karar ile görevlendirilen adı geçen Soruşturma Mem-urları gerekli soruşturmayı yaparken Davacıya gönderdikleri
bir yazı ile onun da savunmasını istemişlerdir. Konu yazı aynen şöyledir:

"Sn. Ahmet Denizer
Tarih: 25 Mart 1997

24 Mart 1997 gecesi saat 19.30'da yapılan Belediye Başkanlığ-ı nezdindeki Belediye Meclis toplantısında alınan konu kararı gereğince Meclis Üyeleri konu hakkında araştırma yapmaları için şu kararı almıştır. Bahsi mevzu olan kararın somut ve tarafsız bir neticeye varılması için Belediye Meclis Üyesi Asbaşkan Sn. Mus-tafa Çoksu ile Belediye Meclis Üyesi Sn. Salih Çizel'e konu üzerinde soruşturma yapması için Soruşturma Komisyonu olarak görevlendirilmiştir.

Fuat Namsoy
Belediye Başkanı

Sn. Ahmet Denizer
Yukarıda belirtilen konu hakkınd-a soruşturma yapılması gereğince şahsınız tarafından Meclis Araştırma Komisyonu üyelerine savunmanız için rapor vermeniz istenmektedir. Raporun en geç 26 Mart 1997 günü saat 16.000'da adresinizden şahsımız tarafından alınacaktır.


Lapta Belediyesi -Meclisi
Soruşturma Komitesi

Asbaşkan Meclis Üyesi
Mustafa Çoksu Salih Çizel"



Davacı ise bu isteğe uygun olarak Lapta Belediye Meclisi Soruşturma Komisyonuna hitaben yazdığı 26.3.1997 tarihli emare yazısı-nda şöyle demiştir:

"Lapta Belediye Meclisi
Soruşturma Komisyonuna,
26.3.1997

1983 yılından beri ilk önce İdare Amiri 1992 yılından itibaren ise Belediye Müdürü olarak görev yapmaktayım. Görev yaptığım müddetçe görevimi laiki ile yasalara- uygun olarak ve benim için en üst derecede sorumluluk duygusu ve özveri ile gece gündüz demeden yapmanın huzur ve gururunu yaşadım. Gerek özel yaşantım, gerekse Belediyedeki başarılı hizmetlerimin Lapta içerisinde bana şeref ve haysiyetli bir yer kazandır-dığı inancındayım.
Aldığım duyumlar neticesinde hakkımda öne sürülen iğrenç ve asılsız iddiaları şiddetle reddeder, bana ve aileme karşı bir komplo hazırlandığını vurgular tümünü reddettiğimi esefle bildiririm.
Saygılar sunar gereğini arz ederim.

-Ahmet Denizer"

Durum bu şekilde gelişirken ayni gün Kıbrıs Gazetesinde "Lapta Belediyesinde "tecavüz" iddiası" başlıklı bir yazı da yer almıştır.

Soruşturma Memurlarının aldığı ifadeler 26.3.1997 tarihli Belediye Meclisi toplantısında incelenmiş -ve toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu Davacıyı bu suçtan aklayarak işine geri dönmesi yönünde beyanda bulunmuşlardır. (Gör. Emare 9 tutanak)

Bununla beraber, Belediye Başkanı Davacıyı göreve çağırmamıştır.



Bunun üzerine Belediye Meclisi 1.4.1997 t-arihinde yeniden toplanmış ancak bu defa aşağıda görülen ve davaya konu teşkil eden 41/97 sayılı azil kararını almıştır.

"Başkan, Denizer hakkındaki konuyu gündeme getirerek soruşturma komitesinin yapmış olduğu çalışmaların yetersiz olduğunu ve Belediye M-eclisinin özellikle 24.3.1997 tarihinde yapılan Meclis toplantısında Işıl Kandil'in de
ifadesinin alınması gerektiğinin söylenmesine rağmen nedeni bilinmeyen sebeplerden dolayı ifadesinin alınmadığını belirterek Işıl Kandil'in ve Muzaffer
Yıldırım'ın ya-şanan olaylarda sorumluluk hissettikleri için görgü şahidi olarak Lapta Belediye Başkanlığına yazılı ifadelerini verdiklerini açıklamıştır.
Daha sonra yapılan soruşturmalar neticesinde alınan ifadelerin tümü Başkan ve Meclis üyeleri tarafından
imzalanarak-, Başkan Fuat Namsoy tarafından Meclis Üyelerine okunmuştur. Okunan ifadeler Meclis Üyeleri arasında tartışıldıktan sonra oylama yapılmış Meclis Üyesi Asbaşkan Mustafa Çoksu, Meclis Üyesi Kezban Boransel, İbrahim Gürel ve Hüseyin Günay, Ahmet Denizer'in gö-revine geri dönmesini, Başkan Fuat Namsoy, Meclis Üyesi Hasan Aktuğ, Ali Öner, Salih Çizel ve Serdar Zorali Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğünün 81. madde ve 5. fıkrası gereği Ahmet Denizer'in işlemiş olduğu suçtan dolayı Belediyede çalışmasının artık mümkü-n kılınmayacağını bu nedenle görevinden azledildiğini karara bağlamıştır. Ahmet Denizer'in görevinden azledildiği oy çokluğu ile kabul edilmiştir."


Belediye Meclisince alınan bu karar 8.4.1997 tarihinde Davalı No 2 konumunda bulunan İçişleri ve Köyişleri- Bakanlığının Emare 11 yazısı ile de onaylanmıştır.

Bu gelişmelerden sonra Davalı No 1 tarafından Davacıya gönderilen 9.4.1997 tarihli olup Mahkememize Emare 12 olarak
sunulan yazı ile görevinden azledildiği kendisine bildirilmiştir.



Durumu öğrenen D-avacı 17.4.1997 tarihinde konu kararlara karşı huzurumuzdaki davayı dosyalamış bulunmaktadır.

Zehra Hacı Elmaz Davacının bu davayı dosyalamasından uzunca bir süre sonra, 28.10.1997 tarihinde, KKTC Başsavcılığına hitaben yazdığı Emare 13 yazıda, diğer şey-ler meyanında, davaya konu olan olayın tamamen Belediye Başkanı Fuat Namsoy, eşi Nurcan Namsoy ve baldızı Ferişdah Namsoy tarafından kendisinin kullanılarak hazırlanan bir komplo olduğunu, kesinlikle böyle bir olay olmadığını, Ahmet Denizer'in kendisine ne- tecavüz ettiğini ne de onunla arasında herhangi bir ilişki olduğunu belirtmiştir.

Davanın duruşması esnasında Davacı, davaya konu kararların dayanağını teşkil ettiği iddia edilen 1984 Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğünün ilgili zamanlarda yürürlükte olma-dığını, dolayısıyle kendisinin bu tüzük altında görevden azledilemeye- ceğini iddia etmiştir.

Biz de öncelikle bahse konu tüzüğü ve dayandığı yasaları incelemeyi uygun görüyoruz.

Davacı tarafından yakınma konusu edilen ve diğer şeyler meyanında Belediye- görevlilerinin disiplin işlemlerini de düzenleyen 1984 Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğü, 11/82 sayılı Değişiklik Yasası ile değiştirilen 15/80 sayılı Belediyeler Yasası altında çıkarılmıştır. Bu tüzüğe göre, Belediye görevlilerinin kesin görevden alınmala-rı, Belediye Başkanının önerisi Belediye Meclisi üyelerinin salt çoğunluğunun kararı ve
Bakanlığın onayı ile gerçekleşmesi gerekir. Belediye görevlilerine verilecek disiplin cezaları ve bu disiplin cezalarını gerektiren eylem ve davranışlar ayni tüzüğün 8-1.

maddesinde yer almaktadır. Belediye görevlisini görevinden çıkarma cezası ayni maddenin 5. fıkrasında izah edilmektedir. Bu fıkranın (d) bendinde "yüz kızartıcı bir suç işlemiş bulunmak" da görevden çıkarmayı gerektirmektedir. Bu suçlar arasında rüşvet-, hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma, hileli iflas gibi belediye görevleri ile bağdaşmayan yüz kızartıcı suçlar yer almaktadır.

28.8.1995 tarihinde yürürlüğe giren 51/95 sayılı Belediyeler Yasasının 142. maddesi, 11/82 ile 15/8-0 sayılı Belediyeler Yasalarını, yürürlükten kaldırmıştır. Bunun neticesinde de ilgili Belediye Yasaları altında yapılan tüzüklerin de otomatikman gerçerliliklerini yitirmesi gerekir.

Buna karşın, 51/95 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi aynen şöyledir:
"Bu- yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bu yasa uyarınca öngörülen tüzükler yapılıncaya kadar, bu yasa ile yürürlükten kaldırılan Belediyeler Yasası uyarınca yapılan bütün tüzükler bu Yasa Kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, yürürlükte kalır. Bu y-asa uyarınca yapılması gereken tüzüklerin bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak altı ay içinde yürürlüğe konması zorunludur."

"Belediye ve Personel" yan başlığı ile 51/95 sayılı Yasanın özlük haklarının korunması ve disiplin işlemlerinin uygula-nması ile ile ilgili 34. maddesi ise şöyledir:-
"Belediyeler hizmetlerinin gerektirdiği örgütleri kurarlar ve personeli istihdam ederler. Kurulacak örgütün ve istihdam edilecek personelin kadr-oları,
Belediye memurlarının hizmet koşulları, nitelikleri, atanmaları, yetiştirilme ve yükselmeleri, ödev,hak, yükümlülük ve sorumlulukları, aylıkları, haklarında disiplin kovuşturması yapılması, disiplin cezası


uygulanması, azilleri, emeklilikleri ve -diğer özlük işleri yasa ile düzenlenir."

Yukarıdaki 51/95 sayılı Yasadan yapılan iki alıntıdan da anlaşıldığı üzere yasa koyucu, 51/95 sayılı Yasa uyarınca
yapılması gereken tüzükler yapılıncaya kadar geçiş dönemini dikkate alarak, Geçici 1. maddesi ile e-ski yasalar altında ısdar olan tüzükleri altı ay süre ile yürürlükte bırakmıştır. Bundan anlaşılan o dur ki yürürlükten kaldırılan Belediyeler Yasaları uyarınca yapılan tüzükler, 51/95 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 28.8.1995 tarihinden altı ay sonra, ya-ni takriben Şubat 1996 sonu yürürlükten kalkmıştır.

Yasa koyucu bu güne kadar ne 51/95 sayılı Yasanın 34. maddesi altında öngörülen özlük hakları ve disiplin işlerine ilişkin yasa yapmıştır ne de buna bağlı olarak Geçici 1. maddesi uyarınca öngörülen tüz-ük ısdar etmiştir. 34. maddede öngörülen yasa halen yapılmamış olması nedeniyle eski Belediye Yasaları tahtında ısdar olunan 1984 Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğü, dava konusu tarihlerde yürürlükten kalkmış olan tüzüklerden biridir.

Anayasanın 121(2) mad-desi disiplin işlemlerinin yasa ile düzenlenmesi gerektiğini ayrıyeten teyit etmektedir.

Anayasanın 121(2) maddesi şöyledir:-

"Kamu görevlilerinin atanmalarını, onaylanmalarını, sürekli ve emeklilik -hakkı kazandıran kadrolara yerleştirilmelerini, terfilerini, nakillerini, emekliye
sevklerini, uyarma ve kınama cezasını gerektiren disiplin işlemleri dışında azil ve görevden uzaklaştırma dahil
diğer tüm disiplin işlemlerini yapmak üzere tarafsız ve bağı-msız organ veya organlar kurulur. Bu organ veya
organların kuruluş ve işleyişi belirli kamu görevlileri kesimi için hizmet özellikleri gözetilerek ayrı


düzenlemeler yapılmasına olanak tanıyacak biçimde yasa ile düzenlenir."
-
51/95 sayılı Yasanın Gecici 1. maddesi sadece 51/95 sayılı Yasa kapsamında olan hususlara ilişkin tüzükleri kapsamaktadır. Bu yasa, disiplin konuları ile diğer hususlar ve takip edilecek olan prosedürü içermemektedir. B-unların 34. maddeye göre ayrı bir yasa ile düzenlenmesi gerekirdi.

Disiplin konularını da içeren 15/80 ve 11/82 sayılı Yasalar altında ısdar edilen 1984 Belediye Kamu
Görevlileri Tüzüğünün bu yasaların iptali ile geçerliliğini yitirdiğini ve ortadan kal-ktığını yukarıda belirtmiştik.

Disiplin konularında yasal düzenleme olmadığı bir yana Anayasanın 122. maddesi de bu konuda tüzük yapılmasına da cevaz vermemektedir.

Anayasanın 122. maddesi aynen şöyledir:

"Ana-yasa ve yasa açıkça yetki vermedikçe Devletin hiçbir organı tüzük yapamaz ve yürürlüğe koyamaz. Yönetmelikler de ancak tüzüklere uygun olarak yapılır ve yürürlüğe konur."

Yasa koyucunun bir nevi ihmâli yüzünden ortaya yasal bir boşluk doğmuştur ve halen b-u boşluk devam etmektedir. Bu durumda Davacının yasal haklarının ne olduğu hususunda Anayasamızın kurallarına bakmak gerekecektir. Anayasanın 121(4) maddesi ise bu konuda şöyle demektedir:-
"Kamu görevlileri ile diğer kamu personeli hakkında yapılacak di-siplin kovuşturmalarında isnat olunan hususun ilgiliye açıkca ve yazılı olarak
bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve savunma için belli bir süre tanınması gereklidir.



Bu ilkelere uyulmadıkça disiplin cezası verilemez ve disiplin kararları yar-gı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz...

İlgili Anayasa maddelerinden de görüleceği gibi aleyhine disiplin kovuşturması açılan kamu görevlisine kovuşturmaya neden olan eylem ve davranışları açıkca ve yazılı olarak derhal
bildirilmeli ve yazılı ol-arak savunma vermesi için süre tanınmalıdır. Bunlar yapılmadıkca kişiye disiplin cezası verilemez. Halbuki bu meselede disiplin suçlarını gösteren yasa
yoktur ve Davacının disiplinsizlikle itham olunabileceği davranış ve eylemlerin neler olabileceği hususu-nda da herhangi bir tanımlama yoktur.

Keza, Davacı aleyhindeki soruşturma, ilgili tarihte yürürlükte olmayan Belediye Kamu Görevlileri Tüzüğü 1. Kısım Genel Kurallar 7(5) maddesine dayandığı gerçeği ile, sakat bir işlemdir.

Davalı No 1 Davacının hangi- disiplin suçunu işlediğini, bir başka deyişle azledilmesini gerektiren suçu Davacıya açıkca ve yazılı olarak bildirmemiş, kendisine yazılı olarak savunma vermek üzere bir süre tanınmamış ve neticede Davacının Anayasal hakları da ihlâl edilmiştir.

Davac-ıya Emare 7 de görülen ifadesi dışında müdafaasını
yapması için herhangi bir hak tanınmamıştır. Olgular çerçevesinde Davacının hangi "yüz kızartıcı suç"u işlemiş olduğu anlaşılmadığı bir tarafa, soruşturma esnasında Anayasal prosedürün takip edildiği de s-öylenemez. Davacıya savunmasını yapması için söz hakkı verilmemesi Davacının Anayasal hakkının
elinden alınmasına sebep olup konu kararı geçersiz kılmak için yeterli nedendir.

Disiplin işlemlerinde, bu işlemlere maruz kalanlara müdafaa ve söz hakkı veri-lmesi ile ilgili Yüksek Mahkemenin bir
çok içtihat kararı da bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi 14/88 (D.5/89) sayılı havalede konu hakkında 7. sayfasında şöyle denmektedir:-

"Anayasanın 121.maddesinin (4) fıkrası kamu görevlileri ve diğer kamu persone-li hakkında
yapılacak disiplin kovuşturmalarında isnat olunan hususun ilgiliye açıkça ve yazılı olarak
bildirilmesini, yazılı savunmasının
istenmesini ve kendisine savunma için belli bir sürenin tanınmasını öngörmektedir." -

Yüksek İdare Mahkemesi YİM 135/87 (D.3/92) sayılı davada sayfa 10 da şöyle demiştir:-

"....Halbuki olgulardan da görülebileceği gibi Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı söz konusu ayırma işleminde Müstediye hiçbir bilgi vermediği gibi söz veya s-avunma hakkı da tanımamıştır. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ayırma işleminde Müstediye söz hakkı veya savunma hakkı tanımamakla da Anayasanın 121. maddesinin
(4). fıkrası ile doğal adalet ilkelerine aykırı hareket etmiştir. Bu yüzden, Güvenlik Kuvvetler-i Komutanlığının almış olduğu 13.6.1987 gün ve per:7622-49-87/614 sayılı başvuru konusu ayırma kararının iptal edilmesi gerekir."

Yine, YİM 47/77 sayılı başvuruda savunma hakkının verilmemesi neticesinde Yüksek Mahkeme, o davadaki Müstedi aleyhine verile-n disiplin cezası kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar vermişti.

Huzurumuzdaki olgular ve yukarıdaki Anayasal ve yasal durum çerçevesinde Davacının "görevinden azledildiği" şeklinde
ortaya çıka-n karar ile bunu onaylayan kararın yasal dayanaktan yoksun kararlar olduğu, Davacının hangi suçu işlediği ve hangi

suçtan dolayı görevden azledildiği hususu açıklığa kavuşturulmadığı, keza Davacıya gerektiği şekilde savunma hakkı
verilmediği cihetle, ge-çersiz kararlardır ve bu kararların iptal edilmesi gerekir.

Sonuç olarak, yukarıda söylenen tüm hususlar ışığında Davacı davasında başarılı olmuştur ve Davalı No 1 tarafından 1.4.1997 tarihinde alınan 41/97 sayılı azil karar-ı ile bu kararı onaylayan Davalı No 2'nin 8.4.1997 tarih ve 5/75 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına hüküm verilir.

İşbu dava masrafları Mukayyitliğe sunulacak masraf listesi ile Mukayyit tarafından tesbit e-dildikten sonra Davalılar tarafından Davacıya öde0ecektir.




Celâl Karabacak Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


13 Mayıs 1999
















































15






Full & Egal Universal Law Academy