Yüksek İdare Mahkemesi Numara 455/2004 Dava No 15/2005 Karar Tarihi 21.10.2005
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 455/2004 Dava No 15/2005 Karar Tarihi 21.10.2005
Numara: 455/2004
Dava No: 15/2005
Taraflar: Hasan Gezmiş ile İçişleri, Köyişleri ve İskan Bakanlığı
Konu: Meşru Menfaat - Ara Emri Safhasında Anayasa Mahkemesine Havale İsteminin Söz Konusu Olamaması -
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 21.10.2005

-D.15/05YİM 455/04

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında
Yargıç Seyit A. Bensen Huzurunda.

Davacı : Hasan Gezmiş, 8 Şehit Tonguç sok, Alsancak - Girne

ile -

Davalı : 1. İçişleri, Köyişleri ve İskan Bakanlığı vasıtas-ıyla
KKTC Lefkoşa
2. İskân Encümeni vasıtasıyla KKTC-Lefkoşa
3. Girne Kaza Tapu Amirliği vasıtasıyla KKTC-Lefkoşa


A r a s ı n d a.

Davacı namına : Avukat Ata Dayanç
Davalılar namına : Savcı Özkul Özdevim
İlgili Şah-ıs namına : Avukat Güneş Menteş adına Avukat Erkan
Enginsoy.

--------------------


K A R A R

Davacı 21.12.2004 tarihinde dosyaladığı tek taraflı bir istida ile Davalıların ve/veya İlgili Şahıs Ulusal Birlik Partisinin-, esas davaya konu olan Girne Alsancak Köyü, Yayla mahallesi pafta/harita XI/16 W.2, E.2, Parsel no. 64/2/3+65/2/2 olan gayrimenkul ile ilgili herhangi bir muamele ve/veya tapu muamelesi ve/veya herhangi bir şekilde devir işlemi yapılması ve/veya kiralanma-sı ve/veya ipoteğe konması ve/veya herhangi bir şekilde elden çıkarılmasının men edilmesi için bir emir talep etmiştir.

Davacı istidaya ekli yemin varakasında, diğer şeyler meyanında, Baf göçmeni olduğunu, 41/77 sayılı İTEM yasası tahtında hak sahibi bi-r kişi olduğunu, dava konusu işyerine 1977 yılında Davalılar tarafından yerleştirildiğini ve söz konusu işyerini 1977 yılından beri çalıştırmakta ve halen tasarrufunda bulundurmakta olduğunu, tasarruf ve kullanımında olan istida konusu işyerinin taşınmaz m-al koçanının kendisine verilmesi için Davalılara yapmış olduğu 8.9.2004 tarihli müracaata olumlu yanıt beklerken İTEM yasası tahtında hiç bir hak sahipliliği olmayan, siyasi bir parti olan Ulusal Birlik Partisine söz konusu işyerinin tapusunun verilmesine -ilişkin Davalılar tarafından karar alındığını, alınan kararın kanunsuz olduğunu, çok ciddi ve haklı bir dava sebebi bulunduğunu, talep edilen emrin verilmemesi halinde dava konusu gayri menkulün 3. şahıs ve/veya İlgili Şahsın eline geçeceğini ve böyle bir- durumda telâfisi imkânsız zarara uğrayacağını iddia ederek davanın sonucuna değin istidada talep edildiği şekilde emir verilmesini talep etmiştir.

Tek taraflı müracaat üzerine ara emri verilmesini uygun bulmayan Mahkeme, istidanın Davalılar ile İlgili -Şahıs durumundaki Ulusal Birlik Partisine tebliğ edilmesini emretmiştir.

Davalılar, 21.3.2005 tarihinde istidaya karşı dosyalamış oldukları itiraznamede, diğer şeyler meyanında, Davacı dava konusu taşınmaz malı 1977 yılından beri tasarrufunda bulundurdu-ğunu iddia etmekle birlikte, dava konusu taşınmaz malın İlgili Şahıslar leyhine Davalılar tarafından işlem yapıldığını, 2000 yılından beri bilgisinde olmasına rağmen herhangi bir dava yoluna başvurmadığı cihetle Anayasanın aradığı 75 günlük zamanaşımı süre-sini geçirmiş olduğunu, dava konusu taşınmaz malın Davacının yasal tasarrufunda olmadığını, bu nedenle de Davacının herhangi bir dava sebebinin doğmuş olmadığını ve Davacının dava konusu taşınmaz malı 2000 yılı içerisinde İlgili Şahıslardan kiralamakla, Da-valıların İlgili Şahıslar leyhine işlem yapıldığı bilgisi dahilinde olduğunu, bu suretle meşru menfaatı olmayan Davacının davasının ileri gidemeyeceğini önitiraz olarak ileri sürdüler. Keza Davacının davasının ciddi ve haklı bir nedene dayanmadığını, ortad-a tamiri imkânsız ve/veya geriye dönüşün zor olacağı bir durumun da bulunmadığını ileri sürerek ara emri istidasının reddini talep etmişlerdir.

Davaya katılan ve avukatla temsil edilen İlgili Şahıs da istidaya bir itirazname dosyalamıştır. İlgili Şahıs -itiraznameye ekli 3.2.2005 tarihli yemin varakasında, diğer şeyler meyanında, 41/77 sayılı İTEM yasası tahtında dava konusu taşınmaz malı kira ve tasarrufuna aldığını, mezkur taşınmaz malı kirasında ve tasarrufunda tuttuğu cihetle ayni yasanın 93. maddesi -tahtında mezkûr taşınmaz malı adına kayıt etmeye hak kazandığını ve mezkûr malın 2003 yılında İlgili Şahsın TM.No.18847 numaralı T. Cetvelinde işlem gördüğünü ve adına tapu almak için Girne Tapu Dairesine başvuruda bulunduğunu ve işlemlerin sonuçlanmak üze-re olduğunu, Davacının dava konusu işyerinde bulunan çay ocağını işletmek üzere 13.12.2003 tarihinde İlgili Şahıs ile bir işletme sözleşmesi imzaladığını, Davacının bilâhare dava konusu işyerini hasara uğratması nedeniyle işletme sözleşmesinin 27.1.2004 ta-rihinde feshedildiğini ve Davacının 5.3.2004 tarihine kadar dava konusu işyerini tahliye etmesi talep edildiği halde tahliye etmediğini ve Davacının halen dava konusu işyerinde işgalci olarak bulunmaya devam ettiğini, Davacının İlgili Şahıs leyhine alınan -karardan haberdar olduğunu ve kararı öğrendiği tarihten itibaren 75 gün geçtiği cihetle dava açamağa hakkı olmadığını, bu nedenle ara emri istidasının reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davacı istidasını kanıtlamak için kendisi şahadet vermiştir. Dav-alılar ve İlgili Şahıs herhangi bir tanık çağırmayıp Davacıyı istintakla yetinmişlerdir. İstidanın duruşmasında 3 adet belge emare 1-3 olarak Mahkemeye sunulmuştur.

Davacı şahadetinde Yeşilova - Baf'ta doğduğunu 1974 Barış Harekatından sonra Kuzey'e geç-ip İskân Bakanlığı tarafından Alsancak'a yerleştirildiğini, 1977 yılında askerden terhis olup İskân Dairesinin kendisine gösterdiği dava konusu yerde kahvecilik yapmağa başladığını ve halen daha orda kahvecilik yaptığını, emare 2 belgeden görüleceği gibi 6-46.555 mücahit puanına sahip olduğunu, dava konusu işyerinin kendisine verilmesi için Girne İskân Dairesine 8.9.2004'de müracaatta bulunduğunu,ancak 17.11.2004 tarihli emare 1 yazıdan görüleceği üzere Davalıların dava konusu işyerini İlgili Şahsın TM.18847- nolu dosyasında işlem gördüğünü ve dosyanın Tapu Dairesine aktarıldığını, bu nedenle adına işlem yapılmasının mümkün olmadığını öğrendiğini, kendisinin de dava konusu işyeri ile ilgili herhangi bir tahsis belgesi veya Devletle yapılmış herhangi bir kira m-ukavelesi olmadığını, 4.2.2000 tarihinde İlgili Şahıs'dan dava konusu işyerini kiraladığını ancak bu yerin İlgili Şahsa ait olmadığını öğrenince kira ödememeye başladığını ve esas dava dinleninceye kadar dava konusu işyerinin herhangi birisine koçan edilme-mesini talep etmiştir.

İstidanın duruşması sona erdikten sonra, Mahkemeye hitap esnasında, Davacı avukatı Mahkemeye yaptığı bir beyan ile 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 93. maddesi ile- Siyasal Partilere de mal alabilmelerine hak tanındığını, bu maddenin Anayasa'nın 1,3,8,17 ve özellikle 1. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek bu konuda karar verilmesi için meselenin Yüksek Mahkemeye Anayasa Mahkemesi olarak havale edilmesini istemişt-ir. Davalıları temsilen bulunan Savcı dava konusu işyerinin yasal tasarrufla ilgili herhangi bir iddia ortaya koymayan Davacının Anayasa Mahkemesine havale isteme hakkı olmadığını, çünkü İTEM Yasasının 93. maddesi iptal edilse dahi yasal tasarrufu olmayan -Davacıya herhangi bir hak ve menfaat sağlamıyacağını yani Davacının bu havale isteminde herhangi bir meşru menfaatinin olmadığını, Davacının meşru menfaati olmadığı bir meselede Mahkemenin havale istemini reddetmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

İlgili Ş-ahıs avukatı da Savcının beyanına aynen katılmıştır.

İstida, itirazname, yemin varakaları ve huzurumdaki tüm şahadeti etraflıca tezekkür ettim. İşbu istida maksatları bakımından olgular özetle şöyledir.

Girne, Alsancak Köyü, Yayla mahallesinde kâin Paf-ta/Harita XI/16.W.2, E.2, Parsel No.64/2/3 + 65/2/2 olan taşınmaz mal Devlet tarafından siyasi bir parti olan Ulusal Birlik Partisine kiralanmış, daha sonra da 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 93. maddesi tahtında İlgili şahıs ol-an Ulusal Birlik Partisinin TM.18847 nolu dosyasında işlem görmüş ve koçan verilmesi için de TMD.1/2004 no'lu dosya ile Tapu Dairesine aktarılmıştır. Bu husus emare 1 ile teyit edilmektedir.

Baf göçmeni olan Davacı, 1974 Barış Harekâtından sonra Kuzey'e -gelip İskân Bakanlığı tarafından Alsancak Köyüne yerleştirildi. Güney'de taşınmaz mal terketmeyen Davacının 646,555 mücahit puanı vardır. Davacı dava konusu işyerini, 4.12.2000 tarihinde emare 3 işletme sözleşmesinden görüleceği üzere İlgili Şahıs olan Ulu-sal Birlik Partisinden kiralamıştır. Ulusal Birlik Partisi ile olan ilişkilerinin bozulması üzerine Davacı, dava konusu işyerinin kendisine verilmesi için İskân Dairesine 8.9.2004 tarihinde yazılı bir müracaatta bulunmuştur. İskân ve Rehabilitasyon Dairesi- Müdürlüğü Davacıya gönderdiği 17.11.2004 tarihli bir yazı ile Davalıların dava konusu işyerinin İlgili Şahıs olan Ulusal Birlik Partisinin TM.18847 nolu dosyasında işlem gördüğünü ve dosyanın Tapu Dairesine aktarıldığını, bu nedenle adına işlem yapılmasın-ın mümkün olmadığını bildirmiştir. Davacının dava konusu işyeri ile ilgili herhangi bir tahsis belgesi veya Devletle yapılmış herhangi bir kira mukavelenamesi yoktur. Davacı dava konusu işyerini 4.2.2000 tarihinde İlgili Şahısdan kiraladığını kabul etmekte-dir.

Davacı 41/77 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası tahtında hiç bir hak sahipliliği olmayan ve siyasi bir parti olan İlgili Şahsa sözkonusu işyerinin tapusunun verilmesine ilişkin Davalılar tarafından alınan kararların kanunsuz olduğunu -iddia ederek Davalılar aleyhine bu davayı ikame etmiştir.

İlk önce Davacının Anayasa Mahkemesine havale talebini incelemeyi uygun buldum.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa'sının 148(1) maddesine göre herhangi bir Mahkeme işlemindeki bir taraf, işle-mdeki uyuşmazlık konularından herhangi birinin karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya yasanın herhangi bir kuralının Anayasa'ya aykırılığı söz konusu olduğu hallerde istem üzerine, konunun görüşülüp karara bağlanması için Anayasa Ma-hkemesine havalesini isteyebilir.

Anayasa'nın 148(1) maddesi aynen şöyledir:
"148(1). İstinaf işlemleri de dahil olmak üzere, herhangi
bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında bu işlemdeki uyuşmazlık konularından herhangi -birinin karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya kararın veya söz konusu yasa veya kararların herhangi bir kuralının anayasaya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine, mahkeme bu konuyu, Anayasa Mahkemesine sunar ve bu konu hakk-ında Anayasa Mahkemesince bir karar verilinceye kadar söz konusu işlemi durdurur.
Ancak Anayasa Mahkemesince herhangi bir yasanın veya kararın veya söz konusu yasa veya kararın herhang bir kuralının Anayasaya aykırılığı konusunda ayni veya benzeri bir ko-nuda daha önce karar verilmişse, mahkeme konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin reddine karar verebilir."


Yukarıya aktarılan 148(1) maddesinin içeriğinin esas unsurlarından birisinin Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen kuralın davadaki uyuşmazlık kon-ularının karara bağlanmasında etkisi olması gerekir. Bu konuda Mehmet Özgen Turgut ile KTFD Bakanlar Kurulu vasıtasıyle, Lefkoşa arasındaki YİM 2/82 (D.25/82) sayılı kararda şöyle denmektedir.
"Bir hususun uyuşmazlık konusunda etkisi olabilmesi için
uy-uşmazlık konusunun, diğer şeyler meyanında,İlk
Mahkemenin yetkisine girip girmediği veya başvuru sahibinin İlk Mahkemeye müracaat etmeğe hakkı olup olmadığı ön koşuluna bağlıdır. Örneğin, idari davalarda bir başvuru sahibi idari bir karardan doğrudan doğ-ruya olumsuz yönde etkilendiği sürece Yüksek İdare Mahkemesine başvurabilir. Dolayısıyle doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilenmeyen bir başvuru sahibinin Yüksek İdare Mahkemesinde çare aramasında ve bu nedenle de ortada bir uyuşmazlıktan söz edilmesine- olanak olmadığına kuşku yoktur. Bu durumda başvuru sahibi mevcut olmayan bir uyuşmazlık konusunun hallinde bir yasa veya belli bir kuralının Anayasaya aykırılığını ileri sürüp konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesi isteminde bulunamaz. Bu durum meşru- menfaatın yokluğunda da ayni şekilde geçerlidir. Binaenaleyh meşru menfaatın yokluğu iddia edildiği hallerde ilkin bu hususun karara bağlanması ve meşru menfaatın varlığına karar verilmesi halinde Anayasa Mahkemesine havale istemine itibar edilmesi gereki-r."

Bu karara göre konunun Anayasa Mahkemesine havale edilebilmesi için ön koşul olarak önce Davacının bu davada meşru bir menfaatının mevcut olup olmadığını tesbit etmek gerekmektedir.

Önümüzdeki istidada Savcı, dava konusu işyeri ile ilgili yasal ta-sarrufu bulunmayan yani herhangi bir meşru menfaatı olmadığından meşru bir menfaati etkilenmiş olmayan Davacının Anayasa Mahkemesine havale isteme hakkı olmadığını, çünkü İTEM Yasasının 93. maddesi iptal edilse dahi yasal tasarrufu olmayan Davacıya herhang-i bir hak ve menfaat sağlamayacağını ileri sürmüştür.

Kiralayanlara taşınmaz mal koçanı verilmesi ile ilgili kurallar 52/95 ve 39/98 sayılı yasalarla tadil edilen 41/77 sayılı İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 42 A maddesinin (1). fıkrasınd-a belirtilmiştir. Yasanın 42 A(1). maddesi aynen şöyledir.
"42 A(1). Bu yasa kuralları uyarınca 13 ağustos 1995
tarihinden önce kendileriyle yapılan kira sözleşmesi veya Bakanlıkça verilen kullanım belgesi veya ilgili Komisyonca adına kira kararı alın-an ancak kira sözleşmesi Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesi tarafından aktedilmeyen veya fiilen bir konut tasarruf edenler, aşağıdaki koşulları taşımak kaydıyla puan satın almak ve temin etmek suretiyle Taşınmaz Mal Koçanı alabilirler."

Yasanın 42 A- (1) maddesine göre taşınmaz mal koçanı alabilmek için Davacının Devletle yapılmış kira sözleşmesi veya Bakanlıkça verilen kullanım belgesi veya ilgili komisyonca adına kira kararı alınmış olması gerekir.

Önümüzdeki istida, olgu ve şahadetten görüleceği- üzere Davacının 41/77 sayılı İTEM Yasasının aradığı anlamda bir tahsis belgesi, kira mukavelesi, yazılı kullanım belgesi veya ilgili komisyonca adına kira kararı alınmış belgesi yoktur. Bu durumda dava konusu işyerinin Davacının yasal tasarrufunda olmadığ-ı açıkça görülmektedir. Yasal tasarruf yokluğunda Davacının meşru bir menfaatı mevcut olduğu söylenemez.

Lefkoşa İskân ve Rehabilitasyon Dairesi Müdürlüğünün Davacıya hitap eden 17.11.2004 tarihli emare 1 yazısında dava konusu işyerinin 1977 yılından ber-i Davacının kullanımında bulunduğu ifade edilmektedir. Ancak bu yazıdan İskân Bakanlığınca verilmiş yazılı bir kullanım belgesi tahtında Davacının konu işyerini tasarruf ettiği sonucu çıkarılamaz. 41/77 sayılı İTEM Yasasının tefsir bölümünde "tasarruf" söz-cüğünün tanımlaması yer almaktadır. Bu tanımlamada tasarruf "tahsis veya aktedilen kira mukavelesi veya Bakanlıkça verilmiş yazılı kullanım belgesi tahtındaki kullanımı anlatır" denmektedir. Anlaşılacağı gibi Lefkoşa, İskân ve Rehabilitasyon Dairesi Müdürl-üğü'nün 17.11.2004 tarihli yazısı 41/77 sayılı yasada yer alan "Bakanlıkça verilmiş yazılı kullanım belgesi" değildir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının 152. maddesinin (2) fıkrası gereğince Mahkemeye bir başvuru yapılabilmesi için Davacının sah-ip olduğu meşru bir menfaatının yakınma konusu ettiği karar veya işlem yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş olması gerekir. Davacı bu istidada taşınmaz mal koçanı alabilmek için 41/77 sayılı ITEM Yasasının 42 A (1) maddesinde öngörülen "ki-ra sözleşmesi veya Bakanlıkça verilen kullanım belgesi veya ilgili Komisyonca adına kira kararı alınan bir kişi olmadığı için, kanımca meşru menfaatı olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş değildir. Bu nedenle Davacının uyuşmazlıktan bahsederek Anaya-sa Mahkemesine havale istemesi olası değildir.

Kaldı ki, yukarıda aktarılan Anayasanın 148(1) maddesinde yer alan "işlem" sözcüğü karara bağlanacak hususun uyuşmazlık konusunun halline etkisi olmasına bağlıdır. Ara emri istidası ise esas davanın bir kara-ra bağlanmasında etken değildir. Sadece dava içerisinde yapılan ve sonuca etkili olmayan bir takım tedbir mahiyetinde işlemlerdir. Bunun için ara emri istidası Yargıtay/Hukuk 63/86 D.28/89 sayılı davada karara bağlandığı gibi Anayasa'nın 148(1) maddesinde -yer alan "işlem" sözcüğü kapsamı içerisinde değildir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesine havale istemi, ara emri safhasında yapılamaz.

Yukarıda belirtilenlerin tümü ışığında Savcılık ve İlgili Şahıs tarafından yapılan itiraz kabul edilir ve Davacı tarafında-n yapılan Anayasa Mahkemesine havale istemi reddolunur.

Şimdi de İlk önce Davalılar ve İlgili Şahıs tarafından istidada öne sürülen ön itirazları inceleyelim. Hem Davalılar, hem de İlgili Şahıs itiraznamelerinde Davacının dava konusu işyerinin İlgili Şah-ıs leyhine Davalılar tarafından işlem yapıldığını 2000 yılında öğrendiğini, buna rağmen davanın Anayasanın aradığı 75 günlük süre içerisinde dosyalanmadığını ileri sürdüler.

Davacı duruşmada şahadet vermiştir. Davacı şahadetinde dava konusu işyerini 4.12-.2000 tarihli emare 3 işletme sözleşmesi ile İlgili Şahıstan kiraladığını kabul etmekle birlikte İlgili Şahsın dava konusu işyerinin mal sahibi olduğunu kabul etmemektedir. Nitekim konu işyerinin İlgili Şahsa ait olmadığını öğrenince kira ödememeğe başladı-ğını ve konu işyerinin kendisine verilmesi için 8.9.2004 tarihinde İskân Dairesine müracaatta bulunduğunu ancak 17.11.2004 tarihli emare 1 yazıdan dava konusu işyerinin İlgili Şahsın dosyasında işlem gördüğünü ve dosyanın Tapu Dairesine aktarıldığını ve bu- nedenle adına işlem yapılmasının mümkün olmadığını öğrendiğini belirtmiştir. Duruşmada şahadet veren Davacıya istintak esnasında konu işyerinin İlgili Şahsa Devlet tarafından ne zaman kiralandığı, işlem yapıldığı veya bilgisine geldiği hususunda veya zama-n aşımı ile ilgili herhangi bir soru sorulmamıştır. Davacının dava konusu işyerini İlgili Şahısdan kiralamış olması, konu işyerinin İlgili Şahsa yasal olarak verildiği veya işlem yapıldığının 2000 yılından beri bilgisinde olduğunu göstermez. Bu durumda Dav-alıların ve İlgili Şahsın bu davanın 75 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra dosyaladığı iddiasına itibar etmez ve bu iddiayı kanıtlanmış bulmam.

Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında davanın zaman aşımına uğradığı hususunda Davalılar ve İlgi-li Şahsın yapmış olduğu ön itiraz reddolunur. Meşru menfaatla ilgili ön itiraz ise, daha önceki bulgularım ışığında, kabul olunur.

Şimdi de istidanın esasını inceleyelim.
Geçici bir meni müdahale emrinin verilebilmesi için, karara bağlanması gereken kon-unun ciddi olması, Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunması ve meni müdahale emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında Mahkemenin kanaat getirmesi ger-ekir. Belirtilen unsurlardan herhangi birisi hakkında Mahkemenin tatmin edilmemesi halinde talep edilen ara emri verilmez. (Gör: YİM. 265/80 (D.25/80); YİM 106/81 (D.25/81); YİM 122/81 (D.29/81); YİM 105/82 (D.26/82).

Yukarıda belirtilen ana ilkeleri göz-önünde tutarak Davacının istidasını, itirazname, yemin varakaları ve huzurumdaki şahadet ışığında inceleyelim.

(1). Konunun ciddi olması ve Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunması: Bu iki unsuru birlikte ele almayı uygun buldum. O-lgulardan ve daha önceki bulgulardan görüleceği üzere Davacının 41/77 sayılı İTEM Yasasının aradığı anlamda bir tahsis belgesi, kira mukavelesi veya yazılı kullanım belgesi yoktur. Bu durumda dava konusu taşınmaz malın Davacının yasal tasarrufunda olmadığı- açıkca görülmektedir. Yasal tasarruf yokluğunda Davacının meşru bir menfaatı da söz konusu olamaz. Bu durumda Davacı ilk nazarda, karara bağlanması gereken konunun ciddi olduğu hususunda, beni tatmin etmiş değildir. Dava sebebi yokluğunda Davacının iddial-arında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunduğu da görülmemektedir.

(2). Meni müdahale emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı iddiasına gelince: Davacının yemin varakasında talep -edilen ara emri verilmediği takdirde dava konusu taşınmaz mal İlgili Şahıs ve/veya 3. bir şahsın eline geçebilir ve böyle bir durumda dava neticesinde elde edeceği hükmün hiçbir anlam ifade etmeyeceğini dolayısıyle Davacının telâfisi imkânsız veya geriye d-önüşü mümkün olmayan bir zarara uğrayacağı iddia edilmekle beraber ne gibi bir zarara uğrayacağı hakkında herhangi bir ayrıntı yoktur. Dava, Davacı lehine sonuçlandığı takdirde konu karar veya işlemin hükümsüz ve etkisiz olacağı, bunun sonucu olarak da alı-nan kararın alınmamış veya yapılan işlemin yapılmamış sayılacağı ve eski duruma dönüleceği açıktır. Bu nedenle ara emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı iddiası varit olamaz. Keza, b-u meselede davanın adilâne bir şekilde karara bağlanması için ara emrinin verilmesi gerektiği de söylenemez.

Davacı istidasında ayrıca İlgili Şahıs Ulusal Birlik Partisi aleyhine de men edici ara emri talep etmektedir. KKTC. Anayasası'nın 152(1) maddesi- Yüksek İdare Mahkemesine başvurma ön koşullarından birisinin yakınma konusunun, diğer şeyler meyanında, "yürütsel veya yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişinin bir kararının, işleminin veya ihmâlinin" var olmasını öngörür. Davacı-nın talebi dikkatlice incelendiğinde esas yakınmasının bir tanesi de yürütsel veya yönetsel bir organ, makam veya kişi olmayan İlgili Şahsın kendi "T" cetvelinde işlem gören taşınmaz malıyla ilgili yapacağı işlemler ile ilgili olduğu görülmektedir.

Anay-asanın 152. maddesi Yüksek İdare Mahkemesine başvurma hakkını "yürütsel veya yönetsel yetki kullanan bir organın, makamın veya kişinin karar veya işlem veya ihmâli" ile sınırlandırmıştır. Özel bir siyasi parti olan İlgili Şahsın Anayasa'nın 152. maddesi an-lamında yürütsel veya yönetsel bir organ olmadığı açıktır.

Yüksek İdare Mahkemesine yapılan başvurularda yakınma konusunu ancak yürütsel veya yönetsel yetki kullanan bir organın, makamın veya kişinin yasalara uymaması veya bu gibi yasalarda verilen yetk-inin kullanılmaması veya aşılması veya kötüye kullanılması teşkil edebilir.

Yukarıda ifade edilenlerden anlaşılacağı gibi İlgili Şahıs Anayasanın 152. maddesi anlamında yürütsel veya yönetsel yetki kullanan bir organ veya makam olmadığına ve hali ile ya-pacağı işlemlerin de yönetsel bir işlem olması mümkün olmadığına göre İlgili Şahıs aleyhindeki talebin ileri gitmesi de olası değildir.

İlgili Şahıs davaya taraf yapılmakla birlikte yukarıda belirtilenler ışığında, Yüksek İdare Mahkemesi İlgili Şahıs le-hine veya aleyhine emir vermeğe yetkili değildir. Emir yine davanın asıl tarafları hakkında verilir. Bu durumda İlgili Kişi aleyhine emir vermeğe yetkim olmadığı nedeniyle İlgili Şahıs aleyhindeki istemin ret ve iptal edilmesi gerekir.



Yukarıda belirt-ilenlerin tümü ışığında talep edilen ara emrinin verilmesine olanak yoktur.
Sonuç olarak istida reddolunur.
Masraflar Davacı aleyhine olacaktır.



Seyit A. Bensen
Yargıç


21 Ekim, 2005

-










10









-


Full & Egal Universal Law Academy