Yüksek İdare Mahkemesi Numara 444/2004 Dava No 8/2006 Karar Tarihi 10.05.2006
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 444/2004 Dava No 8/2006 Karar Tarihi 10.05.2006
Numara: 444/2004
Dava No: 8/2006
Taraflar: Hüseyin Kırıcı ile Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi vd.
Konu: Emeklilik talebi - İşçi hizmetleri ile kadrolu hizmetlerde geçen sürenin birleştirilmesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 10.05.2006

-
D.8/2006 YİM: 444/2004

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Yargıç Talât D. Refiker Huzurunda.


Davacı: Hüseyin Kırıcı, M-ağusa

- ile -

Davalı: 1. Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi, Lefkoşa
2. Vakıflar İdaresi ve Din İşleri Dairesi, Lefkoşa
3. Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim
Kurulu, Lefkoşa
4. -Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü, Lefkoşa


A r a s ı n d a.


Davacı namına: Avukat Süleyman Dolmacı
Davalılar namına: Avukat Ergin Ulunay.

---------------

H Ü -K Ü M

15.8.1978 tarihinde Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde "işçi" statüsünde hizmet vermeye başlayan, 1.1.1993 tarihinde ise elektrik teknisyeni olarak muvazzaf tekaüdiyeli kadroya atanan Davacı, 27.9.2004 tarihinde Davalı No.(4)'e yazılı olarak yap-tığı başvuruda "emekliye ayrılma" isteminde bulunmuştur.

Davalı No.(4) ise bu konuda Sayıştayın ve Başsavcılığın yazılı görüşlerini almasını müteakiben her iki makamın da birbiri ile örtüşen görüşleri doğrultusunda Davacıya gönderdiği 26.10.2004 tari-hli yazısında "56/1987 sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik Yasası" altında emekliye ayrılmasının yasal açıdan olası olmadığını belirtmiştir.

Emare 4 olarak kayda geçen mezkûr yazının içeriği aynen ş-öyledir:

"Sayı: 14/42-C 26.10.2004

....................
....................

Sayın Hüseyin Kırıcı
Teknisyen III (Elektrik)


İlgi: 27/9/2004 tarihli yazınız.


Konu: 56/87 sayıl-ı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi
Memurları Emeklilik Yasası Hakkında.


İlgi yazınız alınmış ve konu ayrıntılı bir şekilde
yeniden incelenmiştir. Daha önce bu konuda Hukuk
Dairesi, Sayıştay Başkanlığı ile Avukatlarımızdan
-görüş alınmıştır.

Alınan bu görüşler ve yapılan tetkik neticesinde şu
sonuca varılmıştır. 56/87 sayılı Vakıflar ve Din
İşleri Dairesi Memurları Emeklilik Yasası'na
göre bir hak sahibinin emeklilik maaşına hak
kazanabilmesi için- kadrolandığı tarihten itibaren
25 fiili hizmet yılını doldurması ve 56. yaşından
gün alması gerekmektedir.

Bu durumda sizin de kadrolandığınız tarih olan 1.1.93
tarihinden itibaren 25 fiili hizmet yılını tamamlamanız
ve 56. yaşın-ızdan gün almanız halinde emeklilik maaşına
hak kazanabilirsiniz. Ancak sizlerin yaşınız itibarı
ile 56. yaşınıza bastığınızda 25 fiili hizmet yılını
tamamlamanız mümkün olmayacağı gibi mecburi emeklilik
yaşı olan 60 yaşına geldiğinizd-e de 25 fiili hizmet
yılını tamamlamanız mümkün olamayacaktır.

Bu durumda elli beş yaşını bitirip elli altıncı yaşı-
nızdan gün aldığınız zaman tercih hakkınızı kullanıp
30/1996 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi
hizmetlerin -hesaplanması yasasından faydalanıp emekli
olmanız mümkün olabilecektir. O takdirde sözkonusu
yasaya göre hak sahibi olabilmeniz için Sosyal
Sigortalı olarak (işçi statüsünde) çalıştığınız süre
ile muvazzaf tekaüdiyeli olarak atandığını-z 1.1.93
tarihinden sonra çalıştığınız toplam süre yirmi beş
yıl olmalıdır. Bu süre altmış yaşınıza geldiğiniz
zaman yirmi yıldır.


Bilgi edinilmesini rica ederim.

Hatice Çavlan
Genel Müdür

Ekler: 1. Hukuk Dairesi'-nden alınan yazı.
2. Sayıştay Başkanlığı'ndan alınan yazı.
3. Av. Ergin Ulunay'dan alınan yazı. "


Bu yazıda belirtilen hususlar nedeni ile emekliye ayrılamayan ve halen aynı görevde çalışmak zorunda kalan Davacı, Davalıl-ar aleyhine ikame ettiği ve yukarıda sayı ve ünvanı belirtilen dava altında dosyaladığı talep takririnde, işçi statüsünde iken yaptığı hizmetin emeklilik hakkı kazandıran bir hizmet olduğunu ve bu hususun 56/1987 sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evka-f ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik Yasası'nın 3(8), 5(1) maddelerinde belirtilmesine karşın Davalıların aynı Yasanın 7(7) maddesini yanlış tefsir etmeleri ve bu bağlamda işçi statüsünde iken yaptığı hizmeti "özel hizmet" olarak telâkki etmeleri v-e muvazzaf tekaüdiyeli kadroda geçen hizmet süreleri ile birleştirmemeleri bağlamında mezkûr Yasa maddelerini yanlış uyguladıklarını ve bu suretle 25 yıl üzerinden emekliye ayrılma hakkını elinden almaları nedeniyle meşru menfaatının doğrudan doğruya ve ol-umsuz yönde etkilendiğini iddia ederek Davalıların yukarıda alıntısı yapılan yazıda ifadesini bulan ve 56/1987 sayılı Yasanın 7(7) maddesine tabi olduğunu ve buna bağlı olarak Vakıflar ve Din İşleri Dairesindeki işçi hizmetleri ile yine bu Dairedeki kadrol-u hizmetlerinin birleştirilemeyeceği ve buna bağlı olarak emeklilik hakkı kazanamayacağı ve keza emekli maaşı almaya da hakkı
olmadığına ilişkin olan işlem ve kararının etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilmesini -talep etmektedir.

Davalılar ise Davacının yukarıda yer alan iddialarına mukabil dosyaladıkları müdafaa takririnde, ön itiraz olarak,
dava konusu yapılan karar veya işlemin istişari ve tavsiye niteliğinde olması nedeni ile bu davanın ikamesinde Davacı-nın meşru menfaatının bulunmadığı belirtilmekte ve ayrıca Davacının Davalılar nezdinde 15.8.1978'den 1.1.1993 tarihine kadar işçi statüsünde iken çalıştığı süre içerisindeki hizmetinin 56/1987 sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Dairel-eri) Memurları Emeklilik Yasası'na göre "özel hizmet" olarak kabul edildiğini, bu şekildeki bir hizmetin ise emeklilik süresi olarak hesaplanması veya kabul edilebilmesi için Davacının bu hizmet süresi dışında Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde fiili olarak- 25 yıl görev yapmış olma şartının arandığını, Davacının ise muvazzaf tekaüdiyeli kadroya alındığı 1.1.1993 tarihinden bu yana fiili olarak böyle bir hizmet süresinin bulunmaması ve bulunmasına da imkân olmaması nedeni ile yukarıda bahsi geçen "özel hizmet-" süresinin muvazzaf tekaüdiyeli kadroda geçen hizmet süresine ilâve edilemediğini ve buna bağlı olarak da Davacının mezkûr Yasa tahtında emekliye ayrılamadığını iddia etmekte ve davanın ret ve iptal edilmesini talep etmektedirler.

Davanın yapılan du-ruşmasında taraflar, davanın olguları hakkında bir görüş ayrılıklarının bulunmadığını beyan etmelerinden sonra, tanık dinletmeyip 5 adet belgenin müştereken Emare (1 - 5) yapılmasından sonra yukarıda yer alan iddialarının desteklenmesi bağlamında hukuki ar-gümanlar üzerinde durmuşlardır.


Davacının 15.8.1978 tarihinde Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde işçi olarak istihdam edildiği, 1.1.1993 tarihinde ise elektrik teknisyeni olarak muvazzaf tekaüdiyeli kadroya atandığı, 27.9.2004 tarihinde de emekliy-e ayrılmak istediği, ancak Davalıların yukarıda zikredilen hukuki değerlendirmeleri sonucunda bu isteminin reddedildiği ve bu bağlamda Davacının emekli olamaması nedeni ile halen çalışmakta olduğu birer ihtilâfsız olgu olarak taraflarca kabul edildikten so-nra Davalılar avukatının Mahkemeye hitabı sırasında hâlâ daha müdafaasında yer alan ön itirazlarında ısrar etmesinin yersiz ve anlamsız olduğu kendiliğinden anlaşılmakla beraber yine de bu hususu irdelemeyi ve aşağıda temas edeceğim hukukî olgular bağlamın-daki saptamamı serdetmeyi gerekli görmekteyim.

KKTC Anayasasının 152. maddesi uyarınca Yüksek İdare Mahkemesine başvuru dosyalanabilmesi, yakınma konusu yapılan yürütsel veya yönetsel karar, işlem veya ihmalin Davacının meşru bir menfaatını olumsuz y-önde ve doğrudan doğruya etkilemesine bağlıdır.

Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli yapıtında, cilt III, sayfa 1782'de meşru menfaat koşulunun yerine getirilmesi durumu ile ilgili olarak aynen şunları belirtmiştir:
-
"Menfaatın halen mevcut olması, davanın ikamesi ve
hiç olmazsa intacı durumunda mevcut ve tahakkuk
etmiş olması demektir. İleride husulü melhuz olan,
düşünülen, ihtimal dahilinde bulunan bir menfaat
ihmal davası açmak salâhiy-eti vermez."

Huzurumdaki meselede Davacı, Davalı No.(4)'e, 27.9.2004 tarihinde yaptığı başvuruda, istikbaldeki emekliye ayrılma sürecinde, Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde işçi olarak çalıştığı sürenin emeklilik süresinin hesaplanmasında nazarı itib-are alınıp alınamayacağı hususuna açıklık getirilmesini değil, emekliye ayrılmak istediğini ifade etmekte ve bu yönde talepte bulunmaktadır. Davalı No.(4) de, Emare 4'deki yazıda ifadesini bulduğu şekilde Davacının bu istemini reddetmiştir.

Emekli KK-TC Başsavcısı Zaim M. Necatigil'in "KKTC'de Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı" isimli eserinin (Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, No:41) 23. sayfasında "yönetsel karar veya işlem, kararın alındığı veya işlemin yapıldığı zama-nda belirli veya belirlenebilir bir kişinin yasal hak ve menfaatlarını
doğrudan etkileyen bir işlemdir" şeklinde tarif edilmekte
ve şöyle denilmektedir:

"Burada söz konusu olan hukuksal etkidir. Kararın
etkili olması, ilgilinin hukuksal duru-munda
değişiklik yapması, başka bir deyişle ilgiliyi
hukuk yönünden etkilemesidir. Bu güce sahip olmayan
yönetsel kararlar iptal davasına konu yapılamazlar.
Yönetsel kararın bu özelliğini belirtmek için 'icrai
karar' (ex-ecutory) deyiminin kullanıldığı görülmek-
tedir. 'İcrai karar' deyimi ile, 'menfaatları ihlâl
eden kararlar' anlatılmak istenmektedir."

Davacının emekliye ayrılmayı arzu etmesine ve bu yönde talepte bulunmasına karşın bu isteminin Davalı- No.(4) tarafından reddedilmesi karşısında onun olumsuz yönde etkilenmediğini söylemek ve bu bağlamda idarî ve icraî nitelikteki bir kararın varlığından bahsedilemeyeceğini iddia etmek olası değildir ve
esasen Davalıların yukarıda temas edilen Emare 4'dek-i yazı bağlamındaki işlem ve kararının kesin ve icraî nitelikte olduğu, aynı yazının içeriğinde yer alan ".....alınan bu görüşler ve yapılan tetkik neticesinde şu sonuca varılmıştır." şeklindeki ibareden de anlaşılmaktadır. Dolayısıyle yukarıda temas edile-n hususlar bağlamında Davalı No.(4)'ün mezkûr işlem veya kararının idarî ve icraî nitelikte olduğu ve Davacının meşru menfaatını olumsuz yönde etkilediği sonucuna varmakta ve Davalıların ön itirazlarını reddetmekteyim.
Davalıların ön itirazlarının bu- şekilde reddedilmesinden sonra davanın esası ile ilgili olarak taraf avukatlarının Mahkemeye yaptıkları hitaplarında temel aldıkları ve kendi iddialarını desteklemek adına içeriğindeki maddelere farklı anlamlar yükledikleri 56/1987 sayılı Vakıflar ve Din -İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik Yasası'nın dava konusu ile alâkalı olan maddelerini tek tek ele alıp değerlendirmek ve bu suretle bir sonuca varmak mümkün olacaktır.

Kararın bundan sonraki bölümünde, 56/1987 sayılı -Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik Yasası, sadece Yasa olarak anılacaktır.

Yasanın tefsir kenar başlığını taşıyan 2. maddesinde "emeklilik hakkı kazandıran hizmet", 3. madde kapsamına giren hizmetler olar-ak anlatılmakta veya tarif edilmektedir. 3. maddenin dava konusu ile alâkalı olan kısmı ise aynen şöyledir:

"3. Bu Yasa amaçları bakımından aşağıdaki
hizmetler emeklilik hakkı kazandıran
hizmet sayılır:
..............
..-............
..............
..............
..............
..............
(7)(A) ............
(B) ............
(8) Sonradan Vakıflar ve Din İşleri
Dairesinde (Evkaf ve Müftülük Daireleri)
emeklilik hakkı kazandıran bir mevkiye
at-anmış olmak koşuluyla, kesintili olup
olmadığına bakılmaksızın, emeklilik hakkı
kazandırmayan geçici veya daimi işçi
statüsünde, geçici veya arızî memur
statüsünde veya sözleşmeli olarak yapılan
hizmet;

Ancak, bu fıkra kapsamın-a girenlerin
bu hizmet süreleri için her ne ad altında
olursa olsun emeklilik maaşı veya İhtiyat
Sandığı Vakıflar İdaresi katkısını almamış
olmaları, almış oldukları İhtiyat Sandığı
Vakıflar İdaresi katkısını, ikramiye ve
tazminatın-ı ise üç ay içerisinde Vakıflar
ve Din İşleri Dairesine (Evkaf ve Müftülük
Daireleri) ödemiş olmaları koşuldur."


Görüleceği üzere Davacının işçi statüsünde iken yaptığı hizmetin emeklilik hakkı kazandıran hizmetten sayılabilmesi için yukarı-da yer alan fıkranın "ancak" ile başlayan şart bendine göre, sair şeyler meyanında, İhtiyat Sandığı Vakıflar İdaresi katkısını almamış olması, almış olduğu İhtiyat Sandığı Vakıflar İdaresi katkısını, ikramiye ve tazminatı 3 ay içerisinde Vakıflar ve Din İş-leri Dairesine (Evkaf ve Müftülük Daireleri) yani Davalılara ödemiş olması gerekmektedir.

Nitekim Davacı da talep takririnin olgular bölümünde yer alan 7. paragrafta belirttiği gibi aynı Dairede kadrolu göreve başlarken İhtiyat Sandığından aldığı par-ayı Davalılara iade etmiştir. Ayrıca işçi statüsünde çalıştığı yıllar için Davalılar tarafından geriye dönük iştirak payı kesintisi yapılmıştır ve davanın ikame edildiği tarih itibarı ile de
tüm iştirak payı kesintilerine ilişkin olan ödemeler de tamamlan-mıştır.

Ne var ki, Davalı No.(4)'ün, Davacının işçi statüsünde
iken yaptığı hizmeti Yasanın 7(7) ve 33(1) maddeleri
tahtında "özel hizmet" olarak telâkki etmeleri ve Davacı hakkında yukarıda alıntısı yapılan 3. maddenin (8).
fıkrasını uygulamamala-rı sonucunda Davacı emekliye ayrılamamıştır.

Davacının emekli olma isteminin önünde varolduğu iddia olunan ve yasal engel olarak gösterilmeye çalışılan mezkûr Yasa maddeleri ise aynen şöyledir:

"7. (1) .....................
- (2) .....................
(3) .....................
(4) .....................
(5) ..................... -
(6) .....................
(7) Emeklilik hakkı kazandıran hizmetin
hesaplanmasında, Yasanın öngördüğü
özel hizmet eklemesi, o hizmet
fiilen yapılmış gibi işlem görür
- ve hesaba katılır.
Ancak mücahitlik hizmeti ve özel
hizmet eklemeleri dışında Evkaf ve
Müftülük Dairelerinde en az yirmi
beş yıl fiili görevini tamamlamadan
emekliye ayrılan Evkaf ve Mü-ftülük
görevlilerine özel hizmet eklemesi
yapılmaz.
(8) ..............
(9) .............."

"33. (1) Hak sahibinin emeklilik maaşına
hak kazanabilmesi için görevde -
yirmi beş fiili hizmet yılını
doldurması ve elli altıncı
yaşından gün alması gerekmektedir.
(2) ..................
(3) ..................
(4) ...............-...
(5) .................."

Burada, öncelikle yukarıda yer alan fıkralarda bahsi geçen "özel hizmet" kavramının ne anlama geldiğine veya açılımının ne şekilde algılanması gerektiğine bakmak gerekir.




Yasanın 2. maddesinde yer alan te-fsir bölümünde, bu kavram hakkında herhangi bir açılım bulunmamakta, taraf avukatları da bu yasal boşluk bağlamında mezkûr Yasa maddelerini kendi iddiaları ile örtüşecek şekilde yorumlamaktadırlar.

Yargıtay olarak oturum yapan Yüksek Mahkemenin, Yarg-ıtay/Hukuk 54/85; (D.8/86) no'lu kararında aynen şöyle denilmektedir:

"Bir yasa veya kural birkaç tür tefsire açıksa
bunlar arasında makûl ve uygun, mantığa daha
yakın ve âdil olanı tercih edilmelidir.
Mamafih yasa ve -kural sadece bir tür tefsire
açıksa böyle bir tefsirin makûl veya âdil
olup olmaması önemli değildir. Yasa maddesi
makûl ve âdil olmasa bile açık seçik ise
ve başka türlü tefsir edilmesine olanak
yoksa Mahkeme-ler bu gibi maddeye olduğu gibi
etkinlik vermek mecburiyetindedirler. Çünkü
Mahkemelerin görevi yasaları buldukları gibi
uygulamaktır."

Yukarıda alıntısı yapılan Yüksek Mahkeme kararında vazedilen bu prensip ışığında D-avacının işçi statüsünde iken yaptığı hizmetin "özel hizmet" olarak kabul edilmesi ve bu şekilde isimlendirilerek yorumlanması olası mı?

"Emeklilik hakkı kazandıran hizmetler" kenar başlığını taşıyan ve kararın bundan önceki bölümünde sadece (8). fık-rasına temas ettiğim 3. maddenin (4), (5) ve (10). fıkralarında yer alan ve (8). fıkraya göre içerdikleri hususlar açısından farklılıkları bulunan ve bu bağlamda "özel hizmet" kavramının taşıyacağı anlamın belirlenmesine ışık tutacak olan mezkûr fıkralar -aynen şöyledir:

"3. (4) Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Büyükelçiliğinde
1 Aralık 1976'dan önce hizmet ettikleri,
Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Büyükelçiliği
tarafından resmi belge ile saptanan Kuzey
Kıbr-ıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının
yaptığı hizmet;
(5) 21 Aralık 1963'den 13 Şubat 1975 tarihine
kadar olan süre içindeki Türk Yönetiminden
yazılı tevsik edici izin alan ve Erenköy'de
Mücahitlik -yapan, ancak 1968 yılına kadar
Kıbrıs'a girişi engellenme nedeniyle Türkiye
Cumhuriyeti kamu hizmetinde (dış temsilci-
likler dahil) çalışan ve daha sonra Vakıflar
ve Din İşleri Dairesinde görev alan Kuze-y
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yurttaşlarının
Türkiye Cumhuriyetinde yaptıkları ve herhangi
bir emeklilik menfaati kazandırmadığı resmi
belge ile saptanan kamu görevi;
Ancak bu fıkra amaçları bak-ımından
21 Aralık 1963'den 13 Şubat 1975 tarihine
kadar olan süre içindeki Türk Yönetimince
verilen izinleri iptal edilenler bu fıkra
kapsamı dışındadır.
...................................-........
(10) Kıbrıs Sömürge İdaresinde, Kıbrıs Cumhuriye-
tinde, Kıbrıs Türk Cemaat Meclisinde, Kıbrıs
Türk Yönetiminde, Kıbrıs Türk Federe
Devletinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
yapılan k-amu hizmetleri.
Ancak bu fıkra kapsamına girenlerin
Devletten her ne ad altında olursa olsun
emeklilik menfaati almamış ve İhtiyat
Sandığı Devlet katkısını almamış olmaları,
almış oldu-kları İhtiyat Sandığı Devlet
katkısı, ikramiye ve tazminatını üç ay
içerisinde Vakıflar ve Din İşleri Dairesine
(Evkaf ve Müftülük Daireleri) ödemiş olmaları
koşuldur."

Görüleceği üzere yukarıda- yer alan fıkralarda bahsigeçen hizmetlerin ortak paydası Vakıflar ve Din İşleri Dairesi dışında başka kurum ve kuruluşlarda yapılan hizmetlerdir.

Oysa 3. maddenin (8). fıkrasında bahsi geçen hizmet, başından beri Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde y-apılan
hizmettir ve bu husus Yasanın 3. maddesinin (8). fıkrasının şart bendinde bahsi geçen "İhtiyat Sandığı Vakıflar İdaresi katkısını almamış olmak, almış oldukları İhtiyat Sandığı Vakıflar İdaresi katkısını Vakıflar ve Din İşleri Dairesine (Evkaf ve M-üftülük Daireleri) ödemiş olmaları koşuldur." şeklindeki kural ile teyit edilmekte ve aynı Yasanın 3. maddesinin (10). fıkrasının şart bendinde yer alan "İhtiyat Sandığı Devlet katkısını almamış olmak, almış oldukları İhtiyat Sandığı Devlet katkısını Vakıf-lar ve Din İşleri Dairesine (Evkaf ve Müftülük Daireleri) ödemiş olmaları koşuldur." kuralı ile de desteklenmektedir.

Dolayısıyle Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde ilk kez çalışmaya başlayan kişilerin, bulundukları konuma ve keza zaman içerisinde gel-dikleri mevkilere göre geçici veya daimi statüdeki işçi, arızî veya kadrolu statüdeki memur şeklinde isimlendirilmeleri dışında yukarıda sayılan statülerin herhangi birinde yapmış oldukları hizmetin "özel hizmet" olarak kabul edilip isimlendirilmesinin ve- çalışanların böyle bir ayırıma tabi tutulmasının makûl, uygun, mantığa daha yakın ve âdil bir yanı bulunmamaktadır ve bu bağlamda kanaatim
odur ki; "özel hizmet"'ten kastedilen, Yasanın yukarıda alıntısı yapılan 3. maddesinin (4), (5) ve (10). fıkraların-da yer alan hizmetlerdir. Bu bakımdan Davalıların aksi yöndeki iddialarına itibar etmem olası değildir.

Davacının, Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde işçi statüsünde iken yaptığı hizmetin, fiili hizmet olarak kabul edilip edilemeyeceği hususuna gelinc-e;

Yasanın "emeklilik maaşı ve ikramiyesinin tutarı" kenar başlığını taşıyan 5. maddesi ile "emekliye ayrılma usulleri" kenar başlığını taşıyan 8(2)(A) maddesi aynen şöyledir:

. "5.(1) Bu Yasaya göre emeklilik hakkı
kazandıran -mücahitlik hizmetleri ve
özel hizmet eklemeleri dışında, bu
Yasanın 7'nci maddesinin (3)'üncü
fıkrası kuralları çerçevesinde verilen
Vakıflar ve Din İşleri Dairesi İdare
Heyeti kararı uyarınca, e-meklilik
hakkı kazandıran hizmetten sayılması
kabul edilen ödeneksiz izinli süre de
dahil olmak üzere, Evkaf ve Müftülük
Daireleri kadrolarında fiili en az
yirmi beş hizmet yılına hak kazanan
kişi, emekliye -ayrılınca, emeklilik
amaçları için kabul edilen hizmetinin
her tamamlanmış ayı için, emeklilik
amaçları için kabul edilen yıllık
ödeneklerinin beş yüz on dörtte biri
oranında yıllık bir emekli maaşına
(azaltıl-mamış emekli maaşı) hak
kazanır. Bu şekilde hak kazanılan
emeklilik maaşı hiçbir şekilde
emeklilik işleminin yapılmasına esas
alınan emeklilik hakkı kazandıran
ödeneklerin %70'ini aşamaz. Keza fiili
hizmetin -hesaplanmasında bu Yasanın
3'üncü maddesinin (8)'inci fıkrasında
öngörülen emeklilik hakkı kazandıran
hizmet, fiili hizmet sayılır."

"8.(2)(A)
Yukarıdaki (1)'inci fıkra kurallarına
bakılmaks-ızın, emeklilik hakkı kazandıran
bir hizmetten kendi isteği ile çekilen ve
çekildiği tarihte, Evkaf ve Müftülük
Daireleri kadrolarında, mücahitlik hizmetleri
ve özel hizmet eklemeleri dışında, bu Yasanın
7'nci maddesinin (3)'üncü fıkrası kura-lları
çerçevesinde verilen, Vakıflar ve Din İşleri
Dairesi İdare Heyeti Kararı uyarınca,
emeklilik hakkı kazandıran hizmetten
sayılması kabul edilen ödeneksiz izinli süre
dahil olmak üzere, en az yirmi beş yıllık
fiili hizmeti bulunan bir Vak-ıflar ve Din
İşleri Dairesi görevlisi de emekliye ayrılmış
sayılır ve emeklilik maaşına, ikramiyeye ve
diğer menfaate hak kazanır.
Ancak fiili hizmetin hesaplanmasında,
Yasanın 3'üncü maddesinin (8)'inci fıkrasında
öngörülen emeklilik hakkı- kazandıran hizmet
fiili hizmet sayılır."
Kararın bundan önceki bölümünde temas edildiği üzere Yasanın 3. maddesinin (8). fıkrasında bahsi geçen hizmet, Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde emeklilik hakkı kazandıran bir mevkiye atanmadan önce, aynı -Dairede geçici veya daimi işçi statüsünde iken yapılan hizmettir.

Dolayısıyle yukarıda belirtilen tüm hususlar muvacehesinde Davacının Vakıflar ve Din İşleri Dairesinde 1.1.1993 tarihinde muvazzaf tekaüdiyeli kadroya atanmış olmasından önce, aynı Dai-rede işçi statüsünde iken yaptığı hizmetin "özel hizmet" olarak nitelendirilmemesi ve yukarıda alıntısı yapılan Yasa maddeleri tahtında fiili hizmet olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Sonuç itibarıyle yukarıda belirtilenlere bağlı olarak Davalılar -tarafından münferiden veya müştereken 26.10.2004 tarihinde alınan ve Davacının 56/1987 sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük) Memurları Emeklilik Yasasının 7(7) maddesine tabi olduğu ve bu sebeple Vakıflar ve Din İşleri Dairesindeki işçi- hizmetleri ile yine bu Dairedeki kadrolu hizmetlerinin birleştirilemeyeceği ve buna bağlı olarak emeklilik hakkı kazanamadığı ve emekli maaşı alma hakkı olmadığını öngören ve 14/42-C sayılı ve 26.10.2004 tarihli yazılarında ifadesini bulan kararlarının hü-kümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilir.

Dava masraflarının Davalılar tarafından Davacıya ödenmesine emir verilir.

Masraflar yazılı olarak yapılacak başvuru üzerine Başmukayyit tarafından tespit edilecekt-ir.


Talât D. Refiker
Yargıç

10 Mayıs 2006



14






Full & Egal Universal Law Academy