Yüksek İdare Mahkemesi Numara 44/1988 Dava No 33/1992 Karar Tarihi 23.09.1992
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 44/1988 Dava No 33/1992 Karar Tarihi 23.09.1992
Numara: 44/1988
Dava No: 33/1992
Taraflar: Hüseyin İsmail ile İskân Bakanlığı vd
Konu: Tahsis iptali
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 23.09.1992

-D.33/92 YİM 44/88

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Niyazi F. Korkut, Aziz Altay, Özkan Tunçağ

Müstedi: Hüseyin İsmail, 26 Salamis Yolu,- Mağusa.
ile
Müstedaaleyh: 1. İskân Bakanlığı vas. KKTC, Lefkoşa.
2. Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonu
ve/veya Komisyonları vas. KKTC, Lefkoşa.
3. Girne Kaza Tapu Dairesi vas. KKTC, Lefkoşa.
4. Maliye ve Gümrükler Bakanlığı (Emlâk v-e
Malzeme Dairesi) vas. KKTC, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Av. Fuat Veziroğlu adına Av. Ömer Adal.
Müstedaaleyhler namına: Kd. Savcı Mehmet Şefik.
İlgili şahı-s namına: Av. Güner Çakın.



Yasa Maddesi:

İstemin Özeti: Başvuru konusu arsanın ilgili şahsa verilmesine ilişkin işlemlerin; ilgili şahıs adına Tapu Dairesinde kayıt yapılması ile ilgili işlemlerin ve/veya kiralanmasına ilişkin işlemlerin tamamen hüküms-üz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilir.

OLAY: Beş dönümlük tek bir parça olan taşınmaz malın tahsis sahibi Müstedi leyhine feragat ettiğinden, konu parsel Müstediye kiralandı. Girne Belediyesi dışında bulunan taşınmaz m-alın tümü yasal engeller nedeni ile Müstediye kesin tasarruf olarak verilmeyip, ifraz yapılmak sureti ile sahil şeridi dışında kalan bölümünün kesin tasarrufu Müstediye verildi.
Bir süre sonra ayrılan bölümün ilgili şahsa kiralandığını öğrenen Müstedi -işbu başvuruyu dosyaladı.

SONUÇ: Gerek ilgili şahsın gerekse Müstedinin güneydeki taşınmaz mallarının puanları başvuru konusu araziyi rahatça karşılayabilecek durumdadır. Müstedinin ilgili şahsa nazaran önceliği olduğu söylenemez. Meşru menfaatinin etkile-ndiğini kanıtlayamayan Müstedinin yapılan tahsis işleminin yasal olup olmadığını yakınma konusu yapamaz. Müstedinin meşru menfaati olmadığı ve doğrudan doğruya etkilemediği nazarı dikkate alınarak reddolunur.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
YİM 49/-77 sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 3/84 sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 147/86 (D.4/89) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 203/87 (D.35/89) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 42/87 (D.34/89) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi k-ararı.
YİM 56/89 (D.2/92) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM/İstinaf 14/87 sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, 2. baskı cilt III, s1780-81-82.
Zaim Necatigil -KKTC'de Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı (1986) s.35.




H Ü K Ü M

Niyazi F. Korkut: Müstedi eşdeğer mal açısından hak sahibi olup İstanbul'da ikamet etmektedir.

Müstedinin işbu başvuru altında istemi,

"a)- Müstedaaleyhler tarafından ve/v-eya M/aleyh No.1 ve/veya No.2 ve/veya No.3 ve/veya No.4 tarafından alınan ve Girne Kazasına bağlı Ozanköy'de Villurea ve/veya Vilurka mevkiinde kâin, XII pafta, 23.W.2 Harita ve 30/1 parsel numaralı taşınmaz malın eşedeğer mal olarak müstediden başka bir- kimseye ve/veya üçüncü bir kişiye ve/veya herhangi bir ilgili şahsa ve/veya Güner Necat'a verilm-e-sine ilişkin karar ve/veya kararların ve/veya buna ilişkin olarak yapılmış olan işlemlerin tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair Mahkemece karar verilmesi ve

b) Yukarıda belirtilen taşınmaz mal için Güner Ne-cat adına düzenlenen kesin tasarruf belgesinin ve/veya buna ilişkin işlemlerin ve/veya mezkûr taşınmaz malın Girne Tapu Dairesinde Güner Necat adına yapılmış olan kaydının ve/veya buna ilişkin işlemlerin tamamen hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve/veya he-rhangi bir sonuç doğurmayacağına dair mahkemece karar verilmesi, ve

c) Yukarıda belirtilen taşınmaz malın Güner Necat adına kaydedilmesini sağlamak için yapılmış olan kira işlemlerinin ve/veya buna ilişkin tüm işlemlerin tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğ-una ve/veya herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair mahkemece karar verilmesi"

ile ilgilidir.

Bu başvuruda tartışma konusu olmayan olgulara göre 1985 yılı içerisinde başvuruya konu 30 parsel nolu tahminen 5 dönümlük tek bir parça olan taşınmaz malın ta-hsis sahibi Taşkent Karaaziz, Müstedi lehine bir feragatname verdi ve bunun üzerine konu parsel Müstediye kirlandı. Ancak ilgili tarihte Girne Belediyesi sınırları dışında deniz kenarında olan konu taşınmaz malın tümü, yasal engeller nedeni ile, Müstediye -kesin tasarruf olarak verilmeyip konu parsel 30/1 ve 30/2 olarak ifraz edilerek sahil şeridi dışında kalan parsel 30/2 Müstediye Ağustos 1985 tarihinde kesin tasarruf olarak verildi.

Müstedi bilâhare deniz şeridi olarak ayrılan konu 30/1 no'lu parselin G-irne Belediye sınırları içine alınarak ilgili şahsa kiralanıp ona kesin tasarruf olarak verildiğini Mart 1988'de öğrenince bu başvuruyu dosyaladı. Müstedi başvurusunda, sair şeyler yanında, zamanında kendisine tek bir parça olarak kiralanan 30 no'lu parsel-in bir parçası olan konu 30/1 no'lu parseli alabilecek puana sahip olduğunu ancak Müstedaaleyhlerin, daha önceki beyanlarının aksine, konu parseli kanunsuz ve haksız olarak kaynak paketine koymadan ilgili şahsa verdiklerini ileri sürdü.

Müstedaaleyhler i-se dosyalamış oldukları itiraznamede, sair şeyler yanında, Müstedinin başvuruya konu taşınmaz malın kendisine verilmesini gerektirecek herhangi bir hakı bulunmadığını; konu yer için Müstedinin bir müracaatı da bulunmadığı gibi ilgili şahsa nazaran bir önce-liği de olmadığını ileri sürdüler.

İlgili şahıs tarafından dosyalanan itiraznamede ise, konu yerin Müstedinin yasal tasarrufunda olmayışı nedeni ile meşru bir menfaatinin bulunmadığı; Müstedinin konu yerin kendine icarı yönünde bir müracaatı da olmadığın-a göre olumsuz yönde etkilenen meşru bir menfaatinin söz konusu olamıyacağı; ve konu 30/1 no'lu parselin kendisine verilemiyeceğini Müstedinin 1985 yılı Ağustos ayı içerisinde öğrendiği halde bu başvuruyu anayasal süre içerisinde dosyalamadığına ilişkin ön- itirazlar ileri sürüldü. İlgili şahıs itiraznamesinde, ön itirazlarına halel gelmeksizin, sair şeyler yanında, 30/2 no'lu parselin de Müstediye kaynak paketine konmadan verildiğini ve bu nedenle bu hususu Müstedinin yakınma konusu yapamıyacağını ve kendis-inin de eşdeğer yönünden hak sahibi olup Müstedinin kendisine karşı bir önceliği bulunmadığını ileri sürdü.

Başvurunun duruşmasında Müstedi şahadet vererek, sair şeyler yanında, Ozanköy'lü Taşkent Karaaziz'in tek bir parça olan parsel 30 ile ilgili olara-k lehine bir feragatname vermesi üzerine parsel 30'un kendisine kiralandığını ancak işlemlerin son aşamasında o zamanki İskân Dairesi Müdürünün mevcut yasal durum nedeni ile bu parselden 100 metrelik bir sahil şeridi ayrılacağını ve bu ayrılan kısımdan her-kesin yararlanacağını ve ileride yasal durumun değişmesi halinde bu ayrılan kısımdan herkesin yararlanacağını ve ileride yasal durumun değişmesi halinde bu parçanın da yine kendisine verileceğini söyleyerek deniz şeridinin parsel 30/1 olarak ayrıldığını fa-kat daha sonra Kıbrıs'a gelişinde, tahminen 15.3.1988'de, deniz şeridi olark ayrılan bu parselin, pakete konmadan, ilgili şahsa verildiğini öğrenip bu başvuruyu dosyaladığını; konu yer pakete konsa idi kendisinin de müracaat edebileceğini; sahil şeridi diy-e ayrılarak kendisine verilmeyen konu parselin daha sonra pakete konmadan ilgili şahsa verileceğini ilk baştan bilse idi bir bütün olarak zamanında kendisine kiralanan 30 no'lu parselin 30/1 ve 30/2 olarak ifrazına rıza göstermeyeceğini belirtti. Müstedini-n ilgili devrede vekili olarak hareket eden Mehmet Ali Özyalçın da şaahdet vererek şahadetinde, sair şeyler yanında, İskân Dairesi Müdürü ile istişare ettikten sonra o zaman tek bir parça olan parsel 30'un o devredeki tahsisli hak sahibinin Müstedi lehine -feragatname imzalaması üzerine kendisinin Müstedinin vekili olarak konu parsel için ilgili daire ile icar mukavelesi yaptığını; ancak sonradan genel uygulamada sahil şeridi eşdeğer olarak verilmez denerek kendilerine icar edilen parselin 30/1 ve 30/2 diye -ifraz edilerek parsel 30/2 için Müstediye kesin tasarruf verildiğini ve parsel 30/1 için de ileride yasal durumun müsait olması halinde Müstediye verileceğine ilişkin dosyaya kayıt düşüldüğünü belirtti. Müstedi ile vekilinin parsel 30'un bir bütün olarak M-üstediye kiralandığı hususundaki şahadetleri hiçbir şekilde istintaka tabi tutulmamıştır.

Müstedaaleyhler ile ilgili şahıs ise herhangi bir şahadet sunmadılar.

Mahkemeye hitap eden Müstedi avukatı, sair şeyler yanında, Müstedinin eşdeğer açısından hak -sahibi olduğunu; başvuruya konu taşınmaz malı almaya yetebilecek puanı bulunduğunu; önceleri 5 dönümlük tek bir parça olan konu taşınmaz malın tahsisli hak sahibinin lehine feragatname imzalaması üzerine konu parselin Müstediye kiralandığını; sonradan konu- parselin ifraz edilerek ikiye bölündüğünü; ikiye bölünenlerden parsel 30/2 olarak yeniden numaralanan kısmın kesin tasarruf olarak Müstediye verildiğini, parsel 30/1 olan öteki parçanın ise, yasal engel nedeni ile kimseye verilemeyeceğinin söylendiğini ve- Müstedinin de bu hususu makul karşıladığını; ancak konu parsel 30/1'in daha sonra Müstediden habersiz ilgili şahsa kiralanıp 17.12.1987'de ona kesin tasarruf olarak verildiğini, Müstedinin bu durumu Mart 1988'de öğrenip ayni ay içerisinde bu başvuruyu dos-yaladığını vurguladıktan sonra: (i) ilgili şahsa kesin tasarrufun verildiğini Mart 1988'de öğrenip bu işlem aleyhine süresi içerisinde başvuru dosyaladıklarına göre anayasal süre ile ilgili ön itirazın ileri gidemeyeceğini; (ii) meşru menfaatın ise her mes-elenin özelliğine göre değişken olup mevcut olgular çerçevesinde Müstedinin meşru menfaatı bulunduğunu; (iii) ilgili şahsa kiralanma işleminin kanunsuz olup konu parselin pakete konularak verilmesi gerektiğini; (iv) Müstediye verilen parsel 30/2'nin ise bu- başvurunun konusu olmadığını ve konu parselin verilmesi ile ilgili işlem Mahkeme tarafından bozulmadığı sürece meşru olduğunu; (v) paket dışında verilen malların meşrulaştırılmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmasına karşın bu düzenleme ışığında ilgili ş-ahsa verilen konu parselin değerlendirilip onaylandığına ilişkin şahadet sunulmadığını; (vi) konu parselin ilgili şahsa kiralanmasına ilişkin kararın da geçersiz oluşu nedeni ile geçersiz olduğunu; ve (vii) Müstedi ile tanığının şahadetlerini tekip edici h-erhangi bir şahadet çağırlmadığına göre de bu şahadetlerden görüleceği gibi Müstedaaleyhlerin konu parseli ilgili şahsa verirken gerekli araştırma yapmadıklarının belli olduğunu ileri sürdü.

Müstedaaleyhler adına Mahkemeye hitap eden Savcı ise hitabında,- sair şeyler yanında, Müstedinin meşru bir menfaatı olabilmesi için konu parsel ile ilgili bir alakası olması ve bunun da hukuki bir durumdan kaynaklanması gerektiğini, halbuki Müstedinin konu parsel ile ilgisinin hukuki bir duruma dayanmadığını ve ilgili -şahsa konu parselin verilme yönteminin de aksak olduğunu ancak meşru menfaatı olmadığı için Müstedinin bu hususu konu yapamayacağını savundu.
İlgili şahıs avukatı ise hitabında, sair şeyler yanında, aksi kanıtlanana dek alınan bir yönetsel kararın doğru o-lduğunu; bu husustaki ispat yükümlülüğünün de iddiayı yapana ait olduğunu ve konu parsel ile ilgili olarak icar mukavelesi sunduklarını ve konu parsel ilgili şahsa kiralandığı tarihte Müstediye icarlı olmadığını, bu nedenle Müstedinin konu parsel ile ilgil-i meşru bir menfaati bulunmadığını ve ortada bir yetki gasbı ya da yetkiyi kötüye kullanma bulunmadığını ileri sürdü.

Özetlenen olgulardan da görülebileceği gibi ilgili şahıs itiraznamesinde bazı ön itirazlarda bulunmuştur. Bu nedenle öncelikle bu ön iti-razları ele alıp incelemeyi uygun buldum.

İlgili şahsın birinci ön itirazı Müstedinin konu parselle ilgili yasal tasarrufu olmayışı nedeni ile meşru bir menfaatı bulunmadığına ilişkindir.

Meşru menfaat kavramı YİM 49/77 sayılı başvuruda incelenerek şu -şekilde tanımlanmıştır:

"Anaya-s-anın 118. maddesinin (2). fırkasında öngörülen meşru menfaat ile normal hukuk davalarında öngörülen hak arasında fark vardır. Normal hukuk davalarında davayı açan kişinin bir hakkının ihlal edildiğini Mahkemede kanıtlaması gerekir. Hakkın ihlâ-l edil-m-e-si davanın esasını ve temelini teşil eder. Bu gibi davalarda kişi bir hakkın ihlâl edildiğini kanıtlarsa, ihlâl edilen hakkın tazmin ve telâfisi gerekir. Herhangi bir hakkın ihlâl edildiği kanıtlanmadığı hallerde dava reddedilir. Halbuki idare hukukuna meş-ru menfaat koşulu davanın esasını ve temelini teşkil etmez. Yani b-aşka bir anlatımla meşru menfaat-in ihlâl edilmiş olması davanın sonucunu etkilemez. İdare hukukunda menfaat koşulu başvurunun kabulü ve dinlenmesi için aranılan bir usul ve şekil koşuludur. Meşru menfaa-tin ihlâl edilmemiş olması başv-u-r-unun reddi veya ihlâl edilmiş olması, başvurunun kabulü ile bu gibi meşru menfaatı ihlal eden hukuki tasarrufun ihlali için bir sebep teşkil etmez. Meşru menfaat koşulu yürütsel veya yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya ki-ş-inin bir kararından veya işleminden dolayı i-dare mahkemesinin luzumsuz başv-u-rularla işgal edil-m-e-sine engel olmak için- konulmuş, şekli bir koşuldur. İ-dare hukuku ilkelerine göre ve Türkiye'de idare mahkemelerinde uygulanan ilkelere göre meşru menfaatın gerek başvurunun yapıldığı gün ve gerek başvurunun duruşması yapıldığı günde varolması gerekir. Meşru menfaatın sadece başvurunun yapıldığ-ı gün varolması kafi değildir. M-eşru menfaatın başvurunun duruşma gününde de varolması gerekir."

-Yukarıdaki alıntıdan da görülebileceği gibi meşru bir hak ile meşru bir menfaat arasında bir fark olduğu ortaya çıkmaktadır. Meşru bir hak yönetsel davalar dışındaki tüm hukuk davalarında davanın esasına giden ve davanın neticesini tayin eden bir husus ol-masına karşın yönetsel davalarda aranan meşru menfaat başvurunun ileri gitmesi için şekil yönünden aranan bir ön koşuldur. Ayrıca meşru menfaatın varolması davanın neticesine tesir eden bir husus da değildir. Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esaslar-ı 2'inci baskı Cilt III, s.1781'de bu hususta şu görüşe yer vermektedir:
-
"Filhakika bir kere hak ve menfaat ayni şey değildir. Diğer taraftan tam kaza davalarında ihlâl edilen hak davanın esasını ve temelini teşkil eder. Tam kaza d-a-vasının hukuki yapısı bu temel üzerine kurulmuştur. İhlâl edilen hak davanın doğrudan doğruya esasına taalluk eden maddi şartlardan biridir: Bir hak ihlâl edilmemişse dava reddedili-r. - İhlâl edilmişse ihlâl edilen hakkın tazmin ve telâfisi lâzım gelir. Halbuki iptal davasında menfaat şartı davanın esasına taa-l-lûk etmeyen, dışında kalan ve sadece davanın kabulü ve dinlenmesi için aranılan bir usul ve şekil şa-rtıdır. Menfaatın ihlâl edilmiş ol-m-a-sı davanın neticesine tesir etmez. .............. Bu şart davada ciddiyeti temin etmek alâkasız kimselerin lûzumsuz müracaatlarla idari kaza mercilerini işgal etmelerine mani olmak için konulmuş şekli -bir şarttır. D-avacının karar-la ciddi ve makul bir alakası o-l-d-uğu ve binaenaleyh davasının da ciddi ve samimi bulunduğu anlaşılan dava kabul edilir. Esas hakkındaki kararda artık bu menfaat şartının hiç yeri ve tesiri yoktur; menfaatın mevcudiyeti ve ihlâl edilmiş olduğu sabit olsa ve fakat idari kararda bir sakatlık-, bir iptal sebebi bulunmasa iptal talebi reddedilir ve menfaatı -ihlâl eden karar yürürlükte kal-m-ak-ta devam eder."

-Meşru menfaatın ne olduğu ise aynı yapıtın aynı sayısında şöyle izah edilmektedir:
-
"Menfaatın meşru sayılabilmesi için hukuki bir durumdan çıkamsı, böyle bir duruma dayanm-ası lâzımdır. Binaenaleyh anayas-a, kanun, tüzük, yönetme-l-ik, idari teammüller, içtihat, mukavele veya diğer bir idari karardan çıkan umumi veya hususi duruma dayanan menfaatler meşru sayılır."
-Meşru menfatta aranan ikinci özellik meşru menfaatin şahsi olması, kişiyi ilgilendirmesi ve tarifi yapılan böyle bir menfaatin ihlâl edilmiş olması gerekir.
-
Bu hususta yine Sıddık Sami Onar'ın aynı yapıtında 1780-82'inci sayfalarda şu görüşlere yer verilmektedir:

"Menfaatin şahsi mahiyette olması demek idari kararın doğrudan doğruya veya dolayısıyle alâkalıya, davacıya tesir etmesi demektir. Binaenaleyh şa-hıs tabirini geniş manada almak lâzımdır. Objektif bir tasarrufun in'ikasına maruz kalan her şahıs menfaat sahibi sayılabilir. Meselâ bir mahaldeki nakil vasıtalarının veya bir amme emlâkinin kaldırılmasına, çocuk bahçesinin kapatılmasına dair olan karara -karşı o mahallede oturanlar iptal davası açabilirler."

-Meşru menfaatta aranan üçüncü özellik meşru menfaatin halen ve dava gününde mevcut olması gereğidir. Bu hususta Sıddık Sami Onar'ın aynı yapıtında s. 1780'de şu görüşe yer verilmektedir:
-
"Menfaatin halen mevcut olması, davanın ikamesi ve hiç olmazsa intacı zamanında mevcut ve tahakkuk etmiş olması demektir.- -İleride husulü melhuz olan, düşünülen, ihtimal dahilinde bulunan bir menfaat iptal davası açmak salâhiyeti vermez."

-Meşru menfaata ilişkin ilkeleri yukarıda belirtildiği gibi özetledikten sonra bu başvurudaki konuyu inceleyerek meşru bir menfaatin var olup olmadığına karar vermek gerekir. Başvuruda taraflarca ileri sürülen savlar ve sunulan emarelere bakıldığında Müste-dinin eşdeğer açısından hak sahibi olduğu görülmektedir. Emarelere göre terkedilen mal varlığı değerlendirilerek puanları kesinleşmiştir. Kesinleşen bu puanlarına karşı Devletten mal ya da para talep edebilcek durumdadır. Bu husus gözönünde tutulduğunda ba-şvuru sahibi olan Müstedinin başvuruya konu kaynak açısından meşru bir menfaatinin var olduğu ileri sürülebilir. Ancak böyle bir menfaatin Anayasanın 152(2) maddesi anlamında bir meşru menfaat olabilmesi için yukarıda değinilen ikinci özelliğe, yani menfaa-tin şahsi olup olmadığına da bakmak gerekir. Başvuruya konu parsel 30/1, sunulan şahadet göre, Müstedinin kesin tasarrufunda olan parsel 30/2 ile birlikte tek bir parça olarak zamanında Müstediye kiralanmasına karşın deniz kenarında olan konu taşınmaz malı-n sahil şeridinin eşdeğer olarak verilmesinde yasal engel bulunması gerekçesi ile konu mal ifraz edilip parsel 390/1 sahil şeridi olarak ayrılıp ileride yasal engelin ortadan kalkması halinde bu parselin de Müstediye verileceği söylenmişti. Müstedi de bu h-ususu makul karşılayarak icarında olan konu malın ifrazına göz yummuştur. Bu durumda Müstedinin var olduğu düşünülen meşru menfaatlarının kişisel olduğu ve Anayasanın 152(2) maddesi kapsamında doğrudan doğruya etkilenen ve halen varolan kişisel bir menfaat- olduğu ortaya çıkmaktadır ve bu nedenle Müstedinin meşru menfaati bulunmadığına ilişkin ön itirazın reddedilmesi gerekir.
-
İlgili şahsın ikinci ön itirazı konu parselin kendisine icarı yönünde bir müracaatı olmadığı cihetle Müstedinin olumsuz yönde etkilenen meşru bir menfaatından söz edilemiyeceğine ilişkindir. Müstedi tarafından sunulan ve tekzip edilmeyen şahadetten görül-ebileceği gibi konu parsel 30/1 Müstedinin icarındaki parsel şeridi olarak ayrılması idi. Konu parsel 30/1 sahil şeridi olarak ayrılıp o tarihteki yasal duruma göre eşdeğer olarak verilebilmesi söz konusu olmadığına göre de Müstedinin konu parselin kendisi-ne icar edilmesini istemesi olası değildi. Bu nedenle bu ön itirazda bir mesnet görmüyorum.

İlgili şahsın üçüncü ön itirazı konu parsel 30/1'in kendisine verilmiyeceğini Ağustos 1985'de öğrendiği halde bu başvuruyu anayasal süre içerisinde dosyalamadığın-a ilişkindir. Müstedinin başvurusundaki istem ve savlarından görülebileceği gibi Müstedinin parsel 30'un ifrazı ile ilgili bir yakınması yoktur. Yakınma konusu parsel 30'un ifrazı ile ilgili olsa idi ilgili şahıs bu itirazında haklı olabilirdi. Müstedinin -başvurusunda yakınma konusu yaptığı parsel 30/1'in ilgili şahsa verilmesi olup, mevcut şahadete göre Müstedi bu hususu öğrenir öğrenmez başvuru dosyaladığına göre de anayasal süre ile ilgili bu ön itirazda da bir mesnet görmüyorum.

Müstedaaleyhler ve ilg-ili şahıs itiraznamelerinde parsel 30/2 de Müstediye kaynak paketine konmadan verildiğine göre bu hususu yakınma konusu yapamıyacağını ileri sürmüşlerdir. İlgili şahıs avukatının hitabında da değinildiği gibi aksi kanıtlanana dek alınan bir yönetsel kararı-n doğru olduğunu kabul etmek gerekir. Müstediye verilen parsel 30/2 bu başvurunun konusu olmadığına göre de bu husus bu başvuruda tartışma konusu yapılamaz ve Müstedinin konu parseli, gayrı yasal olarak aldığı söylenemez.

Şimdi de konu parselin ilgili ş-ahsa kiralanması işleminin kanunsuz olup olmadığının incelenmesi gerekir.

YİM İstinaf 14/87'de "debit" usulü ile eşdeğer vermenin yasal olmadığı vurgulamıştır.

Bu başvuruya konu parselin ilgili şahsa 1987 yılında "debit" usulü ile verildiği ve ilgili t-arihte yasal durumun ayni olduğuna kuşku yoktur. Sonradan yasa tâdil edilerek debit usulü ile verilen malların gözden geçirilerek onaylanmasına olanak tanınmışsa da ilgili şahıs konu parselin konu tâdil yasası altında değerlendirildiğine ilişkin bir sav i-leri sürmeyip bu hususta herhangi bir şahadet de sunmadığına göre ilgili parselin ilgili şahsa verilme yönteminin yasal olmadığı sonucuna varmak gerekir. Bu sonuca vardıktan sonra da Müstedinin istemine uygun olarak konu işlemin hükümsüz ve etkisiz olduğun-a ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar vermek gerekir. Bu kanaate vardıktan sonra da Müstedinin öteki savlarına değinmeyi gereksiz buluyorum.

Sonuç olarak başvurunun kabul edilerek Müstedaaleyhler tarafından alınan ve Girne'de Ozanköy'de Villurka -mevkiinde kain parsel 30/1 numaralı taşınmaz malın ilgili şahsa verilmesine ilişkin karar ile buna ilişkin işlemlerin tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğura-mıyacağına karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

Aziz Altay: Daha önc-e okuma fırsatı bulduğum Sayın Özkan Tunçağ'ın okuyacağı hüküm ile hemfikirim.

Özkan Tunçağ: Sayın Niyazi F. Korkut'un vermiş olduğu hükmü daha önce okuma fırsatını buldum. Başvuruya ilişkin olgular, sunulan şahadet ve emareler ile yapılan hukuki argümanl-ar hükümde ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Bu nedenle olgular ile sunulan şahadete ancak gerektiği şekilde ve oranda değinip konu ile ilgili görüşlerimi belirteceğim.

İlgili şahıs itiraznamesinde bazı ön itirazlarda bulunmuştur. Bu nedenle öncelikl-e bu ön itirazları ele alıp incelemeyi uygun buldum.

İlgili şahsın birinci ön itirazı Müstedinin konu parselle ilgili yasal tasarrufu olmayışı nedeni ile meşru menfaatı bulunmadığına ilişkindir.

Meşru menfaat kavramı doktrinde ve birçok içtihat kararın-da incelenmiş ve ilkeler belirlenmiştir. Konunun önemine binaen bir defa daha incelemede yarar görüyorum.

Zaim M. Necatigil'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı 1986 adlı yapıtında s.35'de şöyle denmektedir:

"Menfaatın -meşru sayılabilmesi için hukuki bir durumdan çıkması, veya böyle bir duruma dayanması gerekir."

-Ord. Prof. Sıddık S. Onar'ın İdare Hukukunun Umumi Esasları adlı yapıtı, II. Baskısı, Cilt III, s. 1781'de şu görüşlere yer verildi:
-
"Menfaatın meşru sayılabilmesi için hukuki bir durumdan çıkması, böyle bir duruma dayanması lâzımdır.

Binaenaleyh Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, idari teamüller, içtihat, mukavele veya diğer bir idari karardan çıkan umumi veya hususi duruma dayanan- menfaatler meşru sayılır."

YİM 47/86 (D.4/89) sayfa 5'de aynen şöyle denmektedir:

"Yerleşmiş İdare Hukuku prensiplerine göre, bir menfaatin meşru sayılabilmesi için hukuki bir temele (örneğin mevzuata, idari bir karara) dayanması gerekmektedir.

Bir m-enfaat bu gibi temellerden birine dayanmaz, fakat müsamaha, göz yumma gibi tamamen fiili bir duruma istinad ederse, böyle bir menfaat meşru sayılmaz. (Gör: Doçent Ragıp Sarıca'nın İdari Kaza isimli eserinin 1949 yılı baskısı, cilt I, sayfa 32 ve 35)."

Ay-nı içtihat kararının 7. sayfasında aşağıdaki görüşlere yer verildi:

"Hukuki bir temele dayanmayan fakat tamamen fiili bir duruma dayanan bu tasarruf Müstediye meşru bir menfaat sağlamaz ve sağlamamıştır da ....

Bu hususta Yüksek İdare Mahkemesinden içt-ihat kararı vermek gerekirse YİM 3/84 Hatice Arşanlı ile KKTC zikredilebilir."

YİM 203/87 (D.35/89) s.3'de aynen şöyle denmektedir:

"Bu itibarla Müstedinin ihtilaf konusu avluyu bir tahsis belgesine veya icar sözleşmesine veya benzer başka bir belgeye d-ayanan yasal bir tasarrufu bulunmadığına göre konu avlu üzerinde meşru bir menfaatının varolduğu ve ilgili şahsa kesin tasarruf belgesi verilmesi ile bu meşru menfaatının olumsuz yönde etkilendiği söylenemez."
-Yukarıda atıfta bulunduğum içtihat kararlarında meşru menfaatla ilgili belirlenen ve benim de benimsediğim ilkeler daha başka birçok içtihat kararında benimsenerek uygulandı. (Gör: Örneğin YİM 56/89; D.2/92).
-
Meşru menfaat kavramı ile ilgili ilkeler ışığında Müstedinin meşru menfaatinin mevcut olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

Müstedinin eşdeğerde hak sahibi bir kişi olduğu tartışılmaz bir olgudur. Müstedinin Güney'de bıraktığı taşınmaz mallara il-işkin olarak düzenlenen "T1" cetveli Mahkemeye Emara II olarak dosyalandı.

Sunulan şahadete göre Müstedi bilâhare ifraz edilerek 30/1 ve 30/2 parsellere ayrılan 30 no'lu takriben 5 dönüm arsa nitelikli konu taşınmaz malı sahiplenebilmek için yoğun çabala-r harcadı. Bunun sonucu olarak da ona sadece 30/2 no'lu parsel verildi.

Müstedinin 30/1 numaralı parsel için kira sözleşmesi veya tahsis belgesi veya başka herhangi bir belgesi yoktur. Ortada geçerli bir icar sözleşmesi veya tahsis belgesi olmadığına gör-e Müstedinin talebinin ve buna bağlı olarak doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilenen, eğer varsa, meşru menfaatının hangi meşru zeminlerden kaynaklandığı sorusunu yanıtlamak gerekmektedir.

Şahadetten Müstedi ile vekilinin 1985 yılından başlayarak konu- taşınmaz mal için, özellikle zamanın İskân ve Rehabilitasyon Dairesi Müdürü Talay Bey ile devamlı temas içinde oldukları, tüm çalışmaları bu kişi nezdinde sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Anılan kişi ile yakın ilişkiler içinde oldukları, tüm belgeleri ona v-erdikleri, bu şahsın A-Z'ye kadar herşeyi ayrıntısı ile bildiği ısrarla belirtilmesine karşın adı geçen kişi tanık olarak çağrılmadı. Başka bir anlatımla Müstedinin bu konuda başvurusunda ve şahadetinde öne sürdüğü savları yeterince kanıtladığı söylenemez-.

Eşdeğerde hak sahibi olmak bu başvuruda Müstedinin meşru menfaatı olduğu anlamına gelmez. Daha başka bir ifadeyle sadece eşdeğerde hak sahibi olmak meşru menfaatın varlığı için yeterli değildir. Müstedinin Müstedaaleyhler nezdinde konu ile ilgili olara-k yaptığı girişimlerin Müstediyi, bu özel konuda, meşru menfaat kavramı kapsamı içerisine getirmesi gerkir. (Gör: YİM 30/87; D.9/88, s.5-6) Ne var ki Müstedi lehine veya aleyhine konu taşınmazla ilgili icar sözleşmesi, tahsis belgesi veya herhangi bir ida-ri karar bulunmadığına göre onun tüm girişim ve çabalarının kendisine meşru bir menfaat sağlamadığı kuşku-suzdur.
Müstedi gibi ilgili şahıs da eşdeğer mal açısından hak sahibi bir kişidir. İlgili şahıs 30/1 no'lu parseli Devlet Emlâk ve Malzeme Dairesi il-e yapmış olduğu 21.11.1986 tarihli ve süresi 20.11.1987'de sona eren Arazi/Bahçe Kira Mukavelesi ile ilkin kiralandı ve icar süresi sona ermeden 17.2.1987 tarihinde de konu parsel için kesin tasarruf belgesi aldı.

Sunulan belgeler incelendiğinde gerek Mü-stedinin ve gerekse ilgili şahsın anılan taşınmaz malları rahatça karşılayabilecek puan varlıkları olduğu aşikârdır. Güney'de bıraktıkları mal varlıkları incelendiğinde ilgili şahsın Güney'de ev, arsa bahçe, bağ, tarla ve ağaç bıraktığı anlaşılmaktadır. (G-ör:Emare 5) Müstedinin Güney'de bıraktığı mallar ise ev, yarım inşaat, tarla, kuyu ve ağaçtır. Müstedinin Güney'de bıraktığı malların niteliği dikkate alındığında ilgili şahsa karşı önceliği olduğu söylenemez. Bu durumda ihtilâf konusu 30/1 no'lu parsel ka-ynak paketinde ilân edilmiş olsaydı yine de ilgili şahsın 1983 Öncelikler Tüzüğüne göre daha öncelikli olduğu durumu da dikkate alınarak konu parselin ona verilmesi gerekecekti. Bu gerçek ışığında da Müstedinin meşru bir menfaatının varolduğundan veya olum-suz yönde ve doğrudan doğruya etkilendiğinden söz edilemez.

Müstedi ve vekilinin tüm girişimlerini devrin İskân ve Rehabilitasyon Dairesi Müdürü Talay Bey nezdinde yapmış oldukları hususuna değinmiştim. Adı geçen kişi ilgili zamanda İskân Dairesi Müdürü -olmakla beraber eşdeğer mal verme açısından yasal olarak yetkili bir makam veya organ değildi. İlgili tarihte eşdeğer mal vermede yetkili makam veya organ işbu başvuruda Müstedaaleyh 2 olan Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonu idi. Talay beyin vaat v-eya beyanları Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonunu bağlamadığı gibi Müstedi lehine yasal bir durum veya dayanak da olamaz.

Meşru menfaatinin etkilendiğini kanıtlayamayan Müstedi ilgili şahsa yapılan tahsis işleminin yasal olup olmadığını yakınma -konusu yapamaz. (Gör: YİM 42/87; D.34/89). Müstedinin meşru menfaatı olmadığına veya olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmediğine göre de başvurunun reddedilmesi gerekir. Bu durumda Müstedinin öne sürdüğü diğer hususları inceleyip karara bağlamağa ger-ek görmüyorum.

Sonuç olarak başvurunun ret ve iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Niyazi F. Korkut: Sonuç olarak başvuru oy çokluğu ile reddolunur.


Masraflarla ilgili herhangi bir emir verilmez.


(Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay) - (Özkan Tunçağ)
Yargıç Yargıç Yargıç

23 Eylül 1992



-


-14-



-


Full & Egal Universal Law Academy