Yüksek İdare Mahkemesi Numara 35/2016 Dava No 10/2016 Karar Tarihi 13.04.2016
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 35/2016 Dava No 10/2016 Karar Tarihi 13.04.2016
Numara: 35/2016
Dava No: 10/2016
Taraflar: Adem A. Kaner ve Kardeşi (Duty Free Shops) Ltd. ile Lefkoşa Türk Belediyesi arasında
Konu: Ara emri- Yürütmenin durdurulması talebi- Ara emri verilmesi ile ilgili kriterler - Ara emri verilmesi için gerekli kirterlerin ortaya konmadığı nedeniyle ara emri talebinin reddi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 13.04.2016

-D.10/2016YİM:35/2016
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152.Maddesi Hakkında
Yargıç Tanju Öncül huzurunda.
Davacı:Adem A.Kaner ve Kardeşi (Duty Free Shops) Ltd.Lefkoşa
İle
Davalı:Lefkoşa Türk Belediyesi ve/veya Belediye Başkanı ve/veya B-elediye Başkanlığı-Lefkoşa
A r a s ı n d a.
Davacı/Müstediyi temsilen Direktör Serhan Kaner hazır tarafından Avukat Fuat Veziroğlu
Davalı/Müstedaaleyhi temsilen Tulin Sabri Şehsuvaroğlu ve Avukat Hüseyin Malyalı.
-----------
(Davacı/Müstedi Tarafından Yapılan 11.2.2016 Tarihli Ara Emri İstidası Hakkında)
A R A K A R A R
Davacı,
a. Davalı tarafından davacıya 8/2/2016 tarihli yazıyla bildirilen ve "51/95 sayılı Belediyeler Yasası'nın 94.maddesi g-ereği 25/1/2007 tarihli Kıymet ve Tartı Tüzüğü'nün 2.fıkrasına göre 15/2/2016 tarihinden itibaren davacı tarafından Lefkoşa Belediye sınırları içinde satışı yapılacak sigara ve tütün ürünleri satışlarına ait faturaların satış öncesi Lefkoşa Türk Belediyes-i'ne ait Kıymet ve Tartı Birimi'nden mühürletilmesi ve/veya mühürletilmeden satışa sunulacak malların müsadere edileceği" yolundaki kararın tamamen etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğurmayacağına mahkemece karar verilmesi
isteği ile- başlattığı davası altında gündeme getirdiği 11.2.2016 tarihli konu istidası ile:

a.Davalı tarafından davacıya 8/2/2016 tarihli yazıyla bildirilen ve "51/95 sayılı Belediyeler Yasası'nın 94.maddesi gereği 25/1/2007 tarihli Kıymet ve Tartı Tüzüğü'nün 2.-fıkrasına göre 15/2/2016 tarihinden itibaren davacı tarafından Lefkoşa Belediye sınırları içinde satışı yapılacak sigara ve tütün ürünleri satışlarına ait faturaların satış öncesi Lefkoşa Türk Belediyesi'ne ait Kıymet ve Tartı Birimi'nden mühürletilmesi v-e/veya mühürletilmeden satışa sunulacak malların müsadere edileceği" yolundaki kararın dava sonuna kadar icrasının durdurulması hususunda emir verilmesini ve/veya işbu kararın uygulanmasını men edici bir emir verilmesini"
talep etmiştir.
İstidaya ekli yem-in varakasında, sair şeyler yanısıra, dava konusu kararın hukuka ve/veya Anayasa'ya ve/veya yasaya aykırı olduğu, emir verilmezse Davacının telâfisi imkânsız zarar-ziyana uğrayacağı ve/veya geriye dönüşün imkânsız olacağı, karar uygulandığı takdirde geçer-siz bir tüzük veya kanunsuz bir karar uyarınca Davacının külliyatlı miktarda vergi ödeyeceği, ayrıca ek personel istihdam etmek suretiyle ek masrafa girmek zorunda kalacağı, dava konusu kararla Davacıya tanınan sürenin makûl olmadığı, parasal sorun ötesind-e karar sadece Lefkoşa Belediye sınırlarında uygulandığı zaman Davacının ticari itibarının da zedeleneceği, bölgeler arası fiyat farkı oluşması dolayısıyla, kamuoyunda davacı hakkında olumsuz iddialar öne sürülebileceği ve Davacının itibarının sarsılacağı,- tüzüğün sadece sigara ve tütün ürünlerini değil, satılacak diğer bütün ürünleri de kapsadığı, buna rağmen sadece sigara ve tütün ürünlerine uygulanmasının uygun ve adil olmadığı iddialarına yer verilmiştir.
Mahkeme tarafından anılan istidanın Davalıya te-bliğ edilmesine emir verilmesi sonrası Davalı taraf, konu istidaya karşı itiraz ihbarnamesi dosyalamış ve buna ekli yemin varakasında üç adet ön itirazda bulunmuştur. Birinci ön itiraz, Davalının, Davacının meşru menfaatini olumsuz yönde etkileyecek icrai- idari bir karar almadığı, iptal davasına konu teşkil edebilecek tek yanlı bir işlem yapmadığı; ikinci ön itiraz, emrin kesinleştirilmesi halinde davadaki taleplerin peşinen elde edileceği, üçüncü ön itiraz ise, davanın adilâne bir şekilde görüşülmesi için- verilmesi gerekli bir emir bulunmadığı özlüdür.
Bunlar ötesinde konu yemin varakasında, 8.2.2016 tarihli yazının, tüzüğün uygulanacağının bildirilmesi maksadıyla yazıldığı ve idari bir karar olmadığı, Davacının telâfisi imkânsız zarar-ziyana uğramayacağ-ı veya geriye dönüşün imkânsız olmayacağı, aksine Davalının kaybı olacağı ve kamu menfaatinin zarar göreceği, Davacının davada haklı olduğuna dair belirtiler bulunmadığı, sair şeyler yanısıra ileri sürülmüştür.
İstidanın dinlenmesi sürecinde Davacı taraf- bir tanık dinletmiş, iki adet belgeyi de Mahkemeye emare olarak sundurmuştur. Davalı taraf ise üç tanık dinletmiş ve Emare 3'den 6'ya kadarki belgeleri Emare yaptırmıştır.
Ara emri taleplerinin incelenmesi sürecinde göz önünde bulundurulacak hukuksal dur-um birçok kararda vurgulanmıştır. YİM 242/2015 Dağıtım 4/2016'da bunlar şu şekilde sıralanmışlardır:
"Karara bağlanmaya çalışılan istidadaki talep göz önüne alınarak hukuksal durum incelendiğinde, karşıma ilk olarak birçok kararda vurgulandığı üzere, -1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11'inci maddesi çıkmaktadır. Buna göre, davanın adilâne bir şekilde kararlaştırılması icap ettirirse, davayı esastan sonuçlandırmayan geçici emirler verilebilmektedir.
YİM İstinaf 1/2015 Dağıtım 4/2015'te:
Ara emri- verilmesi ile ilgili kriterler en son Birleştirilmiş YİM-İstinaf 5-6/2014 (D.1/2015)'de sayfa 10'da açıkça şöyle izah edilmiştir:
Yüksek İdare Mahkemesinde, yürütmeyi durdurma emri verilmesi için tatmin edilmesi gerekli unsurlar birçok içtihat kararınd-a yer almıştır. Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11.maddesi tahtında, Yüksek İdare Mahkemesine geçici emir verme yetkisi verilmiştir. Tüzükte, geçici emir verilmesi için gerekli tek koşul, davanın adilane bir şekilde kararlaştırılabilmesi için, böyle bir -emrin verilmesine ihtiyaç duyulduğuna mahkemenin kanaat getirmesidir.
İçtihatlara bakıldığı zaman, bu tek koşulun, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41. maddesi altında ara emri verilmesi için aranan kriterlerin var olduğunun kabul edilmesi halinde, tat-min edildiğinin kabul edildiği görülmektedir.
İdarenin icra edilebilir bir işleminin açıkça hukuka aykırı olması ve bunun icra edilmesi durumunda, telafisi güç veya imkansız zararların doğabilecek olması karşısında, davayı esastan çözmeyecek, yürütmenin du-rdurulması niteliğinde bir ara emri verilebilir. İçtihatlar, açıkça hukuka aykırılık hali ile yokluk sonucunu doğuran yasa dışılık veya ağır yetki gasbı hallerinde de telafisi imkansız zarar doğup doğmayacağını incelemeden ara emri verilebileceğini belirtm-ektedir.
...
Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11. maddesi altında, "davanın adilane bir şekilde kararlaştırıla-bilmesi" için gerekli olduğuna kanaat getirilmesi halinde geçici emir verilebilmektedir.
Yüksek İdare Mahkemesi içtihatlarında, Tüzükteki bu te-k koşulun 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası madde 41 altında hukuk davalarında ara emri verilmesi için aranan kriterlerin var olması halinde tatmin olduğu kabul edilmektedir.
İlke bu olmakla birlikte, Yüksek İdare Mahkemesinde görülen davaların niteliği gere-ği, açıkça hukuka aykırılık bulunan davalarda, geçici bir emir verilmesi için 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41'inci maddesindeki 3. unsurun, yani telafisi imkansız zarar ve/veya geriye dönüşün zorlaşacağı unsurunun aranmasına gerek olmadığına dair içti-hat vardır. Yine içtihatlarda yokluk sonucu doğuran yasa dışılık veya ağır yetki gasbı halinde de 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41'inci maddesindeki 3. unsurun tatmin edilmesi gerekmediği yer almaktadır.
YİM 133/2015 Dağıtım 24/2015'de ise:
Açılmı-ş olan bir iptal davası altında bir ara emri talebi söz konusu olduğunda ortada ciddi bir dava olduğunu söyleyebilmek için, herşeyden önce kesin ve yürütülmesi zorunlu bir kararın idarece verilmiş olması gerekliliği bulunmaktadır. Bunun ötesinde da-vanın 75 günlük hak düşürücü süre dolmadan açılmış bulunması ve ilk nazarda Davacının kişisel meşru bir menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş bulunması da gereklidir denmiştir. "
Yukarıda belirtilen hukuksal durum ışığında bu meseleye b-akıldığında, ilk yanıtlanması gereken soru olarak karşıma, iptali talep olunan 8.2.2016 tarihli yazının, idari-icrai bir karar oluşturup oluşturmadığı sorusu çıkmaktadır.
Davalı tarafın bu alandaki iddiaları incelendiğinde bunların özetle şöyle olduğu gör-ülmektedir: Bu meselede bireysel değil, düzenleyici bir işlem bulunmaktadır. Hukuki sonuç, 25.1.2007 tarihli düzenleyici işlemle ve bunun ilânı ile doğmuştur. Bunun maddi aleme aktarılması başka bir husustur. Düzenleyici işlem olan tüzükle Davacının haklar-ı etkilenmiştir. Dolayısıyla icrai olan karar, hatırlatma yapan veya teyit eden 8.2.2016 tarihli ihbar değil, tüzüktür. 8.2.2016 tarihli karar, olsa olsa teyit edici işlemdir ya da önceden alınmış kararın tebliğidir.
Şahadet incelendiğinde, gerek 51/1995 s-ayılı Yasanın, gerekse de 25.1.2007 tarihli Lefkoşa Türk Belediyesi Kıymet ve Tartı Ücreti Tüzüğü'nün yürürlüğe girmesinden sonra, sigaradan, satış veya kıymet ücreti alınmadığı anlaşılmaktadır. Yine anlaşılan odur ki, Davalı, 2016 yılı için bu ücreti alma- girişimi ile hareket etmiş ve buna bağlı olarak da Davacı açısından 8.2.2016 tarihli yazı gündeme getirilmiştir. Diğer bir deyişle, Kıymet ve Tartı Ücreti Tüzüğü'nün, sigara satıcısı da olan Davacıya uygulanması açısından, 8.2.2016 tarihli yazı yazılmış -gibi görünmektedir. Bu bakış açısıyla olay değerlendirildiğinde, düzenleyici işlem olan Kıymet ve Tartı Ücreti Tüzüğü'nün hatırlatılması ve Tüzüğün uygulamaya konacağına dair niyet ve tasarımın açıklanması özlü bir yazının söz konusu olduğu, yani ortada 8.-2.2016 tarihli ayrı bir idari kararın bulunmadığı düşünülebilir hale gelmektedir. Ancak;
"51/1995 sayılı Belediyeler Yasasının 94.maddesi gereği 25.1.2007 tarihli Belediyemiz Kıymet ve Tartı Tüzüğü'nün 2.fıkrasına göre; 15.02.2016 tarihinden itibaren -şirketinizce Belediyemiz sınırları içerisinde satışı yapılacak olan sigara ve tütün ürünleri satışlarınıza ait faturalarınızın, satış öncesi 166,Şht.Ecvet Yusuf Caddesi/Lefkoşa adresinde bulunan Belediyemize ait Fidanlıkta Kıymet ve Tartı Biriminden mühürl-ettirilmesi gerekmektedir. Mühürlettirilmeden satışa sunulan mallarınız tarafımızdan müsadere edilecektir.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
Mustafa G.Korucu
Müdür (a.) "
şeklindeki 8.2.2016 tarihli yazı içeriği göz önüne alındığında, konu y-azının, Kıymet ve Tartı Ücreti Tüzüğü'nün hatırlatılmasından öte bir içeriğe sahip bulunduğu ilk nazarda görünmektedir. Bu da ortada, teyit edici bir işlemin veya önceden alınmış bir kararın tebliği nitelikli bir işlemin bulunmadığını düşündürmekte, daha i-leri giderek, ayrı bir idari karar bulunduğu izlenimini güçlendirmektedir. Daha açık belirtmek gerekirse, 8.2.2016 tarihli yazı, görüş bildiren bir işlemden öte, Davacıya belli bir süre tanıyan ve buna uyulmaması halinde bunun yaptırımla destekleneceğini b-elirten bir öz taşımaktadır ki, bu haliyle konu yazı değerlendiril-diğinde, 8.2.2016 tarihli yazıyı veya uyarıyı ayrı bir idari karar olarak kabul etmek ilk nazarda doğru görünmektedir. Prof.Dr.Şeref Gözübüyük ve Prof Dr.Turgut Tan İdare Hukuku Cilt 1, Ge-nel Esaslar, genişletilmiş 10'uncu Bası, sayfa 373 paragraf 511'de dile getirilen:
"İdarenin uyarı yazıları da idari karar olarak kabul edilmemektedir. Örneğin, Mimarlar Odasının üyelerine gönderdiği "Yönetim Kurulunun ilke kurallarına uygun hareket et-meleri, aksi halde onur kuruluna verileceklerini bildiren" yazısı "bir duyurudan ibaret" olduğu için iptal davasına konu olabilecek idari karar sayılmamaktadır.
Ancak, idarenin ilgililere belirli bir süre tanıyan ve uyulmaması yaptırımla desteklenen uyarı-ları (la mise en demeure=temerrüt durumuna sokma) idari karar olarak kabul edilmektedir."
şeklindeki hususlar da kanaatimce ilk nazardaki bu değerlendirmeyi destekler niteliktedir.
Tabii ki ilk nazardaki düşüncem bu olmakla birlikte hemen belirtmekte yara-r vardır ki, konunun bu boyutu, davanın esası incelenirken kesin bir şekilde karara bağlanacaktır.
Anılan yazının idari bir karar olduğu veya oluşturduğu özlü ilk nazardaki yukarıdaki değerlendirmem çerçevesinde konu incelenmeye devam edildiğinde, Davacı-nın, olayla meşru, güncel ve ciddi bir ilişkisi bulunduğu da ilk nazarda ortaya çıkmaktadır. Aslında daha ileri giderek, Davacının haklarının, belli bir ödeme yapmak zorunda kalması dolayısıyla olumsuz yönde etkileneceği bile söylenebilir haldedir ki, beli-rttiklerim ışığında, Davacının, güncel ve meşru bir menfaatinin ilk nazarda olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilendiği kanaatine de ulaşırım.
İlk nazarda ortada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari karar bulunduğu ve Davacının meşru güncel bir menfaat-inin bundan doğrudan doğruya etkilendiği özlü kanaatlerimle, davanın, 75 günlük süre dolmadan açıldığı gerçeğini göz önüne aldığımda, Davacının, ilk nazarda ciddi bir davası olduğu söylenebilir hale gelmekle birlikte, yine YİM 242/2015, Dağıtım 4/2016'da d-ile getirdiğim:
"Ancak yukarıda anılan eserin yine 234. sayfasında dile getirilen "yazara göre, davanın ciddi olmasının ölçütü, davanın dava sonunda nihai olarak davacı tarafından kazanılması olasılığının görülmesi, davanın kazanılabilir olması, diğer- bir deyişle iptal ihtimalinin ufukta görülmesidir." özlü, benim de benimsediğim yaklaşım göz önüne alındığında, Davacının ciddi bir davası olup olmadığı kanaatine varabilmek için, Davacının davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunup bulunmadığının d-a incelenmesi, belirti varsa davanın ciddi olduğunun söylenmesi, belirti yoksa da ortada ciddi bir dava olmadığı kanaatine ulaşılması gerekliliği bulunmaktadır. "
şeklindeki hususlar göz önüne alındığında, Davacının davasında haklı olduğuna dair belirti bu-lunup bulunmadığının da incelenmesi ve ona göre karara bağlanması gereken konunun ciddi olup olmadığına kanaat getirilmesi daha doğru görünmektedir.
Davacının davasında haklı olduğuna dair belirti bulunup bulunmadığı sorusunun yanıtı aranırken de doğallık-la ilk bakılacak kısım, Davacının bu konudaki argümanları olmaktadır. Bu bakış açısıyla olaya bakıldığında da Davacı tarafın argümanlarının:
Dava konusu kararın Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, çünkü sigara ürünlerinden ücret almayı sadece Lefko-şa Türk Belediyesinin uyguladığı;
İlgili Tüzüğün her şeyden kıymet ve tartı ücreti alınmasını öngördüğü, oysa Davalının söz konusu ücreti sadece sigaradan aldığı ve keyfi davrandığı, bu şekilde kimilerine imtiyaz sağladığı;
Kararın hukuk devleti ilkesine d-e aykırı olduğu, kararın Anayasa'nın 152'nci maddesine de aykırılık oluşturduğu, bazı mallardan ücret alıp bazılarından almamakla yetki gasbı yapıldığı, yetki gasbı yoksa, yetki tecavüzü veya yetkilerin kötüye kullanılması olduğu;
Kamu yararı için bazı mal-lara mevzuatın uygulanmamasının keyfilik olduğu, gerekçenin keyfilik taşıdığı;
Kararın Belediyeler Yasası'na aykırı olduğu, kanun ayrım yapmadığı halde Tüzüğün sigarada alınacak ücreti %4 olarak belirlediği, %1.5'i aşan ücret kısmının yasa dışı olduğu, Tü-zükle Yasa'nın çeliştiği,
Tüzüğün kanuna aykırı olarak el koyma yetkisi de verdiği, el koyma yetkisinin kanunsuz olduğu, ücret oranlarını belirleyen kısmı dışındaki Tüzüğün tüm kurallarının yasadışı olduğu;
Satıştan önce mühürletme talebinin Tüzüğe aykırı -olduğu, ancak satıştan sonra mühürletme olabileceği, öncesinde olamayacağı; mühürletmezse el konacağı kararının Tüzüğe aykırı olduğu, çünkü Tüzüğe göre ödemezse el konabileceği, bunun da satıştan sonra faturanın belediyeye ibrazı ile mümkün olduğu;
Kıymet -ve tartı ücretinin, Başkan'ın belirleyeceği belediye görevlisine ödenmesinin Tüzükle düzenlendiği, 8.2.2016 tarihli yazıyı Başkan'ın değil müdür adına başka birisinin imzaladığı, müdür adına imza atanın ödemenin kime yapılacağını Davacıya bildirme yetkisi -bulunmadığı;
Yasanın 94'üncü maddesinin ücretin nasıl alınacağının usul ve esaslarını tüzükle düzenleme yetkisini vermediği, yani müsadere ve el koyma yetkisi için tüzük yapma hakkı bulunmadığı;
Tüzük 2007'den sonra 6 ay içinde çıkarılmadığı için Davacıya- uygulanamayacağı,
Yasanın 134'üncü maddesine göre her yıl tüzükle oranlar belirlenmesi gerekirken buna da uyulmadığı;
Tüzüğün Yasaya toptan aykırı olduğu, çünkü Tüzükte belediye meclisinin "Tüzüğü ben yaptım" dediği, oysa yetkinin Bakanlar Kurulunda oldu-ğu;
Tüzük gereği ücretin satış yapıldıktan sonra beyan üzerine alınması gerektiği, mühürletmenin beyan olmadığı;
Belediyelerin yasal olarak yetkili olmadığı gelirlerin bütçede yer alamayacağı;
Kararın Tüzüğe aykırı bulunduğu, çünkü Tüzüğün sigaradan ücret -alınmasını düzenlediği, tütün ürünlerinden ücret alınmasını düzenlemediği özlü olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Davacı taraf, yukarıda özetlenen iddialarından da görüleceği üzere, Tüzüğün Yasaya aykırılığı bulunduğunu ileri sürmüştür. Ancak bir bakışta -ve açıkça görünmeyen yasaya aykırılık iddiasının ara emri safhasında incelenip karara bağlanması, daha ileri giderek ara emri safhasında davanın esasını oluşturan böylesi bir konunun karara bağlanması doğru bir yaklaşım olarak görünmemektedir. Bu açıdan hu-zurumdaki mesele incelendiğinde, burada da, ilk bakışta açıkça görülen bir yasaya aykırılıktan söz etmenin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu özdeki iddialardan hareketle yasaya aykırılığın incelenmesinin bu safhada uygun olmayacağı kanaat-ine varırım ve yasaya aykırılıkla ilgili iddiaların yanıtının, davanın esasında verilmesinin uygun olduğu sonucuna ulaşırım.
Bu yaklaşım sonrası, Davacının diğer iddiaları dolayı-sıyla, yürütmesinin durdurulması talep olunan kararın, ilgili Tüzüğün mevc-ût haline aykırılık taşıyıp taşımadığının incelenmesi kaçınılmaz hale gelmektedir.
AE 48/2007 sayılı Lefkoşa Türk Belediyesi Kıymet ve Tartı Ücreti Tüzüğü'nün 3'üncü 8'inci 9 ve 10'uncu maddeleri şöyledir:
"3.Lefkoşa Türk Belediye Meclisince tayin ve ta-nzim olunan pazarlara ve/veya Belediye hudutları dahiline satış maksadıyle eşya getiren eşya sahipleri ve/veya eşyaları satışa arzeden şahıslar Belediye Başkanı tarafından yetkili kılınan görevliye;
Eşya satış fiyatının %1.5'ini satış ve/veya kıymet - ücreti olarak öderler.
Sözkonusu eşyalar alkollü içki ve/veya sigara olması halinde satış fiyatının %3'ünü satış ve/veya kıymet ücreti olarak öderler.
Bahse konu ücreti ödediğini isbat etme mükellefiyeti o kişiye aittir.

Kıymet ve/veya tartı üc-retinin ödenmemesi halinde Belediye ve/veya Belediye Başkanı tarafından yetkili kılınan kişi bu Tüzüğün diğer maddelerinde belirtilen yetkilere ek olarak kıymet ve tartı ücreti ödenmemiş malları, kıymet ve tartı ücreti ödeninceye kadar alıkoyabilir. Gerek-li hallerde bunun sağlanması için Polis'ten yardım istenebilir. Bu durumda Belediye'den herhangi bir zarar ziyan talebinde bulunulamaz. Bu konuda yapılacak harcamalar malları getirene, satana, alana veya malları hudutlar dışına çıkarmak isteyenlere ait ol-acaktır.
Belediye hudutları içerisine eşya getiren ve/veya eşya alıp satanlar Belediye yetkililerince talep edilmesi halinde getirmiş oldukları ve/veya alıp sattıkları eşyaların alış ve satış faturalarını ibraz etmekle ve/veya göstermekle yükümlüdürler.
- 10. Fatura bedelleri üzerinden tesbit edilen Kıymet ve Tartı Ücreti Belediye Başkanının ve/veya atayacağı kişinin belirleyeceği yöntemlere göre günlük, haftalık ve/veya aylık olarak tahsil edilebilir. "

Yü-rütmesinin durdurulması talep olunan karar incelendiğinde, kararın bir bölümünde, sigara ve tütün ürünleri satışlarına ait faturaların satış öncesi kıymet ve tartı biriminden mühürletilmesinin talep edildiği görülmek-tedir. Sunulan şahadetten, bu hususun, -faturanın ibraz edildiğinin gösterilebilmesi için gerekli addedildiği anlaşılmaktadır veya en azından, ilgili tanığın izahı bu yöndedir. Yukarıda anılan Tüzüğün 9'uncu maddesi incelendiğinde, fatura ibrazının zorunlu olduğu görüldüğünden, kararın bu kısmın-ın Tüzüğe aykırı olduğuna dair belirti bulunduğundan söz etmek pek de mümkün olamamaktadır. Daha ileri giderek, Tüzüğün 3'üncü maddesi, eşyaları satışa arz edenlerin, satış ve/veya kıymet ücreti ödemesini düzenlediğinden, mühürletmenin satış öncesi talep e-dilmiş olmasının da Tüzüğe aykırılık taşıdığı söylenebilir olmaktan uzaklaşmaktadır. Kararda tütün ürünleri için talepte bulunulmuş olmasının, ilgili Tüzükte yalnızca sigaradan söz edildiği için, ilk anda Tüzüğe aykırılık oluşturduğu düşünülebilse de, konu- kararda talep edilen, satış veya kıymet oranı olmadığından, yani kararla, tütün ürünleri için de, %3'lük kıymet harcı ödenmesi talep edilmediğinden ve her halükârda satışa arzedilen tüm eşyalardan, yani tütün ürünlerinden de kıymet veya satış ücreti alın-abileceği Tüzükte yer aldığından bu boyutta da Tüzüğe herhangi bir aykırılık veya aykırılık olduğuna dair belirti bulunduğu söylenememektedir.
Kararda yer alan, malların mühürlettirilmeden satışa sunulması halinde mallara el konacağı içerikli kısım açısınd-an konuya bakıldığında, ilgili Tüzüğün 8'inci maddesindeki düzenleme dolayısıyla, Tüzüğe aykırılık olduğu yönünde belirti bulunduğu da söylenememektedir. Kararda ücret oranı belirtilmediğinden, kararın Yasaya aykırılığı bulunduğu noktasında belirti olduğu -da doğru bir iddia halini alamamaktadır. Anılan karar incelenmeye devam edildiğinde, kararı imzalayanın kıymet ve tartı birimini belirlemediği, yalnızca mevcût yetkili birime gidilmesini talep ettiği anlaşıldığından, bu noktada da kararın Tüzüğe aykırı old-uğu yönünde belirti bulunduğu düşünülememektedir. Kıymet ücretinin günlük, haftalık veya aylık olarak tahsil edilebileceği özlü Tüzükte yer alan düzenleme göz önüne alındığında, kararın Tüzüğe aykırı olduğu yönünde belirti bulunmadığı düşüncesi daha bir ka-bul görür hale gelmektedir.
Davacı, kararın Tüzüğe aykırı olduğu iddiası yanısıra, yukarıda belirtildiği üzere, bir tek Lefkoşa Belediyesinin sigara ürünlerinden ücret almasını, eşitlik ilkesine de aykırı bir husus olarak görmüş ve ileri sürmüştür. Ancak L-efkoşa Türk Belediyesi, sigara ve tütün ürünleri satıcıları arasında bir ayrım yapmadıkça, Lefkoşa Türk Belediyesinin eşitliğe aykırı hareket ettiği söylenebilir halde olamamaktadır. Böyle bir ayrımcılığın olduğuna dair şahadet ise huzurumda yoktur. Ülke g-enelinde bölgesel ayrımlar yaratılmasının, Yasa veya Tüzüğün getirdiği bir eşitsizlik olarak yorumlanması isteniyor ise, bunun karara bağlanacağı aşama, yukarıda da vurgulandığı üzere bu safha değil, davanın esasının karara bağlanacağı safhadır. Bu nedenle-, Davacının bu özdeki iddiasından hareketle konu kararın eşitliğe aykırılık oluşturduğu için Davacının davasında haklı olduğuna dair belirti bulunduğu da söylenememektedir.
İlgili Tüzüğün her türlü eşyadan satış ve kıymet ücreti alınmasını düzenlemesine k-arşın, Davalının sadece sigara ve tütün ürünlerinden ücret talep etmesinin keyfilik olduğu iddiası da, yukarıda sıralananlardan anlaşılacağı üzere, Davacı tarafından ileri sürülmüştür. Şahadet incelendiğinde bir tek sigara ve tütün ürünlerinden ücret alınm-adığı, başka birçok eşyadan da, satışa sunulmuş olmaları dolayısıyla konu ücretin talep edilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bazı maddelerden bu ücretin alınmadığı da ilk nazarda görünmektedir. Acaba bunu, kararla ilgili keyfilik olarak algılamak mümkü-n müdür? Yürütmesinin durdurulması talep olunan karar, sigara ve tütün ürünlerinden ücret talep edileceği özlüdür ve bu kararın gerekçesi, ilk nazarda anlaşıldığı kadarıyla, mevzuatın bunu gerekli kılmasıdır. Bu açıdan bakıldığında kararın gerekçesinin key-fi olduğunu söylemek veya bu yönde belirti bulunduğundan bahsetmek mümkün görünmemektedir. Davanın konusu diğer bazı ürünlerden ücret alınmamasının ihmal oluşturduğu özlü olmadığından, huzurumda gerekçesinin keyfiliğinden söz edilebilecek bir davanın bulu-nduğu da söylenememektedir. Daha farklı bir deyişle, kararın gerekçesi keyfi olmadığından, başka ürünlere yönelik dava konusu olmayan adımların atılmamasının, bu dava maksatları bakımından keyfilik olarak değerlendirilmesi ilk nazarda mümkün görünmemektedi-r. Bu noktada belirtmekte yarar vardır ki, Davalının bazı mallardan ücret talep etmemesini yetki gasbı olarak değerlendirmek de olanaksızdır. Çünkü yukarıda belirtildiği üzere, bu istidaya esas teşkil eden davanın konusu, ücret talep edilmemesinin ihmal ol-duğu veya ücret talep edilmemesi yönünde bir kararın bulunduğu ve bunun iptalinin talep olunduğu noktalarında değildir. Davada iptali talep olunan kararın Davalı tarafından alınmasında Davalının yetkisinin bulunduğu ise, mevzuattan ilk nazarda görünmektedi-r.
Tüm bu nedenlerle, Davacının davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunmadığı kanaatine varırım. Buna bağlı olarak Davacının davasının esasının dinlenmesi aşamasında karara bağlanması uygun görülen konular dışındaki iddiaları açısından ciddi bir da-vası bulunmadığı kanaatine de ulaşırım.
Bu aşamada, istidadaki talebin reddi gerekmekle birlikte, olası bir istinafı göz önüne alarak, ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı bir durum bulunup bulunma-dığının da incelenmesi gerekmektedir. Tufan Erhürman'ın İdari Yargılama Hukuku adlı eserinin 239'uncu sayfasında:
"Bu arada YİM, istikrarlı biçimde, nihai kararın verilmesinden önceki evrede doğabilecek parasal kayıpların telafisi mümkün olmayacak b-ir zarar doğurmadığına ve eski duruma dönüşü zorlaştırmadığına hükmetmektedir. Mahkeme'ye göre, nihai kararla birlikte idari işlem ya da ihmal hiç yapılmamış hale getirileceğine ve işlem ya da ihmalin yapılmasıyla nihai karar arasındaki dönemde idare taraf-ından yapılmayan ödemeler geriye dönük biçimde gerçekleştirileceğine göre, zararın telâfisi ve eski duruma dönüş her halükârda mümkündür. "
denmiştir.
Huzurumdaki konu incelendiğinde, iddiaların doğabilecek parasal kayıplarla ilgili olduğu ilk nazarda gör-ünmektedir. Davacının mallarına el konabilmesi ise, ancak Davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesine bağlı olarak gündeme gelebilecek bir husustur. Davacının hem yükümlülüklerini yerine getirmemesi, hem de sonuçlarına katlanmak istememesi kabul görebi-lir bir anlayış değildir. Daha açık bir deyişle, kendini itibarsızlaştırmak veya itibarını korumak Davacının elinde görünmektedir. Davacı Tüzükten kaynaklanan yükümlülük-lerini yerine getirip konu ücreti ödediği sürece, itibar kaybına uğramış olmayacaktır-. Bu boyutta ortaya çıkabilecek olası parasal kayıpların, bu meseledeki Davacıyı iflasa veya mahvolmaya sürükleyebileceği öngörüsü ise ortaya konmuş ve kabul edilebilir bir sonuç halini almış görünmediğinden ve her halükârda Davacı, kendisinden talep oluna-cak ücreti, satış fiyatlarına yansıtmakla, bu türden olası bir sıkıntıyı ortadan kaldırabilecek halde göründüğünden, meselede ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağından veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağından söz etmek de mümkün olamam-aktadır. Bölgeler arası fiyat farkı yaratıp yaratmama noktasında da yetki ilk nazarda Davacının elinde görünmektedir. Bu nokta açısından da Davacı kendi yaratacağı olumsuz sonuçtan şikâyet ederek bundan yarar elde edebilecek durumda değildir.
Dile getird-iklerim ışığında, bu meselede emir verilmesi için gerekli kriterlerin ortaya konamadığı kanaatine varmış olmakla birlikte, son olarak belirtmekte yarar görürüm ki, Davalı tarafın ikinci ön itirazı haklı ve kabul görebilir halde değildir.
Sonuç olarak, Dava-cının istidadaki talebi doğrultusunda bir emir verilmesinin adil olmadığı ve her halükârda emir verilmesi için gerekli kriterlerin ortaya konamadığı değerlendirmelerinden hareketle, istidayı ret ve iptal ederim.
İstida masrafları Davacı tarafından Davalıy-a ödenecektir.

Tanju Öncül
Yargıç
13 Nisan, 2016













16






Full & Egal Universal Law Academy