Yüksek İdare Mahkemesi Numara 35/1993 Dava No 7/1995 Karar Tarihi 10.03.1995
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 35/1993 Dava No 7/1995 Karar Tarihi 10.03.1995
Numara: 35/1993
Dava No: 7/1995
Taraflar: Tözen Selçuk n/d Tözen Atış ile S.D.T.Komisyonu vd
Konu: İnşaat izni iptali – Tahsisi iptal eden kararın iptali istemi - Meşru menfaat İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 10.03.1995

-D.7/95 YİM 35/93

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: Celâl Karabacak, Mustafa Özkök, Gönül Erönen.
Anayasanın 152. Maddesi hakkında-.

Müstedi: Tözen Selçuk n/d Tözen Atış, 12 Ersin Aydın Sokak, Girne.
ile
Müstedaaleyh: 1. Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonu
vasıtasıyle KKTC.
2. İskân Bakanlığı vasıtasıyle KKTC.
3. Girne Kaza Tapu Dairesi vasıtasıyle KKTC.
4. Girn-e Belediyesi veya Girne Belediye Başkanı, Asbaşkanı,
Belediye Meclisi Üyeleri ve Girne Hemşehrileri, Girne.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Avukat Ergin U-lunay.
Müstedaaleyh 1, 2 ve 3 namına: Başsavcı Yardımcısı Muavini Mustafa Arıkan.
Müstedaaleyh 4 namına: Avukat Neşe Keskin.
İlgili Şahıslar namına: Avukat Kıvanç M. Riza.



Yasa Maddesi: KKTC Anayasasının 136, 152(2) maddeleri, 41/77 sayılı İskân, Toprak-landırma ve Eşdeğer Mal Yasası.

İstemin Özeti: A. Girne'de Ersin Aydın Sokağında Pafta/Harita XII/20.3.IV Blok B Parsel 60 üzerinde inşa edilen dükkânlardan birisini oluşturan 22C'deki dükkânın tahsisini kendisinden iptal eden Müstedaaleyhlerin 27.6.1990 -gün ve GİD 47/90-1 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına;
B. Adına tahsis edilmiş olan konu yerin tasarruf belgesi veya koçanının kendisine verilmesi doğrultusunda Müstedaaleyhlerin bir karar vermemiş veya işle-m yapmamış olmalarının yapılmaması gereken bir ihmal olduğuna;
C. Konu gayrimenkulün "T" cetveline işlenerek kendisine kesin tasarruf belgesi verilmemesinin yapılmaması gerken bir ihmal olduğuna ve,
-D. Ayni parsel üzerinde bulunan dükkânların tahsis sahipleri ve bilâhare koçanlı sahipleri bulunan ve başvuruya İlgili Şahıs olarak katılan Özgün Ahmet Mümtaz Soyer, İbrahim Hacı Şakiroğlu, Mualla Tanlı, Şule Keleşoğlu, Özdal Cam, Refia Cam, Dilsun Cam -ve Aysın Ersin'e Müstedaaleyhler tarafından takriben 2.2.1990 tarihinde verilen üst katın inşaatı ile ilgili izninin veya inşaata izin veren kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna, keza inşaat ızninin tasvip edilmemesi gerektiğinden iptal edilmesi istemi.

O-LAY: Müstedi göçmen ve eşdeğerde hak sahibidir. Adına tahsisli işyerinin "T" cetvelinde gösterilmediğini, buna itiraz ettiğini, henüz bir yanıt almadığını ancak tahsis belgesinde "üst kat yapılıncaya kadar" ibaresi yer almakla birlikte bilahare bu ibarenin- çizildiğini, kaldıki üst kata çıkışın kuzeyden ve arkadan mümkün olduğunu, buna rağmen Müstedaaleyhler tarafından tahsisin iptalinin hatalı olduğunu iddia etmiştir.

SONUÇ: Başvuru konusu yer ile ilgili tahsisin iptalinin yasal olduğu ve dolayısıyle Müste-dinin bu yer üzerinde tahsisten kaynaklanan yasal bir tasarrufu kalmadığı YİM "137/90 sayılı başvuruda karara bağlanmıştır. Müstedi bunun aksini savunamayacağına göre, Müstedinin meşru menfaatinin devam ettiği söylenemez. Müstedinin meşru menfaati kalmadığ-ı nedeniyle başvuru ret ve iptâl edilir.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
YİM 137/90 - (D.4/93) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 35/93 sayılı Yüksek İdare Mahkeemsi kararı.
Marinos Pieris v. The Republic (1963) 3 CLR 1054.
Marinos Rose and -Partners (a firm) v. Hillman (1961) 2 ALL E.R., 891.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
Phipson on Evidence, 13. baskı, sayfa 614, para 28-26.


-H Ü K Ü M

Celâl Karabacak: Müstedi Tözen Selçuk n/d Tözen Atış, 17.7.1990 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesinde Müstedaaleyh (1) İskân Bakanlığı, (2) Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonları, (3) Girne Tapu ve Kadastro Dairesi ve (4) Girne Belediyesi a-leyhine dosyalamış olduğu YİM:137/90 sayılı bir başvuru ile:

A. Girne'de Ersin Aydın Sokağında Pafta/Harita XII/20.3.IV Blok B Parsel 60 üzerinde inşa edilen dükkânlardan birisini oluşturan 22C'deki dükkânın tahsisini kendisinden iptal eden Müstedaaleyhle-rin 27.6.1990 gün ve GİD 47/90-1 sayılı kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına;

B. Adına tahsis edilmiş olan konu yerin tasarruf belgesi veya koçanının kendisine verilmesi doğrultusunda Müstedaaleyhlerin bir karar ve-rmemiş veya işlem yapmamış olmalarının yapılmaması gereken bir ihmal olduğuna;

C. Konu gayrimenkulün "T" cetveline işlenerek kendisine kesin tasarruf belgesi verilmemesinin yapılmaması gerken bir ihmal olduğuna ve,

D. Ayni parsel üzerinde bulunan dükkâ-nların tahsis sahipleri ve bilâhare koçanlı sahipleri bulunan ve başvuruya İlgili Şahıs olarak katılan Özgün Ahmet Mümtaz Soyer, İbrahim Hacı Şakiroğlu, Mualla Tanlı, Şule Keleşoğlu, Özdal Cam, Refia Cam, Dilsun Cam ve Aysın Ersin'e Müstedaaleyhler tarafın-dan takriben 2.2.1990 tarihinde verilen üst katın inşaatı ile ilgili izninin veya inşaata izin veren kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna, keza inşaat ızninin tasvip edilmemesi gerektiğinden iptal edilmesine

karar verilmesini talep etmiştir.

Müstedi göç-men ve eşdeğerde hak sahibi olduğunu, adına çıkarılan "T" cetvelinde başvuru konusu işyerinin gösterilmediğini, buna itiraz ettiğini, itirazına henüz bir yanıt verilmediğini, adına yapılan tahsiste "üst katın giriş yeri olması nedeniyle üst kat yapılıncaya- kadar" tahsis yapıldığı belirtimekle beraber sonradan bu ibarenin çizildiğini, dolayısıyle bu şartın ortadan kalktığını, ayrıca binaya kuzeyden ve arkadan olmak üzere iki giriş daha bulunduğunu, bu girişlerin üst katlara ulaşımı sağlamaya yeterli olduğunu-, Müstedaaleyhlerin işyerini iptal kararını alırken tüm bunları ve uzun yıllardan beridir işyerini kullandığını dikkate almadan ve tahsisteki şartın belli bir süre sonra ortadan kaldırıldığını da değerlendirmeden bir karar vermekle hata ettiğini iddia etmi-ştir.

Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıslar bu başvuruya karşı itirazname dosyalamışlardır. Gerek İlgili şahıslar gerekse Müstedaaleyhler itirazna-melerinde, Müstedinin "T" cetveline itiraz etmekle beraber daha sonra bu talebini takip etmeyerek olumsuz son-ucu kabullendiğini, başvuru konusu yerin esas binanın ana giriş yeri olduğunu, binaya başka giriş yerleri de olmakla beraber bunların yetersiz olduğunu, binaya esas giriş olan başvuru konusu yerin 11.2.1977 tarihinde "binanın üst katı yapılıncaya kadar" şa-rtına bağlı olarak Müstedinin kullanımına verildiğini, tahsis belgesi veya kağıdına bu şartın silinmesi ile ilgili işlemin kimin tarafından yapıldığı belli olmadığından ve arşivlerinde olan nüshada ise böyle bir silinme bulunmadığından bunun yetkili birisi- tarafından yapılmadığını, ortak kullanım alanı olarak gösterilen başvuru konusu yerin 1984 veya daha sonraki yıllarda İlgili Şahıslara verilen kesin tasarruf belgelerine de işlendiğini, İlgili Şahısların üst kata inşaat yapmak için 17.5.1990 tarihinde inş-aat izni aldıklarını, bunun üzerine 27.6.1990 gün ve GİD 47/90-1 sayılı yazı ile Müstedinin şartlı kullanımına son verildiğini iddia ederek başvurunun masraflarla reddini talep etmişlerdir.

Yüksek İdare Mahkemesi, yukarıdaki başvurunun esasını dinlemiş -ve başvuruyu karar için süresiz ertelenmiştir.

Müstedi ise bu başvurunun kararını beklemeksizin 23.2.1993 tarihinde aynı Müstedaaleyhler aleyhine Yüksek İdare Mahkemesinde YİM:35/93 sayılı ikinci bir başvuru daha dosyalamış ve diğer şeyler meyanında, 197-4 göçmeni ve eşdeğerde hak sahibi bir şahıs olduğunu, eşi ile birlikte toplam 1500000 puanı bulunduğunu, başvuru konusu dükkânın takriben 1975 ve/veya 1977 yılında kendisine tahsis edildiğini, mezkûr tarihten beri konu dükkânı yasal tasarrufunda bulundurdu-ğunu, eşdeğerci olarak kendisine "T" cetveli geldiğinde dükkânın cetvele işlenmediğini görünce buna itiraz ettiğini, itirazının henüz sonuç-lanmadığını, tahsisinin ise 27.6.1990 tarihinde iptal edildiğini, bunun üzerine YİM 137/90 sayılı başvuruyu dosyalad-ığını, bu başvurunun halen devam ettiğini, YİM:137/90 sayılı başvurunun duruşması esnasında konu dükkânın söz konusu koçan ve/veya kesin tasarruf belgelerine ortak kullanım alanı olarak işlendiğini öğrendiğini, ayrı ve bağımsız bir birim olan konu dükkânın- tahsisi iptal edilmeden ortak kullanım alanı olarak başkalarının koçan ve/veya kesin tasarruf belgelerine işlenemeyeceğini, işlenmenin yoklukla malûl olduğunu, kaldı ki İlgili Şahıslar dükkânı yasal tasarruflarında bulundurmadıkları gibi kendisine karşı ö-nceliklerinin de olmadığını iddia ederek Mahkemeden:

1. Tahsis ve yasal tasarrufunda bulunan Girne'de Kasaba İçi mevkiinde Ersin Aydın Sokağı No.22C'de Pafta/Harita XII/20.3.IV Blok B Parsel 160 üzerindeki dükkânın başvuruya İlgili şahıs olarak katılan Öz-gün Ahmet Mümtaz Soyer ve/veya İbrahim Hacı Şakiroğlu ve/veya Mualla Tanlı ve/veya Şule Keleşoğlu ve/veya Özdal Cam ve/veya Refia Cam ve/veya Dilsun Cam ve/veya Aysın Ersin'e verilen koçan ve/veya kesin tasarruf belgelerine ortak kullanım alanı olarak işle-nmesi ile ilgili karar ve/veya işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesini;

2. Kendisine tahsisli başvuru konusu dükkânın tahsisini iptal etmeden ve/veya kendisine başka bir işyeri göstermeden dükkânı s-öz konusu şahısların koçan ve/veya tahsis belgelerine işleyen karar ve/veya işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğur-mayacağına karar verilmesini ve,

3. Konu dükkânın "T" cetveline işlenmesini ve/veya kendisine koçan ve/veya k-esin tasarruf belgesi verilmesini

talep etmiştir.

Öte yandan birinci başvuruyu dinleyen Mahkeme, yukarıda belirtilen ikinci başvurunun dosyalanmasından 3 gün sonra 26.2.1993 tarihinde YİM:137/90 (D.4/93) sayılı birinci başvurunun kararını vermiştir. Mah-keme kararına, diğer şeyler meyanında Girne'de Ersin Aydın Sokağı No.22C'deki işyerinin esas binanın ana girişini oluşturduğunu, bu işyerinin Müstediye gönderilen "T" cetveline işlenmediğini, Müstedinin buna itiraz ettiğini, Müstedinin bu itirazına aradan -çok uzun bir zaman sonra ve ancak başvurunun duruşma safahsında olumsuz yanıt verilerek reddedildiğini, binadaki alternatif giriş yerlerinin binanın büyüklüğü konumu ve ihtiyacı dikkate alındığında yetersiz olduğunu, konu yerin "binanın üst katı yapılıncay-a kadar" Müstediye tahsis edildiğini, bu tahsisin şartlı bir tahsis olduğunu, şartlı idari kararların ise şartın yerine gelmesi ile ya kendiliğinden kalktığını ya da idari bir kararla iptal edilerek ortadan kaldırıldığını, binanın üst katının yapılmasına k-arar ve izin verildiği tahrihten sonra Müstedinin konu yer üzerindeki tahsisinin sona ermiş sayılması gerektiğini, idarenin bununla da kalmayarak Müstedinin tahsisini başvuru konusu kararla sona erdirdiğini, idarenin bu kararı alırken yanlış hareket ettiği- ve konuları yanlış değerlendirerek yanlış bir karara vardığının söylenemiyeceğini belirterek, Müstedinin konu yerle ilgili tahsisini iptal eden 27.6.1990 ve GİD 47/90-1 sayılı kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına kara-r verilmesini içeren başvurunun A paragrafındaki istemini reddetmiştir. A paragrafındaki işlem reddedildiği cihetle Mahkeme, Müstedinin B, C ve D paragraflarındaki istemlerinin de aynı nedenlerle reddedilmesine karar vermiştir.

Yukarıdaki kararın verilme-sinden sonra Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıs-lar huzurumuzdaki YİM:35/93 sayılı başvuruya karşı itirazname dosyalamıştır. Dosyalanan itiraznamelerde iki ön itiraz mevcut olup, bunlar aynen şöyledir:

"A. Başvuru KKTC Anayasasının 152..nci maddesinde öngö-rü-len 175 günlük sürede dosyalanmadığı cihetle bu safhada masraflarla reddi talep edilir. Çünkü ayni müstedi YİM: 137/90 sayılı başka bir başvuru dosyalamıştır ve orada yapılan talimat gereği 14.11.1991 tarihinde bu başvurudaki İlgili Şahısların avukatı b-aşvuru konusu edilen koçanların fotokopilerini Mahkemeye ve Müstediye ve Müstedi avukatına sunmuş olup, konu koçanların İlgili Şahıslara verildiği ve koçanlarını aldıkları hususu 75 günden yıllar önce Müstedinin bilgisine gelmiştir.

B. Yukarıdaki ön itir-aza halel gelmeksizn yine ön itiraz olarak, müstedinin Mahkemeye başvuru için meşru menfaatının bulunmadığı ve/veya kalmadığı cihetle bu safhada masraflarla reddi talep edilir. Zira, YİM:137/90 sayılı başvuruda Mahkemenin 21.2.1993 tarihli kararı gereğince- Müstedinin konu yerle ilgili tahsisini iptal eden 27.6.1990 tarihli yazıdaki kararın hükümsüz ve etkisiz olmasına dair karar isteyen talebi ret edilmiştir. Keza diğer tüm talepleri de ret edilmek suretiyle konu karar bu başvurudaki yer için kesin hüküm n-iteliğini almıştır. Dolayısıyle Müstedinin konu yerle alâkalı olarak YİM 137/90 sayılı başvurudaki kesin hüküm ortada dururken Mahkemeye başvurma için doğrudan doğruya etkilenen meşru bir menfaatı yoktur. Zira meşru menfaat yoktur. Zira meşru menfaat sadec-e başvuru dosyalandığı tarihte değil bilâhare ve duruşma tarihinde de olmalıdır."

Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıslar itiraznamelerinde devamla, başvuru konusu dükkânın Parsel 160 üzerindeki binanın ana giriş kısmı olup bağımsız bir ünite olmadığını, bu -yerin "binanın üst katı yapılıncaya kadar" şartlı veya geçici olarak Müstediye tahsis edildiğini, koçanlarını alan İlgili Şahıslar binanın üzerine inşaat yapmak için Girne Belediyesinden inşaat izni alınca Müstedinin tahsisinin 27.6.1990 gün ve GİD.47/90-1- sayılı yazı ile iptal edildiğini, bunun üzerine Müstedinin 17.7.1990 tarihinde aynı taraflar aleyhine YİM137/90 sayılı başvuruyu dosyalayarak tahsisini iptal eden 27.6.1990 gün ve GİD.47/90-1 sayılı karar ile İlgili Şahıslara inşaat izni veren kararı ve k-onu dükkânın "T" cetveline işlenip kendisine koçan veya kesin tasarruf belgesi verilmemesi hususunu yakınma konusu yaptığını, Yüksek İdare Mahkemesinin 26.2.1993 tarihinde verdiği kararla YİM 137/90 sayılı başvuruyu reddettiğini, Müstedinin sözkonusu başvu-runun kararında sonuçlandırılmış hususları tekrar ileri sürerek işbu başvuruyu dosyaladığını, bunu yapamıyacağını, başvurunun çok haksız, mesnetsiz, tutarsız ve yersiz olduğunu ileri sürerek masraflarla reddedilmesini talep etmişlerdir.

Başvurunun 14.1.1-994 tarihindeki duruşmasında, Müstedi bizzat şahadet vererek yukarıdaki iddialarını tekrarlamış ve başvurudaki gibi istemlerde bulunmuştur. Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıslar ise tanık çağırmayıp istintaka yetinmişlerdir. Duruşmada 22 adet belge, Emare 1 -- 22 olarak Mahkemeye sunulmuştur.

Başvuruda öncelikle itiraznamelerin 8 paragraflarındaki ikinci ön itirazı incelemeyi uygun görmekteyim.

Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıslar hitabelerinde, diğer şeyler meyanında, YİM:137/90 sayılı birinci başvuruda ta-hsisin iptali kararı ile diğer tüm taleplerin 26.2.1993 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesince ret ve iptal edildiğini, bu hükmün kesin hüküm (res judicata) niteliğinde olduğunu, bu hüküm ortada dururken Müstedinin konu dükkânla ilgili yasal tahsisi ve tasarr-ufu bulunmadığını, dolayısıyle Müstedinin duruşma tarihinde meşru menfaatı kalmadığını iddia etmişler ve başvurunun esasına girilmeden iptalini talep etmişlerdir.

Öte yandan Müstedi, her iki başvurunun tarafları aynı olmakla beraber dava sebeplerinin far-klı olduğunu, bu nedenle kesin hüküm iddialarının ileri sürülemeyeceğini, estoppel prensibinin ise şahadet hukuku ilkesi olup idari davalara teşmil edilemiyeceğini, edilebilse bile Müstedi YİM:35/93 sayılı ikinci başvuruyu YİM 137/90 sayılı birinci başvuru-da karar verilmeden önce açtığı cihetle estoppel prensibinin yine de bu meseleye uygulanamayacağını, tahsisinin yasal olarak iptal edilmediğini, ortada yoklukla malûl bir karar bulunduğunu, dolayısıyle de başvuruyu ileri götürebilmek için meşru menfaatın-ın varolduğunu iddia etmiştir.

Görülebileceği gibi Müstedaaleyhler ile İlgili Şahıslar kesin hükümden dolayı estoppel (estoppel by way of res judicata) prensibinin meseleye uygu-lanmasını istemektedirler.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi Müstedi, estoppe-lin şahadet hukuku ilkesi olup idari davalarda ileri sürülemiyeceğini iddia etmiş, ancak bu iddiasını desteklemek için herhangi bir içtihat kararı gösterememiştir. Kanımca, kesin hükümden dolayı estoppel ilkesi, hukuk davalarında olduğu gibi idari davalard-a da uygulanabilmektedir. Nitekim, aynı hukuk sistemini uygulamakta olan Güney Kıbrıs'ta Marinos Pieris v. The Republic, (1983) 3 CLR 1054 davasında verilen karar yukarıdaki görüşümü destekler mahiyettedir. Bu nedenle, Müstedinin estoppel prensibinin idari- davalara uygulanamayacağına ilişkin iddiasına itibar etme olanağı yoktur.

Müstedi estoppel prensibi ile ilgili olarak ayrıca, bu prensip idari davalarda uygulansa bile, huzurumuzdaki ikinci başvuru birinci başvurunun kararı verilmezden önce dosyalandığı- cihetle, bu meseleye uygulanamayacağını iddia etmiştir. Gerçekten, YİM:137/90 sayılı birinci başvurudaki hüküm YİM:35/93 sayılı ikinci başvurunun dosyalanmasından 3 gün sonra yani 26.2.1993 tarihinde verilmiştir. Bu konuda Morrison Rose and Partners (a fi-rm) v. Hillman (1961) 2 All E.R. 891'de "Held" başlığı altında aynen şöyle denilmektedir:

"Held: the estoppel would be upheld because -
(i) a judgment in an action could constitute an estoppel per rem judicatam in a subsequent action, although the judgm-ent in the first action was given after the isuue of the writ in the second action.
Re Defries, Norton (or Nordon) v. Levy (1883), 48 L.T. 703 and (Bell v. Holmes (1956) 3 All E.R. 499) approved."

-Yukarıdaki içtihat kararında belirtilenler ışığında, Müstedinin ikinci başvurusu birinci başvurunun kararı verilmezden önce dosyalandığı için kesin hükümden dolayı estoppel prensibinin meseleye uygulanamayacağı iddiasına da itbar eetmek olası değildir. Ne-tice itibarıyle, önümüzdeki meseleye bu prensibin uygulanması mümkündür.

Huzurumuzdaki meseleye kesin hükümden dolayı estoppel prensibini uygulamaya ve doalyısıyle Müstedinin meşru menfaatının kalıp kalmadığını incelemeye geçmeden önce bu konudaki yasal -duruma göz atmakta yarar vardır.

Phipson on Evidence, 13. baskı, sayfa 614, paragraf 28-26'da bu konuda şöyle denilmektedir:

" (3) Estoppel by judgment.
A final adjudiction of legal dispute is final as between the parties to litigation and their privie-s as to the material matters decided, and cannot be challenged in subsequent litigation between them."
Yine ayni eserin sayfa 626, 627 ve 628 paragraf 28-46 ve 23-47 de ise şunlar yer almaktadır:

"It is now clear that there are two species of estoppel p-er rem juricatam, namely: (ı) cause of action estoppel and (ii) issue estoppel. The nature of these two species was explined by Diplock L.J. in Thoday v. Thoday (1964) 1 All E.R. 341 ".... 'cause of action estoppel', is thaat which prevents a party to an a-ction from asserting or denying, ad against the other party, the existence of a particular cause of action, the non-existence or wxistence of which has been determined by a court of competent jurisdiction in previous litigation between the same parties. If- the cause of action was determined to exist, i.e. judgment was given upon it, it is said to ben merged in the judgment .... transit in rem judicatam. If it was determined not to exist, the unsuccessful plaintiff can no longer assert that it does; he is es-tpped per rem judicatam. This is simply an application of the rule of public policy ........ 'issue estoppel'; is an extension of the same rule of public policy. There are many causes of action which can only be established by proving that two or more diff-erent conditions are fulfiled. Such causes of action involve as many separate issues .... as there are conditions (which the plaintiff must fulfil to establish his case); and there may be cases where the fulfilment of an identical condition is a requiremen-t common to two or more different causes of action. If, in litigation upon one such cause of action, any of such separate issues as two whether a particular condition has been fulfikked is determined by a court of competent jurisdiction, either upon eviden-ce or upon admission by a party to the litigation, neither party can, in ssubsequent litigation between one another upon any cause of action which depends upon the fulfilment of the identical condition, assert that the condition was fulfilled if the court- has in the first litigation determined that it was not, or deny that it was fulfilled if the court in the first litigation determined that it was. "..................

"In Henderson v. Henderson (1843) 3 Hare 100, at p.115 Wigram V.C. said "... where a g-iven matter becomes the subject of litigation in and of adjudication by a court of competent jurisdiction, the court requires the aprties to that litigation to bring foeward their whole case, and will not 8except under special ciexumstances) permit the sam-e parties to open the same subject of litigation in respect of matters which might have been brought forward as prt of the subject in contest but which was not .. only because they have, from negligence, inadvertence or even accident, omitted part od their- case. The plea of res judicata applies, except ins pecial cases, not only to points upon which the court was actually required by the parties to form an opinion and pronounce a judgment, but to every point which properly belonged to the subject of litigat-ion, and which the parties, exercising reasonable diligence, might have brought forward at the time."

Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılabileceği gibi, ayni taraflar arasında yani dava sebebi veya ihtilâflı hususlar yetkili Mahkemece kesin olarak hükme b-ağlandıktan sonra, bu hususlar ile doğrudan alâkalı olup ilgili zamanlarda makul olarak ileri sürülmesi gerektiği halde ihmal, dikkatsizlik v.s. sebeplerle ileri sürülmeyen hususular, taraflarca yeniden dava veya ihtilâf konusu yapılamazlar. Taraflar bunla-rı yapmaktan menolunurlar (estopped).

Yukarıda belirttiğim gibi Müstedi başvurusunda, başvuru konusu yerin tahsisi iptal edilmeden ve kendisine bir işyeri gösterilmeden İlgili Şahıslara ortak kullanım alanı olarak koçan verilmesinden yakınmakta ve bu ye-rin "T" cetveline konup kendisine koçan verilmesini talep etmektedir. Müstedinin bu taleplerde bulunabilmesi için, konu yerin esas binanın giriş yeri olmayıp bağımsız bir yer olduğunu ve bu yerin halen yasal tahsis ve tasarrufunda bulunduğunu ileri sürebil-ecek durumda olması gerekmektedir. Halbuki, konu yerin esas binanın ana giriş yerini oluşturduğu, Müstedinin bu yerin "T" cetveline konmasına itiraz ettiği, itirazına yanıt verilerek itirazının reddedildiği, konu yerin Müstediye "binanın üst katı yapılınca-ya kadar" şartlı veya geçici olarak tahsis edildiği, şartlı idari kararların şartın yerine gelmesi ile ya kendiliğinden veya idari bir kararla iptal edilerek ortadan kalktığı, meselede binanın üst katının yapılmasına karar ve izin verildiği tarihten sonra -Müstedinin tahsisinin sona ermiş sayılması gerektiği, buna rağmen Müstedaaleyhlerin Müstedinin tahsisini aldıkları bir iptal kararı ile de ortadan kaldırıldığı, yapılan bu iptalin geçerli ve yasal olduğu hususları Yüksek İdare Mahkemesince ayni taraflar ar-sındaki YİM 137/90 sayılı başvuruda karara bağlanmıştır. Yukarıdaki hususlar yetkili bir Mahkemece kesin olarak karara bağlandığına göre, Phipson on Evidence isimli eserden aldığımız yasal ilkeler ışığında bu hususlar Müstedi tarafından aksi ileri sürülere-k yeniden ihtilâf konusu ve başvuru konusu yapılamazlar. Diğer bir deyişle hükümden dolayı estoppel prensibine göre Müstedi bunları ileri sürmekten menedilir.

İki başvuru arasında fark olarak görülen Müstediye başka bir işyeri göstermeme hususu ile alın-an karar ve yapılan işlemlerin yoklukla malûl olduğu hususu, kanımca, ilk başvurudaki dava mevzuu ile doğrudan alakâlı olup, ilgili zamanlarda makûl olarak ileri sürülmesi gereken hususlardı. Ancak Müstedi ilk başvuruda bu hususları ileri sürmemiştir. Bunu- yapmamasını, mazur gösterebilecek özel neden ve durumlara da bağlayamamıştır. Bunları şimdi ileri sürmesi, yine yukarıda belirtilen eserden alıntı yaptığımız ilkeler çerçevesinde, mümkün değildir.

Yukarıda söylenenler ışığında Müstedaaleyhler ile İlgili- Şahıslar, bu meselede kesin hükümden dolayı estoppelin var olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu durumda, Müstedinin YİM 137/90 ile YİM 35/93 sayılı başvuruların farklı dava sebebi içerdiği için kesin hükümden dolayı estoppel oluşturamayacağı doğrutusundaki i-ddiasını artık incelemeye gerek kalmamıştır.

KKTC Anayasasının 152(2) maddesine göre Yüksek İdare Mahkemesine başvuru, sahip bulunduğu meşru bir menfaatı idari bir karar veya işlem veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tara-fından yapılabilir. Yerleşmiş İdare Hukuku prensiplerine göre ise bir menfaatın meşru sayılabilmesi için hukuki bir temele dayanması ve hem başvurunun dosyalandığı hemde başvurunun işitildiği zamanlarda mevcut olması gerekmektedir.

Müstedaaleyhler ile İl-gili Şahıslar, YİM:137/90 sayılı başvurudaki hükümden sonra Müstedinin başvuruda meşru menfaatinin kalmadığını ileri sürerken; Müstedi meşru menfaatının devam ettiğini savunmuştur.

Başvuru konusu yer ile ilgili tahsisin iptalinin yasal olduğu ve dolayısı-yle Müstedinin bu yer üzerinde tahsisten kaynaklanan yasal bir tasarrufu kalmadığı YİM 137/90 sayılı başvuruda 26.2.1993 tarihinde kesin olarak karara bağlandığına ve Müstedi de bunun aksini ileri süremeyeceğine göre, Müstedinin önümüzdeki başvuruda meşru -menfaatının devam ettiğini ileri sürmesi mümkün değildir. Bu nedenle, meşru menfaatı kalmayan Müstedinin başvurusunun, Müstedaaleyhler ile İlgili Şahısların ön itirazları doğrultusunda, ret ve iptal edilmesi gerekir.

Bu durumda İlgili Şahıslar ile Müsted-aaleyhlerin ön itirazlarının A paragrafında ileri sürdükleri 75 günlük hak düşürücü süre ile ilgili iddialarının incelenmesine de gerek kalmamıştır.

Mustafa Özkök: Okunan karar ve varılan sonuç ile hemfikirim.

Gönül Erönen: Biraz önce meslektaşım Sayın C-elâl Karabacak'ın okuduğu ve Mahkemenin hükmü olarak kaleme alınan kararı daha önce okuma fırsatım olmuştur. Orada serdedilen gerüşleri paylaştığım ve başvurunun sonucuna katıldığım halde birkaç hususa hassaten değinmek gereğini duyuyorum.

KKTC Anayasası-nın 136. maddesi yargıçların "Anayasaya, yasalara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre" karar vermeleri gerektiğini vurgulamaktadır.

Kanaatimce, bunun nedeni yargıçların karar verirken duyularına kapılarak veya başka etkiler altında kalarak y-anlış, hatalı, yasal dayanağı olmayan veya eşitsizlik yaratan, adaletsiz karar vermelerini önlemek içindir. Anayasamızda yer alan bu temel prensip Hukuk Devleti varlığının bir göstergesidir. Bu ulvi görevi yerine getirirken yargıçlar ağır bir sorumluluk ta-şımaktadırlar. Bu Mahkemenin bir üyesi olarak vardığımız kararın, hukuki ve yasal açıdan doğru ve yerinde bir karar olduğuna kanaat getirerek varmış bulunuyoruz

Ancak teslim etmem gerekir ki, kendi açımdan, vicdanen de ayni rahatlığı duyduğumu söylemek m-ümkün değildir ve bunu burada belirtme gereğini duyuyorum.

Müstedi, eşdeğerden hak sahibidir. Bu meselede 41/77 sayılı İTEM Yasası tahtında başvuru konusu yeri uzun seneler işyeri olarak kullandı, kazanç sağladı ve kullanımı sırasında kendisine çeşitli im-kanlar da tanındı. Hangi koşullar altında ve hangi koşullar altında ve hangi nedenlerle olursa olsun, başka işyeri edinmeden, Müstedinin 20 seneye yakın çalıştırdığı halde, iş yerini yitirmesinin, bu şekilde mağduriyete uğramasının, yapılan işlemlerden doğ-maması gereken sonuçlardan bir tanesi olduğunu şiddetle vurgulamak isterim.

İdarece bu gibi durumlara meydan verilmemesi için görev ve sorum-luluklarını yerine getirirken, gerekli azami dikkat ve titizliğin gösterilmesi gerektiğine inanmaktayım.

Celâl K-arabacak: Sonuç olarak, Müstedinin başvuru konusu yer üzerinde herhangi bir meşru menfaatı kalmadığı nedeniyle başvuru oybirliği ile ret ve iptal edilir.

Masraflar hususunda herhnagi bir emir verilmez.


(Celâl Karabacak) (Mustafa Öz-kök) (Gönül Erönen)
Yargıç Yargıç Yargıç

10 Mart 1995















-


1



-


Full & Egal Universal Law Academy