Yüksek İdare Mahkemesi Numara 33/1983 Dava No 20/1984 Karar Tarihi 04.10.1984
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 33/1983 Dava No 20/1984 Karar Tarihi 04.10.1984
Numara: 33/1983
Dava No: 20/1984
Taraflar: İlkin Erçelik vd ile İç. Ve İsk. Bak.
Konu: Tahsis iptali – Şehit ailesine tahsis edilen evin “tahsis sahibinin ölmesi ve ailede bekar olmaması” nedenine bağlı olarak iptalinin hatalı olduğu
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 04.10.1984

-D.20/84 YİM 33/83

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan

Yüksek Mahkeme Huzurunda.

Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut, Aziz Altay.

Anayasanın 118. Maddesi hakkında.

Müstedi: 1. İlkin Erçelik, Lefkoşa.
2. Hüseyin -Erçelik, Lefkoşa.
3. Sadık M. Şah, (şahsen veya Halide M. Şah'ın Tereke İdare Memuru sıffatıyle), Lefkoşa.

ile -

Müstedaaleyh:İçişleri ve İskân Bakanlığı (İnceleme ve
Dağıtım Komisyonu) vasıtasıyle, KTFD, Lefkoşa.

Arasında.

Müstedile-r namına: Hasan Sözmener.
Müstedaaleyh namına: Mustafa Arıkan.



Yasa Maddesi: 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 25(1) maddesine istinaden çıkarılan 1978 İnceleme ve Dağıtım Komisyonu Tüzüğünün 17. maddesi.

İstemin Özeti: Tahsis-i alan şahsın vefat etmiş olması ve aile nufusuna dahil bekâr çocuk bırakmaması nedenine binaen Müstedi tarafından alınan konut tahsisi iptal kararının, hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesi istemi.

OLAY: Müste-diler şehit ve hadise kurbanı eşi olarak tahsis alan annelerinin ölümünden sonra şehitin en yakını sıfatı ile konutun kendi isimlerine kaydını talep ettiler. Müstedaaleyh verdiği yanıtta Müstedilerin "tahsisi alan şahsın vefat etmiş olması ve/veya aile nüf-usuna dahil bekâr herhangi bir çocuk bulunmaması" nedenine bağlı olarak tahsisi iptal etti ve konutu tahliye etmelerini bildirdi. Başvuru bu karardan yapılmıştır.

SONUÇ: Yasal inceleme ve meselenin olguları ile 27/82 sayılı Yasanın 17. maddesinin son para-grafı uyarınca şehit ve hadise kurabının en yakını tanımına giren Müstedilerden tahsisin iptal edilerek bu evin geri alınması kararı yanlıştır. Bu nedenle başvuru konusu kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar veril-ir.




HÜKÜM

N. Ergin Salâhi: Müstediler şehit ve hadise kurbanı olan Mehmet Şah'ın evlâtlarıdırlar. Halide vlehmet Şah ise anneleridir. 1974 Barış Harekâtından sonra 4.8.1975 tarihinde Halide Mehmet Şah'a şehit ve hadise kurbanı eşi olarak Yenişehir X -VI C bölgesinde bulunan 9 Ahmet Aydın Sokaktaki ev tahsis edilmişti. Konu evin tahsisi yapıldığı zaman Emare 2'den görülebileceği gibi aile sayısı veya fertleri 4. olarak tesbit edilmişti. Bilâhare Halide Mehmet Şah 25.9.1982 tarihinde vefat etmiştir. Vefa-tından sonra müstediler şehit veya hadise kurabının en yakınları sıffatı ile konu evin kendilerine tahsis edilmesi için snüracaatta bulunmuşlar ancak ilgili bakanlık Emare 4 olarak ibraz edilen bir kararla "tahsisi alan şahsın vefat etmiş olması ve/veya ai-le nüfusuna dahil bekâr herhangi bir çocuk bulunmaması" nedenine bağlı olarak tahsisi 10.1.1983 tarihinde iptal etmişlerdir. Bu iptal kararı üzerine müstediler avukatları vasıtası ile Emare 6 olarak ibraz edilen 11.2.1983 tarihli yazıyı göndererek daha önc-e yapılan müracaatlarına yanıt alamadıklarını, bu evin şehit veya hadise kurbanının en yakını olarak kendilerine tahsis edilmesi gerektiği istemini yineleyerek betekrar bir müracaatta bulunmuşlar ancak Emare 7 olarak gönderilen 9.3.1983 tarihli yazıda yine- daha önce İnceleme ve Dağıtım Komisyonu tarafından alınan karara atıfta bulunularak halen müstedi 1'in tasarrufunda bulunan hanenin tahliye edilmesi gerektiği hususunda yanıt verilmiştir.

Başvuru bu yanıt ve evvelce alınan kararın geçersiz ve hükümsüz ol-duğu ile ilgilidir.

Müstedaaleyhler dosyalamış oldukları itirazda özetle konu evin Halide Mehmet Şah'a 9.4.1975 tarih ve 87/75 numaralı İnceleme ve Dağıtım Komisyonu kararı ile tahsis edildiğini ve o zaman öğrenci olan oğlu müstedi no.3 ile birlikte oturm-ası için verilmiş olduğunu, Halide M. Şah'ın 25.9.1982'de vefat etmesinden önce kendisi ile birlikte konu konutta aile nüfusuna dahil olan 3. müstedinin evlenerek bu evden ayrılıp başka bir yerde kaldığı bu nedenle 3. müstedinin meşru menfaatının bulunmadı-ğını ileri sürmüşlerdir. Müstedi 1 ve 2'nin ise başvuru konusu konutta ikamet etmediklerini, merhumenin ölümüne tekabül eden tarihlerde aile reisi durumunda olup ayrı yuvaları bulunduğunu, bu nedenle meşru menfaatları bulunmadığını ileri sümüşlerdir. Keza- müstedaaleyhlerin iddialarına göre, müstediler, 27/82 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal (Değişiklik) Yasasının 17. maddesi kaspamında değillerdir.

Müstediler ise özetle başvuru lâyihasında şehit çocukları olduklarını konu konutun 9.4.1975 tarihi-nde annelerine şehit ailesi statüsü ile verildiğini ve 3 müstedi ile birlikte aile nüfusunu oluşturan 4 kişiye verilmiş olduğunu ancak aile reisi durumunda olan annelerinin üzerine tahsis çıkarıldığını, bu evde müstedi 3'ün son zamanlara kadar kaldığını, m-üstedi 1'in ise kira ile başka bir evde oturduğunu, ancak küçük çocuğunun nenesi durumunda olan Halide M. Şah'ın yanında kaldığını, bu evi kullandıklarını ve kendilerine 27/82 sayılı değişiklik yasasının ilgili maddeleri uyarınca annelerinin vefatından son-ra tahsis yolu ile bırakılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

Başvurunun duruşmasında müstedi 1'in eşi Hüseyin Erçelik şahadet vermiş ve başvurudaki iddiaları tekrarlayarak müstedi 1 ve 2'nin başvuru konusu ev tahsis edildiği zaman evli olup anneleri ile- birlikte kalmadıklarını, müstedi 3'ün yetim ve talebe olup annesi Halide M. Şah ile birlikte kaldığını, aradan geçen zaman zarfında yaşı büyüyerek evlenip merhumenin vefatından kısa bir süre önce ayrı bir eve taşındığı hususunda şahadet vermiş ancak bu şa-hidin şahadetine göre kendi kızının kayınvalidesi durumunda olan Halide M. Şah'ın yanında devamlı kaldığını, kendileri de gündi.izün bu evi kullandıklarını, bazı zamanlarda devamlı kaldıklarını ileri sürmüştür. Yine bu şahidin şahadetine göre kendisi Gönye-li'de bir arsa sahibi olmakla beraber buraya inşaat yapacak mali gücü yoktur ve sosyal konuttan yoksun kiracı durumunda birisidir. Daha önce şehit aile yuvası durumunda olan konu eve kayınvalidesi hayatta iken tüm aile efradı sığışmadığı için bu eve taşını-p devamlı orada ikamet etmediklerini ileri sürmüştür.

Müstediler başka şahit çağırmamışlardır. Müdafaa ise şahit çağırmamış ve müstedilerin şehit ve hadise kurbanı olup tahsis sahibinin en yakınları olduklarını ancak bu şahısların şu anda başka yerde otur-dukları ve tahsise hakları olmadığı hususunda beyanda bulunmuştur.

Müstedi avukatı 27/82 sayılı yasanın şehit ve hadise kurbanının en yakınlarına tahsis edilen bir konutta en yakını tanımına giren diğer aile fertlerinin bu konutta kalıp kalmadıkları, evli- veya bekâr olup olmadıklarına bakılmaksızın müşterek kullanıma hak verdiğini ve aile yuvası olarak şehit ailesine tahsis edilen böyle bir konutun tahsis yapılan kişinin ölümü halinde devlete intikal edemeyeceğini, hayatta bulunan en yakınlarına tahsis edi-lmesi gerektiğini ileri sûrmüştür. Ayrıca başvuru konusu yapılan kararın "tahsisi alan ve sonradan vefat eden şahsın bekâr herhangi bir çocuğu bulurımadığı" gerekçesine dayandığı halbuki yasanın şehit ve hadise kurbanı çocuklarının bekâr olup olmadığına ba-kılmaksızın kendilerine direkt olarak tahsis hakkı behşettiğini ve alınan kararın bu yönü ile de sakat olduğunu ileri sürmüştür.

Müstedaaleyh tarafından bulunan savcı ise 27/82 sayılı Yasanın 17. maddesinin aile efradını oluşturan kişilere müşterek kulla-nma hakkı verdiğini ancak müstedilerin evli oldukları ve başka yerlerde ikamet ettikleri cihetle bir aile ferdi oluşturan kişiler tanımına giremeyeceklerini ileri sürmüştür. Bu başvuru açısından esas itibarı ile üzerinde durulması gereken husus 27/82 sayıl-ı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 17. maddesine verilecek anlam ve müstedilerin bu madde kapsamında tahsise hak kazanıp kazanmadıkları ve durumlarının ne olabileceği hususlarıdır.

Yasanın ilgili maddesi aynen şöyledir:

"17. Bu şekilde tahs-is edilen taşınmaz mallardan, hak sahibi aile
reisiile birlikte aile nüfusunu oluşturan tüm aile fertleri
eşitşekilde tasarrufhakkına haizdirler. Ancak, karı ve
kocanın boşanmaları halinde, bu haklar ilgili Mahkeme kararı ile yenidendüzenlenebilir. Es-as durumda doğabilecek değişikliklerİskânİşlerinden sorumlu Bakanlığa ilgililerce intikal ettirilir.

Bu taşınmaz mallara ait hakların devirlerine ilişkin usul,zaman ve diğer hususlar, Bakanlar Kurululu'nca hazırlanacak
Tüzükle saptanır.
Mülkiyet dev-ri işlemlerinin tamamlanmasına kadar, tahsis hakkı verilen aile fertlerinden herhangi birinin hayatta kalmaması veya sürekli olarak Kıbrıs Türk federe Devletini zerketmesi halinde, bu aileye verilen taşınmaz mallar Devletin kullanımına geçer.

Ancak şehit -ve hadise kurbanının en yakını tanımına girenler için böyle bir işlem yapılmaz."
Yukarıda alıntısı yapılan madde tahsis sahibine olduğu gibi tahsis sahibi ile birlikte aile nüfusunu oluşturan tüm aile fertlerine eşit kullanım hakkı vermektedir. 'Tahsis hak-kı verilen aile fertlerinin devamlt KKTC dışında kalmaları veya herhangi birinin hayatta kalmaması halinde tâhsis edilen kaynağın Devlete intikal etmesini ve betekrar başkalarına tahsis edilmesini öngörmektedir. Ancak son paragraftan görülebileceği gibi şe-hit veya hadise kurbanı kişilerirı en yakını tanımına girenler için böyle bir işlem yapılamayacağı görülmektedir. Diğer bir deyişle şehit ve hadise kurbanı aile yuvası olarak aile fertlerinin kulanması için tahsis yolu ile verilen konutun tahsis sahibinin -ölmesi ve sair aile fertlerinin bu konutta oturmaması ve devamlı ada haricinde bulunması veya hayatta bulunmamaları halinde dahi eşdeğer mal uygulamaları işlemlerinin tamamlanacağı bu geçici dönemde Devlete, başkalarına tahsis amacı ile intikal edemeyeceği- ve doalyısıyle başkalarına betekrar bu dönemde verilemeyeceği anlamını taşımaktadır.

Yasa koyucunun şehit ve hadise kurabı kişilerin en yakınlarına daha üst düzeyde bir statü kazandırmak amacını güttüğü açıklıkla görülmektedir. 41/77 sayılı İskân Toprakl-andırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 3(b) maddesinde hak sahibi başlığı altındaki (b) fıkrasına göz atıldığında' da bu ayırım daha bariz bir şekilde görülmektedir. Bu fıkra aynen şöyledir:

"3. Hak sahibi

(a). . . . . . . . .

(b) Konut tahsisi açısından;
Şe-hit ve hadise kurbanı kişilerin en yakınını; malûl gazilerile aile reisi durumunda olup da göçmenlik ve iktisaden güçlendirilecekler tanımına girenlerden Kıbrıs Türk Federe Devleti bölgesinde kendisinin, eşinin veya velayeti altındaki çocuklarının ayrı ayr-ı veya birlikte toplam yarı hisseden fazla koçanlı konutu bulunmayanlar veya yukarıda sıralanan aile fertlerinden herhangi birinin sağlık koşullarına ve oturulmaya uygun konutu olmayan

(c). . . . . . . . .

(ç). . . . . . . . .

kişileri anlatır."

Yuka-rıda alıntısı yapılan fıkrada "şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakını" deyiminden sonra ";" konmuştur. Bu fıkranın geriye kalan kısımlarında bir kişinin hak sahibi olabilmesi için aile reisi olması, kendisinin ve velâyeti altındaki çocuklarının ayrı a-yrı veya birlikte toplam 1/2 hisseden fazla koçanlı konutu bulunmaması gibi koşulların şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakını tanımına giren kişilere teşmil edilemeyeceği görülür. Bu durumda yasa koyucunun esas amacı şehit ve hadise kurabının en yakın-ı tanımına giren kişilere daha üst bir statü kazandırmak amacını güttüğü 41/77 sayılı yasada görülmektedir. Daha sonra getirilen 27/82 sayılı değişiklik yasasının 17. maddesinde aynı amaç ile bu gibi kişiler açısından bunların durumlarında zamanla yapılaca-k değişiklilerden etkilenmemeleri ve eşdeğer mal uygulamaları neticelenmesine değin şehit ve hadise kurbanlarının en yakınına aile yuvası olarak verilen bu gibi konutun geri alınmaması gerektiğini öngördüğü açıklık kazanmaktadır.

41/77 sayılı Yasanın 25(1-) maddesine istinaden çıkarılan 1978 İnceleme ve Dağıtım Komisyonu Tüzüğünün 17. maddesine bakıldığında şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakını tanımına giren kişilere verilen hakkın kişinin kız olması halinde evlendiği, oğlan olması halinde ise aile r-eisi durumuna geldiği zamana kadar geçerli oldûğu görülmektedir. Kanaatımca bu tüzük ilk tahsislerde kaale alınması gereken kriterleri içermekte olup evlenmiş veya aile reisi durumunda olan kişilere teker teker birer konut verilmesi yönüne gidilmemesi amac-ını gütmektedir. Her halûkarda bu tüzük 27/82 sayılı Yasadan önce geçirildiği cihetle 27/82 sayılı Yasanın 17. maddesinin açık hükümlerine karşı etkili olamayacağı gibi bu madde maksatları açısından yasadan ewel geçirilen bir tüzük olduğu cihetle kaale alı-nmaması gerektiği görüşündeyim.

Önümüzdeki başvurunun olgularına göz atıldığında şehit ve hadise kurbanı M. Şah'ın eşi Halide M. Şah'a 9.4.1975 tarihli kararı müteakip 4.8.1975 tarihinde düzenlenen Emare I tahsis belgesi ile Yenişehir'de 4 kişilik aile ef-radının kullanımı için Ahmet Aydın Sokak (XVI Bölge 3A) Lefkoşa'da bir konut tahsis edilmiştir. Şehit M. Şah'ın hanımı Halide M. Şah ise 25.9.1982 tarihinde vefat etmiştir.
Vefatında şehit ve hadise kurbanı M. Şah'ın en yakını durumunda bulunan İlkin Erçel-ik, Havva Erçelik ve Sadık M. Şah isminde 3 evlâdı hayatta bulunmaktadır. Yine olgulardan anlaşıldığı kadarı ile tahsis tarihinde 3. müstedi durumunda bulunan Sadık M. Şah yetim olarak annesinin yanında kalmakta idi. Aradan geçen zaman zarfında bu müstedi -büyüyerek evlenmiş ve annesinin vefatından kısa bir süre önce ayrı bir aile yuvası kurmuştur. Müstedaaleyh Emare 4 olarak ibraz edilen kararda "tahsis alan şahsın vefat etmiş olması ve/veya aile nüfusuna dahil bekâr herhangi bir çocuğun bulunmaması" nedeni-ne bağlı olarak 10.1.1983 tarihinde Emare 1'deki tahsisin iptal edilmesi yönüne gitmişlerdir. Bilâhare müstediler annelerinin vefatından sonra şehit ve hadise kurbanı olan M. Şah'ın en yakını durumunda bulunan kendilerinin hak sahibi olduklarını ve bu evin- kendilerine bırakılması ve tahsisin iptal edilmemesi ve bu evin bu aileden alınmaması yönünde yaptıkları müracaatları müstedaaleyhler reddetmişlerdir. Başvuru yukarıda değindiğimiz gibi bu karardan yapılmıştı. Yukarıda yapılan yasal inceleme ve meselenin -olgularına 27/82 sayılı Yasanın 17. maddesi tatbik edildiğinde özellikle 17. maddenin son paragrafı uyarınca şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımına giren müstedilerden tahsisin iptal edilerek bu evin geri alınması kararının yanlış olduğu görüşündeyi-m. Bu nedenler ile başvuru konusu olan 10.1.1983 tarihli İnceleme ve Dağıtım Komisyonu kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

Niyazi F. Korkut: Sayın Yargıç N. Ergin Salâhi'nin- okumuş olduğu 'kararda belirtmiş olduğu görüşlere ve varmış olduğu sonuca katılırım.

Aziz Altay: Hadise kurbanı eşi olan Halide Mehmet Şah kendisine tahsis edilen Lefkoşa'da Ahmet Aydın Sokak No.9'da kâin konutta tek başına oturmakta olduğu bir sırada 25-.9.1982 tarihinde öldü. Halide Mehmet Şah'ın ölümünden hemen sonra kızı ve damadı olan 1 ve 2. müstediler söz konusu konuta yerleştiler ve müstedaaley'e gönderdikleri bir yazı ile konutun kendilerine tahsis edilmesini istediler. Müstedaaleyh tahsisi alan ş-ahsın vefat etmiş olması ve aile nüfusuna dahil bekâr herhangi bir çocuğu bulunmaması gerekçesine dayalı 10.1.1983 tarihli kararı ile Halide Mehmet Şah'ın adındaki tahsisi iptal etti ve müstedilerin konutu tahliye etmelerini istedi. Bunun üzerine müstedile-r işbu başvuruyu dosyaladılar ve müstedaaleyhin yetkilerini aştığını veya kötüye kullandığını iddia ederek almış olduğu söz konusu" kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilmesi isteminde bulundular. Müstedaale-yh dosyaladığı itiraznamede yetkisini aştığını veya kötüye kullandığını kabul etmedi ve müstedilerin adında tahsis olmadığı için başvuruda bulunamayacaklarını ileri sürerek başvurunun reddini istedi.

Müstediler istemlerini 27/82 sayılı İskân, Topraklandır-ma ve Eşdeğer Mal (Değişiklik) Yasası ile değiştirilmiş şekli ile 41/77 sayılı İskân T'apraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 40. maddesine ve
özellikle bu maddenin şart bendine dayamakta ve hadise kurbanı eşi sıfatı ile Halide Mehmet Şah'a tahsis edilen k-onutun Halide Mehmet Şah'ın ölümünden sonra evlâtlarına kaldığını iddia etmektedirler.

Söz konusu Yasa maddesi, değiştirilmiş şekliyle, aynen şöyledi r:
"40. 18 madde kurallarına tabi olmak kaydıyle eşdeğer mal verme dışında, hak sahiplerine tahsis edilen- konut, işyeri, tarımsal tesisler ve benzeri taşınmaz mallar, tahsis amaçları dışında kullanılamaz ve 20 yıl geçmeden devredilemez, kiraya verilemez, satılamaz ve üçüncü şahıslar lehine ayriı haklar konulam az.
Bu şekilde tahsis edilen taşınmaz mallardan, -hak sahibi aile reisi ile birlikte aile nüfusunu oluşturan tüm aile fertleri eşit şekilde tasarruf hakkına haizdirler. Ancak, karı ve kocanın boşanmaları halinde, bu haklar ilgili Mahkeme kararı ile yeniden düzenlenebilir. Esas durumda doğabilecek değişikl-ikler İskân İşlerinden sorumlu Bakanlığa ilgililerce intikal ettirilir.

Bu taşınmaz mallara ait hakların devirlerine ilişkin usul, zaman ve diğer hususlar, Bakanlar Kurulu'nca hazırlanacak Tüzükle saptanır.
Mülkiyet devri işlemlerinin tamamlanmasına kadar-, tahsis hakkı verilen aile fertlerinden herhangi birinin hayatta kalmaması veya sürekli olarak Kıbrıs Türk Federe Devletini terketmesi halinde, bu aileye verilen taşınmaz mallar devletin kullanımına geçer.
Ancak şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımı-na girenler için böyle bir işlem yapılmaz."

Yukarıda alıntısı yapılan maddeden görüleceği gibi tahsis hak sahibi aile reisine yapılmakta ancak aile reisi ile birlikte aile nüfustınu oluşturan tüm aile fertlerine de eşit tasarruf hakkı tanınmaktadır. Başvu-ru konusu taşınmaz mal bir konut olduğuna göre, 41/77 sayılı iskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 3. maddesi altında konut açısından hak sahibi, şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakını, malûl gaziler ile aile reisi durumunda olup da göçmenlik -ve iktisaden güçlendirilecekler tanımına girenlerden kendisinin, eşinin veya velâyeti altındaki çocuklarının ayrı ayrı veya birlikte toplam yarı hisseden fazla koçanlı konutu bulunmayan veya yukarıda belirtilen aile fertlerinden herhangi birinin sağlık koş-ullarına ve oturulmaya uygun konutu olmayandır. Yine Yasaya göre "aile" karı koca ve varsa reşit olmayan füru ile reşit olup da evli olmayan ve aile reisi ile birlikte oturan fürulardan oluşmaktadır. Ancak reşit olup da yalnız yaşayan ve evli olmayan erkek- fürularla vesayet altında bulunanlar da "aile" sayılır. Aile reisi, varsa koca yoksa kadındır.

41/77 sayılı Yasada hak sahibi şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakınının tanımı yapılmamıştır. 1978 İnceleme Dağıtım Komisyonu Tüzüğünde yapılan tanıma gö-re şehit ve hadise kurbanı kişilerin en yakınını, şehit ve hadise kurbanının eşi - çocukları ve anababasını anlatır. Tüzüğün, şehit ve hadise kurbanı aile fertlerinin tahsis edilen kaynak üzerindeki hakları yan başlığını taşıyan 17. maddesi ise "Şehit ve H-adise Kurbanı Kişinin En Yakını" statüsünde olup, kendilerine konut tahsis edilen ailelerin tüm fertlerini o konut üzerinde eşit tasarruf hakkına sahip kılmış ancak şehit kızı çocukları için bu hakkı evlenme anına kadar, erkek çocukları için ise aile reisi- sayılabilecek duruma gelme anına kadar geçerli saymıştır. Bundan da anlaşılacağı gibi şehit çocuklarının tahsis edilen konuttaki hakları tasarruf ile ilgili olup, duruma göre, anne veya babaları ile oturdukları sürece devam etmekte, kız çocuklarının evlen-meleri, erkek çocuklarının ise aile reis: sayılabilecek duruma gelmeleri üzerine bu hakları sona ermektedir. Buna göre tahsisten önce evlenip ayrı aile oluşturan ve tahsis edilen konutta hiç oturmayan şehit çocukları ile tahsisten sorira evlenip ayrı aile -oluşturan ve artık konutta oturmayan şehit çocuklarının konutta herhangi bir tasarruf hakları yoktur.

27/82 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal (Değişiklik) Yasası, şehit ve hadise kurbanı kişinin en yakını deyimini, Tüzükte tanımlandığı şekilde, ş-ehit ve hadise kurbanının eşi ve çocukları ile anne ve babası olarak tanımlamıştır. Birçok değişiklikler içeren 27/82 sayılı Yasanın yürülüğe girmesinden sonra, 1978 İnceleme ve Dağıtım Komisyonu Tüzüğünde de söz konusu Yasaya uygun değişiklikler yapıldığı- halde, Tüzüğün 17. maddesi herhangi bir değişiklik yapılmadan aynen korunmuştur. Bundan da anlaşılacağı gibi, 17. maddenin mevcudiyetinin bilinci ile hareket ettiği varsayılan Yasa koyucunun amacı şehit ve hadise kurbanı çocuklarına, kız ise evlenme, erke-k ise aile reisi sayılabilecek duruma gelme anına kadar ve sadece bu yaşa gelinceye kadar tahsis edilen konutta eşit tasarruf hakkı tanımaktır. 27/82 sayılı iskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal (Değişiklik) Yasası ile değiştirilen esas Yasanın 40. maddesini-n şart bendinde yer alan 'şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımına girenler' söz dizisi de bu anlamda kullanılmıştır. Esasen Yasanın 40. maddesi, hak sahipleri arasında herhangi bir ayırım yapmadan, onlarla birlikte aile nüfusunu oluşturan tüm aile fe-rtlerinin tasarruf hakkını düzenlediğine göre bu maddenin şart bendinde yer alan 'şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımına girenler' söz dizisinin daha geniş şekilde yorumlanmasına olanak yoktur.

Yasanın 40. maddesine göre, mülkiyet devri işlemlerini-n tamamlanmasına kadar tahsis hakkı verilen aile fertlerinden herhangi birinin hayatta kalmaması veya sürekli olarak adayı terketmesi halinde taşınmaz mallar Devletin kullanımına geçer ancak şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımına girenler için böyle- bir işlem yapılmaz.


Yukarıda da belirtildiği gibi 40. madde tasarruf hakkını düzenleyen bir maddedir. Tahsis, hak sahibi aile reisine yapılmakta ve hak sahibi aile reisi ile birlikte aile nüfusunu oluşturan aile fertlerine eşit tasa.rruf hakkı tanımakta-dır. Hak sahibi ile birlikte oturmayan ve onlarla birlikte aile nüfusunu oluşturmayanların konutta herhangi bir hakları yoktur. Durum bu merkezde olduğuna göre, 40. maddenin, hak sahibi aile reisi ile birlikte aile nufusunu oluşturan ve konutta eşit şekild-e tasarruf hakkına sahip olan aile fertlerinden herhangi birinin hayatta kalmaması veya sürekli olarak adayı terketmesi halinde konutun Devletin kullanımına geçtiği, ancak hak sahibi, şehit ve hadise kurbanının en yakını tanımına giren birisi ise, onunla b-irlikte aile nüfusunu oluşturan ve konutta eşit tasarruf hakkına sahip olan aile fertlerinden herhangi birinin hayatta kalmaması halinde, konutun Devletin kullanımına geçmediği doğrultusunda yorumlanması gerekir. Aksi takdirde şehit ve hadise kurbanının öl-ümünden yıllarca önce evlenip ay rı ayrı aile oluşturan ve kendi konutunda oturan veya tahsis tarihinde hak sahibi anne veya babası ile birlikte oturan ancak bilâhare evlenip ayrı aile oluşturan ve başka konutta oturan bir şehit ve hadise kurbanı çocuğunun- tahsis edilen konutta hak talep etmesi gibi bir nevi veraset durumu ortaya çıkar. Aynı şekilde kendisine tahsis edilen başka bir konutta oturan bir şehit ve hadise kurbanının anne veya babası da şehit ve hadise kurbanının en yakını olarak konutta hak iddi-a edebilecektir. Böylece şehit ve hadise kurbanının en yakınlarından eşi ve/veya çocuklarına bir, ana ve/veya babasına da bir olmak üzere konut verilmesini öngören Yasanın 24. maddesine rağmen, şehit ve hadise kurbanının eşi ve çocuklarının hayatta kalmama-sı veya sürekli olarak ada dışına gitmeleri halinde, anne veya babası ikinci bir konut alabilecektir. Böyle bir olasılığın şehit ve hadise kurbanının en yakınları için bir nevi veraset hakkı anlamına geldiği açıktır. Hak sahibi aile reisi ile birlikte aile- nüfusunu oluşturan aile fertlerinin tasarruf hakkını düzenleyen 40. madde altında yasa koyucunun böyle bir hak bahşetmeyi amaçladığı söylenemez. Yasa koyucunun böyle bir nyeti olmuş olsaydı, bu niyetini açık ve seçik bir şekilde belirleyen bir yasal düze-nleme ile yapmaması için herhangi bir neden yoktu.

Yukarıda belirtilenler ışığında, önümüzdeki başvuruda, konutun tahsisinden önce veya sonra evlenip ayrı aile oluşturan ve tahsis sahibi Halide Mehmet Şah'ın ölüm tarihinde onunla birlikte oturmayan ve onu-n aile nüfusuna dahil olmayan müstedilerin, Halide Mehmet Şah'ın ölümü üzerine onun konutu üzerinde herhangi bir hakları olmadığı açıktır. Bu durumda müstedilerin baŞvuru konusu konutun kendilerine tahsis edilmesi için yaptıkları müracaatın herhangi bir ya-sal dayanağı yoktur ve müstedaaleyh bu müracaatı reddetmekle yetkilerini aşmış veya kötüye kullanmış değildir.

Şimdi de müstedaaleyhin Halide Mehmet Şah'ın adındaki tahsisi iptal etmeğe yetkisi olup olmadığını incelemek gerekir. 41/77 sayılı
İskân Toprakl-andırma ve Eşdeğer Mal Yasasının 4(1) maddesine göre yabancıdan kalan ve yasa gereğince dağıtımı öngörülen taşınmaz mallar İskân Bakanlığının kontrol ve tasarrufuna, başka bir deyişle kullanımına verilmiştir. Bu gibi taşınmaz malların hak sahiplerine tahsi-s edilmesi üzerine tasarruf, tahsisi alan hak sahibine geçmekte ancak Bakanlığın tahsis edilen mallar üzerindeki kontrolü devam etmektedir. Nitekim Yasanın 29. maddesi ile 1978 İnceleme Dağıtım Komisyonu Tüzüğünün 14. maddesi, Bakana bazı hallerde tahsisi -iptal ederek konutu başka bir hak sahibine tahsis etme yetkisini vermiştir. Bu durumda Yasanın 40. maddesirıin şart bendi ışığında hak sahibi aile reisi ile birlikte aile nüfusunu oluşturan ve konutta eşit tasarruf hakkı olan aile fertlerinden herhangi bir-inin hayatta kalmaması veya sürekli olarak ada dışına gitmesi halinde konutun kullanımı Devlete geçmemekle beraber, kontrolü İskân Bakanlığında olduğuna göre, Bakanın tahsisi iptal edip konutu başka bir hak sahibine tahsis etmeye yetkisi olduğu ortadadır. -Aksi halde, bir mütecavizin veya herhangi bir yasal hakkı bulunmayan başka bir kimsenin konutu işgal etmesine ve hiçbir makamın veya organın böyle keyfi bir davranışa karşı yasal önlem alamamasına yol açan anarşik bir durum ortaya çıkar ki yasa koyucunun 4-0. madde ile getirmek istediği yasal düzenleme bu olmasa gerek.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilenler ışığında, başvurunun reddedilmesi gerektiği görüşündeyim.

N. Ergin Salâhi: Sayın Yargıç Aziz Altay'ın karşı oyu ve oy çokluğu ile, başvuru konusu kararın- hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilir.



(N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut) (Aziz Altay)
Yargıç Yargıç Yargıç

4 Ekim 1984





- 366 -



Full & Egal Universal Law Academy