Yüksek İdare Mahkemesi Numara 32/2001 Dava No 3/2006 Karar Tarihi 13.02.2006
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 32/2001 Dava No 3/2006 Karar Tarihi 13.02.2006
Numara: 32/2001
Dava No: 3/2006
Taraflar: Hüseyin Örs ile Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi
Konu: Mülakata Çağrılmama Kararının İptali İstemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 13.02.2006

-D.3/2006 YİM 32/2001

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Yargıç Seyit A. Bensen Huzurunda.

Davacı : Hüseyin Örs, Lefkoşa

- ile -

Davalı : Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi, -Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Davacı namına Avukat Emine Erk
Davalı namına Avukat Ergin Ulunay
İlgili Kişi namına Avukat Süleyman Dolmacı.

- -----------------

H Ü K Ü M

Davacı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik bölümünden mezun oldu. 1988 yılı Temmuz ayında Davalı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesinde IV. Sınıf Evkaf Memuru olarak göreve -başladı. Bilahare 1990 yılında II.Sınıf Evkaf Memurluğuna, 1996 yılında I. sınıf II. Derece Evkaf Memurluğuna yükseldi.

Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu, sair kadrolar yanında, Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosunu münhal ilan etti ve- 6.12.2000 tarihine kadar aranan nitelikleri haiz adaylardan dilekçe kabul etti. Davacı belirtilen süre içerisinde konu mevki için müracaat etti. Münhal ilân edilen mevkiin hizmet şemasında "İlk atanma ve Yükselme Yeri" olarak gösterilen bu kadro için aran-an nitelikler arasında aşağıdaki nitelikler vardır.

"ARANAN NİTELİKLER:
Herhangi bir Üniversitenin iktisat, işletme, Hukuk veya Osmanlıca, Arapça veya Farsça Eğitim veren bir bölümden mezun olmak;
(A) Vakıflar idaresinde Yüksek Öğrenim Gerektiren Genel- Hizmetler Sınıfının en az II. Derecesinde olup Vakıflar İdaresinde en az on yıl çalışmış olmak; veya,
(B) Herhangi bir Üniversitenin Osmanlıca, Arapça, Farsça Eğitim veren bir bölümden mezun olup Vakıflar idaresinde en az beş yıl hizmet vermiş olmak."

-Davalı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu 14.2.2001 tarihli toplantısında, sair şeyler yanında, Mülhak Vakıflar Şube Müdürü mevkii için sadece Yüksek Öğrenimli Evkaf Memuru I, Ali Çavuşoğlu'nu 21.2.2001 tarihinde yapılacak sözlü sınava ça-ğrılmasına karar verdi. Davacıyı ise sınava çağırmadı.

Davalı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu 21.2.2001 tarihli toplantısında, sair şeyler yanında, Mülhak Vakıflar Şube Müdürü mevkii için İlgili Kişi Ali Çavuşoğlu'nun atanmasına kar-ar verdi.

Davacı yapmış olduğu araştırmada münhal ilân edilen mevkiye atanması için hizmet şemasında aranan nitelikleri sahip olmadığı gerekçesi ile mülâkata çağrılmadığını sözlü olarak öğrendi. Davacı bunun üzerine 28.2.2001 tarihinde bu davayı dosyala-yarak Mahkemeden:
Davalının 12.12.2000 tarihinde ilân etmiş olduğu Vakıflar İdaresi Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosuna başvuran Davacının başvurusuna istinaden mülâkata çağırmamak hususunda takriben ve/veya 14.2.2001 tarihinde almış olduğu kararın ve -bu karara istinaden yapılan herhangi bir işlem ve/veya sınav ve/veya atamanın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair bir hüküm ve/veya emir;
Davacının mezkûr münhal mevkii için Davalıya yapmış olduğu başvurunun Dav-alı tarafından dikkate alınarak mülâkata ve/veya yazılı ve/veya sözlü sınava çağrılması gerektiğine ve/veya çağrılmamasının yapılmaması gereken bir ihmal olduğuna dair bir ilam ve/veya emir ve/veya hüküm verilmesini istedi.

Davacı, talep takririnde, sözl-ü sınava çağırmaması için Davalının hiç bir yasal dayanağı olmadığını, mezun olduğu Ankara Üniversitesi Dil Tarih - Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik bölümü Osmanlıca eğitim verdiğini ve Osmanlıca, eğitiminin büyük bir bölümünü teşkil ettiğini, münhal mevk-iin hizmet şemasının aranan nitelikler bölümünün (1) ve (2). maddelerinin kendisini kapsadığını, bu nedenle Davalı, kıdemini, niteliklerini gözardı ederek kendisini sınava bile çağırmamakla mezkur münhal mevkiin hizmet şemasının aranan nitelikler bölümünü-n (1) ve (2). maddelerini ve İdare Hukuku ilkelerini ihlâl ettiğini dolayısıyle alınan kararın hatalı olduğunu iddia etti.

Davalı dosyalanan müdafaada, sair şeyler yanında, ön itiraz olarak aşağıdaki hususları ileri sürdü.
Davalı, işbu ön itirazla Dava-cının "A" ve "B" paragraflarındaki talebiyle ilgili olarak "sınavlar" birer icrai idari karar olmadığından ve hazırlık mahiyetinde birer işlem olduklarından, Davacının "A" ve "B" paragraflarındaki talebinin iptal edilmesini talep eder.
2. Davalı, işbu ön -itirazla Davacının "A" ve "B" paragraflarındaki talebiyle ilgili olarak "sınavlar" birer icrai idari karar olmadığı gibi Davacının mülâkata ve/veya yazılı ve/veya sözlü sınava çağrılmamasının, yapılmaması gereken bir ihmal sayılamayacağını ve/veya Davacın-ın başvurusunu kabul etmemek ve/veya reddetmek icrai idari karar olmadığından Davacının "B" paragrafındaki talebinin iptal edilmesini talep eder.

Davalı, ön itiraza ilaveten müdafaa takririnde, sair şeyler yanında özetle, Davacının 48/2000 sayılı Vakıfl-ar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasasında aranan nitelikleri haiz olmadığını ve/veya Davacının öğrenim durumu Mülhak Vakıflar Şube Müdürlüğü kadrosuna başvurması için yeterli olmadığını ve atama kararının -yasaya uygun olduğunu ileri sürdü. İlgili Kişi olarak davaya katılan ve avukatla temsil edilen Ali Çavuşoğlu herhangi bir müdafaa dosyalamadı, ancak Davalının müdafaasına katıldığını beyan etti.

Davanın duruşmasında sadece Davacı şahadet verdi. Duruşmad-a ayrıca itirazsız 8 adet belge emare 1-8 olarak Mahkemeye sunuldu.

Davacı Mahkemeye vermiş olduğu şahadette, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi, Kütüphanecilik bölümünden mezun olduğunu, Osmanlıca bölümünden mezun olmamakla birlikte- okuduğu bölümde gördüğü konular arasında emare 8 belgede görüleceği gibi, Osmanlıca derslerinin de mevcut olduğunu, ayrıca Osmanlıca eğitim aldığını, 1988 yılı Temmuz ayında Davalıda çalışmağa başladığını, 1990 yılında II. Sınıf Evkaf Memurluğuna, 1996 yı-lında da I. Sınıf II. Derece Evkaf Memurluğuna ve 2004 yılı Aralık ayında da Kıdemli Evkaf Memurluğuna yükseldiğini, 2004 yılı Ekim ayında İdari İşler Şube Müdür Vekili olarak atandığını, Davalının 2000 yılı Aralık ayında açmış olduğu münhâle müracaat etti-ğini, dört müracaatcıdan sadece İlgili Kişinin mülakata çağrıldığını, münhal kadro için aranan niteliklere sahip olmadığı gerekçesiyle mülâkata çağrılmadığını, halbuki kendisinin münhal mevkiin hizmet şemasında aranan tüm niteliklere, Osmanlıca dahil, sahi-p olduğunu, ayrıca işletme alanında bir Masteri bulunduğunu, bu nedenle mülâkata çağrılması gerektiğini, mülâkata çağrılmamakla davalının bir hata yaptığını, atanma kararını dava konusu yapmamakla birlikte, İlgili Kişinin atanmasıyla kendisinin mağdur oldu-ğunu ve Davalının kararının doğru olmadığını belirtmiştir.

Yukarıdaki olgu ve şahadetten görüleceği gibi Davalı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu 14.2.2001 tarihli toplantısında münhâl mevki için sadece İlgili Kişi Ali Çavuşoğlu'nun s-özlü sınava çağrılmasına karar verdi. Davacıyı ise sınava çağırmadı ve 21.2.2001 tarihli toplantısında da Mülhak Vakıflar Şube Müdürü mevkii için İlgili Kişi Ali Çavuşoğlu'nun atanmasına karar verdi. Bu durumda ortada, biri mülâkata veya sözlü sınava çağır-mamak diğeri atanma kararı olmak üzere iki ayrı idari karar vardır. Davacı davasında Davalının 21.2.2001 tarihli atama kararının geçersiz olduğuna karar verilmesini istememiş, sadece mülâkata çağırmamak hususunda Davalının 14.2.2001 tarihli kararının geçer-siz olduğuna dair karar verilmesini talep etmiştir.

Olgulara bu şekilde kısaca değindikten sonra, şimdi de Davalının müdafaa takririnde ileri sürdüğü ön itirazları incelemeğe çalışacağım.

Birinci ön itirazı karara bağlamadan önce konu ile ilgili olar-ak K.K.T.C Anayasanın 152 (1) maddesini aynen aktarmayı uygun gördüm.
"(1) Yüksek İdare Mahkemesi, yürütsel veya yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişinin bir kararının, işleminin veya ihmalinin, bu Anayasanın veya herhangi bir ya-sanın veya bunlara uygun olarak çıkarılan mevzuatın kurallarına aykırı olduğu veya bunların sözkonusu organ veya makam veya kişiye verilen yetkiyi aşmak veya kötüye kullanmak suretiyle yapıldığı şikâyeti ile kendisine yapılan başvuru hakkında, kesin karar -vermek münhasır yargı yetkisine sahiptir.

Yukarıda alıntısı yapılan maddeden görülebileceği gibi, herhangi bir karar veya işlem veya ihmalin Yüksek İdare Mahkemesi denetimine tabi olabilmesi için, bunların yürütsel veya yönetsel yetki kullanan bir organ-, makam veya kişi tarafından alınmış olması veya yapılmış bulunması gerekir. Ancak bir organ, makam veya kişinin aldığı her karar veya yaptığı her işlem veya ihmal Yüksek İdare Mahkemesi denetimine tabi değildir. Bunların sadece yürütsel veya yönetsel yetk-inin kullanılması ile almış olduğu karar veya yapmış olduğu işlem ve ihmal Yüksek İdare Mahkemesinde başvuru konusu yapılabilir. O halde Davalı dava konusu kararı alırken veya işlem veya ihmali yaparken yürütsel veya yönetsel bir yetki kullanmış mıdır? Önc-e bu hususun incelenmesi gerekir.

Tekrarlanma pahasına olsa da, olgulardan görülebileceği gibi Davacının iptalini istediği karar Davalının, Vakıflar İdaresi Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosuna başvuran Davacının başvurusunu kabul etmemek ve/veya başvu-rusuna istinaden mülâkata çağırmamak hususunda 14.2.2001 tarihinde almış olduğu karardır. Davalı 14.2.2001 tarihli kararla İlgili Kişiyi mülâkata çağırmış Davacıyı ise mülâkata çağırmamıştır. Davacı Davalının 14.2.2001 tarihli mülâkata çağırmama kararını -dava konusu yapmıştır. Halbuki Davalı münhal mevkiiye atanma yapılıp yapılmayacağına ilişkin nihai kararını daha vermemiş ve atanma kararını ancak 21.2.2001 tarihli toplantısında vermiştir. Böyle olmasına rağmen Davacı nihai, icrai bir karar olan 21.2.2001- tarihli atama kararını dava konusu yapmamıştır.

Söylenenlerden anlaşılacağı gibi Davalının 14.2.2001 tarihinde İlgili Kişinin atanması ile ilgili herhangi bir kararı mevcut değildir. Ortada İlgili Kişinin atanması hakkında bir karar olmadığına göre aca-ba Davacının dava konusu yaptığı 14.2.2001 tarihli mülâkâta çağırmama kararının niteliği nedir?

Yerleşmiş İdare Hukuku prensiplerine göre, herhangi bir idari karar, işlem veya ihmalin başvuru konusu yapılabilmesi için, bunların icrai (executory) olması -gerekir. Bu konuda Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserinin 3. baskısında sayfa 1779'da şöyle demektedir:
"Binaenaleyh hazırlık safhasında alınan kararlar veyahut istişari kararlar, mesela hukuk müşavirliklerinin, teknik dairelerin- mütâlaaları iptal davasına mevzu olamazlar. Bunlar ancak icraî karar almaya salahiyetli merciin ve makamın kabülüne iktiran ederek bu makamın icrai bir kararı mahiyet ve şeklini aldıktan sonra bir iptal davası mevzuu olabilirler.
Binaenaleyh iptal davas-ının kabul edilebilmesi için icrai karar almak salahiyetini haiz makam tarafından icrai şekilde alınmış bir kararın mevcut olması lazımdır. Danıştay müteaddit içtihatlarında "ihzari muamelenin ifasından ibaret bulunmak itibarıyle lazım-ül icra ve kati mah-iyette" olmayan bir muamelenin iptal davasına mevzu olamayacağını kabul etmiş bulunmaktadır."

Ayni konuda Zaim M. Necatigil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku, 1988 bası, isimli eserin 84. sayfasında şöyle denmektedir.
"Bir de ha-kları etkileyen kararlar vardır ki bunlar yönetsel yargı çerçevesinde iptal davasına konu yapılamazlar.Örnegin, hazırlık aşamaları kendiliğinden iptal davasına konu edilemez. Yönetsel kararlar iki aşamada alınırlar. Bunlardan biri, soruşturma ve hazırlık a-şaması, diğeri karar aşamasıdır. Yönetimin işlemlerinden ikinci aşamaya gelmiş ve kişiler üzerinde etki yapanlar ancak iptal davasına konu olurlar. Hazırlık aşamasında birçok kararlar danışma kararı niteliğindedir. "İstişari kararlar", "Savcılık mütalaalar-ı", "müfettiş raporları","teftiş heyeti" raporları kendiğinden dava konusu yapılamaz. ...............
Ayrıca birkaç aşamadan oluşan "karma yönetsel işlemler" vardır ki, bazı durumlarda, ön aşamada alınan karar da kendiliğinden "yönetsel karar" sayılabilir.- Ancak son aşamada kararın alınması ile karma yönetsel işlemin tamamalanması halinde iptal davasına konu yapılabilecek olan son karardır."


Ayni konuda Prof.Dr.A.Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı, 9.bası, S.105, paragraf 164, sayfa 115 paragraf 174 ve say-fa 117 paragraf 178'de şöyle denmektedir.
"164. İptal davasının açılabilmesi için ortada muhakkak bir yönetsel kararın bulunması gerekir. ...................................................
Birden çok iradelerin bir araya gelmesini gerektiren "karma işle-mler"in tamamlanması, sonuncu iradenin eklenmesi ile sağlanır. Kural olarak bir işlem tamamlanmadan iptal davasına konu olmaz. Eğer bir yönetsel işlem, zincirleme işlemlerden oluşuyorsa ve herbir zincir işlem de tek başına yönetsel işlem niteliğine sahip i-se ve kişinin hukukunu etkiliyorsa, iptal davasına konu olabilir."

"174. Etkili Karar. Bir işlemin iptâl davasına konu olabilmesi için, yönetimin bir işlemi olması yeterli değildir. Bu işlemin ayni zamanda "etkili olması" alışılmış deyimi ile "icrai" olma-sı gerekir........
Kararın etkili olması, ilgilinin hukuksal durumunda değişiklik yapması, başka bir deyişle ilgiliyi hukuk yönünden etkilemesidir. Bu güce sahip olmayan yönetsel kararlar iptal davasına konu olmazlar.....
Danıştay, iptali istenen yönetsel -kararın, "kat'i ve lâzımülicra", ya da yeni deyimi ile "kesin ve icrası gereken" olmasını zorunlu görmektedir."

"178. Hazırlık çalışmaları. Bilindiği gibi yönetsel kararlar iki aşamada alınırlar. Bunlardan biri, soruşturma ve hazırlık aşaması, diğeri kar-ar aşamasıdır. Yönetimin işlemlerinden ikinci aşamaya gelen ve kişiler üzerinde etki yapanlar ancak iptal davasına konu olurlar. Hazırlık aşamasında olanlara karşı dava açılamaz. Hazırlık aşamasındaki birçok karar, danışma kararı niteliğindedir. Danıştayın- içtihadına göre, "istişari kararlar" "idari mütâlaalar" "müfettiş raporları" "teftiş heyeti raporları" tek başlarına iptal davasına konu olmazlar. Ancak bunlara dayanılarak alınan yönetsel kararlara karşı dava açılabilir. Bu davanınn içerisine, hazırlık a-şamasında yapılan sakatlıklar da sokulabilir."

Bu prensipler Yüksek Mahkemece 4/72 sayılı Firuz Sami ile Kıbrıs Türk yönetimi arasındaki davada hazırlık mahiyetinde olan icrai veya idari muamelelerin Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 146. maddesi altın-da (ki bu bizim Anayasamızın 152. maddesine tekabül etmektedir.) Yüksek İdare Mahkemesine yapılan bir müracaata mesnet teşkil edemeyeceğine, ancak o hizmet şemasına ait olan mevkiye, ihzari olmayıp nihai olan, bir atama yapıldığı zaman İlgili Kişinin "mevc-ut meşru bir menfaati" olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş olacağı sonucuna varmıştır. İlgili kararın 4. sayfasında şöyle denmektedir.
"Anayasanın 146. maddesi ile birlikte Anayasa ve Amme Hukukumuza bu konu ile ilgili birçok yerleşmiş Amme Hukuk-u prensipleri intikal etmiştir. Bunlardan birisi de, ihzari mahiyette (preparatory) olan icrai veya idari muameleler, Anayasanın 146. maddesi tahtında yapılan bir müracaatta mesnet teşkil edememesine dairdir."

Ayni kararın 5. sayfasında ise şunlar yer
alm-aktadır.
" Bir idari muamele (administrative act) veya kararın Anayasanın 146. maddesi tahtında Mahkemenin yetkisine girebilmesi için Anayasanın 146. maddesi ile birlikte Anayasamıza intikal ettirilen yerleşmiş Amme Hukuku prensiplerinin öngördüğü gibi "k-esinleşmiş" (executory) bir muamele veya karar olması gerekir. Bu prensipler uyarınca bir idari muamele veya kararın Anayasanın 146. maddesi maksatları bakımından "kesinleşmiş" (executory) olması için o idari muamele veya kararın vatandaşı direkt olarak et-kileyerek o vatandaş ile ilgili hukuki bir durum yaratan ve idari yoldan icrası gereken bir muamele veya karar olması gerekir. Kanaatımızca, Amme Hizmetindeki bir mevki için hizmet şemasını tesbit ve kabul eden yetkili organ, makam veya şahsın bir kararı y-ukarıda izah ettiğimiz manada "executory" (kesinleşmiş) değildir ve ancak ihzari (preparatory) mahiyettedir. Kanaatımızca mezkur hizmet şeması Anayasanın 146. maddesi tahtında Müstedi tarafından yapılan bir müracaata doğrudan doğruya mesnet teşkil etmez."
-
Yukarıdaki alıntılardan anlaşılacağı gibi yönetim bazı durumlarda nihai idari bir karara varmadan önce, hazırlık safhasında da bazı kararlar alabilmektedir. Hazırlık aşamasında alınan bu kararlar ise kendi başlarına 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının -146. maddesi tahtında yapılan bir başvuruya mesnet teşkil etmemektedir. Bilindiği gibi, 146. madde 1985 KKTC Anayasasının 152. maddesinin kaynağını oluşturur. Bu durumda, 146. madde hakkında söylenenler 152. madde için de aynen geçerlidir. Bir başka ifade -ile, hazırlık safhasında alınmış bulunan kararlar KKTC Anayasasının 152. maddesi uyarınca da Yüksek İdare Mahkemesinde başvuru konusu yapılamaz.

Bu safhada karar verilmesi gereken husus, Davacı tarafından dava konusu yapılan 14.2.2001 tarihli mülâkata ç-ağırmama hakkındaki kararın hazırlık aşamasında verilen bir karar mı? Yoksa nihai sonucu olan icrai (executory) mahiyette bir karar mı olduğudur. Bu konuda YİM 116/98 (D.6/2000) Mustafa Değirmencioğlu ile Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi arasındaki da-vada sınavın bir idari karar olmadığı ve atanmaya yönelik hazırlık mahiyetinde bir işlem olduğuna karar verilmiştir. Yine YİM 178/94 (D.27/95) sayılı Erbay Erişer ile Kamu Hizmeti Komisyonu arasında, YİM 150/97 (D.8/98) sayılı Hakkı Haktanır ile Kamu Hizme-ti Komisyonu arasındaki davalarda da Kamu Hizmeti Komisyonunun münhal ilan edilen mevkiye atama yapmasına kadar yapılan işlemler hazırlayıcı mahiyette işlemler olarak kabul edilmekte ancak ortada ilgili kişinin başvuru konusu yapabileceği nihai bir karar -olmadığına karar verilmiştir.

Yine YİM 458/2004 (D.13/05) sayılı Alpay Çelebi ve diğerleri ile Kamu Hizmeti Komisyonu arasındaki davada, dava konusu sınav için yapılan hazırlıkların ve sınavın kendisinin kendiliğinden icrai nitelikte idari bir karar olu-şturmadığı, gerek sınavla ilgili duyumlar, gerekse sınavın gerçekleşmesi, terfi ve atama amaçlarına yönelik hazırlık niteliğinde bir işlem olduğuna karar verilmiştir.

Dava konusu karar, Davacıyı mülâkata çağırmamak hakkındadır. 14.2.2001 tarihli kararl-a İlgili Kişi Ali Çavuşoğlu mülâkata çağrılmıştır. Geçmiş içtihatların benimsediği ilkeleri önümüzdeki olgulara uyguladığımız zaman kanımca, Davalı tarafından alınan mülâkata çağırmama kararı yukarıda izah edildiği manada nihai sonucu olan icrai (executory-) mahiyette değildir ve Davalının münhal mevkiye atamayı yapıp yapmayacağı hususundaki takdir hakkını kullanıp nihai kararını vermeden önce bunu yapmasına yardımcı olabilecek sadece hazırlık amacıyle aldığı bir karardır. Mezkür kararla atanması istenen Mül-hak Vakıflar Şube Müdürü kadro konusu karara bağlanmış değildir. Daha önce de belirttiğim gibi esasa ilişkin olan Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosunun nihai atanma kararı hala daha askıda olup, bu Davalı tarafından daha sonra verilecektir. Nitekim 21.2.2-001 tarihinde de nihai atanma kararı verilmiştir.

Davalının 14.2.2001 tarihli mülâkata çağırmama kararı nihai sonucu olan icrai mahiyette değil de, hazırlık aşamasında alınmış bir karar olduğuna göre, bu KKTC Anayasasının 152. maddesi anlamında ve kapsa-mında bir karar değildir ve bu nedenle de Davacı tarafından Yüksek İdare Mahkemesinde dava konusu yapılamaz.

Yukarıda belirtilenlere ek olarak KKTC Anayasasının 152 (2) maddesine göre, iptal için Yüksek İdare Mahkemesine başvuru, sahip bulunduğu meşru b-ir menfaatı idari karar veya işlem veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından yapılabilir. İdare Hukuku prensiplerine göre de yakınma konusu yapılan kararın iptalinin Davacıya bir yarar sağlamayacağı ve durumunda herhan-gi bir değişiklik yaratmayacağı davalarda Davacının meşru bir menfaatının bulunduğu söylenemez.

Bir an için Davacının bu davada talep ettiğinin Mahkemece kabul edilerek Davacıyı mülâkata çağırmamak hususunda Davalı tarafından alınan 14.2.2001 tarihli ka-rarın geçersiz olduğuna karar verildiğini farzedelim. Böyle bir karar Davacıya herhangi bir yarar sağlayacak mıdır?

Daha önce de belirttiğim gibi Davacı İlgili Kişiyi atayan Davalının 21.2.2001 tarihli atama kararını dava konusu yapmamıştır. 75 günlük -zamanaşımı süresi de çoktan geçmiş olduğundan Davacının bu karara karşı başka bir dava dosyalaması da artık olanaksızdır. Bu durumda İlgili Kişiyi atayan 21.2.2001 tarihli atanma kararı kesinleşmiş olarak ortada durmaktadır. Bu nihai karar yürürlükte kaldı-ğı sürece de, Davacının atanmasına olanak yoktur. Keza, Davalının 14.2.2001 tarihli mülâkata çağırmama kararının Mahkemece geçersiz olduğuna karar verilmesi halinde de davalının 21.2.2001 tarihli atama kararının otomatik olarak hükümsüz ve etkisiz sayılmas-ına yol açmayacağı kanısındayım. Bu durumda Davalının 21.2.2001 tarihli atama kararı yürürlükte olmağa devam edecektir.

Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında, davanın talep doğrultusunda sonuçlanması ile Davacı herhangi bir yarar sağlamayacak, eline- birşey geçmeyecektir. Durum böyle olduğuna göre, Davacının bu davayı yürütmekte meşru bir menfaatı yoktur ve davanın bu nedenle de bu safhada reddedilmesi gerekir.

Davacı avukatı Mahkemeye hitabesinde talep takririnin A paragrafındaki talebinin dava k-onusunu teşkil eden karar tarihinden sonra alınmış olan atanma kararını da kapsadığını ileri sürdü.

Talep takririnin A paragrafındaki talepler incelendiğinde Davacının Davalının 14.2.2001 tarihinde almış olduğu kararın ve bu karara istinaden yapılan her-hangi bir işlem ve/veya sınav ve/veya atamadan yakındığı görülmektedir. Davacının yakınması 14.2.2001 tarihli karara istinat etmektedir. 14.2.2001 tarihinde atama kararı alınmış değildir. İlgili kişinin atanma kararı 21.2.2001 tarihinde alınmıştır. Talep t-akririnde 21.2.2001 tarihli atama kararı ile ilgili herhangi bir talep yoktur. Hatta talep takririnin içeriği de incelendiği zaman talep takririnde 21.2.2001 tarihli atama kararının konu edildiği tek bir cümle hatta kelime dahi mevcut değildir. Kaldı ki Da-vacı şahadetinde atama kararını dava konusu yapmadığını kabul etmiştir. Bu durumda talep takririnin A paragrafının Davalının 14.2.2001 tarihli atama kararını da içerdiğini söylemeğe olanak yoktur.

Keza, Yüksek İdare Mahkemesi YİM 32/82 (D.32/83) sayılı -davada, sayfa 3'de bu konuda şöyle demiştir.
"Başvuru konusu yapılan bir kararın veya işlemin veya eylemin belirli ve spesifik olması gerekir. Belirli ve spesifik olmayan genel mahiyetteki işlemler kanımca başvuru konusu yapılamaz."

Bu davanın A paragra-fındaki Davacının yakınma konusu yaptığı karar ve/veya işlem 21.2.2001 tarihli atama kararına yönelik ve spesifik olmadığına göre, yukarıdaki içtihat kararı ışığında Davacı 21.2.2001 tarihli atama kararını bu safhada dava konusu yapamaz. Bu nedenle Davacı -avukatının iddiası reddolunur.

Şimdi de 2. ön itirazı inceleyelim. Davacı davanın B paragrafında Davalıya yapmış olduğu başvurunun Davalı tarafından dikkate alınarak mülâkata ve/veya yazılı ve/veya sözlü sınava çağrılması gerektiğine ve/veya çağrılmamas-ının yapılmaması gereken bir ihmal olduğuna dair bir ilâm ve/veya emir verilmesi hususunda Mahkemece karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Anayasanın 152(2) maddesine göre başvuru, sahip olduğu meşru bir menfaatı, bu gibi karar veya işlem veya ihmal yü-zünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından yapılabilir.

Anayasanın 152(2) maddesi anlamında bir "ihmal" idarenin kendisine verilen yetkileri kullanmaya davet edildiği zaman hiçbir şey yapmaması demektir. İdareye yapılan bir başvur-uyu idare reddederse, bu bir olumsuz işlemdir, "ihmal" değildir. Oysa, bir ihmalden söz edebilmek için ilgili konuda yönetimin hiç bir eyleme girişmemesi gerekir. Örneğin, Kamu Hizmeti Komisyonu münhal bir mevkiiye bir kişiyi tayin etmişse, ayni mevkiiye b-ir başka kişinin tayin edilmemiş olması diğer kişiyle ilgili bir "ihmal" yapıldığı anlamına gelmez. Gör: Mustafa Hamza Uludağ v.The Republic 3 RSCC.131.

Kanımca bu davada "ihmal" söz konusu değildir. Çünkü Davalı münhal bulunan mevkiye mülâkat için İlgil-i Kişiyi çağırmıştır. Davacıyı ise çağırmamıştır. Davacıyı mülâkata çağırmamak olumsuz bir işlemdir. Nitekim Davacı bunu bu şekilde kabul etmiş ve davasını buna göre ikame etmiştir. Ortada karar varken ihmalden bahsedilemez. Bu nedenle Davacı mülâkata çağr-ılmadığı nedeniyle "ihmal"den şikayet edemez.

Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında, Davalının ön itirazları kabul olunur. Bundan dolayı davanın esasına girmeden davanın iptal edilmesi gerekmektedir.

Ancak ön itiraza ilişkin bu kararımın istinaf -edilebileceğini de dikkate alarak meselenin esasını da incelemeyi uygun buldum.

Bu meselede karara bağlanması gereken husus münhâl konusu mevkiin hizmet şemasında öngörülen niteliklerin Davacıyı kapsayıp kapsamadığını saptamaktadır.

Bir kişinin Mülha-k Vakıflar Şube Müdürü kadrosuna atanabilmesi için 48/2000 sayılı yasa ile değiştirilen 73/1991 sayılı Vakıflar Örgütü ve Din işleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası uyarınca bir Üniversitenin ilgili bölümünü veya bu konularda eğitim ver-en bir bölümden mezun olmak; veya Vakıflar İdaresinde Yüksek Öğrenim Gerektiren Genel Hizmetler Sınıfının en az II. Derecesinde olmak gerekir. Bu koşullar konu mevkii için hazırlanan hizmet şemasına da dahil edilmiştir. Konu hizmet şemasına göre aranan nit-eliklerin neler olduğu kararın başında belirtilmiştir.

Davacı avukatı mahkemeye hitabesinde, sair şeyler meyanında özetle, Davacının mezun olduğu Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Kütüphanecilik bölümünün Osmanlıca eğitim verdiğini, -emare 2 hizmet şemasında aranan nitelikler bölümünde öngörülen Osmanlıca eğitim veren bir bölümden mezun olmak şartına açıkca girdiğini ve bu suretle hizmet şemasının kendisini kapsadığını, Davacının fazlasıyla aranan niteliklere haiz olmasına rağmen mülâk-ata çağrılmadığını ve değerlendirmeye girme şansını kaybettiğini ileri sürdü.

Davalı avukatı ise hitabesinde, sair şeyler yanında özetle, kütüphanecilik bölümünden mezun olan Davacının ne Osmanlıca ne de Farsca eğitim veren bir bölümden mezun olduğunu, -bu nedenle Davacının aranan nitelikler kapsamına girmediğini ileri sürdü.

İlgili Kişi avukatı da Davalı avukatının görüşlerine katılarak eğitimin Osmanlıca alınmasının başka bir şey, Osmanlıca ders almanın başka bir şey olduğunu ve bu ikisi arasında far-k olduğunu ileri sürdü.

Vakıflar İdaresi Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosu hizmet şemasının aranan nitelikler bölümünün (1) ve(2)(B) maddelerinde Osmanlıca, Arapça, Farsça eğitim veren bir bölümden mezun olmak şartı aranmaktadır. Davacının mezun olduğ-u Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi, Kütüphanecilik bölümü aranan nitelikler bölümünün (1) ve(2)(B) maddelerine ilk bakışta girmediği açıktır.

Davacı mahkemeye vermiş olduğu şahadette bir Üniversitenin Osmanlıca eğitim veren bir bölü-münden mezun olmadığını kabul etmekte ancak, mezun olduğu kütüphanecilik bölümünde okuduğu veya gördüğü konular arasında mahkemeye emare 8 olarak ibraz ettiği belgede Osmanlıca derslerinin de mevcut olduğunu söylemiştir. Emare 8 belgeye bakıldığında kütüph-anecilik bölümünden 30.5.1986 tarihinde mezun olan Davacının öğrenimi sırasında okuduğu dersler ve aldığı notlar görülmektedir. Davacının 1982-1983 ve 1983-1984 ders yıllarında okuduğu dersler arasında Osmanlı Paleografyası dersleri yer almakta, 1984-1985 -ve 1985 -1986 ders yıllarında ise Osmanlı Paleografyası derslerinin yer almadığı görülmektedir. Davacının mezun olduğu kütüphanecilik bölümünün Osmanlıca'yı da kapsayıp kapsamadığı hususunda ilk etapta karar verecek olan makam hiç şüphesiz Davalı yönetim k-uruludur. Emare 8 belgeye bakıldığında bu belgenin 28.2.2001 tarihli olduğu görülmektedir. Halbuki dava konusu karar 14.2.2001 tarihinde alınmıştır. Yani dava konusu karar alındığında emare 8 belge Davalı yönetim kurulunun bilgisinde değildi. Dolayısıyle k-arar tarihinde bu belgenin içeriğini Davalı yönetim kurulunun değerlendirmesi olası değildi. Davacı emare 8 belgenin değerlendirilmesini istemiş olsaydı bunu münhal mevkiiye müracaatı ile birlikte Davalıya iletmesi ve onu durumdan haberdar etmesi doğal ve -beklenen bir hareketti. Bu ise yapılmamıştır. Bu durumda emare 8 belgenin değerlendirmeye tabi tutulmamasından Davalı yönetim kurulunun yanlış hareket ettiği söylenemez.

Yukarıda belirtilenlerden anlaşılacağı üzere kütüphanecilik bölümünden mezun olan d-avacının öğrenim durumu Mülhak Vakıflar Şube Müdürü kadrosu için aranan niteliklerin (1) ve (2) (B) maddelerinde belirtilen nitelikleri haiz değildir.

Ayrıca Davacının Lefke Avrupa Üniversitesinde işletme konusunda Master yapmış olması lehine alınacak b-ir nitelik değildir. Çünkü hizmet şemasında Masterlik, aranan nitelikler arasında bulunmamaktadır.

Mezkûr Hizmet Şemasının aranan nitelikler bölümünün (2)(A) maddesine gelince: Vakıflar İdaresinde Yüksek Öğrenim Gerektiren Genel Hizmetler Sınıfının en -az II. Derecesinde olup Vakıflar İdaresinde en az on yıl çalışmış olmak koşulu aranmaktadır. Davacı 1988 yılı Temmuz ayında Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesinde IV. Sınıf Evkaf Memuru olarak göreve başlamış, bilahare 1990 yılında II. Sınıf Evkaf Memurl-uğuna; 1996 yılında da I. Sınıf II. Derece Evkaf Memurluğuna yükseltilmiştir. Davacı dava konusu münhale müracaat ettiği tarihte I. Sınıf II. Derece Evkaf Memuru bulunmakta idi. 73/1991 sayılı Vakıflar Örgütü ve Din işleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışm-a Esasları) Yasasının, Birinci Cetveline bakıldığında Vakıflar İdaresi Kadro Cetvelinde I. Sınıf II. Derece Evkaf Memurunu Yüksek Öğrenimli Genel (İdari, Mali, İşletmecilik ve Emlâk) Hizmetler sınıfında göstermektedir. Bu da Davacının Vakıflar İdaresinde Y-üksek Öğrenim Gerektiren Genel Hizmetler Sınıfının I. Sınıf II. Derecesinde olduğunu göstermektedir. Davacının Temmuz 1988'den münhal kadronun ilân edildiği tarihe kadar 10 yıldan fazla Vakıflar İdaresinde çalıştığını dikkate aldığımızda Davacının mezkûr m-ünhal konusu mevkiin hizmet şemasının aranan nitelikler bölümünün (2)(A) maddesinde belirtilen nitelikleri haiz olduğu ortaya çıkar. Davalı Davacının kıdemini, niteliklerini gözardı ederek onu mülâkata çağırmamakla mezkûr münhal mevkiin Hizmet Şemasının ar-anan nitelikler bölümünün 2 (A) maddesini ihlâl etti, dolayısıyle alınan karar hatalıdır. Yapılan bu hata ve ihlâl ile Davacı lehine talep takririnin A paragrafı gereğince emir verilmesi gerekir. Ancak Davalı yukarıda belirtildiği üzere ön itirazlarında mu-vaffak olduğu cihetle Davacının davası reddolunması gerekir.

Sonuç olarak dava reddolunur.
Masraflar Davacı aleyhine olacaktır.



-

Seyit A. Bensen
Yargıç

13 Şubat, 2006-



18






Full & Egal Universal Law Academy