Yüksek İdare Mahkemesi Numara 276/2018 Dava No 13/2022 Karar Tarihi 25.05.2022
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 276/2018 Dava No 13/2022 Karar Tarihi 25.05.2022
Numara: 276/2018
Dava No: 13/2022
Taraflar: Louiza Zembyla ve diğeri ile Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıyla KKTC arasında
Konu: Komisyona yapılan başvurunun reddedilmesi - yasal mirasçılık kavramı - yasal mirasçılığın kapsamı - AİHS ve iç hukuk kapsamında adil yargılanma ve adalete ulaşım hakkı - uluslararası kanunlar ihtilafı - contemporanea exposito prensibi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 25.05.2022

-

D.13/2022 YİM 276/2018

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında

Ya-rgıç Gülden Çiftçioğlu huzurunda.

Davacı: (1) Louiza Zembyla, 20 Homer Caddesi, Lefkoşa, 1097,
GKRY
(2) Ersi Zempyla Nikolaidi, 20 Homer Caddesi, Lefkoşa,
1097, GKRY.

- ile -
Davalı: Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıy-la KKTC, Lefkoşa

İlgili Şahıs: İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla KKTC
Başsavcılığı, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Davacı No.1 ve 2 namına: Avukat Murat Metin Hakkı
Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu namına: Avukat Nahide Akyüzlü












-
























Aylanç
İlgili Şahıs namına: Savcı Aysu Erginel


...................






K A R A R


Davacı, Davalı aleyhine dosyaladığı Talep Takririnde, aşağıdaki taleplerde bulunmuştur:

Taşınmaz Mal Komisyonu ve/veya Davalı tarafından 22-.10.2018 tarihinde alınıp bir sureti Ek 1 olarak ilişikte sunulan 1198 sayılı ve takriben 27.01.2011 tarihinde Davacı/Başvuranların 51/2011 sayılı başvurularını reddeden kararın ve/veya bu karar gereğince yapılan işlemlerin tamamen hükümsüz ve/veya etkisiz- olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair bir karar;
Uygun ahar bir çare; ve
Bu başvuru masrafları.




Davacı Talep Takririnin hukuki esaslar bölümünde, özetle Anayasanın 8., 13., 17., 90., maddesinin (5).fıkrasına değindikten sonra 39/1962 say-ılı yasanın İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya dair Avrupa Sözleşmesini ve buna Ek Birinci Protokolu iç hukukumuzun bir parçası yaptığını, mezkur Ek Prtokolün mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin olup, Sözleşmenin 6.maddesinin ise, adil yargılan-ma ve/veya Mahkemeye erişim hakkı ile ilgili olduğunu, Anayasanın 159.Maddesinin 1.Fıkrasının (b) Bendi Kapsamına giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası'nın (67/2005 sayılı Yasa), yasa kapsamına giren taşınır taşınmaz mallar üzerinde hak -iddiasında bulunanların haklarının ispatı için gerekli usul ve koşulları ve bu kişilerin mallarının iadesine, takasa ve alacakları tazminata ilişkin esasları düzenlediğini, Yasa'nın 6.maddesine göre Başvuranın başvuruya konu ettiği bir taşınmaz mal ile ilg-ili olarak sair hususlar yanında üzerinde hak iddiasında bulunduğu taşınmaz malın 20 Temmuz 1974'de kendi adına kayıtlı olduğu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğunu, herhangi bir makul şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispat etmeleri -gerektiğini, yasa tefsir ve tatbiki ile alakalı contemporanea expositio prensibine göre bir yasa hükmünün uzun süreli tefsir ve/veya tatbik şeklinin o hükmün gerçek anlamını yansıttığı ve/veya bu tefsir ve/veya tatbik şeklinin yasama organının onayına ve/-veya yetkilendirmesine haiz olduğunu, dava konusu, kararlar veya işlemlerin 67/2005 sayılı Yasa'ya ve/veya 2006 Taşınmaz Mal Komisyonu Tüzüğüne 39/1962 sayılı Yasa'ya ve/veya Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğüne ve/veya Usul Hukukun ruhuna ve yerleşmiş teammü-llere ve/veya ilkelere aykırı olduğunu iddia etmiştir.
Davacı hukuki esaslar altında yukardakilere ilaveten dava konusu kararın gerekçesiz veya makul gerekçeden yoksun olduğunu, keyfi ve/veya yanlış bilgiye istinaden ve/veya meselenin ahval ve koşullarını-n gerektirdiği asgari ve/veya gerekli ve/veya makul özen gösterilmeksizin alındığını, Başvuru konusu kararların alınırken gerekli araştırma ve/veya incelemenin yapılmadığı ve/veya ilgili yasa hükmünün son 12 yıldaki tefsir ve/veya tatbikine dair prensipler- veya teammüllerin göz ardı edildiğini ve/veya ilgili mevzuatın doğru uygulanmadığını ve/veya yanlış yorumlandığını ve/veya hukuka aykırı biçimde uygulandığını taşınmaz mal komisyonunun dava konusu kararları alırken yetkilerini aştığını veya kötüye kulland-ığını veya yetki gasbında bulunduğunu veya keyfi kullandığını, taşınmaz mal komisyonunun dava konusu kararları alırken Davacının haklarını veya Anayasal haklarını ve evrensel insan hakları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dolayısıyla sahip olduğu doğal- haklarını ve/veya hukuka aykırı biçimde sınırlandırdığını ve/veya ortadan kaldırdığını iddia etmiştir.




Davacı Talep Takririnin davayı destekleyen gerçekler bölümünde ise özetle, Başvuranların, Girne/Yukarı Girne'de kain ve Pafta/Harita XII/210109, Blo-k 2, Parsel 61 referanslı gayrimenkulün uluslararası hukuk ve/veya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(G.K.R.Y) mevzuatı tahtında ½'şer hisse ile kayıtlı sahibi ve/veya mezkûr malla ilgili olarak yerel ve/veya uluslararası hukuktan neşet eden muhtelif hakların eşit -oranda sahibi olan kişiler olduğunu, Taşınmaz Mal Komisyonunun, 67/2005 sayılı Yasaya ve onun altında çıkarılan 2006 Taşınmaz Mal Komisyonu Tüzüğü'ne binaen, tüzel kişilik kazanan ve yürütsel veya yönetsel bir yetki kullanan bir organ veya makam olduğunu,- mezkûr gayrimenkulun 20.7.1974 itibarıyla Davacı/Başvuranların halaları ve/veya büyük halaları olan Maria Demetriadou veya Maria A.Dimitriadou isimli kişinin adında kayıtlı olduğunu, bu kişinin takriben 27.2.1979 tarihinde vefat ettiğini, bu kişinin 1.2.1-979 tarihinde düzenlediği vasiyetname marifetiyle Nicos M. Hdj.Gavriel isimli kişiyi vasiyetinin tenfiz memuru olarak atadığını ve Girne'deki mezkûr gayrımenkulün kardeşi Grigoris A. Demetriades'in kızı ve işbu davadaki Davacı/Başvuranların annesi Rita Zem-byla n/d Rita Czayka'ya devrini vasiyet ettiğini,yetkili vasiyeti tenfiz memurunun, takriben 11.3.1980'de dava konusu gayrimenkulü G.K.R.Y mevzuatına göre G.K.R.Y makamları nezdinde Davacı/Başvuranların annesine devrettiğini, başvuranların annesi Riza Zemb-yla n/d Rita Czajka'nın da takriben 27.4.1998'de Parsel 61'i öz kızları olan Davacı/Başvuranlara eşit hisse ile G.K.R.Y. mevzuatı ışığında ve G.K.R.Y makamları nezdinde hibe ettiğini, Davacı/Başvuranların ve işbu davaya taraf olmayan annelerinin, 27.1.2011- tarihinde, o tarih itibariyle takriben 36 yıl boyunca listelenen maldan mahrum kalmaları neticesinde düçar oldukları zarar ziyanı, manevi tazminat ve malın iadesini İskan İşleri ile görevli Bakanlığı ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığı'ndan talep- ettikleri 51/2011 sayılı başvuruyu Taşınmaz Mal Komisyonu nezdinde dosyaladıklarını, işbu davaya taraf olmayan Rita Zembyla n/d Rita Czajka'nın 51/2011 sayılı başvuru unvanında Başvuran No.3 olarak yer aldığını, Başvuranların, sair şeyler yanında başvuru- konusu mal üzerindeki mülkiyet hakkını ispatlayan ve G.K.R.Y makamlarınca isdar edilen tüm belgelerin suretlerini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kuzey Kıbrıs'taki Hakları Mahkemesi'nin Kuzey Kıbrıs'taki taşınmazlara ilişkin Rum asıllı göçmenlere öd-enmesi gerekecek tazminatların kriterlerini düzenleyen içtihatlarını esas alarak düçar olduğu zarar ziyanı tespit eden bilir kişi raporlarını da Başvurdaki yemin varakasını destekleyen emare olarak dosyaladığını, KKTC Başsavcılığının, başvurunun tasdikli b-ir sureti kendisine başvuruyu müteakip 21 iş günü içerisinde usule uygun olarak tebliğ edildikten sonra 29.1.2013'te Görüş / Müdaafasını verdiğini ve Davacı/Başvuranların ve annelerinin başvuru dosyalama haklarını (locus standi) ret ve inkâr ettiğini, Başv-urunun zapt-ı dava (mention) olarak tayin edildiği 21.11.2013 tarihinde Davacı/Başvuranlar ve annelerinin Parsel 61'in 20.7.1974'teki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçısı olup olmadığı hususlarının Komisyon huzurunda tartışıldığını, ancak K.K.T.C. Başsavc-ılığı'nın konu ile ilgili ön itirazlarının aşılamadığını ve sadece ön itirazın konu edildiği duruşmanın, uzun gecikmelerden sonra ve 14.5.2018 tarihinde gerçekleştiğini, Taşınmaz Mal Komisyonunun, 22.10.2018 tarih ve 1198 sayılı kararı ile Davacı/Başvuran-lar ve anneleri Rita Zembyla n/d Rita Czajka'nın (51/2011 sayılı başvuru tahtında Başvuran No.3) başvurusunu 4'e 3 oy çokluğu ile ret ve iptal ettiğini, verilen kararda Rita Zembyla n/d Rita Czajka (Başvuran No.3)'nın ilgili mevzuat bağlamında "yasal miras-çı" olarak kabul edildiğini ve işbu davadaki Davacı/Başvuranların yasal mirasçı kabul edilemeyecekleri cihetle başvurularının ileri götürülmediğini, Rita Zembyla n/d Rita Czajka'nın ise G.K.R.Y. mevzuatına göre halen kayıtlı mal sahibi olmadığından başvuru-sunun red ve iptal edildiğini,Taşınmaz Mal Komisyonu'nun 22.10.2018 tarihli kararının contemporanea expositio prensibine aykırı olduğunu, çünkü kurulduğu 2006 yılından beri Taşınmaz Mal Komisyonunun "yasal mirasçı" olarak kabul edilebilecek kişilerin çocuk-larını da ilgili mevzuat maksatları bakımından genelde "yasal mirasçı" olarak kabul edip ona göre işlem yaparak birçok başvuru sonuçlandırdığını, Taşınmaz Mal Komisyonunun Davacı/Başvuranların 27.1.2011 tarih ve 51/2011 sayılı başvurularını ret ve iptal e-tmek suretiyle Başvuranların Anayasanın 17. maddesi ve/veya 39/1962 sayılı Yasa ile iç hukuk haline getirilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin 6.maddesi ile korunan mahkemeye (tribunal) erişim ve/veya adil duruşma haklarını ihlal ettiğini ya da a-nlamsız hale getirdiğini, çünkü Davacı/Başvuranların maddi menfaatlerini ve/veya mülkiyet haklarını konu eden bir başvurunun esastan incelenip sonuçlandırılamadığını ve/veya Davacı/Başvuranların konumundaki kişilerin K.K.T.C.'de etkin bir iç hukuk yolundan- istifade edebilmekten mahrum bırakıldıklarını, Taşınmaz Mal Komisyonu'nun 22.10.2018 tarihli kararının 39/1962 sayılı Yasa ile iç hukuk haline getirilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13. maddesini de ihlal ettiğini, çünkü Taşınmaz Mal Komisyonu'nun- 20.7.1974'ten sonra Kuzey Kıbrıs'ta süre gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerine bir çare bahşetme olanağının ortadan kaldırıldığını, Taşınmaz Mal Komisyonu kararı ile K.K.T.C Anayasası'nın 90(5) maddesi tahtındaki yükümlülüklerine aykırı davran-dığını, çünkü yerel mevzuat Davacı/Başvuranların 51/2011 sayılı başvuruyu devam ettirip sonuçlandırmalarına izin vermese bile (ki bu ret ve inkar edilir) Komisyonun yerel mevzuatı ve 67/2005 sayılı Yasa hükümlerini göz ardı etmesi gerektiğini ve iç hukuku-n parçası olan uluslararası hukuka öncelik vermesi gerektiğini ve Davacı/Başvuranlara etkin bir çare bahşetmesi gerektiğini, dava konusu karar ve/veya işlemlerin, herhangi bir yasal dayanaktan yoksun olduğu gibi gerekçesiz olduğunu ve/veya yeterince gerekç-eli olmadığını ve/veya keyfi olduğunu, Davalının dava konusu kararı alırken ve/veya işlemleri yaparken gerekli araştırmayı ve/veya incelemeleri yapmadığını, Davalının, dava konusu kararı alırken ve/veya işlemleri yaparken yasal yetkilerini aştığını ve/veya- kötüye kullandığını ve/veya yasalara ve/veya Anayasaya ve/veya Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğüne ve/veya İdare Hukuku Prensiplerine aykırı hareket ettiğini ve Davacı/Başvuranların bu hususta sahip oldukları meşru menfaatin, bu yüzden, olumsuz yönde ve doğ-rudan doğruya etkilendiğini iddia etmiştir.

Davalı ise Müdafaa Takririnde, hukuki esaslar açısından özetle, Davacıların Talep Takriri'nde bulunan ve kendi Müdafaa Takriri ile bağdaşmayan tüm paragrafları teker teker kati surette ret ve inkar ederek ispat-ını talep ettiklerini, dava konusu kararın Anayasa'nın 159(1)(b) Bendi Kapsamına Giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası'na (67/2005 sayılı Yasa) ve bu Yasa altında çıkarılan Tüzüğe, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin belirlediği il-kelere, diğer ilgili mevzuata, İdare Hukuku İlkelerine, hak ve nisfet kaidelerine uygun olarak alınmış olup Anayasa ve yasalara ve/veya ilgili mevzuata uygun olduğunu, Komisyonun, Başvuru, Görüş, duruşma safhaları sırasında tarafların beyanları, sundukları- emareler, AİHM'nin belirlediği parametreler, 67/2005 sayılı Yasa'nın 2. ve 6(2), Fasıl 195 Vasiyetnamaler ve Veraset Yasası'nın 4, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü'nün Emir 1(A), Emir 1(B)'nin 2(1) maddeleri ve Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası ve- Fasıl 189 Tereke İdare Yasası'nda yer alan "yasal varis" tefsiri ışığında, yasalara ve/veya doğal adalet ilkelerine uygun karar verdiğini,
67/2005 sayılı Yasa'nın 6.maddesinin (2).fıkrası'na göre Başvuran'ın makul şüpheden ari olarak ispat etmesi gereken -unsurlar arasında, "20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu" hususunun yer almakta olduğunu, bu düzenlemede yer alan "yasal varis" ifadesinin ise Fasıl 189 Tereke İdare Yasası'nın tefsir -kısmında "Yasa'nın uygulanması ve etkisiyle bir terekede miras alan kişiyi anlatır" şeklinde düzenlendiğini, buna ilaveten Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'nın 4. maddesi'nde "bir terekeye tevarüs ya vasiyetname yoluyla veya yasanın etkisi ve uyg-ulanması yoluyla ya da hem vasiyetname hem de yasanın etkisi ve uygulanması yoluyla elde edilebilir" düzenlemesinin de mevcut olduğunu, AİHM'nin Loizou v. Türkiye başvurusunda yerel otoritelerin uygulayıp yorumladıkları yerel hukukun öncelik taşıdığını be-lirttikten sonra, Mahkeme'nin yerel otoritelerin yerine geçmesinin esas görevi olmadığını zikrettiğini, Davalının yerel hukuku dikkate alarak tarafların duruşmadaki ihtilafsız olgular çerçevesinde, Davacıların 67/2005 sayılı Yasa'nın kendilerine isnat etti-ği ispat külfetini yerine getirmeleri mümkün olmadığından, dava konusu kararı aldığını, Davacıların işbu davada herhangi bir meşru menfaatlerinin olmadığını,
Davalının dava konusu kararı alırken ve işlemi yaparken yetkilerini aşmadığını ve/veya kötüye ku-llanmadığını, ilgili olguları doğru saptayarak doğru değerlendirdiğini, mevzuatı doğru değerlendirerek mevzuata uygun kararlar aldığını ve/veya işlemler yaptığını, dava konusu kararın gerekçeli olduğunu ve/veya gerekçelerle desteklenmekte olduğunu, dava ko-nusu kararın kamu yararına ve/veya kamu düzenine uygun alınmış bir karar olduğunu ve eşitlik ilkesine aykırı olmadığını, Davalının davaya konu karar ve/veya işlemlerinin, Davacıların meşru menfaatlerini doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilediğini ret ve- inkarla, İdare Hukuku'nda yetki kurallarının Anayasa ve yasalarda belirlendiğini, Davalının 67/2005 sayılı Yasa tarafından kendisine bahşedilen yetkileri kullandığını ve AİHM'nin ilkeleri çerçevesinde tüm tarafları dinleyerek adil bir karar verdiğini id-dia etmiştir.

İlgili Şahıs ise dosyaladığı Müdafaa Takririnde, hukuki esaslar açısından ön itiraz olarak, 51/2011 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu başvurusunda Başvuran No.3 olan ve işbu davada halası olan Maria Demetriadou'dan vasiyetname yoluyla başvuru k-onusu Girne'de kain Kayıt No:1986, P/H XII/210109, Parsel 61, Blok 2 referanslı gayrimenkulü devralan ve akabinde çocukları olan Davacılara ½'şer hisse olarak devreden Rita Zembyla n/d Rita Czajka'nın, 67/2005 sayılı Yasa'nın 6.maddesi kapsamında yasal mir-asçı olmadığını ve/veya ilgili devrin gerçekleştiği 11 Mart 1980 tarihinde Rita Czajka'nın babasının ve/veya Maria Demetriadou'nun erkek kardeşi olan Grigoris A. Demetriadis'in hayatta olması sebebiyle Fasıl 195 Vasiyetnamler ve Veraset Yasası ile Fasıl 18-9 Tereke İdare Yasası hükümlerine göre öncelikli hak sahibi ve/veya yasal varis bulunduğundan Rita Zemyla n/d Rita Czajka'nın yasal mirasçı ve/veya yasaya göre mirasçı statüsünde olmadığını, dolayısıyla, Rita Zemyla n/d Rita Czajka'nın çocukları olan Davac-ıların da bu şartlar altında yasal mirasçı statüsü elde etmesi mümkün olmadığından işbu davayı ikame etmek için doğrudan ve olumsuz etkilenen meşru menfaatlerinin bulunmadığını ileri sürerek, Davacıların davasının iptidaen ret ve iptali talep etmiştir.

İl-gili Şahıs Müdafaa Takririnde, hukuki esaslar altında ilaveten, Ön İtiraz olarak ileri sürdüğü iddialarını, Müdafaası bakımından da aynen tekrar ettikten sonra, Davacıların Talep Takririnde iddia olunan ve kendi Müdafaa Takriri ile bağdaşmayan tüm iddialar-ını teker teker ve sırası ile reddedip kabul etmemiştir.

İlgili Şahıs devamla, yasal mirasçılık mevhumunun yasa ile belirlenen ve/veya yasanın öngördüğü mirasçıları ve/veya varisleri ifade ettiğini ve yasal tevarüsün koşulları gerçekleşmediği için, vasiye-tname yolu ile gerçekleştirilen tevarüsün, 51/2011 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu başvurusunda Başvuran No:3 ve işbu davada halası olan Maria Demetriadou'dan vasiyetname yoluyla başvuru konusu Girne'de kain Kayıt No:1986, P/H XII/210109, Parsel 61, Blok 2 -referanslı gayrimenkulü devralan ve akabinde çocukları olan Davacılara ½'şer hisse olarak devreden Rita Czajka'ya 67/2005 sayılı Yasa kapsamında yasal mirasçı statüsüne taşımayacağı iddiasında olduklarını, bu bağlamda, Davalı ile bu noktada aynı görüşü pay-laşmadıklarını ileri sürmüştür.

İlgili Şahıs Müdafaa Takririnde yukarıdaki iddialarına halel gelmeksizin, hukuki esaslar altında, Davacılar tarafından yakınma konusu yapılan karar ve/veya işlemin Davalı tarafından Anayasanın 8.,13.,17.,152., 159., ve sai-r ilgili maddelerine ve 67/2005 sayılı Yasası'nın ilgili maddelerine, bu Yasa altında çıkarılan Tüzüğe, Fasıl 195 Vasiyetnamler ve Veraset Yasası ile Fasıl 189 Tereke İdare Yasası hükümlerine; yürürlükteki sair mevzuata ve/veya uluslararası mevzuata, yerle-şmiş İdare Hukuku Prensipler ile sair içtihadi kural ve prensiplere uygun alındığını iddia edip, Davacıların başvurusunda ön itirazın öncelikli dinlenmesinin gerek Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Emir 1 (A), 1(B), E.27 prensipleri gerekse de İlgili Şahsın- müracaatı ışığında Davacı tarafından uygun bulunarak adil ve açık bir surette dinlenmiş olup akabinde 1198 sayılı ve 22.10.2018 tarihli gerekçeli kararın üretildiğini, keza, ilgili şahsın ön itiraz olarak ileri sürdüğü hukuki ihtilafın öncelikli dinlenip -karara bağlanması halinde meselenin temelinden çözümlenmesinin muhtemel olduğunu ve bu sebeple ön itirazın dinlenmesine öncelik verildiğini, yukarıdaki ön itirazına halel gelmeksizin, Davalının, yapmış olduğu işlemlerde eşitlik ilkesine uygun davranmış old-uğunu ve/veya KKTC mevzuatın parçası olan uluslararası antlaşmalara ve/veya uluslararası hukuka ve/veya AİHM kararlarına ve/veya Anayasal prensiplere uygun hareket ettiğini iddia etmiştir.

İlgili Şahıs Müdafaa Takririnin hukuki esaslar bölümünde yukarıda-kilere ilaveten, 67/2005 sayılı Yasanın 'kanıtlama yükümlülüğü ve karara esas teşkil edecek unsurlar' yan başlıklı 6. maddesinde Davacıların, Davalı huzurunda yapılan işlemlerde makul şüpheden ari şekilde ispat etmekle yükümlü olduğu unsurların sıralanmakt-a olduğunu, Davacıların davalarında Yasanın 6.maddesinin (2).fıkrası tahtında başvuru konusu taşınmazın 20.07.1974 tarihinde adına kayıtlı olduğunu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğunu ispat etmeleri gerektiği hususuna vurgu yapıldığ-ını, Fasıl 189 Tereke İdare Yasası ve Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası tahtındaki 'varis' tefsirinin, yasanın uygulanması ve etkisi ile terekede miras alan kişi şeklinde olduğunu, Fasıl 195'in 4. maddesi tahtında, bir terekeye tevarüsün ya vasiy-etname yolu ile veya yasanın etkisi ve uygulaması yolu ile ya da hem vasiyetname hem de yasanın etkisi ve uygulanması yoluyla edilebileceği, bu sebeple Fasıl 195'in bir kişinin yasal mirasçılarının ve/veya varislerinin haklarını haleldar etmemek gayesi ile- 'vasiyet edilebilen bölüm' kavramını düzenlediğini ve bir kişinin vasiyetname ile verebileceği taşınır ve taşınmaz malın bölümünü tanımladığını, yukarıdakiler ışığında İlgili Şahısın, yasa yoluyla tevarüsün gerçekleşmeyeceği hallerde vasiyetname yolu ile -gerçekleştirilen bir tevarüsün başvuranları ve/veya Davacıları yasal mirasçı statüsüne taşımayacağı iddiasında olduğunu, dolayısı ile Davacıların, işbu davada herhangi bir meşru menfaatlerinin olmadığını, yerel mevzuatın ve/veya Fasıl 189 ve Fasıl 195 say-ılı yasaların "yasal mirasçı" ve/veya "yasal varis" kavramını en yalın ve ilgili yasaların ruhuna uygun şekilde değerlendirerek Fasıl 195 madde 46 tahtında tarif edilen 'Akrabalık Dereceleri Ağacı' cetvelinin sıkı sıkıya uygulanması sonucunda ulaşılan mira-sçıyı anlattığını, keza, 67/2005 sayılı Yasanın 6.maddesinin(3) fıkrasında da 'başvuranların üzerinde hak iddia ettikleri taşınmaz mallar üzerinde tapu kütükleri kayıtlarına göre hak talebinde bulunanlardan başka hak sahibinin bulunmadığının' da ispatının -beklenmekte olduğunu, ilgili şahsın, 67/2005 saylı Yasa tahtında Davacıların yasal mirasçılık statüsünü belirlerken Davacıların iddialarının aksine, mezkur gayrimenkul üzerinde hak sahibi olan ve/veya Davacıların talep ettiği şekilde bir karar çıkması hali-nde hakkı haleldar edilecek olan herhangi bir varisin ve/veya kişinin bulunup bulunmadığını tetkik ederek hareket etmesi gerektiğini, ancak, Davalının, Başvuran No.3 Rita Zembyle n/d Rita Czajka'yı ilgili devrin gerçekleştiği 11 Mart 1980 tarihinde babası -ve/veya Maria Demetriadou'nun erkek kardeşi olan Grigoris A. Demetiradis'in hayatta olmasına rağmen ve keza vasiyetname tahtında bir devir söz konusu olmasına rağmen yasal varis kabul ederek ve keza anneleri Rita Czajka'dan bağış yolu ile mezkur gayrimenku-lün devrini alan Davacıları yasal varis olarak kabul etmeyerek yasal mevzuatı yorumlarken ve/veya uygularken çelişki yaşadığı ve hatalı hareket ettiğini ileri sürmüştür.

İlgili Şahıs, Müdafaa Takririnde hukuki esaslar bölümünde ilaveten "contemporanea ex-positio" prensibine göre Davacıların iddialarının aksine, bir yasa hükmünün ve/veya bir terimin ilgili yasal mevzuat yapılırken, yapım aşamasında yorumlandığı gibi yorumlanarak mehazının kullanılması gerektiğine işaret ettiğini, dava konusu karar ve/veya i-şlemin, yukarıda serdettiği ön itirazlarına halel gelmeksizin, Anayasaya ve/veya Anayasanın ilgili maddeleri ve/veya 67/2005 sayılı Yasa ve/veya yürürlükteki mevzuat ve/veya usul hukuku ruhu ve/veya yerleşmiş teamüller ve/veya ilkeler dikkate alınarak üret-ildiğini, dava konusu karar ve/veya işlemin gerekçeli olduğunu ve/veya gerekli ve makul özen gösterilerek alınmış olduğunu ve/veya keyfi olmadığını, Davalının gerekli araştırmayı yaptıktan sonra dava konusu kararı aldığını, Davalının, ilgili yasa hükmünü v-e/veya yasal mirasçılık kavramını son 12 yıldaki tefsir ve/veya tatbikine dair prensipleri göz ardı ederek yorumladığı iddiasını kabul etmediklerini, Davalının, mezkûr gayrımenkulün 1974 mal sahibi vefat ettiğinde Başvuran No.3'ün babası hayatta olmasına -rağmen Başvuran No.3'ün yasal mirasçı olduğuna dair bulgu yapması haricinde ilgili mevzuatı doğru ve/veya hukuka uygun yorumladığını, Davacıların haklarını ve/veya Anayasal haklarını ve/veya evrensel insan hakları ve/veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi do-layısı ile sahip olduğu doğal hakları ilgili kurallara ve/veya hukuka aykırı şekilde sınırlamadığını, Davalının dava konusu kararı almaya yürürlükteki mevzuat uyarınca yetkisi olduğunu, dolayısıyla yetkilerini aşmadığını ve/veya kötüye kullanmadığını ve/v-eya yetki gasbıyla hareket etmediğini, yukarıda ileri sürdüğü hukuki esaslar dikkate alındığında dava konusu karar ve/veya işlem nedeniyle Davacıların herhangi bir meşru menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmediği iddia etmiştir.

Davacılar- Davalının Müdafaasına ve ayrıca İlgili Şahsın Müdafaasına Cevap Takriri dosyalarak, Talep Takririndeki olgusal ve hukuksal iddialarını tekrarlamıştırlar.

Taşınmaz Mal Komisyonuna yapılan başvurudan, Emare 9 Taşınmaz Mal Komisyonu kararından ve Emare- 10 14 Mayıs 2018 tarihli tutanaktan görüleceği üzere, Taşınmaz Mal Komisyonu huzurunda dosyalanan 51/2011 sayılı Başvuruda Başvuranlar 1- Louiza Zembyla 2- Ersi Zempyla Nikolaidi, yetkili vekili Louzia Zembyla vasıtasıyla, 3- Rita Czajka yetkili vekili- Louiza Zembyla vasıtasıyla olup Davalı İskan İşlerinden sorumlu Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığıdır.

Emare 10 14 Mayıs 2018 tarihli tutanağın 2. sayfasından görüleceği üzere, Taraflar 14 Mayıs 2018 tarihli Komisyon huzurundaki ot-urumda Davalı İskan İşlerinden sorumlu Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığının Görüşündeki/Müdafaasındaki ön itirazın öncelikle dinlenmesi hususunda mutabık kalmışlardır.

Davalının öne sürdüğü ön itiraz Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü Em-ir 1 (A), 1(B), 2(1) ve E.27'deki prensipler tahtında Davalı Komisyon huzurunda 14.5.2018 tarihinde dinlenmiştir.
Taraf temsilcilerinin mutabakatı ile Taşınmaz Mal Komisyonuna müştereken ihtilafsız olarak emareler sunulmuş, herhangi bir tanık çağrılmamı-ş ve taraf temsilcileri Mahkemeye hitap etmekle yetinmişlerdir.

Komisyon yaptığı bulguda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Loizou v. Türkiye başvurusunda yerel otoritelerin uygulayıp yorumladıkları yerel hukukun öncelik taşıdığını belirttiğini, Anayasa -Mahkemesinin de Anayasa Mahkemesi 14/2015 D.9/2015 sayılı kararında da mülkiyet kavramının tefsirinin ulusal hukukla birlikte değerlendirilmesi gerektiği ve ona göre sonuca ulaşılacağının ifade edildiği vurgulandıktan sonra 67/2005 sayılı Yasa'nın 6(2) m-addesine göre, başvuranın konu taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğunu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu hususunun makul şüpheden ari olarak ispat edilmesi gerektiğini, Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Verase-t Yasası ve Fasıl 189 Tereke İdare Yasası'nın tefsir kısmında "yasal varis" in yasanın uygulanması ve etkisiyle bir terekede miras alan kişiyi anlatır şeklinde düzenlendiğini ilaveten, Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Vasiyet Yasası'nın 4. maddesinde " bir ter-ekeye tevarüs ya vasiyetname yoluyla ya da yasanın etkisi ve uygulanması yoluyla ya da hem vasiyetname hem de yasanın etkisi ve uygulanması yoluyla elde edilebilir" düzenlemesinin söz konusu olduğunu ifade ettikten sonra, Komisyonun Başvuran No.3'ün 20 Tem-muz 1974 tarihindeki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçısı olduğunu Komisyonun kabul etmekte olduğunu, ancak dava konusu taşınmaz malı 1998'de Başvuran No. 1 ve No. 2'nin, Başvuran No 3'ten bağış yoluyla devraldığını ve Başvuran No.1 ve No.2'nin 20 Temmuz -1974'deki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçıları olmadıklarından, ayrıca Başvuran No. 3'ün başvuru konusu taşınmaz malın halihazırda mal sahibi olmadığından Davalının ön itirazı kabul edilerek, Başvurunun ret ve iptal edilmesine oy çokluğuyla karar verm-iştir.

Taşınmaz Mal Komisyonunun yukarıdaki kararını müteakiben Yüksek İdare Mahkemesi (YİM)'nde işbu 276/2018 sayılı dava ikame edilmiştir.

Bu safhada öncelikle huzurumdaki davada Davalının Müdafaa Takririnde ileri sürdüğü, İlgili Şahsın da Müdafaa -Takririnde ön itirazın bir kısmında ve ayrıca Müdafaa kısmında ileri sürdüğü Davacının bu davayı ikame etmek için doğrudan doğruya ve olumsuz etkilenen meşru menfaatlerinin bulunmadığı yönündeki iddiayı incelemeye tabi tutmayı uygun görmekteyim.

Bilindi-ği üzere, KKTC Anayasa'nın 152(2) maddesine göre, idari bir karar veya işlemin iptali için dava açabilecek kişinin sahip olduğu meşru bir menfaatinin o karar veya işlemden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmesi gerekmektedir.
Huzurumdaki meselede Da-vacıların, iptalini talep ettikleri Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun kararı ile yarar ve çıkar ilişkisinden öte, ciddi ve makul bir alakadan doğan meşru, kişisel ve güncel bir ilişkilerinin olduğu ve Davacıların menfaatlerinin Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu-nun kararından dolaylı veya dolaysız olarak, bu bağlamda doğrudan doğruya olumsuz olarak etkilendiği bir gerçektir (Meşru menfaatle ilgili olarak bkz: YİM 177/2007 D.34/2010; Tufan Erhürman, KKTC İdari Yargılama Hukuku, 2012, s.274-323).
Böyle bir durumda-, ilk inceleme safhası açısından öncelikle Davacıların davayı ikame etmek için "meşru menfaat" ön koşulunu yerine getirdikleri hususunda bulgu yapar; İlgili Şahsın ön itirazındaki /Müdafaasındaki meşru menfaat yokluğu yönündeki iddiası ile Davalının Müd-afaasının "meşru menfaat" yokluğu yönündeki iddiasını reddederim.
İlk inceleme safhası açısından "meşru menfaat" yokluğu iddiası reddildikten sonra, meselenin özü (esası) bağlamında, öncelikle mesele ile ilgili olguları, ardından da Davacıların dava konu-su kararın hukuka aykırı olduğu yönündeki argümanlarını incelemeye tabi tutalım.
Huzurumdaki YİM 276/2018 sayılı davada, Davacı No. 1- Louizou Zembyla 2- Ersi Zempyla Nikokaidi olup Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıyla KKTC'dir. İlgili Şahıs ise -İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla KKTC Başsavcılığıdır.

Huzurumdaki YİM 276/2018 sayılı dava dinlenmiştir. Taraflar davanın dinlenmesi esnasında tanık çağırmamış, mahkemeye ihtilafsız olguları ve ihtilafsız emareleri sunup mahkemeye hitap etmekle yetinmiş-lerdir.




Tarafların mahkemeye sunduğu ihtilafsız olgular şu şekildedir:

Başvuru konusu gayrimenkul Girne Kayıt 1986, Pafta/Harita 12/21.01.09, Parsel 61, Blok 2 referanslı gayrimenkuldur.
Konu gayrimenkulün 1974 yılı Mal sahibi Tapu Araştırma Belg-esi verilerine göre Maria Demetriadou'dur.
Maria Demetriadou 51/2011 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu başvurusunda Başvuran No.3'ün halasıdır.
Maria Demetriadou vefat ettiği tarihte erkek kardeşi Grigoris Demetriadis hayatta idi.
Grigoris A.Demetriadis Başvur-an No.3 Rita Czajka n/d Rita Zembyla'nın babasıdır.
Rita Czajka Davacı No.1 ve Davacı No.2'nin annesidir.
Maria Demetriodou 27.2.1979 tarihinde vefat etmiştir.
Merhum 1.2.1979'da vasiyetname tanzim etmiştir( Emare 2 ).
Tereke belgelerinden Maria Demetri-adis'nun Costas D. Demetriades, Nikolis Demetriades, Eleni D. Demetriadis ve Grigoris A. Demetriadis isimli kardeşlerinin olduğu ve bu kardeşlerinin şahsen ve/veya Terekeleri vasıtasıyla 5/1979 sayılı Tereke İstidasında varis olarak beyan edilmiş oldukları- ihtilafsızdır.
Babası hayatta olduğu bir esnada Rita Czajka'nın 11.3.1980 tarihinde vasiyetname ile işbu gayrimenkulü devralmış olduğu ve alakadar vasiyetnamenin ihtilafsız olarak Taşınmaz Mal Komisyonu nezdinde emare yapıldığı ihtilafsızdır.
Davacıların -27.4.1998 tarihinde Anneleri Rita Czajka n/d Rita Zembyla'dan ilgili gayrimenkulü ve/veya ona dair hakları hibe, bağış yoluyla 1 / 2 şer hisse olarak devralmış oldukları da ihtilafsızdır.


Tarafların ihtilafsız olarak sundukları emareler dizin sırasına gö-re şöyledir:


1- 1974 tarihli kayıtlı mal sahibi Maria Demetriadou ve kardeşi Grigoris Demetriadis'e ait ölüm belgeleri birlikte (Emare 1)
2- 1974 tarihli kayıtlı mal sahibinin vasiyetname sureti ve bunun Türkçe çevirisi ( 1.2.1979 tarihli vasiyetn-ame Emare 2).
3- Rum Kesimindeki Mahkemede dosyalanan Tereke ile ilgili başvurular, yapılan beyanlar ve dava konusu vasiyetnamenin ispatı ve kaydına ilişkin muhtelif belgeler, Terekeye ilişkin tüm istida ve/veya tereke emri dahil birlikte ve bunların- çevirileri birlikte (Emare 3).

4- Dava konusu gayrimenkulün Davacıların annesinin mülkiyetine ne şekilde geçtiğini gösteren devir formaları ve/veya tarihçe Türkçe çevirileri ile beraber (Emare 4).






5- Dava konusu gayrimenkulün Davacıların m-ülkiyetine geçişini gösteren devir takriri ve/veya belge ve/veya 1998 senesinde 51/2011 sayılı TMK başvurusunda Başvuran No.3'ün kızları Başvuran No.1 ve No.2'ye malı eşit haklarla devrettiğini teyit eden Tapu evrakları resmi çevirileri ile beraber (Emare- 5).

6- Davacıların tasarrufundaki gayrimenkul koçanları ve onların Türkçe çevirisi (Emare 6).

7-İşbu davadaki Davacıların annesi Rita Czajka n/d Rita Grigoris Demetriadou'nun doğum belgesi (Emare 7).

8- Başvuru konusu gayrimenkul ha-kkında mülkiyet tarihçesini gösteren Tapu Araştırma Belgesi (ki bu 27 Mayıs 2013 tarihlidir)ve onun Türkçe çevirisi (Emare 8).

9- Taşınmaz Mal Komisyonun işbu davaya konu edilen 22.10.2018 tarihli ve 1198 sayılı kararı (Emare 9).

10- İşbu- davaya konu 51/2011 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu başvurusuyla alakalı olarak 14 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleşen duruşmanın tutanakları İngilizce sureti ve Türkçe versiyonu birlikte (Emare 10).

11- KKTC Cumhuriyet Meclisi Tutanak Dergisinin 19.1-2.2005 Pazartesi tarihli 20.Birleşim tutanakları, konuşma tutanaklarını içeren belgesi ve 16.12.2005 tarihli Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi toplantı tutanağı (Emare 11).

12- Davaya konu Taşınmaz Malın 1974 yılı mal sahibini gösteren ve İçişleri Ba-kanlığı Tapu Birimi tarafından ısdar edilen Araştırma Belgesi (Emare 12).

Mahkemeye müşterek ihtilafsız Emare 1 olarak sunulan ölüm şahadetnamelerinden görüleceği üzere, Mirasbırakan/ Müteveffa Maria Dimitriadou'nun ölüm tarihi 28.2.1979 tarihi olup ölü-m yeri lefkoşa'dır.
Mirasbırakan/Müteveffa Maria Dimitriadou'nun erkek kardeşi olan Grigorios Dimitriadis'in ölüm tarihi ise 28.11. 1988 tarihidir.
Emare 2 vasiyetnamenin tanzim tarihi ise 1.2.1979 dur.
Nicos M. Hadjigavriel'ın 1955 sayılı Malların Terek-e İdare Tüzüğü uyarınca vasiyeti tenfiz memuru atanmasını talep ettiği Emare 3 5/79 sayılı istidaya ekli 8 Mart 1979 tarihli yemin varakasında, Mirasbırakan / Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları olarak aşağıdaki kişiler gösterilerek şöyle d-enmiştir:

"Edindiğim bilgiler doğrultusunda, merhumenin malı ile ilgili hak sahibi kişiler aşağıdaki gibidir:
Grigoris A. Demetriadis, erkek kardeşi, Lefkoşa.
Kendisinden önce vefat eden merhum erkek kardeşi Kostas D. Demetriadisin çocukları:
Noel Hj. Nik-olaou, Dasoupolis.
Dina Ioannou, Dasoupolis.
Mary Polou, Ayis Dometios.
Popi, Kasiotou, Ay. Omologites.
Kendisinden önce vefat eden erkek kardeşi Nikolis (Koki) Demetriadis'in çocukları:
Charitinis K.Fouroukla, Rodesia.
Maroula N. Dimitriadou, Salisbury.
A-ndreas N. Dimitriadou, Limasol.
Merhume kız kardeşi Eleni D. Demetriadi'nin oğlu;
Kikis D. Demetriadi, Lefkoşa."

Emare 3 5/79 sayılı sayılı olup Güney Kıbrısta lefkoşa'da oturum yapan Girne Kaza Mahkemesindeki başvuruya ve Emare 10 Taşınmaz Mal Komis-yonunun 14.5.2018 tarihli tutanağına göre, Müteveffanın taşınmaz malları Yukarı Girne'de;
P/H XII/21. 11X +X Blok B, parsel 61 ev ve avlu, kayıt no 1986 (alan 1 dönüm ve 3524 ayak kare)
P/H XII/20 parsel.206/1/, 205/1 H 231 mevki Mylopetres ağaçlı tarla -kayıt no 3535 (alan 11 dönüm, 1 evlek ve 800 ayak kare)dir.




Daha önce vurgulandığı üzere başvuru konusu gayrımenkul parsel 61'dir.

14.5.2018 tarihli Emare 10 tutanağa göre, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu huzurundaki meselede 14.5.2018 tarihli oturumd-a Başsavcılığı temsil eden Başsavcı Yardımcısı yaptığı beyanda, Rita Czajka n/d Rita Zembyla'nın, başvuru konusu parsel 61'i Güney Kıbrıs mevzuatı tahtında 11.3.1980 tarihinde vasiyetname ile devralmış olduğunu, bunun ardından da 27.4.1998 tarihinde Başvur-an No. 1 ve No. 2 (huzurumdaki meseledeki Davacı No. 1 ve No.2)'nin anneleri Rita Czajka n/d Rita Zembyla'dan ilgili gayrimenkulü ve/veya ona dair haklarını hibe yolu ile devraldıklarını kabul ve teslim etmiştir.
Buna ilaveten, Başssavcı Yardımcı Muavini -aynı oturumda (Emare 10 tutanak s.7 )başvuranların ( 1- Louizia Zembyla 2- Ersi Zembyla 3- Rita Czajka ) mülkiyet hakkı konusunda herhangi bir iddiada bulunmadığını beyan etmiş, Başvurudaki talebe, 67/2005 sayılı Yasanın 6. maddesinin (2). fıkrası gereği- olumlu bakmasının olası olmadığını vurgulamıştır.

Bilindiği üzere İdare Hukuku İlkelerine göre, bir idari karar veya işlem aksi kanıtlanıncaya değin doğru ve meşru sayılır. Bu gibi bir işlem veya kararın hatalı ve gayrimeşru olduğunu kanıtlamak ise iddia-yı yapana düşmektedir ( Bkz: YİM 4/1985 D.19/1985).

Bu genel idare hukuku ilkesini hafızamızda tutarak, bu aşamada Davacı Avukatının dava konusu kararın hukuka aykırı olduğu yönündeki argümanlarını incelemeye tabi tutalım.

Davacı Avukatının mahkeme huzur-udaki hitabına göre öncelikli iddiası, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun, başvuru konusu kararı alırken ilgili mevzuatı doğru uygulamadığı veya yanlış yorumladığı veya ilgili yasa hükmünün son 12 yıldaki tefsir ve/veya tatbikine dair prensipler veya teamüll-erin göz ardı edildiği yönündedir.

Davacı Avukatı hitabında, Fasıl 189 Tereke İdare Yasası ve Fasıl 195 Vasiyet ve Tevarüs Yasasının 2. maddelerinde yer alan tefsire göre, varis kavramının, "varis mevzuatın uygulanması ve etkisi ile bir terekede miras ala-n bir kişiyi anlatır" şeklinde olduğunu, orijinal İngilizce metinde de " heir means a person who by operation of law succeeds to an estate" dendiğini, her iki Yasanın orijinal İngilizce versiyonunun 2. maddesi temelinde, uygun yasal prosedürler izleyerek -ölmüş bir kişinin terekesinden herhangi bir kazanç elde eden şahısların varis olarak vasıflandırıldığını, sözkonusu taşınmazın bir vasiyetname aracılığıyla Davacıların annelerine 1980 yılında geçtiğinden ve bu hususta bugüne kadar kimsenin itirazı olmadığı-ndan, Davacıların annelerinin/ Başvuran No 3'ünde 1974 kayıtlı mal sahibinin yasal varisi olması gerektiğini, Davacıların anneleri yasal varis/yasal mirasçı kabul edilmesi gerektiğine göre, Komisyonun tabi olduğu mevzuat maksatları açısından, onun hayatta -iken mal hibe ettiği çocukları olan Davacı No 1 ve No.2'nin de devredenin ölümü gerçekleşmese bile yasal mirasçı olarak telaki edilmesi gerekiğini ileri sürmüştür.
Davacı Avukatı ilk argümanı tahtında, başvuranların yasal statüsünün Komisyonun tabi olduğu -çerçeveye uygun olduğunu herhalukârda uluslararası özel hukuk kuralları uyarınca veraset meselesinin şahsi bir mesele olduğu ve merhumun son daimi ikamet yerindeki ( place of domicile ) yasalara tabi olduğunu, bu yerin de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olduğun-u ve bu gayrımenkul ile ilgili olarak 40 yıl içerisinde herhangi bir sorunun çıkmadığını ileri sürmüştür.



Davacı Avukatı alternatif ikinci argümanında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mülkiyet hakkı ile ilgili olan Ek Protokolun 1. maddesi de dahil o-lmak üzere bu hükümlerin, 39/1962 sayılı Yasa hükümleri tahtında yerel kanunların bir parçası haline geldiğini, Anayasa Mahkemesinin 3/2006 D.3/2006 sayılı kararına göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinin KKTC Anayasasının 90.maddesinin 5. fık-rasına göre, Anayasa ile eşit statüde olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ekli 1. Protokolün 1. maddesi ile AİHS'nin 6. ve 13.maddeleri tahtında, Komisyonun 67/2005 sayılı Yasa hükümlerini gerekirse yaratıcı biçimde yorumlamakla mükellef olduğunu-, bunu yapmayarak, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun hukuka aykırı karar aldığını ileri sürmüştür.

Davalı Avukatı ise hitabında, dava konusu kararın gerek yerel gerekse uluslararası hukuka uygun alındığını, bu bağlamda, Anayasa ve sair mevzuat bağlamınd-a, 67/2005 sayılı Yasaya, bu Yasa altında çıkarılan Tüzüğe, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirlediği ilkelere ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. ve 13. maddelerine uygun olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı Avukatı bu bağlamda, Komisyonun Yasa tar-afından kendisine bahşedilen yetkileri kullanarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ilkeleri çerçevesinde, tüm tarafları dinleyerek, adil ve hakkaniyete uygun bir karar verdiğini ileri sürmüştür.
Davalı Avukatı ek olarak İlgili Şahsın, Müdafaa Takririnde -ön itirazında ve ön itiraz dışındaki müdafaasında Davacıların anneleri Rita Czajkanın 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçısı olmadığını iddia ettiğini, oysa Davalıya göre Rita Czajka n/d Rita Zembyla'nın 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal- sahibinin yasal mirasçısı sıfatını taşımakta olduğunu ileri sürmüştür.
Davalının bu tespiti yaparken, 1974 öncesi kayıtlı mal sahibinin 1 Şubat 1979'da Emare 2 olarak ibraz edilen vasiyetnameyi tanzim ederek, Başvuran No 3 Rita Czajka n/d Rita Zembyla'ya-, başvuru konusu taşınmaz malı vasiyet ettiğini, 8 Mart 1979'da Fasıl 195 ve Fasıl 189 tahtında Emare 3'de ibraz edilen 5/79 sayılı terekenin kurulması için istida yaptıklarını ( tereke emri 10 Mayıs 1979 da verilmiştir), Emare 4 olarak ibraz edilen Güne-y Kıbrıs Rum Yönetimi Tapu Dairesi tarafından tanzim edilen tarihsel araştırma belgesinde başvuru konusu taşınmaz malın 11 Mart 1980 tarihinde Davacıların anneleri Rita Czajka'ya Emare 2'deki vasiyetnameye uygun olarak vasiyet yoluyla intikal ettiği hususl-arını dikkate aldığını, 67/2005 sayılı Yasanın 6.maddesinin 2. fıkrasında başvuranın makul şüpheden ari olarak ispat etmesi gereken unsurlar arasında yer alan "20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğu veya kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı ol-duğu" hususunun yer aldığını, yasal varisin ise, Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası ve Fasıl l89 Tereke idare Yasası'nın tefsir maddelerinde "yasanın uygulanması ve etkisiyle bir terekede miras alan bir kişiyi anlatır" düzenlemesini dikkate aldığı-nı açık bir şekilde açıkladığını iddia etmiştir.

Davalı Avukatı ilaveten, Davalı Komisyonun ulaştığı bulguları sarih bir biçimde açıkladığını ve mezkûr kararın gerekçeli olduğunu ileri sürmüştür.

Tüm bunlara ilaveten, dava konusu kararın Avrupa İnsan Hak-ları Sözleşmesine, Anayasaya, 67/2005 sayılı Yasa'ya, bu Yasa altında çıkarılan Tüzüğe, Fasıl 189 Tereke İdare Yasasına ve Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'na ve diğer ilgili mevzuata uygun olduğunu ve Davacıların meşru menfaatini doğrudan veya- dolaylı olarak olumsuz olarak etkilemediğini iddia ederek, Davacıların haksız ve mesnetsiz olan davasının masraflarla birlikte ret ve iptalini talep etmiştir.

İlgili Şahsı temsilen hazır bulunan Savcı ise hitabında, özetle, Komisyon huzurundaki başvurud-a, Başvuran No: 3 sıfatı ile 51/2011 sayılı Başvuruda yer alan Rita Czajka'nın, Fasıl 195 Vasiyet ve Tevarüs Yasası ile Fasıl 189 Tereke İdare Yasası hükümlerine göre Müteveffa Mirasbırakan Maria Demetriadounun yasal mirasçısı olmadığını, ilgili devrin g-erçekleştiği 11 Mart 1980 tarihinde Rita Czajkanın babasının yani Müteveffa Mirasbırakan Maria Demetriadou'nun erkek kardeşi olan Grigoris A. Demetriadis'in hayatta olması ve Maria Demetriadou'nun hayatta olan diğer kardeşleri ve/veya vefat eden kardeşler-inin çocukları bulunması sebebiyle Fasıl 195 Vasiyet ve Tevarüs Yasası ile Fasıl 189 Tereke İdare Yasası hükümlerine göre, öncelikli hak sahibi veya yasal varis veya yasal mirasçı statüsünde olmadığını, dolayısıyla, Rita Czajka'nın çocukları olan Davacıla-rın da bu şartlar altında yasal mirasçı statüsü elde etmesi mümkün olmadığından, işbu davayı ikame etmek için doğrudan ve olumsuz etkilenen meşru menfaatinin olmadığı iddiasında olduklarını ileri sürmüştür.

İlgili Şahsı temsilen hazır bulunan Savcı hitab-ında ayrıntılı bir şekilde Fasıl 195 ve Fasıl 189'a değinerek, bu iki Yasa dikkate alındığında vasiyet yolu ile tevarüsün, yasanın etkisi ve uygulaması yoluyla tevarüsten ayrı tutulduğunu, her iki şekilde de mirasın (legacy) geçişinin sağlandığını iddia ed-erek, Rita Czajka isimli kişinin dava konusu malın 1974 mal sahibi konumunda olan halasının mirasından, vasiyet ile verilebilen bölümden, vasiyet ile tevarüs yöntemi ile ve vasiyet yoluyla mirasçı veya vasiyetname alacaklısı olarak faydalandığını iddia et-miştir.
Savcı hitabında devamla, Emare 3, 5/79 sayılı tereke istidası incelendiğinde Vasiyeti Tenfiz Memuru tarafından Müteveffa Mirasbırakan Maria Demetriadou'nun yasal varislerinin beyan edildiğini, Rita Czajka'nın bu liste içerisinde bulunmadığının iht-ilafsız olduğunu, işbu vasiyetname yapılmamış olsa idi, Rita Czajka'nın hiçbir zaman ölen merhumenin malları üzerinde babası hayatta olduğu için hak sahibi olamayacağını ve ilgili gayrımenkulün mülkiyetini devir alamayacağını, keza terekeye kimlerin hak sa-hibi olduğu belirtildikten sonra, vasiyet ile bırakılan mallar herhangi bir yasal mirasçının mahfuz hissesine tesir etmediği cihetle vasiyet edilenin o malı alabildiğini, Fasıl 195'in Güney Kıbrıs'ta da aynı şekilde uygulamada olduğunu, Emare 2 vasiyetname- ve Türkçe çevirisinin incelenmesi halinde, merhumenin vasiyet bıraktığı esnada, Rita Zembyla n/d Rita Czajka ve Maroula Koki (Nikoli) Dimitriadi isimli iki yeğenine yasal mirasçısı olup olmadığına bakmaksızın ve/veya özel olarak vasiyetinde yer vermiş olu-p, geriye kalan mallarını ve/veya 3535 kayıt numaralı malındaki ¾ hissesini yasal mirasçılarına ölümü zamanında kimler hayatta ise ona göre şekillenecek olan yasal mirasçıları listesindeki kişilere bıraktığının anlaşılmakta olduğunu iddia etmiştir.

Savcı -hitabında ilaveten, Fasıl 195'in 46.maddesine değinerek, öncelikli alacaklı üst soy hayatta iken, alt soy yasaya göre mirasçı sayılamayacağı cihetle, Rita Czajka hayatta iken mal hibe ettiği çocukları olan Davacıların da devredinin ölümü gerçekleşmese bil-e yasal mirasçı olarak kabul görür argümanına itibar edilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Savcı hitabında ilaveten, vasiyetname tahtında alacaklı olan kişinin yasal mirasçı olmasının şart olmadığını, vasiyetname tahtında menfaat elde etmek için mütevef-fa ile bir kan bağı veya akrabalık ilişkisi içerisinde bulunmasının gerekmediğini ileri sürmüştür.

İlaveten Savcı hitabına devamla, Davacının davasında atıfta bulunduğu contemporane exposito prensibine değinerek, Emare 11 Cumhuriyet Meclisi Komite ve Gen-el Kurul tutanaklarında da yasal mirasçı teriminin farklı yorumlanacağı veya bu terime çok daha geniş bir anlam yükleneceğinin yasa koyucu tarafından öngörülmediğini iddia etmiştir.
Savcı tüm bu hususlara ilaveten, Davacıların başvuru yapma ve mahkemeye u-laşma haklarının ellerinden alınmadığını, ne Davacıların ne de anneleri Rita Czajka'nın yasal mirasçı sıfatını kazanmadıklarını, 67/2005 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin 2.fıkrasındaki kriterin Komisyon huzurunda makul şüpheden ari bir şekilde ispatlanamadığı- iddiasında olduklarını, Davacıların yasal mirasçı sıfatını haiz olmadıkları ve bu sebeple 67/2005 sayılı Yasanın madde 6(2) kriterlerini tatmin etmedikleri cihetle haklı bir dava sebeplerinin bulunmadığını ve doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen "meşru"- bir menfaatlerinin bulunmadığını iddia ederek, Davacıların davasının masraflarla birlikte ret ve iptalini talep etmiştir.

Mahkemeye ihtilafsız olarak sunulan emare 10 Komisyon Tutanağı dikkate alındığında, Komisyon huzurundaki meselede mülkiyet hakkı ta-rtışması yapılmış olmadığı açıkça görülmektedir.

Nitekim, şu anda Yüksek İdare Mahkemesi huzurundaki meselede de tartışılması ve karara varılması gereken husus Rita Czajka'nın veya onun çocukları olan Davacı No. 1 ve No.2'nin mülkiyet hakkı değildir. -

Yüksek İdare Mahkemesi huzurundaki meselede tartışılması ve karara varılması gereken husus, Anayasa'nın 159.maddesinin (1).inci Fıkrasının (b)Bendi Kapsamına Giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası Ve İadesi Yasasının (67/2005 sayılı Yasa) amaçları açısı-ndan Davacı No 1 ve 2'in Yasanın 6.maddesinin 2. fıkrasındaki kriteri ve bu kriter bağlamında "üzerinde hak iddiasında bulunulan dava konusu taşınmaz malın (parsel 61) 20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adında kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı oldukları" un-surunu Yasa'nın aradığı ispat külfeti derecesi olan makul şüpheden ari bir şekilde ispat edip etmedikleridir.

Davacının yukarıdaki iddialarını değerlendirmeye tabi tutmadan önce, 67/2005 sayılı Yasanın amacını ve Taşınmaz Mal Komisyonunun kuruluşunu ve Y-asanın ilgili hükümlerini gözden geçirmekte yarar mevcuttur.

Bilindiği üzere, Anayasanın 159. maddesinin (4).fıkrası, Anayasanın 159. maddesinin (1). fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin kapsamına giren taşınmaz mallar ile ilgili olarak meşru hak iddia edenl-erin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esaslarının Yasa ile düzenleneceğini öngörmüştür.
Anayasanın bu hükmüne istinaden, 67/2005 sayılı Anayasanın 159'uncu Maddesinin (1)'inci Fıkrasının (b) Be-ndi Kapsamına Giren Taşınmaz Malların Tazmini, Takası Ve İadesi Yasası 22.12.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
67/2005 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde Yasa'nın amacı ortaya konmuştur. Buna göre Yasa'nın amacı; bu Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz m-allar üzerinde hak iddiasında bulunanların haklarının ispatı için gerekli usul ve koşulları ve bu kişilerin mallarının iadesine, takasa ve alacakları tazminata ilişkin esasları, 1977-1979 Doruk Anlaşmalarının ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Sorununun çözüm-ü konusunda bugüne kadar hazırlamış olduğu tüm planların ana unsurunu teşkil eden iki kesimlilik esası ve bunun korunması için öngörülen düzenlemeler gözetilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip o-lanların haklarını da koruyarak ve Kıbrıs Sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk Halkına sağlayacağı haklara halel getirmeyecek bir biçimde düzenlemektir.

Görüleceği üzere, Yasa'nın 3. maddesinin, bir yandan, Yasa kapsamına giren taşınmaz mal-lar üzerinde hak iddiasında bulunanların haklarını korumaya çalışırken, diğer yandan KKTC mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olanların haklarını da koruyarak, Kıbrıs Sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk Halkına sağ-layacağı haklara halel getirmeyecek bir sistem öngörerek, taraflar arasında bir denge kurmayı hedeflediği görülmektedir (Bkz: Yargıtay/Asli Yetki İstida/İstinaf No:1-2 /2018 D:2/2019
Yargıç Gülden Çiftçioğlu, s.18 ).

Yasa'nın 11. maddesi, Yasa'nın uygu-lanmasını sağlamak üzere Taşınmaz Mal Komisyonunu kurmuştur.
Komisyonun esasa ilişkin kararının denetimini ise 67/2005 sayılı Yasa'nın 9. maddesi tahtında Yüksek İdare Mahkemesi yapacaktır.
Anayasa Mahkemesi 3/2006 D.3/2006 sayılı içtihatta Taşınmaz Mal K-omisyonu "administrative tribunal" mahiyetinde kabul edilip, Komisyon kararlarının da, tıpkı yürütsel ve yönetsel bir yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişice verilen kararlarda olduğu gibi, Yüksek idare Mahkemesinin denetimine tabi olduğu, Ko-misyon kararlarına karşı da kişilerin Yüksek İdare Mahkemesine başvurma hakkı olduğu ifade edilmiştir (Ayrıca bkz: Yargıtay/Asli Yetki 32/2012 D.1/2014; Birleştirilmiş YİM / İstinaf: 12-13-14/2015 D.6/2016).

Yasa'nın 8. maddesi uyarınca; Taşınmaz Mal Komi-syonu, taşınmaz malın hak sahibi olduğu tespit edilen kişiye iadesine veya bu kişiye takas teklif edilmesine veya bu kişiye tazminat ödenmesine karar verir.
Başvuranın, iade, takas ve taşınmaz mal karşılığında tazminat talebine ilaveten, kullanım kaybında-n doğan zararının ve/veya manevi zararının tazminini de istediği durumlarda Komisyon, bu konuları ayrıca karara bağlayacaktır.
Başvuranın iadesini talep ettiği, yürürlükteki yasalar uyarınca mülkiyet hakkı veya kullanım hakkı herhangi bir gerçek veya devle-t dışındaki tüzel kişiye ait olmayan ve iade edilmesi, konumu ve niteliği itibarıyla ulusal güvenliği ve kamu düzenini tehlikeye düşürmeyecek, kamu yararına tahsis edilmemiş olan ve askeri bölgeler veya askeri tesisler dışındaki taşınmaz mallar Komisyon ka-rarıyla makul bir sürede iade edilebilir.
Yasa'nın 6. maddesi ise başvuranın lehine karar ısdarı için, Komisyonun aşağıda belirtilen 6 unsurun hep birlikte oluştuğu hakkında başvuran tarafından makul şüpheye mahal bırakmayacak şekilde tatmin edilmesini öng-örmektedir.
Diğer bir anlatımla, aşağıdaki 6 unsurdan herhangi birinin oluşmadığı hususunda herhangi bir makul şüphenin mevcut olması halinde, başvurunun Komisyon tarafından reddedilmesi zorunludur. Komisyonun bu hususta takdir yetkisi söz konusu değildir-.
Bu unsurlar sırası ile şöyledir:
(1)Üzerinde hak iddiasında bulunulan taşınır ya da taşınmaz malın dilekçede talep edilen mal olduğu.(2)Üzerinde hak iddiasında bulunulan mal bir taşınmaz ise, bu malın 20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı -olduğu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu.(3)Bu Yasa kuralları uyarınca başvuranların üzerinde hak iddia ettikleri taşınmaz mallar üzerinde tapu kütüklerindeki kayıtlara göre, hak talebinde bulunanlardan başka hak sahibinin bulun-madığı. - (4)Hak sahibinin taşınmaz malı karşılığında tazminat talep etmesi durumunda, talep edilen tazminatın taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 tarihindeki rayiç bedeli ile kullanım kaybından doğan tazminatın ve taşınmaz malın bu tarihten önce- konut olarak kullanıldığının ispat edilmesi ve talep edilmesi durumunda, konut hakkının kullanılamamasından kaynaklanan manevi tazminatın toplamından ibaret olduğu.
Taşınır mallarda, talep edilen tazminatın, taşınır malın başvuru anındaki rayiç bedelinde-n ibaret olduğu.(5)






(6)Üzerinde hak iddiasında bulunulan taşınmaz malın 20 Temmuz 1974 tarihinden önce herhangi bir ipotek ve/veya yetkili bir mahkeme hükmü veya emri gereğince, konan bir haciz veya başka türlü bir engelle kısıtlı olup olmadığı,- kısıtlı ise, kısıtlamanın kimin lehine olduğu ve borç miktarı ile faiz oranının ne olduğu, borcun hangi tarihten beri yürürlükte olduğu, ödenmiş kısmı varsa ne zaman ve ne miktarda ödendiği.
Tazminat talebine konu olan taşınır malın 13 Şubat 1975 tarihind-en önce kendisine ait olduğu ve bu malı iradesi dışında terk etmek zorunda kaldığı.






Yasanın yapılacak başvurudaki taraflara ilişkin düzenleme içeren 7. maddesi şöyledir:


Başvuruda Taraf
7. Bu Yasa tahtında yapılacak olan başvurularda dav-alı taraf olarak, Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başsavcılığı gösterilir.
Komisyon, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre başvuru konusu malın mülkiyet hakkını ya da kullanım hakkını elinde bulunduran şahsa da, Ko-misyon önünde yapılan işlemlere katılması için davet yapar. Komisyona davet edilen şahıs, yönetsel davalarda ilgili kişilere tanınan haklara sahip olur.



Yasanın 8. maddesi ise şu şekildedir:







Tarafların Dinlenmesi ve Karar Verilmesi
8.Komisyon, -tarafların iddialarını, sunulan belgeleri ve tanıkları dinledikten sonra, bu Yasanın amacı çerçevesinde aşağıdaki hususları dikkate alarak, taşınmaz malın hak sahibi olduğu tespit edilen kişiye iadesine veya bu kişiye takas teklif edilmesine veya bu kişiye- tazminat ödenmesine karar verir. Başvuranın, iade, takas ve taşınmaz mal karşılığında tazminat talebine ilaveten kullanım kaybından doğan zararının ve/veya manevi zararının tazminini de istediği durumlarda, Komisyon, bu konuları ayrıca karara bağlayacaktı-r:



(1)
Başvuranın iadesini talep ettiği, yürürlükteki yasalar uyarınca mülkiyet hakkı veya kullanım hakkı herhangi bir gerçek veya devlet dışındaki tüzel kişiye ait olmayan ve iade edilmesi, konumu ve niteliği itibariyla ulusal güvenliği ve kamu düzenin-i tehlikeye düşürmeyecek, kamu yararına tahsis edilmemiş olan ve askeri bölgeler veya askeri tesisler dışındaki taşınmaz mallar Komisyon kararıyla makul bir sürede iade edilebilir.



(2)
Yukarıdaki (1)'inci fıkrada belirlenenler dışında kalan bir taşınma-z malın iadesi başvuran tarafından talep edilirse, söz konusu taşınmaz malın kamu yararına veya sosyal adalet amacıyla tahsis edilmemiş olması kaydıyla aşağıdaki kurallar uygulanır:







Yasa'nın yukarıda belirtilen 8. maddesinden görüleceği üzere, Kom-isyon, tarafların iddialarını, sunulan belgeleri ve tanıkları dinledikten sonra, bu Yasa'nın amacı çerçevesinde, sair şeyler yanında, başvuranın iadesini talep ettiği taşınmazın, Yasa'nın 8. maddesinin (1). fıkrasında belirtildiği şekilde, yürürlükteki yas-alar uyarınca mülkiyet hakkı veya kullanım hakkı herhangi bir gerçek veya devlet dışındaki tüzel kişiye ait olup olmadığını dikkate alarak bu hususta karara varacaktır.
Yasanın 8. maddesinin (1). fıkrasındaki "yürürlükteki yasalar" deyimi, Yasa'nın 7. mad-desi de dikkate alınarak, "amaca göre yorum" yöntemi çerçevesinde yorumlandığında, bu deyimden yürürlükteki KKTC mevzuatının anlaşılması gerektiği açıktır.
Yürürlükteki KKTC mevzuatının ne olduğunu ortaya koyan düzenleme ise 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası-'nın 38. maddesidir.
9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 38. maddesi "Mahkemeler tarafından uygulanacak mevzuat" yan başlığını taşımakta olup şu şekildedir:

Mahkemeler tarafından uygulanacak mevzuat
12.7/198638.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti M-ahkemeleri aşağıdaki mevzuatı uygular:-
(a)Anayasa
(b)Anayasa uyarınca konulan yasalar;
(c)Anayasanın 1. geçici maddesinin (1)'inci fıkrasında belirtilen ve yürürlükte kalmış olan mevzuat;
(d)Anayasa'ya aykırı veya bağdaşmazlık halinde olmadıkça, yuk-arıdaki (c) bendinde belirtilen mevzuat saklı kalmak koşuluyla, Ahkamı Umumiye ve Nısfet Hukuku ilkeleri;
(e)Anayasa'nın 131'inci maddesinde atıfta bulunulan Temel Evkaf Kuralları (Ahkamül Evkaf);
(f)21 Aralık 1963 tarihinde yürürlükte olan Deniz
Hukuku-na ilişkin mevzuat.


Yasanın 6.7.ve 8. maddelerinin birlikte okunmasından görüleceği üzere, Başvuran, Komisyonu, Yasanın 6. maddesindeki 6(altı) unsurun hep birlikte oluştuğu hakkında makul şüpheye mahal bırakmayacak şekilde tatmin edecek ve sonuçta, K-omisyon, taşınmaz malın iadesi hususunda karara varırken, Yasanın amacı çerçevesinde Yasanın 8. maddesinde belirtilen sair hususlar yanında, Yasa'nın aynı maddesinin (1). fıkrası çerçevesinde, Başvuranın iadesini talep ettiği taşınmazın mülkiyet hakkının -veya kullanım hakkının yürürlükteki yasalar tahtında, herhangi bir gerçek kişiye veya devlet dışındaki tüzel kişiye ait olmadığı hususunu dikkate alarak bu hususta karara varacaktır.
67/2005 sayılı Yasa'nın amacını ve Komisyon huzurundaki işlemlerde Başv-uranın yaptığı iddiaları kanıtlama yükümlülüğü ile Komisyonda karar verilmesine dair hükümleri özet olarak gözden geçirdikten sonra, başvuranların Taşınmaz Mal Komisyonu huzurundaki ispat külfeti ile ilgili uluslararası hukuk/ Avrupa İnsan Hakları Mahkemes-i kararlarına da kısaca göz atmakta yarar mevcuttur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Takis Demopoulos and Others against Turkey ( Grand Chamber Decison As To The Admissiblity of )kararında 67/2005 sayılı Yasa ile başvuranlara yüklenen ispat külfetini ince-lemeye tabi tutmuş ve 35. paragrafında, Yasanın 6. maddesinin aradığı ispat külfeti ile şöyle demiştir:
..under the provisions of the law, the burden of proof rests upon the applicant who must prove beyond a reasonable doubt that inter alia, the immovable -property was registered in his name on 20 July 1974 ( or that he is the legal heir to such a person).....there are no other persons claiming rights to the claimed immovable property ( section 6 )

.."bu yasanın hükümleri gereğince başvuran bu malın 20 Temm-uz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğunun veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu ve üzerinde hak iddia edilen taşınmaz mal üzerinde tapu kütüklerindeki kayıtlara göre başka hak sahibinin bulunmadığını kanıtlamakla yükümlüdür ( madde 6 -)."

Aynı kararda (iv) "The acessibility and effiency of the remedy" başlığı altında;

124.paragrafta şöyle denmektedir:
iv)

The accessibility and efficiency of the remedy
124.

The applicants have referred in this context to the burden of proof which is- placed on claimants by Law
no.
67/2005. The Court observes that individuals claiming immovable or movable property are required to prove their ownership or title beyond reasonable doubt and to provide documentary proof for movable property. This is the sa-me burden of proof as is often relied on by the Court, particularly in the context of Articles 2 and 3, but it may be noted that the Court applies an autonomous approach not
assimilable
to that in domestic criminal cases (see
-Nachova
and Others v.
Bulgaria
[GC], nos.
43577/98
and
43579/98, : 147,
ECHR 2005VII). Similarly,
the formulation of evidentiary standards in domestic law cannot be taken in isolation from their application in practice and it is not apparent from the mate-rials before the Court that this element has led to a significant number of claims being rejected. Claims under the Convention must also be substantiated by evidentiary means. Any difficulties faced by the applicants in putting forward their claims before -the IPC would equally apply in applications to this Court. Thus,
the requirement that claimants provide title deeds or proof of ownership, even if onerous in some cases, would appear a necessary and unavoidable precondition to making an application".

..."-Başvuranlar, bu bağlamda 67/2005 sayılı yasa ile Davacılara yüklenen ispat zorunluluğuna atıfta bulunmuşlardır. Mahkeme, taşınmaz veya taşınır bir mal için talepte bulunan bireylerin mal sahipliklerini veya mülkiyetlerini kesin surette kanıtlamalarının vey-a taşınır mallar için belgeye dayanan kanıt sağlanmasının gerektiğini ileri sürer. Bu durum, Mahkeme tarafından sıkça isnat edilen aynı ispat zorunluluğudur; benzer şekilde, iç hukukta ispata dayalı standartların oluşumu, başvuranlardan ayrı olarak alınama-z ve bu unsurun önemli sayıdaki talebin reddedilmesine yol açtığı Mahkeme huzurundaki materyallerden belli değildir. Sözleşme tahtındaki taleplerin, aşikâr çarelerle ayrıca doğrulanması gerekmektedir. Başvuranların taleplerini Komsiyona sunarken yaşadıklar-ı her türlü zorluk, bu Mahkemeye yapılan başvurularda da eşit şekilde yaşanacaktır. Bu nedenle Davacıların koçan veya mal sahipliği ispat gerekliliği, bazı durumlarda meşşakatli olsa bile, başvuru yaparken gerekli ve kaçınılmaz bir ön koşul olarak görülec-ektir."...

Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Eleni Meleagrou and others against Turkey (Four Section Decision) Application No; 14434/09 No'lu kararında 12. paragrafta şöyle denmiştir:
"12. The Court finds that these complaints fail as incompatib-le ratione materiae. As shareholders, the applicants can not claim property rightd rights in the land owned by company which is still in existence.....
12. Mahkeme bu şikâyetlerin konu bakımından uygun olmadığını tespit etmiştir. Başvuranlar şirketin ortak-ları olarak, halen mevcut olan bir şirketin sahip olduğu arazi üzerinde mülkiyet hakkı talep edemezler..."

Bu aşamada, huzurumdaki meseleye olgusal olarak geri dönüp incelemeye devam edelim.
14 Mayıs 2018 tarihli oturumda Taşınmaz Mal Komisyonu huzurund-a hazır olan taraf temsilcilerinin, Başvurudaki Davalı İskan İşleri ile görevli Bakanlık ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığı'nın 67/2005 sayılı Yasanın 6.maddesinin aradığı "yasal mirasçı" unsurunun gerçekleşmediği yönündeki Görüşündeki/ Müdafaa- Takririndeki ön itirazının öncelikle dinlenmesi hususunda mutabakata varmalarını müteakiben ön itirazın Taşınmaz Mal Komisyonunca dinlendiği ihtilafsızdır (Emare 10 tutanak).

Taşınmaz Mal Komisyonu verdiği çoğunluk kararında, 67/2005 sayılı Yasa'nın 6(-2).maddesine göre, Başvuranın makul şüpheden ari olarak ispat etmesi gereken unsurlar arasında yer alan "20 Temmuz 1974 tarihinde kendi adına kayıtlı olduğu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu hususunun" yer almakta olduğunu ifade ett-ikten sonra, Yasanın bu maddesinde yer alan "yasal varis" deyiminin kapsamının yorumunun iç hukukta yer alan Fasıl 195 Vasiyet ve Tevarüs Yasası ve Fasıl 189 Tereke İdare Yasası tahtında yapılması gereğinden hareket etmiş; huzurundaki ihtilafsız olgular çe-rçevesinde Başvuran No 3'ü 20 Temmuz 1974 deki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçısı olarak kabul etmiş; buna karşın taşınmaz malı 1998 yılında Başvuran No 3'ten bağış yolu ile devralan Başvuran No.1 ve No.2'nin, 20 Temmuz 1974'teki kayıtlı mal sahibinin- yasal mirasçıları olmadığı kararına vararak, sonuç itibarı ile, Başvuran No 3'ün başvuru konusu taşınmaz malın halihazırda mal sahibi olmadığı, Başvuran No. 1 ve No.2'nin de 20 Temmuz 1974'teki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçısı olmadığı nedeniyle, İs-kan İşleri ile görevli Bakanlığı ve/veya Bakanlığı temsilen KKTC Başsavcılığının ön itirazını kabul ederek, Yasanın 6. maddesinin 2. fıkrasındaki koşulun gerçekleştiğinin makul şüpheden ari ispat edilemediği kanaatine vararak, Yasanın 6. maddesinin aradığı- diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemeye tabi tutmadan başvurunun ret ve iptal edilmesine karar vermiştir.

Davacı Avukatı gerek Komisyon huzurunda gerekse Mahkeme huzurunda yaptığı hitabında başvuranların esasen yasal mirasçı statüsünde -olduğunu ve bu durumun Komisyonu bağlayan yasal çerçeveye uygun olduğunu iddia etmiştir.

Davacı Avukatı yine, gerek Komisyon huzurunda gerekse Mahkeme huzurunda yaptığı hitabında alternatif iddia olarak, herhalükârda devletlerarası özel hukuk kuralları uy-gulandığında bu meselenin veraset meselesi olduğunu, şahsi bir mesele olduğunu ve müteveffanın son daimi ikametgâh yeri (place of domicile) olan Güney Kıbrıs Rum Yöneti-mi yasalarına tabi olduğunu iddia etmiştir.

Bu aşamada, Davacı avukatının alternatif iddiasını öncelikle incelemeye tabi tutmak uygun olacaktır.

Bilindiği üzere kanunlar ihtilafı kurallarının (The Conflict of Laws) devreye girebilmesi için meselede bi-r yabancılık unsuru bulunmalıdır. Komisyon huzurundaki meselede yabancılık unsurunun mevcudiyeti alternatif iddia olarak kabul edilse dahi, Lex Loci Rei Sitae / Lex Situs prensibine göre, Mirasbırakan / Müteveffanın terekesine tabi başvuru konusunun bir g-ayrımenkul (immovoable)olduğu ve bu gayrımenkulun bulunduğu yerin KKTC sınırları dahilinde Girne olduğu gerçeği ışığında, terekeye tabi gayrımenkul mallarla ilgili hak sahibi olacak kişilerin tespitinde uygulanacak hukuk gayrımenkul malın bulunduğu yer huk-uku olarak KKTC iç hukukudur( Bkz: Balfour v. Scot (1793) 6 Bro.Parl.Cas.550, H.L; Drummond v. Drummond (1799)6 Bro.Parl.Cas. 601, H.L).

Nitekim Halsbury's Laws of England 3.ed, vol 7, s. 50,51'de şöyle denmektedir:
101. Intestate succesion to immovables-: The persons entitled to succeed beneficially to immovable property belonging to an intestate are determined by the lex loci rei sitae ).

Diğer yandan, herhalükârda Davacının, kanunlar ihtilafı hukuku bağlamında yabancı hukuk (foreign law) olarak Güney K-ıbrıs Rum Yönetimi mevzuatına dayanmayı arzu etmesi ve dayandığı yabancı hukukun, diğer bir anlatımla, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hukukunun lex fori'den ( KKTC Hukukundan ) farklı olduğunu iddia etmesi durumunda, bu farklılıkları olgusal sorun (Question -of fact) olarak Talep Takririnde belirtmesi ve ardından da mahkemede ispat etmesi gerekir.
Bir tarafın davasında, Lex fori ile yabancı hukukun farklılıklarının yer alması durumunda, bu hususu ispat külfeti bu farklılıkları iddia eden taraftadır. Aksi hald-e yabancı hukukun lex fori ile aynı olduğu farz edilir.
( Bkz: Halsbury's Laws of England 3 rd ed, vol 7, s,176,177 para 315-400; Halsbury's laws of England 3 rd ed, vol 15 s.328 para 597,598; Bullen and Leake's Precedents of Pleadings 10th ed, s.9, s.-586 dipnot 8; Bullen and Leake 12th ed s.1071; Yargıtay/Hukuk 8/1987 D.12/1987 ).

Bu aşamada vurgulanması gereken husus, Davacının Talep Takriri irdelendiğinde, kanunlar ihtilafı hukuku bağlamında herhalükârda meseleye yabancı hukuk olarak Güney Kıbrıs R-um yönetimi hukukunun uygulanması gerektiği ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin meseleye ilişkin mevzuatının KKTC Hukukundan farklı olduğunun olgusal sorun olarak Talep Takririnde iddia edilmediği gibi, bu farklılıkların da Mahkeme huzurunda herhangi bir şekil-de şahadet sunmak suretiyle ispat edilmiş olmadığıdır. Herhalükârda, aksi iddia ve kanıt yokluğunda yabancı hukuk olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mevzuatının yerel mevzuat/KKTC iç hukuku ile aynı olduğu farz olunur.

Dolayısıyla Davacı Avukatının alterna-tif iddiası çerçevesinde, mesele devletler özel hukuk meselesi olarak dikkate alınsa dahi, meseleye Müteveffanın son daimi ikametgâh yeri ( place of domicile ) olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mevzuatının uygulanması gerektiği hususundaki iddiası reddedilir.-

Davacı Avukatının alternatif iddiası reddedildikten sonra, bu aşamada, Davacı Avukatının Komisyonun tabi olduğu yasal çerçeve uyarınca başvuranların esasen yasal mirasçı statüsünde olduğu, buna karşın Taşınmaz Mal Komisyonunun başvuranları yasal mirasçı -kabul etmemekle hata ettiği hususundaki iddiasını inceleyelim.

Bilindiği üzere KKTC'de yürürlükte olan mevzuatı ortaya koyan yukarıda ifade edilen 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 38.maddesidir.
Yerel mevzuata ilaveten, Uluslararası Hukukun bir parçası- olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de ayrıca KKTC hukukunun bir parçasıdır ( Bkz: Anayasa Mahkemesi 3/2006 D.3/2006 ).

Taşınmaz Mal Komisyonu, kararında ( Emare 9 ) Başvuruyu, Davalının Görüşünü, 14 Mayıs 2018 tarihli ön itiraz duruşmasında taraflar-ın beyanlarını, sundukları belgeleri, zikredilen mahkeme kararları ışığında, 67/2005 sayılı Yasa'nın 2. ve 6(2). Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasasının 4. Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün Emir 1 (A) Emir 1(B) 2(1).maddelerini ve Fasıl 195 Vasiyetn-ameler ve Veraset Yasası ve Fasıl 189 Tereke İdare Yasasında yer alan "yasal varis" tefsirini dikkate alarak bulgularını yaptığını ifade etmiştir.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Loizou v.Turkey kararının 68. parağrafında ( European Court Of Human Right-s - Second Section Decision Application No 50646/15 Pavlos v.Turkey against Turkey sitting on 3 October 2017 - para 68 )diğerleri yanında Delfi AS v.Estonya (GC) kararına atıfta bulunarak iç hukuku yorumlamanın ve uygulamanın ilk olarak ulusal makamların- görevi olduğunu, bu bağlamda mahkemenin ulusal makamların yerini almak gibi bir sorumluluğu olmadığını vurgulamıştır.

Taşınmaz Mal Komisyonu da kararında, huzurundaki başvuruyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Loizou v.Turkey kararının 68. paragrafı-nı dikkate alarak 67/2005 sayılı yasanın 6. maddesinin (2). fıkrasında yer alan "Yasal Mirasçı" deyimini yürürlükteki mevzuata göre yorumladığını ve uyguladığını ifade etmiştir.

Bu aşamada "Ulusal Makam" olarak Taşınmaz Mal Komisyonunun yürürlüktek-i mevzuata göre 67/2005 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (2). fıkrasında yer alan "Yasal Mirasçı" deyiminin kapsamını yorumlamasının ve uygulamasının hatalı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

67/2005 sayılı Yasa'nın "tefsir" yan başlıklı 2. maddesi -incelendiğinde, Yasa'nın yukarıdaki 6.maddesinin (2). fıkrasında yer alan yasal mirasçı deyiminin yorumu/tefsiri ile ilgili herhangi bir düzenleme içermediği görülmektedir.

Fasıl 1 Tefsir Yasasının 2.maddesine de bakıldığında "yasal mirasçı" deyiminin tef-siri ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.

Tüm bunlara ilaveten, Emare 11 Cumhuriyet Meclisi Komite ve Genel Kurul tutanaklarına bakıldığında "yasal mirasçı" deyiminin ne anlama geldiği hususunda Emare 11 KKTC Cumhuriyet Meclisi Tu-tanak Dergisinin 19.12.2005 Pazartesi tarihli 20.Birleşim tutanakları, konuşma tutanaklarını içeren belgesi (tutanak dergisi)ve 16.12.2005 tarihli Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi toplantı tutanağında da herhangi bir yoruma rastlanmış değildir.

Böyle bir du-rum ışığında, "yasal mirasçı" deyiminin kapsamının yorumu açısından önce KKTC Yargıtayının içtihatı bağlamındaki yasaların/mevzuatın yorumlanmasına dair ilkelerin, ardından da KKTC miras hukukuna egemen ilkelerin/ hükümlerin gözden geçirilmesi zaruri görül-mektedir.

Yargıtay/Hukuk 99/2011 D.6/2016 sayılı içtihatta yasaların/ mevzuatın yorumuna dair ilkelerle ilgili şöyle denmektedir:

"Öte
yandan
yasaların/mevzuatın yorumu ile ilgili genel
kuralların
en
önemlileri
Odgers Construction of Deeds and
Stat-utes, 5.ed s.237-275' de
aşağıdaki gibi sıralanmıştır. Şöyle ki:
1- Statue to be read as whole. (Yasalar
bir
bütün olarak okunup yorumlanmalıdır.)
2 -Intention
of the
legislature
predominates. (Yasalar yasa koyucunun
niy-etini
ortaya
çıkaracak şekilde yorumlanmalıdır.)
3- Policy
and
object
of statue. (Yasalar
amacına
ve
güttüğü politikaya
göre
yorumlanmalıdır.)
4- Words
construed
in
popular sense. (Kelimeler genel/yaygın/olağan anlamlarında yorumlanmalıdır.)
5-- Words are taken to be used in the sense they bore at the time the statue was passed. (Kelimeler yasanın geçtiği zamandaki anlamları çerçevesinde yorumlanmalıdır.)
6- Same words bear the same meaning. (Yasadaki aynı kelimelerin aynı anlamda kullanıldı-ğı karine olarak varsayılır.)
7- Statue if clear must be enforced (If the language of statue
is clear, it must be enforced thought the result may seem harsh
or
unfair
and inconvenient. (Yasa açık
ise
sonuç
adil
veya
uygun görünmese dahi
uygulanmak zorund-adır.)
8- Construction to avoid absurdity. (Yasalar, absürtlükten sakınarak yorumlanmalıdır.).


Yargıtay / Hukuk 99/2011 D.6/2016 sayılı içtihatta vaz edilen yasaların / mevzuatın yorumuna dair ilkeler bağlamında, 67/2005 sayılı Yasanın güttüğü amacın,- yukarıda ifade edildiği üzere, bu yasa kapsamına giren taşınır /taşınmaz mallar üzerinde hak iddiasında bulunanların haklarının ispatı için gerekli usul ve koşulları ve iade ve tazminata ilişkin esasları, Kıbrıs sorununa bulunacak kapsamlı çözümün Kıbrıs -Türk halkına sağlayacağı haklara halel getirmeyecek bir biçimde düzenlemek olduğu dikkate alındığında, 67/2005 sayılı Yasanın yasa koyucusunun "yasal mirasçı" deyiminin kapsamı açısından, KKTC Miras hukukuna egemen hükümler /ilkeler kapsamı dışına çıkmayı -amaçladığı söylenebilir değildir.

KKTC mevzuatı açısından miras hukukuna egemen olan hükümler/ilkeler Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası ile Fasıl 189 Terekelerin İdaresi Yasası'nda yer almaktadır. Buna karşın, bu iki yasa dışındaki bazı yasalarda- da (örneğin Fasıl 274 Evlat Edinme Yasasında da) miras hukuku ile ilgili bazı hükümlerin yer aldığı söylenebilir durumdadır.

Böyle bir hukuki durumun, 67/2005 sayılı Yasanın 6. maddesinin (2). fıkrasında yer alan "yasal mirasçı" deyiminin kapsamının yor-umunun özellikle, KKTC miras hukuku bağlamındaki Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası ile Fasıl 189 Terekelerin İdaresi Yasası ve diğer ilgili yasalar ( Fasıl 274 Evlat Edinme Yasası/ Fasıl 278 Gayrımeşru Çocuklar Yasası) dikkate alınarak yapılmasını- gerekli kıldığı aşikardır.

Bu aşamada Yargıtay/Hukuk 99/2011 D.6/2016 sayılı içtihatta vaz edilen yorum ilkelerini göz önüne alıp KKTC Miras hukukuna dair yukarıda sözü edilen yasaları/mevzuatı incelemeye tabi tutalım.

Fasıl 189 Terekelerin İdaresi Yas-ası 24 Ağustos 1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yasanın "veraset vergisi ödenene kadar yetki tevdi edilmemesi" yan başlıklı 12.maddesi en son 26/1996 sayılı değişiklik yasası ile değişikliğe uğramı-ştır. Bu maddenin mesele ile ilgisi bulunmamaktadır.

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası ise 1 Eylül 1946 tarihinde yürürlüğe girmiş olup 10/1971 ve 21/2021 sayılı yasalarla tadil edilmiştir. Huzurumdaki meselenin tartışma konusu içinde olmamakla b-irlikte, bu aşamada anımsanması gereken husus, 21/2021 sayılı değişiklik yasası ile Fasıl 195'in 8. maddesine ve "Akrabanın Tevarüsü ve 1. Cetvel" yan başlıklı 46. maddesine ve Yasa'ya ekli 1. Cetvele değişiklik getirilerek, 8. maddede ve 1. Cetvelde yer- alan "meşru çocuk" tabirinin "çocuk" olarak değiştirildiğidir.

Bu aşamada tablonun tamamlanabilmesi için, anımsanması gereken diğer bir husus, 21/2021 sayılı Değişiklik Yasası yanında, 22/2021 sayılı Evlilik Dışı Çocuklar Yasası'nın yürürlüğe girdiği v-e bu Yasa'nın 4(1). maddesinde, her çocuğun evlilik içinde veya dışında doğmuş olmasına bakılmaksızın yasal haklar bakımından eşit olduğu ve bu bağlamda da evlilik dışında doğan çocuğun da miras bırakanın ölüm tarihinde hayatta olan çocukları kapsamında o-lduğunun ifade edildiğidir.

Bununla birlikte, yukarıdaki yasal değişikliklerin, Davacıların gerek Taşınmaz Mal Komisyonuna gerekse YİM'e yaptıkları başvuru tarihinden sonra olduğunu ve mesele açısından tartışma konusu olmadığını yeniden vurgulamak yararlı- yararlı olacaktır.

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'nın "yorum" yan başlıklı 2. maddesi ve Fasıl 189 Terekelerin İdaresi Yasasının "yorum" yan başlıklı 2. maddesi uyarınca, tereke, bir kişinin ölümünde sahibi bulunduğu taşınır ve taşınmaz malla-rı anlatır. Aynı yasanın "tevarüs" yan başlıklı 3. maddesine göre, bir kişinin terekesi ölümü üzerine bir tüm olarak başka kişiye geçer.

Fasıl 189 Terekelerin İdaresi Yasasının "yor-um" yan başlıklı 2. maddesi uyarınca ve de Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasasının "yorum" yan başlıklı 2.maddesi uyarınca
"varis" yasanın uygulanması ve etkisi ile bir terekede miras alan bir kişiyi anlatır.

Nitekim, gerek Fasıl 195 gerekse Fasıl -189'un İngilizce versiyonunun 2.maddesi şu şekildedir: "heir means a person who by operation of law succeeds to an estate".

Fasıl 195'in İngilizce versiyonunda 2.maddede "legacy" means gift by will of movable property or immovable property denmektedir.
-Yine aynı maddede "legatee" means a person to whom a legacy has been left" denmektedir.

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'nın 4. maddesi uyarınca, bir terekeye tevarüs ya vasiyetname yolu ile veya yasanın etkisi ve uygulanması yolu ile ya da he-m vasiyetname hem de yasanın etkisi ve uygulanması yoluyla edilebilir. Diğer bir anlatımla mirasçılık sıfatı, yasaya bağlı olarak ve/veya miras bırakanın düzenlediği vasiyetname şeklindeki ölüme bağlı tasarrufa dayanarak kazanılabilir.

"Vasiyetname", bir -vasiyetçinin taşınır veya taşınmaz mallarının ölümünden sonra verilmesine ilişkin niyetlerini içeren yasal beyanını anlatır ve ek vasiyetnameyi de içerir (Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'nın 2. maddesi ).

Diğer yandan Fasıl 195 Vasiyetnameler v-e Veraset Yasası'nın 50. maddesi uyarınca, vasiyetname ile tevarüs yasa ile tevarüse engel olmamaktadır.

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası( özellikle 4.maddesi) ve Fasıl 189 Tereke İdare Yasası hükümleri bir bütün olarak incelenip dikkate alındığ-ında, bu bağlamda KKTC miras hukuku kapsamında iki tür mirasçılığın söz konusu olduğu görülmektedir.
Bunlardan birisi, Doğrudan Yasaya Dayanan Mirasçılıktır. (statutory inheritence). Diğeri ise, İradi Mirasçılık olup bu miras bırakanın arzusuna göre mi-rasçılık / miras bırakanın düzenlediği vasiyetname şeklindeki ölüme bağlı tasarrufa dayanan mirasçılıktır (Voluntary Inheritence)/(Appointed Inheritence). Miras bırakanın arzusuna göre / düzenlediği vasiyetname tahtında mirasçılık kazananlara İradi Mirasçı- (voluntary heirs) denmektedir.



Doğrudan yasaya dayanarak mirasçılık sıfatı elde edenlere ise yasal mirasçı denmektedir (statutory heirs). Yasal mirasçılık kan hısımlığı bağına, sözleşme bağına veya mahkeme kararına veya vatandaşlık bağına dayanabilir (- Bkz: Emine Koçano Rodoslu; KKTC Hukukunda Yasal ve İradi Mirasçılığın Kazanılması ve Kaybedilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2018, s.265-291 ).

KKTC miras hukukunda miras bırakanın/ Müteveffanın 6.dereceye kadark-i kan kısımları, evlatlığı, sağ kalan eşi ve Devlet yasal mirasçılardır ( Bkz Emine Koçano Rodoslu, supra. 269 ).
Yasal mirasçılar ise mahfuz hisseli yasal mirasçılar ve mahfuz hisseli olmayan yasal mirasçılar olarak ikiye ayrılmaktadır. Miras bırakanın te-rekesi üzerinde vasiyetname ile tasarrufta bulunamayacağı kısım mahfuz hissedir (saklı pay)(statutory portion). Miras bırakanın tasarruf özgürlüğü mahfuz hisseli mirasçıların mafhuz hisseleri oranında snırlandırılmıştır ( Fasıl 195 madde 41 ). Mafhuz hisse-li mirasçıların mirasçılık hakları vasiyetname ile ortadan kaldırılamayacağı cihetle, bu mirasçılara mahfuz hisseli mirasçılar denmektedir. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırlarını aşması ve mahfuz hisse sahiplerinin haklarının ihlal edilmesi hali-nde vasiyetname ile kendilerine kazandırma yapılan kişilerden orantılı olarak tenkise (indirime) gidilmektedir ( Fasıl 195 madde 41 b.(2)
(Ayrıca bkz: Rodoslu, supra, s. 279,280 ).

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası'nın 41. maddesi uyarınca miras- bırakanın / Müteveffanın eşi, çocuğu(yeni yasa) / meşru çocuğu (eski yasa), çocuğunun (yeni yasa) / meşru çocuğunun ( eski yasa ) alt soyu (füruu)

(descendants) ve ana - babası mahfuz hisseli yasal mirasçılardır.

Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset -Yasası'nın "Akrabanın tevarüsü ve 1. Cetvel" yan başlıklı 46. maddesi ve Yasa'ya ekli 1. Cetvel, kan hısımlarının yasal mirasçılığını düzenlemektedir.
Yasanın 46. maddesi ve ekli 1. Cetvel incelendiğinde, miras bırakanın kan hısımlığına dayanan mirasçılar-ı; miras bırakanın ölüm tarihinde hayatta olan meşru çocukları(eski yasa)/ çocukları (yeni yasa), meşru çocuklarının (eski yasa)/ çocuklarının (yeni yasa) altsoyu, anası, babası, kardeşleri, büyük anaları, büyük babaları ve altıncı dereceye kadar hısımlar-ıdır.

Diğer yandan Fasıl 195'in 46.maddesinde ve ekli birinci cetvelinde sınıf kavramı kullanılmakla birlikte, kan hısmı yasal mirasçıları ile bu kişilerin miras paylarının belirlenmesinde zümre sistemine benzer bir sistemin benimsendiği görülebilir.

Zü-mre sistemine göre, bir önceki zümrede mirasçının bulunması daha sonra gelen zümrelerdeki mirasçıların mirasçılığını engellemektedir. Nitekim, Fasıl 195'in 46(2) maddesinde bu esas benimsenmiştir. Buna göre, ancak bir sınıfta bulunan kişiler ondan sonra g-elen sınıftaki kişilerin hak sahipliğini ortadan kaldırır.

Zümre sistemine hakim olan diğer bir prensibe göre, aynı zümre içerisinde miras bırakana daha yakın derecede hısım olan zümre başları ve kök başlarının varlığı, onların alt soylarının mirasçılığı-nı engeller. Buna göre, örneğin, miras bırakanın çocuğu hayatta ve mirasçılık sıfatına sahip iken miras bırakanın çocuğunun çocuğu mirasçı olamaz (Emine Koçano Rodoslu, supra 270).

Zümre sisteminde esas olan halefiyet ilkesi Fasıl 195'in 46(2)maddesinde v-e 49.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre, zümre başının herhangi bir sebeple mirasçı olamaması veya miras bırakandan önce ölmesi halinde ona düşmesi gereken miras payı aynı derecede yer alanlara değil kendi alt soyuna geçer.
Bu bağlamda, miras bırakandan- önce ölen miras bırakanın meşru çocuğu (eski yasa maddesi) / çocuğu (yeni yasa maddesi) miras bırakanın ölüm tarihinde hayatta olan alt soyu halefiyet ilkesine dayanarak mirasçı olmaktadır.

Fasıl 195'in 46.maddesine göre miras bırakanın ölümü tarihinde h-ayatta olan meşru çocukları (eski yasa maddesi) / çocuğu (yeni yasa maddesi) ile miras bırakandan önce ölen meşru çocukları (eski yasa maddesi)) / çocukları ( yeni yasa maddesi ) miras bırakanın ölümü tarihinde hayatta olan alt soyu eşit paylarla birinci -sınıf yasal mirasçıları oluşturmaktadır.

Miras bırakanın ölümünde hayatta bulunan anası ve babası ile kardeşleri ikinci sınıf yasal mirasçıları oluşturmaktadır.
İkinci sınıfta yasal mirasçılar mirası eşit olarak paylaşırlar.

Miras bırakanın ölümünde hay-atta kalan birinci ve ikinci sınıftan yasal mirasçısı olmaması halinde, en yakın hısımları büyük analar büyük babalar yasal mirasçılar olarak mirası eşit şekilde paylaşırlar (3. Sınıf yasal mirasçı) (madde 46).



Miras bırakanın ölümünde alt soyu, anası,- babası kardeşleri ile büyük ana ve büyük babalar hayatta değil ise altıncı dereceye kadar olan hayatta olan hısımları mirasçılık hakkını kazanırlar (4. Sınıf yasal mirasçı )( madde 48(2)).

Fasıl 195'in 44. maddesi uyarınca, sağ kalan eş (karı veya koca) -ölen eşin yasal mirasçısıdır.

Diğer yandan bu aşamada vurgulamamız gereken diğer bir husus, KKTC hukukunda, 16 Temmuz 1954 tarihli Fasıl 274 Çocukların Evlat Edinilmesi ile ilgili Konuları Düzenleyen Yasa tahtında mahkeme kararı ile evlat edinilen küçüğün-, evlat edinenin yasal bir evlilikten doğmuş çocuğu gibi birinci sınıf yasal mirasçısı olduğudur ( Bkz: madde 11 (1)). Evlat edinilen kişi, evlat edinenin kan hısımlarının da yasal mirasçısı olmaktadır.

Fasıl 195'in 47. maddesine göre, bir kişinin ölümü ü-zerine, hayatta 6. dereceye kadar herhangi bir akrabası bulunmazsa, bu kişi varis bırakmadan ölmüş sayılır ve 6. dereceden sonraki hiçbir akrabası, böyle bir kişinin ölümü üzerine vasiyet edilebilen bölüme ve varsa vasiyetle verilmemiş bölüme hiçbir suret-le hak kazanmaz. Yukarıda öngörüldüğü şekilde varislerin sona ermesi üzerine ve varsa hayatta kalan karı veya kocanın hissesine tabi olarak vasiyet edilebilen bölüm ile vasiyetle verilmemiş bölüm devlet malı olur.

Öte taraftan, Vasiyetname tahtında alac-aklı / vasiyetname tahtında mirasçı olan kişinin aynı zamanda yasal mirasçı olması şart değildir. Diğer bir anlatımla, vasiyetname tahtında menfaat elde etmek için müteveffa ile kan bağı olması gerekmemektedir ( Ayrıca bkz: Yargıtay/Hukuk 184/2012 D.53 /20-15 ).

KKTC Miras hukukuna dair Fasıl 195 Vasiyetnameler ve Veraset Yasası / Fasıl 189 Tereke İdare Yasasının hükümleri (Fasıl 274 Evlat edinme Yasasının /Fasıl 278 Gayrımeşru Çocuklar Yasasının ilgili hükümleri dahil), Yargıtay /Hukuk 99/2011 D. 6/201-6 sayılı kararda ifade edilen yorum kuralları dikkate alınarak bir bütün olarak incelendiğinde, "yasal mirasçı/yasal varis" deyiminin kapsamı açısından yasal durumun yukarıda belirtildiği şekilde açık olduğu görülmektedir. Ortada yasal durum açısından muğl-ak/müphem bir durum mevcut değildir.

KKTC Miras hukukuna egemen ilkeler/ hükümler yukarıdaki şekilde ifade edildikten sonra, yukarıdaki ilkeleri/ hükümleri dikkate alarak huzurumdaki meseleyi olgusal olarak değerlendirmeye devam edelim.

Huzurumdaki mes-ele ile ilgili müşterek ihtilafsız olgulara bakıldığında, başvuru konusu yapılan KKTC sınırları dahilinde Girne'de, Kayıt No 1986 P.61'de kain gayrımenkulün, KKTC tapu kayıtlarına göre 1974 öncesi kayıtlı mal sahibinin Maria N.Demetiriadou olduğu, Maria N-.Demetiriadou'nun 1 Şubat 1979 tarihinde, Emare 2 vasiyetnameyi tanzim ederek, konu taşınmaz malı Başvuran No 3 Rita Czajka'ya vasiyet ettiği, akabinde mirasbırakan Maria N.Demetiriadou'nun 27 Şubat 1979'da vefat ettiği, 8 Mart 1979'da Fasıl 189, Fasıl 195- ve 1955 sayılı Tereke Malların İdare Tüzüğü tahtında, Emare 2 5/79 sayılı başvuru ile terekesinin kurulduğu, Emare 6 Güney Kıbrıs Rum Yöntimi Tapu Dairesi tarafından tanzim edilen araştırma belgesine göre, konu taşınmaz malın 11 Mart 1980 tarihinde Başv-uran No 3 Rita Czajka / Rita Zembyla'ya vasiyet yolu ile intikal ettiği, akabinde Emare 7 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tapu Dairesinden temin edilen belge ile konu taşınmaz
malın Başvuran No.3 Rita Czajka / Rita Zembyla tarafından Başvuran No. 1 ve No. 2' y-e 1 / 2 şer hisse ile devredildiği görülmektedir.

Huzurumdaki meselede Güney Kıbrıs Rum Yönetimi miras hukukuna dair mevzuat dikkate alınarak yapılan 5/79 sayılı Emare 3 istidada Vasiyeti Tenfiz Memuru olarak atanmasını talep eden Nicos M. Hadjigavriel,- istidaya ekli 8 Mart 1979 tarihli yemin varakasında, Mirasbırakan/Müteveffa Maria Dimitriadou'nun vefat tarihindeki yasal mirasçılarını

" -Grigoris A. Demetriadis, erkek kardeşi, Lefkoşa.
-Kendisinden önce vefat eden merhum erkek kardeşi Kostas D.- Demetriadisin çocukları:
-Noel Hj. Nikolaou, Dasoupolis.
-Dina Ioannou, Dasoupolis.
-Mary Polou, Ayis Dometios.
-Popi, Kasiotou, Ay. Omologites.
-Kendisinden önce vefat eden erkek kardeşi Nikolis (Koki) Demetriadis'in çocukları:
-Charitinis K.Fouroukla, R-odesia.
-Maroula N. Dimitridou, Salisbury.
-Andreas N. Dimitriou, Limasol.
-Merhume kız kardeşi Eleni D. Demetriadi'nin oğlu;
-Kikis D. Demetriadi, Lefkoşa."
şeklinde beyan etmiştir.

Emare 3'ten görüleceği üzere, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mevzuatı ta-htında yasal mirasçı olarak sayılan yukarıdaki kişiler arasında Rita Czajka / Rita Zembyla veya onun iki kızının ( Davacı No.1 ve No.2 ) yer almadığı açıkça görülmektedir.

Diğer yandan, yukarıda ayrıntılı olarak incelenen KKTC miras hukuku bağlamında -yukarıdaki KKTC mevzuat dikkate alındığında, Miras bırakan /Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçılarından birinin, Maria Dimitriadou'nun vefatı tarihinde hayatta olan erkek kardeşi Grigoris A. Demetriadis olduğu da tartışmasızdır.

Dolayısıyla- KKTC mevzuatı açısından, Müteveffa/Mirasbırakan Maria Dimitriadou'nun vefatı tarihinde Rita Czajka n/d Rita Zembyla'nın babası Grigoris A. Demetriadis hayatta olduğu için Rita Czajka n/d Rita Zembyla hiçbir şekilde babasının kızkardeşi / halası Müte-veffa/Mirasbırakan Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı ( Statutory heir ) değildi.

Rita Czajka n/d Rita Zembyla isimli kişi KKTC miras hukukuna dair yukarıdaki mevzuat dikkate alındığında, dava konusu gayrımenkule, 1974'te kayıtlı mal sahibi olan hala-sı /Müteveffa / Mirasbırakan Maria Dimitriadou'dan vasiyet yolu ile tevarüs yöntemi ile sahip olmuştur. Diğer bir anlatımla, Rita Czajka n/d Rita Zembyla vasiyet alacaklısı (iradi mirasçı) (atanmış mirasçı) (Voluntary heir )( Appointed heir)dır.

KKTC me-vzuatı açısından Rita Czajka /Rita Zembyla' nın sadece vasiyet alacaklısı diğer bir ifade ile iradi mirasçı (atanmış mirasçı) ( Voluntary heir ) (Appointed heir) olduğu sabittir. Rita Czajka /Rita Zembyla vasiyet alacaklısı (atanmış mirasçı) ( Voluntary h-eir ) ( Appointed heir ) olmasına rağmen, hiç bir şekilde buna ilaveten, yasal mirasçı ( statutory heir ) değildi.


Bunun nedeni, daha önce de vurgulandığı üzere, Rita Czajka /Rita Zembyla'nın babası olan Grigoris A. Demetriadis'in, Müteveffa Maria Dimi-triadou'nun kardeşi/ikinci sınıf yasal mirasçı olarak, Müteveffa/Mirasbırakan Maria Dimitriadou'nun ölüm tarihinde hayatta olması idi.

Daha önce vurgulandığı üzere, Müteveffanın / Miras bırakının ölümünde hayatta bulunan kardeşleri ikinci sınıf yasal mi-rasçıları oluşturmaktadır.

Netice itibarı ile; Rita Czajka /Rita Zembyla'nın, dava konusu gayrımenkulun 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi Müteveffa Maria Dimitriadou'nun 67/2005 sayılı Yasa kapsamında "yasal mirasçısı" statüsünde olduğu hususu Komis-yon huzurunda ispatlanamamıştır.

Dolayısıyla, Komisyonun Rita Czajka /Rita Zembyla'nın dava konusu gayrimenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi olan Mirasbırakan/ Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olduğu hususundaki bulgusu ve karar-ının buna ilişkin gerekçe kısmı hatalıdır.

Buna karşın, Komisyonun Rita Czajka /Rita Zembyla isimli kişinin hayatta iken konu gayrimenkül malı hibe ettiği çocukları olan Davacı No. 1 ve No.2 nin dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sah-ibi olan Mirasbırakan/ Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları olmadıkları hususundaki bulgusu ise hatalı değildir.



Özetle, Rita Czajka /Rita Zembyla, dava konusu gayrimenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi olan Mirasbırakan/Müteveff-a Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olmadığı gibi, Rita Czajka /Rita Zembyla hayatta iken konu gayrimenkül malı hibe ettiği çocukları olan Davacı No. 1 ve No. 2'de dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi olan Mirasbırakan/ Müte-veffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları değildi.

Her ne kadar Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu Rita Czajka /Rita Zembyla'nın, dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olduğu kanaat-ine hatalı olarak varsa da, yaptığı daha ileri incelemede, başvuru konusu gayrımenkulü 1998 yılında Başvuran No 3 Rita Czajka /Rita Zembyla'dan bağış yoluyla devralan Başvuran No.1 ve No.2'nin (Davacı 1 ve 2'nin) 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal sahibi Mir-asbırakan/Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olmadıkları hususundaki bulgusu hatalı değildir.

Mahkemenin yaptığı yasal ve olgusal inceleme ışığında, Rita Czajka /Rita Zembyla isimli kişinin, dava konusu gayrimenkulün 20 Temmuz 1974'de kayıtl-ı mal sahibi Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olduğu sonucuna varılamayacağı ve Komisyonun bu hususta bulguya varmakla hata ettiği gerçeği ışığında, Davacı Avukatının Komisyon huzurundaki başvurularda "bir kişi yasal mirasçı olarak kabul g-örür ise onun hayatta iken mal hibe ettiği çocukları da - devredenin ölümü gerçekleşmese bile yasal mirasçı olarak kabul görür" şeklindeki argümanına değer verilmemesi gerekir ve verilmez.


Komisyon Rita Czajka /Rita Zembyla'nın dava konusu gayrimenkulü-n 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi olan Mirasbırakan/Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olduğu bulgusuna varmakla hata etmiş olmasına karşın, başvuru konusu taşınmaz malı 1998 yılında anneleri Rita Czajka /Rita Zembyla'dan bağış yolu ile- devralan Davacı No.1 ve No. 2'nin dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal sahibinin yasal mirasçıları oldukları iddiasına hukuken değer vermemekle ve başvuruyu reddetmekle hata etmiş değildir.

Diğer yandan, bu aşamada meselenin istinaf-a taşınması ve Davacının meseleye Güney Kıbrıs Rum Yönetimi miras hukukuna dair mevzuatın uygulanması gerektiği hususundaki iddiaları doğru kabul edilse dahi, (ki bu iddialar yukarıda reddedilmişti) herhalükârda, KKTC Miras hukukunun temel hükümlerinin, G-üney Kıbrıs'ın miras hukuku temel hükümleri ile paralel olduğu ve aynı şekilde uygulanmakta olduğunun taraf temsilcileri tarafından kabul edildiği dikkate alındığında, KKTC miras hukuku bağlamında yerel mevzuat ışığında tespit edilen yasal mirasçılar ile,- Emare 3 5/79 sayılı başvuruya ekli yemin varakasında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yerel mevzuatı dikkate alınarak saptanan "yasal mirasçıların" aynı olduğu söylenebilir durumdadır.

Böyle bir durumda da, Rita Czajka /Rita Zembyla'nın, dava konusu gayrimenk-ulün 20 Temmuz 1974'de kayıtlı mal sahibi Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçısı olduğu sonucuna varılamayacağı gibi, başvuru konusu
gayrımenkulü 1998 yılında anneleri Rita Czajka /Rita Zembyla'dan bağış yolu ile devralan Davacı No.1 ve No.2'ni-n, dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal sahibi olan Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları oldukları sonucuna varmak da olanak dahilinde değildir.

Yukarıda tüm belirtilenler bağlamında, KKTC mevzuatı dikkate alındıktan son-ra yapılan değerlendirme ışığında, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun, kararının gerekçesinin Rita Czajka /Rita Zembyla ile ilgili kısmını oluştururken, "yasal mirasçı" kavramının kapsamı açık olmasına rağmen, yasal mirasçı kavramının kapsamını hatalı şeki-lde yorumladığı sabittir. Bunun akabinde ise Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun, başvuru konusu gayrimenkulü 1998 yılında anneleri Rita Czajka /Rita Zembyla'dan bağış yolu ile devralan Davacı No.1 ve No. 2'nin, dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'deki k-ayıtlı mal sahibi olan Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları olmadıkları sonucuna vararak, Davacı No. 1 ve 2 /Başvuranlar No.1 ve No.2'nin başvurularını reddetmek suretiyle, idari kararın konu unsuru açısından hukuka uygun bir karar ürettiği gö-rülmektedir.

Herhalükârda, meselenin istinafa taşınması ve Davalı Komisyonun "Yasal mirasçı" kavramının kapsamı ile ilgili yaptığı yorum ve bulgular açısından, diğer bir ifade ile, Komisyonun gerekçesinin Rita Czajka /Rita Zembyla ile ilgili kısmı açısın-dan hata yapmadığı kabul edilse dahi, bu gerekçeden tamamen bağımsız olarak, Davalı Komisyonun, başvuru konusu gayrımenkulü 1998 yılında anneleri Rita Czajka /Rita Zembyla'da-n bağış yolu ile devir alan Davacı 1 ve 2'nin, kayıtlı mal sahibi olmakla birlikte, dava konusu gayrımenkulün 20 Temmuz 1974'deki kayıtlı mal sahibi olan Müteveffa Maria Dimitriadou'nun yasal mirasçıları olmadıkları gerekçesine binaen, Davacı No.1 ve No.2'-nin /Başvuran No. 1 ve No. 2 başvurularını reddetmek suretiyle hata yapmadığı ve bu bağlamda, idari kararın konu unsuru bağlamında hukuka uygun bir karar verdiği de söylenebilir durumdadır.

Sonuç olarak; Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun kararında konu -unsuru bağlamında hukuka aykırılık söz konusu değildir.

Diğer yandan, Davacı Talep Takririnde Davalının 22.10.2018 tarihli kararının Contemporanea Exposito yorum prensibine aykırılık teşkil ettiğini iddia etmiştir. Davacı Talep Takririnde, Taşınmaz Mal Ko-misyonunun kurulduğu 2006 yılından beridir "yasal mirasçı" kabul edilebilecek kişilerin çocuklarını da ilgili mevzuat maksatları açısından genelde "yasal mirasçı" olarak kabul ederek birçok başvuru sonuçlandırdığını iddia etmiştir.

Bilindiği üzere,-
Contoemporanea Exposito yorum prensibi daha ziyade eski yasaların ( ancient rules ) yorumunda kullanılan bir prensiptir ( Bkz: Supreme Court India, National and Grindlays Bank Ltd v.The Municipal Corporation of GreaterBombay, AIR 1969 SC 1048; 1969 SCR (-3) 565 ).

Huzurumdaki meselede uygulanan ve 2005 yılında yürürlüğe giren 67/2005 sayılı Yasa eski yasa (ancient rules) olarak tanımlanamayacağı cihetle, Contemporanea Exposito yorum prensibinin bu meselede uygulanması doğru görünmemektedir.

Herhalûkarda-, meselenin istinafa taşınabileceği dikkate alınarak, Davacının iddiaları çerçevesinde, Contemporanea Exposito yorum prensibinin uygulanabilirliği kabul edilse dahi, Emare 11 Komite ve Genel Kurul tutanakları incelendiğinde ,yasa koyucunun 67/2005 sayılı -Yasanın yapımı aşamasında "yasal mirasçı" deyiminin/kavramının anlamına KKTC miras hukuku bağlamında yürürlükteki mevzuatın yüklediği anlamdan farklı bir anlam yükleme amacı ile hareket ettiği herhangi bir şekilde görülmemektedir.

Buna ilaveten, mahkeme- huzurunda, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun 2006 yılından itibaren "yasal mirasçı" deyiminin/kavramının kapsamını yorumlarken, benzeri olgulara sahip meseleler açısından genel olarak, doğru yorum (true construction) dışında yapılmış bir yoruma dayalı har-eket ettiği hususunda herhangi bir şahadet mevcut değildir. Diğer bir anlatımla, Mahkeme huzurunda, benzeri olgulara sahip meseleler açısından, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun kurulduğu 2006 yılından beridir "yasal mirasçı kabul edilebilecek kişilerin hay-atta iken mal hibe ettiği çocuklarını da (devredenin ölümü gerçekleşmese bile) genel olarak yasal mirasçı olarak kabul ettiği hususunda herhangi bir şahadet mevcut değildir.

Belirtilenler ışığında, Taşınmaz Mal Komisyonu, dava konusu gayrimenkulün 20 Temm-uz 1974'deki kayıtlı mal sahibi olan Müteveffa Maria Dimitriadou'nun "yasal mirasçısı" olarak kabul ettiği Rita Czajka / Rita Zembyla'nın hayatta iken gayrımenkulü hibe ettiği çocukları olan Davacı No. 1 ve NO.2'yi, 67/2005 sayılı yasa maksatları açısından- "yasal mirasçı" olarak kabul etmemekle hata etmiş değildir.

Yukarıda tüm belirtilenler ışığında; Davacı No.1 ve No.2, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu huzurunda 67/2005 sayılı Yasanın 6. maddesinin 2. fıkrasının öngördüğü "yasal mirasçı" kriterini makul şü-pheden ari bir şekilde ispatlayamamıştır.
Bu bağlamda da, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun kararında konu unsuru bağlamında hukuka aykırılık söz konusu değildir.




Davacı Avukatı alternatif ikinci argümanında, AİHS'nin 6. ve 13.maddeleri dikkate alındığ-ında, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun 67/2005 sayılı Yasa hükümlerini gerekirse yaratıcı biçimde Davacılar lehine yorumlamakla mükellef olduğunu ileri sürmüştür.

Davacı Avukatı mahkeme huzurundaki hitabında, Komis-yonun 67/2005 sayılı yasa hükümlerini yaratıcı biçimde Davacılar lehine yorumlamamakla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol Madde 1 ile korunan mülkiyet hakkı ve/veya tasarruf hakkı ile ilgili bir sıkıntı yaşamalarına yol açtığını ve/veya Avrupa -İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13.maddesinde yer alan etkili bir iç hukuk yoluna erişim hakkının ihlaline yol açtığını iddia etmiştir.

Davacıların Talep Takriri (gerçekle-r kısmı) irdelendiğinde, Komisyonun yasal mirasçı kavramının/deyiminin kapsamı açısından yaptığı yorum nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının /mahkemeye erişim hakkının (paragraf j)ve Avrupa İnsan Hakl-arı Sözleşmesinin 13. maddesinde yer alan etkili bir iç hukuk yoluna erişim hakkının (paragraf k)ihlal edildiğini iddia ettikleri görülmektedir.

Talep Takririnde herhangi bir şekilde Başvuranların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol 1 Madde 1 - ile korunan mülkiyet hakkı ve/veya tasarruf hakkının ihlal edildiği veya bu maddeye uygun olarak Başvuranların mülkiyet hakları ile ilgili bir sıkıntı yaşadıkları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol 1 madde 1'in, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme-sinin 6. ve 13. maddeleri ile bağlantılı olarak/birlikte ihlal edilmiş olduğu (alleged violation of article 1 of protocol No 1 alone or together with article 6 and article 13) hukuki / olgusal olarak iddia edilmiş değildir.

Davalı Komisyonun yasal mirasç-ı deyiminin / kavramının kapsamı açısından yaptığı yorum ile Davacıların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol madde 1 ile korunan mülkiyet hakkı ve/veya tasarruf hakları bağlamında bir sıkıntı yaşadıklarını veya bu hakkın ihlal edildiğini, bağıms-ız olarak (alone) ve/veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol madde 1'in, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve 13. maddeleri ile bağlantılı olarak/birlikte ( together ) ihlal edilmiş olduğuna (alleged violation of article 1 of protocol No 1 alo-ne or together with article 6 and article 13) dair hukuki /olgusal iddia Talep Takririnde yer almamış ve Davalının ve İlgili Şahsın Müdafaa Takrirlerinde bu yönde müdafaa yapmasına fırsat verilmemiştir.

Böyle bir durumda da, Davacı Avukatının hitabında i-ddia ettiği üzere, Davacıların, Komisyonun yaptığı yorum veya bu yoruma dayanarak verdiği karar ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol 1 Madde 1 ile korunan mülkiyet hakkı ve/veya tasarruf hakkına dair sıkıntı yaşadıkları iddiasının (alone)/Avrupa- İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol 1 Madde 1'in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.ve 13. maddeleri ile bağlantılı/birlikte (together) ihlal edildiği iddiasının incelemeye tabi tutulmaması gerekir ve incelemeye tabi tutulmaz.

Diğer yandan, Davacıl-arın Talep Takririndeki iddiaları bağlamında Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun "yasal mirasçı" kavramın/deyiminin kapsamının yorumunun veya bu yoruma dayanılarak verilen kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan adil yargılanma hakk-ı bağlamında mahkemeye erişim ( The right of access to a court ) hakkını ihlal ettiği ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesinde yer alan etkili bir iç hukuk yoluna erişim hakkının (paragraf k)ihlaline yol açtığı iddiasına gelince;


Avrup-a İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasına göre,

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile iglili uyuşmazlıklar ....konusunda karar verecek olan....bir mahkeme tarafından davasının..... görülmesini istemek hakkına sahiptir".


Bilindiğ-i üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 1. fıkrasında yer alan adil yargılanmanın bir unsuru Mahkemeye erişim hakkı olup, bu hak bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek- anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren /mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) adil -yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden Mahkemeye erşim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak AİHM, bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini- hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması ve zayıflatmaması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, meşru bir amaç taşımayan veya uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık




ilişkisi kurmayan sınırlamalar-ın Sözlemesinin 6. maddesinin 1. fıkrası ile uyumlu olmadığını ifade etmektedir
( Bkz: Edificaciones March Gallego S.A/ İspanya B No:280228/95 19.2.1998 paragraf 34 ).

Bu aşamada vurgulanması gereken husus, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etk-ili iç hukuk yolu olarak kabul edilen ve 67/2005 sayılı yasa tahtında kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu huzurunda görülen başvuru işlemlerine de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 1.fıkrasının uygulanabilir olduğudur ( Bkz: Avrupa İnsan Hakları M-ahkemesi İkinci Daire, Joannou/Türkiye Davası Başvuru No: 53240/14, 12 Aralık 2017, Yargıç Işıl Karakaş mutabık oy görüşü,s.25 ).

Diğer yandan, yukarıda vurgulandığı üzere, 67/2005 sayılı Yasanın 'kanıtlama yükümlülüğü ve karara esas teşkil edecek unsurl-ar' yan başlıklı 6. maddesinde, Başvuranın, Taşınmaz Mal Komisyonu huzurunda yapılan işlemlerde makul şüpheden ari şekilde ispat etmekle yükümlü olduğu unsurlar sıralanmaktadır.
Yasanın 6. maddesinin (2).fıkrası uyarınca, başvuranın, başvuru konusu taş-ınmazın 20.7.1974 yılında adına kayıtlı olduğunu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğunu makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmesi gerekmektedir.
Başvuran ilaveten, Yasanın 6.maddesinin (3). fıkrasına göre, bu yasa kuralları uyarınca- başvuranların üzerinde hak iddia ettikleri taşınmaz mallar üzerinde tapu kütüklerindeki kayıtlara göre, hak talebinde bulunanlardan başka hak sahibi bulunmadığını da makul şüpheden ari bir şekilde ispat etmekle yükümlüdür.




Yasa'nın uygulanmasını sağla-mak amacıyla yapılan, 2006 Taşınmaz Mal Tüzüğünün 3.maddesinin(5).fıkrası da Taşınmaz Mallarda başvuranın başvurusu ile birlikte, hak iddiasında bulunduğu taşınmaz malın tapu kaydını, bahse konu maldaki mülkiyet hakkını ve taşınmazdaki hakkının halen kendi-sine ait olduğunu gösteren belgelerin ibrazını zorunlu kılmıştır.

Yukarıda belirtilen şartlar, Yasanın / Tüzüğün aradığı diğer şartlar yanında başvurunun başarıya ulaşması için ispatlanması zaruri ve kaçınılmaz ön şartlardandır.

Avrupa İnsan Hakları Mahk-emesinin Grand Chamber Decision As To The admisssiblity of Application no.46113/99, 3843/02,c 375102,13466/03, 101000/04,199993/04,21819/04 by Takis Demopoulos and Others,... against Turkey kararının 124. paragrafı dikkate alındığında, 67/2005 sayılı Ya-sanın ispat külfeti ile ilgili olarak ortaya koyduğu kriterler bağlamında, başvuranın başvuru konusu taşınmazın 20.7.1974 yılında adına kayıtlı olduğunu ve/veya adına kayıtlı olan şahsın yasal mirasçısı olduğu unsurunu ispat etmekle mükellef olmasının ve -de başvuranın mülkiyetini / malik sıfatını kanıtlayacak delil sunmak zorunda olmasının, Davacıların Taşınmaz Mal Komisyonuna /Mahkemeye erişim hakkını sınırladığı veya kısıtladığı veya etkili bir iç hukuk yoluna ulaşmayı imkansız hale getirdiği veya zorlaş-tırdığı söylenemez.

Davacılar Avukatı hitabında AİHM'nin Canea Catolic Church v.Greece kararına atıfta bulunmuştur.

AİHM huzurundaki Canea Catolic Church davasında Katolik Kilisesinin tüzel kişiliği olmadığı nedeniyle dava açma hakkına sahip olmadığı ge-rekçesiyle ulusal mahkemede davasının reddedilmesi AİHM tarafından hakkın özünü zedeler nitelikte görülmüştür.

Huzurumdaki meseledeki olgusal ve hukuki durum, AİHM'nin Canea Catolic Church v.Greece kararındaki olgusal ve hukuki durumdan çok farklıdır.
-
Huzurumdaki meselede, Davacıların Davalı Taşınmaz Mal Komisyonuna Başvurma veya Komisyon kararına karşı Mahkemeye başvurma hakkına / Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma hakkına yönelik doğrudan veya dolaylı bir hukuki sınırlama getiren bir ulusal düzenl-eme veya uygulama söz konusu değildir.

Huzurumdaki meselede gerek yukarıda vurgulanan yasal düzenleme, gerekse Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun kararı ile Davacıların, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonuna veya Mahkemeye başvurma hakkı / Yüksek İdare Mahkeme-sine başvurma hakkı veya etkili bir iç hukuk yoluna erişim hakkı herhangi bir şekilde sınırlandırılmadığı gibi, Komisyona/ Mahkemeye /etkili bir iç hukuk yoluna ulaşmayı imkansız hale getiren veya zorlaştıran bir uygulama da söz konusu değildir.

Sonuç ol-arak; Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun Davacılar/Başvuranların başvurularını reddeden 22.10.2018 tarihli kararının konu unsuru açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 1. fıkrasında yer alan adil yargılanma hakkı bağlamında Mahkemeye eri-şim hakkını ihlâl ettiği söylenebilir değildir.

Benzer şekilde, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun Davacı /Başvuranların başvurularını reddeden 22.10.2018 tarihli kararının konu unsuru açısından KKTC Anayasasının 17. maddesi tarafından korunan adil yargılan-ma hakkı bağlamında mahkemeye erişim hakkına doğrudan doğruya veya dolaylı bir müdahale şüphesi taşıdığı da görülmemektedir.



Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesi ise şu şekildedir:

Madde 13
- Etkili başvuru hakkı
İşbu Sözleşmede tanınmış
hak-
ve hürriyetleri ihlâl edilen her şahıs ihlal fiili resmi vazifelerini ifa eden kimseler tarafından bu vazifelerin ifası sırasında yapılmış da olsa, milli bir makama fiilen müracaat hakkına sahiptir.


Bilindiği üzere, AİHS'nin 13. maddesi, Sözleşmede yer -alan hak ve özgürlüklerden faydalanmayı ve dolayısıyla bunların ihlal edildiği iddiasını ileri sürmenin mümkün olmasını ulusal düzeyde sağlayacak bir başvuru yolunu teminat altına almaktadır.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da vurguland-ığı üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 1. fıkrası özel hüküm ( lex Specialis ) mahiyetinde olmasına karşın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesi genel hüküm mahiyetindedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6(1)maddesinde yer- alan hukuki prosedüre özgü teminatlar, Sözleşmenin 13. maddesinde yer alan teminatlardan daha katı olup onları da içermektedir.

Böyle bir durumda da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesinin daha az katı olan şartlarını değerlendirmeye tabi tutm-anın hukuki açıdan yarar sağlamayacağı açıktır.







Belirtilenler ışığında; AİHS'nin 13. maddesi ile ilgili iddiaların incelemeye tabi tutulmaması gerekir ve incelemeye tabi tutulmaz.

Davacılar Talep Takririnde Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun gerekli -araştırmayı yapmadan dava konusu kararı aldığını iddia etmiştir.
Davalı ve İlgili Şahıs Müdafaa Takrirlerinde bu hususu reddetmişlerdir.
Gereken araştırmanın yapıldığı iddia edilmiştir.
Davacılar Avukatı mahkeme huzurundaki hitabında bu husustan yakınmış -değildir. Bununla birlikte, meselenin istinafa taşınabileceği dikkate alınarak bu hususun da irdelenmesi uygun görülmüştür.

"Administrative Tribunal" mahiyetinde olan Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun "Çalışması ve Oturumu", 67/2005 sayılı Yasanın 8(2) (-A) ve 22.maddeleri tahtında yapılan değiştirilmiş şekli ile 2006 Taşınmaz Mal Komisyonu Tüzüğünün 7.maddesinde düzenlenmiştir.
Tüzüğün 7. maddesi şu şekildedir:

Komisyonun Çalışması ve Oturumu
7.(1) KKTC'de İskan İşleri ile görevli Bakanlık ve-/veya Bakanlığı temsilen Başsavcılık ve, varsa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre başvuru konusu malın mülkiyet hakkını ya da kullanım hakkını elinde bulunduran şahsın görüş, mütalaa ve müdafaası bu Tüzüğe uygun olarak verildikten sonra taraflar-, başvurunun talimatının görüşüleceği belirlenen tarihte Başkanın odasında veya onun belirleyeceği ve taraflara da uygun başka bir mekanda toplanırlar. Başkan daha fazla tafsilât ve evrakın meydana çıkarılması veya teftiş edilmesi, tanıklığın ne şekilde al-ınacağı mahallinde inceleme yapılıp yapılmaması, tarafların Komisyona yapacakları takdimde kimlerin hazır bulunmasının isteneceği ve uygun görülecek sair hususlarda, tarafların da görüşlerini aldıktan sonra, gerekli talimatı verebilir. Yabancı üyelerin kat-ılımı ile yapılacak olan Komisyon çalışmaları İngilizce, diğer durumlarda Türkçe dilinde yürütülür. Ancak, başvuranın hazır bulunduğu Komisyon çalışmalarında, talep etmesi halinde, kendisine tercüman sağlanır.

(2)Komisyonun çalışmaları evrak üzerinde yap-ılır. Başvurularla ilgili tüm evraklar Komisyonun yabancı üyeleri için İngilizce diline tercüme edilir. Ancak uygun görülmesi halinde Komisyon, tarafların görüş ve iddialarını veya çağıracağı tanıkları sözlü veya yemin tahtında dinleyebilir. Komisyon kendi- binasında görev yapar ancak gerekli görülmesi halinde Yüksek Mahkeme Başkanı'nın onayı ile Komisyona tahsis edilecek mevcut mahkeme salon veya odalarından da yararlanabilir." Komisyon, gerekli gördüğü takdirde, üyeleri arasından oluşturacağı üç kişilik b-ir grubu, taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapmak ve bir keşif raporu hazırlayarak Komisyona sunmakla görevlendirebilir.
(3)Komisyon, bir başvurunun herhangi bir safhasında adilane bir karara varabilmesini mümkün kılmak amacıyla tanıklık yapmak veya evrak- sunmak üzere herhangi bir kişiyi huzuruna resen davet edebilir. Böyle bir tanıklık taraflara ihbar yapılmadan gerçekleşemez. Bu gibi tanıklık hakkında tarafların görüş belirtme hakları saklıdır. Komisyonun evrak üzerindeki çalışmalar dışında kalan çalışma-ları alenidir. Ancak, başvuranın talebi üzerine tüm çalışmalar gizlilik esasına uygun olarak sürdürülüp sonuçlandırılabilir.

(4)Komisyon, kararlarını üye tam sayısının en az 2/3 çoğunluğunun hazır bulunduğu toplantıda ve hazır olanların salt çoğunluğu il-e verir. Bu madde bakımından Başkan ve Başkan Yardımcısı birer Komisyon üyesi sayılır. Karara katılmayan ve azınlıkta kalanlar görüş ve kanaatlarını ayrı olarak yazabilirler. Bu gibi ayrı görüş ve kanaat karara dahil edilir. Toplantılarda oylama açık yapıl-ır. Toplantıya katılanlar çekimser oy kullanamazlar. Oyların eşitliği halinde oya konu olan husus reddolunmuş sayılır. Komisyonun kararı Başkan ve bir üye tarafından imza edilir ve Komisyon mühürü ile mühürlenmiş bir şekilde taraflara verilir veya tebliğ a-dreslerine tebliğ edilir.

(5)Komisyon, tarafların görüş ve iddialarını tamâmen dinledikten sonra üç ay zarfında gerekçeli kararını açıklar. Ancak, Komisyonun iş yüküne ve başvurunun kendine has niteliklerine bağlı olarak gerekçeli kararın açıklanması alt-ı aya kadar uzatılabilir.


Emare 10 tutanaklardan ve Emare 9 karardan görüleceği üzere, Davalı Taşınmaz Mal Komisyonu, 2006 Taşınmaz Mal Komisyonu Tüzüğünün yukarıdaki 7.maddesini dikkate alarak çalışmasını yürütmüş ve bu bağlamda gerekli araştırmayı /inc-elemeyi yaparak dava konusu kararı almıştır.
Davalı Taşınmaz Mal Komisyonunun dava konusu kararı alırken gerekli araştırmayı yapmadığı hususundaki iddia reddolunur.

Davacı Avukatı tarafından hitap aşamasında ileri sürülmemekle birlikte, Davacının Talep Ta-kririnde dava konusu kararda gerekçe sunulmadığı veya yeterli gerekçe sunulmadığı iddia edilmiştir
Davalı ve ilgili Şahıs Müdafaa Takrirlerinde idari işlemin gerekçeli olduğunu ve yeterli gerekçe sunulduğunu iddia etmişlerdir.





67/2005 sayılı Yasa taht-ında çıkarılan 21.3.2006 tarihli Tüzüğün Komisyonun çalışması ve oturumunu düzenleyen 7.maddesinin (5).fıkrası şu şekildedir:

"Komisyon tarafların görüşlerini ve iddialarını tamamen dinledikten sonra 3 ay zarfında gerekçeli kararını açıklar. Ancak Komisyo-nun iş yüküne ve başvurunun kendine has niteliklerine bağlı olarak gerekçeli kararın açıklanması 6 aya kadar uzatılabilir."

Nitekim, 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası'nın, "İdari İşlemlerin Şekli" yan başlığını taşıyan 17. maddesinin (1). fıkrası idari işle-mlerin gerekçeli olarak yazıldığını vurgulamakta olup, şu şekildedir:

"İdari İşlemlerin Şekli17.(1)İdari işlemler, basit, açık ve anlaşılır bir dille ve gerekçeli olarak yazılır."İdari Kararın gerekçeli olması ise doktrinde Kemal Gözler- İdare Hukuku, cilt 1, 3. baskı, s.952'de şu şekilde ifade edilmiştir:

" Gerekçe, idari kararın alınmasına yol açan maddi ve hukuki sebeplerin tam ve sarih açıklamasını içeren bir metin veya metin parçasıdır. Gerekçe asıl karar metnin bir parçası olabil-eceği gibi asıl karar metnine eklemiş ek bir metin şeklinde de olabilir. Diğer bir ifadeyle gerekçe, bir kararın sebeplerinin içinde açıklandığı maddi araçtır. Açıkçası gerekçe, kararın sebeplerinin taşıyıcısıdır."


Emare 9 olarak mahkemeye sunulan Daval-ı Taşınmaz Mal Komisyonunun Kararı incelendiğinde, idari kararın alınmasına yol açan maddi ve hukuki sebeplerin tam ve açık olarak ifade edildiği, dolayısıyla da kararın gerekçeli olduğu görülmektedir.
Bu durum ışığında kararın gerekçesiz olduğu veya yeter-siz gerekçeye sahip olduğu hususundaki iddia reddedilir.

Sonuç olarak; Dava konusu kararda şekil unsuru açısından herhangi bir hukuka aykırılık görünmemektedir.

Davacılar Talep Takririnde, Davalının, dava konusu kararı alırken ve/veya işlemleri yapark-en yasal yetkilerini aştığını ve/veya kötüye kullandığını ve/veya yasalara ve/veya Anayasaya ve/veya Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğüne ve/veya İdare Hukuku Prensiplerine aykırı hareket ettiğini iddia etmesine rağmen huzurumdaki meselede, Davalının dava kon-usu kararı alırken yasal yetkilerini aştığı / hukuka aykırı davrandığı / Yasalara / Anayasa'ya / HMUT'ne/ İdare Hukuku ilkelerine aykırı davrandığı hususunda herhangi sözlü şahadetin / olgunun veya emarenin veya başka bir verinin huzurumda mevcut olmadığı- sabittir.

Sonuç olarak, İlgili Şahsın Müdafaasının ön itiraz kısmının "meşru menfaat" kısmı haricindeki kısımdaki/müdafaasındaki müdafaa sebepleri ile Davalının da müdafaasındaki "meşru menfaat" kısmı haricindeki İlgili Şahısla paralel olan müdafaa sebe-pleri kabul edilir.

Yukarıda tüm belirtilenler ışığında; Davacıların davalarında başarılı olamadıkları cihetle, davalarının ret ve iptal edilmesi gerekir. Dolayısıyla dava ret ve iptal edilir.







Meselenin kendine has özellikleri nedeniyle masraf em-ri verilmesi uygun görülmez.






25 Mayıs 2022 Gülden Çiftçioğlu
Yargıç



































72






Full & Egal Universal Law Academy