Yüksek İdare Mahkemesi Numara 27/2013 Dava No 3/2014 Karar Tarihi 30.01.2014
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 27/2013 Dava No 3/2014 Karar Tarihi 30.01.2014
Numara: 27/2013
Dava No: 3/2014
Taraflar: Özgün Akcan ile Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve diğeri arasında
Konu: Disiplin soruşturması - Uyarı cezası - Uyarı cezasının iptali talebi - Soyut iddialarla disiplin cezası verilemeyeceği prensibi - Yüksek İdare Mahkemesinin disiplin işlemlerinin ve uyarma cezası kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar vermesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 30.01.2014

-
D.3/2014 YİM: 27/2013


Yüksek İdare Mahkemesinde.


Anayasanın 152. maddesi hakkında.


Yargıç Ahmet Kalkan Huzurunda.


Davacı : Özgün Akcan, Yenişehir - Lefkoşa.


ile

Davalı : 1. Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği,
- Lefkoşa.
2. Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
Yüksek Onur Kurulu, Şht.İbrahim Ali Sok.No.1
Çağlayan - Lefkoşa.


A r a s ı n d a.

Davacı namına : Avukat Mehmet Şahoğlu hazır.
Davalı No.-1 namına: Avukat Selçuk Gürkan hazır.
Davalı No.2 namına: Avukat Özge Bengüsu hazır değil, adına Avukat Mine Aslı hazır.


---------------

H Ü K Ü M

Davalılar tarafından, aleyhine yürütülen disiplin soruşturması sonucunda uyarma cezası alan Da-vacı, kararın iptali için bu davayı dosyaladı.

TALEP:

Davacının talebi şöyledir.


"Davalılar ve/veya Davalı No.1 ve/veya Davalı No.1'in bir
organı olan Yüksek Onur Kurulu tarafından oy birliği ile 1.3.2013 tarihinde alınan ve davacıya 4.3.2013 tar-ihinde tebliğ edilen uyarma cezası kararının ve/veya bu husustaki tüm işlemlerin esaslı bir şekilde sakat olması nedeniyle yoklukla malûl olduğuna ve hiçbir sonuç doğurmayacağına dair bir Hüküm veya Emir verilmesi."

TALEP TAKRİRİ:

Davacı, talep takriri-nde, davasını dayandırdığı hukuki esasları belirttikten sonra, özetle, 3 dönemden beri ve halen İnşaat Mühendisleri Odası(Bundan böyle İMO olarak anılacaktır) Başkanı olduğunu, 2000 yılından beri müşterisi olan Sıdıka Atalay'a ait, Vadim Finans Ltd. isimli- şirketin statik projelerini yaptığını, konu projeleri vizelendirdiğini ve Şehir Planlama Dairesinden bunlar için onay aldığını, 49. Dönem KTMMO Birliği Yönetim Kurulunda gündeme gelen soruşturma dilekçesinin, disiplin soruşturmasına gerek görülmediğinden -kapatıldığını, 50. Dönem Yönetim Kurulunun konuyu tekrar gündeme getirdiğini, soruşturma memuru atandığını, soruşturma memurunun suç isnadı olmadan dosya hazırlayarak Davalı No.1'e sunduğunu, Davalı No.1'in konuyu Davalı No.2'ye aktardığını, Davacının, Avu-katı vasıtasıyla savunmasını sunduğunu, meselenin Yüksek Onur Kurulunda görüşüldüğünü, açık ve anlaşılır bir suç isnadında bulunulmadan, hukuka aykırı bir şekilde Davacıya uyarma cezası verildiğini iddia ederek, kararın iptalini talep etti.

MÜDAFAA TAKRİ-Rİ:

Davalılar ayrı ayrı kendi Avukatlarıyla müdafaa hazırladılar.

Davalı No.1, müdafaa takririnde, özetle, Davacının meşru menfaatı olmadığını, davanın iptidaen reddedilmesi gerektiğini, Davacının Vadim Finans Ltd. isimli şirketin statik projesini Fa-sıl 96 Yollar ve Binalar Yasası'na aykırı olarak, Mimarlar Odası Vize Bürosu tarafından vizelenmiş mimari proje olmaksızın 4.11.2010 tarihinde vizelettiğini, statik projeden önce vizelenmesi gereken 2011/1005 sayılı mimari proje ise 29.7.2011 tarihinde Fas-ıl 96'da yapılan tadilattan sonra vizelendiğini, konunun 50. Dönem KTMMO Genel Kurulunda gündeme geldiğini, yeni yönetimin soruşturma memuru atadığını, atamanın mevzuata uygun yapıldığını, soruşturma memurunun raporu doğrultusunda Davalı No.1'in Yönetim Ku-rulunun konuyu Davalı No.2'ye aktardığını, mevcut mevzuat çerçevesinde yapılan işlemler sonucunda Davacıya disiplin cezası verildiğini ve hukuka aykırı işlem olmadığını iddia ederek, davanın iptalini talep etti.

Davalı No.2, müdafaa takririnde, öncelikl-e iki ön itirazda bulundu. Buna göre, birinci ön itiraz olarak, dava unvanında gösterilen Davalı No.2'nin ayrı tüzel kişiliği olmadığını, Davalı No.1'in organı olduğunu, bu nedenle Davalı No.2 aleyhindeki davanın iptalinin gerektiğini; ikinci iptidai itira-z olarak, Davacının disiplin cezasını çektiğini, bu nedenle dava tarihinde olumsuz etkilenen meşru bir menfaati olmadığını, davanın iptidaen reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davanın esası ile ilgili olarak Davalı No.1'in müdafaasına benzer nitelik-te iddialar ileri süren Davalı No.2, verilen cezanın esasen, Sıdıka Atalay'a ait Vadim Finans Ltd. isimli şirketin statik projesinin, mimari projeden önce vizeletilerek, o tarihe değin Davalı No.1'e üye tüm mühendis ve mimarların uyduğu uygulamanın dışına -çıkarak, "Birliğin ve Odaların" amaçlarına aykırı veya üyeler arası dayanışmayı bozan bir davranıştan kaynaklandığını, yapılan disiplin sorgulaması ve işlemlerinin hukuka uygun olduğunu iddia ederek, davanın iptalini talep etmiştir.

MÜDAFAAYA CEVAP:

Da-vacı, her iki müdafaa takririne cevap vererek, yapılan iddiaları reddetti ve kendi iddialarını yineledi.

OLGULAR:

Taraflar 1'den 35'e kadar sayılandırılmış yazılı belgeleri emare olarak sundular.

Davacı, duruşmada şahadet vermedi, sadece İnşaat Müh-endisi Seran Aysal'ı tanık olarak dinletti.

Davalılar tanık çağırmadılar.

Dava layihaları, ibraz edilen emareler ve sunulan şahadet ışığında dava ile ilgili olgular şöyledir:

Davacı, inşaat mühendisi olup, bu dava ile ilgili zamanlarda ve halen İnşa-at Mühendisleri Odası Başkanı'dır.

Davalı No.1, tüzel kişiliği haiz Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (Bundan böyle KTMMOB adıyla anlılacaktır) ismiyle faaliyet yürüten kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.

Davalı No.2, Davalı No.-1'in disiplin işlemlerini yürüten bir organdır.

Davacı, müşterisi olan Vadim Finans Ltd.e ait projenin statik projelerini yaptı.

Vadim Finans Proje ve Taahhüt Şti.Ltd, Lefkoşa, İbrahim Paşa Mahallesi, Pafta XII,Harita 38.5.1-11, Parsel No.K.1080, Koç-an No.A.2070'de kain taşınmaz mal üzerinde yeni inşaat yapmak için, Şehir Planlama Dairesine 5.3.2010 tarihinde başvurdu.

Şehir Planlama Dairesi, Vadim Finans Şirketine 25.3.2010 - 24.3.2013 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Planlama Onay Belgesi v-erdi.

Vadim Finans Şirketine ait proje; 13.5.2010 tarihinde Elektrik Mühendisleri Odası, 5.6.2010 tarihinde Makine Mühendisleri Odası,4.11.2010 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası ve 29.7.2011 tarihinde Mimarlar Odası tarafından vizelendi.

Mimarlar O-dası, 11.5.2010 tarihinde üyelerine gönderdiği Emare No.6 yazı ile, üyeler herhangi bir projenin uygulama projelerini tamamlamadan, yani vizeyi almadan önce, birlikte çalıştıkları inşaat, makina, elektrik mühendislerinden proje hizmet alımlarında, bu disip-linlerin hazırladığı projelerin vizelerinin, mimari proje vizesi alındıktan sonra alınmasına dikkat edilmesini duyurdu.

20.12.2010 tarihinde, İnşaat Mühendisleri Odası eski Başkanları Özer Seyitali, Salim Piyale ve Osman Yılmaz, KTMMOB'ye bir yazı gönder-erek, Davacı Özgün Akçan'ın müellifi olduğu statik proje nedeniyle Lefkoşa Türk Belediyesi ile Mahkemelik olunduğu, İnşaat Mühendisleri Odası Başkan ve Yönetim Kurulunun görevlerini kasıtlı olarak yerine getirmeyerek kişisel menfaat sağlayacak kararlar ald-ıkları ve haksız rekabete sebebiyet verecek davranışlarda bulundukları hakkında şikayette bulunarak, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)Başkan ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Yüksek Onur Kuruluna sevkini talep ettiler.

14.4.2012 tarihinde, aynı kişiler KTMMOB -50. Olağan Genel Kurulu Divan Başkanlığına bir yazı göndererek, konunun gündeme alınmasını istediler.(Emare No.11)

Birliğin 50. Olağan Genel Kurulunda, önerge olarak kabul edilen konu yazı, 7. gündem maddesi olarak ele alındı.
(Emare No.12)

23.7.2012- tarihinde, Yüksek Onur Kurulu Sekreteri, KTMMOB Yönetim Kuruluna Emare No.12 yazıyı göndererek, 50. Genel Kurulda gündeme alınan bu konunun, Birlik Yönetim Kurulunun gündemine alınıp alınmadığını sordu.

26.7.2012 tarihinde Birlik Yönetim Kurulu yaptığı -toplantıda, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kanlı'nın soruşturma memuru olarak atanmasına karar verdi.

Soruşturma memuru olarak atanan Ali Kanlı, konu ile ilgili olarak, Avukatının huzurunda, Davacı, İMO eski Başkanları Özer Seyitali, Salim Piyale ve Osman Yılm-az ile ayrı ayrı görüştü. Soruşturma memuru, görüşlerini içeren 3.10.12 tarihli yazıyı, KTMMOB Başkanına göndererek, Davacının, statik projeyi mimari proje onaylanmadan vizelettirmekle, hem etik hem de hukuk dışı davrandığına ilişkin görüş bildirdi.

KTM-MOB Yönetim Kurulunun, 4.10.2012 tarihinde yaptığı toplantıda, Soruşturma Memuru Ali Kanlı'nın sunduğu rapor görüşüldü ve Davacı hakkında gizli oylama yapılmasına karar verildi. Yapılan oylamada 11 Evet ve 2 Çekimser oyla, Davacının disiplin Kuruluna sevki-ne karar verildi. Aynı toplantıda hazır bulunan Davacı, Yönetim Kurulunu etkilememek için toplantıdan ayrıldı. (Emare No.16)

Alınan karardan sonra Soruşturma Memuru Ali Kanlı, İnşaat Mühendisi Ahmet Ö.Çağnan, Mimar Ekrem Bodamyalızade, İnşaat Mühendisi S-alim Piyale ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kuruluna birer yazı göndererek, konu ile ilgili bilgi, belge ve değerlendirmelerini 10 gün içerisinde Yüksek Onur Kuruluna göndermelerini istedi. Soruşturma Memuru, Davacıya gönderdiği 9.10.2012 tarihli yazı- ile en geç 10 gün içerisinde savunmasını vermesini istedi.

Konu kişiler, yazılı bilgi verdiler. Davacıya gönderilen yazı üzerine, İMO Yönetim Kurulu, KTMMOB Başkanına Emare No.18 yazıyı yazarak, yapılanların haksız ve kanunsuz olduğunu bildirdi.

KTMMO-B, 8.11.2012 tarihli Emare No.25 yazıyı Yüksek Onur Kuruluna göndererek, Davacının Yüksek Onur Kuruluna sevk edildiğini bildirdi ve İMO Yönetim Kurulu üyelerinin de konunun bir parçası olduğunu ileri sürerek, onların da aynı şekilde değerlendirilmesini ist-edi.

Yüksek Onur Kurulu Başkanı, 27.11.2012 tarihinde KTMMOB Başkanına gönderdiği Emare No.26 yazıda, İMO Yönetim Kurulu için karar alınması gerektiğini bildirdi.

KTMMOB, 2.1.2013 tarihinde Yüksek Onur Kuruluna Emare No.28 yazıyı göndererek, İMO Yöne-tim Kurulu ile ilgili karar alamadığını, Davacı ile ilgili sevk kararının değerlendirilmesini istedi.

Yüksek Onur Kurulu Başkanı, 7.1.2013 tarihinde Davacı Özgün Akcan'a Emare No.29 yazıyı göndererek, aleyhindeki isnadı bildirdi. Yazının ilgili kısmı ay-nen şöyledir:

"Size isnad edilen suçlar, statik proje müellifi
olduğunuz ve kamuoyunda adı Sıdıka Atalay ile anılan projenin yürürlükteki uygulama dışına çıkılarak şahsi çıkar amaçlı ve imar mevzuatına da aykırı şekilde vizelettirilerek yasa ve yönetm-eliklere aykırılık yanında etik dışı davranışlar sergilemiş olmanızdır."
Bu nedenle KTMMOB Yasası'nın 14(5) maddesine göre, en
geç 15 gün içerisinde şahsen ve avukatınız aracılığı ile
yazılı savunma hakkınızı kullanabileceğinizi
b-ildiririz."


Davacı Avukatı, Yüksek Onur Kuruluna usul ile ilgili Emare No.30 yazıları gönderdikten sonra, Emare No.31 yazılı savunmasını, 21.1.2013 tarihinde Yüksek Onur Kuruluna teslim etti.

Disiplin duruşması 21.2.2013 ve 22.2.2013 tarihlerinde ya-pıldı.

Yüksek Onur Kurulu, 1.3.2013 tarihinde verdiği gerekçeli kararında, Davacının şahsi çıkar sağladığı iddialarına itibar etmedi, ancak Davacıyı, mimari projesi vizelenmemiş bir projenin, statik projesini vizeleterek ve/veya bu projenin söz konusu ş-ekilde vizelenmesini kabul ederek, belirtilen suçu işlediği, Birliğin ve Odaların amaçlarına aykırı hareket ettiği, üyeler arası dayanışmayı bozan ve meslek onurunu zedeleyen davranışlarda bulunduğu ve bunu bilerek ve isteyerek, kasten yaptığı gerekçesiyle- 21/2005 KTMMOB Yasası 15(1) maddesi uyarınca "uyarma" cezası ile cezalandırdı.

İNCELEME:

Sunulan şahadeti, ibraz edilen emareleri, mevcut olguları ve taraf Avukatlarının hukuki argümanlarını inceleyip değerlendirdim.

Öncelikle Davalılar Avukatları-nın ön itirazlarını incelemeyi uygun gördüm.

Davalı No.1 Avukatı, duruşmadaki hitabında, Davanın kabul edilebilmesi için, Davalıların aldığı kararın, Davacının meşru menfaatini olumsuz yönde etkilemesi gerektiğini, Mahkemenin huzurunda Davacının meşru m-enfaatinin ne olduğu ve nasıl etkilendiği konusunda şahadet olmadığını, başka bir söylemle, Davacıya verilen uyarma cezasının Davacıya hiçbir olumsuz etkisi olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

Davalı No.2 Avukatı, Davalı No-.1 Avukatının meşru menfaat yokluğu ile ilgili itirazına katılmıştır.

Bilindiği üzere, sahip olduğu meşru bir menfaati, idari bir karar veya işlem veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenenler YİM'de dava açabilmektedir.

İdari da-valarda, meşru menfaat bir ön koşuldur ve taraflarca uyuşmazlık konusu yapılır veya mevcut olgulardan davacının meşru menfaatinin olmadığı açıkça ortaya çıkarsa, bu husus mahkeme tarafından resen incelenir ve karara bağlanır.

Birçok içtihat kararında be-lirtilmiş olmakla birlikte, bir kez daha tekrarlamak gerekirse, menfaatin meşru olabilmesi için hukuki bir durumdan çıkması, böyle bir duruma dayanması lazımdır. Anayasa, kanun, nizamname, talimatname, idari teamüller, içtihat, mukavele veya diğer idari ka-rardan çıkan genel veya özel bir hukuki duruma dayanan menfaatler meşru sayılır. Sıddık Sami Onar'ın anlatımı ile "davanın kabulü için meşru, şahsi ve halen mevcut bir menfaat olması lazımdır." (Bkz. İdare Hukukunun Umumi Esasları, 1952 Baskısı, sayfa 1233-)

Davacıya verilen uyarma cezasının, Davacıya zarar vermemiş olması, Davacının görevini sürdürmesi veya verilen cezanın ileride kınama cezası almasına zemin hazırlayacak olmasının, meşru menfaatin güncelliği açısından önemi yoktur.

Davacının, 25/2005- sayılı Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yasası'nın ilgili hükümlerince, Yüksek Onur Kurulu tarafından disiplin soruşturması ve yargılanmasına tabi tutularak, uyarma cezasına çarptırılması, konu idari işlem ile Davacı arasında ciddi ve makul b-ir ilgi kurulması için yeterlidir.

Bu neticeden hareketle, Davacıya verilen disiplin cezası nedeniyle, Davacının meşru bir menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilendiğine ve bu etkilenmenin güncel olduğuna ilişkin bulgu yaparım.

Bu bulgum- ışığında, Davalı Avukatlarının meşru menfaat ile ilgili iptidai itirazlarını reddederim.

Davalı No.2 Avukatı, müdafaa takririnde iptidai itiraz olarak, unvanda yer alan Davalı No.2 KTMMOB Yüksek Onur Kurulunun tüzel kişiliği haiz olmadığını, davada tar-af olmayacağını, bu nedenle Davalı No.2 aleyhindeki davanın ret ve iptalini talep etmiştir.

Davalı No.2 Avukatı, duruşma sırasında bu itirazı ile ilgili hukuki argüman ileri sürmemekle birlikte, Mahkemenin sorusu üzerine iptidai itirazında ısrarlı olduğ-unu ifade etmiştir.

KTMMOB, 21/2005 sayılı Yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Kamu tüzel kişiliğini haiz bir kurumun bir organı tarafından alınan bir karar, idari dava konusu yapıldığında, dava kamu tüzel kişisi aleyhine -açılır.

Dava unvanının yanlış veya hatalı olması idari davalarda tali bir konudur ve böyle hallerde asli görev olan idari karar veya işlemin yargısal denetimi görevi yerine getirilir. Eğer gerekirse unvan tadil edilir veya tadil edilmesine izin verilir.- (YİM 53/93 (D.11/98))

Huzurumdaki meselede, kamu tüzel kişiliği haiz KTMMOB'nin ismi, davada Davalı No.1 ve No.2 olarak gösterildiğinden, kararı veren Yüksek Onur Kurulunun adının Davalı No.2'de yer alması, fazladan yapılmış bir işlemdir ve bu nedenle d-avanın reddine veya tadiline gerek yoktur.

Davalı No.2 Avukatının, davanın unvanına yönelik iptidai itirazını reddederim.

Davanın esasına gelince:

Davacı, KTMMOB Yüksek Onur Kurulunun aleyhine verdiği disiplin cezasının iptalini talep etmektedir.

D-avacı Avukatının iddialarına bağlı olarak meselenin incelenmesine geçmeden önce, disiplin işlemlerinin niteliğine kısaca değinmeyi gerekli gördüm.

Disiplin cezası, bir kurumda çalışan memurların veya kurumun üyelerinin, kurumun düzenini bozucu davranışla-rına karşı uygulanan yaptırımlardır. (Bkz.Prof Dr.A.Ş.Gözübüyük ve Prof.Dr.Turgut Tan, İdare Hukuku, Cilt 1)

Disiplin hukukunun temel niteliklerinden birisi, Yasallık ilkesidir. Disiplin cezasını gerektirecek davranışlar ve bu davranışlara uygulanacak dis-iplin cezaları önceden belirtilmelidir. Suç ve cezanın hukuksal bir dayanağının bulunması gerekmektedir. Ceza hukukundan farklı olarak disiplin suçları yasalarda ayrıntılı olarak belirtilmemiştir. Bir kurumun düzenini bozacak davranışların ayrıntılı olarak- düzenlenmesine hem olanak hem de gerek yoktur. (Bkz. Prof Dr.A.Ş.Gözübüyük ve Prof.Dr.Turgut Tan, İdare Hukuku, Cilt 1, sayfa 1019)

Disiplin hukuku bakımından diğer önemli bir husus, oransallık ilkesidir. Fiilin ağırlığı ile karşılığı cezayı saptamada id-areye tanınan takdir yetkisinin makûl ölçüler içerisinde kullanılması hukukun genel ilkelerindedir. (Bkz. T.C.Danıştay 8.HD.14.11.1995, E 995/3706-K,955/3622 sayılı karar)

İdari nitelikli olarak kabul edilen disiplin işlemleri, nitelikleri itibarıyla diğe-r idari işlemlerden farklıdır. Kamu hizmetlerinin belli bir düzen içerisinde yürütülmesi için gerekli önlemlerden olan disiplin cezası, disiplin cezası vermeye yetkili organlar tarafından ısdar edilebilir. Bu organların oluşumu, çalışma usulü, karar oluştu-rulması, bu kararlara itiraz ve bütün bu sürecin her aşaması için öngörülen süre koşulları ile disiplin işlemi sıkı şekil şartına bağlı olarak uygulanabilmektedir. (Bu konuda Bkz. Danıştay 8.Dairesinin 10.11.98 tarihinde okunan E966/866 -K998/3620 sayılı k-ararı)

Disiplin yargılamalarında doğal adalet ilkeleri yargılama sürecinden sarfı nazar edilemez. (Bkz.Iordanous v.R(1974) 3 CLR 194.) Diğer idari işlemlerden ayrılan disiplin işlemlerinde, örneğin savunma hakkı tanınmadan ceza verilmesi veya kararın gere-kçesiz olması veya kişinin aleyhindeki ithamı bilmemesi v.b. birçok sebep yapılan idari işlemi veya kararı sakat hale getirebilir. Bunun dışında bazı usulsüzlükler yargılanan kişinin haklarına olan etkisi bakımından değerlendirilir ve o şekilde sonuca ulaş-ılır. Bu bakımdan disiplin yargılaması ile ceza yargılaması benzerlikler gösterir.

Disiplin işleminin hukuki niteliği ile ilgili genel esasları bu şekilde belirttikten sonra, Davacı Avukatının iddiaları ışığında hukuki sorunları ayrı ayrı ele almayı uygu-n buldum.

Davacı Avukatı, gerek hitabında gerekse Davacının Emare No.31 yazılı savunmasında aynı noktalar üzerinde durmuştur.

Davacı Avukatı, konunun 49. Birlik Yönetim Kurulu döneminde gündeme getirildiğini, ancak dosyanın ileri götürülmeden kapatıldı-ğını, kapatılmış bir dosyanın 50. dönem Yönetim Kurulu döneminde tekrar gündeme getirilmesinin kötü niyet ve husumet ürünü olduğunu ileri sürmektedir.

Bir konunun gündeme alınmaması ile karara bağlandıktan sonra tekrar açılması, farklı farklı hukuki sonu-çlar doğuran işlemlerdir. Birincisinde, ileri götürülmeyen veya gündeme alınmayan bir konunun tekrar açılmasında hukuki engel yoktur. Ancak ikincisinde, disiplin mevzuunu ilgilendiren bir konuda, karara bağlanmış bir konuyu bir başka yönetimin veya organın- idari işlemle değiştirme yetkisi olmadığından konunun tekrar gündeme gelmesi hukuken olanaksızdır.
Bu davanın olgularına göre, eski İMO Başkanlarından Özer Seyitali, Salim Piyale ve Osman Yılmaz, Emare No.8, 20.12.2010 tarihli yazı ile KTMMOB Yönetim Kur-uluna başvurarak, Davacı aleyhine şikayette bulundular.

KTMMOB Genel Sekreteri sıfatıyla Dr.Zihni Türkan, Emare No.10, 21.01.2011 tarihli bir yazı ile 20.12.2010 tarihli Emare No.8 yazıya cevap vererek, yazıyı yazan kişilerden bilgi, belge ve delillerini- Yönetim Kuruluna bildirmelerini talep etmiştir.

Davacı Avukatı, Emare No.10 yazının, KTMMOB Yürütme Kurulu adına imzalandığını böyle bir organın olmadığını ileri sürerek, işlemin sakat olduğunu iddia etmiştir.

Emare No.10 yazı, Davacı aleyhine alınmış -icrai nitelikli bir karara konu olmadığı gibi, Emare No.8 yazıyı yazanlara cevap niteliğindedir. Dolayısıyla Emare No.10 cevabi nitelikli yazıda olabilecek unvan hatası, Davacı aleyhine alınmış dava konusu kararı sakatlayacak nitelikte değildir.

Konuya d-evam edecek olursam, 49. Dönem Yönetim Kurulu, Emare No.10 yazıdan sonra, Davacı aleyhinde herhangi bir karar üretmeden, Emare No.8 yazıyı yazan aynı kişiler, KTMMOB 50. Olağan Genel Kuruluna, Emare No.11 yazıyı yazdılar ve sair hususlar yanında, 21/2005 s-ayılı KTMMOB Yasası'nın 4(10) maddesi altında meslek etiğine uyulması konusunun gündeme alınmasını talep ettiler.

Önerge, 50. Genel Kurulda, proje vizelenmesi ile ilgili konu şeklinde, 7. gündem maddesi olarak ele alındı.

Yüksek Onur Kurulu, 50. Genel -Kurulda 7. gündem maddesi olarak yer alan konunun, 50. Yönetim Kurulunun gündemine alınıp alınmadığını Emare No.12 ile sorması üzerine, 50. Dönem Yönetim Kurulu, 26.7.2012 tarihli oturumunda konu ile ilgili soruşturma yapması için Şehir Plancıları Odası Ba-şkanı Ali Kanlı'yı soruşturma memuru olarak atadı.

Görülebileceği gibi, projelerin meslek ettiğine aykırı bir şekilde vizeletilmesi konusu, 50. Dönem Yönetim Kurulu döneminde, 50. Olağan Genel Kurul Kararına göre gündeme alınmıştır.

Buna göre 49. dönem -Yönetim Kurulunda, meslek ettiğine ilişkin teamüllere uyulmadan vizelendiği iddia edilen projelerle ilgili herhangi bir karar alınmadığından veya konunun kapatılmasına ilişkin nihai karar verilmediğinden, konunun 50. Dönem Yönetim Kurulunun gündemine alınm-asında hukuki engel yoktur. Bu sonuçtan hareketle, ortada kapatılan bir konunun tekrar gündeme getirilmesi şeklinde, doğrudan Davacı aleyhine yöneltilen, husumet amaçlı işlem bulunmadığından, bu yönde yapılan iddiaların reddi gerekmektedir.

Davacı Avukat-ı, İnşaat Mühendisi ve İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Davacı aleyhine başlatılan soruşturmada, Şehir Plancıları Odası Başkanı Ali Kanlı'nın soruşturma memuru olarak atanmasında açıktan kanuna aykırılık bulunduğunu, bu nedenle disiplin soruşturma ve yarg-ılanmasının iptali gerektiğini ileri sürmektedir.

Davacı Avukatının iddialarının temeli, 21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 14(3) maddesine göre soruşturma memurunun iMO Yönetim Kurulundan birisinin olması gerektiğine dayanmaktadır.

Yüksek Onur Kurulu ka-rarında, Yasanın 14(3) maddesinin Yasanın tefsir bölümü ile birlikte yorumlanması gerektiğinden hareketle "yönetim kurulu" tefsirinin Birliğin Yürütme Organı olduğunu, bu nedenle Şehir Plancıları Odası Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kanlı'nın usulüne -uygun olarak atandığı bulgusunu yaparak itirazı reddetmiştir.

21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 14. maddesinin kenar başlığı Yüksek Onur Kurulunun toplantıları ve çalışma esaslarıdır. İlgili 14(3) maddesi aynen şöyledir:


"14(3) Yüksek Onur Kuruluna sev-k edilen kişinin üyesi
olduğu Odanın Başkanı veya yazılı olarak yetkilendirilmiş bir Yönetim Kurulu Üyesi, soruşturma memuru olarak görev yapar. İlgili üyeden, üye olsun olmasın konu ile ilgili tüm kişilerden gerekli bilgileri alır, gerçekleri ortaya çık-aracak olan bütün bilgi ve belgeleri toplayarak Yüksek Onur Kurulunun bilgisine sunar. Soruşturma memuru olarak görev yapan kişi ve Birlik Yönetim Kurulunun bir üyesi, Yüksek Onur Kurulu görüşmelerine katılabilir."


Yasanın 2. maddesi, tefsir maddesidir-. Tefsir maddesinde "Yönetim Kurulu", Birliğin yürütme organı olup, bu Yasanın 12. maddesine göre oluşturulan kurulu anlatır şeklinde düzenlenmiştir.

Aleyhine soruşturma başlatılan Davacı, İMO Başkanı olduğundan, Yasanın 14(3) maddesi altında kendi aley-hine başlatılan soruşturmada, soruşturma memuru olarak atanmasına hukuken olanak yoktur. Burada önemli olan ilgili maddede "veya" bağlacından sonra yer alan "yönetim kurulu" ibaresinden, hangi yönetim kurulunun anlaşılması gerektiğidir.

Daha önce ifade e-ttiğim gibi, ceza ve disiplin yargılamalarında şekil şartı ne kadar önemli ise, doğal adalet ilkeleri ile uyumlu bir yargılama da o derece önemlidir.

Disiplin yargılamasında yetki, sadece tefsir maddeleri ile belirlenmez. Kamu hukukunda yetkisizliğin ası-l, yetkinin istisna olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Yasanın 14(3) maddesinde kastedilen, Birliğin Yönetim Kurulunda yer alan bir üyenin soruşturma memuru atanması ise, Birliğin Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri arasında bu yetki açıkça yer almalı- veya başka şekilde yorumlanamayacak düzenleme olmalıdır.

Yönetim Kurulunun Görev ve Yetkilerini düzenleyen 11. maddenin 5. bendi aynen şöyledir:

"11(5). Birlik üyeleri ve Oda Yönetim Kurulları
tarafından, Yüksek Onur Kuruluna iletilmek ü-zere
gündeme getirilen konuları inceleyip, gerekli
görürse Yüksek Onur Kuruluna iletmek."


Çok açık şekilde, kendisine gelen bir meseleyi, inceleyip Yüksek Onur Kuruluna iletmek görevi, Birlik Yönetim Kuruluna verilmiştir. Yönetim Kurulu-na, Birlik Üyeleri müracaat edebilecekleri gibi, Odaların Yönetim Kurulları da müracaat edebilirler. Buna göre, eğer bir Odanın Yönetim Kurulu, kendi Başkanı hakkında müracaatta bulunursa, Davacı Avukatının tezini doğru kabul etmem halinde, soruşturma memu-runun, müracaat eden Odanın yönetim kurulu üyeleri arasından seçilmesi gerekecektir. Böyle bir durumda şikayetçinin soruşturma memuru olarak atanması adil olmadığı gibi, doğal adalet ilkelerine de açıkça aykırı olacaktır.

Yasada, Odaların Yönetim Kurull-arına soruşturma yapma görevi verilmemiştir. Yasanın 14(3) maddesinde yer alan yönetim kurulu ibaresinden, Yasanın 11(5) maddesindeki görev ve yetkiye istinaden Birlik Yönetim Kurulu üyelerinden birinin kastedildiği açıktır ve başka şekilde yorumlanması im-kanı yoktur. Nitekim, Birlik Genel Kurulunun, Yasanın 12. maddesinden aldığı yetkiye istinaden, 11.2.2006 tarihinde onayladığı, 2006 KTMMOB Çalışma Esaslarının 7. maddesinde, Birliğe Üye Odaların Başkanları aynı zamanda Yönetim Kurulu üyesi olarak atanırla-r denmektedir. Bu durumda, soruşturma memurunun her halûkarda Birlik Yönetim Kurulu Üyeleri arasından seçilmesi gerektiği, Birliğin kendi Çalışma Esasları ile de açıkça belirlenmiştir.

Disiplin hukukunun önemli prensiplerinden biri de, soruşturma memuru-nun, sanık memurla aynı veya üst derecede olması gerektiğidir. (Bkz. Danıştay 2 D.Esas 1985/785; Karar 1987/2006)

İMO Başkanı olan Davacının aleyhine başlatılan soruşturmada, İMO Yönetim Kurulundan bir üyenin soruşturma memuru olarak atanması, bu prensib-in ihlali niteliğinde olacaktır.

Bu meselede projelerin vizelenmesi ile ilgili olarak Odalar arası bir ihtilaf söz konusudur. Odalar arası uyuşmazlıklarda ve mesleki disiplini sağlamada, karar verme yetkisi Birlik Yönetim Kurulunundur. İMO Başkanı olan -Davacı aleyhindeki soruşturmanın, İMO yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından yapılması, disiplin hukuku bakımından, doğal adalet ilkeleri ile uyuşmadığı gibi, Yasanın 14(3) maddesine de açıkça aykırı olacağından, Davacı Avukatının iddialarını kabul etm-ek mümkün değildir.

Birlik Yönetim Kurulunun, İMO Başkanı aleyhindeki şikayet ile ilgili soruşturma memurluğuna Şehir Plancıları Odası Başkanı ve Birliğin Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kanlı'yı ataması, Yasanın 14(3) maddesine ve disiplin hukuku ilkelerine -uygundur.

Davacı Avukatının bir diğer iddiası, soruşturma memuru olarak atanan Ali Kanlı'nın, Davacıya yazılı veya sözlü suç isnadında bulunmadan, sohbet amaçlı gerçekleştirdiği görüşmeden sonra, 2006 Çalışma Esaslarının 15. maddesine aykırı bir şekilde -soruşturma yaparak, konuyu Yönetim Kuruluna götürmek suretiyle, esasa ilişkin şekil hatası yaptığı ve sadece bu nedenden dolayı, yapılan işlemlerin iptal edilmesi gerektiği yönündedir.

Yukarıda iktibas ettiğim 21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 14(3) madde-sine göre, soruşturma memurunun, üye olsun olmasın, tüm kişilerden gerçekleri ortaya çıkaracak bütün bilgi ve belgeleri toplayarak, Yüksek Onur Kurulunun bilgisine sunma görevi bulunmaktadır.

Ancak soruşturma memurunun bu bilgiyi vermesinden evvel Birlik- Yönetim Kurulunun, konuyu Yüksek Onur Kuruluna iletme kararı alması gerekmektedir. Konu ile ilgili prosedür, 2006 KTMMOB Çalışma Esaslarının 15. maddesinde aynen şöyle düzenlenmiştir:

Soruşturma "15.Soruşturma memuru olarak atanan bir kişi
-Memurunun soruşturma konusuna ışık tutacak tüm
Görev ve kişilerden yazılı ifade alma yetkisine
Yetkileri. sahiptir. İfade veren kişi ifadesinin bittiği
yere adını ve soyadını yazdıktan sonra imza
- eder.
Aleyhine soruşturma başlatılan kişi ne ile
suçlandığı hakkında yeterince anlaşılır şekilde
yazılı olarak bilgilendirdikten sonra arzu
etmesi halinde konu ile ilgili gönüllü ifade
verebilir. Bu şekilde verilen bir ifade ileride
-suçlanan kişi aleyhine delil olarak
kullanılabilir. Aksi şekildeki ifade suçlanan
kişi aleyhine delil olarak kullanılamayacağı
gibi soruşturma memuru tarafından Yüksek Onur
Kuruluna bilgi olarak da verilemez.
Soruşturma memuru, soruşturma il-e ilgili
tüm bilgi ve belgeleri Yüksek Onur Kuruluna ve
Yönetim Kuruluna sunar. Yönetim Kurulu
soruşturulan konunun Yüksek Onur Kurulu
tarafından görüşülmesine karar verirse konuyu
Yüksek Onur Kuruluna görüşülmek üzere karar
alır ve sevk e-der. Aksi halde konunun
kapatılmasına dair karar verir. Böyle bir halde
Yüksek Onur Kurulu konuyu görüşemez."


Bir soruşturma sonunda konunun Yüksek Onur Kuruluna sevk edilebilmesi için, öncelikle Birlik Yönetim Kurulunun, karar vermesi gerekmekte-dir. Dolayısıyla soruşturma memurunun Birliğin Çalışma Esaslarının 15. maddesine sıkı surette riayet etmesi zorunluluktur.

Yönetim Kurulunun Emare No.13 kararına göre, Ali Kanlı, 50. Genel Kurulda verilen önerge ile ilgili soruşturma memuru atanmıştır.

-Emare No.11 olarak Mahkeme huzurunda bulunan önergede, 21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 4(1),4(2),4(10). maddelerinde belirtilen hususlara bilerek veya bilmeyerek aykırı davranan Oda ve/veya Oda Üyelerinin ve/veya Birlik Üyelerinin, Birliğin Amaçlarını, Gö-rev ve Yetkilerini erozyona uğrattıkları inancından hareketle, konunun gündeme alınması talep edilmektedir. Ne Emare No.11 önergede, ne de Emare No.13 Yönetim Kurulu kararında, somut olarak Davacı aleyhine soruşturma açılmasından veya açıldığından bahsedil-mektedir. Soruşturma açılan konu, mesleki etiğe aykırı projelerin vizelenmesi konusudur.

Soruşturma memuru olarak atanan Ali Kanlı, Davacı dahil birçok kişi ile görüşüp bilgi aldıktan sonra, görüşünü Emare No.15, 3.10.2012 tarihli yazı ile, KTMMOB Yöneti-m Kurulu Başkanına bildirmiştir.

Soruşturma memurunun konu hakkında yaptığı görüşmelerde, Davacıdan, gönüllü ifade olarak değerlendirilebilecek yazılı bir belge almadığı gibi, böyle bir belgeyi, herhangi bir safhada, Yönetim Kuruluna veya Yüksek Onur Kur-uluna da sunmuş değildir.

Soruşturulan konu hakkında, Davacı, Avukatı ile hazır bulunarak konu ile bilgi vermiştir. Soruşturma memuru Davacı aleyhine itiraf teşkil eden yazılı bir beyanı Yönetim Kuruluna sunmadığından, Çalışma Esaslarının 15. maddesi kap-samında hukuka aykırı davranışta bulunmamıştır.

Soruşturma memuru, Yönetim Kurulunun 4.10.2012 tarihli kararı ile, Davacının Yüksek Onur Kuruluna sevkine karar verdikten sonra, 9.10.2012 tarihinde Davacıya yazılı suç isnadında bulundu ve Yüksek Onur Kur-uluna sunulmak üzere yazılı savunma vermesini talep etti. Soruşturma memuru, savunma isteme makamı değildir. Savunma, disiplin cezası vermeye yetkili amir veya merci tarafından alınabilir. Soruşturma memuru yazılı suç isnadını bildirdikten sonra soruşturma- kapsamında sadece bilgi talep edebilirdi. Soruşturma bağlamında, soruşturma memuru tarafından temin edilmiş ve Davacı aleyhine itiraf teşkil edecek nitelikte bir belge bulunmadığından, soruşturma memurunun bu hatası, yapılan işlemleri hukuka aykırı hale g-etirmemektedir.

Mevcut olgular içerisinde, soruşturma memurunun soruşturmanın iptal edilmesini gerektirecek nitelikte hata yaptığı ve bu surette Davacının savunma hakkına zarar verdiği kanaatinde değilim. Bu nedenle Davacı Avukatının bu yöndeki iddiaları-nı reddederim.

Davacı Avukatının en önemli iddialarından biri, Davacının Yüksek Onur Kuruluna sevk kararının bu kurula 8.11.2012 tarihinde bildirilmesine rağmen, 21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 14(4) maddesine aykırı bir şekilde, Davacıya 7 gün içinde y-azılı suç isnadında bulunulmadığı ve Yasaya aykırı disiplin işlemi yapıldığı doğrultusundadır.

21/2005 sayılı KTMMOB Yasası'nın 14(4) maddesine göre, Yüksek Onur Kurulu, konunun Yönetim Kurulunca kendisine sevk edildiği tarihten itibaren 7 gün içinde, ha-kkındaki suç isnadını ilgili üyeye yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür.

Daha önce de ifade ettiğim gibi, disiplin işlemleri sıkı şekil şartına tabi işlemlerdir ve bu şartlara riayetsizlik yapılan işlemi hukuka aykırı hale getirebilir.

Davacının Yüksek- Onur Kuruluna sevkedilmesine karar verildikten sonra, Birlik Yönetim Kurulu, 8.11.2012 tarihinde sevk kararını Yüksek Onur Kuruluna bildirmiş, İMO'nun Yönetim Kurulu Üyelerinin de konunun bir parçası olduğunu belirterek gereğini talep etmiştir. (Emare No.-25)

Yüksek Onur Kurulu ile KTMMOB Başkanı arasında, İMO Yönetim Kurulu Üyelerinin soruşturmaya dahil olması için karar gerektiğini belirten yazışmalar yapıldıktan sonra; Yüksek Onur Kurulu, 7.1.2013 tarihli Emare No.29 yazı ile, Davacıya aleyhindeki suç i-snadını yazılı olarak bildirerek, 15 gün içerisinde, şahsen veya Avukat vasıtasıyla, yazılı savunmasını talep etmiştir.

Çok açık şekilde görülebileceği gibi, Yüksek Onur Kurulu, Davacının sevk kararının bilgisine, 8.11.2012 tarihinde gelmiş olmasına rağm-en, yaklaşık 2 ay sonra Davacıya yazılı suç isnadında bulunarak, açıkça Yasanın 14(5) maddesine aykırı davranmıştır.

Davacı dışında, İMO Yönetim Kurulu Üyelerinin de sevkinin talep edilmesi veya bu yönde soruşturma yapılmak istenmesi Yüksek Onur Kuruluna- sevk edilen kişiye, aleyhindeki suç isnadını bildirme yükümlülüğünü geciktirme hak ve yetkisini vermez.

Yüksek Onur Kurulu, sevk kararının bilgisine geldiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde, Davacıya yazılı suç isnadında bulunmamakla yetkisini aşmış, -Davacı aleyhine Yasaya aykırı işlem gerçekleştirmiştir. Yüksek Onur Kurulunun Yasaya aykırı şekilde gerçekleştirildiği suç isnadı, yapılan disiplin işlemlerini şekil yönünden sakatlamıştır.

Bu bulgum yapılan disiplin işlemlerinin iptaline karar vermek iç-in yeterli olmakla birlikte, meselenin istinaf edilebileceğini dikkate alarak, diğer iddiaları incelemeyi gerekli gördüm.

Davacı Avukatının, Yönetim Kurulunun gündemi bildirmeden toplandığı, gündem dışı karar aldığı iddiaları, Davacının Yönetim Kurulu Üy-esi olması ve yapılan işlemlerden haberi olması gerekçelerine istinaden hukuki mesnetten yoksundur.

Yüksek Onur Kurulu, Davacıya yazılı suç isnadını bildirmesinden itibaren, 2 ay içerisinde kararını vermiştir. Ancak Yasanın 14(7) maddesi, Yüksek Onur Kur-uluna, konunun kendisine iletildiği tarihten itibaren, en geç iki ay içerisinde bitirme yükümlülüğünü getirmektedir.

Bir kişinin aleyhindeki suç isnadını bilmesi, hukuk güvenliği açısından önemlidir ve idare bunun için belirlenmiş süreyi aşamaz. Nitekim,- konunun Yüksek Onur Kurulunun bilgisine getirildiği tarihten itibaren, 7 gün içerisinde yazılı suç isnadında bulunulmamasını hukuka aykırı işlem olarak kabul ettim. Ancak, Yüksek Onur Kurulunun suç isnadı yapıldıktan sonra başlayan bir disiplin yargılamas-ını 2 ay içerisinde bitirememesi, disiplin işlemlerini kendiliğinden hukuka aykırı hale getirmez. Böyle bir durumda hukuka aykırılık için, yapılan işlemlerin idari işlem unsurları bakımından incelenmesi gerekir. İdari işlem unsurları bakımından süreye riay-etsizlikte sakatlık varsa, süreye uymama iptal sebebi sayılabilir.

Huzurumdaki davada, Davacı, Yüksek Onur Kuruluna sevk edilirken, İMO Yönetim Kurulu üyelerinin de konunun bir parçası olduğu Yüksek Onur Kuruluna bildirilmiştir. Eğer Yüksek Onur Kurulu, -konu bilgisine geldiği tarihten itibaren, 7 gün içinde Davacıya yazılı suç isnadında bulunmuş olsaydı, disiplin yargılaması ile ilgili olası gecikmede ortaya konan gerekçenin haklı ve hukuka uygun olup olmadığı hususunu inceleyecektim.

Mevcut duruma gör-e, Yüksek Onur Kurulu, konunun kendisine iletildiği 8.11.2012 tarihinden itibaren, en geç iki ay içerisinde, disiplin işlemlerini sonlandırmamış, 2.1.2013 tarihli yazıyı esas alarak, disiplin işlemlerinin 1.3.2013 tarihinde, takriben konunun intikalinden 3- ay sonra neticelendirerek, Yasada öngörülen süreye haklı bir gerekçesi olmadan uymamıştır. Mevcut olgulara göre, yapılan işlemler hem şekil, hem de neden yönünden sakattır.

Son olarak, Davacıya verilen "uyarma" cezasını incelemeyi uygun buldum.

21/2005- sayılı KTMMOB Yasası'nın 15(1) maddesine göre, uyarma cezası, mesleğin uygulanmasında daha dikkatli davranması gerektiğinin, üyeye yazı ile bildirilmesi olarak tanımlanmıştır. İlgili maddede, hangi hallerde uyarma cezası verileceği belirtilmiştir. Buna gö-re, Birliğin ve Odaların amaçlarına veya yetkili organlarının kararlarına aykırı hareket eden veya Birliğe veya Odaya karşı parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya üyeler arası dayanışmayı bozan ve meslek onurunu zedeleyici davranışlarda bulunan üy-elere uyarma cezası verilir.

Genel prensip, soyut iddialarla disiplin cezası verilemeyeceğidir.

Bu davanın olgularına göre, Davacının, müşterisine ait statik projeyi mimari projeden önce vizelettirdiği sabittir.

Yüksek Onur Kurulu, Emare No.33 kararı-nda ceza verirken şöyle demiştir:

"kesinleşmemiş ve/veya tamamlanmamış bir Mimari Proje
olmaksızın Statik Projenin vizelenmesinin mesleki
disiplinler, yıllardır süregelen uygulama, etik ve pratik
hayattaki uygulanabilirlik ve en önemlisi S-tatik
Projenin, Mimarisi olan bir yapının taşıyıcı sisteminin
hesapları ve çizimleri olduğu düşünüldüğünde, "Mimari
Projesi vize almadan statik projeyi onaylatmanın"
uygulama dışına çıkılması ve KTMMOB'nin birlik ve
bütünlüğünü ve/veya ilgili me-sleklerin uygulanmasını zora
soktuğu ve/veya Birliğin ve Odaların amaçlarına aykırı
hareket ettiği ve/veya üyeler arası danışmayı bozan veya
meslek onurunu zedeleyici davranışlarda bulunduğunu ve
Sn. Özgün Akcan'ın mimari projesi vizelenmemiş bir
- projenin statik projesini vizeleterek ve/veya bu projenin
söz konusu şekilde vizelenmesini kabul ederek belirtilen
suçu işlemiş olduğu..."

Görülebileceği gibi Yüksek Onur Kurulu disiplin suçunun unsurlarını tümüyle dikkate almış ve disiplin suçun-un işlendiği sonucuna ulaşmıştır.

Davacıya yapılan suç isnadında (Emare No.29) müellifi olduğu statik projeyi şahsi çıkar amaçlı vizelettirmek ve imar mevzuatına, yasa ve yönetmeliklere aykırı, uygulama dışına çıkarak, etik dışı davranışlarda bulunmakla i-tham edilmiştir.

Davacı, şahsi çıkar amaçlı proje vizelettirmek isnadından beraat etmiştir.

Birliğe üye tüm odalar ve mühendisler ortak amaca uygun, mühendislik mesleğinin yıllardır uygulanan ve hayatın normal akışı içerisinde kabul edilebilen davranış-larda bulunmakla yükümlüdürler. Aksi halde mühendislik mesleğinin gereğinin yapılması yerine, keyfilik öne çıkar. Böyle davranışlar ise, Yasanın 15(1) maddesi kapsamında üyeler arası dayanışmayı bozan meslek onurunu zedeleyici davranış kapsamında değerlend-irilir.

Yüksek Onur Kurulunun kararında da belirttiği gibi, mimarisi olan bir yapının taşıyıcı sisteminin hesapları ve çizimleri olduğu düşünüldüğünde, mimari proje vize almadan, statik projeyi onaylatmanın uygulanabilirliği yürürlükteki mevzuat bakımınd-an mümkün değildir. Statik proje, yapı üzerinde bulunan tüm yapı elemanlarının hesaplanması ile bu hesaplamalara göre hazırlanan projedir. Statik proje, mimari projeye uygun olarak hazırlanır. Mimari proje vizelenmeden statik projenin vizelenmesi, neticesi- soyut bir işlem niteliğindedir. Önemli olan statik proje hesaplamalarının mimari projeye uygun olarak yapılmasıdır. Dolayısıyla, mimari projeden önce statik projenin vizeletilmesi, bağlı olduğu projeye mesleki aykırılık teşkil etmektedir. Bu uygulamanın -yaygınlaşmasının, Birliğin amaçları ile uyuşmayacağı aşikardır. Bu nedenle, Davacının davranışının Yasanın 15(1) maddesi altında uyarma cezasını gerektirecek disiplin suçu olarak tanımlanması hukuka uygundur.

Davacı aleyhine gerçekleştirilen disiplin işl-emlerinde, yetki aşımı, şekil ve sebep unsuru bakımından hukuka aykırı işlemler yapılmamış olsaydı, Yüksek Onur Kurulunun, Davacıya Uyarma Cezası verilmesi kararını, hukuka uygun ve yapılan davranışla orantılı verilmiş ceza olarak değerlendirecektim. Ülken-in çok önemli kamu kurumlarından biri olan KTMMOB'nin en kısa sürede mesleki etik esaslarını belirleyerek, Odalar arası bu tür ihtilafları önlemesinin görevi olduğunu hatırlatmak isterim.

HÜKÜM:

Yukarıda belirlenen nedenlerle Yüksek Onur Kurulunun Davac-ı aleyhindeki kararının iptali gerekmektedir.

Netice itibarıyla;

Davalıların bir organı olan Yüksek Onur Kurulunun Davacı aleyhine gerçekleştirdiği disiplin işlemlerinin ve Davacıya verilen 1.3.2013 tarihli uyarma cezası kararının hükümsüz ve etkisiz -olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilir.
B. Masraf emri verilmez.



Ahmet Kalkan
Yargıç
30 Ocak, 2014











27






Full & Egal Universal Law Academy