Yüksek İdare Mahkemesi Numara 27/1999 Dava No 8/1999 Karar Tarihi 28.04.1999
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 27/1999 Dava No 8/1999 Karar Tarihi 28.04.1999
Numara: 27/1999
Dava No: 8/1999
Taraflar: Hilmi Özen ile Bakanlar Kurulu arasnda
Konu: Görevden ihraç
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 28.04.1999

-D.8/99YİM 27/99
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Yargıç Gönül Erönen Huzurunda.
Müstedi: Hilmi Özen, Devlet Sosyal Konutları, Cengiz Sk.
No.21, Lefkoşa

-ile-
Müstedaaleyh: Bakanlar Kurulu ve-/veya Başbakanlık vasıtası ile
KKTC Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Avukat Fuat Veziroğlu
Müstedaaleyh namına: Kıdemli Savcı Behiç Öztürk
İlgili Şahıs namına: Avukat Ergin Ulunay.

----------------
-
A r a K a r a r

Gönül Erönen: Bu davadaki Müstedi/Davacının 10.3.1999 tarihinde dosyalamış olduğu talep takriri aynen şöyledir:-
"Malûmunuz olsun ki yukarıda adı geçen davacı işbu dava
ile aşağıda belirtilen çareler için Mahkemeye başvurur.
Bakan-lar Kurulu tarafından takriben 3 Mart 1999 tarihinde alınan ve davacı Hilmi Özen ve/veya Işılay Arkan ve/veya Dr. Yüksel Tüccaroğlu'nun Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinden alınmalarına ve/veya yerine ve/veya yerlerine- Emirali Özkılıç ve/veya Hüseyin Moral ve/veya Kudret Balcı'nın atanmalarına ilişkin kararın ve/veya Bakanlar Kurulu'nun 3.3.1999 tarih ve/veya E-257-99





numaralı kararının tamamen etkisiz ve/veya hükümsüz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğurmaya-cağına ve/veya bu kararın iptaline dair Mahkemece karar ve/veya hüküm verilmesi.

Mahkemece uygun görülecek herhangi bir karar ve/veya hüküm verilmesi.

Masraflar için Mahkemece uygun görülecek herhangi bir karar ve/veya hüküm verilmesi,

Bu dava aşağıdaki- hukuki esaslara dayanır:

Dava konusu karar Anayasaya ve/veya yürürlükteki mevzuata aykırıdır.
Dava konusu karar yetki tecavüzü ve/veya yetki gasbı yoluyla üretilmiştir.
Dava konusu karar geçerli ve/veya yasal ve/veya herhangi bir gerekçeden yoksundur.
Da-valı dava konusu kararı alırken dikkate alması gereken hususları dikkate almamış ve/veya dikkate almaması gereken hususları dikkate almıştır.
Davalı dava konusu kararı alırken yapması gereken inceleme ve/veya araştırma ve/veya soruşturmayı yapmamıştır.

Bu- davayı desteklemek için aşağıdaki olgulara dayanılır:
Davacı takriben 29.1.1997 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyle 3 yıl için Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu üyeliğine atandı.
Davacının görev süresi takriben 29.1.2000 tarihinde sona -ermektedir.
Yürürlükteki mevzuata göre bir yönetim kurulu üyesinin görev süresi (3 yıllık normal sürenin tamamlanmasından önce) ancak ilgili yasanın 11. maddesinde yer alan nedenlerle sona erer. Bu nedenler arasında Bakanlar Kurulu kararıyla bir üyenin gö-revden alınması şeklinde herhangi bir hal yoktur.
Bakanlar Kurulu 3 yıllık sürenin dolmasından önce herhangi bir üyeyi görevden almak ve/veya azletmek ve/veya yerine başkasını atamak yetkisine sahip değildir.
Buna rağmen Bakanlar Kurulu takriben 3 Mart 19-99 tarih ve/veya E-257-99 sayılı bir karar alarak davacının yukarıda belirtilen üyelik görevine son verdi ve/veya davacıyı belirtilen görevden aldı ve/veya bu görevden



azletti ve/veya yerine Emirali Özkılıç ve/veya
Hüseyin Moral ve/veya Kudret Balcı-'yı atadı.
Dava konusu karar ve/veya 3.3.1999 tarihli ve/veya E-257-99 sayılı Bakanlar Kurulu kararı kanunsuzdur.
Dava konusu karar davacının meşru menfaatlerini doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkiledi."

Davalı bu davaya müdafaa dosyalamıştır. İlgili -Şahıs bu davaya henüz müdafaa dosyalamış değildir.

İlgili Şahıs daha sonra 8.4.1999 tarihinde bir ihbarlı istida dosyalayarak davadaki talep takririnde ileri
sürülen hukuki itirazların dayandığı sebeblerin, yani gerekçelerin hiçbirinin talep takririnde -belirtilmediği nedeni ile davanın ve/veya celpnamenin ve/veya talep takririnin hükümsüz hale geldiği, yoklukla butlan olduğu ve/veya rezilane ve/veya saçma ve/veya tazyik amaçlı olduğu ve dava sebebi bulunmadığı nedenlerine dayanarak davanın iptal edilmesi- talebinde bulunmuştur.

Davalı/Müstedaaleyh bu istidaya itiraz dosyalamamıştır. Davacı/Müstedaaleyh ise bu istidaya itirazname dosyalamıştır. İstida ve itirazname yemin varakaları ile desteklenmemektedir.
Hukuki esaslara dayanan bu istidaya taraflar tanı-k çağırmadı ve Mahkemeye hitap etmekle yetindiler.

Müstedi/İlgili Şahıs özetle, Davacı Müstedaaleyhin talep takririnde hukuki esasların ne olduğu ve davanın hangi yasal mevzuata dayandığı ile ilgili gerekçe olmadığını, bu nedenle davayı anlamadığını, Yük-sek İdare Mahkemesi Tüzüğünün 6.
maddesine uyulmadığını, sürprizlerle karşılaşmaması için hukuki gerekçelerin esaslı bir şekilde açıklanması gerektiğini ve bu eksiklikleri gidermek için Davacı/Müstedaaleyhin tadilat


girişiminde bulunmadığı dikkate alın-dığında davanın iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

Davalı/Müstedaaleyh istida ile ilgili kararı Mahkemenin takdirine bırakarak başka beyanda bulunmamıştır. Davacı/ Müstedaaleyh ise yaptığı hitapta dava celpnamesi ve/veya talep
takririnin 199-7 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğüne ve Tüzük cetvelinde belirtilen Örnek 1'e uygun hazırlandığını, keza izah
edilen olgular kısmındaki bölümün, davanın dayandığı hukuki esasları da içerdiğini belirtmiştir.

Davacı/Müstedaaleyh devamla, Vakıflar Örgütü ve D-in İşleri Dairesi Yönetim Kurulu üyeliğinin nasıl sona erdirilebileceğinin 73/91 sayılı Yasanın 11. maddesinde belirtildiğini, bu yasa dışında konu ile ilgili başka yasal mevzuat bulunmadığını, talep takririnde davanın esasına ve detayına girmediğini, huku-ki esasların detayına davanın esasında gireceğini, bu nedenle hukuki nedenleri kendi içinde ve olgular kısmında belirtilen ve mevzuata uygun olarak hazırlanmış olan talep takririnin iptalini gerektirecek bir durumun olmadığından istidanın iptalini, talep e-tmiştir.

1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğünün 6. maddesi aynen şöyledir:
"Taraflardan herbiri düzenleyeceği layihada dayandığı hukuki esasları beyan eder ve bu gibi esasların sebeplerini tam olarak belirtir. Ancak avukatı olmaksızın ispatı vücut eden b-ir taraf bu maddeye uymağa zorunlu değildir."


73/91 sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasasının 9. maddesi uyarınca


Yönetim Kurulu, Bakanlar Kurulu tarafından 3 yıl süre için atanmaktadır.

73/91 sayılı Vakıfla-r ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasasının 11. maddesi aynen şöyledir:

" Yönetim Kurulu Başkanlık veya Üyeliği aşağıda
gösterilen hallerde sona erer.
1. Ölüm ile;
2. Yazılı istifa ile;
3. 10'uncu maddedeki hallerd-en herhangi birinin
gerçekleşmesi halinde;
4. Yönetim Kurulunun birbirini takip eden üç
olağan toplantısında Yönetim kurulunun izni
veya onayı olmadan hazır bulunmama halinde."

Ayni yasanın 10. maddesi ise şöyledir:-
" Aşa-ğıda gösterilen haller,Yönetim Kurulu
Başkan ve üyeliği için ehliyetsizlik sayılır:-

1.Bakanlar Kurulu üyesi veya Meclis üyesi
olmak,
2. Belediye başkanı dahil olmak üzere
Belediye Meclisi üyesi olmak,
Kuzey Kıbrıs Türk C-umhuriyetinde yürürlükte
bulunan herhangi bir yasa gereğince
iflasına Mahkemece karar verilmiş veya başka şekilde müflis ilân edilmiş olunması halinde; iflas masasının devam etmekte olması veya aleyhinde bir haciz -emri isdar edilmiş bulunması veya alacaklıları ile özel bir mukavele veya uzlaşma yapmış olmak,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yürürlükte
bulunan herhangi bir yasa gereğince akli
dengesinin bozuk olduğuna mahkemece karar
verilmiş bulunmak,
H-ırsızlık, rüşvet, ihtilâs, zimmetine para
geçirme veya ahlâka aykırı bir suçtan hüküm
giymiş olmak,
İdareye borçlu bulunmak veya borcun


tediyesinde temerrüt göstermek veya
herhangi bir şekilde Vakıflar İdaresinden
veya Vakıflar İdaresi k-aynaklarından
yararlanır durumda olmak;
Ancak normal ev veya dükkân kiracısı bulunmak veya kayıtlı vakfiyeler tahtında hak sahibi olmak bunun dışında kalır.
Vakıflar İdaresinin iştigal sahalarında
faaliyet göstermek veya rekabet etmek."


Yüksek İd-are Mahkemesinde dava açan herhangi bir kişi KKTC Anayasasının 152. maddesine dayanarak dava açma hakkına sahiptir. Davacı, Anayasanın 152 maddesi tahtında meşru
menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilendiğine inanarak Bakanlar Kurulunun 3.3.-1999 tarih ve E-257-99 nolu kararına karşı bu davayı dosyalamıştır . Bu davayı açmaya hakkı
olup olmadığı ve de davasında haklı olup olmadığı ise davanın dinlendiği sırada karar verilecek bir husustur.

Talep takririnde, davayı desteklemek için belirtilen -olgulara bakıldığı zaman ilgili bölümde belirtilen hususlar, dava konusu idari kararın yürürlükteki mevzuata neden aykırı olduğu, davaya konu kararda neden yetki tecavüzü veya yetki gasbı olduğu, bu kararın neden geçerli ve/veya yasal ve/veya herhangi bir -gerekçeden yoksun olduğu hususlarının ilk etapta yeterince ileri sürüldüğü görülmektedir. Başka bir ifadeyle Davacının talep takririndeki iddialarına göre, 73/91 sayılı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yasasının 11. maddesi bir Yönetim Kurulu üyesini-n görev süresi dolmadan nasıl görevden alınacağını içermektedir. Davacının görev süresinin 29.1.2000 yılında sona ereceği göz önünde tutulduğunda Davacı, 3 yıllık sürenin dolmadan kendisinin görevden alınamayacağı,



azledilemeyeceği ve/veya yerine başka-sının atanamayacağını iddia etmekte ve bu nedenlere dayanarak, Bakanlar Kurulunun dava konusu kararı almaya yetkisi bulunmadığı iddiasını yapmaktadır.

Kanaatimce bu safhada Davacının davasını Anayasanın 152. maddesine dayandırdığını talep takririnde açıkc-a belirtmemiş olması bu davayı ileri götürme hakkını ortadan kaldırmaz.

Ayni şekilde, talep takririnde belirtilen mevcut olgular ışığında İlgili Şahsın davada bir sürprizle karşılaşması durumunun söz konusu olmadığı görüşündeyim. Yüksek İdare Mahkemesi Tü-züğünün 6. maddesi, talep takrirleri ile ilgili
olarak "layihada dayandığı hukuki esasları beyan ederek bu esasların sebeblerini tam olarak belirtir", demektedir. Bu
kuralın içeriğinde yasa maddelerinin de açıklanması gerektiği belirtilmemektedir.

Yasa -maddelerinin talep takririnde yazılı olarak belirtilmesi şayanı arzu olmakla birlikte, istida konusu talep takririndeki bu eksikliklerin bu safhada davayı batıl kılmak (null and void) için esaslı bir eksiklik olduğu görüşünde değilim. Nerde kaldı ki Müsted-i/İlgili Şahsın huzurumdaki bu müracaatı, davanın yürütülmesini geciktirmeden başka bir amaca hizmet etmediği düşüncesindeyim. Keza istidada yer alan "rezilane ve/veya saçma ve/veya tazyik amaçlı" şeklinde davanın açılış sebebini ifade eden iddiaların yers-iz olduğunu bu aşamada bu iddiaların bu davadaki talep takriri için ileri sürülebileceği görüşünü taşımamakta olduğumu belirtme gereğini de duymaktayım.



Yüksek İdare Mahkemesindeki Hukuk Usulü kurallarına dayanan uygulamalar az da olsa Kaza Mahkemelerin-ce tatbik edilen Hukuk Mahkemeleri Usulü Tüzüğündeki uygulamalardan daha esnek ve farklıdır. Bu konu bir çok içtihat kararında incelenmiştir.


YİM/İstinaf 2/98 (D. 3/98)'de konu ile ilgili şöyle denmiştir:-
"İdari davalarda da uygulanacak yöntem özel huk-uktaki yöntemden pek farklı değildir. İdari davalarda bu gibi geçici emirler 1997 Yüksek idare Mahkemesi Tüzüğünün 11. maddesi altında verilmektedir. 1997 Yüksek İdare Mahkemesi
Tüzüğü idari davalarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün de uygulanmasını ön-görmektedir.Tüzük ayni zamanda idari davalarda yargıca Mahkeme huzurundaki bir işlemde uygulanacak usul ile ilgili olarak çok geniş takdir yetkisi vermektedir. Tüzüğün 18. maddesi aynen şöyledir.


"Bu tüzüğün yapıldığı tarihte Cumhuriyet dahilinde yürürl-ükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü, durum uygun olduğu hallerde, Mahkeme
huzurundaki bütün işlemlerde, gerekli değişiklikler yapılarak, uygulanır; meğer ki bu Tüzüğe başka bir hüküm konmuş veya mahkeme veya bir Yargıç başka türlü kararlaştırmış -olsun."

Yukarıda iktibası yapılan maddenin içeriğinden görüleceği üzere yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü,
durum uygun olduğu hallerde Mahkeme huzurundaki bütün işlemlerde gerekli değişiklikler yapılarak uygulanır. Bundan da görüleceği ü-zere Yüksek İdare Mahkemesi, Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünü durumun uygun olması halinde Mahkeme huzurundaki işlemlerde gerekli gördüğü değişiklikleri yaparak uygulayabilir.


Yüksek İdare Mahkemesi 202/95 (D.14/97) sayılı davada sayfa 7-8'de ise şöyle- denmektedir:-
"1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü, Tüzüğün 20. maddesi mucibince 1 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 19. maddesi mucibince de, ondan önce yürürlükte bulunan, konuya şamil, tadil olunmuş şekli ile 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğü -ilga edilmiştir. Davacıların davası, Tüzük yürürlüğe girmeden önce 20.10.1995 tarihinde dosyalanmıştır ki o zaman konuya şamil mevzuatı tadil olunmuş şekli ile 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğü oluşturmakta idi. 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün
1-8. maddesi de, 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğüne benzeyen ve ayni hükmü içeren bir madde içermekte idi.
..............


Bunlardan açıkca görülebileceği gibi, gerek 1962 Tüzüğünde gerekse 1997 Tüzüğünde yerini madde 18'de bulan hüküm aynıdır ve buna gör-e Yüksek İdare Mahkemesi öncelikle sözü edilen hükmü uygulamakla yükümlüdür, meğer ki, aynı Mahkeme veya bir Yargıcı, aksine emir vermiş olsun veya bir boşluğu doldurmak için Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünden de faydalanmayı uygun görsün. Bu aşamada şunu-n
vurgulanması yerinde olur ki Yüksek İdare Mahkemesi,
KKTC'deki diğer Mahkemeler gibi Şahadet Yasasına veya Usulü Mahkeme Nizamlarına sıkı sıkıya bağlı değildir."


YİM 143/90 (D.1/91) sayılı kararda Yargıç Taner Erginel sayfa 5 ve 6 da şöyle demiştir:--

"Gerçekte usul kurallarına katı bir anlam veren ve davaların kaderini teknik bir noktaya bağlayıp adaletsizliklere neden olan şekilci hukuk anlayışı tüm hukuk sistemleri tarafından terkedilmiştir.(Gör: Y/H 74/87,65/89 ve 76/89).Usul kuralları yargılamanı-n adil olmasını sağlamak için kabul edilmiş kurallardır.
Dolayısıyle bu kuralları doğru yorumlayıp uygulayabilmek için hangi amaç için kabul edildiklerini göz önünde tutmak gerekir........
...............
Yukarıdaki görüşler ışığında şekil hatası ile karşı-laşan Mahkemenin yasal bir zorunluluk olmadığı sürece bu hatayı öne sürerek davayı iptal etmesi veya adaletsiz sonuca ulaştırması doğru olamaz.Yasal bir zorunluluk


olmaması Mahkemenin takdir hakkını kullanarak soruna çözüm bulabileceği anlamına gelir. M-ahkeme takdir hakkını
kullanırken ise adil olmak zorundadır. Şu halde şekil hatası nedeniyle bu başvuruyu iptal edebilmek için böyle davranmanın ayrıca adil olması da gerekir."


Yukarıda alıntısı yapılan içtihat kararlarında benimsediğim prensipler ış-ığında, Davacı/Müstedaaleyhin 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğünün 6. maddesine uygun hazırlanmış görülen bu davadaki talep takririnde mevcut olabilecek
eksikliklerin, bu aşamada davanın adil bir şekilde sonuçlanması için önem veya engel arz etmediği gör-üşündeyim. Bu nedenle İlgili Şahsın bu konudaki savlarına değer vermeyi uygun görmüyorum.

Tüm bu görüşlerim ışığında, Müstedi/İlgili Şahsın istidasında başarılı olmadığı görüşüne vararak, istidayı ret ve iptal ederim. İşbu istida masrafları Mukayyitliğe -sunulacak
masraf listesi ile Mukayyit tarafından tarh ve takdir edildikten sonra Müstedi/İlgili Şahıs tarafından Davacı/ Müstedaaleyhe derhal ödenmesine emir verilir.




Gönül Erönen
Yargıç -


28 Nisan 1999

1



10






Full & Egal Universal Law Academy