Yüksek İdare Mahkemesi Numara 254/2014 Dava No 8/2015 Karar Tarihi 14.04.2015
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 254/2014 Dava No 8/2015 Karar Tarihi 14.04.2015
Numara: 254/2014
Dava No: 8/2015
Taraflar: Sabri Abit Muhsinoğlu ve diğeri ile Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür ve Bakanlığı ve diğerleri arasında
Konu: Kybele Restoran ve Bellapais Manastırının atık su tesisine verilen iznin iptali
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 14.04.2015

-D. 8/2015 YİM: 254/2014

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Mehmet Türker, Tanju Öncül.

Davacı: 1. Sabri Abit Muhsinoğlu, Bellapais Gardens Otel -
- Restaurant, Şehit Fuat Niyazi Sokak No:3
Beylerbeyi, Girne
2. Yas Tours Ltd. Bellapais, Girne

- ile -
Davalı: 1. Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür ve
Spor Bakanlığı, Lefkoşa
- 2. Girne Belediyesi, Belediye Başkanı, Başkan Vekili,
Belediye Meclis Üyeleri ve Girne Kasabası
Hemşehrileri, Girne
3. Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Lefkoşa
4. KKTC İçişleri Bakanlığı, Lefkoşa
5. -KKTC'yi temsilen Başsavcılık, Lefkoşa


A r a s ı n d a.


Davacılar namına: Avukat Boysan Boyra
Davalı No.1, 3, 4 ve 5 namına: Kıdemli Savcı İlter Koyuncuoğlu
Davalı No.2 namına: Avukat Sıla Miroğlu
İlgili Şah-ıs namına: Avukat Selçuk Gürkan ve Avukat Akan Gürkan.


-----------

K A R A R

Narin F. Şefik: Davacılar, "Kybele Restoran ve Bellapais Manastırı'nın Atık Su Sorununa Çözüm Getirilmesi" projesi kapsamında, Davalı No.1'in başlattığı proje ile ilgili veri-len tüm kararların ve/veya Davalı No.2'nin bu kararlar neticesinde proje ile ilgili verdiği inşaat ruhsatının ve/veya izninin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğuramayacağına; belirtilen proje ile ilgili ÇED raporu talep edilmemesin-e müdahale etmeyen, rapor tanzim ederek kamuoyunun bilgisine getirmeyen Davalı No.3'ün karar ve/veya işlemlerinin hükümsüz ve etkisiz olacağına ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına, ve/veya karar ve/veya işlem ve/veya ihmallerin yapılmaması gereken ihmal -olduğuna; proje izin ve/veya ruhsat verme aşamasında konuyu bu projeden etkilenecek kişilerin bilgisine getirmeyen ve/veya kamuoyunun ve/veya ilgili kişilerin bilgisine getirmeyen ve/veya onların görüşünü almayan ve/veya almadan işlemlerin devam etmesine i-zin veren Davalı No.4 ve/veya ona bağlı Girne Kaymakamlığının karar ve/veya işlemlerinin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına, ve/veya karar ve/veya işlem ve/veya ihmalin yapılmaması gereken bir ihmal olduğuna karar verilmesin-i talep etmektedir.

Davacılar davalarını, 55/1989 sayılı İmar Yasası'na, 60/1994 sayılı Eski Eserler Yasası'na, 18/2012 sayılı Çevre Yasası'na ve 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası'na dayandırmışlardır.

Davalı No.1, 3, 4 ve 5 ile Davalı No.2, Davacıların -iddialarını kabul etmeyerek, tüm işlemlerin ve/veya kararların yasal mevzuata uygun yapıldığını ve/veya alındığını, çevre ve kamu yararı gözetildiğini, dava konusu kararın Davacıların herhangi meşru bir menfaatini doğrudan doğruya ve olumsuz olarak etkilem-ediğini ileri sürdüler.
İlgili Şahıs olarak davaya dahil edilen Kybele Turizm Ltd. de dosyaladığı müdafaa takririnde, iki ön itiraz ileri sürerek, Davacıların davalarını 75 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra dosyaladıklarını, davada meşru menfaatleri-nin direkt olarak ve olumsuz yönde etkilenmediğini iddia ederek, davanın bu nedenle daha fazla ileri gitmeden reddedilmesini talep ederken, müdafaalarında ise Davacıların tüm iddialarını reddettiler.

Dava dinlendi. Davacılar, davalarını ispat etmek için D-avacı No.1 dahil 4 tanık dinlettiler, Davalı No.1,3,4 ve 5
2 tanık, İlgili Şahıs ise 2 tanık dinletti. Davalı No.2 tanık celbetmedi.

Davacı No.1 ve 2 Bellapais'te Bellapais Gardens lokantası ve otelini işletmektedirler. Davacı No.1'in adına kayıtlı arazi- 16 dönüm civarındadır. Davacı No.1 gönüllü çevreci, çevre ve doğa dostu bir kimsedir. Davalı No.2, otelin havuzuna Davacılara göre 35 metreden daha kısa bir mesafe içerisinde, İlgili Şahıs maksatları bakımından bir arıtma tesisi yapılması için Davalı No.1-'e bağlı Eski Eserler Dairesine izin vermiştir. Davacılar, arıtmanın yapılması ile arazilerinin ve turizm işletmesinin değerinin düşeceğini, turizme ve doğaya da zarar verileceğini, ayrıca Davacıların işletmelerinin ticari faaliyetlerinin de sekteye uğraya-cağını iddia etmektedirler.

Davacılar, dava konusu projenin 1. derece sit alanında eski eser niteliğindeki Bellapais Manastırına ve/veya Manastırın zeminine ve/veya duvarlarına ve/veya yine eski eser niteliğindeki tarihi Manastır Sarnıcına fiziki müdahale- teşkil eden bir proje olduğu için Anıtlar Yüksek Kurulundan izin alınması gerektiği halde alınmadığını; projenin İmar Yasası altında bir gelişme olmasına rağmen, bununla ilgili mevzuatın öngördüğü işlemleri yerine getirmeden projeyi ruhsatlandırdıklarını,- dolayısıyla yetkisizce ve/veya yetki gasbı ile hareket ettiklerini; yine Çevre Yasası uyarınca ÇED raporu alınması gerektiği halde, ÇED raporu aranmadan karar üreterek hatalı davranıldığını; gerek Çevre Yasası, gerekse İyi İdare Yasası altında, Davacılar -dahil hak ve çıkarları etkilenen özel kişilerin açık danışma toplantılarına katılmalarının sağlanması gerekirken bunun yapılmadığını; Davacıların ciddi surette direkt olarak ve olumsuz bir şekilde etkilendiğini ileri sürmektedirler. Dolayısıyla dava konusu- kararın 60/1994 sayılı Eski Eserler Yasası, İmar Yasası, İyi İdare Yasası ve Çevre Yasası dikkate alınmadan, bu yasalar altında tanınan yetki ve görevler göz ardı edilerek, başvuru konusu kararın alındığı, bu nedenle proje ile ilgili karar ve/veya projeye- onay ve/veya ruhsat verilmesinin yetkisizce yapıldığı ve dava konusu kararın ve/veya ruhsatın hükümsüz ve/veya etkisiz ve/veya sonuç doğuramayacağı iddia edilmektedir.

Davalı No.1, 3, 4 ve 5 ile Davalı No.2, davada yakınma konusu yapılan kararın mevzuat-a uygun olarak alındığını ileri sürerek Davacının iddialarını kabul etmemekte ve iddiaları reddetmektedirler. Davalılar, dava konusu kararın, Davacıların herhangi meşru bir menfaatini doğrudan doğruya ve olumsuz olarak etkilediği iddiasını da reddetmektedi-rler. İlgili Şahıs, Davacıların dava konusu kararda meşru menfaatlerinin bulunmadığına ilaveten, 75 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra davalarını ikame ettikleri için davanın iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Devamla, İlgili Şahıs da Dava-cıların iddialarını reddederek, dava konusu kararın çevrenin korunması amacı ile alındığını, "paket arıtma sistemi" olarak yer altında yapılacak bir arıtma sisteminin, doğaya ve/veya Bellapais Manastırına ve/veya Müstedilere zarar vermeyeceğini, mevcut sür-ekli dolup taşan septik kuyu yöntemine mukayeseyen daha çağdaş ve emniyetli ve mevcut sıkıntıları giderici nitelikte olacağını ifade ederek, dava konusu kararın ilgili tüm mevzuata uygun alındığını ileri sürmekte ve davanın reddedilmesini talep etmektedir.-

Davacılar, İlgili Şahsın ön itirazlarını reddederek, dava konusu kararın, davanın ikamesinden 1 hafta önce bilgilerine geldiğini ileri sürdüler ve Davacıların meşru menfaatlerinin direkt ve olumsuz olarak etkilendiğini, insan dışkısı kokusu ve/veya arıtm-a tesisi mevcudiyetinin müşterilerini olumsuz etkileyeceğini, yapılacak arıtmanın Davacıların otel ve restoran olarak kullandıkları yere, havuzuna ve yazlık restoran alanına çok yakın olduğu için etkileneceklerini, yapılacak tesisin Manastırın zemin kayala-rının çok yakınlarında ve/veya üzerinde olduğunu, çalıştırılacak jeneratörün kayalarda titreşim yaparak Manastırın yıkılmasına neden olacağını, yüksek hacimli gaz tankının, yanıcı bir madde olması nedeni ile patlaması halinde Manastıra zarar vereceğini, te-sisten çıkacak koku ve gürültü nedeni ile Davacıların yapmakta oldukları işi yapmalarının mümkün olmayacağını ileri sürdüler.

Öncelikle ön itirazlar değerlendirilecektir. Şöyle ki:

Anayasa'nın 152. maddesinin 2. fıkrası altında, Yüksek İdare Mahkemesine -müracaat edecek kişilerin, "karar veya işlemin yayınlanması tarihinden veya yayınlanmadığı takdirde veya bir ihmal halinde, başvuran kişinin bunu öğrendiği tarihten başlayarak, 75 gün içinde" başvurularını yapmaları gerekmektedir.

İlk olarak 75 günlük sür-enin geçip geçmediğine karar verilmesi gerekir. Hak düşürücü süre geçirilse dahi dava konusu kararın yok hükmünde kabul edilmesi halinde, o karara karşı daima dava açılabileceği nedeni ile hak düşürücü sürenin geçirildiğine karar verilmesi durumunda, davan-ın esası içerisinde dava konusu kararın yok hükmünde olup olmadığı irdelenir.

Davacı No.1, İlgili Şahıs tarafından istintakında, Anıtlar Yüksek Kurulunun 3.6.2014 tarihinde konu ile ilgili karar verdiğini ve bunun Resmi Gazete'de yayınlandığını, ancak ken-disinin bu karardan veya Resmi Gazete'den o dönemde haberi olmadığını söyledi. Davacı No.1, ancak kazı çalışmalarına geçildiği an olaydan haberdar olduklarını, ilk kazının başka noktada olduğunu, onunla ilgili Girne Kaza Mahkemesinde bir dava açıldığını, d-ava neticesinde ilk başlatılan kazının kapatıldığını, 2. ve bu davaya konu projenin başlatıldığı yerden ancak orada işleme başlanınca haberdar olduklarını ve bir hafta içerisinde de mahkemeye başvurduklarını söylemiştir.

Anıtlar Yüksek Kurulu kararı 3.6-.2014 tarihinde yayınlanmıştır. 7.8.2014 tarihinde Kıbrıs Türk Mimar Mühendisler Odası Birliği vize bürosundan, 8.8.2014 tarihinde Elektrik Mühendisleri Odasından vize alınmıştır (Emare No.58-60). Davalı No.2 tarafından verilen dava konusu Emare No.61 ruhs-at ise 22.8.2014 tarihlidir. Bu ruhsat, Davalı No.2 tarafından Eski Eserler Dairesine verilmiştir. Bu ruhsat Davacıya verilecek bir ruhsat olmadığı gibi, ruhsatın verildiği de Resmi Gazete'de yayınlanmaz.

Davacı No.1, 9.9.2014 tarihinde, Çevre Dairesine -bölgedeki durum ile ilgili şikayetlerini aktaran Emare No.10 yazıyı yazmıştır. Yazının içeriğinden, Davacı No.1'in arıtma projesine izin verildiğinden haberi olmadığı açıkça bellidir.

Davacı No.1'in Emare No.10 yazısına, Çevre Dairesi 22.9.2014 tarihinde -Emare No.11 yazı ile yanıt vermiştir. Yazıda, arıtma projesinin inşaatına başlanmış olduğuna yer verilmiştir. Dolayısıyla, Davacı No.1'in Emare No.11 yazıyı aldıktan sonra ancak dava konusu proje ve inşaat ile ilgili bilgisi olduğu kabul edilmelidir. Emare- No.11 yazının tarihi 22.9.2014'dür. Davanın ikame tarihi ise 13.11.2014'dür. Bu durumda, Davacıların 75 günlük hak düşürücü süreyi geçirmeden davayı ikame ettikleri kabul edilir. Dolayısıyla, İlgili Şahsın bu doğrultudaki ön itirazı ret ve iptal edilir.

-Dava konusu kararın yok hükmünde olup olmadığının bu durumda incelenmesine gerek kalmamıştır.

2. ön itiraz, Davacıların, dava konusu kararda meşru bir menfaatlerinin bulunup bulunmadığı ile ilgilidir.

Gerek Davalı No.1,3,4,5, gerek Davalı No.2, gerekse İ-lgili Şahıs, Davacıların davada herhangi bir meşru menfaatlerinin bulunmadığını, alınan karardan dolayı doğrudan doğruya etkilenmelerinin ve/veya menfaatlerinin ihlalinin söz konusu olmadığını ileri sürmektedirler.

Anayasa'nın 152. maddesi altında, "sahip- olduğu meşru bir menfaat, .... karar veya işlem veya ihmal yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi" Yüksek İdare Mahkemesine başvuru yapabilir.

27/2013 sayılı İyi İdare Yasası'nın 19. maddesi de, idarenin birel işlemlerine ve düzenleyic-i işlemlerine karşı, meşru menfaatleri olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişilerin dava açabileceğini öngörür.

Davacıların dava konusu işlemden, yani Kybele Restoran ve Bellapais Manastırının Atık Su Sorununa Çözüm Getirilmesi Projesi adı altınd-a başlatılan proje için verilen ruhsattan, doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilenen meşru bir menfaatleri var mı?

Meşru bir menfaat kavramı birçok içtihat kararında irdelenmiş, çevre ile ilgili davalarda bu kavramın sınırlarının daha geniş tutulması ge-rektiği vurgulanmıştır (Bak: YİM 177/2007 (D.34/2010).

"Bu görüşler ışığında Anayasamızın 152(2) maddesi altında bir iptal davasında dava açma ehliyeti yani meşru menfaatin varlığından söz edilebilmesi için aşağıdaki şartların kümülatif olarak görülmesi g-erekir.
1- İptali istenen idari karar veya işlem tarafından etkilenen menfaat, meşru olmalıdır.
2- İptali istenen karar veya işlemin davacının maddi veya manevi menfaatini olumsuz olarak etkilemelidir.
3- Davacının iptali istenen idari karar veya iş-lemle aşağıdakileri içeren bir taraf ilişkisi mevcut olmalıdır.
(a) İptali istenen karar veya işlem davacının menfaatlerini doğrudan doğruya etkilemiş olmalıdır.
(b) İptali istenen karar veya işlem ile etkilenen menfaat güncel, aktüel bir menfaat olmalıdır-."

"Subjektif (birel) idari işlemlerde, işlemin konusu doğrudan doğruya davacıyı hedef aldığı için davacının menfaatinin etkilendiği çok açıktır. (Örneğin vatandaşlık hakkındaki işlemler, disiplin cezaları işlemleri) ancak, menfaat ihlalinin kişisel- (doğrudan doğruya) olması için işlemin, subjektif olarak, davacı hakkında yapılması gerekmez. Esas olan işlemin, doğrudan veya dolaylı olarak davacının menfaatlerini etkilemiş olmasıdır. Bazen bir idari işlem sadece muhatabını değil - bazen muhatabını da -değil - başkalarını da etkileyebilir. İptal davası açabilmek için işlemin doğrudan doğruya davacı hakkında yapılmış olması gerekli değildir. Yapılan işlemden davacının menfaatleri dolaylı olarak da olumsuz yönde etkileniyorsa, davacı, menfaat ihlali nedeni- ile işlemin iptalini isteyebilir."

"... Uygulamada genellikle menfaat ihlalinin var olup olmadığı, iptali istenen işlemin niteliğine göre saptanmakta ve Mahkeme her olay ve davada davacının iptali istenen idari işlemle menfaatinin ihlal edilip edilmedi-ğini belirlemektedir. Bunun ölçüsü de genel kabul görmüş ilke olarak şöyle özetlenebilir; davacının iptalini istediği işlemle yarar ve çıkar ilişkisinden öte, ancak ciddi ve makul bir alakadan doğan meşru, kişisel ve güncel bir ilişkisinin olması ve işlemi-n doğrudan veya dolaylı biçimde davacıyı etkilemesi gerekir."

".... çevreyi, kültürel ve tarihi değerleri korumak hususlarında menfaat ilişkisinin dar yorumlanmaması bu gibi konularda vatandaşların menfaat ilişkisi bulunduğunun kabul edilmesi gerekmekte-dir."


Bu davada Davacıların talebi, verilen proje nedeni ile Bellapais Manastırına, çevreye ve Davacıların kendi işletmelerine zarar verileceğinden, projeye verilen izin ve/veya ruhsatın hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve/veya herhangi bir sonuç doğura-mayacağına yöneliktir.

Bellapais Manastırı, tüm Kıbrıs halkının ve ilgili idari birimlerin üzerine titremesi gereken, paha biçilmez bir eski eserdir. Bir iptal davası açılması için meşru bir menfaatin var olması gerekir. Yani, iptali istenilen idari kar-arın veya işlemin etkilediği menfaat meşru olmalıdır. Menfaat, dolaylı olarak olumsuz etkileniyorsa, bu yeterlidir. Çevreyi, kültürel ve tarihi değerleri koruma konularında, vatandaş-ların menfaat ilişkisinin bulunduğu kabul edilmelidir.

Bir arıtma proje-si, atık suların toplanacağı bir yerdir. Böyle bir proje doğal olarak çevreyi septik kuyu taşması gibi olumsuz olasılıklardan koruyabileceği gibi, koku, ses gibi olumsuzluklar yaratabilen bir niteliği de olabileceğinden, çevreyi etkileyebilecek potansiyele- sahip olduğu kabul edilmelidir.

Davacıların işletmesi, otel ve/veya bungalowlarda konaklama hizmeti, ayrıca tesis içerisindeki müşterilerine ve dıştan gelen halka açık restoran hizmeti vermektedir. Böyle bir tesisin yakın mesafesine olumsuzluk yaratabile-cek ve koku ve/veya rahatsızlık verebilecek bir arıtma projesinden etkilenmemesi mümkün değildir. Bilakis bu koşullarda tesisin etkilenmesi yüksek bir olasılıktır.
Bu koşullarda Davacı No.1'in Davacı No.2'nin Direktörü sıfatı ile ve/veya projenin yer ald-ığı bölge sakini ve arıtma tesisine yakın mesafede yer alan arazi ve/veya turistik tesis sahibi ve/veya işletmecisi sıfatı ile ve ayrıca bir Kıbrıslı ve KKTC vatandaşı olarak huzurumuzdaki davada meşru bir menfaatinin bulunduğu açık ve sarihtir. Arıtma pro-jesinin yer alacağı alanın yakınındaki turistik tesis sahibinin ve/veya işletmecisinin arıtma projesinin yapımında ve dolayısıyla yapılması için verilen izin ile ilgili meşru bir menfaati olmadığı kabul edildiği takdirde, bu izin ile ilgili meşru bir menfa-at sadece projeyi yaptırana ait olabilecektir. Böyle bir anlayış, hiçbir proje ve/veya izin ile ilgili İdareden hesap sorulamayacağı, dava ikame edilemeyeceği sonucunu doğurur ki böyle bir olasılık kabul edilemez.

Netice itibarıyla, Davacıların davada meş-ru bir menfaatleri olduğu kabul edilir ve İlgili Şahsın 2. ön itirazı da ret ve iptal edilir.

Davacılar, davanın esasında dava konusu yapılan arıtma projesi için verilen Emare No.61 22.8.2014 tarihli ruhsatın, bu ruhsatın ısdarına kadar geçen süreçte 60/1-994 sayılı Eski Eserler Yasası'na, 55/1989 sayılı İmar Yasası'na, 18/2012 sayılı Çevre Yasası'na ve 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası'na uyulmadığı için hükümsüz ve/veya etkisiz olduğunu ve/veya herhangi bir sonuç doğuramayacağını iddia etmektedirler.

Davac-ılar, Çevre Yasası altında bilhassa projenin ÇED raporu gerektirdiği halde, böyle bir rapor alınmadığını; arıtmadan çıkacak atık su için izin alınmadığını; arıtmadan çıkan sesin kabul edilebilecek düzeyden yüksek olduğunu; emici kuyu yapmakla mevzuata aykı-rı davranıldığını ileri sürmektedirler.

Davacılar, devamla 60/1994 sayılı Eski Eserler Yasası'na atıf yapan Davalıların dava konusu arıtma tesisini bu Yasa kapsamında bir "inşai ve fiziki müdahale", İmar Yasası altında ise bir "gelişme" olarak kabul etmey-erek, gelişme için mevzuatın öngördüğü işlemleri yerine getirmeden dava konusunun projelendirilmesinin ve bilhassa Doğal ve Arkeolojik Sit Alanında yapılması tasarlanan bu proje için Anıtlar Yüksek Kurulundan izin alınmamasının, verilen ruhsatı hükümsüz ve- etkisiz kıldığı iddiasındadırlar.

Emare No.7 ve Emare No.8 belgeler, açıkça, Taşınmaz Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun karar aldığını göstermektedir. Bu durumda, Davacıların bu doğrultudaki iddiaları mesnetsiz olarak kabul edilmelidir.

Davacıl-ar, Bellapais Manastırının eski eser olarak korunması gerekliliği noktasında, Manastırın çok yakın mesafesinde, Kybele lokantası diye bilinen ve İlgili Şahsın çalıştırdığı lokanta maksatları için bir jeneratör ve bir büyük gaz deposu yerleştirildiğini ve a-yrıca lokantanın çöplerinin İlgili Şahıs için kolay dökülmesini sağlamak için uzun ve geniş çaplı bir plastik boru ve/veya hortumun, Kybele lokantasının mutfağından, yola, Davacıların tatil köyünün ön kısımlarına monte edilerek, boru içerisinden, borunun u-cuna bağlanan plastik torbalara çöpler ulaştırıldığından, şişelerin düşmesi ile ses kirliliği ve/veya görüntü kirliliği oluşmasından şikayetçi olmaktadırlar.

Dava konusu yerin ziyareti esnasında gaz deposu, jeneratör ve de çöp için monte edilen plastik bo-ru tarafımızdan gözlemlenmiştir.

Gaz deposu ve çöp için monte edildiği iddia edilen boru, dava konusu değildir. Bu nedenle bunlar ile ilgili bu davada karar üretilmesi mümkün değildir. Ancak, Eski Eserler Dairesinin ve/veya Girne Kaymakamlığının ve/veya -Girne Belediyesinin, hangi anlayış ile veya hangi kurala göre bunlara izin verdiğini ve/veya müdahale etmediğini ve Girne Kazasının en değerli eski eserini korumakta niçin bu denli çekingen davranıldığını anlamak mümkün değildir.

Jeneratör, Bellapais Man-astırı eteklerine yenile konmadığı ve arıtma projesinin bir parçası olmadığı için, dava konusu değildir. Ancak İlgili Şahıs Tanığının şahadetinde, kurulacak arıtmadan jeneratöre bağlantı yapılmasının talep edildiği ve bu nedenle jeneratörün de dava konusu -yapıldığı Davacılar tarafından iddia edilmiştir. Arıtmanın elektrik kesintisi nedeni ile çalışmasının aksamaması için, jeneratöre bağlantı sağlanması, jeneratörü dava konusu projenin kapsamına koymaz. Her halükarda Davacılar jeneratörden Talep Takririnde ş-ikayetçi olmalarına rağmen, huzurumuzda, Bellapais Manastırı topraklarına yapılması tasarlanan arıtmanın çalışmasından ve/veya yapılmasından ve/veya arıtma nedeni ile doğacak titreşim nedeni ile Manastırın yapısına ne şekilde zarar verileceği konusunda, Da-vacılar tarafından davalarında iddia ileri sürülmesine rağmen, bu konularda şahadet sunulmuş değildir. Davacılar bu konuyla ilgili şahadet sunacaklarını söylemelerine rağmen, tanık çağırmamışlardır. Bu nedenle, arıtmanın yapımı ve/veya doğal veya jeneratör-den sağlanan elektrik ile çalışması nedeni ile Manastırın yapımına zarar geleceği doğrultusunda huzurumuzdaki şahadet yokluğunda bu konuda bulgu yapılması mümkün değildir.

Davacılar ayrıca, Davalılar ve/veya İlgili Şahsın mahkemeye, yapılacak proje ile i-lgili 6 m'lik havalandırma boruları gerekeceği hususunu gösteren herhangi bir evrağı sunmadıklarını, esasen Davalılar projeyi inceleyip gerekli izinleri verirken bu hususun bilgilerinde olup olmadığının ve/veya bunun ilgili yetkili mercilerden gizlenip giz-lenmediğinin belli olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Anıtlar Yüksek Kurulunun Şehir Planlama Dairesine hitaben yazdığı Emare No.8 yazıya ek olarak, karar fotokopisi ve onaylanan gelişmenin yer aldığı belirtilmektedir. Emarenin ekinde bulunduğu ifade edilen -"onaylanan gelişme", mahkemeye ibraz edilen emareler arasında yoktur. Duruşmanın son tanığının şahadetinde, Eski Eserler Dairesi tarafından değerlendirilen arıtma projesi ile ilgili teknik detaylar içeren projenin mahkemeye emare olarak sunulmadığı, ibraz -edilen projenin yapı ile ilgili proje olduğu, Eski Eserler Dairesinin onayladığı projenin sadece yapı ile ilgili proje mi olduğu yoksa teknik detayları içeren projenin de onaylanıp onaylanmadığının belli olmadığı ortaya çıkmıştır.

İlgili Şahsın son ta-nığı, uygulanacak projede, 6 metre yükseklikte havalandırma boruları bulunduğunu söylemiştir. Mahkeme huzurunda bu hususu gösteren bir proje yoktur. Bu tanığın bu doğrultudaki şahadetine kadar, mahkeme huzuruna böyle bir şahadet gelmemiştir. Anıtlar Yüksek- Kurulu huzurundaki projenin ne olduğu ve dolayısıyla Anıtlar Yüksek Kurulunun bilerek bu projeyi onaylayıp onaylamadığı konusunda, mahkeme huzurunda şahadet bulunmamaktadır.

Mahkemeye ibraz edilen emareler tüm ekleri ile sunulmadığı için bu sorun yaşan-mıştır. Esasen emarelerin tüm ekleri ile sunulması gerektiği vurgulanır. Her halükarda İdarenin aldığı bir kararın hukuka uygun olduğu karinesinden hareket ederek, bu konuda aksi şahadet sunulmadığı nedeniyle, Anıtlar Yüksek Kurulunun, yapılması tasarlanan- projeyi tüm kapsamı ile görerek onay kararını aldığı kabul edilmelidir. Bu safhada mahkemenin, resen tanık çağırma yetkisi olmasına rağmen, tüm dava ile ilgili gerçekler ışığında, buna gerek olmadığı görüşündeyiz. Netice itibarıyla, 60/1994 sayılı Eski Es-erler Yasası'na aykırılık olmadığı kabul edilir.

Davacının, 18/2012 sayılı Çevre Yasası altında üzerinde en fazla durduğu husus, dava konusu arıtma projesi için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu istenmemesidir. Davacı, böyle bir proje için ÇED ra-poru istenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Nitekim, Emare No.4 olarak ibraz edilen Şehir Planlama Dairesinin Çevre Koruma Dairesi Müdürlüğüne gönderdiği 21.5.2014 tarihli yazıda, Şehir Planlama, atık su arıtma tesisi kullanımı için yapılacak yeni inşaat-a yönelik gelişmenin çevresel etki yaratıp yaratmayacağı ve olması halinde bunların önlenmesi için nasıl önlem alınması gerektiği hususlarında Çevre Dairesinin görüşünü talep etmiştir.

Emare No.4 aynen şöyledir:

"Çevre Koruma Dairesi Müdürlüğü,
Le-fkoşa.

02 Mayıs 2014 tarihinde, Eski Eserler ve Müzeler
Dairesi tarafından, Girne Kazası, Beylerbeyi köyü,
Pafta/Harita XII/38 köy'de 8 numaralı parselden
oluşan taşınmaz mal üzerinde, 1 adet Atık su
arıtma tesisi amaçlı kulla-nımına yönelik tasarı
gelişme için Dairemize 14 Girne II.258 numaralı
Planlama Onayı başvurusu yapılmıştır.

Başvuruya konu 8 numaralı parselden oluşan Toplam
alanı 1326.6 metre kare (3, evlek, 3475 ay kare
olan taşınmaz ma-l, "2007 Girne II Bölge Kapsamlı
Emirnamesi" kapsamında A Bölgesinde yer almaktadır.

Başvurunun sonuçlandırılabilmesi için, 1990 Planlama
Onayı Tüzüğü'nün 14'üncü maddesi uyarınca kurumunuzun
yetki ve sorumluluk alanına giren ko-nulardaki
yönlendirici görüşlerine gereksinim vardır.

Ekte açıklayıcı bilgi ve belgelerle birlikte sunulan
başvuru ile ilgili bilgiler ışığında,

-Atık su arıtma tesisi kullanımı amaçlı yeni inşaata
yönelik gelişmenin herhangi- bir çevresel etki
yaratıp yaratmayacağı ve olası çevresel etkileri
varsa bunların önlenmesi için alınması gereken
önlemlerin,
-Kurumunuzun yetki ve sorumluluk alanına giren projeyi
etkileyecek diğer hususlardaki görüş ve -önerilerinizin
ve/veya uyulması gerekli kural ve koşullarınızın
ve/veya yasal bağlayıcı kararınızın yazılı olarak en
geç 16 Haziran 2014 tarihine kadar gönderilmesi saygı
ile rica olunur."

Bu yazıya cevaben Çevre Koruma Dairesin-in Emare No.6 29.5.2014 tarihli yanıtı ise aynen şöyle olmuştur:

"Eski Eserler ve Müzeler Dairesine ait, Girne
Beylerbeyi köyü Pafta/Harita XII/38 köyde 8 No.lu
parselde yapılmak istenen Atıksu Arıtma Tesisi,
planlama onayı başvuru-su Dairemiz tarafından
incelenerek değerlendirilmiştir.

Yapılacak Atıksu Arıtma Tesisinin, 18/2012
Çevre Yasası, Kentsel Atıksu Yönetimi ile Su
ve Toprak Kirliliği Tüzüğü'nün kurallarına göre
inşa edilmesi şartıyla Dair-emiz tarafından
uygun olduğu kararına varılmıştır."

Emare No.6 yazıda Çevre Koruma Dairesi sadece uyulması gereken mevzuatı sıralamış, hiçbir açıklama niteliği taşımayan, herhangi bir bilgi verme niteliği bulunmayan bir cevap vermiştir. Bu yazıdan,- Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Tüzüğü'ne atıfta bulunulmadığı için ÇED raporu gerekmediği anlamı çıkmaktadır.

Davacılar, ÇED raporu gerekmediğinin kabul edilerek, ÇED raporu alınmadan kararlar alınarak, en son Davalı No.2 tarafından İlgili Şahsa Ema-re No.61 ruhsatın verilmesinin hatalı ve mevzuata aykırı olduğunu ileri sürmektedirler.

18/2012 sayılı Çevre Yasası'nın 49. maddesi altında, "çevre üzerinde ciddi etkisi olabilecek tüm proje ve önerileri için ÇED yapılır" denmektedir. 49(3) altında ise, Ç-ED bulguları üzerinde ilgili makamlar tarafından karar verilmeden önce konuyla ilgili yorum yapabilmeleri için, kamuya ve tüm ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına önceden fırsat verilmesinin gerekli olduğuna yer verilmiştir. 49(4)'e göre de önerilen projele-rle ilgili karar alınırken ÇED, kamu kurum ve kuruluşların görüşleri ve kamudan gelen yorumların da dikkate alınacağı ifade edilir.

50(1) maddesinde, madde 52(1) altında yapılacak tüzükte yer alan bir projeyi yapacak bir kişinin, ÇED raporu ve/veya ÇED ön- araştırma raporu hazırlaması gerektiği yer alır.

Madde 52(1)(Ç)'de, Çevre Koruma Dairesinin önerisi ile Çevresel Etki Değerlendirmesi Ön Araştırma Raporu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması gerekli projelerin listeleri konusundaki Tüzüğü-n, Çevre Koruma Dairesinin bağlı bulunduğu Bakanlıkça hazırlanacağı ve Bakanlar Kurulunca onaylanıp Resmi Gazete'de yayımlanacağı belirtilmektedir.

Nitekim 3/11/2014 tarihinde, 219 sayılı Resmi Gazete'de Amme Enstrümanı 632/2014 olarak, Çevresel Etki Değe-rlendirmesi (ÇED) (Değişiklik) Tüzüğü yayımlanmıştır.

Bu Tüzüğün 18/2012 sayılı Yasanın 52. maddesi altında yapıldığı görülmezken Tüzüğün, 18/2012 sayılı Yasanın 83. maddesi ile yürürlükten kaldırılan eski mevzuat altında yapıldığı görülmektedir. Ancak, b-u dava maksatları için Emare No.61 ruhsat, 22.8.2014 tarihli olduğu cihetle, 3.11.2014 tarihinde geçirilen bir tüzüğün bu davada uygulanması mümkün olmadığından, bu dava açısından uygulanacak Tüzük [22.12.1997] - R.G 145 - EK III - A.E. 872 Sayılı Tüzük), -(3.10.2002 - R.G. 97 - EK III - A.E. 590), (17.5.2007 -R.G. 86 - EK III - A.E. 360), 20.9.2007 - R.G. 171 - EK III - A.E. 659), (28.9.2007 - R.G. 175 - EK III - A.E. 682), (3.2.2009 - R.G. 25 - EK III - A.E. 92), (15.7.2011 -R.G. 119 -EK III - A.E. 371) ve- (13.2.2014 - R.G. 33 - EK III - A.E. 102) tarihli tadilatlar ile tadil edilmiş A.E. 872/97 Sayılı 22.12.1997 tarihli 145 numaralı Resmi Gazete'nin EK III'ünde yayınlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Tüzüğü olmalıdır.
Yasanın 49. maddesi, "çevre üzerinde -ciddi etkisi olabilecek tüm projeler için çevresel etki değerlendirmesi yapılır" demesine rağmen, madde 50(1)'de sadece tüzükte listelenen projelerde ÇED raporu veya ön araştırma raporu hazırlanması gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle, yasa koyucunun ba-zı projeler için ÇED raporu gerekmeyebileceğini öngördüğü kabul edilmelidir. Tüzükte yer verilen projelerin çevreye ciddi etkisi olduğu da ayrıca kabul edilmelidir. Dava konusu ruhsattan sonra yürürlüğe giren tüzükte, paket arıtma tesisi için ÇED raporu ar-anmamakla birlikte, bu dava maksatları için tadil edilmiş şekli ile Amme Enstrümanı 872/97 olarak yayınlanan Tüzüğün yürürlükte olduğu kabul edildiğinden, bu Tüzük esas alınmalıdır. Bu Tüzüğün tefsir maddesi olan 14. maddede, "çevre"' canlıların yaşamları -boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, sosyal ekonomik ve kültürel ortamı anlatır,"Çevresel Etki Değerlendirmesi" ise "Gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetlerin çevreye olabilecek olumlu -ya da olumsuz etkilerin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ve teknoloji alternatiflerinin tespit edilerek değerlendiril-mesine ve faaliyetlerin- uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesinde sürdürülecek çalışmaları anlatır" şeklinde tanımlanmaktadır.

Tüzüğün 6. maddesi ise aynen şöyledir:
"Bu tüzüğün kapsamına giren bir faaliyeti gerçekleş-
tirmeyi planlayan gerçek ve tüzel kişiler her türlü
t-eşvik, onay, izin ve ruhsat almadan önce, kamu
yatırımları Devlet Planlama Örgütü tarafından
yatırım programına alınmadan, uygulama projeleri
onaylanmadan veya bölgesel imar planı onaylanmadan
önce, EK I'deki faaliyetleri için ÇED raporu, EK
II'd-eki faaliyetleri için ise ÇED Ön Araştırma
raporu hazırlamak, Daireye sunmak ve verilecek
görüşe göre hareket etmekle yükümlüdürler.
EK I'deki faaliyetler için ÇED raporu hazırlanıp
Daireden faaliyet hakkında olumlu görüş, EK II'deki
faaliyetler iç-in ise ÇED Ön Araştırma raporu
hazırlanıp yine Daireden faaliyet hakkında
"Çevresel Etkileri Önemsizdir" kararı alınmadıkça
bu faaliyetler için hiçbir teşvik, onay, izin ve
ruhsat verilemez."


Tüzüğe Ekli "Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulan-acak faaliyetler" listesinde, 18. sırada toplu halde projelendirilen konutlar (200 konut ve üzeri) ve 23. sırada katık atık depolama alanları, merkezi sıvı atık arıtma tesisleri ibareleri yer alır.

Huzurumuzdaki davaya konu ne 200 konut ve üzeri bir -proje ne de günde 100 tondan büyük depolama hacmi olan bir çöp alanı söz konusudur. Paket arıtma şeklinde, bir sıvı atık arıtma tesisi yapılmaktadır. Merkezi sıvı atık arıtma tesisi söz konusu değildir. Huzurumuzdaki proje yukarıda ifade edilen listede hiç- bir kıstasa girmediğinden bu proje için ÇED raporu gerekmediğinin kabul edilmesi gerekir. Bu durumda ÇED raporu olmadan işlem yapılmasında bir hata ve/veya ihmal yoktur.

18/2012 sayılı Çevre Yasası madde 19(10)'a göre, atık su arıtma izni inşa etm-ek amacı ile izin başvurusu yapan kişilerin, Çevre Koruma Dairesinden arıtma tesisleri proje izni ve ayrıca bir de atık su deşarj izni almaları gerekir.

18/2012 sayılı Yasanın 21. maddesi altında, atık su yönetimi ile ilgili bir tüzük henüz çıkarılmış değ-ildir. Yeni tüzük çıkarılmadığı için eski tüzüğe gidilmelidir. 23.7.1991 tarihli 72 sayılı Resmi Gazete'nin EK III'ünde yayınlanan 375/91 Su ve Toprak Kirliliği ve Hava Kalitesinin Korunması Tüzüğü'nün 5. Kısmı Atık Suların boşaltım ilkelerini ihtiva etmek-tedir. Tüzüğün 60. maddesi ise deşarj izni için İdari Usuller Yönetmeliğine uyulması gerektiğini belirtmektedir. Böyle bir yönetmelik de yoktur.

Yasanın 19(10) maddesi, açıkça, atık su arıtma tesisi için izin başvurusunu yapan kişilerin atık su deşarj izn-i almak zorunda olduklarını belirtir. Madde 21(1)'de ise atık suyun alıcı ortama deşarjı ile ilgili kuralları ve izin gereklilikleri konusunda tüzük hazırlanacağı yer alır. 1991 yılına ait Tüzüğe bakıldığı zaman, hangi safhada müracaat edilmesi gerektiği i-le ilgili bir madde yoktur.

Arıtma tesisinden geçen arıtılmış bir suyun, tesisten deşarj olmaya başlamadan önce izin alınması gerekmektedir. Deşarj edilebilecek bu suyun standartlarının da Çevre Dairesi tarafından belirlenmesi gerekir. Dolayısıyla, suyun- deşarj safhasına gelmeden önce müracaat yapılması ve izin alınması gerekir. Davalı No.1,3,4,5 Tanığı, Çevre Koruma Dairesinde görevli Çevre Mühendisi Neylan Naim şahadetinde, atık su izninin daha sonraki aşamada, yani arıtma tesisi projesine verilecek izi-n safhasından sonra verildiğini söylemiştir. Bu iznin daha önce alınması gerektiği ile ilgili mevzuat yokluğunda, İlgili Şahsa, deşarj izni almadan dava konusu proje için inşaat izni verilmesinin hukuka aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir.

Davacılar,- projede emici kuyu yapılmasının öngörülmesinin de mevzuata aykırı olduğunu ileri sürdüler. Huzurumuzda arıtma projesinde böyle bir kuyuya yer verilmesinin hatalı olduğunu gösteren bir şahadet bulunmamaktadır. Davacı Tanığı Doğuş Veysioğlu istintakında, -projede emici kuyu vasıtası ile, suyun komşu arazilere taşmasının önlendiğini gördüğünü ifade etmiştir. Bu Tanık böyle bir kuyunun mevzuata aykırı olduğunu söylememiş, bilakis, kullanılmakta olan bir yöntem olduğunu ifade etmiştir.

Davalı No.1,3,4,5 Tanı-ğı Çevre Koruma Dairesi Çevre Mühendisi Neylan Naim de şahadetinde, emici kuyuya izin verilmez diye bir kural olmadığını, ancak davayı ilgilendirmeyen belirli yerlerde emici kuyuya izin verilemeyeceğini söylemiştir. Çevre Yasası'nın 4. Kısım Kentsel Atık S-u Yönetimi ile ilgili bölümünde de emici kuyulardan bahsedilmektedir. Dava konusu projede emici kuyuya yer verilmesi mevzuata aykırı değildir.

Davacılar, projeden kabul edilebilir düzeyden daha fazla ses ve koku çıkacağı için de, Çevre Dairesinden bu proj-eye izin verilmemesi gerektiğini de ileri sürmüşlerdir. Arıtma tesisindeki makine odasında, 85 db ses bulunacağına şahadette yer verilmiş olmasına rağmen, bu sesin daha uzak yerlerde ne oranda ve/veya ne kadar yüksekliğe ulaşacağı konusunda hiçbir şahadet -yoktur. Ses kirliliği, ÇED raporu alınacak olsa bu raporda ele alınacak bir faktördür. Bunun dışında İdarenin bu hususu dikkate almasını beklemek mümkün değildir. Bu nedenle, Çevre Dairesinin bu konuyu dikkate almamakla hata yaptığı kabul edilemez.

Bu da-vada uygulanacak tüzük maddeleri, 2014 yılında yapılan tadilattan önce yürürlükte bulunan Tüzükte yer alan maddelerdir. Yürürlükten kaldırılan Tüzük maddelerinin ultra vires olduklarının incelenmesine gerek yoktur.
Arıtma tesisi yapımı neticesinde, paket -arıtma tesisi olsa dahi, koku sorunu yaşanabileceği gerek Davacı, gerekse İlgili Şahıs tarafından sunulan şahadetlerde mevcuttur. İdarenin izin verme aşamasında bu hususu dikkate aldığını gösteren şahadet huzurumuzda yoktur. Her halükarda, bu konuda Çevre -Dairesinden gelen Tanığa bir iddia konmamıştır. ÇED raporu istenip istenmediği noktasında yoğunlaşılmıştır ki, esasen koku başlığı, ÇED raporu altında irdelenecek bir husus olarak kabul edilmelidir. ÇED raporu gerekmediği cihetle, koku sorunu olup olmadığı- Çevre Dairesince incelenmemiştir. ÇED raporu dışında bu hususun incelenmesi gerektiğini gösteren mevzuat yokluğunda, İdarenin bu konuda hata yaptığı söylenemez. Gerek ses, gerekse koku sorunu esasen bir haksız fiil davasında konu olabilecek hususlardır. Y-asada bir mükellefiyet olmadıkça, bu hususları dikkate almayan İdarenin hata yaptığı söylenemez.

İyi İdare Yasası'na bakıldığı zaman, Yasanın 3. maddesinde Yasanın amacının belirlendiği görülür. Yasanın amacı, kamu gücü ayrıcalıklarını kullanma yetkisine -sahip İdareye karşı özel kişileri korumak ve bu gibi kişilerin idari işlem ve ihmallere karşı hukuki yollara başvurmalarını düzenlemektir. Bu Yasa İdarenin özel kişilerle ilişkilerinde İdarenin uyması gereken ilke ve kuralları belirlemektedir. İdare, hukuk-a uygun davranmalı, eşitlik ilkesini gözetmeli ayrımcılık yapmamalı, tarafsız hareket etmeli, takdir yetkisini kullandığı zaman kararın özel kişilerin hak ve çıkarları üzerinde yaratacağı her türlü olumsuz etki ile amaç arasında denge kurmalı, özel kişiler-in "hak ve çıkarlarını etkileyen idari işlemlerin hazırlığına ve uygulanmasının denetlenmesine uygun araçlarla katılma" olanağı tanımalıdır.

Madde 11 (2)'de açıkça, "çevre ve imarla ilgili konularda, ilgili bölgede ikamet eden özel kişilerin tamamına açık- danışma toplantıları düzenlenmeden idari işlem" yapılamayacağı yer almaktadır.

Dava konusu eski eser olan Bellapais Manastırı topraklarında yapılması için izin verilen arıtma tesisi projesi "çevre ve imarla" ilgili bir konu olarak kabul edilebilir mi?

-Çevre kelimesinin anlamı 18/2012 sayılı Yasanın tefsir maddesi olan 2. maddede şu şekilde açıklanmıştır:

"Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdür-
düğü fiziksel, biyolojik ve sosyo-kültürel ortam"


Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise çevre "bir şeyi-n yakını, dolayı, etrafı, periferi" olarak açıklanmıştır.

İmar kelimesi ise Türk Dil Kurumu sözlüğünde, "bayındırlık" olarak açıklanmış, 55/1989 sayılı İmar Yasası'nda ise imar planının amacı ve kapsamı 8. maddede izah edilmiştir. İmar planı sair şeyler y-anında, "yerleşme birimini içine alan bir alanın düzenli gelişmesini sağlamak; yaşayanlarına sağlık, huzur, rahatlık, sosyal refah sağlayacak şekilde yaşanabilir bir çevre yaratmak ve bunun için gelişmeleri denetlemek ve yönlendirmek" amacı ile yapılmaktad-ır.

Bellapais Manastırı alanı içerisinde çalıştırılan Kybele Restoranının atık sularının mevcut septik kuyulardan sızmakta olduğu, bunun rahatsızlık ve sorun yarattığı, dolayısıyla bu sorunun ortadan kaldırılması için paket arıtma tesisi yapımının, o bölg-ede olan kişilere sağlıklı ve huzur içerisinde yaşanabilir bir çevre, bir ortam yaratılmak gayesi ile yapılmak istendiği, bölge sakinlerinin ve Bellapais Manastırını ziyaret eden kişilerin bulundukları veya yaşadıkları ortamı ilgilendiren bir sorunun, hem -çevre, hem de imar ile ilgili bir konu kapsamında olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla İdarenin, Yasanın 11(2) maddesi altında, bu gibi konularda, ilgili bölgede ikamet eden özel kişilerin tamamına açık danışma toplantısı düzenlemek mecburiyetinde olduğu -ve bunu yapmadığı takdirde idari işlemin yapılmayacağı açıktır. Bu maddede, sadece açık toplantı düzenleneceği, yani konunun tartışılacağı, taleplerin ve önerilerin veya itirazların dinleneceği bir ortam yaratılması gerektiği yer almaktadır. Bu toplantıda -ortaya çıkan hususların nasıl değerlendirileceği, İdarenin, idare hukuku prensipleri çerçevesinde olmak kaydı ile uhdesindedir.

Davacı No.1'in, Emare No.3 2.5.2014 tarihli yazısı ile ilgili alana "arıtma sistemi konulması için uygun fiziki" şartların me-vcut olmadığını yazılı olarak Eski Eserler Dairesine bildirmiş olması, İyi İdare Yasası'nın madde 11(2) altında İdareyi danışma toplantıları düzenleme mükkellefiyetinden kurtarmaz. Emare No.3 yazı sadece bölge sakini olarak tek bir kişi olan Davacının görü-şünü iletir. Bu yazı, bölgede ikamet eden kişilerin tamamına açık toplantı yapılmasının yerine geçemez.

Her çevre, her imar konusu için ilgili bölgede ikamet eden özel kişilerin tamamına açık toplantı düzenlenmesi gerektiği kabul edilmesi mümkün değildir.- Yasada "çevre ve imar ile ilgili konularda" söz dizisi yer almaktadır. Çevre ve imar ile ilgili konu kapsamına girecek bir hususun, yapılmak istenen işlemin yer aldığı parsel dışında, geniş bir alanı etkilemesi gerekmektedir. Yine aynı şekilde sadece yan -parseldeki kişilere rahatsızlık haksız fiilini oluşturabilecek bir hususun da çevre ve imar sorunu olarak kabul görmesi mümkün değildir. Her meselenin kendine özgü olgularına göre bir olayın İyi İdare Yasası'nın 11(2) maddesi kapsamında olup olmadığı ince-lenmelidir.

Huzurumuzdaki davada yapılması istenilen arıtma tesisi, paket arıtma olmakla birlikte Eski Eserler Dairesinin denetiminde olan Bellapais Manastırı topraklarında yer alacaktır. Bu arıtmanın yapılacağı yerin yanında, Davacıya ait turistik tesis -yer almaktadır. Ödül almış, turizm sahasında tavsiye edilen bu tesisin ayrıca dışarıdan gelen halka açık lokantası da bulunmaktadır. Yaz aylarında lokanta, havuzun çevresine yerleştirilmektedir. Bu arıtma tesisinin yanındaki bir parselde, bahçesinde sebze -yetiştiren ve Tanık No.3'ün babası olan bir toprak sahibi vardır. Bellapais Manastırı, Kıbrıs adası için çok kıymetli bir tarihi eserdir ve her yıl binlerce turist ve yerli halk tarafından ziyaret edilmektedir. Bu durumda Bellapais Manastırı alanı içerisin-de turistlerin de kullandığı tuvaletlerden çıkan suyun dahil edileceği pis su atıkları için yapılması tasarlanan arıtma tesisinin, madde 11(2) altında, çevre ve imar ile ilgili bir konu kapsamında tezekkür edilmesi gereklidir.

Ruhsatlandırılan arıtma tes-isi projesinin çevre ve imar ile ilgili olduğu kabul edildikten sonra, İyi İdare Yasası madde 11(2) altında, o bölgede ikamet eden özel kişilerin tamamına açık danışma toplantısı düzenlenmeden İdarenin işlem yapması mümkün değildir. Arıtma tesisi projesi -kapsamında İlgili Şahsa projeyle ilgili izin ve/veya ruhsat vermekle, İdarenin 11(2) maddesine aykırı davrandığı kabul edilmelidir.

Davacılar, yapılan projenin yerinde hata olduğunu, İlgili Şahsın verilen ruhsata uymadığını ve projenin şev içerisinde yapı-ldığını ileri sürmüşlerdir. Verilen ruhsata uyulmaması bu davanın konusu olamaz. Böyle bir durumun ilgili daireye bildirilmesi, sonuç alınamaması halinde ise mahkemeye müracaat edilmesi gerekir.

Sonuç olarak, yukarıda ifade edildiği gibi, Davalılar, Eski -Eserler, Çevre ve İmar Yasalarına uymuş olmakla birlikte, İyi İdare Yasası'na uygun hareket edilmediği için, konuyla ilgili idari işlem yapmakla, yani İlgili Şahıs maksatları için Eski Eserler Dairesine ait Bellapais Manastırının parseline paket arıtma tes-isi için izin ve/veya ruhsat vermekle hata yaptıkları ve İyi İdare Yasası'nı ihlal ettikleri kabul edilir. Bu ihlal tek başına alınan kararı sakatlamaktadır.

Netice itibarıyla, Davacılar davalarında muvaffak olurlar ve 27/2013 sayılı İyi İdare Yasası madd-e 11(2) altında, çevre ve imarla ilgili bir konu olan, Bellapais Manastırının yer aldığı alanda İlgili Şahıs maksatları için Eski Eserler Dairesine, atık su arıtma tesisi projesiyle ilgili Davalı No.2 tarafından 22.8.2014 tarihli ruhsat verilirken, bölgede- ikamet eden özel kişilerin tamamına açık danışma toplantısı düzenlenmediği nedeniyle bu ruhsatın hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilir.

Dava masrafları Davacılar lehine verilir.




Narin F. Şefik -Mehmet Türker Tanju Öncül
Yargıç Yargıç Yargıç


14 Nisan 2015















26






Full & Egal Universal Law Academy