Yüksek İdare Mahkemesi Numara 21/2000 Dava No 9/2000 Karar Tarihi 06.04.2000
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 21/2000 Dava No 9/2000 Karar Tarihi 06.04.2000
Numara: 21/2000
Dava No: 9/2000
Taraflar: Sabri Işın ile Kamu Hizmeti Komisyonu
Konu: Nakil kararının iptali istemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 06.04.2000

-D.9/2000 YİM 21/2000
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152.Maddesi Hakkında.
Yargıç Taner Erginel Huzurunda.

Davacı: Sabri Işın, Ankara
- ile -
Davalı: 1. Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanlığı vasıtası ile
- KKTC.,Lefkoşa
2. Başbakanlık Personel Dairesi vasıtasıyle KKTC,
Lefkoşa
A r a s ı n d a .
-
Davacı namına: Avukat Mustafa Bülent Asena
Davalılar namına: Kıdemli Savcı Behiç Öztürk.


------------------------------

A R A K A R A R

Görev yapmakta olduğu Ankara Büyükelçiliğinden Lefkoşa'ya nakledilen Müstedi, nakil kararını ortadan kaldırmak i-çin bir dava açtı. Ayrıca önümdeki ara emri istidasını dosyalayan Müstedi nakil kararını durduran bir ara emri talep etmektedir.

İstidaya ilişik olgular özetle şöyledir;
1970 yılında Ankara Üniversitesi Fizik Bölümünden mezun olan Müstedi, aynı yıl K.K-.T.C.'nin Ankara Büyükelçiliğinde görev yapmaya başladı ve 2000 yılına kadar burada görev yaptı. Ocak 2000 yılında Müstedi Büyükelçilikte idari ateşe olarak görev yapıyordu.

1999 yılı sonunda Ankara Büyükelçiliğinde bir ilaç yolsuzluğu skandalı ortaya ç-ıktı. Sayıştay denetçisi Osman Koran'ın şahadetine göre Ankara'da Medikal isimli paravan bir şirket kurulmuştu ve devletimizin satın aldığı ilaçlar bu şirketten normal piyasa fiyatının 4 katına satın alınıyordu. Skandalın ortaya çıkması üzerine Medikal ş-irket yetkilileri sorgulandı. Şirket yetkilileri fahiş parayı Mehmet Gençtürk isimli Büyükelçilik şöförüne verdiklerini ve onun da elçilikteki arkadaşlarıyla paylaştığını tahmin ettiklerini söylediler. Bu ifadeler doğal olarak Mehmet Gençtürk'ün yanısıra- diğer bazı Büyükelçilik görevlilerini şüphe altında bıraktı. Şüpheler Salahi Hasan, Kenan Uzun ve Müstedi üzerinde yoğunlaştı. Sayıştay denetçilerinin Ankara'da yaptıkları inceleme bir suç işlendiğini kesin olarak saptamakla birlikte, kimlerin sorumlu o-lduğunu aydınlığa kavuşturamadı. Soruşturmanın kolay olmadığı ve uzun süre devam edeceği anlaşıldı. K.K.T.C. Yönetimi soruşturmanın selameti açısından Müstedi ile Kenan Uzun'un Lefkoşa'ya naklini uygun buldu. Savcılık ve Sayıştay'ın görüşlerini dikkate -alan Personel Dairesi, Kamu Hizmeti Komisyonundan Müstedinin Lefkoşa'ya naklini talep etti. Kamu Hizmeti Komisyonu da 24.1.2000 tarihli kararıyla Müstediyi Lefkoşa'ya nakletti. Daha sonra Müstediye Personel Dairesinde görev yapacağı bildirildi.

Müstedi- yolsuzlukla ilgisi olmadığını, idari ateşe olarak suç işleme olanağı bulunmadığını, aleyhine başlatılacak herhangi bir ceza soruşturmasını göğüslemeye hazır olduğunu, bu yapılmadan merkeze naklinin kendisini kamuoyu önünde suçlu duruma düşüreceğini, itiba-rının sarsılacağını, bunun bir yargısız infaz olduğunu öne sürmektedir. Müstedi avukatı ise yapılan naklin yasaya uygun olmadığını iddia etmiştir.

Kamu Görevlilerinin naklini düzenleyen Kamu Görevlileri Yasasının 76(1)(A) maddesi şöyledir.
"Personel D-airesi gerekli gördüğü hallerde ve hizmetin daha iyi yürütülmesini sağlamak amacıyla, bu Yasada yer alan İdari Hizmetler Sınıfına bağlı idare memurlarının, .......................................nakillerini, ilgili kurumla da istişare ederek, Kamu Hizmeti -Komisyonu'ndan ister."

Müstedi avukatına göre yasa, bir naklin hizmetin daha iyi yürütülmesini sağlamak amacıyla yapılmasını öngörmektedir. Halbuki burada yapılan nakil Müstediyi cezalandırma amacı taşımaktadır.

Bu iddiaya karşı Savcılık 1970 yılından -beri Büyükelçilikte görevli Müstedinin naklinin doğal, hatta geç kalmış bir nakil olduğunu, Müstedinin 4.3.1983 tarihinden beri Başbakanlık kadrolarına atanmış olduğunu, Başbakanlıkta görevli bir memuru Dışişlerinde görevlendirmenin yasal olarak mümkün olm-adığını, Müstedinin denetlemenin selameti amacıyla naklinin de yasaya aykırı olmadığını, çünkü böyle bir naklin hizmetin daha iyi yürütülmesi amacı kapsamı içine girdiğini öne sürmüştür.

Her iki tarafın argümanlarında da haklı yönler olduğu görülmektedir-. Öyle anlaşılıyor ki Ankara Büyükelçiliğinde yapılan ilaç yolsuzluğu büyük ve soruşturması zor bir yolsuzluktur. Başlatılan soruşturma henüz tamamlanmamış ve suçlular ortaya çıkarılıp yargıya teslim edilmemişlerdir. Bir an için soruşturma sonunda Müste-dinin olayla ilgisi olmadığının ortaya çıktığını varsayalım. Şüphe yok ki yapılan nakil Müstediyi mağdur edecektir. Çünkü bu nakil Dışişlerinin diğer nakilleri gibi süre verdikten sonra teamüle uygun olarak Ağustos ayında gerçekleşmiş değildir. Yolsuzlu-ğun meydana çıkması üzerine yapılan bu nakil nedeniyle Müstedi şüpheleri üzerine toplayacak ve ileride suçsuzluğu kesinlik kazansa bile bunu çevresine anlatması kolay olmayacaktır. Dolayısıyle gereksiz yere saygınlığı zedelenmiş olacaktır.

Diğer tarafta-n nakil kararını almada Yönetimin haklı olduğu yönler vardır. Burada Müstediyi cezalandırma amacıyla bir nakil yoktur. Yönetim geniş kapsamlı bir yolsuzluk karşısında denetlemenin selameti açısından kendine göre doğru olan tedbirler almıştır. Müstedinin- mağduriyeti nakil kararının amacı değil arzu edilmeyen sonucudur. Yönetimin aldığı tedbirler başka kişilere göre veya Mahkemeye göre doğru olmayabilir, akla değişik tedbirler almak gelebilir. Ancak acaba Mahkemenin Yönetimi farklı tedbirleri almaya zorl-aması mümkün mü? Kanımca önümdeki istidanın kaderi bu soruya vereceğimiz yanıta bağlıdır. Bu konuda karar verirken bir hususu akılda tutmak zorundayız. Henüz tamamlanmamış bu soruşturma sonunda Müstedinin ilgili olmadığı ortaya çıkabileceği gibi olayla -ilgili olduğu da ortaya çıkabilir. Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde Mahkemenin soruşturmaya müdahalesi hatalı olarak soruşturmayı zorlaştıracak değil mi?

Konuya salt yasal açıdan baktığımız zaman şöyle bir tablo ile karşılaşırız. Tarafların değindi-ği içtihatlar Mahkemeye ışık tutmaktan uzaktır. Müstedi de yasal açıdan naklin mümkün olduğunu kabul etmektedir. Burada sorun naklin yasal olmaması değil naklin diğer Dışişleri görevlilerinde olduğu gibi teamüle uygun olarak yapılmaması ve bu nedenle Müs-tedinin itibarının zedelenmesi sorunudur.

Mahkemeler Yasasının 41. maddesinde yer alan ara emirlerin adil ve uygun olması gerektiği şartını dikkate alarak konuyu değerlendirmeye çalışalım. Önümüzdeki istidada üzerinde durduğum önemli gerçek soruşturmanı-n henüz tamamlanmadığı ve yolsuzluğun tüm ayrıntıları ile ortaya çıkmadığı gerçeğidir. Kanımca bu koşullarda Yönetimin aldığı tedbirlere müdahale etmek doğru değildir. Özellikle nakil kararının özünde yasaya aykırı olmadığını göz önünde bulundurunca kara-ra müdahale etmeyi doğru görmüyorum. Ancak bu sonuca varırken yöntemde bir hata olabileceğini ve ileride Müstedinin yolsuzlukla ilgisi olmadığı ortaya çıktığı takdirde Müstedinin itibarının gereksiz yere zedelenebileceğini kabul etmek zorundayım. İşte bö-yle bir olasılığın gerçekleşmesi halinde Müstedinin ortaya çıkan mağduriyetini mümkün olduğu ölçüde azaltacak tedbirler düşünülmelidir. Böyle bir durumda bir yazı ile veya uygun görülecek başka bir yöntemle Müstedinin saygınlığını iade etmeye çalışmak ger-ekir. Gereksiz yere ortaya çıkan mağduriyeti azaltmaya çalışmak iyi bir Yönetimden beklenen davranış olacaktır.

Yukarıdaki gerekçelerle istida red ve iptal edilir. Masraflar için emir verilmez.



Taner Erginel
- Yargıç

6 Nisan 2000
1


5






Full & Egal Universal Law Academy