Yüksek İdare Mahkemesi Numara 21,120/1987 Dava No 4/1990 Karar Tarihi 22.02.1990
Numara: 21,120/1987
Dava No: 4/1990
Taraflar: Veli Eren ile
İskân Bak. Vd
Konu: ‘T’ cetveline itiraz
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 22.02.1990
-D.4/90 Birleştirilmiş
YİM 21/87 ve 120/87
Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede
Yargıç N. Ergin Salâhi huzurunda
Anayasanın 152. madddesi hakkında.-
YİM 21/87
Müstedi: Veli Eren, 75 Tınaz Tepe Sok. Lâpta.
-ile-
Müstedaaleyh: 1. İskân Bakanlığı vasıtasıyle KKTC'ni temsilen Başsavcılık,
Lefkoşa.
2. Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonları vasıtasıyle
KKTC'ni temsilen Başsavcı-lık, Lefkoşa.
3. Girne Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürlüğü vasıtasıyle
KKTC Lefkoşa.
A r a s ı n d a.
Müstedi namına: Özkul Özyiğit
Müstedaaleyhler namına: A.F. Yeşilada-
Alâkadar şahıs namına: Cahit Yılmazoğlu ve Ahmet Kalkan
YİM 120/87
Müstedi: Veli Eren, 75 Tınaz Tepe Sok. Lâpta.
-ile-
Müstedaaleyh: 1. Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonları vasıtasıyle
KKTC'ni temsilen Başsavcılık, Lefkoşa.
2. İsk-ân Bakanlığı vasıtasıyle KKTC'ni temsilen Başsavcılık,
Lefkoşa.
3. İnceleme ve Dağıtım Komisyonu vasıtasıyla KKTC'ni
temsilen Başsavcılık, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.
Mü-stedi namına: Özkul Özyiğit
Müstedaaleyhler namına A.F. Yeşilada
Alâkadar şahıs namına: Cahit Yılmazoğlu ve Ahmet Kalkan.
Yasa Maddesi: 41/77 sayılı İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası.
İstemin Özeti: YİM 21/89 sayılı başvuruyla Müstedi, başvu-ruya ekli listede belirttiği taşınmaz malları tasarrufunda bulundurduğunu iddia etti ve "T" cetveline işlenmemesi ve kesin tasarruf belgesi verilmemesi yönünde yapılan ihmalin yapılmaması isteminde bulundu. Bilâhare Müstedi 2. başvuruyu dosyalayarak yanlış-lıkla "T" 2 cetveline işlenen 293/1 nolu parselin Müstediden geri alınması veya bu parselin kesin tasarruf belgesinin kendisine verilmemesi yolundaki işlemlerin tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesi iste-minde bulundu.
OLAY: Güney göçmeni olarak Lapta'ya iskân edilen müstediye "T" 2 cetvelinde gösterilen ve mahkemeye emare olarak dosyalanan bazı mallar tahsis edilmişti Başvuru konusu parsel de Müstedinin iddiasına göre bir bütün olarak ikiye ayrılmış ve b-ir kısmı kayınvalidesine verilmişti. Ancak daha sonra kayınvalidesi adına tahsisli bu maldan damadı Veli Eren leyhine feragat etmiş ve konu parsel Müstediye verilmiştir. Başvuruya katılan İlgili Şahıs ise başvuru konusu parsel içerisinde bulunan yarım inşa-atın, kendisine tahsis edildiğini ve konu parselin bir bütün olarak kendisine verildiğini ileri sürmüştür.
SONUÇ: Başvuru konusu parsel içerisinde bulunan ev ve üzerinde oturduğu parsel İlgili Şahsa 1977 yılında tahsis edilmişti. İhtiâf konusu parsel ifr-az edilerek Müstediye verilmiş fakat, idare daha sonra başvuru konusu parselin zaten İlgili Şahsa tahsisli olduğunu görerek yanlışlığın düzeltilmesi yoluna gitmiştir.
İdare yanlış veya Yasaya uygun olmayan idari tasarrufları daima geri alabilir.
Müst-edi başvurusunda muvaffak olamamıştır. Başvurular redde-dilir.
Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
1- Birleştirilmiş YİM 21/87 ve 120/87 sayılı Yüksek İdare Mahkemesi
kararı.
Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
1-Dr. Earnest Forsthoff, The Administr-ative Act, sayfa 56.
H Ü K Ü M
Müstedi dosyalamış olduğu Yim 21/87 sayılı başvuruyla başvuruya ekli listede belirttiği taşınmaz malların tasarrufunda bulunduğunu iddia etti ve bu taşınmaz malların "T" cetvellerine işlenmemesi ve kendisine bu malların- kesin tasarruf belegeleri verilmemesi yönünde yapılan ihmalin yapılmaması yönünde emir talep etmekteydi.
Öyle anlaşılıyor ki Müstedinin "T" cetvellerine işlenmesi gerken mallar arasında bulunan Lâpta'da XI.14.E.1'de görülen parsel 293/1 ihtilâf konusu o-lduğundan "T" cetvelleri karara bağlanmamkta ve Müstediye 293/1 parsel dışındaki taşınmaz malların kesin tasarruf belgeleri de verilmemekte idi. Bunu öğrenen Müstedi Yim 120/87 sayılı 2. başvuruyu dosyalayarak Lâpta'da kâin Pafta/Harita numara XI.14.E1'de -görülen parsel 293/1'in yanlışlıkla "T" 2 cetveline işlendiği ve bu parselin Müstedinin "T" 2 cetveline işlenme işleminin durdurulması veya bu hataya binaen konu parselin Müstediden geri alınması veya bu parselin kesin tasarruf belgesinin kendisine verilme-mesi yolundaki işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurama-yacağına karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Keza bu başvurusu ile söz konusu 293/1 numaralı parselin üzerindeki yarım inşaatın merhum Hasan Kâmil'e tahsisine dair ola-n kararın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesi isteminde de bulunmuştur.
İlkin mahkeme önünde duruşma olarak getirilen 21/87 sayılı dosya, evrak teati edilirken ihtilâfın sadece 293/1 numaralı parsell-e ilgili olduğu anlaşılmış, daha sonra 120/87 numaralı başvuru dosyalanmış ve ikinci başvuru dosyasının tekemmülü için ilk dosya bekletilmiş, bu arada konu parsel dışında kalan diğer malların kesin tasarruf belgesinin verilmesi yönünde mutabakata varılmışt-ır. Neticede her iki dosya birleştirilerek duruşmaya başlanmıştır. Acak 21/87 sayılı genel mahiyette olan başvuru büyük ölçüde halledilmiş olduğundan duruşma gününde 120/87 sayılı ve 293/1 numaralı ihtilâflı parselin konusunu içeren başvuru esas başvuru ol-arak Mahkeme önünde durmaktaydı.
Taraflar arsında mevcut ihtilâf özetle şöyleydi;
Müstedi Güney göçmeni olup Lâpta'ya iskân ettirilmiş eşdeğerde hak sahibidir. Barış Harekâtından sonra iskân ettirilen Müstediye Emare 2 olarak ibraz edilen "T" 2 cetvell-erinde görülen bazı mallar tahsis edilmiş ve neticede bu mallar "T" 2 cetvellerine işlenmiştir. Bu mallar arasında Lâpta'da Pafta/harita XI.14.E.1'de görülen parsel 293/1 de bulunmaktaydı. Taraflar arsında esas ihtilâf konusu olan da bu parseldir. Müstedin-in iddiasına göre; bir bütün olan 293 numaralı parsel ikiye ayrılarak 293/1 numaralı parsel kayınvalidesi Hayriye Hüseyin'e tahsis edilmiştir. 1985 yılı içerisinde ise kayınvalidesi adına tahsisli bulunan malların bir kısmının oğlu Osman Hüseyin'e bir kısm-ının da Müstedi Veli Eren'e verilmesi için İskân Bakanlığına müracaat edilmiş ve neticede Hayriye Hüseyin''n feragatı üzerine 293/1 numaralı parsel Veli Eren'' verilmiştir.
Başvuruya alâkadar şahıs olarak eklenen merhum Hasan Kamil'in tereke idare memuru- Özkân Hür, avukatı vasıtasıyle dosyalamış olduğu itirazda M.46 A numaralı yarım inşaat halindeki konutun Güney göçmeni olan Hasan Kâmil'e 9.8.1977 yılında tahsis edildiğini, tahsis edilen bu konutun ifraz edilmemiş 293 numaralı parselin içerisinde bulundu-ğunu ve bu nedenle evle birlikte bu parselin bir bütün olarak alâkadar şahsa tahsis edilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Keza ileri sürülen iddiaya göre G.İ.D. 30/86 sayılı tahsis belgesi ile alâkadar şahsa tahsis edilen ev ve içinde bulunduğu 293 numaralı -parsel o günlerde ifraz edilmemiş, konu evin inşaatı tamamlanarak tahsis sahibi Hasan Kamil ve ailesi bu evde ikamet etmeğe başlamışlardır. Müteveffa Hasan Kamil'in 14.10.1986'da vefatından sonra hanımı ve kızı evde ikamet etmeğe devam etmiştir. Vefatında-n önce Hasan Kamil, vefatından sonra da ailesi evin üzerinde bulunduğu 293 numaralı parselin tümünü tasarrufunda bulundurup kullanmağa devam etmiş ve şahadette ileri sürüldüğü gibi bu parselin Kuzeyinde bulunan arazideki bir kuyudan su getirmek için ilgili- mercilere müracaat etmiş ve arazinin lâyıkı ile kullanımını sağlamaya çalışmıştır. Yine alâkadar şahsın iddiasına göre Müstedinin yasal olarak konu mal üzerinde bir tasarrufu mevcut olmadığı cihetle meşru bir menfaatı da söz konusu değildir.
Müstedaaley-hleri temsilen itiraz dosyalayan savcılık ise, sair şeyler yanında, Müstedinin "T" cetveline 293/1 olarak işlenen parselin hataen işlendiğini, bu arazi içerisinde, başvuruya alâkadar şahıs olarak eklenen, Güney göçmeni Hasan Kamil'e tahsisli M.46 A numaral-ı ev bulunduğunu ve Hasan Kamil'in veya terekesinin 2,000,000TL. civarında Güney puanları mevcut olup eşdeğerde hak sahibi olduğunu, bu durum gözönünde bulundurulduğunda Müstedinin "T" cetvellerine hataen işlenen 293/1 numaralı parsel "T" cetvelle-rinden ç-ıkarılması gerektiği ve idarenin yapılan hatayı her zaman düzeltme hakkına sahip bulunduğunu ileri sürmüştür.
Başvurunun duruşmasında Müstedi kendisi şahadet vermiş ve Girne Kaza Mahkemesi Mukayyidi Hüseyin Kaymak ile Girne Toprak Komisyonu Başkanı Ali -İhsan Toprakçı'yı şahit olarak çağırmıştır.
Teknik bir şahit olarak mahkemeye çağrılan Hüseyin Kaymak, 707/87 sayılı ceza dosyasını Emare 18 olarak ibraz etmiştir. Bu dosyadan görülebileceği gibi 8.2.1987 tarihinde Lâpta'da Veli Eren'e ait XI.14.E.1 paft-ada 293/1 parseldeki buğday ekili 6 dönümlük araziyi traktör ile sürerek ekine kasti hasar yapmakla, merhum Hasan Kamil Hür'ün oğlu Kamil Hür, itham edilmiş ve aleyhine getirilen davayı kabul ederek belirli bir cezaya çarptırılmıştır.
İkinci şahit olarak- çağrılan Girne Toprak Komisyonu Başkanı Ali İhsan Toprakçı özetle; 293/1 numaralı parselin plânlı toprak dağıtımında Hayriye Hüseyin'e tahsis edildiğine dair defterlere kayıt düşüldüğünün görülmekte olduğunu söylemekte ancak, kendisi son iki yıldan beri -Kıbrıs'ta görevli olduğu cihetle bölgede plânlı toprak dağıtımının ne vakit gerçekleştirildiğine ve bir bütün olan 293 numaralı parselin ne zaman ifraz edildiğine dair bilgi vermemiştir. Resmen ve yasal olarak konu arazinin ifraz edildiğine dair de bir idd-ia ileri sürülmemiştir. Ancak o günkü koşullarda muhtemelen bu yerin gayri resmi ifrazının yapılıp adı geçen kişiye tahsis edildiği hususunda bir fikir beyan etmiştir.
Üçüncü şahit olarak şahadet veren Müstedi Veli Eren ise, konu yerin 13 yıldan beri ta-sarrufunda bulunduğunu iddia etmekte ve 1985 yılında İskân Bakanlığına yaptığı bir müracaatla tahsisi devraldığını ileri sürmekte, 1977 yılından beri konu yerde birisinin, özellikle alâkadar şahıs ve ailesinin kalmadığını iddia etmektedir.
Müstedaaleyhle-r tarafından şahit olarak çağrılan İskân Bakanlığına bağlı Hukuk İşleri Amiri Alibey Ahmet şahadetinde özetle; Müstedinin "T" 2 cetvellerinde 4. sırada görülen, başvuru konusu parselin, alâkadar şahsın tasarruf durumuna değinerek bu parselin yasal olarak b-ölünmediği halen bölünmemiş olduğu ve 293 olarak görüldüğü ve bu parsel üzerinde bulunan evin tahsisinin de 1977 yılından beri alâkadar şahsa yapıldığı yönünde şahadet vermiştir. Keza İnceleme Dağıtım Komisyonu tarafından yapılan bu gibi ev tahsislerinde g-enellike tahsis edilen evin üzerinde oturduğu arazinin de aynı kişiye tahsis edilmiş sayıldığını ve bunun, işlemlerinde bu şekilde kabul edilerek genel olarak bu şekilde yürütüldüğünü şahadetinde belirtmiştir.
Alâkadar şahıs ise ilkin teknik şahit olarak- Nevin Onorcan'ı çağırmıştır. Bu şahit, Emare No.24'de görülen ve alâkadar şahıs tarafından su işlerine 12 Eylül, 1979 tarihinde, komşu tarladan evinin bulunduğu araziye su götürmek için yapılmış bulunan müracaatı ibraz etmiştir.
İkinci şahit olarak çağr-ılan Kamil Hür ise Müteveffanın oğludur. Ancak babası ile devamlı ikamet etmemekteydi. Şahadetinde, babasının ölünceye kadar Lâpta'da konu evde ikamet ettiğini, Emare 10 tahsis belgesi ile konu ev ve evin içinde bulunduğu 293 numaralı parselin babasına tah-sis edildiğini, 1982-1986 yıllarına kadar kızkardeşinin aynı evde kaldığını, seçmen olarak babası ile aile efradının bu evde kaydedildiğini ve burada ikamet ettiğini, babasının bu arazinin tümünü kullandığını ve arazinin ifraz edildiğinden haberi bulunmadı-ğını ifade etmiştir. Bu şahıs, aleyhine getirilen ve Emare 18 olarak ibraz edilen ceza davası hakkında ise özetle konuyu ekinlere hasar suçu olarak gördüğü ve bu nedenle kabul ettiği yönünde izahat vermiştir.
Tarafların hitap ve iddialarına gelince; Müst-edi avukatı 293/1 numaralı parselin alâkadar şahsa tahsis edilmezden önce ifraz edilip Müstedinin kayınvalidesine tahsis edildiğini, 1985 yılında ise bu tahsisin Müstediye devredildiğini, bu nedenle 293/1 numaralı parsel üzerinde alâkadar şahsın bir hakkı -bulunmadığını, konu yerin Müstedinin tasarrufunda olduğunu ve alâkadar şahsın oğlunun da bunu bilerek aleyhine getirilen ceza davasını kabul ettiğini iddia etmektedir.
Müstedaaleyhler tarafından bulunan savcı özetle; bu yerin, ibraz edilen emarelerden g-örülebileceği gibi, halen yasal olarak bir ifrazının yapılmadığını, Toprak Komisyonu tarafından yapılan ifraz işleminin ise bilgilerine getiril-mediğini, herhalukârda alâkadar şahsa tüm yer tahsis edilmiş kabul edildiğini ve bu nedenle yapılan ifraz işlemi-nin onun bilgisi ve rızası olmadan yapıldığı cihetle geçersiz olduğunu, Müstedinin "T" cetvellerine ise bu olgular dikkate alınmadan hataen işlenmiş olduğunu ve hata fark edildikten sonra bu hatanın düzeltilmesi yönüne gidildiğini, İdarenin hatayı düzeltme- yönünde aldığı karar veya yaptığı işlemlerin sakat olmadığı gibi yasal işlemler olduğunu ileri sürmüştür.
Alâkadar şahıs avukatı ise özetle; konu yerin halen ifraz edilmediğini ve alâkadar şahsa yapılan tahsis dikkate alındığında evle birlikte ifraz edi-lmemiş 293 numaralı parselin bir bütün olarak ona tahsis edilmiş olduğunu, Veli Eren'e yapıldığı iddia edilen tahsisin 1985 yılında kayınvalidesi Hayriye Hüseyin'den feragat yolu ile yapıldığını ve 293/1 numaralı parselle ilgili olduğunu, hakikatte böyle b-ir parselin mevcut olmadığını, herhalukârda plânlı dağıtımda, yasal olmasa da, yapıldığı iddia edilen konu ifrazın alâkadar şahsa yapılan tahsisden önce yapılıp yapılmadığına dair bir şahadet bulunmadığını iddia etmiştir. Tasarruf hususuna gelince, Müstedi-nin bu yere müdahale ettiği doğru olmakla beraber, tasarrufunun yasal bir tasarruf olmadığını ve kendisine bir hak kazandırmayacağını ileri sürmüştür. Ayrıca alâkadar şahsın oğlu Kamil Hür aleyhine getirilen ceza davası hakkında ise; Kamil Hür'ün tereke id-are memuru olmadığı için bunun terekeyi bağlayıcı olamayacağını, keza ekine yapılan kasti hasar dikkate alınarak aleyhine getirilen davayı içeriğine bakmadan kabul ettiği yönünde bu şahıs tarafından verilen izahatın makul olduğunu ileri sürmüştür.
Şahade-te göz atıp sunulan şahadeti değerlendirdiğimde, teknik bir şahit olarak çağrılan davacı şahidi numara 1 Hüseyin Kaymak'ın şahadetine inanmamak için bir sebep göremiyorum. Davacı şahidi No.2 olarak çağrılan Girne Toprak Komisyonu Başkanı Ali İhsan Toprakçı- ise dürüst bir şahit olmakla beraber esas ihtilafı aydınlatıcı bir şahadet verememiştir. Vermiş olduğu şahadette 293 numaralı parselin plânlı toprak dağıtımında ifraz edildiğini ve Hayriye Hüseyin'e bu parselden ifraz edilip 293/1 olarak numaralandırılan -parselin tahsis edildiğinin kayıtlarda görüldüğünü söylemektedir. Şahide sorulduğunda kayıtlarına bakarak kesin birşey söyleyememiş ve varsayıma dayalı şahadet vermiştir. Bu durumda 1977 yılı içerisinde plânlı toprak dağıtımının bu bölgede yapıldığını sani-yen kabul etsem dahi aynı yıl içerisinde İnceleme ve Dağıtım Komisyonu tarafından Müstediye yapılan tahsis tarihinden evvel bu yerin gayrı yasal dahi olsa ifraz edilip Hayriye Hüseyin'e 293/1 numaralı parsel olarak tahsis edildiğini söylemek olası değildir-. Diğer bir ifade ile tüm bölünmemiş parselin içerisinde bulunan evin alâkadar şahsa tahsis tarihinden önce 1977 yılı içerisinde bu parselin, plânlı toprak dağıtımı başlığı altında ifraz edilip Hayriye Hüseyin'e tahsis edildiğine dair güvenilir bir şahadet- sunul-mamıştır.
Veli Eren'in şahadetini ise güvenilir bulmamaktayım. Müstedi duru-mundadır ve bazı hususlarda olguları abartma ve doğruyu saptırma yönüne gitmiştir. Örneğin 13 yıldan beri bu yeri tasarruf ettiğini söylemiş olmasına rağmen 1985 yılında y-aptığı bir müracaat üzerine kayınvalidesi Hayriye Hüseyin'in feragatı ile bu yerin kendisine verildiği gerçeği karşısında iddia ettiği gibi 13 yıldan beri tasarruf etmesi olası değildir. Ayrıca bu şahit, alâkadar şahsın, konu yeri tamir yönüne gitmediği gi-bi, bu yerde ne onun ve ne de ailesinin ikamet etmediği yönünde şahadet vermiştir. Evin alâkadar şahıs tarafından tamir edildiği, 1979 yılında ise yakındaki tarladan bu ev ve içerisinde bulunan parsele su getirme girişimleri ile seçmen listelerinde alâkada-r şahsın bu yerde ikamet ettiği yönündeki şahadet karşısında Müstedinin alâkadar şahsın bu yerde ikamet etmediği yönündeki şahadeti tamamen yanıltıcıdır. Bu ve benzeri şahadeti ile Mahkemedeki tavır ve hareketlerini dikkate aldığımda Müstedinin şahadetini- inanılır bulmamaktayım.
Alâkadar şahsın 1 no'lu şahidi teknik bir şahittir ve bunun şahadetine inanmamağa bir neden göremiyorum.
Alâkadar şahsın 2. şahit olarak çağırdığı Malik Hür ise aleyhine getirilen ceza davasının, içeriği ile nedenlerini aydınla-tıcı mahiyette şahadet vermiştir. Öyle anlaşılıyor ki aleyhine getirilen konu ceza davasında ekine kasti hasar yaptığı gerçeğini dikkate alarak davayı kabul etmiştir. Bu şahit merhumun oğlu ve varisi olmasına rağmen tereke idare memuru değildir ve sözkonus-u ceza davasında kabul etmiş olduğu olgular terekeyi bağlamamaktadır. Bu şahidin sair hususlarda söylediklerinin sarsılmadığı ve mahkemeye doğru aktardığı kanaatındayım.
Sunulan emareler ile şahadeti değerlendirdikten sonra özellikle iddia edilen konular-da ispat külfetinin iddia edilen tarafta olduğu hususunu da göz önünde bulundurduğumda Müstedinin alâkadar şahsa yapılan tahsisden önce bir ifraz yapıldığı yönündeki iddialarını kanıtlayamadığı kanaatindeyim. 1977 yılı içerisinde alâkadar şahsa 293 numaral-ı parsel içerisinde bulunan ev tahsis edildiğinde bu arazinin bölünmemiş olduğu ve ev ile birlikte alâkadar şahsa tahsis edildiği bulgusuna varırım.
Bu tahsisden sonra ve halen bugüne kadar konu yer yasal olarak ifraz edilmiş değildir. Tüm şahadet dikkat-lice incelenerek değerlendirildiğinde Bölge Toprak Komisyonu tarafından 1977 yılı içerisnde belirlenemeyen bir tarihte alâkadar şahsın bilgisi dahilinde olmadan bu parsel keyfi olarak ifraz edilmiş, Hayriye Hüseyin'e bir kısmı tahsis edilmiştir. Kanaatimce- bu tahsis işlemi, alâkadar şahsın bilgisi dahilinde yapılan bir ifraza dayandırılmadığından ve söz hakkı tanınmadığı cihetle geçersiz olması gerekir. Hayriye Hüseyin alâkadar şahıs olarak başvuruya eklenmemiştir. Öyle anlaşılıyor ki Hayriye Hüseyin deniz-e oldukça yakın olan ve o yıllarda pek muhtemel kıymeti belli olmayan, tarımsal yönden oldukça verimsiz olması muhtemel konu yeri hiç kullanma yönüne gitmemiştir. Herhalukârda 1985 yılında ihtilâflı yerin, Müstedi Veli Eren'e devretme yönüne gittiği tarihe- kadar olan süre zarfında Müstedi Veli Eren bu yerin yasal tasarrufunu elinde bulundurmamaktaydı ve onun yasal veya gayrı yasal herhangi bir tasarrufunda 1985 yılına kadar söz edilmesi olası değildir.
1985 yılında Veli Eren'e yapılan tahsise gelince; 293- numaralı parsel içerisinde bulnan ev ve tabiatıyla üzerinde oturduğu arazi alâkadar şahsa 1977 yılında tahsis edildiğinin ihtilâfsız olduğu, onun konu evi tamir edip içerisinde ikamet ettiği, araziyi geliştirmek için komşu tarladaki kuyudan su getirme yön-üne gittiği ve alâkadar şahsın bu yeri fiilen tasarruf ettiği gerçeği karşısında, 1985 yılında Hayriye Hüseyin'in feragatı üzerine Müstedi Veli Eren'e yapılan tahsisin de kafi bir araştırma yapılmayarak, yanlışlıkla yapılmış olduğu bulgusuna varılması gere-kir. Konu yer alâkadar şahsa tahsisli ve onun tasarrufunda bulunduğuna göre aynı parselin alâkadar şahsın bilgisi ve rızası olmadan hele daha önce bulunan bir yerin tahsisinin tamamının veya bir kısmının belirli ve geçerli nedenlerle iptal edilmeden aynı y-erin veya aynı yerin bir kısmını oluşturan bölümünü bir başkasına tahsis etme 41/77 sayılı yasanın lâfzına ve ruhuna uymamaktadır. Geçmiş içtihat kararlarına bakıldığında geçerli bir tahsis iptal edilmeden aynı yerin tahsisinin başka bir kişiye verilemeyec-eği vurgulanmıştır.
1985 yılında konu yer halen bir bütün olarak alâkadar şahsa tahsis edildiğine ve bu tahsis iptal edilmediğine göre aynı yıl içerisinde Veli Eren'e yapılan aynı yerin bir kısmı ile ilgili tahsisin geçerli olamayacağı kanaatındayım.
-Müstedaaleyhler tarafından bulunan Savcı, alâkadar şahsın durumu ile Müstediye yapılan tahsis ve sair gerekçeler İskân Bakanlığına iletilmediğini, konunun daha sonra açıklık kazandığını ve 293/1 numaralı parsel olarak görülen parselin halen resmen yasal ol-arak ifraz edilmemiş olduğunu, bu hususta idarenin bir yanlışklık yaptığını ve Veli Eren'e yapılan tahsis ile müteakip "T" cetvellerine işleme işlemlerinin bu yanlışlıktan kaynaklandığını ileri sürmüştür.
Yukarıdaki bulgular ışığında bu iddiaların tamame-n doğru olduğu kanaatindeyim. Keza idare, yanlış yapılan veya yasaya uygun olmayan idari tasarrufları daima geri alabilir. Benzer geçmiş içtihat kararlarında bu husus vurgulanmıştır. Örneğin Birleş; YİM 131/78 ve 195/78. Keza Dr. Earnest Forthoff'un The Ad-ministrative ACT isimli kitabının 56. sayfasında yasaya uygun olarak işlemlerin geri alınabileceği gibi idarenin bu gibi yanlış veya yasaya uygun olmayan işlemleri geri almak mükellefiyetinde olduğuna değinilmekte ve şu görüşe yer vermektedir.
-"Illegal administrative acts must be withdrawn. Such withdrawal is the legal duty of the authority which had issued the illegal adminisrtative act. The administration in a constitutuional state is ruled by the acts of legislature, that is, by statutes and -by laws (article 20 section 3 of the Grundgesetz) and a public officer, by virtue of the law relating to public officers, is pesonally fully responsible for the legality of his official actions (paragraph 56 section 1 BBG). This binding force of statutory -legislation and law overrulles all other duties and obligations.
-
The legal duty of administrative authorities to cancel admi-nistrative acts is generally recognized and accepted with respect to acts which are illegal and adverse. Under ceratin circumstances the authority may even be obliged to take the authority may e-ven be obliged to take additonal action. If, for example, by force of an illegal administrative act the apartment of B has been requisitioned in favour of and allotted to A, then B is not sufficiently helped if the illegal requisition-and allocation-order -is withdrawn, because by this B does not attatin again to the enjoyment of the legal position of which the defective act had deprived him. Although B is certainly entitled to claim the return of his apartment from A and to pursue his claim by way of a civi-l action, it remains to be considered whether it is legally acceptable to burden the victim of an illegal act of the administration with the disadvantages of such a proceeding. This cannot be so. The adminisrtation in such a case has a duty not only to wit-hdraw formally is illegal act, but also to remedy the factual effects and consequences of such an act. The person affected has a- right to the removal of such soncequences)."
Bir kanunsuz işlemin yasaya uygun olup olmadığı tezekkür edilirken yasanın direkt herhangi bir maddesine açık aykırılık yanında uygulama ve teammüle aykırılığın da yasaya aykırılık anlamına gelebileceğini göz-den uzak tutmamak gerekir.
Yukarıda söylenilenler ışığında Müstedi gerek 21/87 ve gerekse 120/87 sayılı başvurularında muvaffak olamamıştır. Bu başvuruların reddedilmesine ve alâkadar şahsın masraflarının Müstedi tarafından ödenmesine karar verilir.
(N.- Ergin Salâhi)
Yargıç
22 Şubat 1990
-
-26-
-
Full & Egal Universal Law Academy