Yüksek İdare Mahkemesi Numara 194/1992 Dava No 35/1992 Karar Tarihi 24.11.1992
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 194/1992 Dava No 35/1992 Karar Tarihi 24.11.1992
Numara: 194/1992
Dava No: 35/1992
Taraflar: Veli Gürpınar ile Polis Genel Müdürlüğü
Konu: Disiplin davasının ertelenmesi talebi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 24.11.1992

-D.35/92 YİM 194/92

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturun Yapan
Yüksek Mahkemede
Yargıç Taner Erginel huzurunda
Anayasanın 152. maddesi hakında

Müstedi: Veli Gürpınar, Geçitkale-.
ile
Müstedaaleyh: Polis Genel Müdürlüğü vasıtasıyle KKTC Başsavcılığı
Lefkoşa..
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Serhan Çınar.
Müstedaaleyh namına: Mustafa Arıkan.



Yasa Maddesi: -51/84 sayılı Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasının 109(2) ve 123 maddeleri ile 27/92 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasasının 4. maddesi.

İstemin Özeti: Müstedi aleyhine açılan disiplin davası duruşmasının müstedinin Yüksek İda-re Mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlanıncaya dek ertelenmesi talebi.

OLAY: Bir polis çavuşu olan Müstedi aleyhien Pois Disiplin Yargıcı önünde bulunan dava nedeni ile Müstedi dosyayı incelemek istedi. Disiplin Yargıcı olaya önce olumlu bakmakla birlikte -bilahare evrakların fotokopilerini vermediği gibi, daha önce verilen inceleme izni de geri alındı. Müstedi disiplin yargıcının ret kararına karşı istinaf dosyaladı. Bunun üzerine Polis Genel Müdürü Müstedi avukatına bir yazı göndererek Polis örgütü Yasasın-a göre ara kararlara karşı istinaf dosyalama hakkının bulunmadığını bildirdi. Müstedi Polis Genel Müdürünün bu yazısı üzerine başvuru dosyaladı ve ara emri talebinde de bulundu.
SONUÇ: Sanığı temel yasal konularda haklı bulmama rağmen Müstedi lehine ara e-mri vermeği uygun ve doğru bulmuyorum.
İddia ret ve iptal edilir.




H Ü K Ü M

Polis Genel Müdürlüğünde çavuş olarak görev yapan Müstedi aleyhine, Polis Disiplin Yargıcı önünde 82/92 sayılı bir disiplin davası açıldı. Müstedi bu davaya ilişkin olarak- Polis Genel Müdürünün verdiği 30.9.1992 tarihli kararın iptali için Yüksek İdare Mahkemesine başvuru dosyaladı. Müstedi, başvurusuna ek olarak bir de ara emri istidası dosyalayarak başvuru sonuna değin disiplin duruşmasının ertelenmesini talep etti.

Önü-müzdeki ara emri istidasına ilişkin olgular özetle şöyledir: Bir polis çavuşu olan Müstedi aleyhine Polis Disiplin Yargıcı önünde 82/92 sayılı bir disiplin davası açıldı. Duruşmada yapacağı savunmaya hazırlanmaya çalışan Müstedi, Araştırma Savcısı Müfetti-ş muavini Kâzım Taşdemir'e başvurarak soruşturma dosyasını incelemek istedi. Soruşturma Savcısı önce Müstedinin bu talebini olumlu karşılayrak ona dosyayı inceleyebileceğini söyledi. Müstedinin talebi ve ona verilen yanıt 51/84 sayılı Polis Örgütü (Kuruluş-, Görev ve Yetkileri) Yasasının 109(2) maddesine dayanmaktadır. Bu madde şöyledir:

"109. (1) ...........
-(2) Hakkında ithamname düzenlenen polis mensubu, soruştur-maya ilişkin tüm belgeleri incelemeye, tanık dinletmeye ve kendisini ya doğrudan doğruya veya bir meslektaşı veya bir avukat vasıtasıyla savunma hakkına sahiptir."

Görülebileceği gibi bu madde Müs-tediye soruşturmaya ilişkin tüm belgeleri inceleme hakkı tanımaktadır. Ancak bu inceleme hakkı nasıl kullanılacaktır veya inceleme hakkının sınırları nelerdir? Müstedi aynı maddenin kendisine tanıdığı diğer bir hak olan avukat tutma hakkını kullanmıştı. Bu- nedenle Savcının tanıdığı dosyayı şahsen inceleme veya dosyada bulunan ifade ve belgeleri okuma olanağını yeterli bulmadı ve avukatına götürmek için belgelerin birer suret veya fotokopisinin kendisine verilmesini rica etti. Bu talep Polis Disiplin Savcısı- Kâzım Taşdemir'e aşırı gelmiş olmalı ki 109(2) maddenin belirttiği "soruşturmaya ilişkin tüm belgeleri inceleme" hakkının ne anlama geldiğini Hukuk Dairesine sormaya karar verdi. Hukuk Dairesinin verdiği 10 Eylül 1992 tarihli yanıtın savunma üzerinde bir- şok etkisi yaptığını söyleyebiliriz. Bu yaıt şöyledir:


"Konu: Disiplin Davalarında Belgeleri İnceleme İstemi Hakkında.

İlgi yazınıza atfen yasal durum incelenmiştir.

Gerek Anayasanın 121'nci maddesi, gerekse değiştirilmiş şekliyle 51/84 sayılı Polis- Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasının Polis Mensuplarının displin işlemlerine ilişkin 13'üncü bölüm kuralları, hakkında disiplin işlemleri başlatılan polis mensuplarına savunma hakkının eksiksiz verilmesi amacını gütmeketdir. Hakkında displin işl-emi yapılan bir Polis mensubu duruşmada çağrılan tanıkları istintak etme hakkına sahiptir. Ancak, tanık olarak çağrılan kişinin daha önce vermiş olduğu ifade, emare olarak sunulmayacğı için bu ifadeyi ne duruşma öncesi ne de duruşma aşamasında incelenmesi -veya suretlerinin talep edilmesi mümkün değildir. Tanık olarak çağrılmayan kişilerin ifadeleri veya düzenledikleri belgeler Mahkemeye emare olarak sunulacaksa bu belgelerin suretleri emare aşamasında Polis mensubunun kendisi veya avukatı tarafından incelen-ebilir ve suretleri kendisine verilebilir."

Bu görüşe göre:

a) Eğer bir tanık şahadet verecekse onun polise verdiği ifadeyi görmek veya incelemek mümkün değilidr. Çünkü tanık, duruşmada istintak edilebileceğine göre savunma ifadeleri görmese bile savun-ma hakkını eksiksiz yerine getirebilir.

b) Emare olarak sunulmayacak belgeleri Müstedinin incelemesi mümkün değildir. (Yazının karşıt anlamından bu çıkmaktadır.)

c) Tanık olarak dinlenmeyecek kişilerin ifadeleri veya düzenledikleri belgeler Mahkemeye e-mare olarak sunulacaksa, savunma bu belgelerin suretlerini inceleyebilir veya suretler onlara verilebilir.

Bu görüşü okuyan kişi derhal "tanık olarak dinlenmeyecek bir kişinin ifadesi veya düzenlediği belge Mahkemeye emare olarak ibraz edilebilir mi?" so-rusunu sormak zorunda kalır. Bu soruya verilecek yanıt olumsuzdur. Çünkü bizim hukuk sistemimizde bir belge Mahkemeye ancak onu hazırlayan kişi tarafından sunulabilir. Gerçi bu kuralın istisnaları vardır. Fakat bunlar o kadar ender hallerde gerçekleşebilec-ek istisnalardır ki bu istisnalara burada bir kategori olarak değinmeye ve dikkate almaya gerek yoktur. Özetle yasanın "soruşturmaya ilişkin tüm belgeler incelenebilir" şekline dönüşmüştü. Bu görüşü alan Disiplin Savcısı Müstediye ifadelerin suretlerini ve-rmediği bir yana, daha önce tanıdığı dosyadaki belgeleri okuma hakkını da geri aldı.

11 Eylül 1992 tarihinde disiplin duruşması başlayınca Müstedi avukatı aynı müracaatı Disiplin Yargıcına yaptı. Yani bu kez Disiplin Yargıcından soruşturmaya ilişkin belg-eleri inceleme izni istedi. Disiplin Yargıcı da 109(2) maddeyi Hukuk Dairesi gibi yorumlayarak bu talebi reddetti. Disiplin Yargıcının ret kararına karşı Müstedi avukatı Polis Hizmetleri Komisyonuna bir istinaf dosyaladı. Müstedi avukatı yaptığı bu ara ist-inafın dinlenmesini beklerken Polis Genel Müdüründen 30 Eylül 1992 tarihli bir yanıt aldı. Bu yanıt şöyledir:


"SAYIN SERHAN ÇINAR,
AVUKAT,
22 MAHKEMELER ÖNÜ, ONAR İŞ HANI, KAT 3
LEFKOŞA.


İLGİ: Polis Hizmetleri Komisyonuna hitap eden 21 Eylül 1992
- tarihli istinaf dilekçeniz.


1. Müvekkiliniz Polis Çavuşu Veli Gürpınar aleyhindeki 82/92 sayılı disiplin davasında Disiplin Yargıcının 11 Eylül 1992 tarihli kararına yaptığınız istinaf, disiplin davası henüz neticelenmediği nedeniyle uygun görülmemi-ştir.

2. Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasası Madde 123 uyarınca aleyhine hüküm verilen herhangi bir Polis Mensubu, tetkik sonucunun kendisine bildirildiği tarihten itibaren 14 gün içinde Polis Hizmetleri Komisyonuna istinafta bulunabilir.

3-. Söz konusu disiplin davası neticelendiğinde mahkûmiyet verilmesi halinde istinaf edecekseniz, ilgi istinaf dileçenizde belirttiğiniz hususları da ileri sürebilirsiniz.

4. Bilginizi rica ederim.

- ALİ KIRGIN
Polis Genel Müdürü"


Polis Genel Müdürü bu yazısında özetle Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasası Madde 123'e göre Disiplin Yargıcın-ın nihai kararına karşı istinaf dosyalanabileceğini, ara kararlara karşı istinaf dosyalama hakkının bulunmadığını söylemektedir. Gerçekten de 123. madde "istinaf" kenar başlığı altında "tetkik sonucunun bildirildiği tarihten itibaren 14 gün içinde istinaf -yapılabileceğini" hükme bağlamaktadır. Dolayısıyle 30 Eylül 1992 tarihli yazının içeriği doğrudur. En azdan aksine bir yorum yapılmadığı sürece maddenin açık anlamı yazıda belirtildiği gibidir. Ancak yazıda imzalayan kişinin yetkisi açısından sorun vardır.- Şöyle ki 51/84 sayılı Yasaya göre Displin Yargıcının kararına karşı istinaf, Polis Hizmetleri Komisyonuna yapılabilir. 6 kişiden oluşan ve en az 4 kişinin oturumu ile karar verebilen bu komisyonun başkanı Polis Genel Müdürüdür. Dolayısıyle Polis Hizmetler-i Komisyonunun verebileceği karar, bu komisyonun başkanı tarafından verilip imzalandığı için, yani yetki açısından hatalı olduğu için önümüzdeki başvuru dosyalanmıştır.

Yukarıda anlatılanlardan görüleceği gibi bu başvuruda iki sorunla karşı karşıyayız.

-a) İçeriği doğru olan fakat yetkisiz bir kişi tarafından imzalanmış olan Emniyet Genel Müdürünün 30 Eylül 1992 tarihli yazısı.

b) İçeriği tartışmalara açık olan Hukuk Dairesinin 10 Eylül 1992 tarihli görüşü.
Kanımca bu sorunlardan ilki önemli bir sorun- değildir. Çünkü 30 Eylül 1992 tarihli yazı yok sayılsa bile içeriği doğru olduğuna göre yetkili komisyon oturum yapıp aynı kararı tekrar alacaktır. Burada yargılama prosedürüne aşina olmamadan kaynaklanan teknik bir hata vardır. Her halükârda bu sorun baş-vuru konusu olup ara emri konusu olmadığı için üzerinde daha fazla durma gereği duymuyorum.

Kanımca önemli olan ve tartışılması gerken Hukuk Dairesinin 10 Eylül 1992 tarihli görüşüdür. Daha sonra Disiplin Yargıcının benimsediği bu görüşü ele alıp incelem-eye çalışalım.

Herşeyden önce genelde hukuk sistemimizde Savcılığın dosyasındaki belgleri incelemek isteyen bir Sanığın haklarının neler olduğunu saptamaya çalışalım. Bir ceza davasında Sanık veya avukatının Savcılığın elindeki ifade, belge ve saireyi gö-rme, inceleme, fotokopisini alma hakkı var mı? 9.6.1992 tarih ve 27/92 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasasında önce Ceza Usul Yasamızda sanıkların Savcılığın elindeki belgeleri görme ve inceleme hakkı olduğunu gösteren bir madde yoktu. Bu dur-umda Yargıcın takdir hakkı çerçevesinde çözümlenirdi. Yani Sanık veya avukatı savunmaya hazırlanmak için Savcılığın elindeki bazı belgeleri görmek istediği zaman bu konuda karar vermek Mahkemenin takdirine kalırdı. İngiliz Hukuk Sisteminin en önemli özelli-ği Mahkemeye geniş takdir hakkı tanımasıdır. Herhangi bir konuda Mahkemeye takdir hakkı tanındığı zaman Mahkemenin bu hakkı adaletli bir şekilde kullanması gerekir. Mahkemenin bir konuda adil karar verebilmek için terazinin bir kefesine lehte diğer kefesi-ne aleyhte olan faktörleri koyarak karşılıklı bir değerlendirme yapması gerekir. Örneğin savunmaya hazırlanmak için Savcılığın elindeki belgeleri görmek isteyen Sanığın bu talebinde samimi olduğunu, belgelerin incelenmesinin gerçekten savunmaya yarar sağla-yacağını gören Mahkeme Sanığın talebini kabul ederdi. Buna karşılık savunmaya yarar sağlamayacak aksine Savcılığın görevini yapmasını engelleyecek bir inceleme talebini reddederdi. Bu genel uygulama son zamanlarda savunma hakkına verilen önemin artmasıyle -gittikçe daha fazla savunma lehine karara bağlanır hale geldi. Böyle bir taleple karşılaşan Mahkemeler genellikle yapılan müracaatı kabul etmeye yani istisnai bir neden olmadıkça Sanıkların belgeleri incelemesine izin vermeye başladılar. Bu genel uygulama -ışığında 51/84 ve 27/92 sayılı Yasalar hiç olmasaydı bile Disiplin Yargıcının yapılan müracaatı kabul etmesi gerekirdi kanısındayım. Savcılık aksine özel bir neden göstermedikçe doğal olan müracaatın kabul edilmesiydi. Belki tüm dosyanın değil sadece uygu-n görülen bir kısım ifade ve belgelerin suretlerinin verilmesi yönüne gitmek mümkün olabilirdi.

51/84 sayılı Yasa bu genel uygulamaya bir değişiklik getirmiştir. 109(2) maddenin getirdiği değişiklik savunmasnın haklarını azaltmamış aksine artırmıştır. Ya-ni soruşturmayla ilgili tüm belgeleri inceleme hakkını savunmaya tanımıştır. Böyle bir yasal düzenlemeden sonra pratikte hiçbir belgenin incelenmesine olanak sağlamayacak bir yorum yapılmasının doğru olmadığı görüşündeyim.

Şaşırtıcı olan diğer bir husus -Hukuk Dairesinin ve dolaysııyle Disiplin Yargıcının görüşlerinin 27/92 sayılı Yasanın 4. maddesi ile de çelişmesidir. Bu Yasanın 4. maddesinin (1) ve (2). fıkraları aynen şöyledir:


"4 (1). Bu Yasanın 92'inci ve 106'ncı maddeleri ile bunlar arasında kalan- tüm maddelerde belirtilen ilk soruşturmanın yapılmasına ilişkin kurallara halel gelmeksizin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başsavcısı, yukarıdaki maddelere göre ilk soruşturma yapılması gerekli herhangi bir suç ile ilgili ilk soruşturma yapılmasını kamu y-ararı, suçun niteliği ve sanığın özel durumu açısından uygun gördüğü hallerde, durumu ilgili Kaza Mahkemesi Yargıcına bir yazı ile bildirebilir ve İlk soruşturma yapılmaksızın sanığın Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda yargılanması isteminde bulunabilir.

(-2) Yukarıdaki (1)'inci fıkra uyarınca ilk soruşturma yapılmaması isteminde bulunulması hallerinde, Başsavcı, sanık aleyhindeki ikâmetname ve Ağır Ceza Mahkemesinin oturumları sırasında dinletilmek istenen tanıkların verecekleri ifadelerle Ağır Ceza Mahkeme-sine ibraz edilmesi muhtemel sair belgelerin asıllarına uygun daktilo edilmiş suretlerinin ilgili Kaza Mahkemesine ve sanığa veya avukatına, davanın görüleceği Ağır Ceza Mahkeme-sinin ilk oturumundan en az 10 gün önce gelir. İlgili Kaza Mahkemesi Yargıcı, -kendisine Başsavcı tarafından iletilen ikâmetname, ifade ve sair belgeleri sanığı veya avukatını da dinle- dikten sonra Başsavcının istemini kabul veya reddedebilir."


4. madde Ağır Cezada yargılanacak davalarda yeni bir yöntem getirmektedir. Buna göre -Başsavcı uygun gördüğü hallerde Mahkemeye başvurup ilk soruşturmadan sarfınazar edilmesini isteyebilir. İlk soruşturmadan sarfınazar edildiği hallerde Ağır Ceza Mahkemesinde dinletilmek istenen tanıkların ifadeleriyle ibraz edilmesi muhtemel belgelerin sur-etlerinin sanıklara veya avukatlarına verilmesi gerekir. Dolaysııyle ülkemizde önemli ceza davalarında uygulanacak yeni bir yargılama yöntemi kabul edilmiştir. Bu değişikliğin sadece Başsavcılığın işlerini kolaylaştırma işlevini yerine getirdiğini düşünme-k hatalı olur. Çünkü sanıklara tanıkların ifadeleri ile belgelerin suretlerini vermek savunmayı da kolaylaştırmakta ve savunma hakkına yeni bir boyut kazandırmaktadır. Önemli ceza davalarında sanıklara bu hakkı tanıdıktan sonra bazı davalarda sanıkları bu -haktan mahrum etmenin doğru olmadığı görüşündeyim.

Gerçekte 27/92 sayılı Yasa, Hukuk Dairesinin müracaatı ve ısrarı ile kabul edilmiş bir yasadır. Bu yasa hazırlanırken sanıklara bu denli geniş hak tanımanın sorun yaratabileceği kaygısı içerisindeyim. Şi-mdi ise önemli davalarda sanıklara bu hak tanındıktan sonra davaların bir kısmında hem de hiçbir gerekçe göstermeden sanıkları bu haktan mahrum etmenin daha büyük sorun yarattığı görüşündeyim. Kanımca 10 Eylül 1992 tarihli görüş 51/84 sayılı Yasanın getird-iği yargılama usulüne ve genelde sanıklara tanıdığı savunma hakkına ters düşmektedir.

Bu yasal görüşlerimi açıkladıktan sonra ve bu görüşlere rağmen ara emri verme konusuna sıcak bakmadığımı eklemek istiyorum. Bunun nedenlerini şöyle açıklayabilirim.

a)- 51/84 sayılı Yasa Polis Hizmetleri Komisyonunun nihai kararına karşı Yüksek İdare Mahkemesine başvurma hakkı tanımakta, yani polis disiplin kararlarını yönetsel karar olarak kabul etmektedir.

Yönetsel kararları denetleyen Yüksek İdare Mahkemesinin işlev-i esas itibarıyle yapılan işlemlerin yasalara uygun olup olmadığını tesbit etmektir. Yüksek İdare Mahkemesi yasalara aykırı bulduğu işlemi iptal eder ve yönetimi yeni bir karar vermeye zorlar. Fakat kendini yönetim yerine koyrak alınacak yeni kararı vermez-. Dolayısıyle Yüksek İdare Mahkemesi daha çok pasif denetleme yapan bir Mahkemedir. Bu genel ilkeler ışığında Yüksek İdare Mahkemesinin ara emri vermede oldukça isteksiz davranması ve zorunlu olmadıkça ara emri verme yönüne gitmemesi gerektiği görüşündeyim-.

b) Bu istidada Müstedi avukatı ara emri verilmezse yasaların kendisine tanıdığı savunma hakkından mahrum kalarak duruşmaya başlamak zorunda kalacağını, yapması gereken ön itirazları yapamayacağını, tanıkları arzu ettiği gibi istintak edemeyeceğini ve t-elâfisi imkânsız zarara uğrayacağını iddia etmektedir. Müstedi avukatına göre Polis Hizmetleri Komisyonu ileride duruşmayı yenileme kararı verse bile ona yapılan haksızlık telâfi edilemeyecektir. Bu iddialarda bir gerçek payı olduğunu kabul edebiliriz. Anc-ak soruna bir de şu açıdan bakmak mümkündür. Sanık aleyhine Polis Hizmetleri Komisyonunun vereceği nihai karar ileride Yüksek İdare Mahkemesinde tartışıldığı zaman kararın sırf Sanığın savunma haklarından mahrum bırakıldığı gerekçesiyle iptal edilme olasıl-ığı vardır. Şu halde ısrarla Sanığı yasal haklarından mahrum etmenin İddia Makamının davasına da telâfisi imkânsız zarar vermesi söz konusudur. Dolayısıyle tek taraflı değil karşılıklı telâfisi imkânsız zarar ihtimali ile karşı karşıya bulunuyoruz.

Bu n-edenlerle temel yasal konularda haklı bulmama rağmen Müstedi lehine ara emri vermeyi doğru bulmuyorum. Dolayısıyle istida ret ve iptal edilir.

Masraflar için emir verilmez.


(Taner Erginel)
- Yargıç

24 Kasım 1992


-


-


9



-


Full & Egal Universal Law Academy