Yüksek İdare Mahkemesi Numara 188/1990 Dava No 38/1992 Karar Tarihi 24.12.1992
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 188/1990 Dava No 38/1992 Karar Tarihi 24.12.1992
Numara: 188/1990
Dava No: 38/1992
Taraflar: Altay Sayıl ile Polis Genel Müdürlüğü
Konu: Nakil kararının iptali istemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 24.12.1992

-D.38/92 YİM 188/90

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede.
Yargıç Özkan Tunçağ huzurunda.
Anayasanın 152. maddesi hakkında.

Müstedi: Altay Sayıl, Polis Müdürlüğü, Lef-koşa.
ile
Müstedaaleyh: Polis Genel Müdürlüğü Polis Hizmetleri Komsiyonu
ve/veya Polis Hizmetleri Komisyonu vasıtasıyle KKTC,
Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Kemal Aktay ve Ö-mer Adal.
Müstedaaleyh namına: Mehmet A. Şefik.
İlgili Şahıs No.11 namına: Ezer Özsoy.
İlgili Şahıs No.14 namına: Tevfik Mut adına Ezer Özsoy.



Yasa Maddesi: 51/84 sayılı Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasının 14 ve 73(4). maddeleri.

İstem-in Özeti: Müstedaaleyhin, Müstediyi poşis müfettişliğine terfi ettirmeyen ve Polis Hizmetleri Komisyonu tarafından alınıp, Polis Genel Müdürlüğüne bağlı Trafik Müdürlüğünden Lefkoşa Polis Müdürlüğüne naklini öngören karar ve/veya işlemlerin hükümsüz ve etk-isiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesi istemi.

OLAY: Başvuruya ilişkin zamanlarda vekaleten müfettiş görevi ifa eden Müstedi münhal bulunan 15 adet Polis Müfettişliği mevkii için müracaat etmişti. İmtihandan geçen ve açılan te-rfi kursuna katılan Müstedi tüm sinavlarda başarılı olmasına rağmen terfii etirilmedi. Yaptığı yazılı itiraza cevap dahi almayan Müstedi işbu başvuruyu dosyalayarak başvuru konusu karar ve/veya işlemlerin meşru menfaatini doğrudan doğruya ve olumsuz yönde -etkilediğini ileri sürdü.

SONUÇ: Müstedaaleyh gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadan, gerekli tutanakları tutmadan ve ayzılı gerekçe göstermeden yakınma konusu yapılan karar ve işlemlerin doğmasına sebep olmuştur. Bunu yapmakla idari yetkisini aşmış ve/-veya kötüye kullanmıştır. Müstedinin meşru menfaati doğrudan doğruya ve olumsuz şekilde etkilenmiştir. Nakil ile ilgili olgu ve gerekçeleri terfi kararına da dayanıklık ettiği, başvuru layihalarından, sunulan şahadetten ve yapılan argümanlardan anlaşılmakt-adır. Bu durumda müstedinin nakli ile ilgili ilgili kararın da iptali gerekmektedir. Bu durumda Müstedinin terfisi ile ilgili karar ile başka bir birime naklini öngören kararın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına kara-r verilir.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
YİM 13/84 (D.14/86) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 208/88 (D.17/92) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.
YİM 193/89 (D.14/)0) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İç-tihatlar:
Zaim M. Necatigil, KKTC Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı, (1986) s.48.



H Ü K Ü M

Müstedi Altay Sayıl, 12.10.1990 tarihide dosyaladığı işbu başvuru ile sair şeyler yanında Müstedaaleyh Polis Genel Müdürlüğü Polis Hizmetleri Komisyonun takrib-en 31.7.1990 tarihinde aldığı ve Müstediyi polis müfettiş-liğine terfi ettirilmeyen karar ve/veya işlemleri ile; takriben 21.8.1990 tarihinde ve/veya o tarihlerde Polis Hizmetleri Komisyonu tarafında alınıp, Müstedinin Polis Genel Müdürlüğüne bağlı Trafik- Müdürlüğünden, Lefkoşa Polis Müdürlüğüne naklini öngören karar ve/veya işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına ilişkin Mahkemeden karar isteminde bulundu.

Müstedi başvurusunda konu karar ve/veya işlemlerin Anayasaya- ve/veya ilgili mevzuata aykırı olduğunu, bu karar ve/veya işlemlerin Müstedaaleyh tarafından yetki aşımı ve/veya yetkinin kötüye kullanılarak alındığını, yasal dayanaktan ve/veya gerekçeden yoksun olduklarını, gereken araştırma yapılmadan ve/veya dikkate -alınması gereken hususlar dikkate alınmadan ve/veya dikkate alınmaması gereken hususlar dikkate alınarak konu kararın üretildiğini öne sürmüştür.

Müstedi başvuruya ilişkin olguları şöyle izah etmiştir. İşbu başvuruya ilişkin zamanlarda Polis Örgütünde Mü-fettiş Muavini kadrosunda bulunduğunu, ancak vekaleten müfettiş görevlerini yapıp yetkilerini kullanmakta olduğunu, halen Lefkoşa Polis Müdürlüğünde görevli bulunduğunu, Polis Örgütünde münhal bulunan 15 adet Polis Müfetişliği mevki için açılan münhallere -müracaat ettiğini, 1.9.1989 tarihinden beri vekaleten Poliş Müfettişliği görevini ifa etmekte olduğunu, Müstedaaleyhin sözü edilen mevkileri doldurmak için yazılı sınav düzenlediğini, daha sonra sınavda başarılı olanlar için terfi kursu düzenlendiğini, ken-disinin terfi kursuna katılarak başarılı olduğunu, lise mezunu olup tüm terfi sınavlarını geçtiğini, ayrıca terfi öncesinde Genel Müdürlükçe düzenlenen özel yetiştirme kursuna da katılarak başarılı olduğunu, Kıbrıs Türk Polisinde yetişmiş ilk araştırmacın-ın kendisi olduğunu, Kıbrıs Poilis Tarihi, Kıbrıs'ta Cinayet Kurbanı Kadınlar ve Kıbrıs Polis Albümü adına eserleri bulunduğunu, bu nedenle gerek şimdiki gerekse daha önceki müdürlerin takdirine mazhar olduğunu, tüm niteliklere sahip başarılı bir polis old-uğu halde terfi ettirilmediğini, Müstedaaleyh tarafından kendisine terfi verilmemesi nedeni ile Müstedaaleyh nezdinde yazılı itirazda bulunduğunu, ancak bu itirazına yanıt bile verilmediğini, halbuki terfilerin verildiği mezkûr tarihte vekaleten polis müfe-ttişliği yapan tüm müfettiş muavinlerinin terfi ettirildiğini, Müsetdaaleyhin terfileri gerçekleştirirken kanunsuzluk yaparak ve/veya Polis Örgütü Sınav Tüzğünü dikkate almayarak ve/veya ihlal ederek hareket ettiğini, terfiye hak kazanmasına ve/veya yeterl-i münhal mevki olmasına karşın Müstedaaleyhin kendisini kasten ve/veya keyfi olarak terfi ettirmediğini, kendisinin daha müfettiş muavini olacağında yabancı dil imtihanlarını geçtiğini ve gereken tüm niteliklere haiz olduğunu, ilgili terfi kursu sınavların-ın mevzuatın öngördüğü şekilde yapılmadığını, takriben 16.8.1990 tarihinde Müstedaaleyhe yazılı başvuruda bulunarak terfi sonuçlarına itiraz ettiğini ve yapılan işlemlere karşı Yüksek İdare Mahkemesine başvuruda bulunacağını bildirdiğini, bunun üzerine o z-aman görevli olduğu Polis Genel Müdürlüğüne bağlı Trafik Müdürlüğünden alınarak Lefkoşa Polis Müdürlüğü emrine verildiğini, bu işlemin hak arama girişimleri nedeni ile kendisine uygulanan ceza niteliğinde kanunsuz bir önlem olduğunu, ilgili mevzuata uygula-nan ceza niteliğinde kanunsuz bir önlem olduğunu, ilgili mevzuata göre bir polisin görevli olduğu müdürlükten bir başka müdürlüğe kendi rızası olmadan nakledilemediğini, başvuruda yakınma konusu yapılan gerek terfi gerekse nakil konusundaki kararlar ve/vey-a işlemlerin Müstedinin meşru menfaatlerini doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilediğini öne sürmüştür.

Müstedaaleyh ise 18.2.1991 tarihinde dosyaladığı itiraznamesinde, sair şeyler yanında, 51/84 sayılı Yasanın 73. maddesinin Polis Müfettişliğine terf-i ettirileceklerde aranacak nitelikleri belirttiğini, sözü edilen Yasanın 14. maddesine ekli şemada özel koşulların ne olacağı hususunun düzenlendiğini, aynı Yasanın 73. maddesinin (4). fıkrasında liyakati ve yeteneği sabit olup iyi sicil almış olan polise- mensuplarının kıdem tablosundaki sıraya göre terfiye hak kazanacağının belirtildiğini, müfettişliğe terfi ettirilirken yetiştirme kursu dışında mevcut olarak iyi derecede sicil almış olmanın koşul olduğunu, iyi derecede sicil puanının ise Sicil Tüzüğüne g-öre 70-84 arası olması gerektiğini, halbuki Müstedinin sicil ortalamasının 64 olduğunu, ayrıca Müstedi hakkında yetersiz ve yeteneksizliğine bağlı olarak sicil amirinin ek raporunu bulunduğunu, idari tasarruf gereği olumsuz sicil alanların görev yerlerinin- değiştirilerek başka bir göreve nakledildiklerini, kendilerine başka bir sicil amirinin gözetiminde yeni bir deneme fırsatı verildiğini, bu tür uygulamanın ise olumsuz sicil alanların menfaatlerinin düşünülerek yapıldığını, Müstedinin naklinin Polis Yasas-ının 75. maddesi uyarınca gerekli görüldüğünü, ancak bu uygulamanın Kaza değişikliği şeklinde olmamasına bağlı olarak Müstedinin yer ve ev değiştirmesine yol açmadığı için bu konuda menfaatinin düşünüldüğünün anlaşıldığını, herhalûkarda Müstedaaleyhin yetk-ilerini kötüye kullanmış ve/veya aşmış olduğundan söz edilemeyeceğini öne sürmüştür.

Müstedaaleyh itiraznamesinde, sair şeyler yanında Müstedinin 8 Kasım 1971 tarihinde Polis Örgütüne katıldığını, 1 Aralık 1980 tarihinde çavuşluğa, 1 Nisan 1985 tarihinde- Müfettiş Muavinliğine terfi ettirildiğini, 1 Eylül 1989 tarihinde vekaleten Müfettiş olarak görevlendirildiğini, 21.8.1990 tarihinde bu görevde başarılı olmadığı nedeni ile vekaletin geri alındığını, polis teşkilatında münhal bulunan 15 müfettiş muavinliğ-i için Müstedaaleyhin 31.7.1990 tarihinde toplanrak 14 mevkii doldurduğunu, aynı toplantıda Müstedinin de durumunun görüşüldüğünü, sicili iyi derecede olmadığı nedeni ile terfisinin uygun bulunmadığını, ayrıca sicil amirinin 25.6.1990 tarihli raporunun da -Müsteda-aleyhce dikkate alındığını, polis mesleğinde sicilin çok önemli olduğunun bir gerçek olduğunu, Müstedinin terfilerle ilgili Müstedaaleyh nezdinde yaptığı tüm müracaatlarının cevaplandırldığını, 6 Ağustos 1990 tarihli il başvurusu üzerine Polis Gene-l Müdürü tarafından kendisine bizzat sözlü açıklamalarda bulunuldu- ğunu, hakkındaki olumsuz hususların izah edildiğini, ayrıca bağlı bulunduğu PGM Trafik Müdürlüğüne bu hususun 16.8.1990 gün ve PGM 8 sayılı yazı ile bildirildiğini, Müstedinin terfi almama-sının nedeninin uygun aday olmamasından kaynaklandığını savunmuştur.

Başvurunun duruşması esnasında Müstedi Altay Sayıl bizzat şahadet vermiş, lehine tanık olarak Hüseyin Kutsal'ı çağırmıştır. Müstedaaleyh ise Ali Kırgın'ı tanık olarak dinletmekle yetinm-iştir.

Müstedi tanığı Hüseyin Kutsal şahadetinde, sair şeyler yanında, 1991 Mart ayında Polis Genel Müdürü 2. Yardımcısı mevkiinden emekli olduğunu, Polis Hizmetleri Komisyonunun daimi üyesi olduğunu, sözü edilen Komisyonun 31.7.1990 tarihinde toplandığı-nı, bu nedenle Genel Müdürlükçe bir gündemin hazırlandığını, Komisyonunun her Salı toplanarak gündemdeki konuları görüştüğünü, gündemde terfi konusu olduğu zaman terfi edecek şahısların bir listesinin yapılarak gündeme eklendiğini, gündemdeki konuların Kom-isyonda tartışıldığını, ancak terfiye lâyık görülenler yani olumlu sicil alanlar ve yasal nitelikleri haiz olanların listeye aday olarak girebileceklerini, sicili olumsuz olan personelin yasal nitelikleri hazi olsa da aday listesine girmemeleri gerektiğini-, Müstedinin de söz konusu tarihte Polis Hizmetleri Komsiyonunun yapmış olduğu personelin terfilerine ilişkin toplantıda mevcut bulunan 15 münhal polis müfettişi mevkiinden birisine aday olduğunu, bu toplantıdan Müstedi ile ilgili olumsuz bir karar çıktığı-nı, kendisinin de bu karara katıldığını, toplantı esnasında kendisine verilen Emare 17 çarşaf listede 2. sırada Müstedi Altay Sayıl'ın adının yazdığını, Müstedinin terfisine sıra geldiğinde Genel Müdürün Müstediye terfi verilmemesini istemesi üzerine, itir-az ederek nedenini sorduğunu, yapılan itiraz sonucu Genel Müdür Ali beyin de Müstediye bir sene sonra terfi verileceğini söylemesi üzerine itirazında ısrar etmeyerek olumsuz karara katıldığını, Komisyonun diğer üyelerinin ise bu konuda herhangi bir görüş -belirtmediklerini, sonuç olarak polis müfettişliği için münhal bulunan 15 mevkiin 14'ünün doldurulduğunu, Müstediyi 1973'den beri tanıdığını, Müstedinin çalışkan, yetenekli, dirayetli bir polis mensubu olduğunu, 1984 yılında Muhaceret Bölüm Müdürlüğü görev-i esnasında Müstediyi daha yakından izleme olanağı bulduğunu, Müstedi hakkında gayet olumlu izlenmimler taşıdığını, sicil defterine bakıldığı zaman bir polisin kronolojik olarak sicil durumunun ortaya çıktığını, bugünkü Polis Genel Müdürü Ali Kırgın Beyle -1958 yıllarına dayanan dostlukları olduğunu, aralarında herhangi bir kırgınlığın söz konusu olmadığını, fakat bu uzun süre içerisinde her zaman her konuda aynı görüşü taşımadıklarının da bir gerçek olduğunu, herhangi bir belgeyi değil fakat karar defterini- imzaladığının doğru olduğunu, karar defterinin elle yazılıp sonradan daktilo edilerek kararların üyelere imzalatıldığını, konu toplantılarda nakilin hizmet gereği zorunlu olduğu hususunun tartışılmadığını, bu konuda herhangi bir gerekçenin ileri sürülmedi-ğini, terfiler için kurs sınavları yapıldığını, bu sınavların genelde kıdemli subaylar tarafından yapıldığını, kendi görüşüne göre bu subayların kursa katılanlardan daha kıdemli olması, hatta Polis Hizmetleri Komisyonunun bir üyesinin de sınavlarda bulunm-ası gerektiğini öne sürmüştür.

Tanık istintakında temelde şahadetinde öne sürdüğü savları yineleyerek, Müstedi ile Genel Müdür arasında birşey geçip geçmediği konusunda herhangi bir bilgisi olmadığını, ancak en iyi bilgisine göre Ali Kırgın Beyin eski Po-lis Genel Müdürü Namık Beye yakın bildiği birçok personeli emekliye sevkettiğini, Komisyon toplantılarına bugüne kadar hiçbir adayın sicil raporlarının getirilip üyelere gösterilmediğini, bir personelin durumunu en iyi bilebilecek durumda olanların o perso-nelin bağlı olduğu Bölüm Müdürü ile Denetleme Kurulu mensupları olduğunu, kendisinin de bir süre Denetleme Kurulunda çalıştığını, Komisyon toplantılarına ilişkin gündemin İdari Bölüm Müdürü tarafından hazırlanarak Genel Müdürün onayına sunulduğunu öne sürm-üştür.

Müstedi Altay Sayıl ise şahadetinde, sair şeyler yanında, halen Polis Müfettiş Muavini olup Lefkoşa Trafik Şubesinde Devriyeler Amiri olarak görev yaptığını, 8.11.1971 tarihinde Polis örgütüne katıldığını, 1.12.1980 tarihinde çavuşluğa terfi ettiğ-ini, 1.4.1985 tarihinde müfettiş muavini olduğunu, 1.9.1989 tarihinde vekaleten müfettiş olarak görevlendirildiğini, karakollar ve kitabet sınıfı dahil birçok görevlerde çalıştığını, asli polis görevinin dışında polise ve meslektaşlarına kalıcı birçok eser- bıraktığını veya iş yaptığını, Mahkemeye emare olarak sunulan 3 adet kitabın yazarı olduğunu Polis Örgütü ile ilgili çeşitli sosyal etkinliklere katıldığını, KKTC'de ilk defa polis müzesini oluşturan kişi olduğunu, tüm bu çalışmaları amirlerinden izin ala-rak yaptığını, bu arada övgülerini de aldığını, şimdiki Genel Müdürün de yapmış olduğu çalışmalarda kendisini teşvik ettiğini, 1985-1989 arası Muhaceret Bölümünde çalıştığını, bu süre zarfında Bölümün Müdürü olan İbrahim Altıner Beyden çok teşvik gördüğünü-, kitaplarının hazırlanmasında da kendisine yardımcı olduğunu, İbrahim Altıner Beyin asli görevini ihmal ettiğine ilişkin sözü edilen zaman süreci içerisinde kendisine yazılı veya sözlü herhangi bir uyarıda bulunmadığını, adıgeçen kişi tarafından hakkında- düzenlenen ve olumsuz görüşler içeren Emare 8 raporun 19.6.1989 tarihini taşıdığını, daha sonra 1.9.1989 tarihinde ise vekaleten müfettişliğe atandığını, Emare 8 raporda belirtilen olumsuz görüşlerin mesnetsiz ve yalan olduğunu, bugüne kadar aleyhine herh-angi bir soruşturmanın açılmadığını, disipline verilmediğini, bu konu ile ilgili o zamanki Amiri İbrahim Altıner Bey tarafından kendisine herhangi birşey söylenmediği gibi İbrahim Bey izinli olduğu zamanlarda onun uhdesine düşen işleri de kendisinin yaptığ-ını belirttikten sonra vekalet görevinin 21.8.1990 tarihine kadar devam ettiğini, Muhaceret Bölümünden trafik Bölümüne nakline herhangi bir itiraz yapmadığını, Emare 17 olarak sunulan çarşaf listeye göre kıdem sırasında 2. olduğunu, sicilinin olumsuz olmad-ığını, Lefkoşa Polis Müdürlü Trafik Şubesine naklinin yasal olmadığını, terfi ettirilmediği zaman Polis Genel Müdürülüğne durumunun yeniden gözden geçirilmesini sağlamak için Emare 10 dilekçe ile başvuruda bulunduğunu, Polis Genel Müdürünün ise bu dilekçey-e karşı çok sert bir tepki gösterdiğini, bu yüzden vekaletini alarak kendisini başka bölüme naklettiğini, nakil gerçekleştirildiği zaman henüz çalıştığı yerde iki yılını doldurmadığını, Genel Müdürün esas gayesinin kendisini cezalandırma olduğunu, Mahkemey-e Emare 14 olarak sunulan 25.6.1990 tarihli raporu düzenleyen Trafik Sorumlusu Özdemir Beyle bir süre birlikte çalıştıklarını, hiçbir sürtüşmeleri olmadığını, üstelik uyum içerisinde görev yaptıklarını, çok iyi tanıdığı Özdemir Beyin böyle bir raporu verm-esinin olası olmadığını, adıgeçen kişinin gaybubeti esnasında kendisinin trafik sorumlusu olarak görev yaptığını, Özdemir Beyin kendisine başarılı bir polis olması nedeniyle hakkında iyi rapor yazdığını söylediğini, daha sonra ise terfi konusunun gerçekleş-memesi nedeni ile Polis Genel Müdüründen mülâkat istenmesini kendisine yine Özdemir beyin önerdiğini, bunun sonucu olarak yazılı başvuruda bulunduğunu, İbrahim Altıner Beyle çalışırken bir gün İbrahim Beyin yanında sicil not defterini gördüğünü, görmüş old-uğu notlar ile Emare 8 İbrahim Beyin düzenlediği rapor arasında fark olduğunu, sicil not defterinde tüm notların 7'nin üzerinde olduğunu, bizzat İbrahim Beyin bu defteri kendisine Trafik Şubesine nakil olacağı sırada gösterdiğini, olumsuz sicil sınırına dü-şecek kadar notlarının düşük olmasının olası olmadığını, Özdemir Beyin belki mecbur kaldığı için böyle düzmece bir rapor vermiş olabileceğini, bugüne kadar düşük görülen notlarla ilgili hususlarda amirlerinden sözlü veya yazılı hiçbir uyarı almadığını, es-asen notları düşük olan birisinin subay da olamayacağını, şu anda yapmakta olduğu görevinin müfettişlik görevi olup amirlerinin kendisinden memnun olduğunu, Lefkoşa Trafik Projesini yürütmekle görevlendirildiğini, müfettiş görevine getirilmesi için gerekli- olan sınavları da geçtiğini söylemiştir.

Müstedi istintakında, sair şeyler yanında, İbrahim Altıner Beyin olumsuz bir rapor verdiğini, buna bağlı olarak bir de sicil verildiğini, ortalama 73.16 aldığını, bunun ise iyi bir sicil olduğunu, olumsuz rapora -karşın kendisine Polis Müfettişi mevkiinin vekaleten verildiğini, Polis Genel Müdürü Ali Beyin kendisine karşı ille de bir kastı olduğunu söyleyemeyeceğini fakat Emare 8 raporun gerçek dışı olduğunu söyleyebileceğini, bu raporun daha sonra yazıldığına inan-dığını, bu konuda şüpheleri bulunduğunu, esas olanın Mahkemeye başvurup hakkını aradığı için Polis Genel Müdürünün terfisini engellediğini, terfi için temel kriterlerin olumlu sicil olduğunu, kendi sicilnin iyi olması gerektiğini, Özdemir Beyin gerçekten i-yi bir insan olduğunu, fakat baskı ile veya ileriyi düşünerek aleyhindeki Emare 14 düzmece raporu vermiş olabileceğini, terfi konusunun tekrar gözden geçirilmesi için yaptığı başvuru üzerine Ali Beyin Komisyonu harekete geçirerek vekaletini aldığını ve ken-disini başka bölüme naklettiğini, kendi inancına göre Genel Müdürün bu konuda elinden geleni yaptığını öne sürmüştür.

Müstedaaleyh tanık olarak 1989 Şubat ayından itibaren Polis Genel Müdürü olarak görev yapan ve bu sıfatla Polis Hizmetleri Komisyonu Baş-kanı olan Ali Kırgın'ı tanık olarak dinletmiştir. Tanık şahadetinde, Müstediyi tanıdığını, 1989 terfi yılında Müstedinin Polis Genel Müdürlüğü Trafik Bölüm Müdürlüğüne nakledilirken oradaki görevi icabı kendisine müfettiş vekilliği verildiğini, görevli bul-unduğu Muhaceret Bölüm Müdürlüğünde hakkında olumsuzluğa yönelik bir rapor düzenlendiğini, Müstedinin aynı zamanda kıdemli bir subay olmasına karşın o yıl terfi edemediğini, yetiştirme kursunda başarılı olabileceğini, iyi derecede sicil alan ve yasanın öng-ördüğü diğer nitelikleri haiz olan her polis memurunun terfi edebileceğini, Müstediye vekalet verme sureti ile kendisine bir fırsat daha tanıma yoluna gittiğini, terfiler yapılırken terfi adaylarını içeren çarşaf listelerin Personel Amirliği tarafından haz-ırlanarak kendisine verildiğini, bu çarşaf listelerden birer adet de Komisyon üyelerine dağıtıldığını, çarşaf listelerin içerdiği bilgiler ışığında Komisyonda görüşme yapıldığını, üyeler tarafından çarşaf dışı bilgiler istenmesi halinde bu bilgilerin elde -edilmesine de olanak sağlandığını, konu tarihte müfettiş muavinliği için 15 münhalin bulunduğunu, aday sayısının 15 olduğunu, tüm adaylar üzerinde teker teker konuşulduğunu, gereken bilgilerin verildiğini, 14 adayın terfiye uygun görülmesine karşın Müstedi-nin uygun görülmediğini, çünkü sicilinin olumsuz olduğunu, Müstedi ile ilgili alınan yakınma konusu kararın oybirliği ile alındığını, o tarihte Polis Genel Müdürü 2. Yardımcısı olan Hüseyin Kutsal Beyin de konu karara katıldığını, herhangi bir çekince koym-adığını, herhangi bir itirazda bulunmadığını, 5/84 sayılı Yasanın 73. maddesinin (4). fıkrası uyarınca terfi için iyi sicil arandığını, Sicil Tüzüğüne göre 70-84 arası sicilin iyi sicil sayıldığını, bunun yanısıra pekiyi, orta ve yetersiz sicillerin de old-uğunu, bugüne kadar orta sicil alan hiçbir polis mensubuna terfi verilmediğini, terfi için terfiye aday olan personelin hal ve hareketleri ile de olumlu etki yapacak kişiler olması gerektiğini, aday hakkında düzenlenen raporun olumsuz olması halinde Komisy-onun yeniden araştırma isteyebileceğini, fakat öncelikle adayın iyi sicili olmasının şart olduğunu, 31.7.1990 tarihindeki toplantıda Müstediye terfi veril- memesinin esas nedeninin sicilsizlik olduğunu, terfiye lâyık görülmeyen Müstedinin bir başka sicil a-miri altında çalışmasını ve gözetilmesini uygun bulduğunu, fakat Müstedinin nakil olduğu Trafik Bölümünün Müdüründen de olumsuz rapor aldığını, bunun sonucu olarak da vekaletinin geri alınarak Lefkoşa Polis Müdürlüğü Trafik Bölümüne nakledildiğini belirtti-kten sonra Komisyonda alınan kararların anında deftere yazılarak bilahare imzalandığını, Müstedinin terfi ile ilgili olarak 6.8.1990 tarihinde Komisyon Başkanlığına bir yazı gönderdiğini, 11.8.1990 tarihinde ise şahsen gelip kendisi ile makamında görüştüğü-nü, Müstediye iyi sicil alamadığından dolayı terfi ettirilmediğini söyleyerek gerekçelerini yeterince izah ettiği için yazılı olarak birşey vermediğini söylemiştir.

Bu tanık istintakında Emare 8 rapora bakıldığında tereddütlerinin olduğunu, Müstedinin 19-89'daki sicilinin olumsuz olmadığını ancak sicil belgesine eklenen raporun bazı olumsuzluklar içerdiğini, bu nedenle araştırma yaptığını, sicilin poliste yeni bir uygulama olduğunu, bazı noksanlıkların olabileceğini, Emare 8 sicil raporunu düzenleyen İbrah-im Beye Müstedinin sicil belgesinin iyi olmasına karşın hakkındaki raporun olumsuzluklar içerdiği hususuna ilişkin herhangi birşey sorup sormadığını hatırlamadığını, fakat genellikle sicil amirlerinin raporlarına uyduğunu, asalet ve vekalet arasında görevi-n nitelikleri itibarıyle büyük fark olduğunun söylenebileceğini, Müstedi hakkındaki tereddütü dolayısıyle Müstediye vekaleten bir sorumluluk vererek kendisini denemek istediğini, Müstedi üzerine objektif olarak yürüdüğünü, ona bir fırsat tanıdığını, Müsted-inin iyi bir personel olduğunu sandığını, ancak tüm bunlara karşın başarılı olamayan Müstedinin terfiye lâyık görülmediğini, esasen terfi konusunun münhasıran kendisine bağlı bir husus olmadığını, Polis Hizmetleri Komisyonunun kendisine bağlı olduğunu, ken-disine kalsa Müstediye belki bir terfi verebileceğini, yetiştirme kurslarının her yıl terfi öncesi yapıldığını, Polis Hizmetleri Komisyonunun bir üyesinin nezaretinde sınavların yapılarak raporun Komisyona sunulduğunu, Mahkemede Emare 13 olarak gördüğü bel-genin toplantı tarihi olan 31.7.1990 tarihinde terfilerde kullanılan çarşaf liste olmadığını, terfi sonuçlarını içeren bir liste olup daha ziyade Mahkeme maksatları için Başsavcılığa sunulan bilgiyi içerdiğini, çarşaf listede sicil durumu ve raporların olm-adığını, çarşafların Personel Şube Amiri tarafından hazırlan-dığını, tüm detaylı bilgilerin dosyalarda mevcut olduğunu, sicilin yeteneği ölçen bir evrak olduğunu, iyi sicil olsa da olmasa da konuyu Komisyon huzuruna getirdiğini, Polis Örgütünün Denetleme K-urulu olduğunu, Genel Müdür olarak bu Kuruldan herhangi bir konuda araştırma yapmasını isteyebileceğini, sicil amirinin verdiği notlar için tereddütü varsa aynı şekilde araştırma yapıp gerçek durumu öğrenmeye ve düzenlemeye yetkili olduğunu, Müstediye iliş-kin sicil konusunda sicil amirinin değerlendirmesine aynen katıldığını, kendi değerlen-dirmesine göre bu sicilin iyi bir sicil olamdığını, bu konuda herhangi bir şüphesi bulunmadığı için başka herhangi bir araştırma yapma gereğini duymadığını, Komisyonun b-ağımsız olduğunu, Kurulda görüşülen adayların Yasanın aradığı şartları haiz olan adaylar olduğunu, sicil konuları takdire bağlı olması nedeni ile iyi sicil almamış olsa bile bazı adayları Komisyona getirebileceğini, Müstedi için de aynı şekilde bir uygulam-a yapıldığını, gerçekte bu uygulamanın her zamanki yansız tutumlarının bir gereği olduğunu, Müstedinin 1989'daki sicilinin iyi olduğunu, fakat iyi bir sicili olsa dahi bir adayın terfiye lâyık olmaması halinde ona terfi verilmediğini, sicillerle ilgili her-şeyin araştırılmaya açık olduğunu, olumusz raporların Yasa gereği gerekçeli olduğunu, bir anlamda terfide olumlu sicilin iyi sicil sayılabileceğini, ilgili tüzüğe göre 70'den aşağı notu olan bir adayın iyi sicil sahibi olmaması nedeni ile terfisine olanak -olmadığını, Müstedinin iyi bir sicile sahip olmamasının Komisyon önündeki tek sorun olduğunu, iki sicil amirinin Müstedi aleyhine sicilsizlik veya olumsuzluk vermesi üzerine artık kendisinin de herhangi bir şüphesinin kalmadığını, bu nedenle Emare 14 olara-k sunulan raporun doğruluk derecesini araştırma gereğini duymadığını, Müstedinin iyi bir sicili olmaması nedeni ile Komisyonda Müstedinin terfisi ile ilgili tartışma olmadığını, Müstedinin bir yıl önceki notlarının yüksek olduğunun bir gerçek olmasına karş-ın raporun olumsuz olduğunu, bu hususun birlikte değerlen-dirilmesi gerektiğini, kendilerinin de bu anlayış içinde davrandıklarını, önemli olanın aday olacak kişinin yetenekli olup olmadığının saptanması olduğunu, Emare 18 belgenin 21.8.1990 tarihli toplan-tı ile ilgili bir tutanak olup Müstedinin nakli ve vekaletinin geri alınmasına ilişkin olduğunu, terfiler görüşülürken Komisyonun İdari Şubesi tarafından terfilerle ilgili tüm belgelerin incelenerek Komisyonun önüne getirildiğini belirttikten sonra konular-ın Komisyonda tartışıldığını, Müstedinin terfisi ile ilgili tanık Hüseyin Kutsal Bey ile aralarında herhnagi bir konuşmanın geçmediğini, fakat kaideten her aday için herşeyin konuşulmasına karşın tutanak tutulmadığını, 31.7.1990 tarihli toplantıda Müstedi -için Trafik Müdürünün düzenlediği Emare 14 raporu okuduğunu, bu raporu doğru olarak kabul ettiğini, gerçekte bu raporun daha önce İbrahim Bey tarafından verilen raporu teyit eder nitelikte bir rapor olduğunu, Komisyonda herşeyin sözlü konuşulup karara bağl-andığını, tutanak tutma gibi bir usulleri olmadığını, itiraz halinde gerekçelerin sözlü olarak verildiğini, bu konuda da tutanak tutulmadığını, tekrarlama pahasına terfilerde iyi sicilin yanısıra yetenek ve ehliyetin de gerekli olduğunu belirtmekte yarar g-ördüğünü, terfilerin hizmet için verildiğini, yetersiz kişilerin terfi almasının beklenemeyeceğini, hiçbir zaman keyfi bir yorum ve uygulama yapmadıklarını, bu konuda yürürlükteki mevzuata göre hareket ettiklerini, Komisyonu her hususta aydınlatmanın görev-lerinden biri olduğunu, Genel Müdür ve Komisyon Başkanı sıfatı ile Komisyona emir verdiğinin doğru olmadığını, polisliğe özgü usluplarının bulunduğunu, bu nedenle birbirlerini iyi anladıklarını, Emare 14 sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerinin tıpatıp -aynı notları vermesinin dikkatini çekmediğini, kendisinin de aynen katıldığını, Müstedinin vekaletini almakla Müstediyi uyarmış olduğunu, görev yerini değiştirdiğini, verilen sorumlulukların alınabileceğini, tüm bunların nedenlerin de Müstedinin sicilsizli-ği olduğunu, Müstedinin başka işler yaptığının kendisine söylendiğini, başka işler denirken kitap yazmasını kastetmiş olduklarını, Müstedinin kitap yazarken ve araştırma yaparken görevini ihmal ettiğinin saptanması üzerine kendisine şikâyet yapıldığını, da-ha önceden yazdığı kitaplar ve yaptığı araştırmalar için Müstediyi takdir ettiğinin bir gereçek olduğunu belirtmiştir. Daha sonra Müstedaaleyhi temsil eden Savcı ile Müstedi avukatı Mahkemeye hitap ederek lâyihalarda ve şahadette öne sürülen savlarla ilgil-i olarak ve hukuksal açıdan yapmış oldukları değerlendirmelerine ilişkin argümanlar yaptılar. Bu meyanda idare hukuku doktrini ile içtihatlarına atıfta bulundular.

Geniş bir özeti yapılan lâyihalar ile şahadetten açıkça belirlendiği ve gerektiğinde değin-ileceği cihetle başvuruda tartışma konusu yapılmayan olgulardan tekrardan bir özetini yapmaya gerek görmüyorum.

Kuşkusuz ki; başvuruda talep ettiği hal çarelerine ilişkin istemlerini kanıtlama yükümlülüğü Müstedinin üzerindedir. Müstedinin bu yükümlülüğü-nü yerine getirip getirmediğini saptayabilmek de ancak sunulan şahadet ve emareler ile tarafların yapmış oldukları hukuki argümanların esaslı bir şekilde incelenip değerlendirilmesinin yapılması ile mümkün olabilir.

Özellikle başvuruda atıfta bulunulan y-asal mevzuatın incelenmesi gerekmektedir. 51/84 sayılı Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasının 12. maddesi, Polis Hizmetleri Komisyonunun oluşumu, yetki ve görevleri ile ilgili hususları düzenlemektedir. Sözü edilen Yasanın 12. maddesinin (10)-. fıkrasına göre Polis Hizmetleri Komisyonu, çalışma, usul ve esasları ile üyelik seçimlerinin nasıl yapılacağı bir tüzükle düzenlenir. Polis Hizmetleri Komisyonu Çalışma, Usul ve Easasları Tüzüğü, 1985 tarihli Resmi gazete sayı 39. Ek III Tebliğ ve İlânl-ar, sayfa 439'da yer almaktadır. Yine Polis Örgütü Sınav Tüzüğü, Resmi Gazete sayı 39, Ek III Tebliğ ve İlânlar sayfa 452 ve 456'da düzenlenmiştir.

İlgili Yasanın 73. maddesi derece yükselmesi ve uygulama koşulları ile ilgili hükümleri içermektedir. 51/8-4 sayılı Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasının 73. maddesi aynen şöyledir:

Derece
yükselmesi
ve uygulanma
koşulları."73. (1) Derece yükselmesi, asaleten atanması onaylanmış bir polis mensubunun, bulunduğu meslek derecesinden daha üst bi-r meslek derecesine yükselmesidir.

(2) Derece yükselmesinin koşulları şunlardır:
Bir üst derecede boş kadro bulunmak;
Derecesi içinde en az üç yıl ve bu derece bareminin üçüncü kademe-sinde bir yıl çalışmış olmak;
Boş kadro görevlerinin gerekti-rdiği nitelik ve koşullara sahip olmak;
(ç) Sicil bakımından üst derece kadrola- rına yükseltilebilecek nitelikte bulun-mak.

- (3) Polis mesleğinde derece yükselme süresi her derecede en az üç yıldır. Staj ve adaylık bu süreye dahil değildir.
-
(4) Münhal bulunduğu zaman, liyakati ve yeteneği sabit olup iyi sicil almış olan polis mensupları, kıdem tablosundaki sıraya göre terfiye hak kazanırlar.

(5) İlkokul veya ortaokul mezunu polislerin müfettiş Yardımcılığına, Müfettiş-liğe ve Başmüfettişliğe kadar olan derecelere yükselebilmeleri için önce Polis Okulunda meslek derecesine uygun özel yetiştirme kurslarını başarı ile tamamlamış olmaları koşuldur.

(6) Lise veya dengi okul ve üniversite veya yüksek okul mezunu -polislerin bulunduk-ları dereceden daha yukarı derecelere yükselebilmeleri için de Polis Okulu özel yetiştirme kurslarını veya yeterliği Plânlama Kurulu tarafından uygun bulu-nan Türkiye'de veya yabancı bir ülkedeki yüksek meslek okullarından birini veya m-eslek kuruluşlarındaki özel yetiştirme kurslarını başarı ile tamamlamış olmaları gerekir.

(7) Yükselme için açılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar, kıdem tablosuna ve boş kadrolara göre yükselirler. Yerleştirme kurslarını başarıyla tamamla-yamayanlarla sınavda başarılı olmayanlar ise, yükselme haklarını yitirirler ve bulundukları meslek derecesinde görev yapmaya devam ederler."

Aynı Yasanın 74. maddesi vekaleten görevlendirme, 75. maddesi ise yer değiştirmeler ve nakillere -ilişkin hususları düzenlemektedir. Atıfta bulunulan yasal mevzuat çerçevesinde Polis Mensupları Sicil Değerlendirme Tüzüğü, 1985 tarihli Resmi Gazete, sayı 66 Ek III sayfa 787'den 790'a kadar olan sayfalarda yer almaktadır.

Huzurumuzdaki başvuruda tarafl-ar arasındaki ihtilâfta yoğunlukla tarışılan konu Müstedinin Polis Mensupları Sicil Değerlendirme Tüzüğüne göre iyi bir sicile sahip olup olmamasıdır. Anılan tüzüğün 10. maddesine atıfta bulunan Müstedaaleyh ancak 70-84 arası notları içeren sicilin iyi bir- sicil olduğunu, Müstedinin ise sicil notunun 64 olması ve bu nedenle iyi sicile sahip olmaması sonucu 51/84 sayılı Yasanın 73. maddesinin (4). fıkrasında aranan ve terfi için iyi sicili şart koşan niteliğe sahip olmamasının yasal açıdan terfisine olanak v-ermediğini, üstelik Emare 14 Özdemir Uzuner'in 25.6.1990 tarihli Müstedi hakkında düzenlediği raporun olumsuz olduğunu ısrarla öne sürerek savunmasını temelde bu konulara dayandırmıştır. Müstedi ise iyi sicile olumlu sicilin tamamen eşdeğer anlamda kavram-lar olduğunu, kendisi için takdir edilen 64 notun 60 notun üzerinde olması nedeni ile olumlu sicil olarak kabul edilmesi gerektiğini, kaldı ki sicil yüksek olması icap eden notları daha düşük olarak verdiklerini, bunları yaparken de objektif verilere dayan-dırmadıklarını, kendisinin 1971'de Polis Örgütüne katıldığı tarihten itibaren sunulan şahadetten, belgelerden ve tartışma konusu yapılmayan olgulardan da görülebileceği gibi gerek asli görevinde ve gerekse mesleğe dönük sosyal içerikli çalışmalarında başar-ılı olduğunu, bunun Polis Örgütünün en üst kademesinde bulunan amirleri tarafından da bilindiğini, çalışmalarının devamı için kendilerinden teşvik gördüğünü, yapmış olduğu hizmetler ve kaleme aldığı yapıtları ile ilgili başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzer-e daha önceki ve halen görevde bulunan Polis Genel Müdürleri de dahil birçok kişinin övgüsüne lâyık görüldüğünü, Müstedaaleyhin öne sürdüğü gibi mesleki görev ve çalışmalarında başarısız olmadığını, yasalara ve amirlerine saygılı olduğunu, hiçbir konuda bu-güne kadar amirlerinden sözlü ve yazılı herhangi bir uyarı almadığını, aleyhine herhangi bir soruşturma yapılmadığı gibi herhangi bir disiplin cezası da verilmediğini ısrarla vurgulayarak Müstedaaleyh tarafından haksız şekilde bir üst derecede terfisnin ya-pılmadığını, Özdemir Uzuner'in emare raporu düzenlenirken bu hususların gözardı edilerek tam aksine kendisi hakkında olumsuz ifadeler kullandığını, Müstedaaleyh Polis Hizmetleri Komisyonu bu konuda esaslı bir araştırma yapmış olsa idi sözü edilen raporun g-erekçelere dayanmadığının gayet kolay araştırılabilir durumda olacağını, fakat Müstedaaleyhin gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadığını, Mahkemeyi aydınlatmak için de elinde imkân olmasına rağmen Emare 14'ü hazırlayan Özdemir Uzuner'ı tanık olarak çağırm-amakla bir ölçüde gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmadığını, çünkü gerçeklerin tamamen kendisi lehine olduğunu ısrarla vurgulamıştır.

İyi sicilin olumlu sicille eşanlamda değerlendirilmesi en azından terfi amaçları bakımından bunun böyle kabul edi-lmesi ile ilgili huzurumda yapılan argümanlara ilişkin görüşlerime kararımın daha ileri bir aşamasında değineceğimi belrittikten sonra diğer hususların incelenmesine geçiyorum.

Biraz önce başvurudaki taraflar arasında mevcut niza konusunun hangi temel es-aslara dayandığını veya bir başka deyimle hangi temel esaslar üzerinde yoğunlaştığına değinmiştim. 1989 yılına kadar Müstedinin gerek asli görevinde ve gerekse polislik mesleğine yönelik sosyal etkinliklere ilişkin çalışmalarında başarılı olduğu ve zamanı -geldiğinde terfilerini aldığı hususlarında taraflar arasında herhangi bir ihtilâf yoktur. Bu konuda tartışma konusu yapılmayan olgular ve emarelerden bu husus açık seçik olarak ortaya çıkmaktadır. Emare 8 olarak sunulan İbrahim Altıner'in 19.6.1989 tarihli- raporu daha önce değinildiği gibi Müstedi hakkında olumsuz unsurlar içermektedir. Buna karşın 1 Eylül 1989 tarihinde Müstedi vekaleten müfettiş olarak görevlendirilmiştir. Müstedaaleyh tanığı halen Polis Genel Müdürü Ali Kırgın şahadetinde bu konuya değin-erek o güne kadar iyi bir eleman olduğunu sandığı Müstediye Emare 8 rapora inanmakla beraber bir şans daha tanımak istediğini ve konu rapora rağmen bu şansı verdiğini ifade etmektedir. Müstedi ise aynı konuda şahadet vererek Emare 8 raporun gerçeklere daya-nmadığını, aksine bu raporu düzenleyen İbrahim Altıner'in kendisini gerek asli görevinde gerekse yaptığı çalışmaları nedeni ile teşvik ve takdir ettiğini, İbrahim Altıner'in Mahkemeye tanık olarak çağrılması ve dinletilmesi halinde bu konunun daha fazla ay-dınlanabileceğini belirtmiştir. Müstedinin nakledildiği bölümdeki Amir Polis Müdürü Özdemir Uzuner'di. Özdemir Uzuner daha önce değinildiği gibi Emare 14 olarak sunulan ve Müstedi hakkında olumsuz unsurlar içeren 25.6.1990 tarihli raporu düzenlemiştir. Anı-lan raporu Müstediye terfi verilmemesinde hayli ağırlık taşıdığı, Müstedaaleyh tarafından önemle vurgulanmıştır. Müstedi tanığı Ali Kırgın bu rapora itibar ettiklerini, her iki raporun Müstedi hakkında olumsuz unsurlar içerdiğini, bu nedenle ikinci bir sı-namadan da başarısız çıkan Müstedinin iyi bir sicil almaması gerçeği de dikkate alındığında terfi ettirilmesine yasal olanak bulunmadığını nitelikli, yeterli, liyakatli ve güvenilir olduğu hususlarında Polis Hizmetleri Komisyonunun olumlu bir kanaata varma-sının gerektiğini, kendisine verilen ikinci fırsatı kullanamayan Müstedinin hakkında daha fazla bir araştırma ve inceleme yapılmasına gerek görülmediğini ısrarla belirtmiştir.

Zaim M. Necatigil'in KKTC Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı, 1986 adlı yapıtın-ın 48. sayfasında aynen şöyle denmektedir:

"Yönetsel kararların geçerli olabilmeleri için bunların gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sağlıklı bir durum değerlendirmesi sonucu alınmış olması gerekmektedir.

............................ ..............-................

Yönetim dikkate alması gerken faktör ve kriterleri dikkate almamış, veya bunlara gerekli önemi vermemiş veya gerektiğinden fazla önem vermiş ise bir yanılgıdan söz edilebilir.

........................................................

Esa-slı bir yanılgı söz konusu ise ilgili karar yargı organınca iptal edilebilmektedir."

Tartışma konusu yapılmayan olgulardan, sunulan emarelerden ve tarafların huzurumda yapmış oldukları argümanlardan Müstedaaleyhin ilk bakışta konu ile ilgili gerekli ince-leme ve araştırmayı yapıp yapmadığı hususunda bazı tereddüt veya belirsizliklerin mevcut olduğu görülmektedir. Tekrarlama pahasına da olsa önemine binaen bazı hususlara bir kere daha değinmekte yarar görüyorum. 1989 yılına kadar mesleğinde başarılı hizmetl-er ifa eden, amirlerince terfi ve takdirlere lâyık görülen, sicili temiz olan, o güne kadar uyarı dahil hiçbir ceza almayan, herhangi bir disiplinsizliği görülmeyen, hakkında herhangi bir soruşturma açılmayan Müstedi o tarihten sonra amirlerince düzenlenen- olumsuz raporlar ışığında bu olumsuzluklar ve bu olumsuzlukların dayandırılmak istendiği hususlara ilişkin bilinen gerçekler varesteydi Müstedi hakkında yürülükteki mevzuat çerçevesinde bugüne kadar herhangi bir işlem yapma yoluna gitmeyen Müstedaaleyhin -bu tutumunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu yapılmadığı gibi Müstedi baştan sona bu raporların gerçek dışı olduğunu iddia etmesine karşın Müstedaaleyhin bu iddialarını nakzedecek şahadet getirmiş değildir. Sadece bu raporlara itibar ettiğini belirtmekle ye-tinmiştir. Kanımca Emare 8 ve Emare 14'ü düzenleyen Polis Müdürleri bu konuda Mahkemeyi aydınlatacak nitelikte şahadet sunabilirdi. Bu yola gidilseydi Müstedaaleyh bu konuda kendi iddialarını daha somut şekilde ortaya koyabilecek ve bir ölçüde eğer var idi-yse Müstedinin bu husutaki iddialarını nakzedecek şahadet sunabilir olacaktı. Bu konu üzerinde önemle durmanın nedenlerinden birisi Müstedaaleyh tanığı Polis Genel Müdürü Ali Kırgın'ın da kabul ve teslim ettiği gibi özellikle Emare 14 raporun Müstediye ter-fi verilmemesinde oldukça ağırlıklı bir unsur olmasıdır.

Müstedinin terfisini engelleyen bu husus ile ilgii gerekli inceleme ve araştırma yapılıp yapılmadığı hususunda bazı tereddüt ve belirsizlikler olduğuna değinmiştim. Çoğu kez gerekli inceleme ve ara-ştırmanın yapılmaması nedeni ile sağlıklı bir değerlendirme yapılamadığından idari kararı veren veya idari işlemi yapan idari organ kötü niyetli olmasa dahi esaslı bir yanılgıya düşmektedir. Bu husus bir yerde tutanak konusunu daha büyük bir önemle gündeme- getirmektedir. Sunulan şahadetten ve emarelerden Müstedaaleyhin yakınma konusuna ilişkin hususlarda tutanak tutmadığı anlaşılmaktadır. Esasen bu konu taraflar arasında araştırılmış değildir. Gerek doktrinde ve gerekse Yüksek İdare Mahkemesinin birçok içti-hat kararında defalarca belirtildiği gibi idari bir organ idari bir karar alırken ve/veya idari bir işlem yaparken konu ile ilgili tüm ayrıntılar için tutanak tutulmalı ve Yüksek İdare Mahkemesinin yasal denetimine olanak verecek ölçüde tutanaklar düzenlen-mektedir. Özellikle Müstedaaleyh gibi kollektif idari bir organca (Komisyon veya Kurul) ve yine özellikle bir şahıs aleyhine bir karar alınması veya bir işlem yapılması halinde tutanaklar konusu daha da büyük bir ağırlıkla gündeme gelmektedir. Bu husus ger-ek İdare Hukuku müelliflerince ve gerekse Yüksek İdare Mahkememizde birçok içtihat kararlarında vurgulanarak sadece bu hususun dahi idari karar ve/veya işlemlerin iptaline yol açabileceği belirtilmiştir. (Bak: YİM: 133/84 (D14/86); YİM: 208/88 (D.17/92) sa-yılı içtihat kararları.) Kanımca huzurumdaki başvuruda yakınılan konu ile ilgili tutanaklar Müstedaaleyh tarafından tutulmuş olsaydı huzurumdaki belirsiz olarak nitelendirebileceğim birçok husus açığa kavuşmuş olabileceği gibi Müstedaaleyhin konu ile ilgil-i gerekli inceleme ve araştırmayı yapıp yapmadığı da daha rahat saptanabilecekti. Müstedaaleyh tanığı Ali Kırgın, herşeyin Komisyonda ayrıntılı bir şekilde konuşulduğunu ve her adayın durumunun ayrı ayrı etraflı bir şekilde değerlendirildiğini söylemiştir.- Aynı Komisyon üyesi olan Polis Genel Müdürlüğü 2. Yardımcılığı mevkiinden emekli Müstedinin 1. tanığı Hüseyin Kutsal ise çok kısa bir şekilde adayların durumunun ele alındığını, hatta hiç konuşulmadığının dahi söylenebileceği mealinde bir şahadet vermişti-r. Bu hususa işaret etmekten amacım, her ikisinin de dürüst kişiler olduğuna inandığım bu tanıkların hangisinin daha doğruyu veya doğruyu söyleyip söylemediğini saptamaktan öteye tutanak bulunmamasının ne kadar büyük bir eksiklik olduğuna işaret etmek için-dir.

Yönetsel kararların gerekçeli olması gereği yönetim hukukunun yerleşmiş bir ilkesidir. Gerkçelerin yazılı olması da ayrı bir önem kazanmaktadır. Huzurumda yakınma konusu yapılan idari karar ve/veya işlemlerin yazılı gerekçeleri yoktur. Fakat bazı ve-silelerle değindiğim gibi Müstedaaleyh hangi gerekçelere dayanarak konu kararları aldığını ve konu işlemleri yaptığını en azından kendi açısından belirtmiştir. İdari bir kararın gerekçelerinin yazılı olmaması halinde sırf bu hususun dahi o idari kararın ip-talini gerektirebilecek önemde olduğu gerek doktrinde ve gerekse bazı içtihat kararlarında belirtilmekle beraber uygulamada genellikle sırf bu nedenle idari bir karar veya işlem yargı organınca iptal edilmemektedir. Şu şartla ki; yargı işlemi esnasında dos-ya içeriğinden, sunulan emarelerden idari karar veya işlemin gerekçeli olduğu meydana çıkmalıdır. YİM 193/89 (D.14/90) sayılı içtihat kararında gerekçe konusu ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bu içtihat kararında serdedilen görüşleri ilke olarak benims-iyorum.

İyi sicil olumlu sicil ile ilgili argümanlara sırası geldiğinde değineceğimi yukarıda belirtmiştim. Polisler ve tüm kamu görevlilerinin terfi dahil sair özlük işlerine ilişkin konularda sicilin önemli bir etken olduğu şüpheden varestedir. Bir baş-ka anlatımla sicil, bir kamu görevlisinin icraatlarının bir yerde aynasıdır denebilir. Yukarıda atıfta bulunduğumuz yürürlükteki mevzuat incelendiğinde argümanlarda da belritildiği gibi iyi sicil olumlu sicille eşdeğer anlamda mı değil mi konusunun henüz a-çıklığa kavuşmadığı görülmektedir. Bu konu açıklığa kavuşmuş olsaydı büyük bir olasılıkla huzurumdaki başvurunun yapılmasına belki de gerek kalmayacaktı. İlgili Yasanın 73. maddesinin (4). fıkrası, terfi koşulları içerisinde iyi sicil koşuluna da yer verme-ktedir. Sicil Değerlendirme Tüzüğünde ise not açısından iyi sicilin 70-84 arası not içermesi gerektiğine kuşku yoktur. Ancak anılan tüzük, sicil notu %60'ın üzerinde olan personelin olumlu sicile sahip oldukları hususunu da içermektedir. Polis müfettişliğ-i için aranan şartları içeren hizmet şemasında terfi koşullarından birisinin de adayın olumlu sicil sahibi olmasıdır. Bu konuya değinmekteki esas amacım sicil konusunda yürürlükteki mevzuatın da yeterli bir şekilde açıklık taşımadığı ve bu hususun çoğu kez- Mahkemelerde tartışma konusu yapıldığına parmak basmak içindir. Müstedaaleyh tanığı Ali Kırgın bu konuda şahadet verirken kendi anlayış ve uygulaması içerisinde iyi sicilin 70'in üzerinde not içeren sicil olduğunu belirtmekle birlikte terfi amaçları bakım-ından olumlu sicil ile iyi sicilin eşdeğer anlamda olabileceğini hatta sadece kendi iradesine tabi olsaydı belki de Müstedinin terfi konusuna olumlu bakabileceğini söylemiştir. Polis Genel Müdürü olan bu tanık sicillerin bizde henüz yeterince esaslı bir şe-kilde tutulduğunun söylenemeyeceğini, sistemin yeni olduğunu, bu konuda mümkün olanın en iyisini yapmaya çalıştıklarını açıklıkla ifade etmiştir.

Kanımca adıgeçen tanığın da önemini vurguladığı sicil gibi bir konuda henüz arzulanan düzeyde bir sistemle ç-alışma olanağı yokken, ayrıca sicilin derece derede sicil amirlerinin subjektif takdirine bağlı görüş ve notları içerip kamu görevinde deyim yerinde ise personelin icraatının aynası sayılması gereken nitelikte bir belge olarak kabul edilmesi gerçeği ışığın-da Müstedaaleyhin polis müfettişliğine aday olan Müstedi hakkında işbu başvuruda tartışma konusu yapılmayan olguları da göz önünde bulundurduktan sonra daha ayrıntılı bir araştırma ve inceleme yapmasının bu açıdan da zarureti kaçınılmazdı.

Görülüyor ki; -yürürlükteki mevzuat içerisinde bu konuda bir sarahat olmaması değişik anlamalara ve uygulamalara yol açmaktadır. Bu başvuruyu sonuçlandırmak için huzurumda yeterli materyal bulunduğu nedeniyle olumlu sicil ve iyi sicilin muhakkak aynı anlamda olup olmadık-ları konusunda daha fazla birşey söyleme gereğini duymuyorum. Ancak şu kadarını belirteyim ki; bilinen ve uygulanan yorum kurallarına göre genel ilke olarak belirsizlik olması halinde yorumun kişi lehine yapılacağıdır. Temennim odur ki Polis Örgütümüzün me-sleki deneyim ve ehliyetlerinden emin olduğum yöneticileri bu konunun yürürlükteki mevzuata yapılacak değişiklikle biran önce vuzuha kavuşturul-masını sağlayacaklardır.

Yukarıdan beri yapageldiğim incelemeden de görülebileceği gibi benim açımdan başvurud-a talep edilen hal çarelerine ilişkin istemleri karara bağlayacak yeterli materyel huzurumda mevcuttur.

Müstedaaleyhin başvuruda yakınma konusu yapılan hususlarla ilgili sağlıklı bir karara varmak için gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadığı, bu nedenl-e esaslı bir yanılgıya düştüğü kanaatına varmış bulunuyorum. Bu kanaatıma varırken başvuruda öne sürdüğü savları kanıtlama yükümlülüğünün Müstedide olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurdum. İncelemede değindiğim gibi birçok hususlardan görüleceği gibi M-üstedi ayrıntılı şahadet vererek bazı savlar öne sürdü; sunulan emareler ve taraflarca tartışma konusu yapılmayan olgular ışığında bu savları desteklendi. Bu nedenle İdare Hukukunda aranan kanıtlama yükümlülüğünü yerine getirdiği kanısındayım. Müstedaaleyh- ise, daha önce belirttiğim gibi kendi açısından ayrıntılı bir şahadet vererek görüşlerini ortaya koyarak, bazı savlar öne sürdü, fakat kanımca kendi açısından olanaklı iken veya en azından olanaklı olması gerekirken bazı önemli belirsizliklerin giderilmes-i hususunda yeterli şahadet sunmadı. Burada akla gelecek soru ispat hukuku açısından Müstedaaleyhin böyle bir yükümlülüğünün olup olmadığındır. Müstedi başvuruda öne sürdüğü savları büyük ölçüde sunduğu şahadet, ibraz olunan emareler ve tartışma konusu yap-ılmayan olgular ışığında kanıtladıktan sonra artık bu hususların aksini kanıtlamak veya Müstedinin öne sürdüğü savları çürütmek Müstedaaleyhin uhdesine geçmektedir. Her ne kadar da idari bir kararın ilk aşamada doğru ve adil olduğu hususunda bir karine var- ise de yönetimin bir yanılgı içerisinde olduğu veya olguları yanlış değerlendirdiği iddia edilmiş ve bu konuda şüphe uyanmış ise karine bozlumuş olurdu. (Bak: Zaim M. Necatigil'in aynı yapıtı sayfa 47-48.)

Konu ile ilgili yapmış olduğum tüm inceleme ve -bu inceleme sonucu varmış olduğum kanaat ve bulgularım ışığında Müstedinin sunduğu şahadetle bu karineyi bozmuş olduğu inancındayım.

Görülüyor ki Müstedaaleyh gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadan, gerekli tutanakları tutmadan ve yazılı gerekçe göster-meden yakınma konusu yapılan karar ve işlemlerin doğmasına sebep olmuştur. En azından önemli bazı belirsizlikler hakkında ilk nazarda kendi lehine olan karinenin bozulmasına sebebiyet vermiştir. Bunları yapmakla idari yetkisini aşmış ve/veya kötüye kullanm-ıştır. Bunun sonucu olarak da Müstedinin meşru menfaatı doğrudan doğruya ve olumsuz şekilde etkilenmiştir. Bu nedenle başvuru konusu terfi kararının iptali gerekmektedir.

Vekalet konusuna gelince, bu konunun lâyihalarda yer alıp duruşmada da üzerinde dur-ulmasına rağmen açık veya zımni bir şekilde başvuru ile ilgili talepte yer almadığı görülmektedir. Bu konuda tadilât isteminde de bulunulmuş değildir. Bu nedenle bu hususla ilgili herhangi bir karar vermem mümkün değildir. Ancak şu kadarını söylemem yerind-e olur ki terfi ile ilgili yapmış olduğum inceleme ve değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi vekalet konusuna ilişkin olgular ile terfi konusuna dayanıklık eden olgular ve gerekçeler tıpatıp büyük oranda aynı olduğu cihetle vekaleti geri alma kararının da i-ptal edilmesi gerekecekti görüşündeyim.

Nakil ile ilgili olgu ve gerekçelerin de terfi kararına dayanıklık eden olgular ve gerekçelerle büyük oranda aynı olduğu başvuru lâyihalarından, sunulan şahadetten ve yapılan argümanlardan anlaşılmaktadır. Terfi ko-nusuna ilişkin yapmış olduğum incelemede serdettiğim görüş, kanaat ve bulgularım genelde nakil konusu için de geçerlidir. Naklin bir hizmet gereği yapıldığı hususu da ayrıca bir gerekçe olarak Müstedaaleyhçe ısrarla öne sürülmesine karşın Müstedaaleyh bu h-ususla ilgili hiçbir şahadet sunmamıştır. Bu nedenle bu husus ispatlanmamış, başka bir anlatımla belirsizliklerle dolu olarak kalmıştır. Tüm bu durumlar ışığında Müstedinin nakli ile ilgili kararın da iptal edilmesi gerekmek- tedir.

Sonuç olarak;

1. Müs-tedaaleyhin Müstediyi Müfettişlik Mevkiine terfi ettirmeyen 31.7.1990 tarihli kararının; ve

2. Müstedaaleyhin Müstediyi başka bir birime nakleden 21.8.1990 tarihli kararının tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar- verilir.

Müstedi, ihmal ve İlgili Şahıslara ilişkin istemlerinde ısrarlı olmayacağını beyan ettiği cihetle, bu konulara değinme gereği duymadım.

Masraflarla ilgili herhangi bir emir verilmez.


(Özkan Tunçağ)
- Yargıç

24 Aralık 1992





-


-20-



-


Full & Egal Universal Law Academy