Yüksek İdare Mahkemesi Numara 18/2009 Dava No 5/2009 Karar Tarihi 03.02.2009
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 18/2009 Dava No 5/2009 Karar Tarihi 03.02.2009
Numara: 18/2009
Dava No: 5/2009
Taraflar: Mehmet Ulaş Sakallı ile Polis Hizmeti Komisyonu arasında
Konu: Ara emri - Geçici ara emrinin kesinleştirilmesi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 03.02.2009

-D.5/09 YİM: 18/2009
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Yargıç Narin F. Şefik Huzurunda.

Davacı: Mehmet Ulaş Sakallı, Pile- Gazi Mağusa
- ile --
Davalı: Polis Hizmeti Komisyonu, Polis Genel Müdürlüğü
vasıtasıyla KKTC Başsavcılığı - Lefkoşa


A r a s ı n d a.

Davacı namına: Avukat Ezer Özsoy ve Avukat Ayşen Yaran
Davalı tarafından Polis Müdürü Süleyman Mannavoğlu hazır namına: Kıdemli S-avcı Behiç Öztürk
İlgili Şahıslar 3,6,7,8,9,10,11,20,22,29,30,33,36,37 hazır,
1,2,4,5,12,13,14,15,16,17,18,19,21,23,24,25,26,27,28,29,31,32,34,35,38 hazır değil namlarına: Avukat Fuat Veziroğlu.

----------------

A R A K A R A R

Davacı tarafından dosyala-nan tek taraflı istida ile Davacı davanın dinlenip nihayi sonuçlanmasına kadar Davalının 30.1.2009 tarihinde aldığı kararla Amme Hizmeti Komisyonu tarafından yapılan ve 24.1.2009 tarihinde yayınlanan yarışma sınav sonucuna göre ilk 100 içerisinde başarı sa-ğlamamış olan ve/veya ilk 100 içerisinde olmayan kişilerin polis ve/veya polis adayı olarak atanmasının durdurulması ve/veya yapılacak tüm işlem ve/veya işlemlerin durdurulması ve yapılmaması yönünde emir talep etmiştir. Davacı istidasını Hukuk Mahkemeler-i Usulü Tüzüğü Emir 48 Nizam 2-9, Fasıl 6 Madde 4, KKTC Anayasası Madde 152, 51/84 sayılı Polis Örgütü Yasasının muhtelif maddelerine, 236/85 sayılı Tüzük ile ilgili mevzuat, doğal adalet ilkeleri ve hukukun genel prensipleri ile idari hukukun yerleşmiş iç-tihatlarına istinat ettirmiştir.
İstidaya ekli yemin varakasında Davacı Ocak 2009'da polis münhali ilan edildiğini, kendisinin de müracaat ederek usule uygun bir şekilde istenen evrak ve belgeleri müracaatına eklediğini, Davalının kendisini 12.1.2009 ta-rihinde spor testine, 24.1.2009 tarihinde yarışma sınavına, 26.1.2009 tarihinde sağlık kontrolüne ve 30.1.2009 tarihinde mülakata tabi tuttuğunu, Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından 24.1.2009 tarihinde yapılan yarışma sınavının 24.1.2009 tarihinde yapılan s-onuç açıklamasında 276 kişinin katıldığı sınavda 7. sırada en yüksek puanı aldığını, spor testini de başarı ile tamamladığını, sağlık yönünden herhangi bir problemi olmadığını, bu böyle olmasına rağmen 30.1.2009 tarihinde yapılan mülakat sonrası ataması ya-pılan 100 kişilik polis arasında kendisinin olmadığını öğrendiğini, mülakatta kendisine kısaca özgeçmişi sorularak kısa bir metin okutulduğunu, kendisi yarışma sınavında 7. sırada olmasına rağmen polis olarak atanmadığını, halbuki yarışma sınavını 163. ve -189. sırada geçen kişilerin atandığını, bu durumda Davalı aleyhinde çok haklı dava sebebi olduğunu ve davasında başarılı olmasının pek muhtemel olduğunu, davasında ileri sürdüğü tüm hususları istida maksatları için de aynen tekrarladığını, Davalının hata-lı veya yanlış karar verdiğini, kendisinin bu hatadan büyük zarar gördüğünü, talep edilen emrin verilmemesi halinde hakkı olan polisliğe atanma hususunda kendisini etkileyen karar nedeni ile telafisi imkansız veya geriye dönüşü imkansız bir durumun ortaya -çıkacağını iddia etmiştir. Davacı ayrıca emir verilmemesi halinde Davalının ileri birtakım işlemler yaparak haksız olarak polis adayı atanan kişilerin, Davacının davasında haklı bulunması halinde ve kararın iptal edilmesi halinde, ortada kalacaklarını vey-a onların da ileri işlemleri yapıldıktan sonra mağdur duruma düşeceklerini ileri sürmüştür.

Tek taraflı dosyalanan bu istida neticesinde Mahkeme Davacının sunduğu şahadet ve ibraz ettiği emareler ışığında 13.2.2009 tarihinde sair şeyler yanında Davalının- açıkladığı polis adayı atananlar listesinde yer alan ancak 24.1.2009'da yer alan Yarışma Sınavı sonuçlarında bulunmayan 38 kişinin emrin verildiği tarihten itibaren özel eğitim görme ve/veya polis meslek bilgisi ve yeterliği ile donatılmaları ile ilgili D-avalının herhangi bir işlem ve/veya ileri işlem yapmasını men etmiştir. Ayrıca emrin Davalıya ve de ilgili 38 kişiye tebliğ edilmesine emir vermiştir. İstidaya Davalı tarafından itiraz ihbarnamesi dosyalanmıştır. İtiraz ihbarnamesine ekli yemin varakası-nı yapan Polis Genel Müdürlüğü İdari İşler ve Özlük İşleri Müdürü ve aynı zamanda Polis Hizmeti Komisyonunun üyesi Süleyman Manavoğlu, yemin varakasında, Davacının istida ve yemin varakasında ileri sürdüğü tüm iddiaları reddetmiştir. Yemin varakasında Dava-cının istidasını istinat ettirdiği yasal mevzuatın eksik olması ile ilgili Davalı ön itirazda bulunmuş ve bu konu ile ilgili karar 23.2.2009 tarihinde okunarak ön itiraz reddedilmiştir. İtiraz ihbarnamesine devamla ön itirazındaki iddialarına halel gelmek-sizin Davalı dava konusu polis memurluğu mevkileri için 24.1.2009 tarihinde Kamu Hizmeti Komisyonunun gerçekleştirdiği takriben 276 müracaatçının katıldığı yarışma sınavından sonra Davacı dahil tüm müracaatçılara sağlık kontrolünden geçecekleri ve 30.1.200-9 tarihinde de sözlü mülakata tabi tutulacaklarının bildirildiğini, tüm müracaatçıların mülakat neticesi yarışma sınavı sonrası duyurulan sınav sonuçlarına rağmen yapılacak polis atamalarının konu sınav sonuçlarındaki sıralamaya rağmen değişebileceğini ve -sınava giren 276 kişi arasından atama yapacaklarını bildiklerini, Davacının bu durumu yakınma konusu yapacaksaydı bunu sözlü mülakat öncesi yakınma konusu yapması gerektiğini, bunu yapmadığı cihetle Davacının mülakata girmekle mülakat sonucunda atanabilece-ği gibi atanamayacağını da kabul etmiş sayıldığını ve bu hususu yakınma konusu yapamayacağını ileri sürmüştür. Davacının Talep Takririnde A paragrafında hiçbir ayırım gözetmeksizin atama kararı ile atanan tüm polis mensuplarının atanmasını yakınma konusu -yaptığını, spesifik olarak hangi adayın polis atanmasından yakındığını belli etmediğini, Davacının hangi adaydan üstün olduğunu açıkca ortaya koyması gerektiğini, Davacının atanan adayların hangisinin Davacıya nazaran atanmasının yanlış ve/veya hatalı oldu-ğunu ileri sürmediği cihetle Talep Takririnin ciddi bir dava konusu içermediğini, Talep Takririnin B paragrafında spesifik talebi ise yarışma sınavı akabinde 101 ve sonrası sıralarda bulunan kişilerin polisliğe atanmasına ilişkin kararın iptali olmakla bir-likte, herhangi bir kişi spesifik olarak isim tahtında dava konusu yapılmadığı cihetle ve Mahkemeye spesifik olarak hangi kişilerin atanmasının hükümsüz ve etkisiz olduğu belirlenmediği cihetle Mahkemenin hangi kişilerin atanmasının hükümsüz ve etkisiz ol-duğuna karar veremeyeceğini, bu durumda B paragrafında da ciddi bir dava sebebi olmadığını ileri sürmüştür. Davalı Davacının isim vermeden 38 kişi ile ilgili talep ettiği men emrinin kamu yararı içerdiğini söylemenin mümkün olmadığını, Davacı tarafından t-alep edilecek muhtemel bir men emrinin spesifik olarak atanan kişilerden hangisi hakkında talep ettiğini belirtmesi gerektiğini, o kişi için Mahkemeden talepte bulunması gerektiğini, Davacı böyle yapmadığı cihetle Davacının men talebinin reddedilmesi gerek-tiğini ileri sürmüştür.

Davalı devamla Davacının gerek davasında gerekse ara emri istidasında taleplerinin spesifik olmadığını ve ara emri istenen İlgili Şahısların kimliklerinin belirtilmediğini, dolayısıyle hedefin belli olmadığını, sadece bir kişini-n dahi men kararından etkilenmesi ile sonuca varılabilecekse 38 kişinin men kararından etkilenmesi sonucunu doğuracak geçici bir emrin kamuya yarar değil zarar getirebileceğini, dolayısıyla Davacının ara emri istidasının ve 13.2.2009 tarihli geçici ara emr-inin iptalini talep etmiştir.

İlgili Kişiler tarafından dosyalanan itiraz ihbarnamesine ekli, İlgili Kişi No.6 Aykut Çavuşoğlu tarafından yapılan yemin varakasında, Davacının kendi iddiaları ile bağdaşmayan tüm iddialarını red ettikten sonra, Davacının i-stidasında ara emri verilecek yasal dayanak olmadığından istidanın ve/veya geçici emrin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürdü. İlgili Kişiler dava konusu yarışma sınavının Komisyonun aldığı karar doğrultusunda genel bilgi açısından Kamu Hizmeti Komisyon-u tarafından yazılı yapıldığını, düzgün okuma, konuşma ve anlatım yeteneği ölçme sınavının ise bizzat Komisyon tarafından sözlü olarak yapıldığını, Komisyonun yazılı sınavın %60 oranında, sözlü sınavın ise %40 oranında değerlendiril-mesine karar verdiğini,- ve buna göre değerlendirme yapıldığını, bu değerlendirme ile Davacının sonuçta 116. olduğunu ve ilk 100'e giremediğini, ilk 100 kişi arasına giremeyerek başarısız olduğunu, 30.1.2009'da Komisyonun toplanarak ilk 100 kişi atanmasını 1.2.2009 tarihi itibarı- ile yaptığını, bu durumda dava konusu kararın icra edildiğini, Davacının sözlü sınavdan bahsetmeyerek, sınavda başarısız olduğu hususunu Mahkemeden gizlediğini, Davacının haksızlığa uğradığı gibi, dava konusu karardan doğrudan doğruya veya olumsuz yönde e-tkilenen bir meşru menfaati olmadığını, haklı dava sebebi ve/veya herhangi bir dava sebebi olmadığını, davasında başarılı olma ihtimali olmadığını, Davalının kararının yanlış veya hatalı olmadığını, Davacının bu karardan zarar görmediğini, telafisi imkansı-z ve/veya geriye dönüşü imkansız bir durum olmadığını, meselenin aciliyeti olmadığını, Davacının karar alındıktan 13 gün sonra dava açtığını,konu acil olsa daha erken dava açması gerektiğini, geçici emrin verildiği şekilde bir ara emrinin verilemeyeceğini-, İlgili Kişilerin polis okulunda eğitim görmesi veya polis meslek bilgisi ve/veya yeterliliği ile donatılmaları 30.1.2009'da alınan ve 1.2.2009'da icra edilen kararın doğal sonucu olduğunu ve mevzuata aykırı olmadığını, bu konuların ara emrine konu olabil-ecek icrai nitelikte idari karar ve/veya idari işlem olmadığını, istidadaki tüm müteakip işlemlerin durdurulmasının ara emrine konu olamayacağını, ayrıca Davacının işbu istidada bu hususları talep etmediği cihetle bu konuda Mahkemenin emir veremeyeceğini, -bu davada önce tek taraflı bir ara emri talep eden istida dosyalandığını, Mahkeme emri ile istidanın Davalıya tebliğ edildiğini, istidanın duruşma başladıktan sonra geri çekildiğini ancak Davacının bu durumu işbu istidasında belirtmediğini, Mahkemenin bu i-stidayı karara bağlarken bu hususu dikkate alması gerektiğini, sırf bu nedenle geçici ara emrinin ve istidanın reddedilmesi gerektiğini, Davacının yemin varakasında ileride telafisi imkansız zarar doğacağının iddia edilmediğini, Davacının birtek zarar görd-üğünü iddia ettiğini ancak bunun nasıl meydana geldiği ile ilgili ayrıntı vermediği için zarar görme iddiasının geçersiz olduğunu, ara emri verilmezse telafisi imkansız ve/veya geriye dönüşü imkansız bir durumun ortaya çıkacağı yönünde Davacının iddiasının- gerçek dışı olduğunu, Davacı esas davasında başarılı olsa dahi polis olarak atanmasının mümkün olmadığını, Davacının davasında başarılı olsa bile, yani dava konusu kararı Mahkeme geçersiz saysa dahi, Davacının ancak tazminat hakkı olabileceğini ve bu para-yı da devletin tazmin edebileceğini ileri sürdü. İlgili Kişiler Davacının yemin varakasında mevzuatın öngördüğü unsurların yer almadığını, karara bağlanması gereken konunun ciddi olduğu veya Davacının haklı olduğuna dair herhangi bir iddia olmadığını, İlg-ili Şahısların meslek bilgisi almasının, bilgi ile donatılarak yeterli hale gelmelerinin dava ile ilgisi olmadığını, talep edilen hususlar ve/veya geçici emrin ilgili mevzuatın maksadını aştığını, tek kişinin 38 kişiyi hedef almasının korkunç bir adaletsiz-lik olduğunu, geçici ara emri devam ettiği sürece de Davacıya değil Davalıya ve/veya İlgili Şahıslara büyük adaletsizlik olacağını, geçici ara emrinin davanın açıldığı zamanki statükoyu koruması gerektiğini, halbuki Davacının istidasının da geçici ara emri-nin statükoyu korumaya yönelik değil, bozucu - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - olduğunu, istida dosyalanana kadar dava konusu kararın icra edilmiş -olduğunu ve İlgili Şahıslara polis okulunda eğitim verilmeye başlandığını ifade ederek Davacının istidasının ve geçici ara emrinin iptalini talep etmiştir.

İstida dinlenmiştir. İstida maksatları için taraflar müştereken 11 adet emare ibraz etmişl-erdir. Davacı şahsen şahadet vermiş. Davalı ve İlgili Kişiler ise tanık çağırmamışlardır.

Davacı şahadetinde KKTC vatandaşı olduğunu, Ocak 2009 ayı içerisinde polis münhalı ilan edildiğini, bu münhale kendisinin de müracaat ettiğini, kendisine aday num-arası olarak 1682'nin verildiğini, müracaatının akabinde ilk önce Dikmen'de spor testi için çağrı geldiğini, bu teste 12 Ocak'ta katıldığını ve geçtiğini, daha sonra yazılı yarışma sınavı için çağrı geldiğini, 24 Ocak'ta yarışma sınavına katıldığını, aynı- gün internetten sınavda 7. geldiğini öğrendiğini, 24.1.2009 akşam üzeri sağlık kontrolü için çağrı pusulası geldiğini ve 26.1.2009'da Hastahaneye gittiğini, orada kendisine bir eksiklik olduğunun söylenmediğini, sağlık kontrolünden sonra 30.1.2009'da müla-kat için çağrı pusulası geldiğini, mülakata 30.1.2009'da katıldığını, mülakatının 1 dakika ancak sürdüğünü ve orada kendisine özgeçmişini sorduklarını ve Emare 11'de görülen yazının bir paragrafını okumasını istediklerini, mülakattan sonra kendisine herhan-gi bir bildirim gelmediğini, 30 Ocak 2009 akşam üzeri mülakatta başarılı olanların listesinin Polis Genel Müdürlüğünde okunduğunu, kendi ismi okunmadığı için başarısız olduğunu öğrendiğini, Mahkemeden ilk 100 içerisinde yazılı sınavı geçmedikleri halde pol-is okuluna aday olarak çağrılan 38 kişinin işlemlerinin ve atanmalarının durdurulmasını istediğini, Mahkemenin böyle bir emri vermemesi ve bu işlemlerin devam etmesi halinde kötü bir sonuç ortaya çıkacağını, bunun düzeltilmesini istediğini, vicdanen çok -rahatsız olduğunu, kendisinin Davalının hatalı kararı nedeni ile zarar gördüğünü ileri sürdü.

Davacının Davalı tarafından istintakında Davacı, yazılı yarışma sınavından sonra bir de sözlü yarışma sınavına çağrılacaklarının münhalde belirtildiği için b-ildiğini söyledi. Ancak Davacı birtek yazılı sınavda başarılı olanların çağrılacağını anladığını izah etti. İlgili Şahıslar avukatı Davacıyı istintak etmedi.

Davalı ve İlgili Kişiler şahadet sunmadılar.

Davacı avukatı hitabında 51/84 Polis Örgütü K-uruluş Görev ve Yetkileri Yasasının 67. maddesi altında polis adayı olabilmek için yeterlik ve yarışma sınavını başarı ile tamamlamak gerektiğini, üniversite mezunlarının yeterlik sınavına girmediklerini, yarışma sınavına katılanların neticelerinin Emare 2- 24.1.2009 Polis Genel Müdürlüğü Yarışma Sınav Sonuçları diye ilan edilen listede yer aldığını , Davacının da bu listede 7. sırada görüldüğünü, Emare 2 listenin üzerinde listenin yayınlanmasından sonraki 5 işgünü içerisinde sonuçlara itiraz edilebileceği, -müteakip 3 günün itirazların değerlendirme süresi olduğu, sürelerin sonunda 5.2.2009 tarihinde kesin listenin yayınlanacağı hususlarının belirtildiğini,kesin listenin 5.2.2009'da belli olacağının Emare 2 ile duyurulmasına rağmen Davalının 30.1.2009, geçen-lerle ilgili karar almakla hata ettiğini, münhal ilanında yarışma sınavının 24'ünde yapılacağının belirtildiğini ancak sözlü mülakat olacağının münhal ilanında yer almadığını, Davalının sözlü mülakat yapma kararını Emare 9'da görüldüğü gibi 24.1.2009'da y-aptığı toplantıda aldığını, bu kararı ilk 100'e giren kişileri keyfi olarak değiştirmek için yaptığını, tüm bu hususlar davanın esasını ilgilendirmekle birlikte Davacının ilk nazarda davasında haklı olabileceğine dair belirtileri ortaya koyması için söylen-mesi gerektiğini, belirttiği hususların Davacının meşru menfaatinin olduğunu, davanın esasında alınan karardan etkilendiğini ve ilk nazarda davasında haklı olabileceğini ortaya koyduğunu, konunun önemli olduğunu, Müstedinin Davalının kararından zarar gördü-ğünü, emrin verilmemesi halinde zararının devam edeceğini ve geriye dönüşün imkansız olacağını ileri sürerek geçici verilen emrin kesinleşmesini talep etmiştir.

Davalı hitabında her ne kadar da Emare 9'da Polis Hizmetleri Komisyonunun 24.1.2009 tarihinde- sözlü sınav yapılması için karar verdiği görülse de, Davacının 24'ünden önce sözlü sınav yapılacağını bildiğini şahadetinde söylediğini, Davacının bu şahadeti ışığında Davalı Polis Hizmetleri Komisyonunun bu kararının daha önce verildiğinin Davacının şaha-deti ile ortaya çıktığını, bu nedenle Davalının 24.1.2009'dan önce sözlü sınav için karar verdiği hususu ile ilgili şahadet sunmalarına gerek kalmadığını, Davacı sözlü sınava gireceğini bildiğine göre, bu sınavdan yakınacaksa yazılı sınava girmeden ara emr-i talep edebilecek durumda olduğunu, sınava girmeyebileceğini, sınava girdikten sonra bu konuda yakınamayacağını ileri sürdü. Davalı devamla Davacının Talep Takririnin A paragrafında talebinin 100 kişinin başarılı bulunduğu sınav neticesinde atanma karar-ının iptalini talep ettiğini, spesifik olarak herhangi bir kişinin atanmasından yakınmadığını, aynı şekilde B paragrafı altında da spesifik olarak bir kişiden yakınmadığını, ara emri maksatları için spesifik bir kişinin belirtilmesi gerektiğini, Yüksek İda-re Mahkemesinde ara emirler verilirken, her ne kadar da Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü Madde 11 altında verilse de 9/76 Mahkemeler Yasası madde 41'in uygulandığını, ara emri verilebilmesi için Davacının o maddede belirtilen 3 kriteri tatmin etmesi gerektiği-ni, Davacının telafisi imkansız zarar ziyanının ne olduğunu söylemediğini, hangi noktada zarara uğradığını belirtmediğini, maddi zararının olması halinde bunun devlet tarafından karşılanabileceğini, zarar unsurunu Davacı eksik bıraktığı cihetle istidasında- başarılı olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek istidanın ve geçici emrin iptalini talep etti.

İlgili Şahısların avukatı ise hitabında ara emri verilmesi için 3 unsur gerektiğini, Davacının davasında karara bağlanacak konunun ciddi olduğunu, Davacın-ın davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğunu, talep edilen emrin verilmemesi halinde ileride telafisi imkansız zarar göreceğini ileri sürmesi gerektiğini,bu hususların yemin varakasında da yer alması gerektiği, birtek bu unsurlarının izahat ve d-etay verilmeden sıralanmasının yeterli olmadığını, bu unsurların ne şekilde tatmin olduğunun yemin varakasında izah edilmesi ve ayrıntı verilmesi gerektiğini, Davacının istidasında Fasıl 6 Madde 4'ün yer almış olmasına rağmen bu madde için tatmin olması ge-rekli kriterlerinde Yemin Varakasında yer almadığını, bu nedenle bu mevzuat altında da talep edilen emrin verilemeyeceğini, Davalıların zarar görmesinin ise davanın konusu olamayacığını, Davacının davasında muvaffak olması halinde kaybının birtek maaş ka-ybı olacağını ve bunun da devlet tarafından tazmin edilebileceğini, Davacı davayı kazansa dahi polis tayin edilemeyeceğini, atama kararı iptal edildiği takdirde tekrar imtihan yapılması gerekeceğini ileri sürdü.

İlgili Şahıslar ara emri verilmesinin icr-anın durdurulması anlamında olduğunu, yani alınan kararın icrasının durdurulması gerektiğini, kararın icra edilmiş olması halinde icranın durdurulamayacağını, Davalı tarafından atanma kararı alındığı ve eğitime başlandığı cihetle, icranın durdurulmasının s-öz konusu olmadığını, Davacının yemin varakasında eğitimin durması ile ilgili bir talebi bulunmadığını, eğitim görme ve meslek bilgisi alınmasında bir icrai veya herhangi bir karar bulunmadığını, polis adaylarının eğitim görmelerinin atanmalarının doğal n-eticesi olduğunu, ancak bunun dava edilecek bir işlem olmadığını, dava edilemeyen bir konu ile ilgili de Mahkemenin ara emri veremeyeceğini, eğitim gereğinin ara emrine konu olamayacağını ileri sürdüler.

Davacının kendisine oranla en başarısız olan kişi-yi tesbit ederek onu hedef alması gerektiğini, Davacının 38 kişiyi hedef alamayacağını, Davacının meşru menfaatinin bir münhal mevkii ile ilgili olduğunu 38 kişi ile ilgili meşru menfaati olmadığını, Davacının bu istidaya benzeri bir istidayı tek taraflı o-larak dosyaladığını, istida Davalıya tebliğ olduktan ve dinlenmeye başlandıktan sonra Davacı tarafından geri çekildiğini, bu durumun işbu istidada yer alması gerektiğini, tek taraflı istida ayni Mahkeme huzurunda yer almışsa dahi bu hususun karşı tarafa -bildirilmesi için istidaya ekli yemin varakasında yer alması gerektiğini ileri sürerek istidanın geçici emrin iptalini talep etti.

Tarafların iddiaları ve argumanları ışığında ilk olarak yasal mevzuata bakmak gerekir.

Yüksek İdare Mahkemesinde geç-ici emirler 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü madde 11(1) altında verilmektedir.

11. maddenin 1. bendi aynen şöyledir:

"Mahkeme, Anayasanın 152'nci Maddesi gereğince yapılan
bir İşlemlerde Mahkeme veya bir Yargıç, işlemin herhangi
safhasında, ken-diliğinden veya herhangi bir
tarafın istemi üzerine, davanın adilane bir şekilde
kararlaştırılması icap ettirirse, davayı esasında
sonuçlandırmayan geçici bir emir verebilir."


Ara emri müracaatları Yüksek İdare Mahkemesinde değerlendirilirken madde 1-1'e rağmen 9/76 Mahkemeler Yasasının 41. maddesinde sıralanan kriterler uygulanmaktadır. Dolayısı ile ara emri verilmesi için bu maddede belirtilen 3 unsurun tatmin olması gerekmektedir.

9/76 madde 41 (1) aynen şöyledir:

"41. (1) Hukuk davalarında ye-tkisini kullanan her
mahkeme, yürürlükteki Hukuk Muhakemeleri
Usul Tüzüğüne uymak koşuluyla, tazminat
veya başka bir tedbir istenmemiş veya
verilmemiş olmasına bakılmaksızın, âdil
veya u-ygun gördüğü tüm hallerde, geçici,
sürekli, men edici veya emredici bir men'i
müdahale emri verebilir veya bir yed'i emin
tâyin edebilir.
Ancak, geçici men'i müdahale emrinin verilebilmesi için, -karara bağlanması gereken konunun ciddi olması, Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belitilerin bulunması ve men'i müdahale emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında ma-hkemenin kanaat getirmesi gerekir."


Bir ara emri verilmesi için tatmin edilmesi gerekli
3 unsur (1)Karara bağlanması gereken konunun ciddi olması,(2)Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunması,(3)Emir verilmezse ileride telâfisi- mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı olarak sıralanabilir.

9/76 Mahkemeler Yasasının 41(1) maddesindeki unsurların tatmin edilmesi ile bu maddede sıralanan unsurların ve bu konudaki şahadetin yemin varakasında ay-rıntılı bir şekilde yer alması çok farklı değerlendirme getirir. Madde 41(1)'de kullanılan kelimeler " Mahkemenin kanaat getirmesi gerekir." 'dir. Bu durumda Mahkeme huzurundaki tüm şahadeti değerlendirdikten sonra bu kriterlerin tatmin olduğuna kanaat get-irmesi halinde madde 41(1) altında ara emri vermesi gerekir. YİM 99/05 (D.14/05) sayfa 10'da belirtildiği gibi yemin varakasında 3 unsur ile ilgili olguların "gerektiği ölçüde açıklıkla belirtilmesi gerekir".

"Karara bağlanması gereken konunun cidd-i oluşu,
Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtilerin
bulunduğu ve geçici ara emri verilmediği takdirde
Davacının ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zarara
uğrayacağı veya eski duruma dönüşün zorlaşacağı
birer- olgu meselesidir ve bu gibi durumlarda Mahkemenin
tatmin edilmesi için bu gibi hususların yemin
varakasında gerektiği ölçüde açıklıkla belirtilmesi
gerekir."


Davacının 13.2.2009 tarihli yemin varakası incelendiği zama-n Davacının yemin varakasının 9. ve 11. paragraflarında Davalı aleyhine ciddi ve haklı dava sebebi olduğu kelimelerini koyduğu ve bu hususları tatmin ettiğini iddia ettiği olguları da yemin varakasında sıraladığını görürüz. Kanaatimce yemin varakasında 9/7-6 Mahkemeler Yasası madde 41 (1)'in 1. ve 2. unsurların gerektiği gibi yer aldığı kabul edilmelidir. 3. unsur olan ileride telafisi mümkün olmayan zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün zorlaşacağı ile ile ilgili olarak Davacı yemin varakasında "benim i-çin verilmeyen karar nedeni ile telafisi imkansız veya geriye dönüşü imkansız bir durum ortaya çıkacak" dedikten sonra bu konu ile ilgili bazı iddialar yaptığı görülür.

Yemin varakasının 11. paragrafı incelendiği zaman Dav-acının "ortaya çıkacak" kelimelerini kullanarak ileri ile ilgili iddia yapmakta olduğunu ortaya koyduğunu, "geriye dönüşü imkansız bir durum" kelimeleri ile de "eski duruma dönüşün çok zorlaşacağını" ifade etmekte olduğunu görürüz. 11. paragrafta ileride t-elafisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı ile ilgili bir iddia olmadığı görülmektedir. Ancak madde 41(1)'e bakıldığı zaman orada "veya" kelimesinin kullanıldığı ve 3. unsur için her iki iddianın yani hem telafisi mümkün olmayan zarar hem de geriye dönü-şün zorlaşacağı iddiaların yapılması gerekmediği, tek bir iddianın yeterli olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda Davacının yemin varakasında gerektiği ölçüde 41(1) için unsurların yeterince yer almadığı iddiasını red eder, yemin varakasında unsurların yete-rince yer aldığını kabul eder ve bulgu yaparım.

Yüksek İdare Mahkemesinde idari davaları görme yetkisi Anayasamızın 152. maddesinden kaynaklanmaktadır.


Anayasanın 152. maddesi aynen şöyledir:


"Madde 152
(1) Yüksek İdare Mahkem-esi, yürütsel veya yönetsel bir
yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişinin
bir kararının, işleminin veya ihmalinin, bu Anayasanın
veya herhangi bir yasanın veya bunlara uygun olarak
çıkarılan mevzuatın kurallarına aykırı old-uğu veya
bunların sözkonusu organ veya makam veya kişiye
verilen yetkiyi aşmak veya kötüye kullanmak suretiyle
yapıldığı şikayeti ile kendisine yapılan başvuru
hakkında, kesin karar vermek münhasır yargı yetkisine
sahiptir.
(2) Böy-le bir başvuru, sahip olduğu meşru bir menfaatı, bu
gibi karar veya işlem veya ihmal yüzündan olumsuz
yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından
yapılabilir.
(3) Sözkonusu başvuru, karar veya işlemin yayınlanması
tarihinden v-eya yayınlanmadığı takdirde veya bir ihmal
halinde, başvuran kişinin bunu öğrendiği tarihten
başlayarak yetmiş beş gün içinde yapılır.
(4) Böyle bir başvuru üzerine Yüksek İdare Mahkemesi,
kararında:
(a) Sözkonusu karar veya işlem veya ihmal-i, tamamen
veya kısmen onaylayabilir; veya
(b) Sözkonusu karar veya işlemin, tamamen veya kısmen,
hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç
doğurmayacağına karar verebilir; veya
(c) Sözkonusu ihmalin, tamamen veya kısmen yapılmaması-
gerektiğine ve yapılması ihmal olunan eylem veya
işlemin yapılması gerektiğine karar verebilir."


152. madde İdare Mahkemesine yürütsel ve yönetsel yetki kullanan herhangi bir organ, makam veya kişinin kararı, işlem veya ihmalini denetleme yetki-si vermektedir. Anayasadan kaynaklanan bu yetkiyi kullanan Yüksek İdare Mahkemesinin yetkisi, Mahkemeye intikal eden dosyadaki veya layihalardaki basit eksiklikler veya esasa ilişkin olmayan hatalar ile ortadan kalkamaz. Davacının ne istediği belli ise, ha-ngi karar, işlem veya ihmal ile ilgili madde 152(3)'de belirtilen süre içerisinde Davacı Mahkemeye başvurmuşsa, başvuru sahibinin meşru bir menfaati, karar, ihmal veya işlem yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş ise Mahkemenin denetleme yet-kisini kullanması gerekir, aksi takdirde Anayasamızın Yüksek İdare Mahkemesine yüklediği görevi Yüksek İdare Mahkemesi yapmamış olur.

Dolayısı ile YİM davalarında hukuk davalarından farklı olarak şekil şartlarının sıkı bir şekilde uygulanm-asına imkan yoktur. Tabi ki Davacı şahadet vereceği konulara yemin varakasında yer vermelidir, ancak tüm şahadetin verbatim yemin varakasında yer almasına gerek yoktur. Bu hukuk davalarında bile böyle değildir. Davacı hedef aldığı kararı açıklıkla ifade et-miş, gerekli süre içerisinde Mahkemeye başvurmuş ve hedef aldığı karardan meşru bir menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmekte olduğunu da ortaya koymuş ise, dosyadaki evraklarda bazı kelimelerin veya dayandırılan mevzuatın eksik olduğu idd-iaları ile istida değerlendiril-mediği takdirde Yüksek İdare Mahkemesi Anayasadan kaynaklanan denetim yetkisini kullanmamış olur.

Bu nedenle İlgili Kişiler tarafından ileri sürülen ve Davacının yemin varakasında 9/76 Mahkemeler Yasası madde 41(1)'de arana-n unsurlar ile ilgili eksiklik olduğu iddiasını mesnetsiz bulduğumu belirtirim ve Davacının yemin varakasında gerekli unsurların yer aldığını kabul ederim. Bu bulgumun değiştirilmesi ihtimaline karşılık, unsurlarda yemin varakasında eksiklik olsa dahi, Dav-acının ne talep etmekte olduğu anlaşılır olduğu takdirde ara emri istidasının değerlendirilmesine yukarıda belirttiğim Yüksek İdare Mahkemesinin Anayasadan aldığı yetki nedeni ile engel bulunmadığı için, İlgili Kişilerin ve Davacının yemin varakasında eks-ik unsur bulunduğu ve bu nedenle istidanın red edilmesi gerektiği doğrultusundaki iddialarının red edilmesi gerektiğine karar veririm.

9/76 Mahkemeler Yasası madde 41(1) altında emir verebilmek için gerekli kriterler Davacı tarafından bu istidada tatmin -edilmiş midir?

İlk önce Davacının Talep Takririnde ne talep ettiğine bakmak gerekir. Davacının Talep Takririndeki talepleri aynen şöyledir:
"A- Davalının takriben 30.1.09 tarihinde ve/veya o
tarihlerde aldığı ve Davacının Polis Mem-urluğu'na
atanmamasına ilişkin ve/veya Davacıya oranla diğer
adayların alınmasına ilişkin kararın tamamen hüküm-
süz ve/veya etkisiz ve/veya herhangi bir sonuç
doğurmayacağına dair bir hüküm ve/veya karar;

B- Davalın-ın takriben 30.1.09 tarihinde ve/veya o
tarihlerde aldığı ve 30.1.09 tarihinde kesinleşen
ve Davacının ilk 100 içerisinde (yani 7. sırada)
belirlediği Kamu Hizmeti Komisyonu Polis Genel
Müdürlüğü Yarışma Sınav Sonuçlar-ını değiştirmek
ve/veya Davacının 100 kişilik gurupta olmadığı
yönünde aldığı karar ve/veya Davalının polisliğe
atanmamasına ilişkin karar ve/veya sıralamada 101
ve sonrası sıralarda bulunan kişi ve/veya kişilerin
- polisliğe atanmasına ilişkin kararın hükümsüz
ve/veya etkisiz ve/veya herhangi bir sonuç
doğurmayacağına dair bir hüküm ve/veya emir
ve/veya karar."


Dava ile ilgili yasal mevzuatı incelediğimiz zaman -51/84 sayılı Polis Örgütü(Kuruluş, Görev ve Yetkiler) Yasasının 63. maddesinde polis mensuplarının hizmete alınma koşullarını düzenlediğini görürüz. 66. madde başvurulara eklenmesi gerekli belgeleri sıralar. 67. madde ise aday olarak atanmayı düzenler.


- 67. maddenin 1.fıkrası aynen şöyledir:


"Polis Hizmetleri Komisyonunca, bu Yasa kuralları
ile bu Yasaya dayanılarak çıkarılacak sınav tüzüğün-
de öngörülen kurallara uygun olarak yapıalcak yeterlik
ve yarışma sınavı-nda, polislik mesleğini yürütebilecek
bilgi ve yeterliğe sahip olduğunu başarı göstererek
kanıtlayan ve Polis memuru olarak hizmete alınanlar,
üç yıllık bir süre için aday olarak atanırlar ve
atanmalarından başlayarak en az altı ay -süreyle özel
eğitim görmek ve bu süre içinde polis meslek bilgisi
ve yeterliği ile donatılmak amacıyla Polis Okuluna
sevk edilirler.
Ancak Polis Örgütü Planlama Kurulu bu altı aylık
süreyi gerekli gördüğü zamanlarda kıs-altabilir veya
artırabilir."


236/85 sayılı Polis Örgütü Sınav Tüzüğünde ise sınavlar ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Madde 6(3) (b)'de Yarışma Sınavı şu şekilde izah edilmektedir.

"6(3) (b)
Yarışma Sınavı: Hizmete ilk gir-işte atanacak
adayların veya derece yükselmelerinde terfi
edecek olanların kadro görevlerini etkinlik ve
verimlilikle yerine getirebilecek nitelik ve
koşullarına sahip olup olmadıklarını saptamak
açısından yapılan sınavdır.-"



Madde 6(2)'ye göre Komisyonca verilecek karara göre sınavlar sözlü veya uygulamalı yöntemlerden biri veya birkaçıyla yapılabilir.

13. madde yazılı sınav sorularının hazırlanması ile ilgilidir.

"13. (1) Yazılı sınav sorularının hazırla-nması
Komisyonca veya onun denetim ve gözetimi
altında görevlendireceği Polis Mensupları
veya kamu görevlileri aracılığıyla yapılır.


(2) Yazılı sınav soruları hazırlandıktan sonra
Komisy-on Başkanınca mühürlenir ve muhafaza
altına alınır. Sınav soruları, sınav esnasında
sınava katılacaklara dağıtılır."


Madde 14(1) ise yarışma sınavının komisyon tarafından değerlendirilmesi gerektiğini belirtir.


-18. madde sınavlarda başarı gösterenlerin listesinin Komisyon tarafından yayınlandığını belirtir.


Huzurumdaki davadaki talep, konu ile ilgili yasal mevzuat incelendikten sonra Davacının istidaya ekli yemin varakası ve şahadeti ışığında talep etmekt-e olduğu emrin verilmesi için gerekli kriterleri tatmin edip etmediğine bakmak gerekir.


Huzurumdaki istidanın yemin varakası ile huzurumdaki Davacının şahadetini incelediğim zaman Davacının Emare 1 münhal duyurusu üzerine polis olmak için münhale mürac-aat ettiğini, Davalıdan gelen muhtelif çağrılar ışığında spor testi, yazılı yarışma sınavı, sağlık kontrolü ve sözlü mülakata katıldığını kabul ederim. Zaten bu konularda herhangi bir ihtilaf yoktur.

Emare 1 münhal ilanında 24.1.2009'da Yarışma Sınavını-n Lefkoşa'da yapılacağı belirtilmektedir. Emare 2 Polis Genel Müdürlüğü Yarışma Sınav Sonuçları ise 24.1.2009,13.30'da yayınlanmıştır. Emare 2'de bu listenin kesin olmadığı, 5 iş günü içerisinde itiraz edilebileceği ve 3 gün içerisinde bu itirazların değ-erlendirileceği, 5.2.2009'da ise kesin listenin çıkarılacağı belirtilmiştir. Emare 2'den Yarışma sınavının 24.1.2009'da 13.30'dan önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Yazılı yarışma sınavı Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılmış ve neticeleri de Kamu Hizme-ti Komisyonu tarafından değerlendirilip açıklanmıştır. Bu husus gerek Davalının gerekse İlgili Şahısların itiraz ihbarnamesinde yer almaktadır.

Emare 9'da ise Polis Hizmetleri Komisyonu'nun 24.1.2009'da saat 16.00'da toplantı yaparak Yarışma Sınavını yaz-ılı ve sözlü olarak iki kısma böldüğü, bunların neticelerini %60 ve %40 olarak değerlendirmeye karar verdiği görülmektedir.

Davalı hitabında her ne kadar da Emare 9'da kararın 24.1.2009'da alındığı belirtilmişse de bu kararın daha erken alındığını ileri -sürmüş, Davacının şahadetinde münhalde sözlü sınava gireceklerinin belirtildiğini ve Davacının sözlü sınava gireceğini Yarışma Sınavına girmeden önce bildiğini söylediği cihetle, bu hususların Davalının bu konudaki kararını Emare 9'a rağmen daha önce aldığ-ını gösterdiğini iddia etmiştir.

Davacı Emare 1 münhal ilanında sözlü sınavdan bahsedildiğini şahadetinde söylemiş olmasına rağmen Emare 1 münhalde sözlü sınavdan bahsedilmemektedir. Emare 8'de mülâkat çağrı pusulası yer almadığından bu pusulanın hangi t-arihte Davacıya tebliğ edildiği belli değildir. Ancak Davacı şahadetinde bu çağrının kendisine sağlık kontrolünün yapıldığı 26.1.2009 tarihinden sonra geldiğini söylemiştir. Davalının itiraz ihbarnamesine ekli yemin varakasının 5. paragrafında Davalı sözlü- mülakat yapılacağının yazılı sınavdan sonra bildirildiğini ifade etmektedir. Davalının yemin varakasında belirttiği bu husus ile Emare 9 karar uyumludur. Davacının sözlü sınava tabi tutulacağını münhal ilanından bildiğini söylemesi, Davalının Emare 9 kara-rı 24.1.2009 16.00'da değil de daha önce aldığını gösterecek nitelikte bir şahadet olarak kabul edilebilir mi ? Davalı Emare 9'da belirtilen kararı 24.1.2009 16.00'dan önce aldığını isbat etmek isterseydi bunu tanık çağırarak yapması gerekli değil miydi? -Davacının verdiği sözlü şahadet Davalıya ait resmi bir evrak olan Emare 9'u değiştirecek nitelikte olabilir mi? İlk etapta bu istida altında sunulan bu şahadet ışığında sözlü sınavın yapılacağının Davacıya 24.1.2009'dan önce mi sonra mı bildirildiği konus-unda bu safhada kesin bir bulgu yapmak davanın esası ile ilgili karar vermek olur. Bu nedenle bu safhada, Davalının şahadet vermediği gerçeği ışığında, sırf bu istida maksatları için, Mahkeme huzurundaki tüm şahadet ışığında, Davalıya ait Emare 9 resmi bel-genin, bu belge Davalının yemin varakası ile uyumlu olduğu cihetle, Davacının şahadetinden daha güçlü olduğunu kabul ederim. Zaten Sınav tüzüğünün 6(2) maddesinde de ancak Komisyonun vereceği karara göre sınavın sözlü veya uygulamalı yapılacağı yer alır. -Bu konu ile ilgili ibraz edilen yegane karar ise Emare 9 karar olmuştur. Bu durumda ilk etapta ve sırf ara emri maksatları için sözlü sınav yapılması ile ilgili kararı içeren kararın Emare 9'daki karar olduğunu kabul ederim. Dolayısı ile sözlü sınav kararı-nın ilk etapta Davalı tarafından yazılı sınav sonuçları çıktıktan sonra alındığı görülmektedir.

Bu durumda Davalının Yemin Varakası ile uyumlu olduğu göz önünde tutularak Davalının Yarışma Sınavından sonra Emare 9'da görülen ve 24.1.2009 saat 16.00'da -aldığı bir kararla, sözlü yarışma sınavı yapmaya karar verdiğini işbu istida maksatları için kabul eder ve bulgu yaparım.

Emare 9 karar aynen şöyledir:


"Polis müracaatçılarının, Polis Hizmetleri Komisyonu
gözetim ve denetiminde, Kamu Hizmetleri Komisyo-nu tarafından yapılan yazılı yarışma sınavında tutanak ekindeki listede isimleri belirtilen 276 müracaatçının katılmış olup aldıkları puanlar isimleri karşısında belirtildiği gibidir. Yazılı Yarışma Sınavına katılan bu müracaatçıların 26 Ocak 2009 tarihin-den itibaren sağlık kontroluna sevkedilmesine, sağlık kontrolunun tamamlanmasına müteakiben 30 Ocak 2009 tarihinde Sözlü Yarışma Sınavına çağrılmalarına, 236/85 sayılı Sınav Tüzüğünün 7(1)(b)(ii) maddesinde belirtilen konulardan sadece genel bilgi konusund-a yazılı yarışma sınavı yapıldığından değerlendirmenin, %60 yazılı yarışma sınavı, %40 ise sözlü yarışma sınavına göre yapılmasına, yapılan değerlendirmede en yüksek puandan aşağıya doğru sıralamanın yapılmasına ve münhal sayısı kadar alım yapılarak progra-ma uygun olarak 1 Şubat 2009 tarihinden itibaren Polis Örgütüne polis memuru olarak atanmalarına oybirliği ile karar verilmiştir."


Davalı Emare 9'daki kararda ifade edilen kriteri uyguladıktan sonra Emare 2 listeden farklı bir liste olarak Emare 3'e ekli- bir liste yayınlanmıştır. Davacı Emare 2 listede 7. sıradayken 24.1.2009'daki yarışma sınavı sonrası Davalı tarafından alınan Emare 9 karar neticesinde Emare 3 olarak ibraz edilen karar ile atanan 100 kişinin içerisinde yer almamıştır. Sonuçta Davacı mü-nhal neticesinde polis adayı olarak atanmamıştır. Dolayısı ile davasında hedef aldığı Davalının 30.1.09 tarihli kararından Davacının meşru menfaati doğrudan doğruya etkilenmiştir.

Davalı Davacının sözlü sınav yapılamayacağına dair sözlü sınava girmeden ön-ce Mahkemeye müracaat edebileceğini veya sözlü sınava girmeyi red edebileceğini ileri sürmüştür. Bunları yapmayan Davacının sözlü sınav yapılması kararını hedef alamayacağını ileri sürmüştür. Kanaatimce yapılan sözlü sınav gayri yasal ise Davacının bu sına-va katılmakla bu sınavı yasal konuma koyduğu ve yasal olmadığını söyleyemeyeceği iddiası ileri sürülemez. Sözlü sınav yasal değilse bunu Davacının sınava katılması ile yasal konuma geldiği kabul edilemez ve Davacının gayri yasallık iddiasını ileri sürmesin-e sınava girmiş olması engel olamaz. Zaten Davacının şahadetinden Davacının sözlü sınav yapılmasından sınavın yapıldığı safhada bir itirazı olmadığı, sınavda başarılı olanlara sözlü sınav yapılmasını olağan karşıladığı, ancak sözlü sınavda kendisi ile bekl-ediği çerçevede mülakat yapılmayıp, sözlü sınavın çok kısa bir sürede bitmesinden ve Emare 2 listede 7. sırada iken sözlü sınav neticesinde Emare 9 karar ışığında sınavı kazanamamış olmasından şikayetcidir. Davacının ilk etapta hedef aldığı karar Emare 9 k-arar değil Emare 3 karardır. Davalı sözlü sınava usule uygun yapılmadığından şikayetçi olarak yola çıktıktan sonra bunun yapılmasının şekil ve zaman açısından yasal olmadığına kanaat getirmiştir. Kanaatimce Davacı Emare 3 kararı hedef almakla hata yapmış d-eğildir ve Davacı Emare 9 karar ile ilgili Mahkemeye müracaat etmemiş olması Emare 3 karar ile ilgili müracaat etmesine engel teşkil edemez.

Davacının yazılı yarışma sınavına 24.1.2009 tarihinde girip bu sınavda 7. gelmesi, bu sınav neticelerinin Emare- 2 ile yayınlanarak yayınlanmış şekli ile 5.2.2009'da kesinleşeceği belirtilmiş iken, Davalının 30.1.2009'da Emare 3 bir başarılı olanlar listesi yayınlaması, bu listede Davacının yer almaması, Emare 3'de Davalının farklı bir değerlendirme kriteri kullandı-ğının görülmesi, bu kriterlerin yasa ve tüzükte bulunmaması, bu kriteri yazılı yarışma sınavından sonra alınan Emare 9'a göre yapıldığının ilk etapta görülmesi,24.1.2009'da yapılan sınavın Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılmış olması, kanaatimce ara -emri maksatları için ilk etapta Davacının Davalı aleyhinde ciddi bir dava sebebi olduğunu ve davasında ilk nazarda haklı olabileceğine dair belirtiler bulunduğunu göstermektedir. Bu durumda 9/76 Mahkemeler Yasasının 41(1) bendinin ilk iki unsurunun Davacı -tarafından tatmin edildiğini kabul eder ve bulgu yaparım.

3.unsur ileride telâfisi mümkün olmayan bir zararın doğacağı ile ilgili Davacının yemin varakasında bir iddia olmamakla beraber, Davacı eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı iddiasını yemin var-akasına koymuştur. Davacının bu konu ile ilgili şahadetinin yeterli olup olmadığına karar vermeden önce ara emri ile ilgili bazı içtihatlara değinmeyi uygun görürüm. Bazı hallerde Mahkemenin 3. unsur tatmin olmadan da Ara Emri verebileceği içtihatlarımızda- belirtilmiştir. YİM 177/07 (D.15/07), YİM/İst.99/05 (D.14/05), YİM 107/88 (D.26/88) kararlar incelendiği zaman Mahkemenin bazı hallerde madde 41(1)'in 3. unsuru, yani ileride telafisi mümkün olmayacak zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün zorlaşacağı- unsuru tatmin olmadığı halde, davada hedef alınan kararda "Açıkca hukuğa aykırılık görüldüğü, hukukun açıkca çiğnendiği aşikâr olduğu durumlarda (flagrant illegalty) ileride telafisi imkânsız zarar doğuracağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı koşul-unu değerlendirmeye almadan Mahkeme Ara Emri ve yürütmeyi durdurma kararı" (Bak YİM 177/07 (D.15/07) sayfa 12) verebileceği görülür.


Yine YİM 107/88 (D.26/88)'de sayfa 7'de bu meyanda sözler yer almaktadır.

"1. Yönetsel herhangi bir kararın aşikâr -bir şekilde sakat olması, yukarıda belirtilen nizam tahtında geçici emrin verilmesi ve/veya böyle bir emrin kesinleşmesi için bir öğedir (Gör: Zaim M. Necatigil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Anayasa Yargısı ve Yönetim Hukuku, yıl 1988, sayfa 88). Ayrı-ca, bizi bağlayıcı olmamakla beraber, Rum Yüksek Mahkemesi'nin bu konuda pek çok içtihat kararı vardır. Örnek vermek gerekirse, Andreas Economides v. The Republic, (1982) 3 CLR 37 gösterilebilir. Bu içtihat kararında, sayfa 43'de bu konuda şöyle denilmekte-dir:

"The principle applicable in an application of
this nature has been expounded in a line of
authorities such as Sophocleous v. The Republic
1971) 3 CLR 345, Papadopoulou v. The Republic,
(1975) 3 CLR 430, Michaelides v. The Republic,
(1980) 3- CLR 430, CTC Consultants Ltd. V. The
Cyprus Tourist Organisation (1976) 3 CLR 390,
Gedon Procopiou and Others v. The Republic (1979)
3 CLR 686, and Agni Sofocleous v. The Republic,
(1981) 3 CLR 360, it follows from the above
authorities that flagr-ant illegality is a matter
which militates strongly in favour of making
a Provisional Order even though no irreparable
damage or harm is likely to result and even
irrespective of obstacles that may be caused
to administration by the making of the Or-der.
It is, however, well established that particular
caution must be exercised especially where the
granting of the order will virtually dispose of the
case on its merits and also in cases of transfers
of public officers (See Th. Tsatsos Applicati-on
for Annulment before the Council of State, 3 rd.
ed., pp 428 - 429)."


Yukarıdaki içtihat kararına göre; telâfisi imkânsız bir zarar ziyana sebep olmasa ve hatta, Yönetime engel teşkil edecek olsa bile, yönetsel herhangi bir karardaki aşikâr suret-te sakatlık (flagrant illigality), geçici bir emir verilmesinde ağır basan bir husus olarak kabul edilmektedir. Ancak, geçici emrin verilmesi ile başvurunun bir neticeye bağlanması ve keza kamu görevlilerinin yer değiştirmeleri söz konusu olduğu durumlarda-, bu gibi geçici emirlerin verilip verilmemesinde özel bir dikkat gösterilmesi gerekir. Bu prensipleri ben de aynen benimserim."

YİM 99/05 (D.14/05)' de sayfa 16'da şu sözler yer almaktadır:

"Ara emri konusu incelenirken yönetsel herhangi
- bir kararın aşikar bir şekilde sakat olması,
geçici ara emrinin verilmesi ve/veya böyle
bir emrin kesinleşmesi için bir öğedir. Gör.
Zaim M.Necatigil, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku, Yıl
1988-, (s.88). Ayrıca Birleştirilmiş YİM/İstinaf
3/94 ve 4/94 (D.2/95) sayılı kararda vurgulandığı
gibi ileride giderilmesi olanaksız zararın doğacağı
veya eski duruma dönüşün çok zor olacağı
kanıtlanmadan, hatta ileri sürülmeden de a-ra emri
verilmesi mümkündür. Ancak böyle bir durumda ara
emri ile uygulanması engellenen karar veya işlemin
derin bir incelemeye gitmeden bariz bir şekilde
açıktan açığa hukuka aykırı olduğunun görülmesi
gerekir."
-Bu istidaya konu kararda Davalı Polis Hizmetleri Komisyonunun 30.1.2009 tarihli kararında açıkca hukuğun çiğnendiğinin aşikar olduğu söylenebilir mi?

Kanaatimce münhal ilanında yer verilmeyen , taraflara tebliği yapılmayan veya bildirilmeyen ve yazılı ya-rışma sınavının neticeleri yayınlandıktan sonra alınan bir kararla sözlü sınav neticelerini yazılı sınav neticeleri ile birlikte değerlendirerek Emare 2 olarak yayınlanan ve 5.2.2009'da kesinleşeceği belirtilen sınav netice listesinden sonra 30.1.2009'da -Emare 3 ile farklı bir sınav neticesi yayınlamakla Davalının aşikar bir şekilde hukuğa aykırı hareket ettiğini ve hukuğun Davalı tarafından açıkca çiğnendiğini kabul etmek gerekir. Ayrıca sınavlar Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılmıştır ve yarışma sı-nav neticeleri de Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından değerlendirilmiştir. Davacının sınavın Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılmasının yanlış olduğu iddiasına karşı Davalı sınav sorularının hazırlanmasının 236/85 sayılı tüzüğün 13. maddesine uygun bir ş-ekilde sınav sorularının Komisyonun denetim ve gözetimi altında görevlendirdiği .... kamu görevlileri aracılığı ile yapıldığına dair şahadet sunulmuş değildir . 53/83 sayılı Kamu Hizmeti Komisyonu ve Dairesi Kuruluş Görev ve Çalışma Esasları Yasasının 4(2-) maddesine göre Kamu Hizmeti Komisyonu Kamu Görevlileri Yasasında öngörülen tüm sınavları Kamu Görevlileri Sınav Tüzüğü uyarınca yapar. 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasına bakıldığı zaman ise orada Madde 2 (5)'de emniyet mensupları hakkında kendi özel -yasa kurallarının uygulanacağının belirtildiği görülür. Bu durumda polisin yazılı yarışma sınavının Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılmasının mevzuatta yer almadığı ve açıkca 53/83 ve 7/79 sayılı yasalara aykırı olduğu görülmektedir. 236/85 sayılı Tüz-üğün 14. maddesinde yarışma sınavının Komisyonca değerledirileceği belirtilmişken bu istidaya konu yarışma sınavının Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından değerlendirildiği görülmektedir. Bu da kanaatimce açıkca mevzuata ve dolayısı ile hukuğa açıkca aykırı bi-r uygulama olmuştur.

Açıkca hukuğa aykırı uygulama olduğu bulgusu neticesinde Davacının emrin verilmemesi halinde ileride telafisi mümkün olmayan bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı ile ilgili unsuru incelemeye gerek kalmamıştır-.

Gerek Davalı adına hazır bulunan Savcı gerekse İlgili Kişiler tarafından hazır bulunan Avukat , Davacı tek kişi olduğu halde 38 kişinin atanmasını dava konusu yaptığını, bunun dava konusu yapılabileceği kabul edilse dahi ara emri maksatları için Davacı-nın tek kişiyi hedef alması ve bu kişiyi belirlemesi gerektiği, Davacının meşru menfaatinin ancak 1 kişi için olabileceğini, 38 kişi için olamayacağını ileri sürdüler.

Davacının tek kişi olduğu, İlgili Kişilerin 38 kişi olduğu gerçektir. Davacının davası-ndaki ara emrinin 38 kişi içerisinden 1 kişinin atanması ile ilgili istemesi gerektiği ileri sürülmüştür. Hatta İlgili Kişiler Avukatı tecrübesine dayanarak bunun nasıl yapılması gerektiğini de izah ederek Davacıya nazaran en başarısız kişiyi seçmesi ger-ektiğini ifade etmiştir. Davacının davasında ve ara emrindeki iddiaları tüm 38 kişi için de ayni doğrultudadır. Bu 38 kişiden 1 tanesini, en başarısız olanı dahi, seçmesi, hepsi ayni konumda olan 38 kişi arasında adaletsiz bir seçim yapılmasına neden olaca-ktır. Davacının esasen hedefi Emare 2 listeden farklı bir liste olan Emare 3 listede olan ve Emare 2'de olmayanların yanlış bir kararla oraya konduklarını göstermek ve kararın bir bütün olarak iptalini talep etmektir. Kanaatimce 30.1.2009'daki Davalının k-ararının açıktan açığa hukuğa aykırı olduğuna karar verdikten sonra, 38 kişiden birtek bir kişi ile ilgili bir men'i müdahale emri verilmesi gerektiğine karar vermek, yanlış olur. Kanaatimce hukuğa açıkca aykırılık bulgusu yapıldığı davalarda, Davacının -telafisi mümkün olmayan zararı olmadığının ve eski duruma dönüşün zorlaşacağı unsurunun isbat edilmesi gerekmediği gibi, açıktan açığa hukuğun çiğnendiği bulgusu yapılan davalarda Davacının talebinin bir kişiye indirgemesini istemek daha büyük adaletsizliğ-e neden olacağından karara konu tüm kişilerin hedef almasının doğru yöntem olduğu kabul edilmelidir.

Davacının 1 veya 38 kişi aleyhine hareket etmesi Davacı ile ilgili sonucu değiştirmeyecektir. Talep edilen kararın iptal edilmesi halinde Davacı polis ola-rak atanmayacaktır. Ancak Davacının davasında A veya B paragraflarındaki taleplerinde başarılı olması halinde tüm sınav sonuçlarının iptal edilebileceği gibi 38 kişi ile ilgili sonuç iptal edilebilecektir. 38 kişinin sınav sonucunun iptali halinde ise ara -emri ile davada yanlış olduğu iddia edilen ve davada iptali talep edilen karar öncesindeki statüko dava sonuna kadar muhafaza edilmiş olacaktır.

Dolayısı ile Davalı ve İlgili Kişilerin Davacının 38 kişi ile ilgili ara emri talep etmekle ve /veya Mahke-menin 38 kişi ile ilgili emir vermekle hata ettiği iddiasını kabul etmem ve bu yönde ileri sürülen iddialarını red ederim.

İlgili Kişilerin Davalıdan farklı iki iddiaları daha olmuştur. İlgili Kişiler Davacının Mahkemeye bu istidadan önce tek taraflı isti-da ile müracaat ettiğini, bu istidanın Mahkeme emri ile Davalıya tebliğ edildiğini ve istidanın dinlenmesi esnasında istidanın geri çekildiğini, ancak bu hususun işbu istidada Davacı tarafından belirtilmediğini, bunun da YİM 151/95 (D.23/95)'de belirtildiğ-i şekilde istidanın iptali için neden olduğunu ileri sürmüştür.

YİM 151/95 (D.23/95) olguları ile bu davanın olguları çok farklıdır. Orada Mahkemeden gizlenen bir husus olmakla beraber bu davada Davacının Davalıdan veya Mahkemeden gizlediği birşey yoktur.- Her iki istida ayni Yargıç huzurunda gerçekleşmiştir ve dosyanın başka bir yargıca gitmesi halinde de dosyada davanın tüm safahatları açıkca görülebilmektedir. Dosyayı inceleyen yargıç veya davaya taraf olan kişi bir önceki istidayı görebilir. Bu durumda- bir önceki istidanın gizlendiği iddiasını kabul etme olanağı yoktur. İlgili Kişiler ancak Mahkemenin direktifi ile bu istida altında tek taraflı emir verildikten sonra taraf olmuşlardır. Geri çekilen istida safhasında İlgili Kişilerin etkilendiği bir duru-m söz konusu değildi ve zaten o safhada davada taraf değillerdi. Davaya taraf olmadan önce dosyada olanları dosyayı inceleyerek öğrenme hakları varken İlgili Kişilerin bu konu ile ilgili iddialarını mesnetsiz bulurum ve red ederim.

İlgili Kişilerin diğe-r iddiaları Emare 2'de ilk 100 içerisinde olmayan 38 kişinin polis ve/veya polis adayı olarak atanmasının durdurulması talebinin atama yapıldığı ve karar icra edildiği için talep edilemeyeceği veya bu konuda Mahkeme tarafından emir verilemeyeceği doğrult-usundadır. Mahkeme emrinde atamanın durdurulması ile ilgili bir ibare yoktur. İstidada böyle bir talep olmasına rağmen böyle bir emir verilmiş değildir. Zaten tek taraflı emrin verildiği safhada Davacı, atamaların yapıldığını gösteren emare 4 ve 6 belgele-ri sunmuştur ve atamanın yapıldığının farkındaydı. Atama yapılmış olduğundan, atama yapılmaması veya atamanın durdurulması ile ilgili bir emir verilmediği cihetle bu iddianın da red edilmesi gerekir.

Ayni iddiaların devamı olarak Davacının istidasındaki g-eriye kalan talebin yapılacak müteakip tüm işlem ve/veya işlemlerin durdurulması ve/veya yapılmaması yönünde bir emir olmasına rağmen Mahkemenin verdiği "38 kişinin bugünden itibaren özel eğitim görme ve/veya polis meslek bilgisi ve yeterliği ile donatılm-aları ile ilgili Davalının herhangi bir işlem ve/veya ileri işlem yapması men edilir" emrinin talep ile bağlantılı olmadığı, Mahkemenin talep edilmeyen bir emir verdiği, bu şekilde Ara Emri verilemeyeceği, verilen emrin statükoyu korumaya yönelik bir emir -olmadığı, Ara Emrinin ancak idari bir kararın durdurulması için verilebileceği, verilen emirde bu nitelik olmadığı için de geçici emrin iptalini talep etmiştir.

Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü madde 11(1) "davanın adilane bir şekilde kararlaştırılması icap- ettirirse" ve (2) altında verilen emrin acil olması veya diğer özel koşullar dolayısı ile karşı tarafa ihbarname verilmeksizin, uygun görülecek koşullara tabi olmak üzere Mahkeme verebilir denmektedir.

Mahkeme tek taraflı olarak sunulan emareler ve şaha-det ışığında bu kriterlerin tatmin olduğuna kanaat getirerek bir emir verir. Verilen emrin bu kriterlere uygun olmadığı konusunda ikna edilmesi halinde ise madde 13(2) 'de belirtildiği şekilde emri iptal edebilir, değiştirebilir veya onaylayabilir.

Mahkem-e bir ara emri verdiği zaman statükonun korunmasına yönelik ara emri verir. Ara emirleri ile ilgili Halsbury's Laws of England 3rd edition Volume 21 sayfa 343 de ve 369 'da bu konu ile ilgili şu sözler yer almaktadır.


"P 343 para 716
The object of an in-terlocutory or interim injunction
is to preserve matters in statu quo until the case can
be tried, and the party applying for an interlocutory
injunction must always give an undertaking in damages,
in case it should turn out at the hearing that he is
- in the wrong. Such an injunction is therefore usally
so framed as to continue in force only until the
hearing of the cause, or until further order. It
cannot be considered in argument as affecting the
ultimate decision of a cause."

"P 369 para- 773
İn dealing with an interlocutory application, the
Court will confine itself strictly to the point
which it is called upon to decide, and will express
its opinion on the case only so far as is necessary
to show the grounds upon which the interlocu-tory
applicaytion is disposed of (d), and in the ansence
of very special circumstances, will impose only such
restraint as will suffice to stop the mischief and
keep things as they are until the hearing (e)."


Bu istidada ara emri talep edildiği -tarihte polis adayları atanmış olmalarına rağmen, atanmadan daha ileri bir adım atıldığına dair Mahkeme huzurunda şahadet yoktur. Yani atanmadan sonra atanan polis adaylarının geçici emir verilene kadar ne yaptıkları veya onlara ne yaptırıldığı konusunda -şahadet yoktur. İlgili Kişilerin Avukatı hitabında polis adaylarının atanmalarından sonra eğitime başlamış olduklarını söylemişse de bu husus bir olgu olduğundan Mahkeme huzuruna şahadet olarak getirilmesi gerekliydi. Hitapta söylenen bu hususun şahadet ye-rine dikkate alınmasına imkan yoktur. İlgili Kişiler eğitime başlandığı iddiası üzerine dayanacaklar-saydılar bunu Mahkeme huzuruna usule uygun bir şekilde getirmeleri gerekirdi ki bunu yapmış değillerdir.

Bu durumda ara emri müracaatı safhasındaki statü-konun korunması gayesi ile ara emri, atama sonrası müteakip işlemlerin durdurulması için, atanmadan sonra 51/84 sayılı yasanın 67(1) maddesinde gündeme gelen, yapılacak işlemler ile ilgili olarak verilmiştir.


İlgili Kişi Avukatı eğitimin işlem kapsamında- olmadığını ileri sürmüştür. Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük (1983 7. baskı) bakıldığı zaman burada işlem "bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş, ya da uygulamaların tümü, muamele" olarak izah edilmektedir.

Kanaatimce polis adaylarına eğitim verilmesi a-tanmadan sonra Davalı tarafından yapılacak iş veya uygulama kapsamında olduğu cihetle işlem olarak nitelendirilebilinir. Bu nedenle geçici olarak verilen emrin İlgili Kişilerin iddiaları ışığında iptal edilmesi gerektiğine ikna olmadığımdan bu doğrultudak-i iddialarını kabul etmem ve red ve iptal ederim.

Sonuç itibarı ile tüm yukarıda söylenenler ışığında geçici olarak verilen emrin iptal edilmesi gerektiğine ikna olmadığım ve Davacının kanaatimce 13.2.2009 tarihinde verilen geçici emrin kesinleşmesi için- gerekli kriterleri tatmin ettiği kanaatinde olduğumdan, 13.2.2009 tarihli geçici emrin dava sonuna kadar kesinleşmesine emir veririm.

İstida masrafları Davacı lehine verilir.



Narin Ferdi Şefik
- Yargıç

2 Mart, 2009










31






Full & Egal Universal Law Academy