Yüksek İdare Mahkemesi Numara 177,41/1986,1988 Dava No 17/1989 Karar Tarihi 12.04.1989
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 177,41/1986,1988 Dava No 17/1989 Karar Tarihi 12.04.1989
Numara: 177,41/1986,1988
Dava No: 17/1989
Taraflar: İzzet Ş. Coşkuner ile Mal. Ve Güm. Bak. Vd
Konu: Polis kuvvetlerindeki hizmetin kamu hizmeti sayılması istemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 12.04.1989

-D.17/89 Birleştirilmiş
YİM 177/86 ve 41/88

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede
Yargıç N. Ergin Salâhi Huzurunda
Anayasanın 152. Maddesi hakkında


Yİ-M 177/86

Müstedi: İzzet Şakir Coşkuner, İngiltere.
-ile-
Müstedaaleyh: Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Göksel Şefik
Müstedaaleyh namına: Yaşar C. B-oran.


YİM 41/88

Müstedi: İzzet Şakir Coşkuner, İngiltere.
-ile-
Müstedaaleyh: Polis Genel Müdürlüğü , Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Göksel Şefik
Müstedaaleyh namına: Yaşar C.- Boran.



Yasa Maddesi: 2/71 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 285 Polis Yasasının 26(3)(a) maddesi,ve 1972 Polis Disiplin Nizamnamesinin 9 ve 10. maddeleri ile 1958 Polis Disiplin Nizamnamesinin 9 ve 10. maddeleri.

İstemin Özeti: Emniyet Genel Müdürlüğ-ünün Müstedinin tartlığı ile ilgili kararının yoklukla malûl olduğu doğrultusunda karar verilmesi istemi.

OLAY: 1956 yılında Kıbrıs Polis Teşkilâtına er olarak intisap eden Müstedi 1963 hadiselerinin başlatılmasından sonra karma polis teşkilâtından ayrıla-rak Limasol Türk kesiminde özel görevli mücahit olarak görevine devam etmiştir. Müstedinin iddiasına göre tedavi maksadı ile 1968'de birlik komutanından izin alarak adadan ayrılan Müstedi, kısa bir süre sonra geri geldiğinde, Limasol Emniyet Müdürü, Müsted-iye "şikâyet ihbarnamesi" tebliğ ederek suç duyurusunda bulunmuştur. Bilâhare Müstediye göz hapsi uygulanarak aleyhinde başlatılan kavuşturma neticeleninceye kadar adadan ayrılması engellenmiştir. Bilâhare göz hapsi kaldırılan Müstedi, Emniyet Müdürlüğünd-en izin almadan ayrılmış, ayrılırken de aleyhine başlatılan disiplin işlemlerinin kendisine bildirilmesi için Londradaki adresini vermiştir. Müstedinin polislikten tartı kendisine bildirilmiş ve Limasol Emniyet Müdürlüğü ilân tahtasına asılmıştır. Öyle anl-aşılıyor ki adayı terk eden bazı kamu görevlilerinin hizmetlerinin emeklilikten sayıldığını duyan Müstedi Ekonomi ve Maliye Bakanlığına müracaat ederek emeklilik hakkı talep etmiştir. Bakanlık gerekli araştırmayı yaptıktan sonra Müstedinin polislikten tart- edildiğinin tespiti üzerine Müstedinin talebini red etmiştir. Önce 177/86 sayılı başvuru ile bu red kararına karşı itiraz eden Müstedi, tart kararı ortada durdukça Maliye ve Gümrükler Bakanlığının kararının hatalı olamayacağını anlamış olacak ki ikinci ba-şvuruyu 41/88'ı dosyalamış ve Emniyet Genel Müdürlüğünün aldığı tart kararının yoklukla malûl olduğunu ileri sürmüştür.

SONUÇ: Disiplin işlemleri sırasında, Polis Disiplin Nizamnnamesinin belirli kurallarına aykırılık esasa müteallik olmadığı cihetle alın-an idari kararı yoklukla malûl derecede şakat kılmamaktadır. Kanaatimce bu meselede işlemlerin başlatılması ve takibi yönünden Müstediye ciddi bir adaletsizlik sözkonusu olmadığı gibi idari iradenin kullanılmadığı anlamına gelecek düzeyde de idari bir saka-tlık yoktur.
Netice itibarı ile başvuruların reddedilmesine emir verilir.


Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
181/88 (D.14/89) sayılı Mehmet Hüseyin ile Polis Genel Müdürlüğü arasındaki Yüksek İdare Mahkemesi kararı.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçti-hatlar:
Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Baskı III, Cilt I, sayfa 323-327.




H Ü K Ü M

Bu başvurularda olgular özetle şöyledir: Müstedi 14.6.1956 tarihinde Kıbrı-s Polis Teşkilâtına er olarak in-stisap etmiş, Aralık 1963 hadiselerinin başlaması- ile karma polis teşkilâtından a-yrılarak Limasol Türk kesimine geçerek görevine 'özel görev'li (mücahit) olarak devam etmiştir. Müstedinin iddiasına göre 3.5.1968 tarihinde birlik komutanından izin alarak tedavi maksadı için 5.5.1968 tari-hinde İngiltere'ye gitmiş ve 23-.12.1968 tarihinde adaya avdet etmiştir. Adaya avdet ettiği ayni gün Limasol Emniyet Müdürü, müstediye adadan firar ettiğini içeren bir "Şikâyet İhbarnamesi" tebliğ ederek suç duyurusunda bulunmuştur. 24.12.1968 tarihinde müstediye, aleyhine başlatılan kov-uşturma neticeleninceye kadar Limasol Emniyet Müdürlüğünce göz hapsinde bulunacağı -da bildirilmiş ve adadan ayrıl-ması engellenmiştir. Bir süre sonra aleyhindeki tahkikat tamamlanmış ve müstedinin göz hapsi kaldırılmıştır. Bunu müteakip müstedi 9.1.1969 tarihinde, betekrar, bağlı bulunduğu emniyet Müdürlüğünden izin almadan adadan ayrılmıştır. Müs-tedi, adadan ayrılmadan önce 8.-1.1969 tarihli bir yazı ile, adayı terkedeceğini, aleyhine başlatılan disiplin işlemlerinin yürütülmesine şikâyeti bulunmadığını ve neticeni-n Londra'daki adresine gönderil-m-e-sini rica ederek adres vermiş ve adadan ayrılmıştır.

Limasol Emniyet Müdürlüğü 18.3.1971 tarihinde müstedi aleyhine disiplin kovurşturması başlatarak ayni gün müstedinin en son bilinen Kıbrıs haricindeki adresine tahhütlü posta ile "Şikâyet İhbarnamesi" -göndermiş ve bu ihbarnamenin bir suretini Limasol Emniyet Müdürlüğü İlân Tahtasına asmak suretiyle tebliğ etmiştir. Bu şekilde başlatılan disiplin işlemleri neticelendirilmiş ve 26.4.1971 gün ve LL/EM28 sayılı bir yazı ile Limasol Emniyet Müdürü, Emniyet G-enel Müdürüne, müstedinin hizmetten ihracını (tartlığını) tavsiye etmiştir. Emniyet Genel Müdürü ise, 2/71 sayılı Yasa (kural) ile tadil edilen Fasıl 285 Polis Yasasının 26(3)(a) maddesinin verdiği yetkiye istinaden, 8.5.1971 tarihinde 5.5.1968 tarihinden -geçerli olmak üzere, müstedinin polis teşkilâtından tart edilmesine karar vermiştir.

Müstedi Ada haricinde kalmaya devam etmiş ve görevi başına halen dönmemiştir.

Öyle anlaşılıyor ki müstedi, adayı terk eden bazı kamu görevlilerinin geçmiş hizmetlerini-n emeklilikten sayıldığını ve emeklilik hakkı aldıklarını öğrenmiş ve 4.8.1986 tarihli bir dileçe ile, Ekonomi ve Maliye Bakanlığına müracaat ederek emeklilik hakkı talep etmiştir. Bakanlık ise durumu, Personel Dairesi ile Emniyet Genel Müdürlüğünden araşt-ırarak bilgi talep etmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü de PGM/14 sayı ve 16 Eylül 1986 tarihli bir yazı ile, müstedinin tart edildiğini ve yürürlükteki mevzuat uyarınca emeklilik hakkı bulunmadığını bildirmiştir. Neticede, bu bilgiler ışığında, Ekonomi ve Ma-liye Bakanlığı müstedinin emeklilik talebini reddetmiştir.

YİM 177/86 bu ret kararına karşı yapılmış, ancak tart işlem ve kararı ortadan kaldırılmadığı sürece, bu başvurudaki müstedaaleyh durumunda bulunan Maliye ve Gümrükler Bakanlığı kararının hatalı o-lamayacağını, ancak tart kararı ortadan kaldırıldıktan sonra hatalı bir işlem durumuna dönüşeceği düşüncesinden hareketle, müstedi 41/88 sayılı ek bir başvuru dosyalayarak daha önce 8.5.1971 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğünün, müstedinin tartlığı ile ilgil-i kararının yoklukla malûl olduğunu ileri sürerek bu doğrutuda karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Duruşma safhasında her iki başvuru da birleştirilerek ele alınmış ve sunulan evraklar dışında taraflarca şahadet çağrılması yönüne gidilmiştir.

Müste-di avukatı, YİM 177/86 sayılı başvurunun kaderini 41/88 sayılı başvurudaki karar tayin edeceği cihetle, bu başvurudaki iddia ve argümanlar üzerinde durarak şu hususları ileri sürmüştür.

8.5.1971 tarihli, müstedinin polis kuvvetlerinden ihracını öngören k-ararın 2/71 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 285 Polis Yasasının 26(3)(a) maddesi uyarınca alınmış olmasına rağmen karara bağlanan disiplin işlemleri ve neticede verilen tart kararı 1958 ve onu tadil eden 1972 Polis Disiplin Nizamnamesinin 9. maddesi uya-rınca "Şikâyet İhbarnamesi" gönderilmiş olmasına ve müstediye suç duyurusu bildirmesine rağmen bu nizamnamenin 10. maddesi uyarınca bir itham düzenlenmemiş ve müstediye tebliğ edilmemiştir. "Şikâyet İhbarnamesi" ise yasaya uygun olarak Kıbrısta bilinen son- adresine tebliğ edilmesi yerine, Yasaya aykırı olarak İngilteredeki adresine tebliğ edilmek ve ilân tahtasına asılmak suretiyle tebliğ edilmiştir. Bu iki hata müstedi aleyhine başlatılan ve neticelenen disiplin işlemlerinde maddi ve esasa ilişkin hatalard-ır ve alınan ihraç kararını yoklukla malûl derecede sakat kılmaya yeterlidir.

Müstedaaleyhler tarafından bulunan savcı ise, müstedinin aleyhine alınan tart kararını çok seneler önce öğrendiğini, her halûkarda 177/86 sayılı kararın dosyalandığı tarihlerde- öğrenmiş olduğunu ve 41/88 sayılı başvuruyu dosyaladığı zaman 75 günlük hak düşürücü sürenin çoktan geçirilmiş olduğunu iddia ederek müstedi aleyhine alınan tart kararında ileri sürülen hataların maddi hatalar olmadığını; her halûkârda bunlar idari hata o-larak kabul edilse dahi alınan kararı yoklukla malûl derecede sakat kılacak düzeyde hatalar olmadığını ileri sürmüştür.

Bu argümanlar ışığında 8.5.1971 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından alınan ve müstedinin 5.5.1968 tarihinden itibaren Polis T-eşkilâtından tart edilmesi ile ilgili kararın, idari yönden sakat olup olmadığının ve sakatlık mevcut ise bu gibi sakatlığın yoklukla malûl düzeyde olup olmadığının incelenmesi gerekir. 1958 Polis (Disiplin) Nizamnamesinin 9. ve 10. maddesi şöyledir:

"9.- (1) Soruşturma subayı mümkün olduğu kadar erken bir zamanda, ilgili Emniyet Mensubu hakkındaki rapor veya iddiadan haberdar eder ve ona İkinci Cetvelde gösterilen yazılı bir ihbar vererek, mesele hakkında hiçbir şey söylemeğe mecbur olmadığını; ancak arzu- ettiği takdirde soruşturma subayına veya Kaza Emniyet Müdürüne mesele hakkında yazılı veya sözlü bir disiplin işlemine gidilmesini gerekli gören ifade yapabileceğini tebliğ eder.

(2) Sanık bir Kaza Emniyet Müdürü ise, yukarıdaki fıkra tahtında yazıl-ı veya sözlü ifadeyi Emniyet Genel Müdürüne yapabilir.

10.(1) İlgili disiplin meselesinin soruşturmasını gerekli gören Kaza Emniyet Müdürü, soruşturma subayının raporuna ve 9'uncu maddeye göre yapılmış herhangi bir ifadeyi tetkik ve mütalâa ettikten sonra- ilgili Emniyet Mensubunun bir suçla itham edilip edilmemesi hususunda karar verir. Emniyet Mensubunun bir suçla itham edilmesi kararını alırsa, mümkün olduğu kadar erken bir zamanda bir disiplin forması hazırlanmasını ve bu forma üzerinde Emniyet mensubun-un itham edildiği suçun ve suç hakkında tafsilâtın (ilgili Emniyet Mensubunu iddia edilen suçun ne olduğuna dair şüphede bıralmıyacak şekilde) kaydını sağlar.

(2) Disiplin forması bu Nizamnamenin üçüncü Cetvelinde gösterildiği gibidir.

Görülebilece-ği gibi 9. maddede 2. cetvele uygun olarak bir "Şikâyet İhbarnamesi"nin düzenlenmesi ve bunun, Yasanın ilgili maddesi uyarınca Kıbrıs'ta bilinen en son adresine gönderilmek ve polis ilân tahtasına asılmak suretiyle tebliğ edilmesi öngörülmektedir. 10. madd-edeki ithamı ise ayni yöntemle tebliği öngörülmektedir. Bu meselede 9. maddeye istinaden düzenlenen "Şikâyet İhbarnamesi" 2. cetvele harfiyen uymaktadır. Müstedi avukatının burada yakınma konusu yaptığı husus tebliğin, müstedinin Kıbrıs'ta bilinen en son a-dersine değil Londra'daki adresine gönderildiği ve bunun yasaya uygun olmadığıdır. Müstedi, Kıbrıstan ayrılmazdan önce şahsen, Limasol Emniyet Müdürlüğüne bir yazı göndererek adadan ayrılacağını, başlatılan disiplin işlemlerinin gıyabında devam etmesine it-irazı olmadığını beyan etmiş ve neticenin, bu yazıda verdiği İngiltere'deki adresine bildirilmesini talep etmiştir. Bu durumda kendi isteği doğrultusunda daha etkin bir şekilde yapılan tebliğin yapılmamamsı gerekir. Yapılan tebliğ harfiyen yasaya uymamakla- beraber burada idari bir hatanın varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bu karara varırken tebliğin müstedinin Londradaki adresine yapılması yanında, Yasanın öngördüğü şekilde ilân tahtasına asılmak suretiyle, tebliğin tamamlandığının da gözden uzak tutul-maması gerekir.

Müstedi avukatı tarafından ileri sürülen 2. husus ise Disiplin Nizamnamesinin 10. maddesi ile 3. cetveline uygun bir itham düzenlenmediğidir. Hakikaten ilk nazarda bu oldukça ciddi bir hata olarak telâkki edilebilir ancak müstediye gönder-ilen yazıda ne ile itham edildiği kendisine açıklıkla birlirilmekte idi, ayrıca müstediye tebliğ edilen yazı 3. cetvele tam anlamıyle uygun olma- makla beraber bir ithamname gibi suç unsurlarını içererek düzenlendiği görülmekte ve şu suçlara yer verilmekte-dir:

"1. Limasol Türk Emniyet Kuvvetlerinde görevli bulunduğun bir esnada, 5.5.1968-24.12.168 tarihleri arasında izin almaksızın Kıbrıs'ı terk ederek İngiltereye gittin;

2. 8.1.1969 tarihinde, Limasol Türk Emniyet Kuvvetlerinde görevli bulunduğun bir es-nada, izinsiz olarak Kıbrısı terk edip İngiltere'ye firar ettin."

Benzer bir başvuruda Nizamnamenin 10. maddesi ile 3. cetveline uygun olarak bir ithamın düzenlenmemiş olması bir idari hata olmakla beraber müstediye isnat edilen suçun ona bildirildiği ve- söz hakkı tanıdığı cihetle, bazı idari hatalar bulunmasına rağmen, bu hataların, yapılan disiplin işlemlerini yoklukla malûl kılacak derecede sakat olmadığı görüşü belirtilmişti. Bu hususta YİM 181/88 sayılı başvuruda sayfa 5'de Ord Prof. Dr. Sıddık Sami -Onar'ın İdare Hukukunun Umumi Esasları Baskı III cilt I'de sayfa 323'e atıfla şu görüşlere yer verilmektedir:

-"Kanaatimizce formanın ilgili nizamın ilgili maddesi uyarınca düzenlenmemiş olması bir hata olmakla beraber yapılan işlemleri yoklukla malûl derecede sakat kılacak düzeyde değildir. Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar'ın İdare Hukukunun Umumi Esasları Baskı II-I Cilt I'de sayfa 323'de yoklukla malûl derecede sakat işlemlerin genellikle yetki gasbından veya idari iradenin kullanılamamsından doğduğunu izah ederek sayfa 326'da şu görüşe yer vermektedir:
-
Fakat idare hukukunda durum tamamıyle farklıdır. Bu sahada, hukuki tasarrufların doğurduğu hükümler bir taraftan idareyi bir takım külfetler altına koyacağı gibi, diğer taraftan üçüncü şahıslara ve geniş bir sahaya da tesir eder. İdare, kendisini böyle kü-lfetler altına koyacak tasarrufun temelini teşkil eden iradenin salâhiyetli bir kimse tarafından izhar edilmesini, tasarrufun yapılmasını icap ettirecek sebebin bulunmasını, iradenin selâmetini ve idarenin menfaatine uygunluğunu sağlıyacak şekli ve usul şa-rtlarına riayet olunmasını ister, ancak bu şartlar dairesinde izhar edilecek bir iradenin kendisine izafe edilebilmesini kendisini bir külfet altına koymasını kabul eder.

Şu halde mesleyi idare bakımından tetkik edersek unsurları sakat olan bir tasarrufun- idare bakımından yok farzedilmesi, böyle bir irade izharının nazarında vâki olmamış sayılması icap edecektir."

Yine YİM 181/88'de yapılan idari hatanın nisbi butlan veya mutlak butlana girip girmeyeceğinin bir olgu meselesi olduğu ve bazı hallerde hakim-in takdirine kaldığı hususuna yer verilmiş ve Sıddık Sami Onar'ın ayni eserini 327. sayfasından şu alıntı yapılmıştır.

"Tatbik edilecek müeyyidenin muhtelif safhalarda başka başka tesirler husule getirecek olan idari hukuku sahasında olması ağırlığıyla -değil, bunların bahis mevzuu içtimai veya ferdi menfaatin ehemmiyetiyle, müeyyidenin tatbikinin muhtelif sahalarda husule getireceği tesirler, tasarruftaki sakatlığın husule getirdiği zararlı durumun, müeyyidenin tatbikinden çıkabilecek zararla mukayese ed-ilerek tayin edilmesi lâzım gelecektir. Bu itibarla müeyyideyi tatbik edece hakime de müeyyideyi seçmek hususunda bir takdir salâhiyeti tanımak zarureti vardır. İdare Hukukunun bilinen hususilikleri sakatlıkların müeyyidelerinin de kanunlarla tayin ve tesp-itini, dondurulmasını güçleştirmiş hatta imkânsız kılmış, müeyyidelerin tatbikinde de zaman ve mekândaki hal ve vaziyetlerin, içtimai ve ferdi amillerin nazara alınmasını ve idare hukukunda daha yumuşak bir müeyyide teorisinin kurulmasını icap ettirmiştir.- Bu itibarla bir sakatlığa bir zaman ve mekânda tatbik edilen bir müeyyidenin, ayni tasarrufa diğer bir zaman ve mekânda tatbik edilmiş müeyyideden farklı olması mümkündür: yani müeyyideler mutlak olmayıp izafi olacaktır."

Önümüzdeki konuda 2/71 sayılı D-eğişiklik Yasası (Kuralı) ile Tadil edilen Fasıl 285 madde 26(3)(a) bendinin verdiği yetki dikkate alındığında, Emniyet Genel Müdürlüğünün böyle bir kararı almaya yetkisi vardı ve bir salahiyet gasbı söz konusu değildir. Takip edilen disiplin işlemleri sı-rasında, Polis Disiplin Niz-amnamesinin, belirli kural-l-a-rına aykırılık söz konusu olabilir. Ancak yukarıda değinilidiği gibi, yapılan idari hatalar esasa müteallik olmadığı gibi, ilgili mevzuatın ancak yön verici kurallarına aykırılığı söz konusu olduğundan, alınan idari kararı yoklukla malûl derecede sakat kıl-mamaktadır. Ancak hemen şunu da belirteyim ki ilgili mevzuat bir kararın alınmasında o makama yetki vermiş olsa dahi, mevzuatı-n amir kuralları veya bazı halle-rde yön verici kuralları dikkate alınmadan yapılan işlemler ve bu işlemler neticesinde alınan kararın, alınmasında idari iradenin kullanılmadığı anlamına gelebilecek düzeyde sakatlık mevcut ise o meslenin özelliği dikkate alınarak idari kararın yoklukla ma-lûl derecede sakat olduğu kararına varılabilir.

Önümüzdeki meselede müstedi başlatılan işlemlerden hiçbir zaman haberdar edilmemiş olsa, ona söz tanınmamış olsa sakatlık boyutları çok daha ciddi olacaktı. Bilhassa disiplin işlemlerinde bir kişiye hiç söz- hakkı tanınmadan onun aleyhine disiplin işlemlerinin yürütülmüş olması son derece ciddi ve idari yönden sakat bir karar olması gerekir. Ancak yukarıda değindiğim gibi bu durum önümüzdeki meselede varit değildir. Matbu forma tam anlamıyle uygun olması dahi- itham edildiği suçun nevi müstediye, adresine tebliğ edilmek suretiyle bildirilmiş ve şahadetten bu durumun onun bilgisi dahilinde olduğu görülmektedir. Müstedi ilgilenmemiş, firar durumunu devam ettirmiş ve ancak geçmiş hizmetlerini kaybetmemek için şimd-iki yola başvurmaktadır. Kanaatimce bu meselede işlemlerin başlatılması ve takibi yönünden müstediye ciddi bir adaletsizlik söz konusu olmadığı gibi idari iradenin kullanılmadığı anlamına gelecek düzeyde de idari bir saktlık yoktur.

Netice olarak yukarıd-a söylenenlerden anlaşılacağı gibi birleştirilmiş 177/86 ve 41/88 sayılı başvurularda müstedi muvaffak olmuş değildir ve başvuruların reddedilmesine ve masraflar hususunda herhangi bir emir verilme- mesine karar verilir.

(N. Ergin Salâhi)
- Yargıç

12 Nisan 1989


-


-407-



-


Full & Egal Universal Law Academy