Yüksek İdare Mahkemesi Numara 175/1991 Dava No 7/1993 Karar Tarihi 12.04.1993
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 175/1991 Dava No 7/1993 Karar Tarihi 12.04.1993
Numara: 175/1991
Dava No: 7/1993
Taraflar: Şükran Güneş ile Eşd. Tan. Komisyonu vd
Konu: Terekeye verilmesi gereken bir ihbarın tereke idare memurlarının birden fazla olması halinde tümüne de verilmesinin ve yazılı yapılmasının şayanı arzu olduğu
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 12.04.1993

-D.7/93 YİM 175/91

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Metin A. Hakkı, Nevvar Nolan.
Anayasanın 152. Maddesi hakkı-nda.

Müstedi: Şükran Güneş, T.30 E. Esentepe.
ile
Müstedaaleyh: 1. Eşdeğer Tanzim Komisyonu, İskân Bakanlığı, Lefkoşa
ve diğerleri.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Gözel Halim.
Müstedaaleyh namı-na: Mustafa Arıkan.
İlgili Şahıs namına: Sadi Çelebi.



K A R A R

N. Ergin Salâhi: Bu başvuruda Mahkemenin kararını Sayın Yargıç Metin A. Hakkı okuyacaktır.

Metin A. Hakkı: Müstedi, 22.7.1991 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Ma-hkemeye dosyalamış olduğu yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen başvuru ile Mahkeemden aynen aşağıdaki taleplerde bulunmuştur.

"A- Müstedaaleyh (4)'ün; GİD 56/91-35 sayı ve 5.4.1991 tarihli ve "Esentepe Köyünde Mehmet Güneş'e İ.D.K.'nun 305/77 sayı ve 15.12-.1977 tarihli kararı ile işyeri tahsis edilmiştir. Tahsis sahibinin vefat etmiş olması ve/veya şahsa Tarımsal Kaynak tahsis edilmiş olması nedeniyle işyerinin tahsisi İ.D.K.'nun 20.2.91 tarih ve (4)82/77-10 sayılı ve İskân Bakanlığının aynı tarihli onayı i-le şahıs adından iptal edilmiştir. Bilgi edinmenizi sayıgı ile rica ederim." şeklindeki kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi idari bir sonuç doğurmayacağına dair bir karar isdarı;

B- İsmet Güneş'e bu başvuru konusu kaynağı 1.4.91-31.3.92 tarih-ine kadar kiralanan 6.4.1991 tarihli kira anlaşması ile bu anlaşmaya dayanak teşkil eden TIS PG/ne 126-1559 sayı ve 19 Mart, 1991 tarihli yazının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve hiç bir sonuç doğurmayacağına dair bir hüküm isdarı;"

Müstedaaleyhler 21.11.-91 tarihinde Müstedinin başvurusuna bir itiraz dosyalamışlardır. Mezkûr itirazın içerdiği esasa müteallik diğer iddialar yanında Müstedaaleyhler, Müstedinin başvurusunda yakınma konusu yaptığı kararı öğrendikten sonra 75 günün dışında bir süre başvurusunu -dosyalamış olduğunu, dolayısıyle mezkur başvurunun hak düşürücü süre dışında dosyalanmış olması nedneiyle daha ileri gidemeyeceğini iddia etmekte ve başvurunun bu ön itiraz muvacehesinde iptale dilmesi gerektiğini talep etmektedirler.

Başvuru dosyalandık-tans onra mezkûr başvuru ile yakın ilgisi odluğu görülen ihtilâf konusu kahvehaneyi hale tasarrufunda buklunduran İsmet Güneş de başvuruya İlgili Şahıs oalrak dahil edilmiş ve o da bir itirazname dosyalamıştır. İlgili Şahsın itiraznamesi incelendiğinde baş-vurunun esasına giren iddialarının yanısıra, Müstedaalelyhlerin itirazlarında öne sürülen iptidai itiraza benzer nitelikte bir ön itirazda içerdiği görülmektedir. Bir başka deyişle İlgili Şahıs da, Müstedinin başvurusunu, yakınma konusu yaptığı kararı öğre-ndikten ve 75 günlük hak düşürücü süreyi geçtikten sonra dosyaladığını öne sürmekte ve bu nedenle Müstedinin başvurusunun iptalini talep etmektedir.

Başvurnun duruşmasına 6.1.1993 tarihli oturumda başlanmış taraflar birbirlerinin rızası ile dosyada duran- 18 adet ervağı emare yapmışlar sonra iptidai itirazla ilgili olarak hitabelerini yapmışlardır. Bunu müteakip başvuru, yapılan iptidai itirzın karara bağlanması amcı ile Mahkeme tarafından karar için bilâmüddet tehir edilmiştir. İptidai itirazın kökeninde -yatan olgular taraflar arasında ihtilâf konusu olmayıp şöyle özetlenebilir:

Esentepe'de, köy içinde 1-5 nolu kahvehane, Müstedaaleyhlerin 306/77 sayılı ve 15.2.77 tarihli bir kararı ile Mehmet Güneş'e tahsis edilmişti. Sözüe dilen Mehmet Güneş 18.12.1986- tarihinde vefat etti. Müteveffanın ölümünden sonra kardeşi İsmet Güneş kahvehaneyi çalıştırmaya devam etti. Devlet ise Girne Kaza Mahkemesinde söz konusu kahvehaneyi Devletten izinsiz işgal ettiği iddiası ile İsmet Güneş aleyhine 150/91 sayılı bir ceza da-vası ikame etti. merhumun terekesine 1987 yılında Tereke İstida 38/87 ile merhumun karısı Şükran Gğneş (önümüzdeki başvurudaki Müstedi) ve merhumun kardeşi İsmet Güneş (önümüzdeki başvurudaki İlgili Şahıs) Tereke İdare Memuru oalrak atandılar. Halen Tereke- idare memurluğu görevleri evam etmektedir. İsmet Güneş aleyhine dosyalanan 150/91 sayılı ceza davası henüz sonuçlanmadan Müsetdaaleyhler 6.4.91 tarihli bir kira mukavelesi ile ihtilâf konusu gayrimenkulü 1.4.91 ile 31.3.92 tarihleri arasındaki süre için İ-smet Güneş'e kiraladılar. Bunun üzerine Savcılık da, 10.5.91 tarihinde 150/91 sayılı ceza davası ile ilgili olarak takipsizlik kararı dosyaladı. mezkûr karar dosyalanmazdan önce 26.3.91 tarihinde ceza davasını yürüten Savcı, Şükran Güneş'e ihtilâf ve başvu-ru konusu yerin (şahadet veren savcının kelimeleri ile) "İsmet Güneş'e kiralandığını" söyledi. Müteveffa Mehmet Güneş'in isminden ihtilâf konusu yerin tahsisi Müstedaaleyhlerin aldığı 20.2.91 tarihli karar ile ipâl edildi, ancak Şükran Güneş'e bu gerçek, t-aahhütlü posta marifeti ile 5.4.91 tarihli ve 10.5.91 tarihinde Şükran Güneş'in eline geçen bir yazı ile resmen bildirildi. Emare 13 olarak Mahkeme önünde duran mezkûr yazı aynen şöyledir:

"İSKAN VE REHABİLİTASYON MÜDÜRLÜĞÜ
GİRNE ŞUBESİ

Sayı: GİD 56/91 -- 35
KONU: ......
5 Nisan, 1991

TAAHHÜTLÜ

Sayın Şükran Güneş
Phelicia Court
No: 19 Girne.

Esentepe Köyünde Mehmet Güneşe İnceleme Dağıtım Komisyo-nunun 305/77 sayı ve 15.2.77 tarihli kararı ile işyeri tahsis edilmiştir. Tahsis sahibinin vefat etmiş olması ve/veya şahsa Tarımsal Kaynak tahsis edilmiş olması nedeniyle işyerinin tahsisi İnceleme Dağıtım Komisyonunun 20.2.91 tarih ve (4)82/77-10 sayılı -ve İskân Bakanlığının aynı tarihli onayı ile şahıs adından iptal edilmiştir.
Bilgi edinmenizi saygı ile rica ederim.
Mustafa Aktuğ
İskân Şube Amiri"

Yapılan iptidai itirazı karara bağlamak için yukarıdaki olgulara uygulamamız gerken yerleşmiş prensipler-e değinmeyi uygun gördük.

KKTC Anayasanın 152(3) maddesi incelendiğinde 75 günlük hak düşürücü sürenin şikâyet konusu yapılan karar, işlem veya ihmalin öğrenilmesinden bahsettiği ancak bu gibi kararın veya ihmalin başvuru sahibinin nasıl bilgisine getiri-lmesi gerektiğine dair kesin bir kural içermediği görülmektedir.

Birçok kara Avrupa ülkesinde ve bu arada Türkiyemizde bu konuları düzenleyen yasa mevcuttur. Bazı kara Avrupa ülkelerinde ve aynı idari yargı sistemini kullanan Kıbrıs Rum tarafında bu husu-sta aysal düzenleme mevcut olmamasına rağmen yerleşmiş ve benimsenmiş hukuk ilkei takip edilmekktedir. kabul edilen idari hukuk prensiplerine göre alınan bir idari kararın veya yapılan idari işlemin karar veya işlemi alan idari makam veya organ tarafından -etkilenen kişiye direkt oalrak kararı alan idari makam veya bu makamın yetkili memurları tarafından direkt olarak bildirilmesi öngörülmektedir. Böyle bir bildirimin yazılı olarak yapılması şayanı tavsiye olmakla birlikte resmi ifahi bildirim de geçerli say-ılabilir.

Yerli içtihat kararlarına göz atıldığında ise son zamanlarda bu ilkenin genişletilme temayyülü gösterdiği görülmektedir. Örneğin YİM İstinaf 147/86 (D.4/89) sayılı kararda şöyle denmektedir:

-"KKTC Anayasasının 152(3) maddesi incelendiğinde, şikâyet konusu yapılan karar veya işlem veya ihmalin öğrenilmesinden bahsettiği görülecektir. Madde, öğrenmenin belirli bir kaynaktan olamsını öngörmemektedir. Bütün istenen, alınan idari karar veya yapılan- işlem veya ihmalden etkilenen şahsa hakkını arayabilmesi için bunlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmasıdır."
-
Bu karar dikkatlice incelendiğinde görülebileceği gibi KKTC Anayasasının 152(3) maddesinde bu konuyu aydınlatıcı veya yön verici bir kural bulunmadığına değinmektedir. Ancak her halûkarda hak düşürücü bir süre olan 75 günlük sürenin cididye alınması ve t-itizlikle üzerinde durulması gereken bir husus olduğuna göre idari kararın, kararı alan makam veya organla ilgisi olmayan kişiler tarafından etkilenen kişiye bildirilmesini murat ettiği söylenemez. Ancak bu karardan istihraç edebileceğimiz ilke alınan idar-i kararın direk oalrak kararı alan makam tarafından etkilenen kişiye bildirilmese dahi onu temsilen ve yetkili olabilecek görevliler tarafından bildirilmesini murat ettiği kanaatindeyiz.
Yine YİM 107/86 (D.18/89) sayılı kararın 8. sayfasında 3. paragrafta- aynen şöyle denmişti:

-"Bilindiği gibi, 75 günlük zxaman süresini başlatacak olan öğrenme tarihini ispat, başvurunun zaman aşımına uğradığını iddia eden tarafa düşmektedir. Bu başvuruda zaman aşımını ilgili şahıs iddia ettiğine göre bu hususu ispat da ona düşmektedir. Öğrenme il-e ilgili tarihte terddüt bulunması halinde, Müstedinin lehine olan tarih nazarı itibare alınmalıdır."
-
Ve yine Gör: 108/89 (D.33/90) sayılı Yüksek İdare Mahkemesi kararı.

Yukarıda vaz edilen prensipler doğrultusunda olgular incelendiğinde ihtilâf konusu yerin ismet Güneş'e kiralandığını Savcının, bu başvruuda Müstedi Şükran Güneş'e 26.3.1991 tarihinde s-öylediği, dolayısıyle bu hususun bilgisine geldiği, halbuki başvuru tarihinin 22 Temmuz 1991 olduğu ve dolayısıyle 75 gün geçtikten sonra başvurunun dosyalanmış olduğu bir gerçetir. Buna karşın, ihtilâf konusu yerin tahsisinin 5 Nisan 1991 tarihli yazı ile- Müstedinin merhum eşi Mehmet Güneş'in isminden iptal edildiği, Müstedinin bilgisine 10.5.1991 tarihinde geldiği ve bu başvurunun 75 gün hitam bulmadan dosyalandığı da bir gerçektir. Emare 13 olarak Mahkeme önünde duran bu yazı dikkatlice incelendiğinde ko-nu yerin Mehmet Güneş'e 305/77 sayılı ve 15.2.77 tarihli karar ile tahsis edilmiş olduğu ve 305/77 sayılı kararın iptal edildiği yazılmaktadır. Halbuki bu hatadır. Merhum Mehmet Güneş'e ilgili yer, Müstedaaleyhlerin 305/77 sayılı değil de 306/77 sayılı ve -15.2.77 tarihli kararı ile tahsis edilmişti. Dolayısıyle iptal kararının ve neyin iptal edildiğinin Müstedinin bilgisine doğru olarak iade tarafından getirildiğini kabul etmek mümkün değildir. A fortiori, iptâl kararı ile, İsmet Güneş'e yapılan yeni kirala-ma kararının birbiri ile yakın ilişkisi olduğu, bağlantılı olduğu ve birbirini tamamlamış olduğu da kaçınılmaz bir gerçektir ve gözden kaçmamalıdır. Bu durumda 75 gün ile ilgili olarak ortadaki müphem durumu Müstedi lehine almamız ve bu başvurunun hak düşü-rücü süre dolmadan dosyalandığını kabul etmemiz en doğru ve adil yol olacağı görüşündeyiz.

Merhum Mehmet Güneş'in Tereke İdare memurlarından bir olan İlgili Şahıs İsmet Güneş'in, merhumun isminden ihtilâf konusu yerin tahsisinin iptâl edilip kendi adına -(şahsen ismine) geçmesini kabul etmesi veya kiralaması ilk nazarda terekeye ihanet olarak da vasıflandırılabilir. (Yasa'da geçen kelimelerle 'berach of trust', gör: Cap. 193 Madde 58 ve Cap 189 Madde 30). Meselenin esasına inildiğinde haliyle olgular daha -belirginleşecektir. Belki de o zaman İsmet Güneş'in bu hareketi (cezai kovuşturma gerektirip gerektirmeyeceği hususu bir yana) sivil hukuk açısından hile (fraud) teşkil edebilecektir. İdareninde, ihtilaf konusu yerin tahsisini merhum Mehmet Güneş'in ismind-en iptal edip, İsmet Güneş'in merhumun terekesinin İdare memurlarından biri olduğunu bildikleri halde, İsmet Güneş'e kiralamaları da İdare hukuku açısından yoklukla malûl (null and void) olarak telaki edilebilecek ve dolayısıyle de başvurunun 75 gün hak dü-şürücü sürenin dışında dosyalanmış olabileceği de ağırlıklı görüş olmaktan çıkacaktır. (Gör: YİM 5/76) Tüm bunlar meselenin esasında incelenmesi gereken hususlar olduğu için bu safhada daha fazla yorum yapmayı uygun görmemekle birlikte Williams nad Mortime-r, Executors, Administrators and Probate (1970) baskısı sayfa 977 den bir iktibas yapıp konudan ayrılmayı bu aşamada gerekli addediyoruz.

-".. it is established thatif a personel representative makes use of the money of the deceased, he ought to pay the interest he made, on the principle that the ought not to derive any profit from the trust property. hence, if a trustee, having trust money i-n his hands, knowingly applies it to hıs own use or in his trade, he is changeable with interest. ...."
-
Yukarıdakiler (mutandis mutandis)biraz geniletilerek bu başvurunun olgularına uygulanacak olursa, merhum bir tahsis sahibinin tereke idare memurlarından birinin, terekenin veya merhumun tahsisinde bulunan bir gayrimenkulü kendi şahsia dına tereke idare m-emurluğundan usulüne uygun olarak çıkmadan, kirasına alamıyacağı manası da ortaya çıkabilir, veya bu tefsir, başvuru nihayetinde benimsenebilecek bir görüş olabilir.

Konuyu noktalamazdan önce mühim olması hasebi ile bir konuya daha değinmeyi uygun görüyo-ruz. Yasal oalrak tereke idare memurlarının sayılarının birden fazla olmaları halinde dahi onların kanunen tek olarak kabul edildiği bir gerçektir. Nitekim yuakrıda yine bir sayfasında alıntı yaptığımız Williams and Mortimer'in aynı kitabının sayfa 463'de- "joint representation" başlığı altında aynen şöyle denmektedir:

-"Where more than one executor or administrator is appointed the joint office is treated as that of an individual person. Each executor represent the estate for all purposes subject only to the sstatutory exceptions. They have a joint and entire interest in- the estate (real and personal) of the testator or intestate, which is incapable of being divided; and in case of death such interest vests in the survivor without ant new grant by the court."
-(Ve yine konu ile ilgili olarak gör: ayni eser sayfa 639-640). Ancak buna karşın bir terekenin birden fazla sayılı olan idare memurları kanuni bir muamele başlatmak isterse (mesela dava ikame etme isterse) muuamelenin başlatılması için avukata verilecek a-vukat tutma varakasının tümü tarafından imzalanması gerekmektedir, veya bu şayanı arzudur. Yine yukarıda alıntı yapılan Willimas and Mortimer'in kelimeleri ile, kanuni durum aynen şöyle yansıtılmıştır:

-"A retainer by one of several executors will not in the absence of express authority bind the others, so that written instructions from all should be obtained."
-
(Bak yukarıda iktbas edilen aynı eser sayfa 643, ve Wiggins V peppin (1837) 48 English Reports 1237). Bu durumda idare tarafından terekeye verilmesi gereken ve kanuni neticesi oalcak olan bir ihbarın, ilgili terekenin idare memurunun birden fazla olması h-alinde tümüne de verilmesi şayanı arzudur. Başvurunun bu safhasında bu başvruuda, tereke idare memurlarının tümüne değilde, sadece bir tanesine idare tarafındanyasal sonucu olan bir ihbar verilmişse, doğurması muhtemel sonucun ne olacağı hakkında tarafları-n argümanlarını dinlemeden bir yorum yapmayı bu aşamada uygun görmüyoruz. Ancak bu başvuruda idarenin sadce terke idare memurlarının bir tanesine ihbar gönderdiği gerçeğini de vurgulamak isteriz.

Yukarıdakilerden anlaşılabileceği gibi ve netice olarak Mü-stedaaleyhlerin ve İlgili Şahsın yaptıkları iptidai itiraza itibar etmeyip söz konusu itirazı reddetmeyi ve meselenin esasına girmeyi uygun görmekteyiz, dolayısı ile iptidai itiraz reddolunur.

Masraf konusu başvuru nihayetinde karar bağlanacaktır.

(N. E-rgin Salâhi) (Metin A.Hakkı) (Nevvar Nolan)
Yargıç Yargıç Yargıç

12 Nisan 1993

-


-7-



-


Full & Egal Universal Law Academy