Yüksek İdare Mahkemesi Numara 153/2000 Dava No 6/2003 Karar Tarihi 07.05.2003
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 153/2000 Dava No 6/2003 Karar Tarihi 07.05.2003
Numara: 153/2000
Dava No: 6/2003
Taraflar: Nurten Güler ile Saptama, Değ. ve Taz. Kom.
Konu: Kordon Boyundaki dükkanın Terekeye ait olduğunu gösteren tüm işlemlerin ve kararların iptali istemi - Zaman aşımı
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 07.05.2003

-D.6/2003 YİM 153/2000
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti: Metin A.Hakkı, Şafak Öneri, Necmettin Bostancı.
Davacı: Nurten Güler, Girne
- ile -
Davalı: 1) Sap-tama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonu Başkanı
vasıtasıyle KKTC Lefkoşa
2) Girne Kaza Tapu Dairesi vasıtası ile KKTC

A r a s ı n d a.

Davacı namına: Avukat Gözel Halim
Davalılar namına: -Kıdemli Savcı Necla Şenol
İlgili Şahıs namına: Avukat Şefika Durduran.


-------------------


H Ü K Ü M


Metin A. Hakkı: Davacı, 14.11.2000 tarihinde, Anayasanın 152. maddesine istinaden Yüksek İdare Mahkemesi olarak oturum yapan Yüksek Mahkemede, Daval-ılar aleyhine dosyaladığı yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen dava ile aynen aşağıdaki talepte bulundu:


"Girne Kaza Tapu Dairesinde 1791 koçan numarası
ile müteveffa Hüseyin Rauf Güler Terekesi adına
isdar edilen taşınmaz mal koçanının i-stinad
ettirildiği DD8999 ve 32601 nolu "T" cetvellerinin
ve/veya bu "T" cetvellerinin düzenlenmesi hakkında
yapılan tüm idari işlem ve/veya tasarrufların
ve/veya kararların tamamen hükümsüz ve etkisiz
olduğuna ve herhangi bi-r sonuç doğuramayacağına
dair bir karar"


Davalılar sözü edilen davaya, dava celpnamesi kendilerine tebliğ edildikten sonra 14.3.2002 tarihinde ön itiraz da içeren bir Müdafaa Takriri dosyalamış ve özetle Davacının davasının masraflarla iptal e-dilmesini talep etmişlerdir. Davalıların Müdafaa Takrirlerinde yer alan iptidaî itirazlarının aşağıdaki şekilde özetlenmesi mümkündür:

Davalılar Müdafaa Takrirlerinde davaya konu olan dükkân ile ilgili olarak Girne Kaza Mahkemesinin 20.12.1990 tarihinde -355/88 sayılı davada Davacının avukatının huzurunda tarafların muvafakatı ile bir hüküm verdiğini, söz konusu dükkânın Hüseyin Rauf Güler terekesine tahsis edilmiş ve dükkânın tasarrufunun adı geçen terekeye ait olduğuna dair Davacının onayı ile Mahkemece -hüküm verilmiş olduğu cihetle bu davanın daha ileri gidemeyeceğini iddia etmiştir. Bir başka deyişle Davalılar, Müdafaa Takririnde estoppel kelimesi yer almamakla beraber, Davacının bu durumda "estopped" olduğunu ve davasının daha ileri gidemeyeceğini idd-ia etmektedirler.
Davalılar, 2. ön itirazları ile, Davacının 11.4.1990 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesinde 68/90 sayılı, yine Davalılar aleyhine bir dava dosyalayıp o davada da dava konusu dükkânın Hüseyin Rauf Güler Terekesine verilmesi ile ilgili Davalıl-arın aldığı kararların ve yaptıkları işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğu doğrultusunda Mahkemeden bir karar talep etmiş olduğunu iddia etmekte ancak bu davayı bilâhare geri çektiğinden benzeri ve ikinci bir dava açamayacağını iddia etmektedirler.
Davalıl-ar, Müdafaa Takrirlerinde yer alan 3. ön itirazları ile, Davacının dava ve taleplerinin müruru zamana uğradığını iddia etmekte ve bu nedenle davanın daha ileri gitmeden iptal edilmesi gerektiğini iddia etmektedirler.

Dava ile yakın ilgisi olduğu Mahk-emece görülen Hüseyin
Rauf Güler Terekesi de muayyen bir safhada İlgili Taraf olarak davaya dahil edilmiş ve o da Mahkemede hazır bulunup bir avukat tarafından temsil edilmiştir. İlgili Şahsı temsil eden avukat 14.3.2002 tarihinde Mahkemede Savcılığın müd-afaasına katıldığını beyan etmiş ve ayrı bir Müdafaa Takriri dosyalamayacağını söylemiştir. Davacı 2.4.2002 tarihinde Davalıların müdafaasına bir Müdafaaya Cevap Takriri dosyalamış ve taleplerinde ısrar etmiştir.

Davanın talimatı 7.5.2002 tarihind-e gerçekleştikten sonra dava mention olarak birkaç kere taraflar arasında görüşülmüş ancak Mahkeme harici bir uzlaşmaya varılamamıştır. Neticede davanın duruşması Mahkemece 16.4.2003 tarihinde tüm tarafların temsilcileri huzurunda ele alınmıştır. 16.4.20-03 tarihli oturumda, karşılıklı muvafakat çerçevesinde tüm tarafların onayı ile davanın kökeninde yatan ve evraklardan oluşan 14 adet emare Mahkemeye taraflarca ibraz edilmiş ve duruşmada hiçbir taraf şifahi şahadet ibraz etmemiştir. Aynı oturumda Savcı t-üm ilgililerin muvafakatı ile davanın kökeninde yatan olguları Mahkemeye beyan etmiş, ve Davacı avukatı akabinde Mahkemeye hitap etmiştir. Mahkeme Davalılar ile İlgili Şahsın hitabesini almayı gereksiz görmüştür. Bu şekilde davanın duruşması 16.4.2003 ta-rihinde sona ermiş ve Mahkeme iptidaî itirazların öncelikle karara bağlanmasını uygun görerek davayı karar için bilâmüddet ertelemiştir. Tarafların üzerinde mutabık kaldıkları ve davanın kökeninde yatan olguların şu şekilde özetlenmesi mümkündür:

Mü-teveffa Hüseyin Rauf Güler n/d Rauf Güler, Güney göçmeni olup hem tahsisten hem de eşdeğerden gayrımenkul mal almaya hak sahibi idi. Dava konusu Girne'de Dome Hotel karşısında bulunan Pafta/Harita XII/20.3.IV'de 32/7 nolu dükkân, 1975 yılında İnceleme ve -Dağıtım Komisyonu tarafından 194/75 sayılı karar ile müteveffa Hüseyin Rauf Güler'e tahsis edildi. Bilâhare Hüseyin Rauf Güler 1979 senesinde Davalılara müracaat ederek sözü edilen dükkânın koçanının eşdeğerine karşılık olarak kendisine verilmesini talep -etti. Hüseyin Rauf Güler 1980 senesinde vefat etti, Davacı da terekesine 1982 yılında Tereke İdare Memuru olarak Girne Kaza Mahkemesi tarafından atandı. Davacı bu sıfatla merhum Hüseyin Rauf Güler'in eşdeğer işlemlerini de takip etti. 1987 yılında düzen-lenen Hüseyin Rauf Güler Terekesinin "T" cetvellerinde, dava konusu dükkân merhum Hüseyin Rauf Güler Terekesinin Kuzey'de tasarruf ettiği bir mal olarak gösterilmiştir. Bu "T" cetveli 1986 yılında Davacıya tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla Davacı en geç 198-6 yılında sözü edilen dükkânın Tereke tarafından tasarruf edildiğini ve terekeye verildiğini öğrenmişti. Davacı, Davalılara bu hususla ilgili hiçbir itirazda bulunmadı yalnız Kuzey'de tasarruf edilen tereke malına fazla puan takdir edildiğini, Güney'de te-rk edilen malın ise puanının az gösterildiğine dair itirazda bulunmuştur. Bilâhare itiraz edilen hususlarda taraflar arasında mutabakat sağlanmış ve "T" cetvellerinin içeriği kesinleşmiştir. 1988 yılında Hüseyin Rauf Güler Terekesinin bir varisi sıfatı i-le Vecihe Kutman, bu davadaki Davacı Nurten Güler aleyhine Girne Kaza Mahkemesinde 355/88 sayılı bir dava ikame etti ve neticede Girne Kaza Mahkemesi tarafların onayı ile bu davadaki Davacının avukatının hazır olduğu bir oturumda aynen (emare 8'den alınan -kelimelerle) "dava konusu dükkânın Hüseyin Rauf Güler Terekesine tahsis edilmiş ve tasarrufunun adı geçen terekeye ait olduğuna dair hüküm" (declaratory judgement) vermiştir. Bilâhare bu davadaki Davacı, 11.4.1990 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesi olarak o-turum yapan Yüksek Mahkemede, Davalılar aleyhine dosyaladığı ve YİM 68/90 sayılı bir dava ile (Emare 12 olarak Mahkemeye ibraz edilmiş olan dosyada bulunan Talep Takririnin A paragrafından alınan kelimelerle) "DD8999 olan Hüseyin Rauf Güler Terekesinin "T"- cetveli düzenlenirken Hüseyin Rauf Güler'in tasarrufunda olmayan veya yasa gereğince tasarrufunu kaybettiği halde Girne Kordonboyu Pafta/Harita XII.20.3.IV ve Parsel 32/7 ve 32/9 olarak tarif edilen dükkânın Hüseyin Rauf Güler Terekesinde olduğunu göstere-n tüm işlemlerin ve alınan kararların hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesini" talep etmiş, ancak bu davasını da 1992 senesinde (Davacı o tarihlerde Hüseyin Rauf Güler Terekesinin İdare Memuru olması hasebi ile -ve bu sıfatla tereke aleyhine dava açamayacağını gözönünde bulundurularak) geri çekmiştir. Bu arada Vecihe Kutman bu davadaki Davacı Nurten Güler'in, Hüseyin Rauf Güler Terekesinin İdare Memurluğundan azledilmesi için Girne Kaza Mahkemesinde 400/98 sayılı- bir dava dosyalamış ve 13.4.2000 tarihinde Girne Kaza Mahkemesi emri ile bu davadaki Davacı sözü edilen Terekenin İdare Memurluğundan azledilerek yerine Vecihe Kutman Tereke İdare Memuru olarak tayin edilmiştir. Vecihe Kutman bilâhare 10.8.2000 tarihinde- dava konusu dükkânın koçanını da tereke adına almıştır.

Yukarıdaki olguları, bu olguları destekleyen ve önümüzde ibraz olunan emareleri ve Davacı avukatının argümanlarını dinledikten sonra önce ön itirazları, bilâhare de gerekirse davanın esasını -inceleyip davayı karara bağlamayı uygun gördük. İlk olarak Davacının bu davayı açmaya meşru menfaatının olup olmadığını tezekkür etmemiz uygun olacaktır. Davacı avukatı, Talep Takriri mucibince leyhine karar verilmesi için Mahkemeyi davet ederken, başlıc-a şu iki husus üzerinde durmuştur. Birincisi merhum Hüseyin Rauf Güler, "T" cetvellerinin çıkması için Davalılara müracaat ederken İTEM Yasasının uygun gördüğü şekilde müracaatını yapıp desteklememiş, bir muhtar kağıdı ile desteklemiş ve bu da İTEM Yasası-na terslik arzetmektedir. Davacı avukatı yine merhumun, Kuzey'de tuttuğu dava konusu dükkâna karşılık Güney'de kendisine ait olmayan bir gayrımenkulü kaynak olarak gösterdiğini iddia etmiştir. Davacı avukatı ikinci olarak da merhum Hüseyin Rauf Güler'in -henüz dava konusu gayrımenkul kendine koçan verilmeden önce ölmesi hasebi ile tahsisin ondan iptal edilip başka hak sahibine verilmesi gerektiği üzerinde durdu ve bunun yapılmamasının da İTEM Yasasının ilgili maddelerine terslik arzettiğini iddia etmiştir.- Bu iddiaların doğruluğunu davanın esası ile birlikte tezekkür etmeyi daha uygun görürken, bu safhada bunları doğru olarak kabul etsek dahi İTEM Yasasına uyumsuzluklar Davacıya meşru menfaat bahşeder mi? Önce bunun tezekkür edilip karara bağlanması yerin-de olacaktır. Bu konu Yüksek İdare Mahkemesi tarafından YİM 62/93 (D.22/2001) sayılı davada tezekkür edilmiş ve Mahkeme çoğunluk kararı ile Davalıların Yasaya ters hareket etmelerinin kendi başına bir Davacıya meşru menfaat bahşetmediği görüşünü benimsemi-ştir. O davada Davalılar yine Girne'de bulunan ve mülkiyeti 1974 Barış Harekâtı neticesi Devlete kalmış olan bir dükkânı İTEM Yasası hükümlerini gözardı ederek ve Yasaya ters olarak ilgili tarihte kamu görevlisi olan ve bu nedenle tahsise hak sahibi olmay-an bir kişiye tahsis etmişler ancak eşdeğer alacaklısı olan Davacının konu kaynağın paketten verilmediğini gözönünde bulundurarak bu tahsisin iptali yönünde açtığı davayı Mahkeme oyçokluğu ile Davalıların Yasaya ters hareketlerinin Davacıya meşru menfaat b-ahşetmediği görüşünü benimseyerek reddetmişti. Bu durumda aynı prensibi bu davaya da uygulayıp Davacının bu davayı açmada herhangi bir meşru menfaatı olmadığı yönünde Davalıların iptidaî itirazını benimsememiz gerekmektedir.

Davalıların ve İlgili Şa-hsın diğer ön itirazlarına gelince: Emare 8 olarak önümüzde duran ve yukarıda olgular özetlenirken değinilen Girne Kaza Mahkemesinin 1990 yılında bu davadaki Davacının taraf olduğu ve avukatının hazır bulunduğu bir esnada avukatının onayı ile verdiği hükmü-n veya ilamın (declaratory judgement) Davacı aleyhine bir estoppel teşkil ettiğine kuşku yoktur. Estoppel prensibinin esasa müteallik yasa mı (substantive law) yoksa usule ilişkin bir prensip mi (procedural law) teşkil edip etmediği tartışma konusu olmakl-a beraber emare 8'in Davacı aleyhine bir estoppel teşkil ettiği ve dolayısıyla bu davasının daha ileri gidemeyeceği sarihtir. Bilindiği gibi 1905'den beridir bir avukatın müvekkilini, bilhassa olgular ile ilgili yaptığı beyanlarla Mahkemede bağladığı yerl-eşmiş bir prensiptir. (Bak: Mehmet Kiazım Yusuf v Hagı Hafuz Mustafa Faik 6 CLR 47) Bu davada sayfa 48'de aynen şöyle denmişti:

"Where the parties to an action appear by Advocates
in the ordinary way, without having expressly
extended or- limited the ordinary authority of the
Advocates, we think that the Advocates can bind their
clients by making admissions of facts for the purpose
of facilitating the settlement and trial of the real
issues between the parties;"

-
(Ayrıca bak: Phipson on Evidence, Third Edition (1982) sayfa 1057-1068) Burada neyin 'estoppel' teşkil ettiğini uzun boylu- tartışmaya gerek görmüyoruz. Yegane tartışma konusu olabilecek husus emare 8'in 'estoppel by record' mu yoksa 'estoppel by conduct' mı teşkil ettiğidir. Gerçek şudur ki emare 8 hangi tür estoppel teşkil ederse etsin, Davacı aleyhine bir estoppel teşkil -eder ve bu dava Davacı tarafından daha ileri götürülemez.

Davalıların diğer ön itirazlarına yani zaman aşımı ile ilgili ön itiraza gelince, Davalıların bunda da haklı oldukları görülmektedir. Davacı davasını Anayasanın 152. maddesine istinaden açmış-tır. Sözü edilen bu maddenin 3. fıkrası Davacının davasını, yakınma konusu yaptığı hususlar bilgisine geldikten sonra 75 gün içinde açabileceğine amirdir. Halbuki bu meselede Davacının davasını 75 gün içinde açmadığı tartışma konusu olmayacak kadar sarih-tir. Bilindiği gibi idari davalarda zaman aşımı konusunu, Müdafaa Takririnde yer almamış olsa dahi Mahkeme kendiliğinden resen inceleyip gözönünde bulundurmaya mecburdur. (Bak: Zaim Necatigil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku, s-ayfa 96 ve 97 ve yine Zaim Necatigil, Administrative Law (1974) sayfa 264) Bu nedenle de Davacının bu davası daha ileri gidemez ve iptal edilmelidir.

Netice olarak Davalıların ve İlgili Şahsın ön itirazlarında haklı oldukları sabit olduğundan bu d-ava ret ve iptal edilir. Müdafaa Takririnde yer alan diğer hususların tezekkür edilmesine de gerek kalmamıştır. Dava masraflarını
Davacının ödemesi emrolunur. Bunun miktarını Başmukayyit tespit edecektir.




Metin A. Hakkı Şafak Öneri Nec-mettin Bostancı
Yargıç Yargıç Yargıç


7 Mayıs, 2003






-



6






Full & Egal Universal Law Academy