Yüksek İdare Mahkemesi Numara 144/2015 Dava No 1/2016 Karar Tarihi 05.01.2016
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 144/2015 Dava No 1/2016 Karar Tarihi 05.01.2016
Numara: 144/2015
Dava No: 1/2016
Taraflar: University of North Cyprus Ltd ile Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesi arasında
Konu: Ara emri - Davacının YİM tarafından Girne Üniversitesi ticari ünvanını kullanmaktan men edilmesine ilişkin emir verilmesine rağmen bu ünvanı kullanmaya devam etmesi nedeniyle ara emri talebi - Ara emri kriterleri - İhmal davlarında ara emri verilmesi - Çoğunluk kararına göre ara emri kriterlerin bu davda mevcut olmasi nedeniyle ara emri verilmesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 05.01.2016

-D.1/2016 YİM: 144/2015

Yüksek İdare Mahkemesinde.
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti: Narin F. Şefik, Mehmet Türker, Tanju Öncül.


Davacı: University of North Cyprus Ltd., Dr. Fazıl Küçük
Bulvarı,- Yeni Liman Yolu, Girne.

- ile -

Davalı: Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesi
vasıtasıyla KKTC Başsavcılığı.

A r a s ı n d a.


Davacı tarafından: Avukat Mus-tafa B. Asena ve
Avukat Oktay Çinar.
Davalı tarafından: Savcı Cemaliye U. Yüksel.
İlgili Şahıs tarafından: Avukat Hasan Esendağlı.


(8.7.2015 tarihli Ara Emri İstidası)


---------------


- K A R A R



Narin F. Şefik: Bu davada iki farklı karar okunacaktır. İlk kararı Sayın Yargıç Mehmet Türker okuyacaktır.


Mehmet Türker: Davacı, dosyalamış olduğu davadaki taleplerine istinaden 8/7/2015 tarihli yürütmenin durdurulması ile ilgili ist-ida ile;

"a) Davalının bu dava dinlenip bir neticeye varıncaya
kadar, Davalının, YİM 82/2013 sayılı dava tahtında
Yüksek İdare Mahkemesi tarafından verilen 23/6/2015
tarihli karar uyarınca isim tescili hükümsüz ve
etkis-iz kılınan University of Kyrenia Ltd.e,
sadece isim değişikliği yapması hususunda bir
yazı göndererek, mezkur Mahkeme kararını uygula-
mamakla ve/veya yanlış ve/veya eksik uygulamakla
ve/veya hareketsiz kalmakla 'Universit-y of Kyrenia'
ismi ve 'Girne Üniversitesi' ticari unvanı altında
mezkur tüzel kişiliğin Mahkeme kararına ve hukuka
aykırı bir şekilde faaliyet göstermesine imkan
tanıyan idari işlemlerinin ve/veya bu hususta
aldığı -kararların ve/veya yaptığı ihmallerin
yürütülmesinin durdurulması ve mezkur tüzel
kişinin 'University of Kyrenia' ismi ve 'Girne
Üniversitesi' ticari unvanı altında faaliyetlerde
bulunmaktan men edilmesi"

doğrultusunda emir- verilmesini talep etmektedir.

Cyprus Kyrenia University Ltd., davaya İlgili Şahıs olarak eklenmiştir.

Davalı ve İlgili Şahıs, Davacının istidasındaki taleplerine itirazname dosyalamışlardır.

İstidanın duruşmasında Davacı 1 tanık dinleter-ek, Emare
1-15 olarak 15 adet evrakı Emare olarak ibraz etmiştir.

Davalı 2 tanık dinleterek, 3 adet evrakı Emare olarak ibraz etmiştir (Emare 16-18).

İlgili Şahıs 1 tanık dinleterek, 13 adet evrakı Emare olarak sunmuştur (Emare 19-32).

D-avacının istidadaki emir talebi incelendiğinde, taleplerinden bir tanesinin, YİM 82/2013 sayılı davadaki karar ile isim tescili hükümsüz ve etkisiz kılınan University of Kyrenia Ltd.e sadece isim değişikliği yapması için yazı gönderen Davalının Mahkeme kar-arını uygulamamakla ve University of Kyrenia ismi ile bu tüzel kişiliğin Mahkeme kararına rağmen faaliyet göstermesine imkân sağlayan işlem ve/veya kararlarının ve/veya ihmallerinin yürütülmesinin durdurulması ve University of Kyrenia ismi ile faaliyette b-ulunmaktan men edilmesi için emir verilmesidir.

Sunulan şahadet ve emareler incelendiği zaman, YİM
82/2013 No.lu davada İlgili Şahıs olan University of
Kyrenia Ltd. ismini taşıyan tüzel kişinin isminin, 23/6/2015 tarihinde davada verilen karardan so-nra değiştirilerek, Davalının yaptığı birtakım işlemler sonucu, 8/7/2015 tarihinde, Emare 12 isim tescil şahadetnamesi ile "Cyprus Kyrenia Ltd." olarak tescil edildiği ortaya çıkmaktadır.

Davacı bu davayı ve istidayı aynı gün, yani 8/7/2015 tarihin-de dosyalayarak, belirtilen emir talebinde bulunmuştur. 8/7/2015 tarihinde University of Kyrenia Ltd. ismi ortadan kalkmış olduğundan ve bu ismi taşıyan tüzel kişiliğin ismi Cyprus Kyrenia University Ltd. olarak tescil edildiğinden, 82/2013 No.lu davadaki -karara rağmen davadaki bu tüzel kişinin University of Kyrenia Ltd. olarak faaliyet gösterme olanağı kalmamıştır.

Bu gerçek karşısında Davacının, University of Kyrenia ismi ile bu tüzel kişiliğin faaliyet göstermesine imkân sağlayan Davalının işlem -ve/veya kararlarının ve/veya ihmallerinin yürütülmesinin durdurulması ve University of Kyrenia ismi ile faaliyette bulunmaktan men edilmesi ile ilgili emir talebinin herhangi bir mesnedi kalmamıştır.

Davacının istidasındaki talebinin içeriğindeki iki-nci emir talebi, Girne Üniversitesi unvanı ile ilgili olup, YİM 82/2013 No.lu davadaki karara rağmen, Davalının, Girne Üniversitesi ticari unvanı altındaki mezkur tüzel kişiliğin Mahkeme kararına ve hukuka aykırı olarak faaliyet göstermesine imkân tanıyan -idari işlemlerinin ve/veya kararlarının ve/veya yaptığı ihmallerinin yürütülmesinin durdurulması ve bu tüzel kişinin Girne Üniversitesi ticari unvanı altında faaliyet göstermesinin men edilmesidir.

Davacının istidasındaki ara emri ve/veya yürütmenin- durdurulması ile ilgili talebi, Talep Takririnin "B" paragrafındaki ihmalin sonlandırılması talebine dayanmaktadır. Davacı, ihmalin sonlandırılması talebini ise, YİM 82/2013
No.lu davada verilen kararın gerekçesinde belirtilenlere Davalının uymadığı nede-nine dayandırmaktadır. Davacının bu karara istinaden Talep Takririnin "B" paragrafındaki talebi aynen şöyledir:

"B- Davalının, YİM 82/2013 sayılı dava tahtında
Yüksek İdare Mahkemesi tarafından verilen
23/06/2015 tarihli karar uyarın-ca isim tescili
hükümsüz ve etkisiz kılınan University of
Kyrenia Ltd.e ait 'Girne Üniversitesi' ticari
unvanını, mezkur Mahkeme kararı uyarınca
serdedilen prensipler uyarınca iptal etmemekle
ve/veya kullanmasına ka-yıtsız kalmakla ve/veya
izin vermekle ve/veya mezkur unvan altında
faaliyet göstermesini engellememekle yapmış
olduğu ihmalin yapılmaması gerektiğine
ve/veya işlemekte olduğu ihmali sonlandırması
gerektiğine dair bi-r Mahkeme kararı ve/veya
emri"



Görüleceği üzere Davacı, YİM 82/2013 sayılı davada, Yüksek İdare Mahkemesinin University of Kyrenia Ltd. isminin tescilinin hükümsüz ve etkisiz kılınması sonucu Davalının bu Şirkete ait "Girne Üniversitesi" t-icari unvanını da iptal etmesi gerektiği halde, Davalının bu unvanı iptal etmeyip kullanılmasına müsade ederek ve faaliyetlerini engellemeyerek ihmalde bulunduğunu ileri sürmekte ve istidasında da, Mahkeme kararına rağmen ilgili tüzel kişinin Girne Ünivers-itesi ticari unvanı altında faaliyet göstermesine imkân tanıyan Davalının idari işlemlerinin ve/veya kararlarının ve/veya ihmallerinin yürütülmesinin durdurulmasına ve ilgili tüzel kişinin bu ticari unvan ile faaliyette bulunmaktan men edilmesine emir veri-lmesini talep etmektedir.

Yüksek İdare Mahkemesinin YİM 82/2013 No.lu davada verdiği çoğunluk kararının sonuç ve/veya hüküm kısmı şöyledir:

"Sonuç olarak Davacı davasında muvaffak olur.
Davalı No.2 ve 3'ün 'University of Kyrenia Ltd.'
adının tes-cil edilmesine dair kararının hükümsüz ve
etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına
oy çokluğuyla karar veririz.
(B) paragrafının İlgili Şahsın şirket olarak
kaydedilmesine ilişkin onay kararının hükümsüz ve
etkisiz olduğuna dair ta-lep içeren kısmını oy
birliğiyle ret ve iptal ederiz.
(A)paragrafındaki talebi oy birliğiyle ret ve
iptal ederiz.
Dava masrafları Davacı lehine, Davalı No.2 ve 3
aleyhine verilir."


Kararın sonuç kısmından görüldüğü gibi k-ararın sonuç ve/veya hüküm kısmı ile hükümsüz ve etkisiz kılınan, Davalı No.2 ve 3'ün "University of Kyrenia Ltd." isminin tescil edilmesine dair kararıdır. Bu kararın Davalılar tarafından uygulandığı ve Emare 12 isim tescil belgesi ile ilgili tüzel kişi i-çin, yeni bir isim olan Cyprus Kyrenia Ltd. isminin tescil edildiği nedeniyle "University of Kyrenia Ltd." ismi ile ilgili Davalının kararıyla ilgili yürütmenin durdurulması için Davacının emir talebinin mesnetsiz olduğunu daha önce de belirtmiştim.

- Bu kararın sonuç ve/veya hüküm kısmında, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının verilmesinin ve/veya tescilinin hükümsüz ve etkisiz olduğuna dair bir karar bulunmamaktadır. Davacı davasında, kararın içeriğinde ve gerekçeler kısmında "Girne Üniversitesi" ti-cari unvanın tescil kararının da hukuka aykırı olduğu belirtildiği halde İdarenin bu ticari unvanı iptal etmemekle, University of Kyrenia Ltd. tarafından kullanılmasına kayıtsız kalmakla, kullanılmasına izin vermekle ve faaliyetlerini engellememekle Davalı-nın ihmalde bulunduğundan bu ihmalin sonlandırılmasına dair hüküm talep etmektedir. Davacı bu talebine istinaden de istidasında, Davalının ihmalinin ve/veya işlemlerinin ve/veya kararlarının yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.

Yüksek İdare M-ahkemesine yapılan ara emri ve/veya yürütmenin durdurulması ile ilgili başvurularda karar verilirken, Yüksek İdare Mahkemesi birçok kararında, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41. maddesindeki kriterleri dikkate alarak karar vermiştir.

1997 YİM Tü-züğü de, idari davalarda ara emri verilmesine ilişkin kriterler öngörmüştür.

1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11. maddesi, Yüksek İdare Mahkemesinin geçici emir (ara emri) verme yetkisini düzenlemiştir. Tüzüğün 11(1) maddesi aynen şöyledir-:

"11 (1) Mahkeme, Anayasanın 152'nci Maddesi gereğince
yapılan işlemlerde Mahkeme veya bir Yargıç,
işlemin herhangi bir safhasında, kendiliğinden
veya herhangi bir tarafın istemi üzerine,
davanın adilane bir ş-ekilde kararlaştırılması
icap ettirirse, davayı esasında sonuçlandırmayan
geçici bir emir verebilir."

Tüzüğün bu düzenlemesine göre, geçici emir verilirken,
tek kriter öngörülmektedir. Bu kriter, davanın adilane bir şekilde -karara bağlanması için geçici emir verilmesinin gerekli olmasıdır. Geçici olarak verilecek emrin, davanın esasını sonuçlandırır nitelikte olmaması da, daha sonra
davanın adilâne bir şekilde karara bağlanması açısından
dikkat edilmesi gereken çok önemli bi-r husustur. Ancak zorunlu hallerde, davanın esasına girilebileceği de kabul edilen bir durumdur.
Yukarıda alıntısı yapılan maddede yer alan "davanın adilane bir şekilde karara bağlanması icap ettirirse" kriterine verilecek anlam, YİM 265/80 (D.25/80)-, YİM 106/81 (D.25/81), YİM 122/81 (D.29/81), YİM 105/82 (D.26/82) sayılı kararlarda ve birçok idari davada karara bağlanmıştır.

Yüksek İdare Mahkemesinin bu kararlarında vurgulandığı gibi, bir davanın "adilâne" bir şekilde kararlaştırılmasına yaraya-cak unsurlar arasında, İdare Hukuku ilkeleri ile uyumlu olacak şekilde, talep edilen ara emrinin verilebilmesi için,
3 esas unsurun var olduğunun ortaya konması gerekir. Bu unsurlar şunlardır:

Karara bağlanması gereken konunun ciddi olması,
Davacının iddi-asında haklı olduğuna dair belirtilerin bulunması, ve
Geçici ara emri verilmezse ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağı hususlarında, mahkemenin
ilk bakışta tatmin edilmesi gerekir. Belirtilen -
unsurlardan herhangi birisi hakkında mahkemenin
tatmin edilmemesi halinde, talep edilen ara emri
verilmez.

İdari davalarda talep edilen ara emirleri, bir idari kararın uygulanmasını önlemeye yönelik olup, yürütmenin durdurulm-ası neticesini doğuran ve dava ile iptali istenen idari karar veya işlemin geçici olarak uygulanmasını önleyen, diğer bir ifade ile idari karar veya işlemi geçici olarak askıya alan emirlerdir.

Ara emri talebi ile uygulanmasının durdurulması talebini- yapabilmek ve/veya iptali istenen kararla ilgili yürütmenin durdurulmasını talep edebilmek için, İdarenin, kesin, icrai nitelikli, etkin bir kararının olması gerekmektedir. Ara emri verilebilmesi için gerekli olan kriterlerden biri olan, davacının ciddi b-ir davasının bulunduğu sonucuna varabilmek için, dava ile iptali talep edilen kararın veya işlemin,
kesin ve yürütülmesi zorunlu bir karar olması gerekir
(Gör.YİM 272/2014 D.34/2014, YİM 195/2014 D.35/2014).

Talep edilen bir ara emri ve/veya yürütme-nin durdurulması kararının verilebilmesi için aranan kriterlerden birincisi, karara bağlanması gereken konunun ciddi olması, diğer bir deyişle ortada ciddi bir davanın olduğunun saptanması,
2. kriter ise Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler-in bulunmasıdır.

Meseleye özgü olgular nedeniyle bu iki kriteri birlikte ele alıp incelemek gerektiğinden, söz konusu kriterler birlikte incelenecektir.

Davacı, Mahkemenin verdiği kararda University of
Kyrenia Ltd. isminin tescili ile ilgili- idari kararın hükümsüz kılındığından ve kararın içeriğinde ve/veya gerekçesinde Girne Üniversitesi ticari unvanının verilmesinin ve tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtildiğinden, Davalının Mahkeme kararını uygulaması, University of Kyrenia Ltd.- ismini iptal etmesi ve Girne Üniversitesi ticari unvanının kullanılmamasını sağlaması gerekmesine rağmen, tam aksine University of Kyrenia Ltd. tüzel kişiliğinin bu ticari unvanı kullanmasına imkân tanıyan işlemler yaptığını ve/veya kararlar aldığını iddi-a ile, Davalının bu işlem ve/veya kararlarının yürürlüğünün durdurulmasını ve/veya yaptığı ihmallerin durdurulmasını talep etmektedir.

Bu hususta İdarenin, yani Davalının idari bir kararı olup olmadığını saptamadan, Yüksek İdare Mahkemesinin sonuç ve-/veya hüküm kısmı dışındaki kararının içeriği veya gerekçelerinin
etkisinin ne olduğu, İdareyi bağlayıp bağlamadığı ve hangi hallerde bağladığı ile ilgili öğretiye ve Danıştay
kararlarına göz atıldığı zaman, bu hususların tartışmalı
olduğu görülmektedir.-

Bu hususta Dr. Yıldırım Uler'e ait "İdari Yargıda İptal Kararlarının Sonuçları" isimli eserde sayfa 69, 70 ve 72'de şöyle denmektedir:

"Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir işlem ancak
ona karşı açılmış bir iptal davası sonucu verilen
- iptal karariyle ortadan kalkar. Ancak, yargı yerinde
o işlemin sakatlığının belirtilmiş olmasının etkisi
olmayacak mıdır?
Profesör DURAN'a göre "..butlanın tesbit ve
beyanı, bu meseleyi tetkik ve halleden Danıştay
Dairesi veya Genel K-urulu için mantıkan muta
sayılmakla beraber, üçüncü şahıslara tesir ve
sirayet etmez. Çünkü adı geçen kaza mercileri,
müşahhas bir ihtilafı halledebilmek için, önce
hâdis bir meseleyi kendi hesabına çözmek mevkiinde
kalmakta ve böylece yal-nız o davada kendini ilzam
eden ve fakat ihtilâf dışında kalan hâdise ve
şahıslara tesiri olmayan kanunî bir hakikati ortaya
koymaktadır.." (156). Kararda "..butlânı tesbit ve
ilân eden kısım, "hüküm fıkrası" değil, kaziyei
muhkeme kuvvetin-i haiz olmayan mucip sebeplerden
biridir. Mamafih, bu gerekçenin "hüküm fıkrası"na
sıkı sıkıya bağlı olduğu ve onu tayin ettiği için
kaziyei muhkeme teşkil edeceği kabul olunsa bile;
böyle bir hüküm, ancak kaziyei muhkemenin nisbî
kudretine- sahiptir ve davada taraf olmayanlara
tesir icra etmez.." (157), işlemin tazminat
kararlarında, "..tam-kaza dâvası zımnında sıhhat
ve muteberiyetinin tesbiti, bir butlan hükmü
olmayıp, tazminat hükmünün gerekçesini teşkil
eder. Mahkeme ilâ-mlarının, esas itibariyle,
hüküm fıkrasının kaziyei muhkeme ifade ettiği,
mucip sebeplerin bu mahiyet ve tesiri haiz
olmadığı malumdur.."(158).
Kanımca, idarî yargıda bir işlemin
sakatlığının saptanması, idare için dolaylı bir
b-içimde kesin hükümdür. Bu kesin hükümden idareyi
bağlayıcı sonuçlar doğar. Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 237'nci maddesinin birinci cümlesi
".Kaziyei muhkeme, ancak mevzuunu teşkil eden
husus hakkında muteberdir." demektedir.- Kesin
hüküm, yargıcın inceleyip yargıya vardığı konu
içindir. Kesin hükmün varlığı için zorunlu olarak
bir uyuşmazlığın bütünü hakkında yargıya varılmış
olması gerekmez. İdarî yargıda, başka bir sorunu
çözmek amacı ile de ols-a bir işlemin hukuka
uygun olup olmadığı incelenmiş ise, bunun yargı
işleminde belirtilmesi idareyi bağlar. İdare
açısından gerekçenin önemi, özel hukuktakinden
farklı görünüştedir. Özel hukukta taraflar
yalnız hüküm fıkras-ı ile bağlıdırlar. Gerekçe
yargı yerinin hangi nedenlerle bu sonuca vardığını
gösterir. Oysa, idari yargı idarenin denetimi
görevi gördüğünden, idarenin bağlılığı basit bir
"hüküm fıkrasına bağlılık" olamaz. İdare kendine
kar-şı verilmiş kararlarda, "kararın genel anlamı"
ile bağlıdır. Yargı kararlarının gereklerinin
yerine getirilmesinde ve hukuka aykırılığın
izlerini silmede bu anlayışla davranmak zorundadır.
..........................................-.........
...................................................
Yukarıda sıralanan düşünceler ve Danıştayımızın
kararları ışığında, sakatlığın saptanmasının idareyi
bağlayıcı sonuçları olması gereklidir. Bu sonuçlar
nelerdir-? Profesör DURAN'a göre, sakatlığın
saptanmış olması halinde idare "..hukuken mecbur
olmamakla beraber, iyi ve dürüst bir idare gibi
hareket ederek, mezkûr hükmü başkalarına tatbikten
sakınmalı ve ..ilk fırsatta geri almalıdır..
- (bunu) kendiliğinden yapmadığı takdirde, ileride..
mesuliyetini bir derece ağırlaştırmış olur. Çünkü
idare, hukuka mugayyereti tesbit ve beyan edilen
bir hükmü tatbik etmekte devam etmekle, mazur
görülemeyecek bir hizmet kusuru -işlemiş sayılır.."
(162).
Ben idarenin yükümlülüklerinin daha ağır
olduğunu sanıyorum. İdare işlemi ortadan kaldırmak,
sonuçlarını silmek zorundadır. Bu zorunluluk
hukuka uygun davranış yükümlülüğünden doğan bir
zor-unluluktur. İdarenin böyle bir ödevi ve
zorunluluğu olunca da ilgililer -bir süreye bağlı
olmadan- bu görevin yerine getirilmesini isteyebilir
ve red işlemlerine karşı dava açabilirler."


Bir kararın sonuç ve/veya hüküm kısmı dışınd-aki içeriğinin veya gerekçelerinin kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığı ve İdareyi bağlayıcı olup olmadığı öğretide tartışmalı olduğu gibi, TC Danıştay kararlarında da kararın gerekçesinin kesin hüküm etkisi yarattığını kabul eden kararlar olduğu gibi, -karar gerekçesini kesin hüküm niteliğinde kabul etmeyen kararlar da vardır. Bu hususta Gör.KKTC'de İdari Yargılama Hukuku, Tufan Erhürman sayfa 571, 572, 573, 574.

Anlaşılacağı üzere, bir hükmün gerekçe kısmının her durumda İdareyi kesin olarak bağla-dığını söylemek mümkün değildir. Kanaatimce İdareyi her durumda bağlayan ve uymak zorunda olduğu gerekçeler, iptal davasına konu edilen, yani dava edilen ve İdare Hukuku prensipleri çerçevesinde, her yönü ile idari yargı denetimine tabi tutulan bir karar v-eya işlemle ilgili ortaya konan ve kararın kesin hüküm kısmını, yani Res Judicata olan kesin hükmü meydana çıkaran veya doğuran gerekçelerdir. Bunun yanında bir karar ve/veya işlemin yargısal denetimi yapılırken ve kesin hükmü doğuran gerekçeler belirlenir-ken, bu gerekçelerde denetimi yapılan idari işlemle alakalı bazı konular her yönüyle esaslı bir şekilde incelenmiş ve o hususta ilgili yasal mevzuat, İdare Hukuku ve idari yargı kural ve prensipleri çerçevesinde bir saptama yapılmışsa, o konu ile ilgili ge-rekçeler de İdareyi bağlayıcı kesin hüküm niteliğinde olabilir. İdarenin kararlarına karşı açılan iptal davalarında, idari yargı tarafından yapılan incelemeye ve serdedilen gerekçelere göre, idari yargı kararının hüküm kısmı dışındaki gerekçelerin idareyi -bağlayıcı olup olmadığını, her meselede yargısal denetimi yapılan karar dışında, incelenen konunun esaslı bir şekilde ilgili yasal mevzuat, İdare Hukuku ve idari yargı kural ve prensipleri çerçevesinde ne derecede incelendiği ortaya çıkarmaktadır. Eğer kon-u ile ilgili bu çerçevede bir inceleme yapılmışsa, bu şekilde bir incelemeden ortaya çıkan gerekçeler İdareyi bağlar. Aksi durumda, gerekçeler İdareyi bağlamaz.
Bu tartışmalı hukuki durumu, bu husustaki farklı görüşleri ve farklı Danıştay kararların-ın varlığını belirledikten ve karardaki gerekçenin bağlayıcılığı ile ilgili yukarıda belirttiğim görüşten sonra, Davacının ara emri talebini, yukarıya aktardığım ara emri verilmesi prensipleri
ve KKTC'deki İdare Hukuku prensipleri ışığında değerlendirmek g-erekmektedir.

Davacı davasında; YİM 82/2013 No.lu Yüksek İdare Mahkemesi kararında, "University of Kyrenia Ltd." isim tescili iptal edilirken, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının bu Şirkete verilmesinin de aynı gerekçelerle hukuka aykırı olduğu bul-gusu olduğu nedeniyle, İdarenin yani Davalının bu karara ve University of Kyrenia Ltd.e ait "Girne Üniversitesi" ticari unvanını iptal etmemekle, kullanmasına kayıtsız kalmakla ve faaliyette bulunmasını engellememekle ihmalde bulunduğunu ileri sürmektedir.-

Davacının ciddi bir dava sebebi olduğu ve iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunup bulunmadığını saptayabilmek için, YİM 82/2013 No.lu kararın gerekçelerinin Res Judicata etkilerini taşıyan ve İdareyi bağlayıcı bir mahiyet ve etkiye sahip o-lup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.

Bir idari kararın hükümsüz ve etkisiz kılınabilmesi için, o idari karara karşı bir iptal davası açılması gerekmektedir. Yerleşmiş İdare Hukuku prensiplerine göre, İdarenin işlem
veya kararlarının Yüksek- İdare Mahkemesi tarafından denetlenebilmesi için, her işlem veya karar aleyhine ayrı ayrı dava açılması gerekmektedir. Bunun istisnası, aynı makamın birden fazla kararının Davacıyı ilgilendirmesi halinde, aynı davada dava edilebilmesidir. Ayrı idari makam-ların kararları aynı kişiyi ilgilendirse bile söz konusu kararların aynı dava altında dava konusu yapılması mümkün değildir (Gör. İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt 3, sayfa 1957 Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar).

YİM 82/2013 No.lu davada iptali talep- edilen University of Kyrenia isminin tescili ile ilgili karar, Fasıl 113 Limited Şirketler Yasası ile yetkili kılınan Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi tarafından, Fasıl 113 Şirketler Yasası madde 14 ve 15 tahtında alınmış bir karardır. Girne Üniversitesi ti-cari unvanı ile ilgili karar ise, Fasıl 116 Kollektif ve Komandit Şirketler ve Ticari Ünvanlar Yasası ile yetkili kılınan Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi tarafından, Fasıl 116 madde 50 ve 52'ye istinaden alınmış bir karardır. Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi,- her iki Yasa altındaki düzenleme ile Mukayyit olarak karar almakta veya işlem yapmaktadır. Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidinin Fasıl 113 Şirketler Yasası kuralları altında Şirketler Mukayyidi veya Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi sıfatı ile aldığı kararlar ve-ya yaptığı işlemler Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesinin bir kararı veya işlemi olarak ortaya çıkmakta ve bu idari organın bir kararı olmaktadır. Diğer bir anlatımla Şirketler Mukkayyidi veya Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi, Fasıl 113 Şirketler Ya-sası altında Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesinin karar organıdır. Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidinin Fasıl 116 kuralları gereğince aldığı kararlar da, aynı Mukayyit veya Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidi tarafından alındığı nedeniyle yine Resmi Kabz- Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesinin bir kararıdır. Resmi Kabz Memuru ve Mukayyidinin Fasıl 113 kurallarına istinaden Şirketler Mukayyidi olarak ve Fasıl 116'ya istinaden yine Mukayyit olarak aldığı kararlar, aynı idari organın yani Resmi Kabz Memurluğu v-e Mukayyitlik Dairesinin kararıdır. Ancak bu
kararlar, iki ayrı yasa kuralları ve/veya mevzuat gereğince üretilen, birbirinden bağımsız farklı ve ayrı idari kararlardır. Bu yasal duruma göre, University of Kyrenia isminin tescili ile, Girne Üniversitesi t-icari unvanının tescili aynı idari makam tarafından alınan, iki ayrı idari ve/veya yönetsel karardır.

Yüksek İdare Mahkemesinde ikame edilen bir davanın ileri götürülebilmesi ve sonuçlandırılabilmesi için, idari ve/veya yönetsel yetki kullanan bir o-rgan veya makamın aldığı idari ve/veya yönetsel kararın iptali için bu makam aleyhine, aldığı karardan dolayı dava açılması gerekmektedir. Açılan bu davada, kararın veya işlemin mevzuata aykırı olduğunun, yetki aşımı ve/veya yetkiyi kötüye kullanmak sureti- ile karar alındığının veya işlem yapıldığının, alınan karar veya işlemin Davacının meşru menfaatini olumsuz yönde etkilediğinin ileri sürülmesi ve böyle bir davanın karar veya işlemin yayınlanması tarihinden, yayınlanmadığı takdirde ise kararın öğrenildiğ-i tarihten itibaren 75 gün içinde ikame edilmesi gerekmektedir. Bir karara karşı ikame edilen iptal davası, ilk inceleme, yani davanın ön koşulları ve esasa ilişkin hususlarda inceleme yapılarak sonuçlandırılır.

YİM 82/2013 No.lu davada Davacı, Resm-i Kabz Memuru ve Mukayyidin ve/veya Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesinin University of Kyrenia isminin tescili kararına karşı dava açmış olmasına rağmen, aynı makamın Girne Üniversitesi ticari unvanının tescili ile ilgili kararına karşı hukuka ay-kırı olduğu iddiası ile herhangi bir dava açmamış ve bu kararın iptali için, herhangi bir talepte bulunmamıştır. Davacı aynı makamın bu iki kararını, kendisini ilgilendirdiği iddiası ile aynı davada dava etmediği gibi, Girne Üniversitesi ticari unvanının t-escili ile ilgili karar için ayrı bir dava da ikame etmiş değildir. YİM 82/2013 No.lu davada verilen karardaki olgular ve bulgulara göre, Girne Üniversitesi ticari unvanı 18/4/2013 tarihinde alınan bir idari kararla tescil edilmiş ve bu karar 19/4/2013 tar-ihinde Davacının bilgisine gelmiştir.

Davacı, YİM 82/2013 No.lu davada, Davalı Resmi Kabz Memurluğu ve Mukayyitlik Dairesinin Girne Üniversitesi ticari unvanının tescili kararına karşı bir iptal talebinde bulunmadığı için, bu kararla ilgili olarak, g-erek Davacının gerekse Davalının iddiaları ve hukuki ve/veya yasal argümanları Mahkeme önünde yeterince ileri sürülüp tartışılmamış ve bu hususta yeterli şahadet de sunulmamıştır. Buna bağlı olarak, Girne Üniversitesi ticari unvanının tescil edilmesi ile i-lgili idari karar, tarafların tam olarak sunduğu bir şahadet, argüman ve bu karar veya işlemin dayanağı olan Fasıl 116 kuralları çerçevesinde ve hak düşürücü süre olan 75 günle ilgili Anayasal kural ve İdare Hukukunun bu husustaki içtihatları ve iptal dava-sının diğer ön koşulları çerçevesinde tartışılmadığı gibi, esasa ilişkin hususlarda da tartışılmamıştır. Nitekim, University of Kyrenia isminin tescili ile ilgili karar veya işlemle ilgili olarak 75 günlük hak düşürücü sürenin geçip geçmediği, yapılan iddi-alar ve tarafların iddia ve argümanları çerçevesinde incelenmiş ve çoğunluk kararında, bu karar veya işleme karşı bir üst makama itiraz edildiği nedeniyle ve kararda bu hususta belirtilen farklı gerekçelerle, 75 günlük sürenin geçmediği sonucuna varılarak -davanın esası incelenmiştir. Azınlık kararında ise, bu işlem veya karar aleyhindeki davanın 75 günlük hak düşürücü süre sonunda ikame edildiği ve ileri gidemeyeceği bulgusuna varılmıştır. Girne Üniversitesi ticari unvanının tescili işlem ve kararı ile ilgi-li ise, 75 günlük hak düşürücü süre ve ilk incelemede ele alınması gereken diğer ön koşullar açısından, herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Esası ile ilgili olarak da, taraflar bu işlem veya konu ile ilgili yeterli şahadet
ve yasal argüman ileri sürmedikl-erinden, doğal olarak

derinlemesine ve ilgili yasal mevzuat çerçevesinde esaslı
bir inceleme yapılamamıştır.

Girne Üniversitesi ticari unvanının tescili ile ilgili karar, University of Kyrenia Ltd. isim tescilinden ayrı bir idari karar olup, bu ka-rarlar ayrı ayrı yasalara, yani Fasıl 113 ve 116'daki kurallara istinaden üretilen birbirinden bağımsız kararlardır. Ayrı yasalara ve bu yasalarda bu husustaki kurallara dayanarak alınan ve birbirinden ayrı idari birer karar olan bu kararlar arasında bir s-ebep-sonuç ilişkisi olup olmadığı ve buna bağlı olarak temel işlem-sonuç işlem ilişkisi içerisinde olup olmadıkları, davanın esasında kesin olarak bağlanması gereken bir husus ise de, bu kararların yukarıda belirttiğim niteliklerini göz önüne aldığım zaman-, ilk nazarda bu kararlar arasında bir sebep-sonuç ilişkisi ve temel işlem-sonuç işlem ilişkisi olduğu da görünmemektedir. Bütün bu sebeplerle ve YİM 82/2013 No.lu davada University of Kyrenia isminin tescili ile ilgili kararın hukuka uygun olup olmadığını-n denetimi yapılırken, University of Kyrenia isminin tescil kararının iptali ile ilgili gerekçelerin tamamen ayrı bir idari işlem ve/veya karar olan, Girne Üniversitesi ticari unvanının tescili kararı için de idareyi bağlayıcı nitelikte ve Res Judicata etk-ilerini haiz olduğu söylenemez. Belirttiklerim ışığında, bu davanın kararında Girne Üniversitesi ticari unvanı ile ilgili gerekçeler İdareyi bağlayıcı olmadığından, Davacının ciddi bir dava sebebi olduğuna ve davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulun-duğunu kabul etmek olası değildir.

Davacının ara emri talebi bir diğer açıdan incelendiği zaman, Davacı, açmış olduğu bu dava ile, İdarenin Mahkeme kararını uygulamamakla ihmalde bulunduğunu ileri sürerek ihmalin sonlandırılması yönünde karar talep e-tmesine rağmen, istidasında, İdarenin yani Davalının, 82/2013 No.lu davadaki tüzel kişiliğin University of Kyrenia ismi ve Girne Üniversitesi ticari unvanı altında faaliyet göstermesine imkân tanıyan işlemlerinin ve/veya kararlarının ve/veya ihmallerinin y-ürütülmesinin durdurulması ve tüzel kişiliğin bu isim ve ticari unvanla faaliyette bulunmaktan men edilmesi için emir verilmesini talep etmektedir.

İdare Hukukunda ara emri ve/veya yürütmenin durdurulması emri talebi, ancak idari bir kararın varlığ-ı halinde, bu kararın yürütülmesinin durdurulması için yapılabilir. Davacı davasında, Davalının ihmalinden şikâyet edip ihmalin sonlandırılmasını talep ederken, istidasında ise Davalının idari işlem ve kararlarının yürütülmesinin durdurulmasını talep etmek-tedir. İstidasındaki bu talebini ise, Davalının YİM 82/2013 No.lu davadaki kararı uygulamamasına ve yine Davalının ilgili tüzel kişinin Mahkeme kararına ve hukuka aykırı hareket etmesine fırsat veren işlem ve kararlarının varlığına, yani Davalının bu husu-sta işlem ve kararı olduğuna dayandırıp, bu işlem ve kararların yürürlüğünün durdurulması gerektiğini de ileri sürmektedir.

Davalının Mahkeme kararından sonra yaptığı tek işlem ve/veya aldığı tek karar, 82/2013 No.lu davadaki tüzel kişinin Universi-ty of Kyrenia ismini değiştirmesine yönelik olarak Cyprus Kyrenia ismini tescil etmesidir. Davalının, 82/2013 No.lu davadaki karardan sonra, ilgili tüzel kişiliğin University of Kyrenia ismi veya Girne Üniversitesi ticari unvanı altında faaliyet göstermesi-ni sağlamak için yaptığı bir işlem veya aldığı bir karar bulunmamaktadır. Daha açık bir anlatımla ortada yürütülmesinin durdurulabileceği, Davalının YİM 82/2013 No.lu karardan sonra yaptığı bir işlem veya aldığı bir idari karar bulunmamaktadır.

İhma-lin sonlandırılması davası, İdarenin bir ihmalinin sonlandırılması talebi ile açılan bir davadır. İdarenin bir ihmali varsa, ortada bir idari karar yoktur. İhmalin sonlandırılması davası ile, var olduğu iddia edilen ihmalin sonlandırılması talep edilirken,- var olmayan bir idari kararın yürürlüğünün durdurulması talebi, KKTC İdare Hukukunun bu husustaki prensipleri ile tamamen ters düşmektedir. Daha önce de belirttiğim gibi, Davalının tek işlem ve/veya kararı University of Kyrenia isminin değiştirilmesi ve b-aşka bir ismin tescil edilmesi ile ilgilidir. Davalının, University of Kyrenia isminin veya Girne Üniversitesi ticari unvanının kullanılması ve/veya bu isim ve ticari unvan altında faaliyet gösterilmesine imkân tanıyan bir idari işlem ve/veya kararı bulunm-amaktadır. Dolayısıyla, Davalının bu davaya konu olup
da Davacı tarafından yürütülmesinin durdurulmasının istenebileceği bir işlem ve/veya idari kararı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle de, yürütmenin durdurulması talebi ile ilgili olarak Davacının ciddi bir -davasının olduğu ve davasında haklı olabileceğine dair belirtiler bulunduğu sonucuna varılamaz.

Davacının, Mahkeme kararına ve karardaki gerekçeye uymaması nedeniyle Davalı aleyhine açtığı bu dava, bir ihmalin sonlandırılması davasıdır. Yüksek İdare -Mahkemesi kararlarının İdare tarafından uygulanmadığının iddia edilmesi halinde, İdareye karşı bu nedenle bir ihmalin sonlandırılması davasının açılıp açılamayacağı, tamamen davanın esasına ilişkin bir husus olup, davanın esasında karara bağlanması gerekme-ktedir. Ara emri ve/veya yürütmenin durdurulması talebini içeren bu istidada, bu konuda herhangi bir inceleme yapıp bir bulguya varmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim.

Ara emri verilmesi için gerekli 3. unsur olan telafisi mümkün olmayacak bir zarar-ın doğacağı veya eski duruma dönüşün çok zor olacağı unsuruna bakıldığında, Davacının ciddi bir davası olmadığı ve davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunmadığı sonucuna vardıktan sonra, telafisi imkânsız bir zararın doğacağı veya geriye dönüşün çok- zor olacağı bir durumun ortaya çıkması Davacı açısından mümkün olamayacağından, bu unsurun da var olmadığı sonucuna varmak kaçınılmazdır.

Belirttiklerim ışığında, Davacının istidasında talep ettiği şekilde ara emri veya yürütmenin durdurulması emri- verilmesi için var olması gereken kriterler bulunmadığından, Davacının ara emri talebi ve istidasının reddedilmesi gerekmektedir.

Narin F. Şefik: İkinci kararı Sayın Yargıç Tanju Öncül okuyacaktır.

Tanju Öncül:Davacı, 8.7.2015 tarihli gündemdeki- istidası ile;

"a)Davalının bu dava dinlenip bir neticeye varıncaya
kadar, Davalının, YİM 82/2013 sayılı dava tahtında Yüksek İdare Mahkemesi tarafından verilen 26/03/2015 tarihli karar uyarınca isim tescili hükümsüz ve etkisiz kılınan University Of Kyre-nia Ltd.e, sadece isim değişikliği yapması hususunda bir yazı göndererek, mezkûr Mahkeme kararını uygulamamakla ve/veya yanlış ve/veya eksik uygulamakla ve/veya hareketsiz kalmakla "University Of Kyrenia" ismi ve "Girne Üniversitesi" ticari unvanı altında -mezkûr tüzel kişiliğin Mahkeme kararına ve hukuka aykırı bir şekilde faaliyet göstermesine imkân tanıyan idari işlemlerinin ve/veya bu hususta aldığı kararların ve/veya yaptığı ihmallerin yürütülmesinin durdurulması ve mezkûr tüzel kişinin "University Of K-yrenia" ismi ve "Girne Üniversitesi" ticari unvanı altında faaliyetlerde bulunmaktan men edilmesi"
talebinde bulunmuştur.

Gerek Davalının, gerekse davaya İlgili Şahıs olarak eklenen şirketin itirazname dosyalaması sonrasında istidanın
dinlenmesine geçil-miştir. İstidanın duruşması sürecinde, Davacı tarafı, Girne Amerikan Üniversitesinde müşavirlik yapan Aral Doğu'ya şahadet sundurmuş, bu arada da 15 adet evrak Mahkemeye Emare olarak ibraz edilmiştir.

Davalı tarafı ise, memurlarından Olgun Yetişmiş ve Ah-met Babahan'a şahadet verdirmiş, bu arada da Emare 16,17 ve 18 evraklar Mahkemeye sunulmuştur.

İlgili Şahıs ise Girne Üniversitesinin Mütevelli Heyeti Başkanının Danışmanı olan Murat Tüzünkan'a şahadet verdirmiş, bu arada da Emare 19'dan 32'ye kadarki ev-rakları Mahkemeye sundurmuştur.

Emare 12 incelendiğinde, MŞ 16098 tescil No.lu Şirketin isminin, YİM 82/2013 sayılı davada 23.6.2015 tarihinde verilen karar sonrasında, İdare tarafından, "Cyprus Kyrenia University Ltd." olarak sicile geçirildiği ve bu işl-emin de istidanın dosyalandığı tarih olan 8.7.2015 tarihinde yapıldığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

Yani 8.7.2015 tarihi itibarı ile, ilgili tüzel kişinin "University Of Kyrenia" ismi altında faaliyet göstermesi (tabii ki gösteriyorsaydı) son bulmuş -haldedir. İstidadaki talepler bu boyutta değerlendirildiğinde, istidada yer alan
ve taleplerden birisi olan "University Of Kyrenia" ismi ile ilgili, yürütmeyi durdurucu nitelikli herhangi bir emir vermenin gereksizliği veya anlamsızlığı ile karşılaşıl-
mak-tadır.

"University Of Kyrenia" ismi için durum bu merkezde olmakla ve dolayısıyla sırf bu nedenle dahi, talebin bu boyutu ile ilgili emir verilmesi yersiz ve gereksiz bulunmakla birlikte, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının kullanımının devam ettiği an-laşıldığından, konu istidadaki ara emri talebini "Girne Üniversitesi" ticari unvanı ile ilgili olduğu oranda incelemek kaçınılmaz görünmektedir.

Ara emri verilmesi ile ilgili kriterler, en son YİM 232/2014 Dağıtım 33/2014 ve YİM/İstinaf 1/2015 Dağıtım 4/2-015'te incelenmiş ve sıralanmıştır. Bu çerçevede de bir emir verilecekse:

1)Karara bağlanması gereken konunun ciddi olduğuna,
2)Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler
bulunduğuna,
3)Geçici bir emir verilmemesi halinde ileride telâfisi
-mümkün olmayacak bir zararın doğacağına veya eski
duruma dönüşün çok zorlaşacağına kanaat getirilmesi
gerektiğine vurgu yapılmıştır.

Bu üç kriterin varlığı incelenirken, İdare Hukukunun kendi ilkeleriyle uyumlu olacak şekilde değerlendirme yapılmas-ı gerekliliği de YİM 232/14'de vurgulanmıştır.

Belirtilen özdeki hukuksal durum dolayısıyla, huzurumuzdaki meselede, "Girne Üniversitesi" ticari unvanı ile ilgili talep boyutunda bir emir verilip verilemeyeceğine karar verilebilmesi için, her bir kriteri-n varlığının incelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede de, ilk yanıtlanması gereken husus olarak karşıma, ortada ciddi bir dava olup olmadığı sorusu çıkmaktadır.

Olay bu noktadan incelenmeye başlandığında karşıma, istidadaki konu talebin dayanağı olan Talep- Takririnin; "Davalının, YİM 82/2013 sayılı dava tahtında Yüksek İdare Mahkemesi tarafından verilen 26/03/2015 tarihli karar uyarınca isim tescili hükümsüz ve etkisiz kılınan University Of Kyrenia Ltd'e ait "Girne Üniversitesi" ticari unvanını, mezkûr Mah-keme kararı uyarınca serdedilen prensipler uyarınca iptal etmemekle ve/veya kullanmasına kayıtsız kalmakla ve/veya izin vermekle ve/veya mezkûr unvan altında faaliyet göstermesini engellememekle yapmış olduğu ihmalin yapılmaması gerektiğine ve/veya işlemek-te olduğu ihmali sonlandırması gerektiğine dair bir Mahkeme kararı ve/veya emri" şeklindeki (B) paragrafı çıkmaktadır.

Karar tarihinin 23.6.2015 yerine 26.3.2015 yazıldığı (B) paragrafından anlaşılacağı üzere, Davacı, davasında, Mahkeme kararı uyarınca hü-kümsüz kılınan bir isme bağlı olarak verildiğini ileri sürdüğü ticari unvanın İdarece iptal edilmemesinin bir ihmal olduğunu ileri sürmekte, istidası ile de bu yöndeki ihmalin veya işlemlerin veya kararların yürütmesinin durdurulmasını talep etmektedir.
-
Davadaki talebin niteliği göz önüne alındığında, daha ileri bir değerlendirmeye yönelmezden önce, Mahkeme kararlarının uygulanmasını sağlayıcı yöntem ve olanakları belirleme gerekliliği ile karşılaşılmaktadır.

Tabii ki, YİM 82/2013 sayılı davada verilmi-ş kararın:
"Sonuç olarak Davacı davasında muvaffak olur. Davalı No.2
ve 3'ün "University Of Kyrenia Ltd." adının tescil
edilmesine dair kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve
herhangi bir sonuç doğurmayacağına oy çokluğuyla karar
veririz.
(B)pa-ragrafının İlgili Şahsın şirket olarak
kaydedilmesine ilişkin onay kararının hükümsüz ve
etkisiz olduğuna dair talep içeren kısmını oy
birliğiyle ret ve iptal ederiz.
(A)paragrafındaki talebi oy birliğiyle ret ve iptal
ederiz.
Dava ma-srafları Davacı lehine, Davalı No.2 ve 3
aleyhine verilir"

şeklindeki sonuç kısmı, Emare 12'den de görüldüğü üzere (doğru uygulanıp uygulanmadığı bir yana), uygulanmış gibi görüldüğünden, bu meselede yanıtlanması gereken öncelikli soru, bir kararda yer a-lan ve kesin hüküm dışında kalan gerekçelerin de İdareyi bağlayıp bağlamadığı sorusu olmaktadır. Bu soruya verilecek yanıt olumsuz ise, yani Yüksek İdare Mahkemesinin kararındaki gerekçenin İdareyi bağlamadığı söylenecekse, daha ileri gitmeden bu istidada-ki "Girne Üniversitesi" ile ilgili talebin reddi kaçınılmaz hale gelecektir.

Kitabın yayımlandığı tarihte Doktor olan Sn.Yıldırım Uler'in 1970 basımı "İdari Yargıda İptal Kararının Sonuçları" isimli eserinde sayfa 70'de konu ile ilgili olarak:

"Kanımc-a, idarî yargıda bir işlemin sakatlığının
saptanması idare için dolaylı bir biçimde kesin hükümdür.
Bu kesin hükümden idareyi bağlayıcı sonuçlar doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237'nci maddesinin
birinci cümlesi 'Kaziyei muhkeme, ancak m-evzuunu teşkil
eden husus hakkında muteberdir' demektedir. Kesin hüküm,
Yargıcın inceleyip yargıya vardığı konu içindir. Kesin
hükmün varlığı için zorunlu olarak bir uyuşmazlığın
bütünü hakkında yargıya varılmış olması gerekmez. İdarî
yargıda, ba-şka bir sorunu çözmek amacı ile de olsa bir
işlemin hukuka uygun olup olmadığı incelenmiş ise, bunun
yargı işleminde belirtilmesi idareyi bağlar. İdare
açısından gerekçenin önemi, özel hukuktakinden farklı
görünüştedir. Özel hukukta taraflar yalnız- hüküm fıkrası
ile bağlıdırlar. Gerekçe yargı yerinin hangi nedenlerle
bu sonuca vardığını gösterir. Oysa, idari yargı idarenin
denetimi görevi gördüğünden, idarenin bağlılığı basit bir
'hüküm fıkrasına bağlılık' olamaz. İdare kendine karşı
veril-miş kararlarda 'kararın genel anlamı' ile bağlıdır.
Yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilmesinde ve
hukuka aykırılığın izlerini silmede bu anlayışla
davranmak zorundadır."

denmiştir.

Sn.Tufan Erhürman'ın "İdari Yargılama Hukuk " Kıbrıs-201-2 isimli eserinde sayfa 572, 573 ve 574'te ise:


"..Res judicata'nın doğurduğu sonuçlar, tekrar
yargılama yasağı, hükmün bağlayıcılığı ve kesin delil
teşkil etmesidir.
Bu kavramı idari yargı açısından ele alırsak, bir
idari işlemin mahkeme tarafından- yapılan yargılama sonucunda hukuka aykırı bulunduğu için iptal edilmesi halinde, verilen kararın bağlayıcı olması, dolayısıyla idarenin aynı idari işlemi bir kez daha yapmaması gerekir. Mahkeme tarafından iptal edilmiş bir idari işlemin idare tarafından, -iptal kararından sonra yeniden yapılması halinde, yeni işlem konu unsuru açısından sakat olacak ve başka herhangi bir sebep aranmaksızın, sırf bu sebeple iptal edilecektir.
.......................................................

Danıştay, konuyla ilgili -bir başka kararında da, daha
önce kesinleşen bir hükmün gerekçesinde 'üniversite yerleşim alanının küçültülmesinde kamu yararı yoktur' denilmiş olmasına karşın yapılan, üniversite yerleşim alanının küçültülmesi sonucunu doğuracak yeni idari işlemin "karar- gerekçesine aykırı şekilde yeniden plan değişikliği yapılmasında Danıştay kararına (kesin hüküm ilkesine) uyarlık bulunmadığı" gerekçesiyle hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Buna karşın Danıştay, bazı kararlarında, kesin hükme aykırılığı bu kadar -geniş yorumlamamıştır. Danıştay, konuyla ilgili bir kararında şu görüşü ortaya koymuştur: Kesin hüküm ilkesinin uygulanabilmesi, ancak yargı kararı ile iptal edilerek ortadan kaldırılan bir idari işlemin daha sonra yeniden yürürlüğe konması halinde mümkün -olup, aynı gerekçeye ve hukuki nedenlere dayalı olsa bile sonraki bir tarihte tesis edilerek başlıbaşına yürütülmesi gerekli ayrı bir idari işlemden doğan uyuşmazlıkta anılan hukuk ilkesinden söz etmeye olanak yoktur. Bu itibarla uyuşmazlık konusu taşınmaz-ın aynı nedenle kamulaştırılmasına dair Belediye Encümeni kararının Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararıyla iptal edildiğinden bahisle aynı nedene dayalı işbu dava konusu işlemin kesin hüküm ilkesine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle iptali yolundak-i İdare Mahkemesi kararı gerekçesinde isabet görülmemiştir.'
Görüldüğü gibi bu kararında Danıştay, kesin hükme aykırılığı son derece daraltmış ve bu durumun ancak iptal edilen işlemin yeniden yürürlüğe konulması halinde söz konusu olacağını söylemiştir. O-ysa yukarıda incelenen diğer kararlarda, daha önceki "iptal kararını bertaraf etme" sonucunu doğuran, hatta daha önceki iptal kararının gerekçesine aykırı olan yeni idari işlemlerin de kesin hükme aykırı oldukları için iptal edilmesi söz konusu olmuştur.- İdare, iptal edilmiş bir idari işlemini yeniden yürürlüğe koyarken dahi bunu yeni bir idari işlem şeklinde yapmaktadır. Kesin hükmün ihlalini ancak bu yeni idari işlemin eskisinin tıpatıp aynısı olması durumunda kabul etmek kesin hükmün etkisini azaltacak- ve idareye mahkeme kararıyla iptal edilmiş işlemlerini yeniden yapma yolunu açacaktır. Bu yeni işlemlerin de hukuka uygunluk karinesinden yararlanacağı düşünülürse, bu yol, idareye, mahkeme kararlarına uymama olanağı tanıyabilir. O nedenle, yeni idari iş-lemin doğuracağı hukuki sonuç daha önceki mahkeme kararının sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte ise, yeni idari işlemin konu unsuru açısından sakat olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi daha doğru görünmektedir"

denmektedir.

Alıntılanan hususlar göz ön-üne alındığında, yukarıdaki soruya olumlu cevap verilmesi, yani hukuk davalarından farklı olarak idari davalarda verilmiş kararlardaki gerekçelerin de İdareyi bağladığının söylenmesi, hukuk devletinin korunması adına doğru ve uygun olan olarak görünmektedi-r.

İdari kararların gerekçelerinin de İdareyi bağladığı değerlendirmesi ışığında, yukarıda değinilen idari kararların uygulanmasını sağlayıcı yöntem ve olanakların belirlenmesinin gerekliliği ile karşılaşılmaktadır.

YİM 270/1980, Dağıtım 27/80'de sayf-a 4 ve 5'te şöyle denmektedir:

" Dikkat edilecek olursa Anayasanın 108. maddesi
emirden bahsetmekle beraber emirden hemen önce karardan da bahsetmektedir. Yüksek İdare Mahkemesine yetki veren Anayasanın 118. maddesi de karardan bahsetmektedir. Mahkemeni-n verdiği karara uyulması gerektiği hususunda Anayasanın 118. maddesinin (5). fıkrası açık hükümler koymaktadır. Anayasanın 118. maddesinin (5). fıkrası "bu maddenin (4). fıkrası gereğince verilen herhangi bir karar Devlet içerisindeki bütün mahkemeleri ve- bütün organları veya makamları bağlar. Karar, ilgili organ veya makam veya kişi tarafından uygulanır ve ona göre hareket edilir" demektedir.


Mahkemenin verdiği bir kararın uygulanabilmesi için
İdarenin sorumlu kişisinin, kişi olarak bir işlem yapması g-erekir. Devlet işlerini idare vasıtasıyle, İdare de işlerini kamu görevlileri ve siyasi kişi olan Bakan vasıtası ile yapmaktadır ve bu nedenle İdare veya Devlet aleyhine verilen kararları yerine getirecek olan ilgili kamu görevlileri veya siyasi kişilerin -Mahkemenin kararlarını yerine getirmemekten sorumlu tutulmaları gerekir. Aksi takdirde yargı organlarının Devlet veya İdare aleyhine verdiği kararların herhangi bir değeri kalmaz ve Anayasanın öngördüğü yargı denetimi de ortadan kalkar. Anayasanın 108. mad-desi açıklıkla Yüksek Mahkemenin (Yüksek Mahkeme denildiğinde Yüksek İdare Mahkemesini de içermektedir) verdiği kararlara uymayan kişinin on iki ay hapse veya karara uyuncaya kadar hapse gönderilmesini öngörmektedir. Kanaatımızca 108. maddenin hükümleri ga-yet açıktır ve Yüksek Mahkemenin, Yüksek İdare Mahkemesi olarak verdiği olumlu kararlara yani idarenin bir işlem yapması gerektiği hususundaki kararlara İdarenin ilgili kişileri tarafından uyulması gerekmektedir. Duruşma esnasında Başsavcı Türkiye'de uygul-anan sistem uyarınca İdare aleyhine verilen kararlarda yaptırım olmadığını ve bizde de Anayasanın 118. maddesinin (6). fıkrası göz önünde tutulduğunda idarenin Mahkemenin verdiği kararlara uymadığı hallerde mütezarrır olan kişinin sadece tazminat almaya ha-kkı olduğunu ileri sürmüştür. Bu görüşle hemfikir değiliz. Nitekim Başsavcının iktibas ettiği Sayın Prof. Şeref Gözübüyük'ün kitabında bu hususta açıklık mevcuttur. İktibasa geçmezden önce T.C. Anayasası ile K.T.F.D. Anayasası arasında Yüksek İdare Mahkeme-sinin yetkileri bakımından bir farklılık mevcuttur. T.C. Anayasasında veya herhangi bir yasasında Yüksek İdare Mahkemesine yani Danıştay'a İdarenin ihmalinden dolayı ihmal edilmemesi gerektiği hususunda veya yapılan ihmalde ihmal olunan işlemin yapılması g-erektiği hususunda karar verme yetkisi veren herhangi bir hüküm mevcut değildir."


İlgili karardan anlaşılacağı üzere, ihmalin sonlandırılması nitelikli bir dava sonrasında, verilen idari kararların uygulanması sürecinde, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü'n-ün Emir 42(A) kuralları veya usulü, tabii ki
gerekli şerhin karara yazılmış olmasına ve tebliğin aksi öngörülmedikçe şahsen yapılmış olmasına bağlı olarak uygulanabilecektir. Anılan kararda; "Olumlu kararlara yani İdarenin bir işlem yapması gerektiği husus-undaki kararlara İdarenin ilgili kişileri tarafından uyulması gerekmektedir" dendiğinden, bu nitelikte olmadığı açık olan iptal davaları sonucu üretilen kararlarda, doğrudan doğruya Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 42(A) kurallarının işletilemeyeceği so-nuç veya değerlendirmesi ile karşılaşılmaktadır. Konuyla ilgili benzer özdeki bir değerlendirme, Tufan Erhürman'ın yukarıda anılan eserinde sayfa 671'de:

"Kısacası YİM, bu kararında, bir 'olumlu karar'ın yani 'emir'in söz konusu olduğu ara emirlerinde ve -bir ihmalin sonlandırılması davasında verilen 'ihmalin yapılmaması gerektiğine ve yapılması ihmal olunan işlemin yapılması gerektiğine' ilişkin kararlarda, HMUT emir 42A nizam 1'in uygulanabileceğini açıkça söylemiş ancak iptal kararları söz konusu olduğun-da bu hükmün uygulanamayacağı sonucunu doğuracak ifadeler kullanmıştır"

şeklinde yer bulmuştur.

Bu nedenle de, iptal davası sonrası verilen kararların veya gerekçelerinin uygulanmasının sağlanması için bir ihmal davası açılıp açılamayacağı sorusunun, b-u aşamada karara bağlanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nde iptal davası sonrası, bu kararın uygulanabilmesi için yeni bir iptal davası açılması konusu, araştırma görevlisi Halit Uyanık'ın "Türk İdare Hukukunda Zımni Red ve Zımni -Kabul Müesseseleri Üzerine Değerlendirmeler" isimli çalışması göz önüne alınarak incelendiğinde, açılacak yeni iptal davasının "zımni red" temelli olduğu anlaşılmaktadır. Araştırma görevlisi Dr.Halit Uyanık'ın bahse konu değerlendirmesinde, sayfa 683 ve -684'te yer alan ilgili kısımlar şöyledir:

"2.6.İYUK madde 28'e göre idarenin mahkeme kararının
gereklerini 30 gün içinde yerine getirmemesi üzerine hakkında mahkeme hükmü tesis edilen ilgili, mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren genel zamanaş-ımı süresi olan 10 yıl içinde idareye başvurarak mahkeme kararının uygulanmasını talep edebilir. İdareye yapılan bu başvuru İYUK madde 10 kapsamında değerlendirilmekte olup, bu başvuru karşısında idarenin sessiz kalması zımni red sonucunu ve başvuru sahib-ine dava hakkı doğuracaktır.
İYUK madde 28 gereği yargı kararının uygulanmasına ilişkin başvurular, kararın tebliğinden itibaren genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süre içinde yapılabilmekte olup, bu başvurular karşısında, idarenin sessiz kalmasının -zımni red sonucunu doğuracak İYUK madde 10 kapsamında bir başvuru olduğunda şüphe yoktur.
Danıştay, İYUK madde 28'de düzenlenen yargı kararlarının 30 gün içinde ilgili idare tarafından uygulanmaması üzerine idarenin zımni olarak ve yargı kararının uygulan-maması yönünde işlem tesis ettiği kabulüne bağlı olarak, açılan iptal davalarının esasının incelenmesi gerektiğine karar vermiştir. Danıştay'ın bu kararına göre zımni red müessesesinin uygulama alanı sadece idari başvurulara dayalı değil, yargı kararlarını-n ilgili idare tarafından uygulanmaması gibi, kanunen idarenin belli bir süre içerisinde yapması gerekli görülen durumlarda, idarenin hareketsiz kalması da zımni red sonucunu doğurmaktadır. Açıkçası Danıştay, İYUK'da düzenlenen zımni red müessesesinin sını-rlarını içtihat yoluyla genişletmiş bulunmaktadır. Kanaatimizce böyle bir içtihat, her ne kadar kanunla sınırlı sayıda düzenlendiği gibi bir anlam çıkarılabilecek zımni red müessesesinin kanun harici yollarla genişletilmesi anlamına gelse de, idarenin muh-atapları olan bireyler lehine dava açma hakkı gibi sonuçlar doğuracağından kabul edilebilir niteliktedir."

KKTC Anayasası da göz önüne alınarak ülkemizin hukuk sistemi incelendiğinde "zımni red" müessesesinin ülkemizde olmadığı, ancak bir anlamda bunun y-erine ihmalin sonlandırılması özlü davaların düzenlenip, yürürlüğe konduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

Konuyla ilgili olarak Tufan Erhürman'ın "İdari Yargılama Hukuku, Kıbrıs-2012" isimli eserinde sayfa 179'da da:


"..Oysa, aşağıda ayrıntılı olarak -inceleneceği gibi, KKTC
mevzuatında, İYUK'un 10.maddesinde yer alana benzer bir zımni red müessesesi yoktur. Bu durumda idarenin suskunluğunu bir zımni red işlemi olarak kabul etmek mümkün değildir"
denmiştir.

Dolayısıyla, ülkemizde iptal davası sonras-ı verilen bir kararın uygulanmasını sağlamak için, zımni redde bağlı ikinci bir iptal davası açılması mümkün olmamakla birlikte, bunun yerine, Mahkeme kararlarının İdarece uygulanması yasal ve anayasal bir zorunluluk olduğundan, ihmalin sonlandırılması dav-ası açılabilecektir.

Bu noktada hemen belirtmekte yarar vardır ki:
"Görevi
İhmal
Etmek
45/2014105. A. -Bu bölümde ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yerine getirmeyi ihmal etmek veya görevinin gereklerini yerine getirmekte gecikmek suretiyle başkalarının haklarını haleldar eden, kamunun zararına sebep olan veya kendisine veya- başkalarına menfaat sağlayan veya mahkeme kararlarını uygulamakla yükümlü olduğu halde bunları uygulamayan veya bunların uygulanmasını geciktiren kamu hizmetinde görevli bir kişi hafif bir suç işlemiş olur ve bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir"-
-şeklindeki Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 105 A maddesi, mahkeme kararlarını uygulamayan kamu görevlilerinin suç işlemiş olacağını ve 12 ayı geçmeyen bir süre için hapisle cezalandırılabileceklerini de düzenlemiştir. Kanaatimce, bu düzenlemenin varlığı, mahke-me kararlarının uygulanmasını talep eden kişilerin, Yüksek İdare Mahkemesince verilmiş iptal kararı sonrası ihmalin sonlandırılması davası açma haklarını ortadan kaldırmamakta, aksine buna alternatif bir yöntemi belirlemektedir. İdari kararların özelliği -ve uygulanıp uygulanmadıklarının en iyi Yüksek İdare Mahkemesince denetlenebileceği gerçeği de göz önüne alındığında, bu kanaatin daha bir anlam kazandığı da açıktır. Kaldı ki, Anayasamızın 152'nci maddesi yürütsel ve yönetsel bir yetki kullanan organ, mak-am veya kişinin ihmaliyle ilgili başvurularda münhasır yargı yetkisinin Yüksek İdare Mahkemesinde olduğunu düzenlediğinden, idari kararların uygulanmasında ihmal olup olmadığını Yüksek İdare Mahkemesinin denetlemesi kaçınılmaz bir sonuç halini almaktadır.
-
Gelinen bu noktada belirtmekte yarar vardır ki, geçmişte birçok Yüksek Mahkeme kararında vurgulanmış olan; "Ortada ciddi bir dava olduğunu söyleyebilmek için her şeyden önce kesin ve yürütülmesi zorunlu bir kararın İdarece verilmiş olması gereklidir" özlü- değerlendirme, YİM 133/2015 Dağıtım 24/2015'te de vurgulandığı üzere, yalnızca iptal davalarına özgü olarak değerlendirilmek durumundadır. Diğer bir deyişle, ihmalin sonlandırılması davalarında, İdarece verilmiş bir karar olmaması zaten gerekli bulunduğun-dan, sırf "ortada idari bir karar yoktur, o nedenle ciddi davadan söz edilemez" özlü argüman, ihmalin sonlandırılması davaları açısından haklı veya ileri sürülebilecek bir argüman halini alamamaktadır. Kısacası, "ortada idari bir karar yoktur, o nedenle ci-ddi dava yoktur" değerlendirmesi, ihmalin sonlandırılması özlü davaların varlığı gerçeği karşısında, hukuk sistemimizle uyumlu bir iddia olmaktan çıkmaktadır.

75 günlük hak düşürücü sürenin geçip geçmediğiyle ilgili olarak olaya bakıldığında, huzurumuzd-aki davanın, YİM 82/2013 sayılı davada verilmiş 23.6.2015 tarihli kararın son kısmının İdarece uygulanmamasının ihmal oluşturduğu özlü talebi içerdiği oranda, anılan süre dolmadan açıldığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Kararın gerekçesi içerisinde yer al-an "Girne Üniversitesi" ticari unvanının kullanılmasına izin verilmesinin ihmal teşkil ettiği özlü (B) paragrafındaki talep açısından olaya bakıldığında ise, 75 günlük sürenin dolup dolmadığının ayrıca incelenmesinde yarar bulunduğu görülmektedir.

Yıldır-ım Uler'in "İptal Kararının Sonuçları " (Ankara 1970 basımı) isimli eserinde sayfa 72'de:

"İdare işlemi ortadan kaldırmak, sonuçlarını silmek
zorundadır. Bu zorunluluk hukuka uygun davranış
yükümlülüğünden doğan bir zorunluluktur. İdarenin böyle
bi-r ödevi ve zorunluluğu olunca da ilgililer -bir süreye
bağlı olmadan- bu görevin yerine getirilmesini
isteyebilir ve red işlemlerine karşı dava açabilirler."

Sayfa 121'de ise:
"Yargı kararlarının uygulanması zorunluluğu bir süre
geçmesi ile ortadan -kalkmamalıdır"

denmiştir.

Benimsediğim bu yaklaşım nedeniyle, kesin hükmün parçası olduğunu belirttiğim ilgili kararın gerekçe kısmının uygulanması açısından da, huzurumuzdaki meselede 75 günlük hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilememesi gereklili-ği ile karşılaşılmaktadır. Aksi halde, kararın gerekçe kısmının bağlayıcılığından söz etmek, hemen hemen her meselede 75 günlük süre geçmiş olacağından anlamsız hale gelecektir.

Açıktır ki İdare, YİM 82/2013 sayılı davada verilen Mahkeme kararının gerek-çesinde yer alan hukuka aykırılık tespitini, ancak Mahkeme kararının yayımlandığı 23/6/2015 tarihinde öğrenmiş olacağından ve dolayısıyla da, ilgili hukuka aykırılığı karar tarihinden itibaren ortadan kaldırmakla yükümlü bulunacağından dolayı, bu tür mesel-elerde, yani (B) paragrafındakine benzer talepler açısından da, 75 günlük hak düşürücü süre geçmeden davanın açıldığı söylenebilir hale gelmektedir.

Gelinen bu aşamada belirtmekte yarar vardır ki, Emare 17 Savcılık yazısı göz önüne alındığında, davanın -prematüre olduğu iddiası da değer verilebilir olmaktan uzaklaşmaktadır.

Şu ana kadar ki belirttiklerim ve ihmal davalarının ayrı bir dava türü olduğu gerçeği ile bu davada Davacının kişisel meşru bir menfaatinin doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilenmi-ş olduğu şeklindeki ilk nazardaki değerlendirmelerim göz önüne alındığında, ortada ciddi bir dava olduğu sonucuna varmak kaçınılmaz hale geldiğinden, huzurumuzdaki mesele açısından ortada ciddi bir dava olduğu kanaatine ulaşırım.

İkinci kriter olan Davacı-nın iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunması boyutunda konuyu incelediğimde görülenler şöyle sıralanabilmektedir:

YİM 82/2013 sayılı davada verilmiş kararda sayfa 22'de;
"27 Şubat 2013 tarihinde Aziz Günsel, Cemre Günsel ve
Enver Haskasap'ı-n yaptığı müracaata bağlı olarak 28 Şubat 2013 tarihinde "Girne Üniversitesi Ltd. ve University Of Kyrenia Ltd." isimleri ile ilgili yoklama yapılmış ve iki isimden birinin kullanılması şartı ile müracaat uygun görülmüştür. 1 Mart 2013 tarihinde de, davada- İlgili Şahıs olarak yer alan "University Of Kyrenia Ltd.", tüzel kişiliği haiz bir şirket olarak kurulmuştur. Konu Şirketin ve Davacının kayıtlı yazıhaneleri Girne'dedir. Davacının müracaatına bağlı olarak, 5.4.2013 tarihinde yapılan isim yoklamaları sonr-ası, "Girne Üniversitesi" ve "University Of Kyrenia" isimlerinin "daha önce başkasına verilmiş olduğu veya mevcût bir isime benzerliğinden dolayı bu ismin size verilemeyeceği bilginize getirilir" içerikli 12.4.2013 tarihli yazılar Davacıya yönelik olarak k-aleme alınmıştır. 16.4.2013 tarihinde ise İlgili Şahıs "Girne Üniversitesi" ismi için isim yoklaması müracaatı yapmış, 17.4.2013 tarihinde, konu müracaat, Davalı No.3 tarafından, İlgili Şahıs Şirket adına olmak kaydı ile uygun bulunmuş ve 18.4.2013'te tesc-il işlemi yapılmıştır" denmiştir.

Aynı kararın 36,37 ve 38'inci sayfalarında ise;


"Sebep unsuru açısından bakıldığında ise ilk göze
çarpan belge, Emare 115'tir. Emare 115'in ekinde işletme isim arama listesi içerisinde "Girne Amerikan Üniversitesi" v-e "Girne Teknik Üniversitesi" adlarının varlığı görünmektedir. Şahadetten de anlaşıldığı üzere, Davalı No.3 bu isimleri tespit etmiş, aynı veya benzer isim var mı bakmış ve sonrasında anılan isme benzer isim bulunmadığı yaklaşımıyla ve ancak iki isimden bi-rinin kullanılması şartı ile dava konusu ismin tescilini onaylamıştır."

"İlgili Şahsın, "Kyrenia" ismini, ayırt edici bir isim
olarak veya marka şeklinde geçmişten beri kullandığı ve bu isimle markalaştığı, huzurumuzdaki şahadetten hareketle söylenebili-r durumda değildir. Bu noktada İlgili Şahıs için "Kyrenia" adının tescil işleminin yapılmış olması, Davalı No.3'ün kendi kural veya ilkelerine, yani coğrafi ismi tek başına şirket ismi olarak onaylamama ve bir kişiye münhasır kullandırmama ilkesine ters bi-r işlem yapıldığını göstermektedir. Bu da İlgili Şahsa "University of Kyrenia Ltd." isminin verilmesindeki sebep unsuru noktasında "benzer isim olmadığı" sebebini gerçeğe uygun bir sebep olarak görmeyi engellemekte, daha ileri giderek benzer isim olmadığı -sebebinin, gerçeği gizleyen bir gerekçe olarak algılanmasına neden olmaktadır.
İdarenin hangi saikle hareket ettiğini huzurumuzdaki olayda tam net olarak belirlemek mümkün görünmese de, kendi uygulamasına aykırı işlem yapan İdarenin, tamamen keyfi davrand-ığı gerçeğinden söz etmek huzurumuzdaki mesele için kaçınılmazdır. Coğrafi isim olan "Girne" veya "Kyrenia" isminin, bir kişiye verilmezken, diğer bir kişiye verilmesinde İdarenin takdir yetkisi kullanımından söz etmek ise olanaklı değildir.

Bir an için -İdarenin takdir yetkisini kullandığı düşünülse bile, takdir yetkisi, eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde kullanılamayacağından, olayda hukuka aykırılıktan söz etmek yine kaçınılmaz olacaktır. İki üniversite açısından fark gözetmek ve birisi için "Girne" v-eya "Kyrenia"'yı ayırt edici sözcük olarak kullanamayacağı yaklaşımı sergilerken, diğer üniversite için "Girne" ismini ayırt edici kelime olarak kullanmaya fırsat tanımak ve bunun ötesine geçip yapılan tescil işlemi ile "Girne" veya "Kyrenia" isminin birte-k İlgili Şahıs tarafından kullanılmasının önünü açmak, takdir yetkisini kötüye kullanma sonucunu doğurmaktadır.

Belirttiklerim göz önüne alındığında, İdarenin, "Girne" veya "Kyrenia" ismini tek başına bir kişiye veremeyeceği veya vermediği gerçeği ortada- dururken buna ters bir biçimde uygulamada vermiş olması, "kuralların o sebep için öngörmediği sonucu yaratmasını" gündeme getirdiğinden, Talep Takririnin (B) paragrafında sözü edilen isim tescili kararı, sebep unsuru açısından sakat bir karar halini alma-ktadır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde Talep Takririnin (B) paragrafına konu kararın, isim tescili noktasında, kamu yararı gözetilmeden alındığını düşünmek de kaçınılmaz hale geldiğinden, amaç unsuru açısından da kararın sakat olduğu sonucuna varılmaktadı-r. "

dendiği görülmektedir.

Karardan anlaşılacağı üzere, bu meseledeki ilk nazarda temel işlem olduğu düşünülebilecek haldeki "University Of Kyrenia" şeklindeki şirket adı, sebep ve amaç unsurları açısından hukuka aykırı bulunmuştur. Bunun doğal sonucu,- "University Of Kyrenia" ismi ile ilgili talep açısından, bu davada, Davacının haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğu gerçeğidir. Ancak anılan şirket adının istidanın dosyalandığı gün değiştirildiği göz önüne alındığında, bu talep için istida uyarınca em-ir verilmesinin anlamsızlığından öte, gereksizliği ile karşı karşıya olunduğu, yukarıda da belirtildiği üzere söylenebilir hale gelmektedir.

"Girne Üniversitesi" ticari unvanı ile ilgili ise, YİM 82/2013 sayılı kararda, yukarıda alıntılananlardan da anla-şılacağı üzere, İlgili Şahıs Şirkete zamanında verilmiş "University Of Kyrenia" ismi dolayısıyla, anılan "Girne Üniversitesi" ticari unvanının da verildiği özlü olgu mevcûttur ve her halükârda "Girne" isminin, ayırt edici kelime olarak kullanılmasına izin -verilmesinin de sebep ve amaç unsurları açısından sakatlık içerdiği kararda vurgulanmıştır. Bu noktada önemli olan, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının, temel işleme bağlı bir sonuç işlem olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Açıktır ki bu so-runun kesin yanıtı, davanın karara bağlanması aşamasında verilecektir. Ancak bu safhada belirti boyutunda konunun incelenmesi gerektiği de tartışılamaz bir gerçektir. Yukarıda da vurgulandığı üzere, İlgili Şahıs Şirkete zamanında "University Of Kyrenia" is-mi verilmese, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının da verilemeyeceği ilk nazarda gözükmektedir. Daha açık bir deyişle, "Girne Üniversitesi" ticari unvanı, temel işlem olarak görülen "University Of Kyrenia" isminin verilmesine bağlı bir sonuç işlem gibi g-örünmektedir. Özellikle, İlgili Şahsa, YİM 82/2013 sayılı davaya konu şirket ismini alırken bu iki isimden birini seçmesi gerektiğinin vurgulanması da, belirttiğim bu ilk nazardaki değerlendirmemi destekler konumdadır.

Temel işlemin sakat olması dolayısı-yla iptali halinde sonuç işlemin de iptali gerekip gerekmediği tartışmalı olmakla birlikte, Yıldırım Uler'in yukarıda anılan eserinde, sayfa 58'de:

"Görülüyor ki, temel işlemin sakatlığının anlaşılarak
iptal edilmesi halinde sonuç işlemin ne olacağı
- konusunda Danıştayımızın uygulanması tek yönlü değildir.
Bazen temel işlem ortadan kalkınca, sonuç işlemin de
dayanağı kalmadığından ortadan kaldırılması gerektiği,
bazen ise temel işlemdeki sakatlığın sonuç işlemin
geçerliliğini etkilemeyeceği çö-zümü seçilmektedir.
Sanıyorum ki, bir işlemdeki sakatlığın, ona
dayanılarak yapılan işlemlere de bulaşacağını kabul etmek gereklidir. Dayanağı sakat olan işlemler de sakat doğmuş olacaklardır. Temel işlem iptal olununca sonuç işlemler sırf dayanakları sak-at olduğu için iptal olunmalıdırlar."


Aynı eserin 60'ıncı sayfasında ise:
"Dayanağı sakat olan sonuç işlemler Danıştayca bunlara
karşı bir dava açılmamış olması nedeniyle iptal olunmamış olsalar da sakattırlar. İdare'nin, dayanağının iptal edilmiş olma-sıyla sakatlığı anlaşılmış bu işlemleri ortadan kaldırması, sonuçlarını silmesi gereklidir. İdareye böyle bir hukuksal görev yüklenmiş olmasının sonucu ise, ilgililerin -dava süresi ile bağlı olmayarak- sakatlığı anlaşılmış ve idarece kendiliğinden kaldırı-lmaları, geri alınmaları gerekli sonuç işlemlerin iptalini isteyebilmeleridir. "
şeklinde dile getirilenler göz önüne alındığında, Davacının "Girne Üniversitesi" ticari unvanı ile ilgili talebi boyutunda da haklı olduğuna dair ciddi belirtiler bulunduğu ka-naatine ulaşmak kaçınılmaz hale gelmektedir. Belirtilenler bir yana bırakılsa bile, "Girne" sözcüğünün ayırt edici kelime olarak ve yalnız başına bir tüzel kişinin kullanımına verilemeyeceği özlü YİM 82/2013 sayılı kararda söylenenler göz önüne alınarak ol-ay değerlendirildiğinde, Fasıl 113 madde 18'deki düzenlemeye benzer bir düzenleme Fasıl 116 madde 55'de de olduğundan dolayı, şirket adına benzer işlem şeklinde görülen ticari unvan açısından da, ilk nazarda olası bir hukuka aykırılıktan söz edilebileceği -anlaşılmaktadır ki, bu bakış açılarına bağlı olarak Davacının davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğu kanaatine de varırım.

Üçüncü unsur olan, geçici emir verilmemesi halinde ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağına veya eski d-uruma dönüşün çok zorlaşacağına kanaat getirilmesi ile ilgili olarak olaya bakıldığında, Yüksek İdare Mahkemesinde verilmiş bir kararın uygulanmasının sağlanması amacıyla açılmış huzurumuzdaki gibi davalarda, Davacı açısından doğabilecek zararların niteliğ-i yanında, Devletin uğrayabileceği maddi zararların da önlenmesinin, daha da önemlisi Hukuk Devleti ilkesinin ortadan kalkmasını doğurabilecek gelişmelere meydan verilmemesinin irdelenmesi gerekliliği ile de karşılaşıl-maktadır. Bu yaklaşım Yıldırım Uler'-in yukarıda anılan eserinde sayfa 113'de:

"İşlemin yürütülmesinden doğacak zarar ilgilinin maddi
ya da manevi zararı olabileceği gibi İdare'nin ileride tazminat ödemesinin önlenmesi de gereklidir. Ancak, sanıyorum ki, iptal kararı bakımından asıl önem-li ve üzerinde durulması gerekli zarar sakat işlemin sonuçlarının kökleşerek artık geri dönüşün çok zor ya da olanaksız duruma gelmesidir. Bir yargı kararının

uygulanmasının olanaksız olması hukuk düzeni ve yargıya duyulan güven açısından ağır bir zarar -sayılmalıdır "

şeklinde açıklanmış haldedir.

Bu bakış açısıyla olay değerlendirildiğinde, Yüksek İdare Mahkemesinin 82/2013 sayılı kararının, daha doğru bir deyişle karardaki gerekçe kısmının uygulanmasını olanaksız hale getirebileceğini ilk nazarda düş-ündüğüm mevcût idari uygulama nedeniyle, emir verilmezse, ileride telâfisi mümkün olmayacak bir zararın doğacağına veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağına da kanaat getirmiş bulunmaktayım.

Şu ana kadarki tüm değerlendirmelerim ışığında hemen belirtmek-te yarar görürüm ki, Davacının kötü niyetinden veya Mahkeme prosedürlerini suistimal ettiğinden söz etmek de mümkün değildir.

Bu noktada ayrıca belirtmekte yarar görürüm ki, İlgili Şahıs Şirketin ayrı, üniversitenin ayrı tüzel kişiliği olduğu özlü iddia -ile, Şirketler Mukayyitliğinin Mahkeme kararının son kısmını uygulamasında hata olup olmadığı özlü iddiayı davanın esasında ele almak daha sağlıklı olacaktır.

Son olarak belirtmekte yarar görürüm ki, iptal davaları sonucunda verilen Mahkeme kararlarının -uygulanmasının sağlanması amacı ile açılan ihmalin sonlandırılması özlü davalarda, halen yürütülmesinin durdurulması gerekebilecek veya yürürlükte kalan bir idari işlem varsa, yürütmenin durdurulmasına emir verilmesi olanaklı olabilecektir.

Huzurumuzdak-i mesele bu açıdan incelendiğinde, "Girne Üniversitesi" ticari unvanının kullanımı açısından böylesi bir idari işlem veya kararın halen İdarece yürütülmeye devam ettiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle, bu davada olağan ihmalin sonlandırılması davalarından- farklı olarak, yürütmesinin durdurulması gerekecek bir kararın olmadığını söylemek mümkün değildir.

Daha açık söylemek gerekirse, huzurumuzdaki ara emri istidasında talep edilen, "Girne Üniversitesi ticari unvanı altında mezkûr tüzel kişiliğin faaliyet- göstermesine imkân tanıyan idari işlem", Girne Üniversitesi ticari unvanının kaydına dair önceden yapılmış olan işlemdir ve istidada talep olunan bu emri somutlaştırıp, net ve kesin bir şekilde vermek, bu tür emirlerin niteliği gereği daha doğru görünmekt-edir.

Belirtilenler dışında, istidada yer alan talepler ise, gerek İdarenin "Girne Üniversitesi" ile ilgili YİM 82/2013 sayılı davada verilmiş karardan sonra herhangi bir işlemi veya kararı olmadığından, gerekse ihmalin yürütmesinin durdurulması hukuken o-lanaksız olduğundan, ret ve iptal edilmek durumundadır.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen özde bir emir verilmesi için gerekli tüm kriterlerin mevcût olduğu ve davanın adilâne bir şekil sonuçlandırılabilmesi için de emir verilmesinin gerektiği kanaa-tine vardığımdan:

Davalının bu dava dinlenip bir neticeye varıncaya kadar, MŞ 16098 tescil No.su ile kayıtlı şirket açısından yaptığı "Girne Üniversitesi" ticari unvanının kaydıyla ilgili karar veya işlemlerinin yürütmesinin durdurulmasına
Emir veririm.
-
İstidada yer alan sair talepleri ret ve iptal ederim.

İstida masrafları Davalı tarafından Davacıya ödenecektir.

Narin F. Şefik: Sayın Yargıç Mehmet Türker ve Sayın Yargıç Tanju Öncül'ün kararlarını daha önce okuma fırsatı buldum. Sayın Tanju Öncül'ün ar-a emri verilmesi için gerekli kriterler altında söyledikleri ve bu kriterlerin huzurumuzdaki istida maksatları için tatmin olduğu bulgularına aynen katılırım.

Şöyle ki, idari davalarda, Yüksek İdare Mahkemesinin kararlarının gerekçe kısımlarında yer -alan hususların da İdareyi bağladığını; bu bağlamda 23.6.2015 tarihli YİM 82/2013 sayılı davada çoğunluk kararının gerekçelerinin de İdareyi bağladığını; Fasıl 113 madde 18 ve Fasıl 116 madde 55'deki kriterlerin benzer olduğunu; YİM 82/2013'deki karar 23.6-.2015 tarihinde okunduktan 75 gün geçmeden işbu davanın ikame edildiğini; Anayasa'nın 152. maddesi altında İdarenin yasal olarak yapması gereken bir fiili veya işlemi yapmamasının, yani bu davada İdareyi bağladığı kabul edilen karardaki gerekçelerin uygula-nmamasının, bir ihmal davasına konu olabileceğini aynen benimser ve Davacının ilk etapta davasında karara bağlanacak ciddi davası olduğunu, davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğunu ve Yüksek İdare Mahkemesinin kararının gerekçelerinin gereğinin- yapılmamasının telafisi imkansız zarar doğuracağı ve geriye dönüşün çok zorlaşacağı kriterini de tatmin ettiğini kabul eder ve bulgu yaparım.

Davacının talebi, "mahkemenin kararını uygulamamakla ve/veya yanlış ve/veya eksik uygulamakla ve/veya harekets-iz kalmakla ....... Girne Üniversitesi ticari unvanı altında ..... mahkeme kararına ve hukuka aykırı bir şekilde faaliyet göstermesine imkan tanıyan idari işlemlerinin ve/veya bu hususta aldığı kararların ve/veya yaptığı ihmallerin yürütülmesinin durdurulm-ası" olarak ele alındığı zaman, Davalının, MŞ 16098 tescil No.lu Şirketin "Girne Üniversitesi" ticari unvanını kullanmasına 23.6.2015 tarihinden sonra olanak tanıyan bir idari işlemi ve/veya aldığı bir kararı bulunmadığını kabul ederim.

İhmal davalarınd-a da yürütmenin durdurulması emri verilebileceğini göz önünde tutarak (Tufan Erhürman KKTC İdari Yargılama Hukuku, sayfa 226.), huzurumuzdaki bu istida altında yürütmenin durdurulması emri verilebilecek yegane idari işlem ve/veya kararın, MŞ 16098 tescil N-o.su ile kayıtlı Şirketin "Girne Üniversitesi" ticari ünvanını kullanmasına olanak tanıyan karar olduğunu kabul ederim. Bu karar YİM 82/2013'e konu yapılmamıştır. Bu kararın huzurumuzdaki bu davada hükümsüzlüğü ileri sürülmediğinden, bu davada dava konusu- karar konumunda olmayıp, Davalı tarafından iptal edilmediği
cihetle Davalı aleyhindeki ihmal iddiasının dayandırıldığı karar olarak önümüze çıkmaktadır. Bu nedenle, kararın alınmasından sonra 75 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olması, bu davada veya a-ra emri istidasında dikkate alınacak bir unsur değildir.

Huzurumuzdaki Davacının davası, YİM 82/2013 sayılı davanın kararının okunmasından sonra Davalının MŞ 16098 tescil No.lu Şirketin "Girne Üniversitesi" ticari unvanını kullanmasına engel olmadığında-n, Davalının ihmali bulunduğu esasına dayanmaktadır. Bir iptal davasında verilen kararın uygulanmaması halinde, ihmal davası ikame edilebileceği kabul
edilmektedir (Tufan Erhürman; aynı kitap, sayfa 681). YİM davalarında kararların gerekçelerinin de İdare-yi bağladığı kabul edildiği cihetle, gerekçelere uyulmamasının da ilk etapta bir ihmal davasına konu yapılabileceği kabul edilmelidir. Bu koşullarda, ihmale dayanan bir davada, yürütmesinin durdurulmasına konu olacak kararın, davanın ikamesinden çok önces-ine ait olması, yani 75 günlük hak düşürücü süreden öncesine ait olması kaçınılmazdır.

Sonuç olarak, Sayın Tanju Öncül'ün kararında ifade ettiği şekilde, "MŞ 16098 tescil No.su ile kayıtlı Şirketin Girne Üniversitesi" ticari unvanını kullanmasına izin v-eren işlemin ve/veya kararın yürütmesinin durdurulması için bu istida altında emir verilmesi gerektiğini kabul ederim ve Sayın Tanju Öncül'ün kararına katılırım.

Narin F. Şefik: Netice itibarıyla, oy çokluğu ile işbu dava dinlenip sonuçlanıncaya kadar, MŞ- 16098 tescil numaralı Şirketin "Girne Üniversitesi" ticari unvanının kaydıyla ilgili Davalının karar ve/veya işlemlerinin yürütülmesinin durdurulmasına emir verilir.

Davacının istidasındaki diğer talepleri oy birliği ile
ret ve iptal edilir.

İstid-a masrafları Davalı aleyhine, Davacı lehine verilir.




Narin F. Şefik Mehmet Türker Tanju Öncül
Başkan Yargıç Yargıç



5 Ocak, 2016













41






Full & Egal Universal Law Academy