Yüksek İdare Mahkemesi Numara 143/1990 Dava No 1/1991 Karar Tarihi 04.01.1991
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 143/1990 Dava No 1/1991 Karar Tarihi 04.01.1991
Numara: 143/1990
Dava No: 1/1991
Taraflar: Sıtkıye Mehmet Avni ile Sap. Değ. Ve Taz. Kom. Vd
Konu: Başvurunun vekil vasıtasıyle dosyalanıp dosyalanamayacağı ve gerekçelerin belirtilip belirtilemeyeceği tartışması
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 04.01.1991

-D.1/91 YİM 143/90

Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkemede

Yargıç Taner Erginel huzurunda.
Anayasanın 152. maddesi hakkında.

Müstedi: Mustafa Bülent Asena,- Sıtkıye Mehmet Avni'nin yetkili vekili
sıfatıyle, Mahkemeler Önü, Hakkı Han Kat 1, Daire no.1, Lefkoşa.
ile
Müstedaaleyh: 1. Saptama, Değerlendirme ve Tazmin Komisyonu vasıtasıyle
KKTC, Lefkoşa.
2. İskân Bakanlığı vasıtasıyle KKT-C, Lefkoşa.
3. Lefkoşa Kaza Tapu Dairesi vasıtasıyle KKTC, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Kıvanç M. Riza.
Müstedaaleyhler namına: Ali F. Yeşilada-.
İlgili şahıs namına: Ergin Ulunay.



Yasa Maddesi: 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün 7. maddesi, Fasıl 2 Avukatlar Yasasının 24(1)(c) maddesi.

İstemin Özeti: Müstedaaleyhin başvuru konusu taşınmaz malı eşdeğerine karşılık Müstediye vermemesi ve i-lgili kişiye verme yönündeki işlemlerin iptali istemi.

OLAY: Müstedi yukarıdaki istemi ile Mahkemeye müracaat ettikten sonra, ilgili kişi avukatı başvurunun vekil sıfatı ile açılamayacağını ve ilgili kişinin savunmasına yetecek ölçüde hukuki gerekçe göste-rmediğini ileri sürerek başvurunun iptalini istemiştir.

SONUÇ: Kıbrıs'ta idari davaların vekil vasıtasıyle yapılmasını engelleyen bir yasa yoktur. Aksine açılabileceğini gösteren içtihad bulunmaktadır.
İkinci iddia ise kontinental hukuk sisteminin bir -özelliğini içermekte ve başvuruda yasal gerekçelerin yapılmasını öngörmektedir. Halbuki İngiliz hukukunda ne dava layihalarında ne de istidalarda yasal gerekçelerin yazılmasına gerek yoktur. Yasal gerekçelerin artırılmasına veya belirtilmesi istendiğine g-öre adil olan başvuruyu iptal etmek değil bu gerekçeleri onun bilgisine getirmektir. Bu nedenle Müstedinin yasal gerekçeleri iki haftaya kadar dosyalayıp karşı tarafa vermesine talimat verilir.

Atıfta Bulunulan Yargısal İçtihatlar:
Efthymious Ierodicanos- v. The Republic of Cyprus, Report Cases, Decided by The Supreme Constitutional Court of Cyprus, (1962) Vo.3, s.57.
Yargıtay/Hukuk 74/87.
Yargıtay/Hukuk 65/89.
Yargıtay/Hukuk 76/89.
Antonios Kouris v. The Supreme Council of Judicature, (1972) C.L.R. Part 3-, s.393.

Atıfta Bulunulan Bilimsel İçtihatlar:
Zaim Nedcatigil, KKTC'de Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı, s.34.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu, İdare Hukuku, s.420.
Odgers on Pleadings and Practice, 20th Ed. s.84.




H Ü K Ü M

Müstedi, vekili vasıtasıyle dosy-aladığı bu başvuruda, Lefkoşa'da Pafta/ Harita 21/46.2.VII, Parsel 25, 118/1, 30/1 olan taşınmaz malın eşdeğerine karşılık kendisine verilmesi gerektiğini iddia etmekte ve İskân Bakanlığının sözkonusu malı İlgili Kişi Aziz Asaf Kutay'a verme yönünde yaptığ-ı işlemlerin iptalini talep etmektedir.

Başvurunun dosyalanmasından sonra İlgili Kişi avukatı önümüzdeki istidayı dosyalayarak iki nedenle başvurunun iptalini talep etti.

a) Müstedi bu başvuruyu vekili vasıtasıyle açmış bulunmaktadır. Halbuki idari dava-ların vekil vasıtasıyle açılması mümkün değildir.

b) Müstedi başvurusunun gerekçeler bölümünde hukuki gerekçe göstermemiştir veya İlgili Kişinin savunmasını yapmasına yetecek ölçüde hukuki gerekçe gösterememiştir.

Bu iddiaları bir bir ele alarak incele-meye çalışalım. Kıbrıs'ta idari başvuruların vekil vasıtasıyle yapılmasını engelleyen bir yasa yoktur. Konuya ilişkin içtihat veya yasal ilkeleri araştırdığımızda Yüksek Anayasa Mahkemesinin 1962 yılında verdiği bir kararla karşılaşırız. Republic of Cyprus-, Reports of Cases, Decided by The Supreme Constitutional Court of Cyprus, 1962, Vol.3, sayfa 57'de Efthymios Ierodiaconos v. The Republic of Cyprus davasında şöyle denmektedir:

"The right to make o recourse under Article 146 is personal to the p-e-rson whose legitimate interest has been affected and in this Case the legal relationship existing between the Applicant and the person affected by the action of respondent is not such as would enable the Court (as e.g. in the case of a recourse by a guardi-an or legal representative) to allow proceedings through a representative."

Bu davada Müstedi, The Church of the True Orthodox- Cristians of Cyprus isimli dinsel bir grubun temsilcisi olarak başvuruda bulunmuştu. Yüksek Anayasa Mahkemesi idari dava açma hakkının kişiye özgü olduğunu ve dini gurubla temsilci arasındaki yasal ilişkisinin idari dava açmayı mümkün kılacak türde olmadı-ğını karara bağladı. Ne varki Anayasa Mahkemesi bununla yetinmiyerek parantez içersinde vasi veya yasal vekil vasıtasıyle dava açılmasına da değindi. Kanımca bu cümlenin girift yapısı yanlış anlamalara neden olmuştur. Dava konusu meselede temsilcinin dava -açması mümkün olmadığı gibi, genelde vasi veya vekil vasıtasıyle dava açmanın da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Gör: Zaim Necatigil, KKTC'de Yönetim Hukuku ve Anayasa Yargısı, sayfa 34) Halbuki cümle dikkatle okunduğu zaman anlamının böyle olmadığı ve ta-m tersi olduğu görülür. Kanımca Anayasa Mahkemesi vasi veya vekil vasıtasıyle dava açılabileceğini belirterek önündeki meselede böyle bir yasal ilişki bulunmadığını karara bağlamıştır. Dolayısıyle Kıbrıs'ta idari bir davanın vekil vasıtasıyle açılmasını en-gelleyen değil açılabileceğini gösteren bir içtihadın bulunduğu görüşündeyim.

İlgili Kişi avukatı Türkiye'de vekil vasıtasıyle idari dava açılamıyacağını öne sürdü.

Prof. Dr. Hamza Eroğlu, İdare Hukuku, Sayfa 420'de şöyle denmektedir:

"Gerçek şahısla-rın iptal dava-sı açabilmeleri için medeni hak-l-a-rı kullanmaya ehil olmaları gereklidir. Medeni hakları kullanmaya ehil kişiler doğrudan doğruya, şahsen, iptal davası açabilirler. Medeni hakları kullanma-ya ehil olmıyanlar adına ancak o-nların kanuni mümessilleri iptal davası açabilir."

Türkiye'deki yasalar Kıbırs'tan farklı olduğu için, orada hangi hallerde temsilci veya vekilin idari dava açabileceği konumuz dışında kalmaktadır. Ancak oradaki gereksinmelerin de farklı olduğuna değinme-k istiyorum. Kıbrıs'taki usulden farklı olarak Kontinental yargılama usulünde dava açıldıktan sonra Müstedinin şahsen katkısı olmadan hatta haberi bile olmadan, vekilin duruşmayı tamamlıyarak sonuç alması mümkündür. Bu nedenle kişiye çok yakından bağlı ola-n idari davaların vekil vasıtasıyle açılmasında suistimale açık sakıncalı bi-r yön olduğu düşünülebilir. H-albuki İngiliz usul hukukunda vekil davayı açsa bile davanın bir sonuca ulaşabilmesi için müvekkilin şahadet vererek veya dellilleri hazırlayarak davaya yakın katılımı gerekmektedir. Herhalükârda karşı tarafın müvekkili istintak etmek istemesi mümkündür. B-u nedenle yargılama sistemimizde bir davanın vekil vasıtasıyle açılmasının sakıncalar yaratabileceği bir durumu tasavvur etmek kolay değildir. Aksine idari davaların vekil vasıtsıyle açılamaması durumunda sakıncalar ortaya çıkacak ve kişi-lere tanınmış önemli bir hak ge-r-e-ksiz yere yitirilecektir.

İkinci iddiaya gelince İlgili Kişi avukatının bu iddiası 1962 Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğüne dayanmaktadır. Yüksek İdare Mahkemesine yapılan başvurularda izlenecek usulü belirleyen bu tüzüğün 7. maddesi şöyledir:

-" 7. Each party shall in his pleading state the grounds of law relied upon, setting forth fully the reasons for such grounds;
-
Provided that a party appearing without an advocate shall not be bound to comply with this rule."

Görüldüğü gibi 7. madde Kontinental hukuk sisteminin bir özelliğini içermekte ve başvuruda yasal gerekçelerin yazılmasını öngörmektedir. Halbuki İngiliz h-ukuk sisteminde ne dava lâyihalarında ne de istidalarda yasal gerekçelerin yazılmasına gerek yoktur.

Odgers on Pleadings and Practice, 20th Edition, sayfa 84'de şöyle denmektedir:

" (İ) EVERY PLEADING MUST STATE FACTS
AND NOT LAW

Conclusions -of law, or of mixed law and fact, are no longer to be pleaded. It is for the court to declare the law arising upon the facts proved before it."

Dolayısıyle 1962, Yüksek Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün 7. maddesi hukuk sistemimize yabancı olan bir kuralı uygu-lamamızı emretmektedir. Bu durumda yasal gerekçenin tanımı ve yasal gerekçe içermeyen veya yeterli yasal gerekçe içermeyen bir başvurunun akıbetini-n ne olacağı önemli bir sorun o-l-a-rak karşımıza çıkmaktadır. Tüzükte bu soruları yanıtlayan maddeler yoktur. Şu halde geçmiş içtihatlar ve yasal ilkeler ışığında soruna bir yanıt aramamız gerekmektedir. Acaba bir başvuruda yasal gerekçeler belirtilmemişse veya yeterli ölçüde belirtilmemişs-e bu başvuruyu iptal etmek mi g-e-rekir? Gerekmezse nasıl bir çözüm yolu bulmak uygun olacaktır?

Republic of Cyprus, Reports of Cases, Decided by the Supreme Constitutional Court of Cyprus, Vol.1 sayfa 115'de Anayasa Mahkemesine yapılan havalenin hatalı kişi tarafından imzalanması gibi -önemli bir konuda Anayasa Mahkemesi sayfa 117'de şöyle dedi:

"This Court is of the opinion that the submission of counsel appearing for the Attorney-General is correct but, nevertheless, in accordance with its policy of not allowing technical considerati-ons to defeat the interests of Justice it has again decided take cognizance of this reference, doing so exceptionally and again without in any way intending to create a precedent thereby."

Burada Anay--a-sa Mahkemesi teknik nedenlerle adaletin gerçekleşmesinin engellenmemesi gerektiği prensibini ortaya koymuştur. Şüphe yok ki bu i-lkeyi uygularken yapılmış hatanın tekrarlanmasını da istememiştir. Bu neden-le Anayasa Mahkemesi kararına emsal teşkil etmeme- koşulunu eklemiştir. Böylece havalenin hatalı kişi tarafından imzalanması durmuş fakat genel ilke benimsenmiştir.

Teknik nedenlerle adaletin gerçekleşmesinin engelle-nemiyeceği ilkesi Anayasa Mahke-m-e-sinin şekilci hukuk anlayışını benimsemediğini açıkca ifade etmektedir. Gerçekte usul kurallarına katı bir anlam veren ve davaların kaderini teknik bir noktaya ba-ğlayıp adaletsizliklere neden o-l-a-n şekilci hukuk anlayışı tüm hukuk sistemleri tarafından t-e-rkedilmiştir. (Gör: Yargıtay/Hukuk 74/87, 65/89 ve 76/8-9) Usul kuralları yargılamanın a-dil olmasını sağlamak için kabul edilmiş kurallardır. Dolayısıyle bu kuralları doğru yorumlayıp uygulayabilmek için hangi amaç için kabul edildiklerini göz önünde tutmak gerekir.

" 19. A any stage or th-e proceedings the Court or a Ju-dge may give such directions as the Justice of the case may require."

Buna göre yargılamanın herhangi bir aşamasında Mahkeme yargılamanın adil olmasını sağlayacak emirler verebilir.

C.L.R. 1972, part 3, sayfa 393'de Antonios Kourris v. The Supreme Coun-sil of Judicature davasında emekliye ayrılan bir Savcı henüz birikmiş izinlerini kullanırken yani resmen görevden ayrılmadan avukat sıfatıyle bir baş-vuru dosyaladı. Karşı taraf avu-k-a-tın savcılık görevinin yasal olarak devam ettiğini, bu durumda avukat sıfatıyle başvuru dosyalayıp görev yapmakta olduğu devleti dava edemiyeceğini öne sürdü. Baro da Avukatlar Yasası 24(1)(c) maddesine göre avukatın görev yaptığı devleti dava etmekle avuk-atlık etiketine aykırı hareket ettiğini karara bağladı. Buna rağmen Mahkeme, Müstedinin ve avukatının iyi niyetle hareket ettiğine, avukatın yaptığı bir etiketsizlik olsa -b-i-l-e bunun Müstedinin başvurusunu dinletme hakkını etkilememesi gerektiğine karar verdi.

Kararda şöyle denmektedir:

" ........., it was never the practice of the Supreme Constitutional Court to allow formalities to prevent it from dealing with a case befor-e it."

Buna göre formaliteler hiçbir zaman Yüksek Mahkemenin bir davayı dinlemesine engel teşkil etmemelidir.

Tüm bu hususlar gerek yasaların gerekse uygulamanın şekilci hukuk anlayışından ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.

Yukarıdaki görüşler ış-ığında şekil hatası ile karşılaşan Mahkemenin yasal bir zorunluluk olmadığı sürece bu hatayı öne sürerek davayı iptal etmesi veya adaletsiz sonuc-a ulaştırması doğru olamaz. Yasal- bir zorunluluk olmaması Mahkemenin takdir hakkını kullanarak soruna çözüm bulabileceği anlamına gelir. Mahkeme takdir hakkını kullanırken ise adil olmak zorundadır. Şu halde şekil hatası nedeniyle bir başvuruyu iptal edebilmek için böyle davranmanın ayrıc-a adil olması da ger-e-kir. Diğer hallerde Mahkeme şekil hat-asının karşı tarafa ne zararı o-l-d-uğu sorusunu sormalı ve karşılıklı zararları göz önünde tutarak ve bu zararları asgariye indirmeye çalışarak hatayı düzeltme yönüne gitmelidir.

Önümüzde-k-i tartışma konusunda da yasal gerekçeleri belirtilmeyen bir başvurunun iptal edilmesi gerektiğ-ini gösteren bir kural yoktur. Y-asal bir zorunluluk olmadığına gör-e Mahkemenin takdir hakkını kul-l-a-narak soruna adil bir çöz-ü-m bulması gerekir.

Başvurunun duruşmasına henüz başlanmamıştır. İlgili Kişi haklı olarak yasal gerekçele-rin belirtilmesini veya artırıl-m-a-sını istediğine göre adil olan başvuruyu iptal etmek değil bu gerekçeleri onun bilgisine getirmekten ibarettir. Bu nedenle Müstedinin yasal gerekçeleri iki haftaya kad-a-r dosyalayıp karşı tarafa bildirmesi için talimat verilir.

Yukarıdaki görüşler ışığında istida masraflarının (önümüzdeki istidada Müstedaaleyh olan) başvurudaki Müstedi tarafından ödenmesi emrolunur.


(Taner Erginel)
- Yargıç

4 Ocak 1991




-


327



-


Full & Egal Universal Law Academy