Yüksek İdare Mahkemesi Numara 142/2011 Dava No 10/2013 Karar Tarihi 15.04.2013
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 142/2011 Dava No 10/2013 Karar Tarihi 15.04.2013
Numara: 142/2011
Dava No: 10/2013
Taraflar: Dr. Öztürk Ünverdi ile KKTC Maliye Bakanlığı, Hazine ve Muhasebe Dairesi arasında
Konu: Emeklilik maaşı ve/veya emeklilik ikramiyesinin brüt maaşa %10 kişisel ödenek düzenlenmesi suretiyle belirlenmesinin haksız ve kanunsuz olduğu ileri sürülerek dava açılması. Ön itiraz- Konu yazının iptal davasına konu olabilecek icrai nitelikte bir karar olmadığı. Ön itirazın kabul edilerek davanın ret ve iptal edilmesi. Anayasaya havale - Anayasa Mahkemesinin daha önce benzeri konuda karar verdiği ve konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesine gerek olmadığı görüşü.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 15.04.2013

-D. 10/2013 YİM: 142/2011

Yüksek İdare Mahkemesinde.

Anayasanın 152. maddesi hakkında.


Mahkeme Heyeti: Necmettin Bostancı, Talat D.Refiker, Ahmet Kalkan


Davacı : Dr.Öztürk Ünverdi, 2. Selim Cad.No.4 Köşklüçiftlik,
Lefkoşa.


-ile


Davalı : KKTC Maliye Bakanlığı, Hazine ve Muhasebe Dairesi
vasıtasıyla KKTC - Lefkoşa.

A r a s ı n d a.


Davacı namına : Avukat Mustafa Bülent Asena
Davalı namına : Savcı İlter Koyuncuoğlu hazır.


K A R A R



Necmettin- Bostancı: Bu başvuruda, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : Davacı, maaşının ve/veya emeklilik maaşının ve/veya emeklilik ikramiyesinin brüt maaşa %10 kişisel ödenek düzenlenmesi süretiyle belirlenmesinin haksız ve -kanunsuz olduğunu ileri sürerek, Davalı aleyhine bu davayı açmıştır.


Davacının talebi aynen şöyledir.

TALEP:

Davalı tarafından 17.8.2011 tarih ve H.M.D.D.9201-11/1571 sayılı yazıyla Davacıya bildirilen ve Davacının emeklilik maaşından 25/2002 sayılı -Değişiklik Yasası ile herhangi bir düşüş olmadığı, Asli maaşlara %40 yapılan kişisel ödeneklerin, mezkûr Değişiklik Yasası ile brüt maaşlara %10 olarak düzenlendiğinde herhangi bir kaybı olmadığı, yapılan uygulamanın Davacıya ve/veya Doktorlara değil, kişi-sel ödenek alan tüm çalışan ve emekliye ayrılanlara da uygulanmış olup maaşında herhangi bir düşüş söz konusu olmadığı yönünde alınan kararın ve bu karardan önce ve sonra Davacının maaşı ve/veya emeklilik ikramiyesi ve/veya emeklilik maaşı ile ilgili yapıl-an tüm işlemlerin hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair Mahkeme kararı.


TALEP TAKRİRİ:

Davacı, talep takririnde, davasını dayandırdığı hukuki esasları detaylı şekilde belirttikten sonra, özetle, 1.7.1980 tarihin-de Lefkoşa Dr.Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesinde Nöroşirürji Uzmanı olarak kamu görevine başladığını, 31.10.2004 tarihinde klinik şefi olarak emekli olduğunu, emekli olduktan bir süre sonra 9/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nda yapılan 25/2002 sayı-lı değişiklikle maaşının, emekli maaşının ve emeklilik ikramiyesinin, brüt maaşına %10 kişisel ödenek düzenlemesi ile hesaplandığını öğrendiğini, bunun üzerine Davalıya 2.8.2011 tarihli yazıyı yazarak, Anayasa'nın 160. maddesi ile kazanılmış haklarına aykı-rı şekilde işlem yapıldığını ve düzeltilmesini talep ettiğini, Davalının ret cevabı üzerine, Davalı tarafından alınan ve meşru menfaatini doğrudan olumsuz yönde etkileyen karar ve işlemlerin iptali gerektiğini ileri sürmüştür.


MÜDAFAA TAKRİRİ

Davalıyı- temsilen müdafaa takriri dosyalayan Başsavcılık, ön itiraz olarak, 17.8.2011 tarihli yazının, iptal davasına konu olabilecek icrai nitelikte bir karar olmadığını, davanın Anayasa'nın öngördüğü 75 günlük sürede açılmadığını ileri sürdükten sonra, esas hakk-ında, 25/2002 sayılı Yasa ile değiştirilen 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nın daha önce asli maaşlara %40 olarak düzenlenen kişisel ödeneklerin, brüt maaşlara %10 olarak düzenlenmesi suretiyle değiştirilmesinin Davacının haklarını olumsuz yönde etkile-mediğini, kazanılmış haklara aykırı işlem yapılmadığını ve maddi kayba sebep olmadığını iddia ederek, davanın reddini talep etmiştir.


MÜDAFAAYA CEVAP

Davacı, dosyaladığı müdafaaya cevap takririnde, talep takririndeki iddialarını tekrarladıktan sonra, -ön itiraza cevaben, yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırı bir düzenleme olması nedeniyle yok hükmünde olduğunu, bu nedenle 75 günlük hak düşürücü sürenin, bu davada çalışmadığını iddia etmiştir.




OLGULAR

Davanın duruşmasında Davacı bizzat şahadet su-ndu, başka tanık çağırmadı.

Davalı, müdafaa maksatları bakımından Emeklilik Şube Amiri Hasan Özder'i tanık olarak dinletti, başka tanık çağırmadı.

Huzurumuzdaki şahadet ve ibraz edilen emareler ışığında olgular şöyledir:

Doktor olan Davacı, Nöroşi-rürji Uzmanıdır.

Davacı, 1.7.1980 tarihinde kamu görevine hekim olarak girdi.

Davacı görevinin gerektirdiği hizmetleri yerine getirdi ve klinik şefliğine kadar yükseldi; 31.10.2004 tarihinde klinik şefi olarak yaş haddinden emekli oldu.

Davacı emekl-i olduğu tarihte, emeklilik ikramiyesini ve emeklilik maaşını, 25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın öngördüğü şekilde, kişisel ödeneklerin brüt maaşa %10 olarak düzenlenmesi süretiyle almıştır.

Davacının emeklilik maaşı halen aynı şeki-lde hesaplanarak ödenmektedir.

Davacı, 7.7.2011 tarihinde Davalıya Emare No.1 yazıyı göndererek, 33 yıl hizmet yapmış olmasına rağmen 30 yıl üzerinden emekli olduğunu, 37/2010 sayılı Kamu Sağlık Çalışanları Yasası'nın 5(2) maddesine göre hizmet süresine -1740 gün eklenmesi gerektiğini, 61/2005 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nın 45. maddesinin, hizmetlerin 36 yıla kadar sayılabilmesine imkân verdiğini belirterek, bu nedenle 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 30. maddesi altında, emeklilik maaşının yeni-den hesaplanmasını talep etti.

Davacı, Davalıya 2.8.2011 tarihli ikinci bir yazı
(Emare No.2) göndererek mesleki geçmişini izah ettikten sonra, 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nın 35(2) maddesi altında çıkarılan, 29.8.79 tarih, 154 sayılı "Hekimleri-n Ek Tahsisatları Tüzüğü'nün" 3(1) maddesi ile hekimlere asli maaşın %40'ına kadar kişisel ödenek verildiğini, buna göre 7.5.1985 tarihinden önce kamu görevine girenlerin, haklarını koruyan Anayasa'nın 160. maddesi altında, asli maaşa %40 kişisel ödenek ve-rilmesinin koruma altına alındığını, 25/2002 sayılı Kamu Görevlileri Değişiklik Yasası ile hekimlerin kişisel ödeneklerinin brüt maaşa %10 olarak düzenlenmesi kuralının getirildiğini, o gün yürürlükte olan mevzuatın aleyhe değiştirilemeyeceği hususunun Ana-yasa Mahkemesinin A.M.4,5,6 ve 7/2010 D.1/2011 sayılı kararında açıkça belirtildiğini, bu nedenle haksız şekilde kesilen haklarının iadesini talep etti.

Davacı, yukarıda özetlenen iki yazıdan sonra, 16.8.2011 tarihli, Emare No.3 yazıyı Davalıya gönderdi.- Davacı bu yazıda, Emare No.2 yazıdaki iddialarını tekrarladıktan sonra, 9.4.2002 tarihinde, Emeklilik Yasası'nda değişiklik yapan 23/2002 sayılı Emeklilik Değişiklik Yasası'nın çıkarıldığını, Yasa ile Esas Yasa'nın 5(4)maddesinin değiştirilerek "brüt maaş-ın" tahsisat hariç olarak tarif edildiğini, bu düzenlemenin, Anayasa ile teminat altına alınan hakları ortadan kaldırdığını, dolayısıyla Anayasa'nın emredici hükümlerine aykırı, yok hükmünde olduğunu ileri sürerek, haklarının iadesini talep etti.

Davalı-, Davacının Emare No.2, 2.8.2011 tarihli yazısına cevaben dava konusu Emare No.4, H.M.D.D.9201-11/1571 sayı 17.8.2011 tarihli yazıyı gönderdi.

Davalı, konu yazıda, özetle, 25/2002 sayılı Değişiklik Yasası ile emeklilik maaşlarında herhangi bir düşüş olma-dığını, asli maaşlara %40 yapılan kişisel ödeneklerin, brüt maaşlara %10 olarak düzenlemesi sonucunda herhangi bir kaybın olmadığını ve bu düzenlemenin tüm kamu görevlilerine uygulandığını belirtmiştir.

Davacı 5.10.2011 tarihinde bu davayı dosyaladı.


-İNCELEME

Mevcut olguları, ibraz edilen emareleri ve tarafların hukuki argümanlarını inceleyip değerlendirdik.

Davacı Avukatı hitabında, davası ile ilgili hukuki argümanlarını sunarken, Kamu Görevlileri Yasası'nın, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişikl-ik) Yasası ile tadil edilmiş 114(1) maddesinin ve buna bağlı olarak özellikle kişisel tahsisat oranlarının %40'dan %10'a düşürülmesinin, Emeklilik Yasası'nın 50/90 sayılı Yasa ile değiştirilen 5(4) maddesinin, ve Emeklilik Yasası'nın 23/2002 sayılı Yasa i-le değiştirilen 5(4) maddesinin, Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olduğunu iddia etti ve konunun Anayasa Mahkemesine havalesini talep etti.

Davalıyı temsil eden Başsavcılık, havale talebine itiraz ederek, Anayasa'nın 148. maddesinin 1. fıkrasının- şart bendine göre, benzeri konuda daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar olması halinde, havale talebinin reddedilebileceğini, Davacı Avukatının havale talebinin benzerinin Anayasa Mahkemesinin Birleştirilmiş 29,30 ve 31/2002 D.2/2003 sayılı- iptal davasında karara bağlandığını, Anayasa Mahkemesinin, maaşlarda yapılan düzenlemelerin Anayasaya aykırı olmadığı sonucuna ulaştığını, bu nedenle benzeri bir havalenin tekrar yapılmaması gerektiğini; havale yapılabilmesi için havalesi istenen Yasalard-aki düzenleme ile, Davacı aleyhine bir durum yaratıldığının ispatlanması gerektiğini, bu nedenle Davacının meşru menfaatı olmadığı ve 75 günlük hak düşürücü sürede dava açmadığına ilişkin ön itirazlarının, öncelikle karara bağlanmasının zorunlu olduğunu id-dia etmiştir.

Davalıyı temsil eden Başsavcılık, ön itirazları ile ilgili hukuki argümanlarını ileri sürerken, Davalının Davacıya gönderdiği Emare No.4 dava konusu yazının dava edilebilir icrai nitelikli bir karar olmadığını, her bir maaş ve ikramiye ile -ilgili işlemlerin ayrı bir idari işlem olduğunu, davada idari işlemlerin ayrı ayrı dava edilmediğini ve davanın Anayasa'da öngörülen 75 gün içerisinde açılmadığını ileri sürmüştür. Başsavcılık iddialarına devamla, 50/90 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası-'nda yapılan düzenlemenin davanın karara bağlanmasında etken olmadığını, Davacının 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nda yapılan düzenleme ile gerçekleştirilen işlemleri dava konusu yaptığını, 23/02 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası'nda yapılan değişi-kliğin kamu görevlilerinin maaş baremlerine olumsuz etki etmediğini, ortada Anayasa Mahkemesine havale edilecek bir uyuşmazlık bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.

Davacı Avukatı, Anayasaya aykırılık iddialarına bağlı olarak Anay-asa Mahkemesine havale talebinde bulunurken, Anayasa Mahkemesinin Birleştirilmiş 29,30 ve 31/2002 D.2/2003 sayılı kararını yeni gördüğünü, konu Anayasa Mahkemesi kararından farklı olarak, bu davada Davacının, 1979 Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğü ile dokt-orların baremlerine %40 kişisel tahsisatın uygulandığını ve bu tahsisatın emeklilere de uygulanacağının YİM 205/80 D.33/80 sayılı Dr.Vedat Keus v. K.T.F.D. Maliye Bakanlığı davasında karara bağlandığı hususunu ispat ettiklerini, bu açıdan durumun konu Ana-yasa Mahkemesi kararından farklılık arzettiğini, bu nedenle Anayasa'nın özellikle 160. maddesi ile koruma altına alınan kazanılmış haklarına aykırı şekilde düzenleme yapıldığı iddialarının karara bağlanması için, konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesinin g-erekli olduğunu ileri sürmüştür.

Davacı Avukatının, Anayasa'nın 148. maddesi altında yaptığı aykırılık iddiası ve bu iddiasına bağlı olarak konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesi isteminin tezekkür edilebilmesi için, öncelikle ön itirazların karara bağla-nması gerekmektedir.

Anayasaya aykırılık iddialarına bağlı olarak, etkenlik konusunun incelenebilmesi için, ortada karara bağlanacak bir uyuşmazlık konusunun bulunması gerekir. Ön itirazların başarılı olması halinde, ileri gidebilecek bir dava yoksa, kon-unun Anayasa Mahkemesine havalesine de gerek yoktur.

Davalının ön itirazlarını incelemeye başlamadan önce, Davacının davadaki talebi üzerinde durmak istiyoruz.

Davacının, kararımıza aynen iktibas ettiğimiz talebine bakıldığında, birden fazla talebi içe-rdiği açıkça görülmektedir.

Davacının tek paragrafta kaleme aldığı taleplerini aşağıdaki gibi tasnif etmek mümkündür.

Davacı davasında:

- Davalı tarafından 17.8.2011 tarih ve H.M.D.D.9201-
11/1571 sayılı yazıyla Davacıya bildirilen ve 25/02 -
sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin Davacının maaşında
herhangi bir düşüşe sebep olmadığını bildiren kararın;
ve
- Bu karardan önce ve sonra Davacının maaşı ve/veya
emeklilik ikramiyesi ve/veya emeklilik maaşı ile ilgili
yap-ılan tüm işlemlerin.


hükümsüz ve/veya etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç
doğurmayacağına ilişkin mahkeme hükmü talep etmektedir.

Görülebileceği gibi, Davacının talebi iki kısımdan oluşmaktadır. Davacı talebi ile, hem 17.8.2011 tarihli yazıya- konu kararın iptalini, hem de bu karardan önce ve sonra maaşı, emeklilik ikramiyesi ve emeklilik maaşı ile ilgili yapılan tüm işlemlerin iptalini istemektedir.

Davalı, I. ön itirazı ile, 17.8.2011 tarihli yazının hukuki durum bildiren bir yazı olduğunu-, icrai nitelik taşımadığını ve iptal davasına konu olamayacağını iddia etmiştir.

İdare hukukunda iptal davasına konu olabilecek bir kararın, kişinin, hukuksal durumunda değişiklik yapacak nitelikte olması gerektiği bilinen temel prensiplerden biridir.
-
Tufan Erhürman, KKTC İdari Yargılama Hukuku adlı eserinin 370. sayfasında Zaim Necatigil'in KKTC'de Anayasa ve Yönetim Hukuku adlı eserinden iktibasla şu alıntıya yer vermiştir:



"Yönetsel karar veya işlem, kararın alındığı veya işlemin
yapıldığı -zamanda belirli veya belirlenebilir bir kişinin
yasal hak ve menfaatlarını doğrudan etkileyen bir
işlemdir."


Yukarıdaki kısa tanım, idari karar veya işlemin temel özelliğini açık şekilde ortaya koymaktadır. Buna göre, kararın, alındığı veya işlemin- yapıldığı zamanda, kişinin menfaatlerini etkilemesi veya hukuki durumuna etki yapması, kararın icrai niteliğini ortaya çıkarmaktadır. Kişinin hukuki durumunda değişiklik yapmayan, kişinin mevcut durumunu teyit eden veya durum bildiren veya bilgilendirici -nitelikteki kararların icrai nitelikleri olmaz.

Prof.Dr.Kemal Gözler, İdare Hukuku, ikinci baskı, cilt 1, sayfa 674,675'te icrai olmayan işlemleri, idareden çıkmakla birlikte herhangi bir hukuki sonuç doğurmayan, yani hukuk düzeninde bir değişikliğe yol -açmayan işlemler olarak tanımlamış ve örnek olarak hazırlık işlemlerini, teyit edici işlemleri, iç düzen işlemlerini ve enformel işlemleri vermiştir.

Huzurumuzdaki davada, Davacının dava konusu yaptığı karar, Davalı tarafından Davacıya gönderilen 17.8.20-11 tarih ve H.M.D.D. 9201-11/1571 sayılı yazıdır.

Emare No.4 olarak huzurumuzda bulunan yazı, Davacının 2.8.2011 tarihli yazısına cevap niteliğindedir.

Davacı tarafından Davalıya gönderilen 2.8.2011 tarihli Emare No.2 yazıda, Davacı, Hekimlerin Ek Tahs-isatları Tüzüğü altında asli maaşın %40'ını kişisel ödenek olarak almaya hakkı olduğunu, Anayasa Mahkemesinin D.1/2011 Birleştirilmiş 4,5,6 ve 7/2010 sayılı kararında, 5.5.1985 tarihinden önce kamu görevine girenlerin haklarının Anayasa'nın 160. maddesi il-e teminat altına aldığını, 25/2002 sayılı Yasa ile asli maaş üzerinden %40 kişisel ödenek şeklinde düzenlenen maaşların, brüt maaşın %10'u üzerinden düzenlenmesi suretiyle değiştirildiğini ve bu uygulama ile kazanılmış haklarının ihlâl edildiğini belirtmiş- ve haksız yere kesilen ve kesilmekte olan menfaatlerinin iadesini talep etmiştir.

Davalı, dava konusu 17.8.2011 tarihli Emare No.4 kısa cevabında, 25/02 sayılı Değişiklik Yasası ile yapılan yeni düzenlemede, Davacının maaşında herhangi bir düşüş veya ka-yıp olmadığını Davacının bilgisine getirmiştir.

Kamu Görevlileri Yasası'nı değiştiren, 25/2002 sayılı ve Emeklilik Yasası'nı değiştiren, 23/02 sayılı Yasalar, 2002 yılında Cumhuriyet Meclisinde kabul edilmiş, 19.4.2002 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlana-rak yürürlüğe girmiştir.

Davacı, 31.10.2004 tarihinde, Lefkoşa Dr.Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastahanesinde Nöroşirürji Klinik Şefliğinden yaş haddi nedeniyle emekli olmuştur.

25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası yürürlüğe girdiğinde, Dav-acı henüz emekli olmadığından, maaşı, 25/2002 sayılı Değişiklik Yasası'nın belirlediği şekilde, brüt maaş üzerinden %10 kişisel ödenek düzenlenerek ödenmiş; emekli olduğunda ise emekli ikramiyesi, daha sonra emeklilik maaşı, aynı usülde hesaplanarak ödenmi-ş ve halen ödenmektedir.

Çok açık şekilde görülebileceği gibi, Davacının yasal hak ve menfaatlerini doğrudan etkileyen, hukuki durumunda değişiklik yapan idari işlemler, 25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın yürürlüğe girmesi nedeniyle -19.4.2002 tarihinden ve emekli olduğu 31.10.2004 tarihinden itibaren yapılan idari işlemlerdir.


Davalı tarafından, Davacıya gönderilen cevap nitelikli Emare No.4, 17.8.2011 tarihli yazı, 25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın uygulanma-sı ile Davacının maaşında düşüş olmadığını belirten, herhangi bir hukuki sonuç doğurmayan, mevcut uygulamayı Davacıya bildiren, uygulamayı teyit edici ve bilgi verici nitelikte bir yazıdır. Emare No.4 yazının hiçbir icrai niteliği yoktur ve Davacının hukuk-i durumunda yeni bir değişikliğe yol açmamıştır.

17.8.2011 tarihli dava konusu yazı, Davacı ile ilgili hukuk aleminde değişikliğe yol açmayan, bu anlamda konu unsurundan yoksun, icrai nitelikli olmayan bir karar olduğundan, iptal davasına konu olamaz. Bu- nedenle Davacının, Davalı tarafından 17.8.2011 tarih ve H.M.D.D.9201-11/1571 sayılı yazının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına karar verilmesine yönelik talebinin iptidaen reddedilmesi gerekmektedir.

Davacı talebinde, kon-u yazının iptalinin yanı sıra, 17.8.2011 tarihli yazıdan önce ve sonra, maaşı, emekli ikramiyesi ve emekli maaşı ile ilgili yapılmış tüm işlemlerin de iptalini talep etmektedir.

25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın yürürlüğe girmesi il-e doktorlar dahil, tüm kamu görevlilerinin kişisel ödeneklerinin brüt maaş üzerinden düzenlenmesine başlanmıştır. Buna göre doktor olan Davacının, daha önce asli maaşa %40 kişisel ödenek olarak düzenlenen maaşı, 25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik)- Yasası'ndan sonra brüt maaşa %10 kişisel ödenek şeklinde hesaplanarak ödenmiştir.

25/2002 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası ile yapılan düzenleme sonucunda, Davacının maaşı, emekli ikramiyesi ve emeklilik maaşı ile ilgili yapılan tüm işlemler, -Davacıyı etkileyen idari işlemlerdir.

Davacı davasında her idari işlem için ayrı ayrı iptal talebinde bulunmamıştır. İlk nazarda bu yöntemin hatalı olduğu düşünülebilir. Ancak idare hukukunda aslolanın idarenin karar, eylem ve işlemlerinin yargı denetimi-ne tabi olması ve hukuka uygunluğunun denetlenmesi olduğuna göre, burada dikkat edilmesi gereken nokta, talebin sarih, maksadına uygun ve hukuki çare üretilebilecek nitelikte yapılıp yapılmadığıdır.

Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılması yerleş-miş bir idare hukuku prensibidir. Bunun istisnası, aynı makamın birden fazla kararının Davacıyı ilgilendirmesi halinde aynı celpname altında açılabilmesidir. (Bu konuda Prof.Dr.Sıddık Sami Onar'ın, İdare Hukukunun Umumi Esasları Cilt 3, sayfa 1957'ye atıft-a bulunuruz.)

Davacının, dava konusu yaptığı tüm idari işlemler ile ilgili şikayeti, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın, maaş hesaplamalarında getirdiği yeni düzenlemenin, kazanılmış hakları ortadan kaldırdığına yöneliktir.

25/02 sayıl-ı Yasa ile getirilen yeni maaş hesaplaması yöntemi, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Davalı tarafından Davacının aldığı her maaşa ayrı ayrı ve aynı şekilde uygulanmıştır.

Dava konusu idari işlemler, bu bakımdan maddi bütünlük içerisinde olup, aynı m-akam tarafından alınmıştır. Davacının, tek dava altında tüm idari işlemlere yönelik iptal talebinde bulunması, yukarıda belirttiğimiz prensibin istisna kuralına uygun düşmektedir.

Ancak burada dikkate almamız gereken bir husus daha vardır.

YİM 32/82 (D-.32/83) sayılı içtihat kararında, başvuru konusu yapılan bir kararın veya işlemin ve/veya eylemin belirli ve spesifik olması gerektiği, belirli ve spesifik olmayan genel mahiyetteki işlemlerin başvuru konusu yapılmayacağı belirtilmiştir.

Konu içtihat kar-arındaki prensibi katı şekilde bu meseleye uygularsak, Davacının, "17.8.2011 tarihli yazıdan önce ve sonra yapılan tüm işlemler" şeklinde tarif ettiği talebini reddetmemiz gerekir. Fakat bu meselede konu edilen tüm işlemlerin, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri- (Değişiklik) Yasası'nın uygulanmasından kaynaklanan benzeri nitelikte ve aynı makam tarafından alınmış idari işlemler olduğunu dikkate aldığımızda, yargısal denetimin sağlanabilmesi için, dava sebebi ve talebin niteliğini dikkate alarak bir değerlendirme -yapmamız gerekmektedir.

Eğer Davacı, tüm idari işlemlerin yoklukla malûl olduğunu ispatlarsa, aynı makam tarafından aynı gerekçe ile yapılmış tüm idari işlemler hukuk alemine hiç doğmamış sayılacağından, Davacının talepleri doğrultusunda karar verilebil-ecektir. Bu anlamda Davacının talebinde herhangi bir kusur yoktur.

Davacı, maaş, emekli ikramiyesi ve emekli maaşı ile ilgili işlemlerin yokluk ile malûl olduğunu ispatlayamadığı takdirde, talepler spesifik idari işlemlere yönelik yapılmadığından, YİM 32-/82 (D.32/83) sayılı içtihat kararı ışığında, kusurlu sayılacak ve reddi gerekecektir.

Davacının talebine konu tüm idari işlemler, dava edilebilir niteliktedir ve talep takririnde, idari işlemlerin gerçekleştirildiği tarihten itibaren geçersiz ve yok hük-münde oldukları ileri sürülmüştür. Davacı davasını, Anayasa'nın 160. maddesi ile teminat altına alınan kazanılmış hakların ihlaline dayandırdığından, talebin ikinci kısmında, konu idari işlemlerin tümünün birden iptalinin istenmesi, Anayasa'da teminat alt-ına alınan hakların ihlâli ve yokluk iddialarının ileri götürülmesinde usül yönünden herhangi bir engel oluşturmamaktadır. Bu nedenle, Davalının, Davacının talebinin belirli ve spesifik idare işlemlere karşı yapılmadığı şeklindeki ön itirazının, Anayasa'ya- aykırılık iddialarından sonra incelenmesi gerekmektedir.

Davalı, bir diğer ön itirazında, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası'nın, 19 Nisan 2002 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini ve uygulanmaya başladığını, davanın An-ayasa'nın 152. maddesinde belirlenen 75 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığını, bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini iddia etmektedir.

Davacı, müdafaaya cevap takririnde, yapılan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu nedeniyle, alınan k-ararlar ve/veya yapılan işlemlerin ve/veya uygulamanın yok hükmünde olduğunu ve hak düşürücü sürenin çalışmadığını ileri sürmüştür.

Bir idari karar veya idari işlemin dayandığı mevzuatın Anayasaya aykırı olması, bir idari karar veya işlemin iptal sebebi -olabilir. Ancak, Anayasa'ya aykırılık, kendiliğinden idari karar veya işlemin yok hükmünde olduğu sonucunu doğurmaz. Nitekim bir yasanın Anayasaya aykırılığı sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi halinde, iptal kararlarının geriye yürümeyec-eği Anayasa kuralı olarak düzenlenmiş, (Anayasa madde 150(4)), iptal kararına kadar gerçekleştirilen işlemlerin hukuk aleminde geçerliliklerinin korunması sağlanmıştır.

Bir idari karar veya işlemin yok hükmünde sayılabilmesi için, idare hukukunun temel p-rensipleri çerçevesinde yetki gasbı, ağır şekil sakatlıkları, fonksiyon gasbı ve diğer unsurlar bakımından ağır sakatlık hali içermesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra idarenin, kişilerin temel hak ve hürriyetlerine yönelik ağır ve apaçık bir şekilde hukuk-a aykırı olarak müdahale etmesi, yokluk sonucunu doğuran ağır sakatlık hali sayılmıştır.(Bkz.Kemal Gözler, İdare Hukuku 2. baskı sayfa 1017)

İdarenin açıkça yasaya aykırı veya idarenin hiç yapamayacağı işlemlerden olan bir işlemi yapması, Türkiye Danışta-yı tarafından yokluk halinin oluşması için yeterli sayılmıştır.

Danıştay 10.D, 20.5.1997 tarih ve E.1995/397, K 1997/1911 sayılı kararında şöyle denmektedir.

"Bazı idari işlemler vardır ki, idare hukukunda "yok
hükmünde" olan idari işlemler denilen, -sakatlıkları çok ağır olan ve hukuk dünyasında hiç doğmamış kabul edilen "batıl" işlemlerdir. Bu tür batıl işlemler, ilgililer hakkında hüküm ifade etmezler, hukuksal durumda değişiklik yaratmazlar, çünkü hiç var olmamış sayılırlar.
Bir idari işlem, açık-ça yasaya aykırı veya idarenin hiç yapamayacağı işlemlerden ise, yok hükmünde bir idari işlemden söz ediliyor demektir. Yok hükmünde olan bir idari işlemin iptali için idari yargıda dava açmaya esasen gerek bulunmamaktadır. Fakat, idarenin işlemini yok hük-münde saymayıp yürütmeye devam etmesi, ilgili bu işlemin iptali için dava açmaya zorunlu bırakabilir.Bu gibi durumlarda, idari yargı yerinin, dava konusu işlemin yok hükmünde olduğunu saptayıp uyuşmazlığı çözmesi, idarenin her türlü eylem ve işlemin yargıs-al denetime bağlı tutulmasını gerektiren "Hukuk Devleti" ilkesine de uygun düşmektedir."


Bu meselede Davacının iddialarının temeli daha önce belirttiğimiz gibi, özellikle Anayasa'nın 160. maddesi ile teminat altına alınmış kazanılmış haklarının ihlaline -dayanmaktadır.

Bir çalışanın maaşı, emeklilik ikramiyesi ve emekli maaşı yasalara uygun bir şekilde hesaplanmalı ve çalışana tümüyle ödenmelidir. Çalışanın bilfiil çalıştığı yıllara ait maddi menfaatlerinin, yasalara açıkça aykırı ve Anayasa'nın 160. mad-desi ile teminat altına alınmış kazanılmış hakları ihlâl edilerek hesaplandığının ispatlanması halinde, tüm idari işlemlerin neticesi yokluk ile malul olacağından, bu tür idari işlemlere karşı yargı yolu hiçbir süreye tabi olmadan açık olmalıdır.

Bu duru-m, davanın 75 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına ilişkin Davalının ön itirazını, daha önce talebe yönelik yapılan ön itirazda olduğu gibi, Davacının Anayasaya aykırılık iddialarından sonra değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Anayasa'n-ın 148(1) maddesi altında, bir yasanın herhangi bir kuralı ile ilgili aykırılık iddiası yapıldığında, konunun Anayasa Mahkemesine iletilebilmesi için, aykırılık iddiasının uyuşmazlık konularından herhangi birinin çözümünde etkisi olması esastır. Ancak, ayn-ı veya benzeri bir konuda, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilmişse, mahkeme havale talebinin reddine karar verebilmektedir.

Davacının Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olduğunu iddia ettiği yasa maddeleri şunlardır:

Kamu Görevlile-ri Yasası'nın 25/02 sayılı Yasa ile tadil edilen 114(1) maddesi;
Emeklilik Yasası'nın 23/02 sayılı Yasa ile tadil edilen 5(4) maddesi;
Emeklilik Yasası'nın 50/90 sayılı Yasa ile tadil edilen 5(4) maddesi.



Anayasa Mahkemesi, Birleştirilmiş Anayasa Mahk-emesi 4,5,6 ve 7/2010 D.1/2011 sayılı davada, Anayasa'nın 160. maddesinin (1)'inci fıkrasına göre Anayasa'nın yürürlüğe girdiği 7.5.1985 tarihinden önce kamu görevlisi olan bir kişinin, kendisine o tarihe kadar uygulanan aynı hizmet koşullarına bağlı olmak- hakkına sahip olduğunu ve kamu görevlisi olduğu sürece aleyhine değiştirilemeyeceğini, Anayasa'nın 160(3) maddesine göre, bu güvencenin emeklileri de kapsadığını açık bir şekilde karara bağlamıştır. (Bkz.sayfa 23-24)

Anayasa Mahkemesi bu görüşünü A.M.17/-2002 D.4/2012 sayılı görüş bildirisinde yinelemiş ve idare hukukunun genel ilkeleri uyarınca, kamu görevlisinin hizmet koşullarının, gerek görülmesi halinde değiştirilebileceğini ve hizmetteki kamu görevlerinin yeni kurallar ile bağlı olacaklarını, yeni ku-ralların kamu görevlileri üzerinde etkili olacağını, ancak Anayasanın 160. maddesinin, Anayasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu görevinde olan kişiye Anayasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olan mevzuat uyarınca belirlenen maaş koşullarını-n emeklilik ikramiyesi dahil değiştirilemeyeceği güvencesini verdiğini, prensip olarak belirtmiştir.

Davacının, Anayasa'nın yürürlüğe girdiği 7.5.1985 tarihinden önce kamu görevine girdiğini daha önce belirtmiştik.

Kamu Görevlileri Yasası'nı değiştiren -25/02 ve Emeklilik Yasası'nı değiştiren 23/02 sayılı Yasalar, daha önce asli maaşa %40 kişisel ödenek düzenlenmesi ile belirlenen maaş sistemini brüt maaşa %10 kişisel ödenek düzenlenmesi ile değiştirmiştir.

Anayasa Mahkemesi, daha önce Kıbrıs Türk Emekl-ilik Cemiyeti ve Diğerlerinin açtığı Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 29,30 ve 31/2002 D.2/2003 sayılı iptal davasında, tamamen benzer bir konuda karar vermiş ve havalesi istenen maddelerin Anayasaya aykırı olmadığına hükmetmiştir.

Huzurumuzdaki davada -tamamıyla benzer şekilde yapılan aykırılık talebinin Anayasa Mahkemesine iletilmesinin gerekli olup olmadığını, Anayasa'nın 148 (1) maddesinin verdiği yetkiye istinaden inceleyip karara bağlamamız gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi, konu kararında, iptali -istenen yasa maddeleri arasında bulunan, 23/2002 sayılı Yasa ile tadil edilen 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 5(4) maddesinde yer alan "bu fıkra amaçları bakımından brüt maaş Kamu Görevlileri ile Siyasal Kamu Görevlilerine her ay sonu ödenen maaş tablosu-nda öngörülen (tahsisatlar hariç olmak üzere) maaşı anlatır" söz dizisinin Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine, 25/2002 sayılı Yasa ile tadil edilen 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasası'nın 114. maddesinin (1). fıkrasının, Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine ay-kırı olduğu iddiasını inceleyip karara bağlamıştır.

Anayasa Mahkemesi, kararında, 23/2002 sayılı Yasa ile tadil edilen 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 5(4) maddesinin eski 5(4) maddesi ile kıyaslandığında aralarında fark olmadığını, her iki yasa maddes-inde de brüt maaşın, asli maaş artı hayat pahalılığı olarak tarif edildiğini, her iki tanımda da tahsisatın hariç tutulduğunu, bu nedenle ilgili maddenin Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olmadığını karara bağladı.(Bkz.sayfa 8)

Yine Anayasa Mahkeme-si, 25/2002 sayılı Yasa ile tadil edilen 7/79 sayılı Yasa'nın 114. maddesinin (1). paragrafının, mevcut tahsisat oranlarının yeni yasa ile orantılı bir şekilde düşürüldüğünü, ancak tahsisat oranına göre yapılan ödemelerde emekliler aleyhine herhangi bir az-alma meydana gelmediğinden konu maddenin Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiştir. (Bkz.sayfa 9)

Davacı Avukatı, bu meselede, 54/90 sayılı Yasa ile tadil edilen 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 5(4) maddesindeki düzenlemenin de- Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

26/77 sayılı Emeklilik Yasası, 23/02 sayılı Yasa ile tadil edilmeden önce, yürürlükte olan yasa maddesi, 54/90 sayılı Yasa ile tadil edilen 5(4) maddesiydi.

Anayasa Mahkemesi, Birleşti-rilmiş A.M 29,30 ve 31/02 D.2/03 sayılı kararında, 23/02 sayılı Yasa ile tadil edilen 5(4) maddesinin, Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırılığını incelerken, eski ve yeni 5(4) maddelerinin tamamen aynı olduğunu belirtmiş ve bu çerçevede, düzenlemenin A-nayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiştir.

54/90 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası ve 23/02 sayılı Emeklilik (Değişiklik) Yasası ile tadil edilen esas Yasa'nın 5(4) maddesi bakımından değişiklik sonucu oluşan yegane fark, 54/-90 sayılı Yasa'daki brüt maaş tanımlamasında, her ayın ilk çalışma günü olarak belirlenen maaşın, 23/02 sayılı Yasa'da, her ayın sonunda ödenen maaş olarak değiştirilmiş olmasıdır. Bu anlamda, mevcut farkın, huzurumuzdaki uyuşmazlığın çözümünde etken olmad-ığı açık surette ortadadır.

Davacı Avukatı, Birleştirilmiş A.M 29,30 ve 31/02 sayılı iptal davasının kararında, mezkur davadaki Davacıların geçmişteki avantajlı hesaplamanın yasal bir dayanağı olduğunu kanıtlayamadıkları bulgusunu yaptığını, halbuki kend-ilerinin 1979 Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğüne göre maaş baremlerine ilaveten %40 ek tahsisat aldıklarını kanıtladıklarını, YİM 205/80 sayılı Vedat Keus v Maliye Bakanlığı davasında da Mahkemenin, ödeneklerde yükselme olması halinde, böyle bir kişinin m-aaşının yeniden ayarlanması ve yükselme olduğu tarihten itibaren kendisine ödenmesi gerektiğine karar verdiğini, bu durumun değişiklik yarattığını, bu nedenle havale talepleri doğrultusunda, meselenin Anayasa Mahkemesine iletilmesi gerektiğini ileri sürmüş-tür.

YİM 205/80 D.33/80 sayılı Dr.Vedat Keus v Maliye Bakanlığı davasında, Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğün'de, doktor maaş baremlerine ilaveten %40 tahsisat ödenmesi kuralı yürürlüğe girmesi ile, Sağlık Bakanlığında çalışan tüm hekimlere maaş baremler-ine ilaveten %40 ek tahsisat uygulanmaya başlanmış, o tarihte emekli olduğu için maaşına ek tahsisat uygulanmayan Dr.Vedat Keus 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 3(1) maddesi uyarınca ek tahsisatın kendisine de uygulanmasını yazılı olarak talep etmiştir. İ-dare, 1979 Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğü'nün sadece çalışan hekimlere tahsisat ödenmesini öngördüğü gerekçesi ile Davacının yazılı talebini reddetmişti. Bunun üzerine, açılan davayı dinleyen Yüksek İdare Mahkemesi, 26/77 sayılı Emeklilik Yasası'nın 30(-1) maddesi kapsamında emekliye ayrılmış bir kişinin, emekliye ayrılmış olduğu görevin, emeklilik amaçları için kabul edilen ödeneklerinde yükselme olması halinde, böyle bir kişinin emekli maaşının yeniden ayarlanması ve yükselme olduğu tarihten itibaren ke-ndisine ödenmesi gerektiği bulgusundan hareketle, idarenin ret kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar vermiştir.

Huzurumuzdaki davada böyle bir durum bulunmamaktadır. Davacı emekli olduktan sonra çalışan doktorların kişisel tahsisatlarında bir de-ğişiklik olmamıştır. Bu anlamda konu davanın meselemizle doğrudan bir benzerliği yoktur. Davacı Avukatının, Dr.Vedat Keus davasına atfen iddialarını ileri sürmekteki esas amacı, 1979 Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğü uyarınca doktorların maaş baremlerine -ilaveten %40 tahsisat ödenmesinin Davacı bakımından kazanılmış hak haline geldiğini, bunun daha sonra değiştirilmeyeceğini ve bu durumun daha önce karara bağlanan Anayasa Mahkemesinin Birleştirilmiş 29,30 ve 31/02 D.2/03 sayılı davasından farklı, yeni ve d-eğişik bir durum olduğunu ortaya koymaktır.

Anayasa Mahkemesi, Birleştirilmiş A.M. 29,30 ve 31/02 D.2/03 sayılı kararında, müktesep hak konusuna, 26/79 sayılı Emeklilik Yasası'nın 23/02 sayılı Yasa ile değiştirilen geçici 2. maddesini incelerken değinmi-ştir.

Davacı Avukatı, Emeklilik Yasası'nın değiştirilmiş geçici 2. maddesi ile ilgili aykırılık iddiasında bulunmamıştır. Konu geçici 2. madde, Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte, halen emekli olup da maaşları üzerinde emeklilik hesaplanmasında dikkate -alınan tahsisatı bulunanların, çekmekte olduğu maaşı almaya devam edeceklerini düzenlemiş, böylece bu statüdeki bir emeklinin aldığı maaşın, yeni uygulama ile aynı seviyeye gelinceye kadar eski maaşını alması sağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi, geçici 2. -maddeyi emeklilerin haklarını koruyan ve eşitliği sağlayan bir madde olarak değerlendirmiş ve Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı bulmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın 1 ve 160. maddesine aykırı bulmadığı 23/02 sayılı Emeklilik (Değişiklik)- Yasası'nın geçici 2. maddesine göre, yeni uygulama ile maaşta bir fark olması halinde, aynı maaş seviyesine gelinceye kadar, eski maaşın alınmaya devam edeceği kuralı getirilmiştir. Bu anlamda Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğü, hekimlere diğer kamu görevl-ilerine istinaden üstün bir hak vermemektedir. Maaş hesaplamasında fark oluşması halinde, bu durumun nasıl giderileceği, Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın 1 ve 160. maddelerine aykırı bulmadığı 23/02 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesi ile düzenlendiğinden, -konu edilen Hekimlerin Ek Tahsisatları Tüzüğü'nün varlığı, konunun tekrardan Anayasa Mahkemesine havalesi için Davacı veya doktorlar lehine yeni ve değişik bir durum oluşturmamaktadır.

Tüm yukarıdakiler ışığında, Davacı tarafından yapılan Anayasaya aykı-rılık iddiaları, daha önce tamamıyla benzer bir konuda Anayasa Mahkemesinin, Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 29,30 ve 31/02 D.2/03 sayılı kararında karara bağlandığı ve havale için yeni ve değişik bir durum oluşmadığı cihetle, konunun Anayasa Mahkemesine -iletilmesine gerek yoktur.

Anayasa Mahkemesinin Birleştirilmiş Anayasa Mahkemesi 29,30 ve 31/02 (D.2/03) sayılı kararındaki sonuca göre, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası ve 23/02 Emeklilik (Değişiklik) Yasaları ile getirilen yeni düzenle-me, Anayasaya aykırı olmadığı gibi, kazanılmış hakları ortadan kaldıran bir uygulamayı yürürlüğe sokmamıştır.

Buna göre, Davalının, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası ile getirilen ve Anayasaya uygun şekilde geçirilip yürürlüğe konan yeni -düzenleme ile Davacının maaşını, emeklilik ikramiyesini ve emekli maaşını Yasa'nın öngördüğü esaslar dahilinde hesaplayıp Davacıya ödemesi yasal yükümlülüğüdür ve ortada yokluk sonucunu doğuracak herhangi bir uygulama bulunmamaktadır.

Bu sonuç karşısında-, gelinen şu noktada, Anayasaya aykırılık iddialarının incelenmesinden sonra değerlendireceğimizi söylediğimiz Davacının talebin belirli ve spesifik idari işlemlere karşı yapılmadığına ilişkin Davalının ön itirazını incelememiz gerekmektedir.

Davacının -taleplerinin ikinci kısmı belli bir karara veya işleme yönelik yapılmış değildir.

Anayasaya uygun şekilde geçirilen bir yasaya, doğru şekilde riayetin sonuçlarının, doğrudan doğruya başvuru konusu yapılmasına imkan olmadığından (Gör. YİM 32/82 D.32/83) D-avacının, 25/02 sayılı Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasası altında yapılan "tüm işlemlere" yönelik belli ve spesifik olmayan genel mahiyetteki taleplerinin ileri götürülmesi mümkün değildir.

Tüm yukarıdakiler ışığında, Davacının Anayasaya aykırılık iddi-alarına bağlı olarak, konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesi talebi ile birlikte davasının ret ve iptal edilmesi gerekmektedir.



SONUÇ:

Netice itibarıyla;

Davacının Anayasa Mahkemesine iletilmesini istediği konu hakkında, Anayasa Mahkemesi daha önce- benzeri konuda karar verdiği ve havale için yeni ve değişik bir durum oluşmadığından, konunun Anayasa Mahkemesine iletilmesine gerek olmadığına karar verilir; dava ise kabul edilen ön itiraz ışığında ret ve iptal edilir.

Masraf emri verilmez.




Necm-ettin Bostancı Talat D.Refiker Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç




15 Nisan, 2013



25






Full & Egal Universal Law Academy