Yüksek İdare Mahkemesi Numara 136/2001 Dava No 13/2002 Karar Tarihi 03.12.2002
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 136/2001 Dava No 13/2002 Karar Tarihi 03.12.2002
Numara: 136/2001
Dava No: 13/2002
Taraflar: Şenay Kofalı ve diğerleri ile Bakanlar Kurulu
Konu: Kamulaştırılan arazilerin ihtiyaç fazlası kısmının iadesi istemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 03.12.2002

-D.13/ 2002 YİM 136/2001
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Seyit A. Bensen, Şafak Öneri.
Davacı: 1. Şenay Kofalı, Gönyeli
2. Gülay Zorba, Gönyeli
- 3. Sonay Barkut, Gönyeli
4. Aziz Damdelen, Gönyeli
5. Bahire Avcı, Gönyeli
6. Timuray Kofalı, Gönyeli
7. M. Kemal Damdelen, Gönyeli
8. Bekir H. Damdelen, Gönyeli

- ile -
Davalı. 1. Bakanlar Kurulu vasıtasıyle Kuz-ey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Lefkoşa
2. Başbakan vasıtasıyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Lefkoşa


A r a s ı n d a.


Davacılar namına: Avukat Kıvanç M. Riza
Davalılar- namına: Başsavcı Yardımcı Muavini Mustafa Arıkan.


----------------
-

H Ü K Ü M


Metin A. Hakkı: Davacılar, 27.11.2001 tarihinde, Anayasanın 152. maddesine istinaden Yüksek İdare Mahkemesi olarak oturum yapan Yüksek Mahkemede, Davalılar aleyhine dosyaladıkları yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen dava ile aynen aşağıdaki -taleplerde bulunmuşlardır:

"a) Davalıların, münferiden veya müştereken,
Gönyeli'de kâin olup XXI/29 W.1 sayılı Devlet
Kadastro plânında Blok B'de 65 sayılı parsel
olup o zaman Hasan Damdelen n/d Hasan Aziz
Damdele-n'e ait olan taşınmaz malın 23 sayılı
ve 18.3.1986 tarihli Resmi Gazete'nin Ek
III'ünde 133 sayılı Amme Enstrümanı gereğince
yayımlanan bir Kamulaştırma Emri ile kamu
ulaşımının sağlanması, idamesi ve geliştirilmesi
- amacı ile kamulaştırılan kısmın 3 sene zarfında
ihtiyaç fazlası olan kısmını yukarıda mezkûr olup
halen vefat etmiş olan Hasan Damdelen'in n/d Hasan
Aziz Damdelen varisleri durumunda bulunan Davacılara
teklif etm-emekle göstermiş oldukları ihmalin
yapılmaması gerektiği ve/veya Davalıların, münferiden
veya müştereken, dava konusu 65 parsel sayılı
taşınmaz malın kamulaştırılan fakat ihtiyaç fazlası
olan kısmını Davacılara iktisap e-dildiği fiyat
karşılığında satmayı ve/veya geri vermeyi teklif
etmeleri gerektiği hususunda bir karar"


Davalılar mezkûr davaya 14.12.2001 tarihinde bir Müdafaa Takriri dosyalamışlar ve özetle Davacıların talep ettikleri kararı alma-ya hakları olmadığını ileri sürüp davanın masrafla reddolunması talebinde bulunmuşlardır. Davalıların Müdafaa Takriri 2 de ön itiraz içermektedir. Davalıların birinci ön itirazı, Davalıların, Davacıların talebine gerekli cevabı verdiklerini, Davacıların -bu dava ile karar verilmesini talep ettikleri işlemin yapılmayacağını Davacılara bildirmiş olduklarını dolayısıyla herhangi bir ihmalin söz konusu olmadığını iddia etmişlerdir. Davalılar ikinci ön itirazları ile Yüksek İdare Mahkemesinin bu konunun yetki -alanı içinde olmadığını iddia etmekte ve dolayısıyle Yüksek İdare Mahkemesinde dosyalanan Davacıların davasının reddini talep etmektedirler. Davalılar tarafından Müdafaa Takririnin dosyalanmasının akabinde Davacılar 3.1.2002 tarihinde davaya, Müdafaaya C-evap Takriri dosyalamışlar ve davalarında ısrar etmişlerdir.

Davanın duruşması 10.4.2002 tarihinde başlamış ve karşılıklı muvafakat çerçevesinde taraflar dosyada görülen ve evraklardan oluşan 1'den 10'a işaretli 10 adet emareyi Mahkemeye ibraz etmişl-erdir. Bu oturumda taraflar yine karşılıklı mutabakat çerçevesinde davanın kökeninde yatan olguların büyük bir kısmını müşterek olgu olarak Mahkemeye aktarmışlardır. Akabinde Davacı tarafı Mahkemeye başka şahadet ibraz etmemiş, Davalı tarafı ise, Karayol-larında görevli Aydın Kahyalar ve Karayolları Müdürü İsmail Altan'ı tanık olarak (Davalıların iddiasına göre eksik kalan olguların tamamlanması amacı ile) dinletmişlerdir. Sözü edilen bu 2 tanık şahadetleri esnasında dosyada emare 11,12,13 ve 14 olarak du-ran 4 adet emareyi daha Mahkemeye ibraz etmişlerdir. Davanın duruşması 10.4.2002 tarihinde başlamış, duruşma o gün hitam bulmayıp 17.4.2002 tarihine ertelenmiş, fakat bu meyanda, 10.4.2002 tarihli oturumda şahadeti bitmeyen Aydın Kahyalar bir trafik kazas-ı geçirdiğinden duruşmaya 17.4.2002 tarihinde devam edilmemiş ve her iki tarafın onayı ile dava 12.6.2002 tarihine ertelenmiştir. 12.6.2002 tarihinde duruşmaya devam edilmiş, duruşma o gün de bitmeyip 19.6.2002 tarihinde de devam etmiş ve bu tarihte hitab-eler de dinlendikten sonra dava karar için bilâmüddet ertelenmiş durumdadır.

Tarafların duruşma esnasında Mahkemeye ibraz ettikleri müşterek olguları, ibraz ettikleri emareleri, ve yine duruşma esnasında Davalı tarafının ibraz ettiği şifahi şahadeti -değerlendirdikten sonra yaptığımız bulgular neticesi davanın kökeninde yatan olguların aşağıdaki şekilde özetlenmesi mümkündür:

Dava ile ilgili tarihlerde Gönyeli'de takriben 11 dönüm alanı olan ve emare 10 plânda parsel 1853 olarak görünüp etrafı sa-rı ve kırmızı ile çevrilmiş bulunan gayrımenkul kâmilen merhum Hasan Damdelen'e ait idi. 12.9.1985 tarihinde Davalılar tarafından yayımlanan emare 1 ihbar ve bilâhare 18.3.1986 tarihinde yayımlanan Emir gereğince sözü edilen ve Kıta No.1853 olan gayrımenk-ulün tümü kamu ulaşımının sağlanması, idamesi ve genişletilmesi amacı ile Devletçe kamulaştırıldı. Bu gayrımenkulün sahibi olan Hasan Damdelen takriben 1994 yılında vefat etti ve bu davada Davacı durumunda bulunan kişileri varis olarak bıraktı. Dava konu-su olup yukarıdaki şekilde Devlet'çe iktisap edilen gayrımenkulün takriben 2 dönüm alanındaki Kuzey cephesinde bulunan ve emare 10 plânda kırmızı ile renklendirilen kısmı, Lefkoşa-Girne-Mağusa anayolunun yapımında yol yapılmak suretiyle kamu yararına kulla-nıldı; ancak sarı ile renklendirilen ve takriben 9 dönüm alanı olan kısım kullanılmadan durmaktadır. Vurgulanması yerinde olur ki emare 10'da kırmızı ile işaretli olan kısım Lefkoşa-Mağusa yolunun yapımı ve Gönyeli kavşağı diye bilinen yolun yapımı için k-ullanılmışken, sarı ile renklendirilen ve takriben 9 dönüm alanı olan kısım henüz kullanılmadan durmaktadır. Davacılar iddia ederler ki emare 10'da sarı ile renklendirilen kısım ihtiyaç fazlasıdır ve kamulaştırma tarihinden itibaren 3 yıl zarfında kullanı-lmadığı için mevzuat gereği Davacılara geri teklif edilmelidir. Davalılar ise, bu iddiayı benimsemezken tam tersine sarı ile renklendirilen kısmın ihtiyaç fazlası olmadığını, Gönyeli kavşağı diye bilinen yerde bir "Yonca Yol" yapılması tasarlandığından bu- kısmında "Yonca Yol" yapımında kullanılacağını dolayısıyle ihtiyaç fazlası olmadığını iddia etmektedirler.

Bu dava konusu ile ilgili olarak Davacılar, emare 4 olarak dosyada duran mektup ile 11.6.1997 tarihinde Başbakan'a hitap eden bir yazı yazmış -ve o yazıda emare 10'da görülen ve kendi iddialarınca istimlâk edilip ihtiyaç fazlası olan kısmın Davacılara geri teklif edilmesini talep etmişlerdir. Başbakan da 11.2.1998 tarihli bir yazı ile iadesi talep edilen kısmın ihtiyaç fazlası olmadığını, istiml-âk gayesine uygun olarak kullanılacağını belirtmiş, dolayısıyle Davacıların talebini reddetmiştir. Ancak tablonun tamamlanması amacı ile şunun da belirtilmesi yerinde olur ki Davacılar, 11.6.1997 tarihli yazıyı yazdıktan sonra 30 gün zarfında bu yazıya ce-vap alamadıklarından olacak ki Yüksek İdare Mahkemesinde 18.11.1997 tarihinde yine Davalılar aleyhine YİM 211/97 sayılı bu davaya benzer bir dava açmış ve bu davadaki benzer taleplerle benzer bir karar talep etmiştir. YİM 211/97 sayılı dava dosyalandıktan- sonra Davalılar ancak 13.2.1998 tarihinde Davacılara emare 6 olarak önümüzde duran red cevabi yazıyı cevap olarak vermişlerdir. YİM 211/97 sayılı dava Yüksek İdare Mahkemesinde dinlenmiş ve kararı da verilmiş bulunmaktadır. Sözü edilen davanın kararı ve-rilmeden konu tüm ilgililerin müracaatı ve davanın karara bağlanmasında bu davanın kökeninde yatan 15/62 sayılı Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) maddesinin Anayasanın 41(3) maddesine aykırı olup olmadığı da konu edilmiş ve konu Yüksek İdare Mahkemesince -Anayasa Mahkemesine havale edilmiştir. Anayasa Mahkemesi 21.12.2000 tarihinde kararını vermiş ve inter alia, Anayasanın 41(3) maddesinin tefsiri ile ilgili geçmiş içtihatları da gözönünde bulundurarak (Bak: 2RSCC, 1961, sayfa 49 Jason Kanıklides davası) g-erek Anayasa gerekse ilgili Yasa'da sözü edilen 3 yılın sıkı sıkıya 3 takvim yılı olarak tefsir edilmemesi gerektiğini, meselenin tüm ahval ve şeraitinin gözönünde bulundurularak tefsir edilmesi gerektiğini belirterek davayı tekrar havaleyi yapan Yüksek İd-are Mahkemesine iletmiştir. Anayasa Mahkemesi 21.12.2000 tarihinde A.M. 8/2000 (D.4/2000) sayılı kararını verirken kararında aynen şu paragrafa da yer vermiştir:

"15/62 sayılı Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1)
maddesi ile Anayasanın 41(3) ma-ddesi arasında
Mahkememiz önünde bulunan konular açısından
özde bir farklılık yoktur. Bu durumda havaleyi
yapan Mahkeme, bu kararda söylenenler ışığında,
15/62 sayılı Yasanın 15(1) maddesini tefsir etmek
suretiyle uygulayaca-ktır. Bu maddenin Anayasanın
41(3) maddesine herhangi bir aykırılığı yoktur".



Anayasa Mahkemesi kararının 21/12/2000 tarihinde yayımlanmasından sonra YİM 211/97 (D.16/2001) sayılı davayı gören Yüksek İdare Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin kar-arı ışığında YİM 211/97 sayılı davayı neticelendirmiş ve özetle Davacıların davasını, Davacıların yeni dava açma hakları saklı kalmak koşuluyla red ve iptal etmiştir. Yüksek İdare Mahkemesi bu karara varırken neden olarak aynen şöyle demiştir:

"Duru-şma tamamlanıp dava karara kaldıktan sonra
Anayasa Mahkemesine havale yapılmıştır. Bu
durumda geçmiş şahadete bakarak davayı
sonuçlandırmamız doğru olabilir mi? Bunun doğru
olmadığı, davayı mevcut şekli ile sonuçlandırmanın
- taraflara haksızlık olacağı anlaşılmaktadır.
Duruşmaya devam etmek ve yeniden tanık dinlemek
de sağlıklı olmayacaktır, çünkü layihalar tadil
edilmeden bunun bir anlamı olmayacaktır. Diğer
taraftan malı iade etmeme davranışının- devam
ettiğini dolayısıyla Davacıların yeni dava
açmasına herhangi bir engel bulunmadığını dikkate
alıyoruz. Konunun yeni açılacak bir davada
tartışılması aradan geçen süre içinde değişen
faktörleri değerlendirme fırsatı da- vereceğinden
yararlı olacaktır".


Akabinde Davacılar, yukarıda değinildiği gibi 27.11.2001 tarihinde önümüzdeki davayı dosyalamışlardır. Davanın olgular kısmından ayrılıp bu olgulara uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuatı uygulamadan önce, ta-blonun tamamlanması açısından aşağıdaki olguların da belirtilmesi uygun olacaktır. Önümüzdeki şahadete göre halen fiili olarak kullanılmayan ve emare 10 plânda sarı ile renklendirilmiş durumda bulunup takriben 9 dönüm alanı bulunan tarla, aslında Davalıla-rın "Yonca Yol" projesi uygulamaya konursa kullanılacaktır. "Yonca Yol" projesi emare 9'da görülmektedir. Önümüzdeki tekzip edilmeyen şahadete göre bu proje 1984 yılında düşünülüp yapıldı. Uygulanmaya konacak olursa davanın duruşma tarihindeki değerlere- göre maliyeti takriben 2 Trilyon Türk Lirası olacaktır. Yine önümüzdeki tekzip edilmeyen şahadete göre KKTC'nin bu projeyi kendi başına finanse etmesi mümkün değildir. Aydın Kahyalar ve bilhassa Karayolları Dairesi Müdürü İsmail Altan'ın şahadetine göre- KKTC çapında yapılan karayollarının programı 10 yıllık, 15 yıllık ve 20 yıllık olarak düşünülmektedir. Bu "Yonca Yol" inşaatının gerçekleşmesi bir "Yatırım Projesi" dir. Bunların finansmanı KKTC bütçesinde görülmekle beraber fiiliyatta TC tarafından kar-şılanmaktadır. TC Başbakanlığında "Kıbrıs İşleri Müşavirliği" diye bir birim vardır ki bunun KKTC'deki uzantısı KKTC'de faaliyet gösteren TC Yardım Heyetidir. Bu "Yonca Yol"'un inşaatının kesin olarak hangi tarihte başlayıp biteceğine dair henüz nihai bi-r karar alınmış değildir, ancak Karayolları Dairesi Müdürünün şahadetine göre önümüzdeki birkaç yıl içinde tatbikata konması kuvvetle muhtemeldir.

Emare 9'da görülen Yonca Kavşak projesinin Yonca Kavşağa ilâveten 1) Kuzeydoğu, 2) Güneydoğu, 3) Güne-ybatı ve 4) Kuzeybatı olarak dört kolu vardır. Bu kollardan Güneydoğu'da bulunan ve dava konusu Kıt'a 1853'ün sarı ile renklendirilmiş kısmın içinde yer alan kolun fiiliyatta ana hatları benimsenmiş, tarlada yerine oturtulmuş ve stabilizesi yapılmış olmak-la beraber daha ileri herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bunun inşaatı bitmiş olsa bile yalnız başına kullanılması söz konusu değildir. Diğer 3 kol ise kağıt üstünde durmaktadır ve fiiliyatta bunlarla ilgili hiçbir işlem yapılmamıştır. Dava konusu gayrıme-nkulde yer alan kolun yapılmasına da sadece Davacıların daha önce açtıkları YİM 211/97 sayılı davanın dosyalanmasından sonra başlanmıştır ve sırf iş yapıldığı görünsün diye başlatılmıştır. Fiiliyatta yapılan ve henüz bitmeyen bu yol da kullanılmadığı bir -yana halen Gönyeli kavşağı olarak bilinen yer kullanıldığı süre bu kol da kullanılmayacaktır. Ancak emare 9'da görülen proje uygulamaya konup inşaası bitmesi halinde kullanılacaktır.

Davanın kökeninde yatan olguları yukarıdaki şekilde özetledikten s-onra davayı karara bağlamak için uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuatı bu davaya uygulayıp davayı karara bağlamak görevimizdir. Anayasamızın 41(3) maddesi aynen şöyledir:

"Kamulaştırılmış herhangi bir taşınmaz mal veya bu
gibi bir mal üzerind-eki herhangi bir hak veya yarar,
sadece bu kamulaştırma amacı için kullanılabilir.
Bu amaç, kamulaştırma tarihinden başlayarak üç yıl
içinde gerçekleşmediği takdirde, kamulaştırmayı
yapan makam, bu üç yıllık sürenin sonunda kamulaş--
tırılan malı, kamulaştırma bedeline eski sahibine
geri vermeyi önerir. Bu öneriyi alan kişi kabul
veya ret cevabını bu öneriyi aldığı tarihten
başlayarak üç ay içinde bildirir; kabul ettiğini
bildirdiği takdirde, kabul tar-ihinden başlayarak
yine üç ay içinde, kamulaştırma bedelini geri
vermesi üzerine, kamulaştırılan mal hemen kendisine
geri verilir".


Yine davaya şamil 15/62 sayılı ve halen yürürlükte bulunan 1962 Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) -maddesi aynen şöyledir:

"15.-(1) Herhangi bir gayrımenkul malın Anayasanın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra iktisap edilmesi ve,
bu gibi malın iktisabı yapan makamın mülkiyetine
girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde iktisap
maksadı-nın tahakkuk etmemesi veya bu gibi maksadın
tahakkukundan iktisabı yapan makamın vazgeçmesi, veya
iktisabı yapan makamca, bu gibi malın tamamının veya
herhangi bir kısmının, hakiki ihtiyaçlarından fazla
olduğunun görülmesi halinde, aşağıda -gösterilen
hükümler uygulanır:-

(a) iktisabı yapan makam, yazılı bir ihbarla,
bu gibi malı, iktisap edildiği fiatta, bu
gibi malın iktisap edildiği şahsa veya vefat
etmiş olması halinde, şahsi mümessilleri-ne
veya varislerine teklif eder; bu gibi şahıs
veya mümessil veya varisler, bu gibi ihbarın
verilmesinden itibaren üç ay içinde, iktisabı
yapan makama hitaben yazılı bir ihbarla,
teklifin kabul e-dilip edilmediğini bildirir;
ve mezkûr süre içinde teklife bir cevap
verilmemesi halinde, bu gibi teklif kabul
edilmemiş addolunur:

Ancak, herhangi bir gayrımenkul malın, bu
kanun hükümleri ge-reğince iktisap edildiği
maksat için işgal edildiği süre içinde bu
gibi mala herhangi bir ilâve veya ondan
herhangi bir azaltma olması, veya bu kanun
hükümleri gereğince iktisap edilen gayrımenkul
- malın yalnız bir kısmının, iktisabı yapan
makamca bu madde hükümleri gereğince teklif
edilmesi halinde, bunun için, iktisabı yapan
makamca, makul bir fiat tespit edilir ve
yukarıda mezkûr ihbarda gösterilir;- ve bu gibi
ihbarın verildiği şahıs, mal teklifinin kabul
edildiğini bildiren ihbarında, bunun için,
yukarıda gösterildiği üzere tespit edilip
gösterilen fiata itiraz edebilir, bunun
üzerine, fia-t, anlaşmazlık halinde, mahkeme
tarafından kararlaştırılır;

(b) kendisine, (a) bendi gereğince ihbar verilen
şahsın, yukarıda gösterildiği üzere ihtiva
ettiği teklifi kabul ettiğini bildirmesi
halind-e, bu gibi şahıs, bu gibi kabul
bildirildiğinden itibaren üç ay içinde veya,
bendindeki şartın şumulüne giren ahval
içerisinde, malın kendisine iade edileceği
fiatın, hale göre, kendisi ile iktisabı
yapan makam arasında uyuşulduğu veya mahkeme-
tarafından kararlaştırıldığı tarihten itibaren
üç aylık bir süre içinde, iktisabı yapan
makama, yukarıda gösterildiği üzere malın
iadesi için ödenmesi gereken fiatı öder; ve
iktisabı yapan makam bunun üzerine, derhal
malın mülkiyetinin ona devredilmesini- sağlar".


Bu mevzuat hükümlerini zihinde tutarak davanın esas olgularına göz atmak yerinde olacaktır. Davalıların "Yonca Yol" projesinden vazgeçmedikleri ortadadır. Davalılar bu projeyi gerçekleştirmek arzu ve niyetindedirler. Ancak Davalıları-n buna maddi imkânları olmadığı da ortadadır. TC Devleti "lütfen" bu projeyi uygulayacaksa diğer KKTC'de gerçekleştirilen bir çok proje gibi bu proje de gerçekleşecektir. Dava konusu gayrımenkulün istimlâk gayesine uygun olarak istimlâk tarihinden itibar-en 3 yıl içinde kullanılması gerekirken bunun tatbikatta sadece 2 dönümünün kullanıldığı geri kalan 9 dönümün fiiliyatta istimlâk gayesine uygun olarak henüz kullanılmadığı, Davalılar tarafından sırf işe başlandığı görülsün diye orada bir takım çalışma yap-ılmakla beraber ciddi bir çalışma yapılmadığı, bugün çalışmanın devam etmediği ve "Yonca Yol"un kesin olarak hangi tarihte inşaasına başlanıp başlanmayacağı, başlanırsa hangi tarihte biteceğini söylemek önümüzdeki şahadet ve olgular muvacehesinde imkânsızd-ır.

Bu çerçevede davayı karara bağlamak görevimizdir. Ancak bunu yapmadan ve davanın esasını tezekkür etmeden önce Davalıların iptidaî itirazlarının incelenip karara bağlanması yerinde olacaktır. Kararın başında yukarıda belirtildiği gibi Davalılar-ın birinci ön itirazı Davacıların talebine gerekli cevabı yazılı olarak verdikleri, Davacıların talep ettiği istimlâk edilen malın veya bir kısmının geri verilmesi talebini reddettiklerini gayrımenkulün geri Davacılara teklif edilme işleminin yapılmayacağı-nı Davacılara bildirmiş oldukları hasebi ile herhangi bir ihmalin söz konusu olmadığı; dolayısıyla davanın iptal edilmesi gerektiği iddiası idi. Davacıların bu dava ile talep ettikleri karar tezekkür edildiğinde, taleplerine cevap alamadıklarından yakınma-dıkları, talep ettikleri işlemin yerine getirilmemesinden yakındıkları görülmektedir. Dolayısıyla bu iptidaî itiraz yersizdir ve reddolunmalıdır. Davalıların 2. iptidaî itirazları, bu davanın Yüksek İdare Mahkemesinin yetki alanı içine girmediği iddiasıd-ır. Bu dava Anayasanın 152. maddesine istinaden açıldığı ihtilâf konusu değildir. Anayasanın 152. maddesinin bilhassa 1. fıkrası tetkik edildiğinde yasal durumun hiç de Davalıların iddia ettiği gibi olmadığı, bu iddianın tam tersine davayı görebilecek te-k yetkili Mahkemenin bu Mahkeme olduğu sarihtir. Dolayısıyla Davalıların bu itirazlarını da benimsememiz olanaksızdır ve bu iddia da reddolunmalıdır.

Davalıları Mahkemede temsil eden Savcı dava nihayetinde Mahkemeye yaptığı hitabesi esnasında yukarı-da tezekkür edilen 2 iptidaî itirazlarına ek olarak yine iptidaî itiraz mahiyetinde bir 3. iddiada daha bulunmuştur. Bu iddia da şudur: Davacılar davalarını, davalarında yakındıkları ihmal bilgilerine geldikten 75 gün içinde dosyalamamış, çok sonra dosyal-amış olmaları hasebi ile davaları müruru zamana uğramıştır, davaları daha ileri gidemez ve reddolunmalıdır. Bu iddiayı da değerlendirmek yerinde olacaktır. Her ne kadar bu iddia Müdafaa Takririnde yer almasa da yasal nokta içerdiği cihetle bunu da tezek-kür etmeyi uygun bulduk. Ancak gözden kaçmamalıdır ki Davacılar bu davayı daha önce 8.8.2001 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesi tarafından neticelendirilen ve kendilerine aynı konuda yeni dava açma hakkı bahşeden Mahkeme emrine istinaden 27.11.2001 tarihind-e açmışlardır. Mahkeme emrine uygun olarak açılan bir davanın ise müruru zamana uğradığını kabul etmemiz olanaksızdır, dolayısıyla Davalıların bu itirazı da reddolunmalıdır.

Netice olarak Davalıların tüm iptidaî itirazlarının reddolunması gerekir.- Davanın esasına bakıp uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuatı, yani yukarıda iktibas edilen Anayasanın ilgili maddesi ile konuya şamil yine yukarıda iktibas edilen Yasanın ilgili maddesini bunlara uygulamaya kalktığımızda ortaya şöyle bir netice çıkar: E-mare 10'da sarı ile renklendirilip takriben 9 dönüm alanı olan gayrımenkul bugün Davalılarca kamulaştırılma maksadına uygun olarak kullanılmamaktadır. Davalılar bunu kullanmadan vaz mı geçtiler? Bu sualin cevabı "hayırdır". Ancak uygulamakla yükümlü oldu-ğumuz mevzuata göre bunun istimlâk tarihinden itibaren 3 yıl zarfında kullanılması, şayet kullanılmayacak ise yasada uygun şartlarla Davacılara geri teklif edilmesi gerekmekte idi. İçtihatlara göre bu mevzuatta öngörülen 3 yıl süre 3 takvim yılı ile sınır-lı değildir. Konuyu ilgilendiren tüm hususlar gözönünde bulundurularak bu süre uzatılabilir ve uzatılması da makuldür. "Yonca Yol" projesinin tümünün inşaası başlamış ve inşaası bitmemiş olsa mevzuatta öngörülen 3 yıl süre 3 buçuk yıl da olur, 4 yıl da o-labilir hatta elzemse bu süreyi daha da geniş tutma mümkün olabilir. Ancak, istimlâk edilen gayrımenkulün takribi 9 dönüm olan kısmı 10 yılı mütecaviz bir süre geçmiş olduğu ve projeye göre hakiki anlamda inşaatının gerçekleşmediği gözönünde bulundurulara-k Davalıları haklı görmek imkânsızdır. İçinde bulunduğumuz durumda inşaasının ne gün başlayacağı hususunda kesin yargıya varmak bile imkânsızdır. Kamu menfaatını şahısların menfaatından daha üstün tutmak yargı organları tarafından uygun görülebilir. Anc-ak buna da bir sınır konmasının zarureti vardır. Devlet veya Hükümet kendi Anayasasına ve kendi koyduğu Yasalara saygılı olmazsa ortaya hiç de hoş olmayan durumlar çıkar ve yine Anayasanın öngörüp garanti altına aldığı şahsi haklar da rencide edilmiş olur-. Bu meselede, içinde bulunduğumuz durumda Davacıların davasında yaptıkları talebi kabul etmekten başka seçeneğimiz yoktur. Davacılar davanın olgularına göre davalarında haklıdırlar.

Netice olarak Davacılara talep ettikleri kararın bence verilmesi -gerekir.
-
Seyit A. Bensen : Bu davadaki olgular özetle şöyledir: Müteveffa Hasan Damdelen namı diğerle Hasan Aziz Damdelen Gönyeli'de Pafta/Harita XXI/29.W.1, Blok B, Parsel 65 tahtında kayıtlı bir taşınmaz malın 30.6.1987 tarihine kadar kayıtlı mal sahibi idi. 18.-3.1986 tarih ve 23 sayılı Resmi Gazetenin Ek.III'ünde 133 sayılı Amme Enstrumanı tahtında yayımlanan bir Kamulaştırma Emri ile, başkalarına ait taşınmaz mallarla birlikte, bu taşınmaz mal da kara ulaşımının sağlanması, idamesi ve geliştirilmesi amacıyle, y-ani yol inşaatı için kamulaştırıldı. 30.6.1987 tarihinde söz konusu mal tapu kayıtlarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına resmen kaydedildi.

Davalılar, başkalarına ait taşınmaz mallarla birlikte kamulaştırılan dava konusu mal üzerinde Lefkoşa-Girne -arasında dört şeritli bir yol yapmayı ve bu arada Gönyeli kavşağında dava konusu olup kamulaştırılan malın tümünü içerisine alacak şekilde "yonca yaprak" olarak tabir edilen alt-üst geçitler ve besleyici yolların uygulanması doğrultusunda bir projeyi gerçe-kleştirmeyi planlamışlardı. Dava konusu olup kamulaştırılan parselin takriben 2 dönüm alanındaki kısmı Gönyeli-Gazi Mağusa ana yolunun yapımında kullanıldı, ancak geriye kalan ve emare 10 planda etrafı sarı renk boya ile boyanmış saha içinde kalan takriben- 9 dönüm alanındaki büyük bir kısmı KKTC adına kayıt tarihinden itibaren aradan 3 seneden fazla bir süre geçtiği halde kara ulaşımının sağlanması, idamesi veya geliştirilmesi için kullanılmadı ve halen daha kullanılmadan durmaktadır.

Hasan Aziz Damdele-n 2.2.1994 tarihinde vefat etti. Bu davada görülen Davacılar anılan müteveffa Hasan A. Damdelen'in varisleridirler.

Anayasanın 41(3) maddesi ile 15/62 sayılı Zorla Mal İktisabı Yasasının 15. maddesi kamulaştırılan malın kamulaştırmayı yapan makamın mülk-iyetine girdiği tarihten itibaren 3 yıl içinde kamulaştırma amacının gerçekleşmemesi halinde malın eski sahibine iadesini öngörmektedir. Davacılar, Anayasa ve Yasanın bu hükmüne uygun olarak, yol inşaatı yapımında kullanılmayan ve emare 10 planda etrafı sa-rı boya ile boyanmış saha içinde kalan takriben 9 dönüm alanındaki kısmın ihtiyaç fazlası olduğunu ve kayıt tarihinden itibaren aradan 3 yıldan fazla bir zaman içinde kullanılmadığı gerekçesiyle Avukatları vasıtasıyle 11.6.1997 tarihinde Başbakan Sayın Der-viş Eroğlu'na emare (4) bir yazı göndererek dava konusu parsel 65'in ihtiyaç fazlasının kendilerine teklif edilmesini talep ettiler. Mezkûr yazıya 30 gün içinde bir yanıt alamayan Davacılar 18.11.1997 tarihinde Yüksek İdare Mahkemesi olarak oturum yapan Yü-ksek Mahkemede açtıkları YİM 211/97 sayılı bir dava ile huzurumuzdaki davadaki taleplere benzer taleplerde bulundular.

YİM 211/97 sayılı davanın dosyalanmasından sonra Davalılar, Davacıların 11.6.1997 tarihli yazısına Başbakanlık müsteşarının Davacılar -avukatına yazmış olduğu 11.2.1998 tarihli emare (6) yazı ile dava konusu malın Karayolları Dairesi projesinde alt-üst geçitler ve besleyici yolların yapılmasının bulunduğu bu projenin uygulamaya geçilmesi halinde talep edilen parsellerin proje uygulaması i-çinde yer alacağından talep edilen arazilerin iadesinin mümkün görülmediğini bildirdi. Davacılar 11.2.1998 tarihli bu karar aleyhine bugüne dek Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadılar.

YİM 211/97 sayılı davayı dinleyen Yüksek İdare Mahkemesi tarafların- müracaatı üzerine davanın karara bağlanmasında etkili olacağı gerekçesiyle Anayasanın 41(3) maddesinin yorumu ile 15/62 sayılı Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) maddesinin Anayasanın 41(3) maddesine aykırı olup olmadığının karara bağlanması için Anayasa -Mahkemesine havale etti. Anayasa Mahkemesinin A.M.8/2000 (D.4/2000) sayılı kararından sonra davayı sonuçlandıran Yüksek İdare Mahkemesi, davayı, Davacıların yeni dava açma haklarını saklı tutarak, red ve iptal etti. Davacılar YİM 211/97 sayılı davanın sonu-çlanmasından sonra Davalılar aleyhine ikame ettikleri işbu dava ile:-
(a) Davalıların, münferiden veya müştereken, Gönyeli'de kâin olup XXI/29.W.1 sayılı Devlet Kadastro Planında Blok B'de 65 sayılı parsel olup o zaman Hasan Damdelen namı diğerle Hasan A-ziz Damdelen'e ait olan taşınmaz malın 23 sayılı ve 18.3.1986 tarihli Resmi Gazetenin Ek III'ünde 133 sayılı Amme Enstrumanı gereğince yayımlanan bir Kamulaştırma Emri ile kamu ulaşımının sağlanması, idamesi ve geliştirilmesi amacıyle kamulaştırılan kısmın-ın 3 sene zarfında ihtiyaç fazlası olan kısmını, yukarıda mezkûr vefat etmiş olan Hasan Damdelen'in namı diğerle Hasan Aziz Damdelenin varisleri durumunda bulunan Davacılara teklif etmemekle göstermiş oldukları ihmalin yapılmaması gerektiği ve/veya Davalıl-arın, münferiden veya müştereken, dava konusu 65 parsel sayılı taşınmaz malın kamulaştırılan fakat ihtiyaç fazlası olan kısmını Davacılara iktisap edildiği fiat karşılığında satmayı ve/veya geri vermeyi teklif etmeleri gerektiği hususunda bir karar verilme-sini talep ettiler.

Davaya Başsavcılıkca Müdafaa dosyalandı. Müdafaa'da iki ön itiraz ileri sürüldü. Bunlar özetle şöyledir:

1. Davacıların avukatı tarafından Davalıya yazılan ve davadaki talepleri içeren 11.6.1997 tarihli yazıya -11.2.1998 tarihli yazı cevaben gönderilmek suretiyle red kararı bildirildiğini, konu yazıda belirtilen kararları süresinde Yüksek İdare Mahkemesine götürülmek suretiyle iptal edilmedikleri cihetle kesinleştiğini dolayısıyle talep takririnde iddia edildiği -gibi bir ihmalden bahsedilemez.

2. Talep takririnin başlığındaki (a) paragrafı altındaki talebin ikinci kısmında talep edildiği gibi hüküm vermeğe Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili olmadığıdır.

Bu ön itirazlara halel gelmeksizin müdafaalarına devamla- Davalılar, kamulaştırılan dava konusu malın tümünü içerisine alacak şekilde alt-üst geçitler ve besleyici yolların uygulanması doğrultusunda bir projeyi gerçekleştirmeyi planladıklarını, projenin kamulaştırılan konu kısmı da kapsamakta olup oraya alt-üst- geçitler yapılması yönünde projeleri olduğunu, hatta başlangıç olarak toprak zemin olarak alt-üst geçidin bağlantı yolunun alt yapısının da yapıldığını, bu itibarla dava konusu parselin kısmen kullanıldığı ve geri kalanı için de kullanılmak üzere projesi -bulunan bir mal olduğunu bu nedenle malın bir kısmından vazgeçmedikleri gibi dava konusu kısmı da hakiki ihtiyaçlarından fazla bir mal olarak görmediklerini ve proje için ihtiyaç durumunda olduğundan Davacılara herhangi bir teklif yapmadıklarını, ilaveten -Davacılar avukatına gönderdikleri 11.2.1998 tarihli yazıda, yazılı olarak da kararlarını Davacılara bildirdiklerini dolayısıyle herhangi bir ihmalden bahsedilemeyeceğini ileri sürdüler.

Yürütsel veya yönetsel bir organ veya makamın alması gereken bir ka-rarı almaması veya yapması gereken bir yönetsel işlemi yapmaması halinde, Anayasanın 152(2) maddesi altında ihmalden dolayı Yüksek İdare Mahkemesine başvurma olanağı vardır. Anayasanın 152. maddesi anlamındaki "ihmal" yürütsel veya yönetsel yetki kullanan -bir makamın veya organın veya kişinin kanunen yapması gerekli işlemleri bu konuda herhangi bir karar almaya gerek duymadan yapmaması demektir. Ancak ilgili yönetim organı bir konuda karar almak veya işlemi yapmakta serbest ise başka bir deyişle karar almak- veya işlem yapmakta yasal bir zorunluluk yoksa, yönetimin ihmalinden söz etmek mümkün değildir.

Davacılar Gönyeli'de kain olup kamulaştırılan malın ihtiyaç fazlası olan ve iktisap maksatları için kullanılmayan kısmını Davacılara iade teklifinde bulunul-masında gösterilen ihmalden yakınmaktadırlar. Davanın bir sonuca ulaştırılmasında etken olan Yasa 15/62 sayılı Zorla Mal İktisabı Yasasıdır. 1962, Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) maddesinin ilgili kısmı aynen şöyledir.

"15(1) Her hangi bir gay-rımenkul malın Anayasanın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra iktisap edilmesi
ve, bu gibi malın iktisabı yapan makamın mülkiyetine
girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde iktisap
maksadının tahakkuk etmemesi veya bu gibi -maksadın
tahakkukundan iktisabı yapan makamın vazgeçmesi, veya
iktisabı yapan makamca, bu gibi malın tamamının veya
herhangi bir kısmının, hakiki ihtiyaçlarından fazla
olduğunun görülmesi halinde, aşağıda gösterilen
- hükümler uygulanır:-

İktisabı yapan makam, yazılı bir ihbarla, bu
gibi malı, iktisap edildiği fiatta, bu gibi
malın iktisap edildiği şahsa veya vefat etmiş
olması halinde, şahsi mümesillerine veya
varislerine teklif eder;......"
-
Yasanın 15(1) maddesinden görüleceği gibi kamulaştırılan malın, kamulaştırmayı yapan makamın mülkiyetine girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde:

(1) kamulaştırma amacının gerçekleşmemesi: veya,
(2) bu gibi amacın gerçekleşmesinden kamulaştırmayı- yapan
makamın vazgeçmesi veya,
(3) kamulaştırmayı yapan makamca, bu gibi malın tamamının
veya herhangi bir kısmının hakiki ihtiyaçlarından
fazla olduğunun görülmesi halinde, kamulaştırma
bedeline, eski sahibine geri v-ermeyi önerir.

Davacıların talep takririne bakıldığında Davacıların yukarıdaki (1) ve (2) bendler altında herhangi bir talepleri olmadığı görülmektedir. Davacıların talepleri (3) bend altındadır.

Daha önce belirtildiği gibi Davacılar kamulaştırılan mal-ın ihtiyaç fazlası olan ve iktisap maksatları için kullanılmayan kısmını Davacılara iade teklifinde bulunulmasında gösterilen ihmalden yakınmaktadırlar. Olgulara göre, Davalılar tasarlanan projenin büyük bir kısmını gerçekleştirmelerine karşın, kamulaştırı-lan malın takriben 9 dönüm alanındaki kısmı ise kamulaştırmayı yapan makamın mülkiyetine girdiği tarihten itibaren 3 yıldan fazla bir süre geçtiği halde kara ulaşımının sağlanması, idamesi ve geliştirilmesi için özellikle "yonca yaprak" olarak tabir edilen- alt-üst geçitlere ilişkin projenin inşaatına gidilmemiş, hatta finansman yokluğu nedeniyle projenin inşaatına ne zaman başlanacağı dahi belli değildir. Bu durumda kamulaştırılan malın geriye kalan ve halen kullanılmamış bir vaziyette duran takriben 9 dönü-m alanındaki kısmının kamulaştırmayı yapan makamca bu gibi malın Yasanın öngördüğü gibi hakiki ihtiyaçtan fazla görülüp görülmediğine bakmak gerekir.

Karayolları Dairesi Şube Amiri Aydın Kâhyalar ve Karayolları Dairesi Müdürü İsmail Altan kamulaştırılan- malın tümünü içerisine alacak şekilde alt-üst geçitler ve besleyici yolların uygulanması doğrultusunda bir projeyi gerçekleştirmeyi planladıklarını, projenin kamulaştırılan dava konusu kısmı da kapsamakta olup oraya alt- üst geçitler yapılması yönünde pro-jeleri olduğunu, hatta başlangıç olarak toprak zemin olarak alt-üst geçidin bağlantı yolunun alt yapısının da yapıldığını bu itibarla dava konusu parselin kısmen kullanıldığı ve geri kalan takriben 9 dönüm alanındaki dava konusu malın da kullanılmak üzere -projesi bulunan bir mal olduğunu, bu nedenle malın bir kısmından vazgeçmedikleri gibi dava konusu kısmı da hakiki ihtiyaçlarından fazla bir mal olarak görmediklerini ve proje için ihtiyaç durumunda olduğundan, yeterli ödenek olmamasına rağmen, bu projeden -vazgeçmedikleri hususunda şahadet vermişlerdir. Bu konuda Mahkeme huzurunda başka şahadet de mevcut değildir. İlaveten Davalılar alt-üst geçitler ve besleyici yolların yapılmasının bulunduğu projenin uygulamaya geçilmesi halinde talep edilen parselin de pr-oje uygulaması içinde yer alacağı göz önünde tutulduğunda talep edilen arazilerin iadesinin mümkün olmadığını Davacılar avukatına gönderdikleri 11.2.1998 tarihli emare 6 yazıda yazılı olarak da kararlarını Davacılara bildirmişlerdir. Davacılar bu yazıya ka-rşı herhangi bir işlem yapmadılar.

Yukarıdaki şahadetten görüleceği gibi dava konusu taşınmaz mal Davalıların kısmen kullandığı ve geriye kalan kullanılmayan kısmın da projesi bulunan alt-üst geçitlerin yapılmasında ihtiyaç duyulan bir maldır. Bu durumda- dava konusu mal Davalıların kullanmadığı veya hakiki ihtiyaçlarından fazla görülen bir mal değildir.

Zorla Mal İktisabı Yasasının 15. maddesine göre kamulaştırmayı yapan makam, kamulaştırılan malın tamamının veya herhangi bir kısmının hakiki ihtiyaçları-ndan fazla olduğunun görülmesi halinde, yazılı bir ihbarla bu gibi malı kamulaştırıldığı fiatta, bu gibi malın kamulaştırıldığı şahsa veya varislerine teklif eder. Yasanın 15. maddesi bir bütün olarak incelendiğinde kamulaştırmayı yapan makamın, malın tama-mının veya herhangi bir kısmının hakiki ihtiyaçlarından fazla olduğunun görülmemesi halinde mezkûr yetkiyi kullanmak için yasal bir zorunluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle kamulaştırmayı yapan makam bu konuda bir karar almak veya işlem y-apmakta serbesttir.

Bu davada, Davacılar dava konusu olup malın kullanılmayan kısmının kendilerine iade teklifinde bulunmakta gösterilen ihmalin yapılmamasını istemişler, ancak Davalılar dava konusu malın kısmen kullanıldığı ve geri kalanı için de kulla-nılmak üzere projesi bulunan bir mal olduğunu bu nedenle malın bir kısmından vazgeçmedikleri gibi dava konusu kısmı da hakiki ihtiyaçlarından fazla bir mal olarak görmediklerini ve proje için ihtiyaç durumunda olduğundan iade teklifinde bulunmadıklarını be-lirtmişlerdir. Davalıların iade teklifi yapma yetkisini kullanmak için yasal bir zorunlulukları olmadığına göre konu malı Davacılara iade teklifinde bulunmadıkları hususu bir ihmal olarak telâkki edilemez.

Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında, bu da-vada Davalıların ihmali söz konusu değildir. Bu nedenle davanın reddedilmesi gerekmektedir.

Davanın esası bir karara bağlandıktan sonra Davalıların ön itirazlarını inceleyip karara bağlamağa gerek kalmamıştır.

Sonuç olarak davanın m-asrafsız reddolunması gerektiği görüşündeyim.

Şafak Öneri: Devletin ilgili birimleri, 1984-85 yıllarında, kamu ulaşımının sağlanması ve geliştirilmesine yönelik olarak, Güzelyurt - Magosa, Lefkoşa - Girne güzergâhlarını da içine alacak -şekilde uzun vadeli projeler yaptılar. Bu projelere göre Güzelyurt - Lefkoşa - Magosa anayolu ile Girne - Lefkoşa anayolu, bölünmüş yol (4 şeritli yol) olarak inşa edilecek ve güzergâh üzerindeki diğer bir çok kavşakta olduğu gibi, Girne - Lefkoşa - Güz-elyurt - Magosa anayolları kavşağında emare 9 planda görülen "yonca yol" yapılacaktır.

Amacın gerçekleştirilebilmesi için, aralarında, merhum Hasan Damdelen'e ait Gönyeli'de kain XXI/29.W.1 Devlet kadastro planında Blok B, Parsel 65 olarak kayıtlı taşı-nmaz malın (tarla) 11 dönümlük bir kısmının da bulunduğu, özel mülkiyete tabi bir çok taşınmaz mal, Davalılar tarafından yayınlanan emare 1 ihbar ve 18/3/1986 tarih ve 23 sayılı Resmî Gazetenin Ek III'ünde 133 sayılı Amme Enstrümanı altında yayınlanan emar-e 2 kamulaştırma emri ile kamulaştırıldı. Kamulaştırma bedeli ilgili tarihlerde merhum Hasan Damdelen'e ödendi.

Emare 9 plan - proje uyarınca yapılması tasarlanan "yonca yol", emare 10'da sınırları renkli olarak belirtilmiş olan dava konusu taşınmazın t-amamının kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Kamulaştırmayı müteakip henüz Lefkoşa - Girne anayolunun bölünmemiş olması nedeniyle, o safhada, "yonca yol" yapımına ihtiyaç duyulmayarak, tamamen geçici olarak dönel kavşak (çember) yapımı ile yetinildi. Dön-el kavşağın ve buna bağlı olarak, Lefkoşa - Girne - Magosa anayollarının yapımı esnasında, dava konusu taşınmaz malın emare 10'da kırmızı olarak gösterilen 2 dönümlük bölümü fiilen kullanılmasına rağmen, sarı ile gösterilen takriben 9 dönümlük bölümü henüz- kullanılmamıştır. Yonca yol projesinin maliyeti 2 trilyon TL civarında olup, Devletin bugünkü ekonomik koşullar nedeniyle tek başına gerçekleştirmesi mümkün değildir. Diğer yatırım projeleri gibi yonca yol projesi de T.C. finansmanı ile gerçekleşecektir-. T.C.'nin proje için ne zaman finansman sağlayacağı kesin olarak belli olmamasına rağmen Karayolları Dairesi Müdürünün şahadetine göre projeye 1-2 yıl içinde başlanması beklenmektedir.

Dava konusu taşınmaz malın sahibi olan Hasan Damdelen'in takriben -1994 yılında vefat etmesini müteakip, varis olarak bıraktığı bu davadaki Davacılar, 11/6/1997 tarihinde, Başbakana hitap eden emare 4 yazıyı göndererek emare 10'da sarı ile gösterilen bölümün, ihtiyaç fazlası olduğu gerekçesi ile kendilerine geri teklif ed-ilmesini talep ettiler. Mezkûr yazıya 30 gün içinde cevap alamayan Davacılar, Davalılar aleyhine 18/11/1997 tarihinde YİM 211/97 sayılı davayı dosyaladılar. YİM 211/97 sayılı davadaki talepler, huzurumuzdaki davadaki taleplere benzer taleplerdir. YİM 21-1/97 sayılı davanın dosyalanmasından sonra Davalılar, Davacıların 11/6/1997 tarihli yazısına, 11/2/1998 tarihli emare 6 yazı ile cevap vererek, Davacıların taleplerini reddettiler.

YİM 211/97 sayılı davanın duruşması tamamlanıp karar safhasına gelindiğin-de, davayı dinleyen Yüksek İdare Mahkemesi, tarafların müracaatı üzerine, davanın karara bağlanmasında etkili olacağı gerekçesi ile; a) kamulaştırmayı düzenleyen KKTC Anayasasının 41(3) maddesinde yer alan "gerçekleşmediği" sözcüğünün yorumunun yapılması,- b) 15/62 sayılı 1962 Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) maddesinin, Anayasanın 41(3) maddesine aykırı olup olmadığının sorulması için Anayasa Mahkemesine havale etti. Havaleyi dinleyen Anayasa Mahkemesi, 8/2000 sayılı davada, Anayasanın 41(3) maddesindek-i "gerçekleşmediği" sözcüğünün "gerçekleşebilirlik" nosyonunu da ifade ettiği ve buna tabii olarak maddede belirtilen 3 yıllık sürenin sıkı sıkıya takvim yılı olarak yorumlanamayacağı, meselenin tüm ahval ve şartlarını gözönünde bulundurarak yorumlanması g-erektiği, keza 15/62 sayılı Yasanın 15(1) maddesinin Anayasanın 41(3) maddesine aykırı olmadığı hususunda karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı ışığında davayı sonuçlandıran Yüksek İdare Mahkemesi, davayı, Davalıların yeni dava açma haklarını sa-klı tutarak ret ve iptal etmiştir.

Davacılar YİM 211/97 sayılı davanın yukarıda belirttiğim şekilde sonuçlanmasından sonra, Davalıların aleyhine huzurumuzda bulunan bu davayı dosyaladılar. Davacıların bu davadaki talepleri aynen şöyledir:

"a) Davalıl-arın, münferiden veya müştereken, Gönyeli'de kâin olup XXI/29.W.1 sayılı Devlet Kadastro planında
Blok B'de 65 sayılı parsel olup o zaman Hasan Damdelen namıdiğerle Hasan Aziz Damdelen'e ait olan taşınmaz
malın 23 sayılı ve 18.3.1986 tarihli Resmî Gazeteni-n Ek III'ünde 133 sayılı Amme Enstrumanı gereğince yayınlanan bir Kamulaştırma Emri ile kamu ulaşımının sağlanması, idamesi ve geliştirilmesi amacıyle kamulaştırılan kısmının 3 sene zarfında ihtiyaç fazlası olan kısmını, yukarıda mezkûr olup halen vefat et-miş olan Hasan Damdelen'in namıdiğerle Hasan Aziz Damdelen'in varisleri durumunda bulunan Davacılara teklif etmemekle göstermiş oldukları ihmalin yapılmaması gerektiği ve/veya Davalıların, münferiden veya müştereken, dava konusu 65 parsel sayılı taşınmaz m-alın kamulaştırılan fakat ihtiyaç fazlası olan kısmını Davacılara iktisap edildiği fiat karşılığında satmayı ve/veya geri vermeyi teklif etmeleri gerektiği hususunda bir karar;"

Davalılar tarafından bu davaya müdafaa takriri dosyalanmıştır. Davalılar- müdafaa takririnde özetle; dava konusu projenin çok geniş kapsamlı olan ana projenin bir parçası olduğunu, ana projenin uygulanmaya başlandığını, projenin 3 yıl içinde bitirilmesinin teknik olarak imkânsız olduğunu, dava konusu taşınmazın ihtiyaç fazlası- olmadığı gibi kamulaştırma amacından da vazgeçilmediğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmişlerdir. Bu iddialar dışında müdafaa takriri 2 de ön itiraz içermektedir. Davalılar 1. ön itiraz olarak; Davalıların emare 4 yazıya gerekli cevabı verdikle-rini, bu itibarla herhangi bir ihmalin söz konusu olmadığını, 2. ön itiraz olarak ise; Yüksek İdare Mahkemesinin bu davayı görmek için kazai yetkisinin bulunmadığını ileri sürmektedirler. Davalılar tarafından bulunan Savcı, duruşma esnasında müdafaa takri-rindeki iptidai itirazlarına ek olarak, iptidai itiraz mahiyetinde olmak üzere hukuki bir itirazda daha bulunmuştur. Buna göre Davacılar, davayı, dava konusu yapılan ihmal bilgilerine geldikten itibaren 75 gün içinde dosyalamadıkları için, dava zaman aşım-ına uğramıştır.

Davacılar, Davalıların müdafaa takririne, müdafaaya cevap takriri dosyalamışlardır. Davacılar müdafaaya cevap takririnde Davalıların iddialarını reddederek davalarında ısrar etmektedirler.
Davanın esasını incelemeye geçmezden önce, -Davalıların ileri sürdükleri iptidai itirazlarını değerlendirmeyi uygun görürüm. Daha önce okuma fırsatı bulduğum, değerli Yargıç arkadaşım Sayın Metin A. Hakkı'nın kararında, iptidai itirazlar ile ilgili olarak belirttiklerine ve vardığı sonuca aynen kat-ılmaktayım. Ben de ayni gerekçelerle tüm iptidai itirazların reddedilmeleri gerektiği görüşündeyim.

Dava dinlenmiştir. Yapılan duruşmada Davalılar, Karayolları Dairesi Müdürü İsmail Altan ve Karayolları Dairesinde çalışan Mühendis Aydın Kahyalar'-ı tanık olarak dinlettiler. Davacılar ise, herhangi bir tanık dinletmeyip, Davalıların tanıklarını istintak ile yetindiler. Dosyada, duruşma esnasında ibraz edilenler de dahil, toplam 14 adet yazılı belge, emare olarak bulunmaktadır.

Dava ile ilgili ol-guların, verilecek kararı ne yönde etkileyeceğini tesbit etmek için, öncelikle meseleye uygulanması gereken hukuki mevzuatı incelemek gerekir.

Kamulaştırma ile ilgili yasal düzenleme esas itibarı ile KKTC Anayasasının 41. maddesi ile 15/62 sayılı 1962 Z-orla Mal İktisabı Yasasında yer almaktadır.

Anayasanın 41(3) maddesi şöyledir:

"Kamulaştırılmış herhangi bir taşınmaz mal veya bu gibi bir mal üzerindeki herhangi bir hak veya yarar, sadece bu kamulaştırma amacı için kullanılabilir. Bu amaç, kamulaşt-ırma tarihinden başlayarak üç yıl içinde gerçekleşmediği takdirde, kamulaştırmayı yapan makam, bu üç yıllık sürenin sonunda kamulaştırılan malı, kamulaştırma bedeline eski sahibine geri vermeyi önerir. Bu öneriyi alan kişi kabul veya ret cevabını bu öneri-yi aldığı tarihten başlayarak üç ay içinde bildirir; kabul ettiğini bildirdiği takdirde, kabul tarihinden başlayarak yine üç ay içinde, kamulaştırma bedelini geri vermesi üzerine, kamulaştırılan mal hemen kendisine geri verilir."

Yine, konuya şamil 15/62- sayılı 1962 Zorla Mal İktisabı Yasasının 15(1) maddesi aynen şöyledir:

"15(1) Herhangi bir gayrımenkul malın Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra iktisap edilmesi ve, bu gibi malın iktisabı yapan makamın mülkiyetine girdiği tarihten itibaren üç y-ıl içinde iktisap maksadının tahakkuk etmemesi veya bu gibi maksadın tahakkukundan iktisabı yapan makamın vazgeçmesi, veya iktisabı yapan makamca,
bu gibi malın tamamının veya herhangi bir kısmının, hakiki ihtiyaçlarından fazla olduğunun görülmesi h-alinde, aşağıda gösterilen hükümler uygulanır:-

İktisabı yapam makam, yazılı bir ihbarla, bu gibi malı, iktisap edildiği fiatta, bu gibi malın iktisap edildiği şahsa veya vefat etmiş olması halinde, şahsi mümessillerine veya varislerine teklif eder; bu gi-bi şahıs veya mümessil veya varisler, bu gibi ihbarın verilmesinden itibaren üç ay içinde, iktisabı yapan makama hitaben yazılı bir ihbarla, teklifin kabul edilip edilmediğini bildirir; ve mezkûr süre içinde teklife bir cevap verilmemesi halinde, bu gibi t-eklif kabul edilmemiş addolunur:
Ancak, herhangi bir gayrımenkul malın, bu kanun hükümleri gereğince iktisap edildiği maksat için işgal edildiği süre içinde bu gibi mala herhangi bir ilâve veya ondan herhangi bir azaltma olması, veya bu kanun hükümler-i gereğince iktisap edilen gayrımenkul malın yalnız bir kısmının, iktisabı yapan makamca bu madde hükümleri gereğince teklif edilmesi halinde, bunun için, iktisabı yapan makamca, makul bir fiat tespit edilir ve yukarıda mezkûr ihbarda gösterilir; ve bu gib-i ihbarın verildiği şahıs, mal teklifinin kabul edildiğini bildiren ihbarında, bunun için, yukarıda gösterildiği üzere tespit edilip gösterilen fiata itiraz edebilir, bunun üzerine, fiat, anlaşmazlık halinde, mahkeme tarafından kararlaştırılır;

(b)kendis-ine, (a) bendi gereğince ihbar verilen şahsın, yukarıda gösterildiği üzere ihtiva ettiği teklifi kabul ettiğini bildirmesi halinde, bu gibi şahıs, bu gibi kabul bildirildiğinden itibaren üç ay içinde veya, (a) bendindeki şartın şumulüne giren ahval içerisi-nde, malın kendisine iade edileceği fiatın, hale göre, kendisi ile iktisabı yapan makam arasında uyuşulduğu veya mahkeme tarafından kararlaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık bir süre içinde, iktisabı yapan makam, yukarıda gösterildiği üzere malın iadesi- için ödenmesi gereken fiatı öder; ve iktisabı yapan makam bunun üzerine, derhal malın mülkiyetinin ona devredilmesini sağlar."

15/62 sayılı 1962 Zorla Mal İktisabı Yasasının yukarıda alıntısı yapılan 15(1) maddesi, Anayasa Mahkemesinin 8/2000 nolu- davada yaptığı yoruma tabi olarak, KKTC Anayasasının 41(3) maddesi hükümleri gözönünde tutularak okunduğunda, yasa koyucunun, kamulaştırmayı yapan makama, kamulaştırılan taşınmazı, mülkiyetine aldığı tarihten itibaren 3 yıl içinde, her halukârda kamulaşt-ırma amacının 3 yıl içinde "gerçekleşebilirliğinin" zora girmesi halinde, 3 yılı aşabilen makul bir süre içinde; a) Kamulaştırma amacının gerçekleşmemesi, b) Kamulaştırılan malın tamamının veya herhangi bir kısmının kamulaştırmayı yapan makam tarafından ge-rçek ihtiyaçtan fazla olduğunun görülmesi, keza
c) Kamulaştırmayı müteakip 3 yıl içinde, kamulaştırma amacından vazgeçmesi halinde; bir bağlı yetki verdiği görülmektedir.

Bu bağlı yetkiye göre, yukarıdaki 3 durumdan herhangi birinin meydana gelmesi hali-nde, kamulaştırmayı yapan makam, bir ihbar ile, kamulaştırılan taşınmazı veya hale göre, taşınmazın kullanılmayan ihtiyaç fazlası bölümünü, kamulaştırılan malın sahibine veya vefat etmesi halinde şahsi temsilcisine veya varislerine, kamulaştırılan fiyata t-eklif etmesi gerekir. Bu bağlı yetkinin kullanılmaması, kamulaştırmayı yapan makam aleyhine ihmal davası açılması sonucunu doğurabilir.

Yasal durum yukarıda belirttiğim gibidir. Huzurumuzdaki bu meselede de talep takririndeki iddialara göre, Davacılar,- dava konusu kamulaştırılan malın bir bölümünün gerçek ihtiyaç fazlası olmasına rağmen, kamulaştırmayı yapan makamın 15/62 sayılı yasanın 15(1) maddesinin verdiği bağlı yetkiyi kullanmamasından, yani kendilerine geri tekif etmemesinden şikayet etmektedirle-r. Yasanın 15(1) maddesi incelendiğinde, kamulaştırmayı yapan makama, kamulaştırılan malın veya bir kısmının gerçek ihtiyaçtan fazla olup olmadığını tesbit etmek için bir takdir yetkisi verdiği görülmektedir. Bu takdir yetkisi, bağlı yetki ile ilgili olm-ayıp, bağlı yetkiye konu durumun, oluşup oluşmadığını tesbit etmekle sınırlıdır. Yasadaki zaman sınırlaması gözönünde bulundurulduğunda, Davacıların, durumun oluştuğunu ileri sürerek, bağlı yetkiye konu idari tasarrufun yerine getirilmesini talep etmeye h-akkı vardır.

Yine Davacılar, yapılan duruşmada, talep takririndeki talep ve iddialarını genişleterek yeni iddialar ileri sürmüşlerdir. Bu iddialara göre, Davalıların ihmali, sadece kamulaştırılan taşınmazın ihtiyaç fazlası olan bölümünün geri teklif ed-ilmemesi olmayıp, ayni zamanda kamulaştırma amacının makul bir süre içinde gerçekleşmemesine rağmen taşınmazın kullanılmayan bölümünün kendilerine geri teklif edilmemesi de, Davalılar tarafından yapılan bir ihmaldir.

Takip edilen içtihat (Leading Author-ity) olarak benimsenen ve daha sonraki bir çok istinaf kararında (Ör. Hukuk-İstinaf 34/67, Yargıtay-Hukuk 13/77) atıfta bulunularak teyit edilen Eleni v. Polycarpos CLR Vol.24 sayfa 97-106 davasında belirtildiği gibi, bir Mahkeme, ancak davada talep edile-n hususlar hakkında karar verebilir ve bunun dışına çıkamaz. Talep ve iddialar dışında şahadet verilse dahi layihalarda yer almayan herhangi bir husus hakkında karar verilemez.

Davacıların, yukarıda özetlediğim iddiaları, yeni dava sebebi ortaya koyan i-ddialar olup, talep takririnde yer almamaktadır. Bu nedenle, iyi yerleşmiş bu temel ilke ışığında, Davacıların talep takriri dışında ileri sürdükleri iddialara herhangi bir değer verilemez.

Yukarıda belirttiklerim ışığında, bu davada cevap aranması ge-reken tek sorun, kamulaştırılan taşınmaz malın halen kullanılmamış bir vaziyette duran bölümünün gerçek ihtiyaç fazlası olup olmadığıdır. Taşınmaz malın dava konusu 9 dönümlük bölümünün ihtiyaç fazlası olduğuna hükmedilirse, Davalıların, mezkûr bölümü Da-vacılara geri teklif etmemesi, daha önce belirttiğim gibi bir bağlı yetki söz konusu olduğu cihetle, yapılmaması gereken bir ihmal olduğu kararına varılması gerekir. Aksi halde dava reddedilmelidir.

Kamulaştırılan bir taşınmazın, ihtiyaç fazlası o-lup olmadığını tesbit etmek için, öncelikle kamulaştırma amacının gerçekleşip, gerçekleşmediğine bakmak gerekir. Kamulaştırma amacının gerçekleşmesine, yani projenin uygulanmasına rağmen kamulaştırılan taşınmazın tamamı veya bir kısmını kullanma gereği du-yulmamışsa kullanılmayan kısmın ihtiyaç fazlası olduğundan sözedilebilinir. Bunun gibi, ilgili projede yapılan tadilât dolayısıyle, kamulaştırılan taşınmazın bir bölümü kullanılma gereği duyulmadığı için ihtiyaç fazlası duruma gelebilir. Bunlar dışında, -kanaatimce, ana projenin uygulanması hususundaki gerçek irade ortadan kalkmadığı sürece, geçici olarak uygulanan proje uyarınca kullanılmayan taşınmaz mal bölümü, ihtiyaç fazlası olarak değerlendirilemez.

Huzurumuzdaki şahadet ve olgulara göre, Güzelyurt- - Magosa güzergâhında Gönyeli kavşağında uygulanması planlanan "yonca yol"'un dava konusu kamulaştırma amacının gerçekleştirilmesinde esaslı projelerden birini oluşturduğu, kamulaştırmayı müteakip mezkûr yerde yapılan dönel kavşağın, "yonca yol"'un inşaa-sına kadar hizmet görmek üzere geçici olarak planlanıp yapıldığı, ana projede herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığı, Davalıların "yonca yol" projesinden vazgeçmedikleri, mezkûr projenin ülkedeki ekonomik koşullar ve finansman güçlükleri nedeni ile -ertelenmek zorunda kalındığı, projenin uygulanması ile henüz kullanılmayan dava konusu 9 dönümlük arazinin tamamının da kullanılacağı ihtilâf konusu olmayıp sabittir.

Yukarıdakiler ışığında, dava konusu arazinin "ihtiyaç fazlası" olmadığı hususunda bulgu- yaparım. Bu bulgu ışığında
davanın reddedilmesi gerektiği görüşündeyim.

Metin A. Hakkı: Netice olarak benim karşı oyum ve oyçokluğu ile dava ret ve iptal edilir.

Masraflarla ilgili ise oybirliği ile herhangi bir emir verilmez.
-



Metin A. Hakkı Seyit A. Bensen Şafak Öneri
Yargıç Yargıç Yargıç


3 Aralık 2002







21






Full & Egal Universal Law Academy