Yüksek İdare Mahkemesi Numara 133/2015 Dava No 24/2015 Karar Tarihi 03.09.2015
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 133/2015 Dava No 24/2015 Karar Tarihi 03.09.2015
Numara: 133/2015
Dava No: 24/2015
Taraflar: Near East University Ltd. ile Yükseköğretim Planlama, denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) arasında
Konu: Ara Emri - Yürütmenin durdurulması talebi - Davacı/Müstediye verilmiş olan Davacı/Müstedinin Atatürk Eğitim Fakültesi Bünyesindeki Sınıf Öğretmenliği Lisans Programı (Türkçe) ve/veya bölümü açma ve/veya öğretime başlama izninin iptal edilmesine ilişkin işlemlerin uygulanmasının durdurlması için emir talebi - Gerekli tüm kriterlerin mevcut olduğundan talep doğrultusunda emir verilmesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 03.09.2015

-D.24/2015YİM:133/2015
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152.Maddesi Hakkında
Yargıç Tanju Öncül Huzurunda.

Davacı:Near East University Ltd., "Yakın Doğu Üniversitesi" Ticari ünvanının kayıtlı sahibi sıfatıyla, Yakın Doğu Bulvarı, Dikmen Yol-u, Lefkoşa
-ile-
Davalı:Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK), Şht. Ecvet Yusuf Cad., NO.31, Yenişehir, Lefkoşa
A r a s ı n d a
-
Davacı/Müstedi namına:Avukat Hüseyin İzveren
Davalı/Müstedaaleyh namına:Avukat Müjgan Irkad ve Avukat Refet Uzun.
----------
A R A K A R A R
-
-(Davacı/Müstedi Tarafından Yapılan 22.6.2015 Tarihli Ara Emri İstidası Hakkında)

Davacı, 22.6.2015 tarihinde dosyaladığı talep takririnde;
"A)KKTC Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Davacıya
Davacının Atatürk Eğitim Fakültesi bünyesinde açılması
pl-anlanan "Sınıf Öğretmenliği Lisans
Programı(Türkçe)"'na vermiş olduğu ve 16.4.2015
tarihli, MEB.0.00-203/2-15/383 sayılı yazıda belirtilen
"Açma Ön İzni" tahtında verilmiş olan ve Davalı
tarafından takriben 7/05/2015 tarihli, 33/2006-15/433-
sayılı yazı ile Davacıya bildirilen "öğretime başlama
izni" verilmesi ve/veya akreditasyona aday olarak kabul
edildiğine ilişkin kararının geri alınmasına dair olan
Davalının her türlü işlemlerinin ve/veya kararının
ve/veya 19/06/2015 -tarihli toplantısının ve/veya bu
toplantıda alınan kararların ve/veya işlemlerin tamamen
geçersiz ve hükümsüz olduğuna ve herhangi bir sonuç
doğurmayacağına Mahkemece karar verilmesi; "
isteminde bulunmuş, ayni gün dosyalanan konu istida ile de-;

"A)Davalı/M/aleyhin dava konusu olan ve Davalı/M/aleyh
tarafından Davacı/Müstediye verilmiş olan
Davacı/Müstedinin Atatürk Eğitim Fakültesi bünyesindeki
Sınıf Öğretmenliği Lisans Programı (Türkçe) ve/veya
bölümünü aç-ma ve/veya öğretime başlama izni ve/veya
akreditasyona aday olarak kabul edilme izninin ve/veya
kararının iptal edilmesine ve/veya geri alınmasına
ilişkin takriben 19/06/2015 tarihli kararın ve/veya
işlemlerin uygulanmasının- ve/veya yürütülmesinin işbu
davanın neticesine değin durdurulmasına ve/veya söz
konusu karar ve/veya işlemlerin uygulanmamasına dair
bir emir verilmesini; "

talep etmiştir.

İstidaya ekli yemin varakasında, Davacının "Sınıf Öğret-menliği Lisans Programı (Türkçe)" açmak için izin talep ettiği, KKTC Milli Eğitim Bakanlığının bu talebe şartlı ön izin verdiği, sonrasında Davalının da, oybirliği ile, sınıf öğretmenliği lisans programına öğretime başlama izni üretip 7.5.2015 tarihli yazı- ile bu kararını Davacıya bildirdiği, Davacının bu bağlamda hazırlıklar yapıp, öğretim üyeleriyle sözleşmeler akteylediği, bina veya sınıflar oluşturduğu, seçme ve burs sınavları yaptığı, bölüme alınacak öğrencileri belirlediği ve kayıtlarını yaptığı, özel- okullarda öğretmen açığı olduğu için Davacının bu bölümü açmayı elzem gördüğü, Davalının da elzem görerek izin verdiği, Davacının devlet okullarına öğretmen yetiştirmeyeceği, ancak, baskılar sonucu, dava konusu iznin, 19.6.2015 tarihli toplantı gündemine -alındığı, toplantıya başkan ve üyelerin katılımıyla başlandığı, dava konusu izin görüşülürken tartışma çıktığı ve karar alınmadan başkanın toplantıyı kapattığı, toplantı kapatıldıktan sonra Davalının üç üyesinin dava konusu iznin iptali kararını aldıkları -ve bunu 22.6.2015 tarihinde Davacıya bildirdikleri, alınan kararın geçersiz veya yasal dayanaktan yoksun olduğu, Davacının davasında haklı olduğu, karara bağlanması gereken konunun ciddi ve acil bulunduğu, emir verilmezse Davacının ve bölüme hak kazanmış ö-ğrencilerin telâfisi imkânsız zarar ziyana uğrayacakları, Davacının ününe de zarar getirilmeye çalışıldığı ileri sürülmüştür.

Anılan istidaya karşı itirazname dosyalanmış ve konu itiraznamenin iki ayrı yemin varakası ile desteklenmesi yönüne gidilmiştir.- Yemin varakalarından birisi YÖDAK'ın üyelerinden Prof.Dr.Hasan Kömürcügil, diğeri ise YÖDAK Başkanı Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş tarafından yapılmıştır.

Prof.Dr.Hasan Kömürcügil tarafından yapılan yemin varakasında, 5.5.2015 tarihli YÖDAK toplantısında alın-an kararın, YÖDAK Başkanının diğer iki üyeye bir sorun olmadığını beyan etmesi üzerine, konunun yeterince irdelenmeden başkana itimaden imzalandığını arkadaşlarından öğrendiği, iki üyenin, Davacının talebini, yasanın verdiği yetki ve görevler çerçevesinde -değerlendirmediği, KTÖS'ün 2.6.2015 tarihinde ihbar nitelikli bir yazı gönderdiği, durumun hassasiyet ve önem arzetmesi sebebiyle 2.6.2015 tarihli toplantıda anılan hususun değerlendirildiği ve 19.6.2015 tarihinde yapılacak toplantıda Yakın Doğu Üniversite-si sınıf öğretmenliği konusunun görüşülmesi kararının alındığı, 8.6.2015 tarihli bir yazı ile de Yakın Doğu Üniversitesi'nden konu ile ilgili görüş ve düşüncelerinin talep edildiği, Müstediden herhangi bir cevap gelmediği veya bu hususta aydınlatılmadıklar-ı, ilk kez önlerine böylesi şart ihtiva eden bir açma ön izninin geldiği, bunun ötesinde, sınıf öğretmenliği konusunun ciddiyetinin gereği, sendikalara ve sivil toplum örgütlerine sorulmadan, yeterlilik ve ihtiyaç analizleri veya planlamaları yapılmadan, M-illi Eğitim Bakanlığı'nda komiteler oluşturulmadan böyle bir onayın ne kadar doğru olacağı noktasında karamsarlık ve ikilem içine düştükleri ve yaptıkları araştırmalar neticesinde, 25/95 sayılı yasanın ilgili maddesi gereği, devlette kamu görevlisi ilkokul- öğretmeni olabilmek için özel bir üniversitede eğitim almanın yeterli olmadığı, 'öğretmen kolejinden' eğitim alınıp, mezun olunması gerektiği, idarenin hatalı olarak ve hukuka aykırı biçimde aldığı kararları düzeltme görevi olduğundan hareketle, hatalı ol-arak alınmış kararı düzeltmek için yapılan 19.6.2015 tarihli toplantıda, gerilim yaşanması sonrası başkanın toplantıdan ayrıldığı, Yüksek Öğretim Yasası'nın 10(1) maddesi gereği, en yaşlı üye sıfatı ile kendisinin başkanlığında diğer iki üye de hazırken, t-oplantının devam ettiği ve Yakın Doğu Üniversitesi'nin sınıf öğretmenliği program onayının iptal edildiği, dava konusu karar alınırken Kıbrıs Türk eğitim ve öğretiminin yara almamasına dikkât ettikleri, konu bölümün açılmasının elzem olmadığı, Müstedinin s-adece özel okullar için sınıf öğretmeni yetiştireceği, devlet okullarına öğretmen yetiştirmeyeceği iddiasının farazi olduğu, konu hususun, yasakoyucu tarafından düzenlendiği de göz önüne alındığında, daha kapsamlı bir araştırma yapılıp, sivil toplum örgütl-eri, ilgili üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖDAK'ın birlikte hareket edip, karar alınmasının daha uygun olacağı, YÖDAK'ın baskı sonucu değil, sosyal sorumluluk ile ve yasal çerçevede hareket etmek amacıyla anılan hususu toplantı gündemine aldığı,- Hüseyin Gökçekuş'un toplantıyı kapatmadığı, terkettiği, toplantının ve alınan kararın yasal olduğu, herhalükârda 30.7.2015 tarihinde YÖDAK'ın olağanüstü toplandığı ve 19.6.2015 tarihli kararı ve dava sürecini gözden geçirerek oyçokluğu ile 19.6.2015 tar-ihli kararı kabul ettiği veya onayladığı, Davacının haklı bir dava sebebi bulunmadığı, Davacının YÖDAK'a kayıtsız kalmasa hiçbir öğrenciyi kaydetmeyeceği, Davacının herhangi bir zarara uğramayacağı, herhalükârda zararının ne olduğunu belirtmediği, kararın -keyfi alınmadığı iddia edilmiştir.

Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş tarafından yapılan yemin varakasında ise, öncelikle, YÖDAK üyesi olan Prof.Dr.Hasan Kömürcügil tarafından yapılan yemin varakasında katılmadığı ve doğru kabul etmediği hususlar olduğu için konu -yemin varakasını yapmaya karar verdiği iddiası yer almış, devamında ise, başkanı olduğu YÖDAK'ın bir başkan ve dört üyeden oluştuğu, toplantı ve karar yeter sayısının üç olduğu, Haziran 2015 tarihinde 'başkanın yokluğunda' olarak kabul edilebilecek şekilde- görevinden uzakta olmadığı, 19.6.2015 tarihinde başkanlık ettiği YÖDAK toplantısında son gündem maddesi olan sınıf öğretmenliği konusunun yeniden görüşülmesi sırasında toplantının tartışmalı devam ettiği ve gerekçe olarak kabul edilemeyecek 2009-2013 tari-hleri arasında bakanlık ve YÖDAK izni olmaksızın, on KKTC'li öğrenciye, sınıf öğretmenliği eğitimi izni alınmış TC'li öğrenciler yanında dersleri takip edip tamamladıkları olayını gerekçe göstererek, Davacıya verilen izinlerin geri alınmasının, YÖDAK'a zar-ar vereceği nedenleriyle toplantıyı kapattığı ve sonlandırdığı, bazı üyelerin toplantıyı kapatamazsın demesi sonrası tekrardan toplantıyı kapatıyorum diyerek kendi odasına geçtiği, bunu fırsat olarak düşünen üç üyenin, 'başkanın yokluğu' halini gerekçe gös-terip toplantı yaparak ve 65/2005 ve 27/2013 sayılı yasaya aykırı olarak YDÜ'nün sınıf öğretmenliği lisans programının öğretime başlama iznini geri aldıkları ve iptal ettikleri, bunun hukuken yok hükmünde veya ağır yetki gasbı içeren bir işlem olduğu, YDÜ'-nün 24.4.2015 tarihli müracaatında, sınıf öğretmenliği lisans programının akredite edilmesi amacıyla hazırladığı dosyayı verdiği, 2.5.2015 tarihinde sınıf öğretmenliği Türkçe lisans dosyasının, YÖDAK Başkan ve üyelerince yapılan inceleme sonucunda yeterli -bulunduğu, 4.5.2015 tarihli yazı ile 5.5.2015 tarihinde yapılacak toplantıda YDÜ'nün ilgili bölüm başkanlarının hazır bulunmasının YDÜ'den talep edildiği, 5.5.2015 tarihli YÖDAK toplantısında kendisinin, Prof.Dr.Olgun Çiçek ve Prof.Dr.Mehmet Hasgüler'in ha-zır bulunduğu, ek bilgi vermek üzere gelen üç öğretim üyesinden önce bilgi alındığı, sonra sorulara verdikleri cevapların dinlendiği ve sonrasında 5.5.2015 tarihli kararın üretildiği, 2.6.2015 tarihli toplantı başlamazdan bir saat önce YÖDAK başkan ve üyel-erine, KTÖS genel sekreterinin bir yazı gönderdiği, bunun sonrasında 19.6.2015 tarihinde yapılacak YÖDAK toplantısında konunun görüşülmesi kararının alındığı, YDÜ'den, 8.6.2015 tarihli yazı ile 11.6.2015 tarihine kadar bilgi talep ettiği, buna, 11.6.2015 t-arihli yazı ile yanıt verildiği, 19.6.2015 tarihli YÖDAK toplantısına kendisinin, Prof.Dr.Olgun Çiçek, Prof.Dr.Mehmet Hasgüler, Prof.Dr.Hasan Kömürcügil ve genel sekreterle idare memurlarının katıldığı, genel sekreterin inceleme sonucu elde ettiği bulgular-ı kurula aktardığı, yukarıda anlattığı ortamın oluşması üzerine de, kendisinin, toplantıyı kapattığı, bunun sonrasında alınan kararın hukuka aykırı olduğu ve kazanılmış hakları da ihlâl ettiği iddiaları ileri sürülmüştür.

İstidanın dinlenmesi sürecinde D-avacı, Hülya Çağman ile Ümit Serdaroğlu'na şahadet verdirmiş, bu aşamada 12 adet evrak da Mahkemeye emare olarak sunulmuştur.

Davalı taraf ise itiraz maksatları açısından Hüseyin Gökçekuş, Hasan Kömürcügil ve Mehmet Hasgüler'e şahadet sundurmuştur.

Huz-urumdaki meseleyi karara bağlamaya çalışırken, birçok Yüksek İdare Mahkemesi kararında vurgulanmış hukuksal durumu birkez daha hatırlatmakta yarar görürüm.

1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11'inci maddesi, davanın adilâne bir şekilde kararlaştırılm-ası icap ettirirse, davayı esastan sonuçlandırmayan geçici emirlerin verilebileceğini düzenlemiştir.


YİM 232/2014 Dağıtım 33/2014'te;
" Geçmişte verilmiş Yüksek İdare Mahkemesi kararları göz önüne alındığında, davanın adilâne bir şekilde kararlaş-tır-ılması sürecinde, temelde, Mahkemeler Yasası Madde 41'deki kriterlerin dikkâte alındığı görülmektedir.Bu yaklaşımın gereği olarak da emir verilecekse:

1)Karara bağlanması gereken konunun ciddi olması,
2)Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler -
bulunması,
3)Geçici emir verilmemesi halinde ileride telâfisi mümkün
olmayacak bir zararın doğacağına veya eski duruma
dönüşün çok zorlaşacağına kanaat getirilmesi
koşullarının varlığı aranmaktadır.

Doğallıkla bu üç kriterin varlığı incelen-irken, İdare Hukukunun kendi ilkeleri ile uyumlu olacak şekilde bir değerlendirme yapılmaktadır." denilmiştir.

YİM/İstinaf 1/2015, Dağıtım 4/2015'te, konu ile ilgili olarak;
" Ara emri verilmesi ile ilgili kriterler en son
Birleştirilmiş YİM-İstinaf -5-6/2014 (D.1/2015)'de sayfa
10'da açıkça şöyle izah edilmiştir:

"Yüksek İdare Mahkemesinde, yürütmeyi durdurma emri verilmesi için tatmin edilmesi gerekli unsurlar birçok içtihat kararında yer almıştır. Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11. maddesi ta-htında, Yüksek İdare Mahkemesine geçici emir verme yetkisi verilmiştir. Tüzükte, geçici emir verilmesi için gerekli tek koşul, davanın adilane bir şekilde kararlaştırılabilmesi için, böyle bir emrin verilmesine ihtiyaç duyulduğuna mahkemenin kanaat getirme-sidir.

İçtihatlara bakıldığı zaman, bu tek koşulun, 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41. maddesi altında ara emri verilmesi için aranan kriterlerin var olduğunun kabul edilmesi halinde, tatmin edildiğinin kabul edildiği görülmektedir.

İdarenin icra -edilebilir bir işleminin açıkça hukuka aykırı olması ve bunun icra edilmesi durumunda, telafisi güç veya imkansız zararların doğabilecek olması karşısında, davayı esastan çözmeyecek, yürütmenin durdurulması niteliğinde bir ara emri verilebilir. İçtihatlar,- açıkça hukuka aykırılık hali ile yokluk sonucunu doğuran yasa dışılık veya ağır yetki gasbı hallerinde de telafisi imkansız zarar doğup doğmayacağını incelemeden ara emri verilebileceğini belirtmektedir.
...

Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 11. madde-si altında, "davanın adilane bir şekilde kararlaştırılabilmesi" için gerekli olduğuna kanaat getirilmesi halinde geçici emir verilebilmektedir.

Yüksek İdare Mahkemesi içtihatlarında, Tüzükteki bu tek koşulun 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası madde 41 alt-ında hukuk davalarında ara emri verilmesi için aranan kriterlerin var olması halinde tatmin olduğu kabul edilmektedir.

İlke bu olmakla birlikte, Yüksek İdare Mahkemesinde görülen davaların niteliği gereği, açıkça hukuka aykırılık bulunan davalarda, geç-ici bir emir verilmesi için 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41'inci maddesindeki 3. unsurun, yani telafisi imkansız zarar ve/veya geriye dönüşün zorlaşacağı unsurunun, aranmasına gerek olmadığına dair içtihat vardır. Yine içtihatlarda yokluk sonucu doğur-an yasa dışılık veya ağır yetki gasbı halinde de 9/1976 sayılı Mahkemeler Yasası'nın 41'inci maddesindeki 3. unsurun tatmin edilmesi gerekmediği yer almaktadır."

denilmektedir.

Yukarıda belirtilen özdeki hukuksal durum ışığında, huzurumdaki mesele ile i-lgili olarak karar verilebilmesi için, anılan her bir kriterin varlığının incelenmesi gerekmektedir. Bunun için de, öncelikle, ara emri talebini ilgilendirdiği oranda olguların ortaya konması gerekliliği vardır.

Bu yaklaşım gereği sunulan şahadet ve ema-reler incelendiğinde, olguların aşağıdaki şekilde sıralanabileceği anlaşılmaktadır.

Davacı, 24.4.2015 tarihinde Atatürk Eğitim Fakültesine bağlı sınıf öğretmenliği lisans programının akredite edilmesi amacıyla Davalıya başvuruda bulunmuş, ilgili başvuru-, Davalının 5.5.2015 tarihli gündeminde, "öğretime başlama izin müracaatlarının kurul tarafından değerlendirilmesi" başlığı altında ele alınmış ve aynı gün, yani 5.5.2015 tarihinde, toplantıya katılan Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş, Prof.Dr.Olgun Çiçek ve Prof.D-r. Mehmet Hasgüler'in olumlu oyu ile,

"15/11-2 Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi
bünyesinde eğitim verecek olan Sınıf Öğretmenliği Lisans Programı'na YÖDAK'a gönderilen dosyaların incelenmesinden ve toplantıya katılan Doç.Dr.Ahmet G-üneyli, Yrd.Doç.Dr.Engin Baysen ve Tahir Tavukçu'nun vermiş oldukları bilgiler değerlendirildikten sonra KKTC Milli Eğitim Bakanlığı'nın 16 Nisan 2015 tarih ve MEB.0.00-203/2-15/383 sayılı ön izin yazısında belirtilmiş olan şartlar aynen muhafaza edilerek -öğretime başlama izni verilip akreditasyona aday olarak kabul edilmesine ve eğitim dilinin Türkçe olmasına,"

şeklinde karara bağlanmıştır.

Anılan karar 7.5.2015 tarihinde Davacıya tebliğ edilmiştir. Bu karardan sonra Davalının 2.6.2015 tarihli toplantısı-nda, "sınıf öğretmenliği" konusunun, 19.6.2015 tarihinde görüşülmesine sair şeyler yanında karar verilmiş ve 8.6.2015 tarihinde, Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş imzalı;

"Tarih:8 Haziran 2015
Sayı:3/2006-15

Yakın Doğu Üniversitesi Rektörlüğü,
Lefkoşa.

Yüksekö-ğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) 5 Mayıs 2015 tarihli toplantısında Üniversitenizin Atatürk Eğitim Fakültesi bünyesinde bulunan Sınıf Öğretmenliği Lisans Programı'na KKTC Milli Eğitim Bakanlığı'nın 16 Nisan 2015 tarih- ve MEB.0.00-203/2-15/383 sayılı ön izin yazısında belirtilmiş olan şartlar aynen muhafaza edilerek öğretime başlama izni verilmiş ve akreditasyona aday olarak kabul edilmiştir.

Ancak, YÖDAK'a programdan mezun olduklarını iddia eden şahıslar yanında ekte -görüldüğü gibi Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'nın (KTÖES) 2 Haziran 2015 tarihli YÖDAK'a yaptığı başvuruda iddia edildiği üzere Üniversitenizin Sınıf Öğretmenliği Lisans Programına 2009 yılında öğrenci kabul edildiği ve 2013 yılında KKTC vatandaşı olan -öğrencilerin mezun edilmiş olduğu hususunda bilgi verilmektedir.

Konunun sağlıklı bir biçimde araştırılabilmesi için Programın açılış tarihi, mezun verilmişse mezun sayıları ve mezunların uyruklarının 11 Haziran 2015 tarihi mesai bitimine kadar YÖDAK'a il-etilmesini rica ederim.

Saygılarımla,

Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş
Başkan "

şeklindeki yazı ile Davacıdan bilgi talep edilmiştir. Bu yazıya karşılık Davacı Rektörü 11.6.2015 tarihli yazıyı Davalıya göndermiştir. Davalının 19.6.2015 tarihli toplantısında, gü-ndemde bulunan "sınıf öğretmenliği" konusunun görüşülüp bir karara bağlanması hususu ele alındığında, toplantının başlangıcında toplantıya katılıp hazır bulunan YÖDAK Başkanı Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş ile üyeler Prof.Dr.Hasan Kömürcügil, Prof.Dr.Olgun Çiçek- ve Prof.Dr.Mehmet Hasgüler'in uzlaşamaması sonrasında, başkanın toplantıda olmadığı bir aşamada, üyeler Prof.Dr.Hasan Kömürcügil, Prof.Dr.Olgun Çiçek ve Prof.Dr.Mehmet Hasgüler'in oyları ile,
" TUTANAKTIR

19 Haziran 2015 tarihli YÖDA-K toplantısında son
gündem maddesi olan "Sınıf Öğretmenliği konusunun
görüşülüp karara bağlanması" aşamasında üyelerin
aşağıda belirtilen gerekçeler ile kararın iptal
edilmesi için oylama yapılması önerisini Başkan kabul
etmeyerek Başs-avcılık görüşü alınmasını önermiştir. Bu
öneri kurul üyeleri tarafından kabul edilmeyince Başkan
toplantıyı saat:13.45 itibarıyle terk etmiştir.

Bizler aşağıda ismi ve imzaları bulunan üyeler bir önceki toplantıda alınan kararı uygulamak için ("02-.06.2015 tarihli YÖDAK toplantısında alınan karar uyarınca, Sınıf Öğretmenliği konusu ile ilgili gerekli incelemeler yapılarak 19.06.2015 tarihinde sonlandırılmasıdır.")

Başkanın toplantıyı terk etmesi üzerine, Yükseköğretim Yasasının 10.maddesinin 1.fıkr-ası uyarınca en yaşlı üye olan Prof.Dr.Hasan Kömürcügil Başkanlık görevini üstlenmiş ve aşağıdaki karar oybirliği ile alınmıştır.

KARAR
"Konu ile ilgili detaylı incelemeler yapılarak gerekli bilgi ve belgeler kurul tarafından tartışılmış ve ekte sunulmuşt-ur. 27/2013 sayılı "İyi İdare Yasasının, 18.maddesindeki "Birel idari işlem geri alınabilir" ilkesine dayalı olarak 05 Mayıs 2015 tarih ve 1511 sayılı YÖDAK'ın YDÜ'nün Sınıf Öğretmenliği Lisans Programının öğretime başlama konusundaki izni geri alınmış ve -iptal edilmiştir.

Ayrıca, Yükseköğretim Yasasının 43.maddesinin 5(A),(B) fıkralarındaki şartlar ihlâl edilmiştir. Sözkonusu yasanın emredici hükümlerine göre KKTC Milli Eğitim Bakanlığı'nın sözkonusu işbu şartlı "Ön Açma İznini" sözü edilen gerekçeler ned-eni ile yeniden değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir.

Tarih:19.06.2015
Saat:14.00

Prof.Dr.Hasan Kömürcügil
Prof.Dr.Olgun Çiçek
Prof.Dr.Mehmet Hasgüler"

şeklindeki dava konusu karar alınmıştır.

Açılmış olan bir iptal davası altında bir ara emri taleb-i söz konusu olduğunda ortada ciddi bir dava olduğunu söyleyebilmek için, herşeyden önce kesin ve yürütülmesi zorunlu bir kararın idarece verilmiş olması gerekliliği bulunmaktadır. Bunun ötesinde davanın 75 günlük hak düşürücü süre dolmadan açılmış bulunma-sı ve ilk nazarda Davacının kişisel meşru bir menfaatinin olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenmiş bulunması da gereklidir.

Huzurumdaki meseleye bu açıdan bakıldığında davanın 75 günlük süre dolmadan açıldığı ve Davalının yani idarenin kesin ve yürü-tülmesi zorunlu bir kararı bulunduğu ilk nazarda söylenebilir halde görünmektedir. Davacının meşru bir menfaati olup olmadığı noktası açısından ise, Davalı tarafın argümanları nedeniyle, konunun daha detaylı incelenmesi gerekliliği bulunmaktadır.

Menfaat- ihlâlinden söz edebilmek için benim de katıldığım hukuksal görüşe göre, dava konusu idari işlemle Davacı arasında ciddi ve makûl ilgi bulunması yeterlidir. Bu bakış açısı ile olay incelendiğinde, Davacıya verilmiş sınıf öğretmenliği izninin iptalini günde-me getiren 19.6.2015 tarihli dava konusu kararın Davacıyı ilgilendirmediği sonucuna varmak ilk nazarda olanaklı görünmemektedir. Olayda Davacının mevcût öğretime başlama izninin iptal edilmiş olması nedeniyle, kişisel ve meşru bir menfaatin ihlâl edildiği -de söylenebilir haldedir. Aynı şekilde konu karardan Davacının doğrudan doğruya etkilendiği de ilk nazarda anlaşılmaktadır. Verilmiş olan öğretime başlama izninin iptal edildiği gerçeği göz önüne alındığında, ihlâl edilen menfaatin güncel olmadığını söylem-ek veya bu yöndeki iddialara katılmak da olanaklı değildir. Bu nedenlerle dava konusu idari karardan, Davacının ilk nazarda kişisel, meşru bir menfaatinin, olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilendiği kanaatine ulaşırım.

Tüm bunlardan hareketle de ortad-a, karara bağlanması gereken ciddi bir konu bulunduğu sonucuna varırım.

Davacının iddiasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunup bulunmadığı noktasından olaya baktığımda ise, görülenler şöyle sıralanabilmektedir. Olgularda belirtildiği üzere, Davacıya,- 5.5.2015 tarihinde, Davalı tarafından, sınıf öğretmenliği lisans programı için, öğretime başlama izni verilmiş, sonrasında, dava konusu 19.6.2015 tarihli kararla anılan izin geri alınmıştır.

Yukarıda içeriği yer alan anılan karar incelendiğinde, ilk bak-ışta geri, alma kararının, Yüksek Öğretim Yasası'nın 43'üncü maddesinin 5(A)ve(B) fıkralarındaki şartların ihlâl edilmiş olması gerekçesi ile verildiği düşünülebilir hale gelmektedir. İlgili fıkra şöyledir;
"
Yükseköğretim Kurumu ve/veya herhangi bir biri-m açma ve öğretime başlama koşulları43.(5)İzinsiz yükseköğretim kurumu açanlar veya
öğretime başlayanlar, Milli Eğitimin genel
amaçlarına aykırı eğitim-öğretim faaliyet-
lerinde bulunanlar veya izni iptal edildiği
veya kapatıldığı halde eğiti-m-öğretim
faaliyetinde bulunanların kurum "açma ön
izni" ve "öğretime başlama izni" iptal
edilir ve aşağıda öngörülen işlemlere bağlı
tutulur:
(A)İzinsiz yeni bir yükseköğretim kurumu
açanlar ve/veya faaliyette olan bir
yükseköğretim k-urumu için yeni bir
fakülte, bölüm, yüksekokul, hazırlık
okulu veya birimlerin kurulması
ve/veya yeni bir program açanlar
ve/veya öğretime başlayanlar bu
Yasanın 14'üncü maddesinde düzenlenen
haklardan ve 39'uncu maddesinde
beli-rtilen muafiyetlerden
yararlanamazlar.
(B)Milli Eğitimin genel amaçlarına
aykırı eğitim-öğretim faaliyetlerinde
bulunanların kurum "açma ön izni" ve
"öğretime başlama izni" iptal
edilir."

Karar içeriği ve bir anlamda kararın gerekç-esi sayılabilecek husus, belirtilen yönde olmakla birlikte, itiraznameye ekli Prof.Dr.Hasan Kömürcügil tarafından yapılmış ve yukarıda özetlenmiş yemin varakası incelendiğinde, ciddi bir konu olan sınıf öğretmenliği hususunun gereken araştırma yapılmadan, -ilgili sendikalara ve/veya sivil toplum örgütlerine sorulmadan, yeterlilik ve ihtiyaç hususunda analizler ve/veya planlamalar yapılmadan, Milli Eğitim Bakanlığında komiteler oluşturulmadan ve/veya MEB Müfettişleri aracılığı ile incelenmeden onay verilmesin-in doğru olmayacağının düşünüldüğü, yine şartlı bir iznin üyeleri sorgulamaya ittiği nedenleri ile, konu geri alma kararının üretildiğinin ileri sürüldüğü gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla karardaki gerekçe ile yemin varakasındaki argüman-lar tam örtüşür durumda değildir.

5.5.2015 tarihli karar alınırken toplantıda hazır bulunmayan bu tanık, şahadetinde ise, öz olarak, Öğretmenler Yasası'na aykırılık, konunun daha sağlıklı araştırılması gerektiği, ihtiyaç olup olmadığı, sivil toplum örgü-tlerine ve diğer örgütlere konuşma ihtiyacı ve gereklilik olup olmadığını ortaya koyma nedenleri ile, iznin geri alındığını dile getirmiştir.

5.5.2015 tarihli YÖDAK toplantısında hazır bulunan ve öğretime başlama iznine olumlu oy veren, 19.6.2015 tarihl-i YÖDAK toplantısında ise, bu kez, konu iznin geri alınmasına olumlu oy veren Prof.Dr. Mehmet Hasgüler ise, şahadetinde, öz olarak ortada geleneksel bir eğitim kurumu olduğu, YÖDAK'ın eğitim planlaması görevi olduğu, toplumun ihtiyaçlarına dönük işlem yapm-ası gerektiği, üniversitelerin bazı bölümlerinin çok sayıda işsiz ürettiği ve buna devletin, bakanlığın planlama yapamadığı, YÖDAK'ın da sorumluluklarını yerine getiremediği, bu işin de onlara benzeyeceği nedenleriyle geri alma kararını aldıklarını söylemi-ş, 5.5.2015 tarihli karara olumlu oy verme durumunu ise,
" C. Evet o gün öyleydi ama bunu istemeyerek ve yeterli
tatmini sağlamadan yaptığımızı söyledim zaten yani mutlu
olarak imzalamadım onu ben. Hüseyin Bey'e beklememizi
söyledim,- tavsiye ettim, araştıralım dedim, sendikaya
gidelim soralım, ilgili paydaşlara soralım dedim Hüseyin
Bey bunu biliyor. Aceleye getirmeyelim dedim."

şeklinde izah etmiştir.

Davalı tarafın itiraznamesine ekli diğer yemin varakasını yapan, Y-ÖDAK Başkanı Prof.Dr.Hüseyin Gökçekuş ise, yemin varakasında, 19.6.2015 tarihli kararın hukuken yok hükmünde olan ve/veya ağır yetki gasbı içeren bir karar olduğunu iddia etmiş, şahadetinde ise, 19.6.2015 tarihli kararın alınması sonucunu getiren toplantın-ın, yasaya uygun olmadığını ileri sürmüştür.

Davalı tarafın birbiriyle çelişen iddiaları, usul kuralları göz önünde bulundurularak değerlendirilmeye tabi tutulduğunda, belirtilen çelişkilerin, Davacı argümanlarını bir anlamda olası iddialar haline soktuğ-u, diğer bir deyişle, Davacının davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunma olasılığını ortaya çıkardığı söylenebilir hale gelmektedir.

Ancak sırf bu noktaya takılıp kalmamak ve olayı daha derinine irdelemek gerektiği de açıktır. Bunu yapabilmek iç-in ise, öncelikle geri alma kararları ile ilgili hukuksal durumu ortaya koymak gerekmektedir.

" YİM 132/97, Dağıtım 16/98'de;
Yönetsel kararlar yasaya uygun olmalıdır. Bir yönetsel kararın alınmasında takip edilmesi gereken yöntem yasada öngörülmüş ise, b-u yöntemin uygulanmamış olması söz konusu yönetsel kararın iptalini gerektirebilir. Bu hususla ilgili olarak Ahmet Hüseyin Soyer ile Amme Hizmeti Komisyonu arasındaki YİM 18/77 sayılı davada sayfa 2'de şöyle denmektedir.
"İdari Hukukta herhangi bir işlem -yapmağa
yetkili bir organın yetkileri ve takip edeceği usul genellikle bir yasa, tüzük veya yönetmelikle düzenlenir. Takip edilecek usul, yasa, tüzük veya yönetmelikle belirlenmediği hallerde genel hukuk ilkeleri ve doğal adalet ilkeleri uygulanır. Takip- edilecek usul tüzük, yasa veya yönetmelikle belirlendiği hallerde, böyle bir organın belirlenen usule uyması gerektiği kuşkusuzdur. Yasa, tüzük veya yönetmelikle belirlenen usullere uyulmadığı hallerde yetkili organın verdiği herhangi bir karar İdare Mahk-emesi tarafından iptal edilebilir. Usule uyulmayan hallerde verilen bir kararın iptal edilebilmesi için ihlâl edilen hükmün buyurucu veya kusurun basit bir kusur olmaması ve kusurun işlemin esasına etkili olması gerekir. Usule uymamakla işlenen kusur basit-, önemsiz ve işlemin esasını etkilemeyen bir kusur ise verilen karar iptal edilmez. Usule uyulmamakla işlenen kusurlar idari hukukta asli veya tali kusur olabilir. Kusur, asli kusur olduğu hallerde karar iptal edilir, tali kusur olduğu hallerde ise karar i-ptal edilmez."
denilmiştir.

YİM 130/2000 Dağıtım 11/2005'de ise, konu,
Yukarıda bahsi geçen ve benzer konuyu inceleyen YİM 1/99 D.19/2000 sayılı kararın 4.sayfasında Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük'ün "Yönetsel Yargı" eserine atıfta bulunarak dava konusu -niteliğinde yönetsel bir kararın geri alınabilmesi için sadece aşağıdaki durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde iptali veya geri alınması söz konusu olduğu hükme bağlanmıştır. A)Hile ile elde edilmiş olması, B)Geçici nitelikte olması; C)Kararın yok hükm-ünde olması yani yetkisizlik halleri olması hallerinde.

Ayni kararın 5.nci sayfasında şöyle denmektedir:
"Yukarıdaki alıntıdan ve konuya ilişkin içtihatlardan anlaşıldığına göre ağır bir yetkisizlik halinde verilen karar yok sayılır. Mahkemeye -gidilmese de karar yok hükmündedir. Mahkemeye sadece yokluğu doğrulamak için gitmek gerekir. Örneğin bir organın alması gereken kararı yetkisi olmayan başka bir organın alması halinde kararın yok hükmünde olduğunu kabul edebiliriz. Önümüzdeki olayda bu tür- yetksizlik hali olmadığı açıktır.Çünkü 1.2.1991 tarihinde verilen emeklilik kararı yetkili organlar tarafından verilmiştir."
"
şeklinde izah edilmiştir.

Onur Karahanoğulları'nın "İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdari İşlemler (Yar-gı Kararlarına Dayalı Bir İnceleme)" adlı kitabında konuyla ilgili olarak;
"İdari işlemlerin geriye yürümezliği ilkesi hem
kuralkoyucu hem de birel işlemler için geçerlidir.
Kurulmuş, sürmekte olan ve sabitlenmiş statülerin yeni
birel işlemlerle geçm-işe etkili olarak kaldırılması, geri
alınması veya değiştirilmesi mümkün değildir. Hukuka
aykırılığın statülerden temizlenmesi için alınacak
kararlar bunun istisnasıdır." (S.556);

"İşlemin yapıldığı tarihteki hukuki veya fiili durum
hukuk -düzeni içinde sabitlenir. Bu sabitlemenin geçmişe
etkili olarak değiştirilebilmesi için hukuk düzenine
aykırılığın düzeltilmesi gereği dışında bir gerekçe
kabul edilemez." (S.583);

"İdarenin işlemi hukuka uygunluk karinesinden
yar-arlanmaktadır, kişi bu işleme güvenerek ilişkilerini düzenlemektedir. Hukuka uygunluk karinesinden yararlanan bir işlemin hukuka aykırı olduğu idarece fark edildiğinde, idarenin geri alma kararı ile statüyü geçmişe etkili olarak düzeltmesi gerekir. Bu huku-k güvenliği ile çelişen bir durumdur, hukuka aykırılıkların giderilmesi de hukuk düzeninin temel değeridir. Hukuk güvenliğini ihlal etmemek için, bir defa geri alma hukuka aykırı işlemler ile sınırlanmıştır, ayrıca bir de süre sınırlaması getirilmeye çalış-ılmaktadır." (S.585);

"İdarenin hatasıyla ortaya çıkan hukuka aykırı işlem,
işlemin muhatabının lehine ise ve bu hatanın ortaya çıkmasında muhatabın etkisi ve kusuru yoksa idare işlemini geri alma veya kaldırma ile düzeltemez.

İdarenin iradesini belir-leyen neden verilerinin oluşturulması aşaması, genellikle muhatabın katılımı olmaksızın gerçekleştirilir. İdarenin bu aşamada olgular veya bunun değerlendirmesinde yanılmasının yaratacağı hukuka aykırılık ilginin lehine ise korunur. Burada bir ayrım yapılm-akta ve idarenin sözkonusu hatanın açık hata niteliği kazanması durumunda ilgili lehine işlem korunmamaktadır." (S.586);

"İdarenin hatasından veya yeterli inceleme yapmama gibi
işleyiş kusurlarından kaynaklanmış olan lehe hukuka aykırı statünün koruna-bilmesi için işlem muhatabının iyiniyetli olması gerekir." (S.588);

"İdarenin açık hatasıyla oluşan lehe hukuka aykırılık
korunmaz." (S.601);

"Muhatabın hilesi ile oluşan lehe hukuka aykırılık
korunmaz." (S.603) denilmiştir.

27/2013 say-ılı İyi İdare Yasası'nın konuyu düzenleyen 18'nci maddesi ise;

Birel İdari
İşlemlerin Geri
Alınması18.İdare, hukuka aykırı birel idari işlemlerini, başvuru üzerine ya da kendiliğinden geri alır.
Ancak, yok hükmündeki, hile ile yapılan ve yükümlendi-rici birel işlemler hariç, hukuka aykırı kazandırıcı bir birel işlem, tebliğ edildiği tarihten itibaren yetmiş beş gün geçtikten sonra geri alınamaz.
şeklindedir.


Olgular ve sunulan şahadet göz önünde bulundurularak olaya bakıldığında, 5.5.2015 ta-rihli kararın, hukuka aykırı bir karar olmasından çok, yeterince inceleme ve araştırma yapılmadan verilmesi nedeni ile geri alındığı, bu aşamada düşünülebilir hale gelmektedir. Geri alma sürecinde etken olduğu ilgili kararda yazılmış gibi görülen, Davacını-n, izin almadan anılan alanda daha önceden KKTC'li öğrenci yetiştirdiği argümanı ise şahadetle yeterince desteklen-mediğinden değer atfedilebilecek durumda görünmemektedir. 5.5.2015 tarihli kararda 'açık hata' olduğunu söylemek de sunulan şahadet ışığınd-a olanaksızdır. Davalının 5.5.2015 tarihli kararı verirken yeterli inceleme yapmadığı noktasından olaya bakıldığında ise, Davacının kararın alınması sürecinde kötü niyetle hareket ettiğinin sunulan şahadet ışığında söylenemeyeceği hususu ile karşılaşılmakt-adır. Bu safhada kesin bir şekilde karara bağlamayı uygun bulmadığım, gerek toplantı usulü, gerekse 19.6.2015 tarihli toplantının ve bunun sonucunda üretilen kararın usule uygunluk açısından yaratabileceği sıkıntılar ise ortada durmaktadır. Özetle, 19.6.20-15 tarihli karar, gerekçe, usul, sebep, amaç ve yetki noktalarından ciddi şekilde tartışılabilir halde görünmektedir.

Tüm bunlar göz önüne alındığında Davacının davasında haklı olduğuna dair belirtiler bulunduğu, diğer bir deyişle, 5.5.2015 tarihli kara-rın hukuka aykırılık taşımayabileceği, aksine 19.6.2015 tarihli geri alma kararının hukuka aykırı alınmış olabileceği izlenimi ve kanaati bende uyanmaktadır.

Bu aşamada son kriter olan geçici emir verilmemesi halinde ileride telâfisi mümkün olmayacak bir- zararın doğacağına veya eski duruma dönüşün çok zorlaşacağına kanaat getirilmesi boyutunda olaya bakıldığında ise şunlar görülmektedir.

Davacı taraf yemin varakasında telâfisi imkânsız zarar ziyana uğrayacağını ve/veya geriye dönüşün çok güç hatta imkân-sız olacağını, tanınmış, güvenilir bir üniversite olduğunu ve ününe de zarar verilmeye çalışıldığını ileri sürmüştür. Anılan yemin varakasını imzalayan Ümit Serdaroğlu şahadetinde özetle; emir verilmezse kaydı yapılmış öğrencilerin mağdur olacaklarını, öğr-encilerin anayasal eğitim haklarının etkileneceğini, öğrencilerin Davacıya tazminat davası açabileceğini ve kendilerinin de mağdur olacağını, öğrencilerin bölüm kapatılmasından dolayı endişeli olduklarını, Davacının 25 yıldan bu yana eğitim hizmeti veren d-ünyaca tanınmış bir üniversite olduğunu, bu tür olaylardan maddi manevi etkilendiğini, öğretmen ihtiyaçları bulunduğunu, milli eğitimin kendilerine öğretmen veremediğini, çünkü hepsinin devlette çalıştığını, ihtiyaçlarını gideremediklerini söylemiştir.

-Bu tanık tarafından iddia edilenlerin aksini düşünmemi sağlayacak başka şahadet olmadığını göz önüne aldığımda, özellikle de Davacıya önce izin verildiği, Davacının da ona göre hazırlıklar yapıp, adımlar attığı, öğrenci alımına yöneldiği, akademik girişiml-erde bulunduğu iddialarını değerlendirdiğimde, herhalükârda çok ciddi bir konu olan eğitim alanında ve üniversite ortamında, bir üniversiteye bir dalda eğitim yapma hakkı verdikten sonra bunu geri almanın yaratabileceği öğrenci-veli tedirginliğini ve bu şe-kilde yaratılan eğitimdeki kesintinin, üniversitenin ün veya güvenirliliğine olası etkisini göz önünde bulundurduğumda, huzurumdaki meselede emir verilmemesi halinde ileride telâfisi mümkün olamayacak bir zararın doğacağına veya eski duruma dönüşün çok zor-laşacağına da kanaat getirmiş bulunmaktayım.

Bütün belirttiklerim ışığında talep doğrultusunda bir emir verilmesi için gerekli tüm kriterlerin mevcût olduğu ve davanın adilâne bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için emir verilmesinin gerekli bulunduğu kan-aatine vardığımdan,

A)Davacı/Müstedinin Atatürk Eğitim Fakültesi bünyesindeki
Sınıf Öğretmenliği Lisans Programı (Türkçe) ve/veya
bölümünü açma ve/veya öğretime başlama izni ve/veya
akreditasyona aday olarak kabul edilme iznini-n ve/veya
kararının iptal edilmesine ve/veya geri alınmasına
ilişkin, Davalının, 19/06/2015 tarihli kararının
ve/veya işlemlerinin uygulanmasının ve/veya
yürütülmesinin işbu davanın neticesine değin
durdurulmasına ve-/veya söz konusu karar ve/veya
işlemlerin uygulanmamasına;

Emir veririm.

İstida masrafları Davalı tarafından Davacıya ödenecektir.


Tanju Öncül
Yargıç

3 Eylül, 2015



20






Full & Egal Universal Law Academy