Yüksek İdare Mahkemesi Numara 132/1996 Dava No 7/2001 Karar Tarihi 13.06.2001
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 132/1996 Dava No 7/2001 Karar Tarihi 13.06.2001
Numara: 132/1996
Dava No: 7/2001
Taraflar: Mete Süer ile İçişleri Bakanlığı Muhaceret Dairesi
Konu: 'Yasaklanan Muhacir' kararının iptali istemi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 13.06.2001

-D.7/2001 YİM 132/96
Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda.
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Nevvar Nolan, Seyit A. Bensen.
Müstedi: Mete Süer, Tel Sokak- No. 2/2, Beyoğlu, İstanbul
- ile -
Müstedaaleyh: İçişleri Bakanlığı Muhaceret Dairesi Müdürlüğü
ve/veya Muhaceret Dairesi Müdürlüğü vasıtasıyle
- Kuzey Kıbrıs- -Türk Cumhuriyeti, Lefkoşa
-A r a s ı n d a.
Müstedi namına: Avukat Fuat Veziroğlu
Müstedaaleyh namına: Başsavcı Yardımcı Muavini Müjgan Irkad.


-----------------


H Ü K Ü M


Metin A. Hakkı: Müstedi 25.7.1996 tarihinde, Anayasanın 152. maddesine istinaden Yüksek İdare Mahkemesi- olarak oturum yapan Yüksek Mahkemede Müstedaaleyhler aleyhine dosyaladığı yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen dava ile özetle, Müstedaaleyhler tarafından takriben 1996 yılı Mart veya Nisan ayında alınan
ve Müstedinin Fasıl 105 Yabancılar ve Muhaceret Kanu-nu uyarınca 'Yasaklanan Muhacir' olmasını öngören ve/veya Müstedinin KKTC'ye girmesini yasaklayan ve/veya önleyen kararın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına dair Mahkemece karar verilmesini talep etti. Mezkûr davan-ın Müstedaaleyhlere tebliğini müteakip Müstedaaleyhler 23.12.1997 tarihinde bir Müdafaa Takriri dosyalamışlardır. Müstedaaleyhler Müdafaa Takrirlerinde sair müdafaalarının yanısıra ön itiraz da öne sürmüş ve ön itirazları ile, bir iptal davasının, kişinin- sahip olduğu bir meşru menfaatın söz konusu karar yüzünden olumsuz yönde ve doğrudan doğruya etkilenen kişi tarafından açılabileceğini, Müstedinin KKTC'de ikamet ve çalışması için hiçbir izni olmadığını, KKTC'de bulunmadığını ve/veya Muhaceret Yasası altı-nda hiçbir meşru menfaatı bulunmaması nedeni ile KKTC'de olması halinde ihraç edilmesinin ve "stop list"e alınarak girişinin engellenmesi yönünde alınan karardan hiçbir meşru menfaatı ters yönden etkilenmediğinden davanın ileri götürülmeden iptal olunması -gerektiğini iddia etmişlerdir.

Müstedaaleyhler iptidaî itirazlarına paralel olarak müdafaa bazında Müstedinin ilgili tarihte KKTC'de ikamet eden bir yabancı olduğunu, Türkiye'de Kule kitaplarının yayımcısı olduğunu, 'Yehova Şahitleri'nin inancını y-ansıtan bir çok kitap, dergi, broşür gibi yayımlar yayınladığını KKTC makamlarının bilgisi dışında ve hiçbir makamdan izin almadan ziyaretçi statüsünde KKTC'ye gelip bu dini yaymak için girişimlerde bulunup yayınlar dağıttığını, bunun tespiti üzerine giriş- izninin iptal edilip aleyhine tutuklama ve ihraç emri alındığını, bu emrin haklı nedenlerle ve mevzuata uygun olarak alındığını iddia edip Müstedinin davasının iptal edilmesini talep etmişlerdir.

Davanın talimatı 27.3.1998 tarihinde, zapt-ı davası i-se 26.4.2000 tarihinde gerçekleştikten sonra duruşması 18.4.2001 tarihinde ele alınmış, tek celsede hitam bulmayıp 19.4.2001, 20.4.2001 tarihlerinde de devam edip tarafların hitabeleri de alındıktan sonra duruşma 25.4.2001 tarihinde hitam bulmuş ve dava ka-rar için bilâmüddet ertelenmiş durumdadır.

Duruşma esnasında Müstedaaleyhlerin aldığı ve davanın kökeninde yatan karar ile Kıbrıs'a girişi yasaklanmış olan Müstedi, Mahkemeden özel izin alarak adaya gelmiş, davasının duruşmasında hazır bulunup bizz-at şahadet de vermiş ve başka tanık dinletmemiştir. Müstedaaleyhler tarafından ise Polis Genel Müdürlüğü Muhaceret Bölümü Müdür Yardımcısı Müfettiş Sıdkı Erkıvanç şahadet vermiş ilâveten halen Polis Genel Müdürlüğü Basın Subaylığında görev yapan Başmüfett-iş Ahmet Gökyay, ve müdafaanın son tanığı olarak da 1996'da Muhaceret Dairesi Müdürü olan Mustafa Miralay Mahkemede şahadet vermişlerdir. Davanın duruşması esnasında taraflar karşılıklı mutabakat çerçevesinde Mahkeme önünde emare olarak duran ceman 20 ade-t emareyi ibraz etmişlerdir. Bunlardan emare 1, 29.3.1996 tarihini taşıyan ve müdafaa tanığı Mustafa Miralay'a ait olup İçişleri Bakanlığına hitaben, aralarında Müstedinin de bulunduğu bazı kişilerin KKTC'de Yehova'cılık propagandası yaptıklarının tespit -edildiğini gösteren polis raporu, emare 2 polisin Muhaceret Dairesi Müdürlüğüne gönderdiği 27.3.1996 tarihini taşıyan ilgili kişilerin listesi, emare 3 ise yine 27.3.1996 tarihini taşıyan Muhaceret Dairesi Müdürünün Müstedinin tutuklanıp adadan ihraç edilm-esini öngören karar veya belge oluşturmaktadır. Emare 4 ve 5 ise 1992 ile 1996 tarihleri arasında Müstedinin Kıbrıs'a giriş çıkışlarını gösteren kayıtlardır. Bunlara göre Müstedinin bu 4 yıl zarfında, her defasında takriben birer hafta veya daha az sürel-erle Kıbrıs'a 6 defa giriş çıkış yaptığı görülmektedir. Müstedinin, dava öncesi son gelişi 7 Mart 1996 çıkışı ise 16 Mart 1996 tarihlerini göstermektedir.

Önümüzde ibraz olunan şahadet ve emareleri değerlendirerek davanın kökeninde yatan olguların a-şağıdaki şekilde özetlenmesi mümkündür:

Müstedi "Yehova Şahitleri" inancına mensup birisidir. Bu inancın dini kitabı İncil'dir. Diğer Hristiyanlar ile bu inanca mensup kişiler arasında bazı farklar vardır ki bunların başında şu ayrım gelmektedir: -Hristiyanlar Hazreti İsa'nın Allahın oğlu olduğuna inanırken, Yehovanın Şahitleri bunu böyle kabul etmemekte Hazreti İsa'yı sadece Peygamber olarak kabul etmektedir. Dünyada takriben 6 Milyon kişi Yehovanın Şahitleri inancını benimsemiştir. Türkiye'de bu- inanca mensup takriben 1600 kişi, KKTC'de ise bu inancı takriben 10 kişi benimsemiştir. Bu inanca mensup kişiler Türkiye Cumhuriyetinde serbestçe faaliyet göstermektedirler. Türkiye'de bu inancın esas faaliyetlerini yönlendiren 3 kişilik bir Temsil Heye-ti vardır. Müstedi bu 3 üyenin birisidir. 1996 yılında Temsil Heyetinin başkanlığı görevini Müstedi yürütmekte idi. Türkiye'de "Kule" kitapları diye bir yayın şirketi vardır ki Müstedi bu şirketin %70 oranında hissesine sahiptir, ilâveten bu şirketin Ge-nel Müdürü ve Yöneticisidir. Bu şirket Yehovanın Şahitleri inancını yansıtan birçok kitap, dergi ve broşür yayımlamakta ve dağıtmaktadır. Müstedi TC vatandaşıdır. Tüm ecnebiler KKTC'ye pasaport ile seyahat edebilirken TC ile KKTC yetkilileri arasında 19-91 yılında imzalanan bir protokol gereği (Bak: Resmi Gazete Ek IV, Sayı 68, 5 Temmuz 1991, sayfa 127-130) TC uyruklular Kıbrıs'a seyahatlerinde 3 ayı geçmeyen bir süre Kıbrıs'ta ziyaretçi olarak kalacaklarsa kimlik belgesi ile giriş çıkış yapmalarına olana-k tanınmaktadır. Sözü edilen bu Protokol halen yürürlüktedir. Müstedi Kıbrıs'a bütün seyahatlerini TC nüfus cüzdanına istinat ederek yapmış, hiç pasaport kullanmamıştır. Müstedi önce Kıbrıs'a turistik maksatlarla gelmiş, bilâhare 1996 yılında Girne Kazas-ına bağlı Boğaz'da onayı ile bir ev kiralanmış (kira mukavelesi Müstedi adına değildi) ve bu evi üs olarak kullanıp aynı inanca mensup emare 2'de isimleri geçen kendine ilâve 7 kişi ile KKTC'de inançlarını yaymak amacı ile faaliyet gösterip önümüzde emarel-er arasında yer alan kitap, dergi ve broşürleri de dağıtmak suretiyle propaganda yapmış veya yaptırmıştır. Polis 12.3.1996 tarihinde Girne Kaza Mahkemesinden temin edilen bir arama müzekkeresi ile söz konusu evi aramaya tabi tutmuş ve orda Mahkeme önünde -emare olarak duran yayınlardan bol miktarda bulunduğunu tespit edip, evde o an bulunan ve bilâhare adadan ihraç edilen kişilerin onayı ile bu yayınlardan örnekler almıştır ki bu örnekler Mahkemeye emare olarak ibraz edilen evraklar arasındadır. Müstedi 16-.3.1996 tarihinde adadan ayrıldıktan sonra, emare 3, 27.3.1996 tarihli tutuklama-ihraç emri aleyhine çıkmış ancak adada olmaması hasebi ile bu emir şahsına tebliğ olunmadığı gibi kendi tutuklanıp adadan ihraç edilmemiştir, çünkü zaten ada haricinde idi, an-cak ismi stop listesine alınmış ve KKTC'ye girişi yasaklanmış durumdadır. Müstedi aleyhine emare 3 'Tutuklama-İhraç Emri' isdar olunurken, ilgili tarihlerde kendisi ile inançlarını yaymak için faaliyet gösteren T.C. uyruklu 7 kişi daha adadan ihraç edilmi-ştir, ancak, onlar aleyhlerine verilen kararların iptal edilmesi için dava dosyalamamışlardır, dolayısıyle onlar hakkında verilen karar veya emirler bu dava konusunun dışındadır.

Müstedi 7.3.1996 tarihinde KKTC'ye girerken Müstedaaleyhlerce kendine -verilen 'Pasaportsuz Giriş-Çıkış Formu' üzerine Müstedaaleyhler 'Giriş Üç Ay Ziyaretci, Hiç
Bir Yerde Çalışamaz' şartını içeren bir şart koymuşlardır.

Davayı karara bağlamak için şahadet üzerinde başka bulgu yapmaya gerek yoktur. Mahkemenin görevi y-ürürlükte bulunan mevzuatı bu davanın olgularına, tarafların hitabeleri esnasında yaptıkları argümanları değerlendirerek uygulamaktır. Müstedi tarafı yaptıkları iptidaî itiraza ilâveten Müstedinin Kıbrıs'ı ziyaretlerinde "ziyaretçi" statüsünde geldiğini -ve hiçbir makamdan izin almaksızın kendine verilen ziyaretçi izni hilâfına ve Kıbrıs'ta yürürlükte bulunan mevzuata ters düşerek din ve eğitim propogandası yaptığını, bunun için haklı olarak Müstedi hakkında emare 3 kararı aldıklarını iddia ederken, Müst-edi tarafı bunun tam tersine, Müstedinin din propogandası yapmakla herhangi bir mevzuata ters düşmediğini, düşse bile (ki bu kabul edilmemektedir) bunun Fasıl 105 madde 6(1)(k) maddesi mucibince Müstedaaleyhlere Müstedi aleyhine "Tutuklama-İhraç Emri" alma-ya hak vermediğini iddia etmiştir. Bu davayı karara bağlamak için bu zıt iddiaların, dayandırılmış olan yasal dayanakları ile birlikte tezekkür edilmesi gerekmektedir; ancak bunu yapmadan Müstedaaleyhlerin öne sürdüğü iptidaî itirazı tezekkür edip onu önc-elikle karara bağlamak kanımca daha uygun olacaktır. Tabloyu tamamlamak için şunun belirtilmesi yerinde olur ki davanın duruşması 18.4.2001 tarihinde ele alındığında, Müstedi taraf iptidaî itirazın öncelikle ele alınması gerektiğini öne sürmüş; Müstedi ta-raf ise, inter alia bunun
bu davada uygun olmadığını ve davanın dinlenmesini müteakip verilecek karar aşamasında Müstedaaleyhlerin iptidaî itirazlarının ele alınmasının daha uygun olacağı üzerinde durmuş, Mahkeme de Müstedinin bu iddiasını daha uygun buld-uktan sonra iptidaî itirazın karara bağlanmasını dava sonuna ertelemiştir. Dolayısıyle davanın bu karar aşamasında, iptidaî itirazı öncelikle tezekkür edip karara bağlamayı daha uygun görüyorum. Müstedaaleyhler iptidaî itirazları ile Müstedinin bu davayı- ikâme edip yürütmeye meşru menfaatı olmadığı dolayısı ile, davanın daha ileri gitmeden iptali gerektiği üzerinde durmuştur. Meşru menfaat nedir? Profesör Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserinde (3. baskı) cilt 3 sayfa 1781'de kon-u ile ilgili aynen şöyle demektedir:

"..... iptal dâvalarında menfaat şartı davanın
esasına taallûk etmiyen, dışında kalan ve sadece
dâvanın kabulû ve dinlenmesi için aranılan bir
usul ve şekil şartıdır: menfaatin ihlâl edilmiş
- olması dâvanın neticesine tesir etmez. Yani
menfaatin ihlâl edilmemiş olması dâvanın reddi
veya ihlâl edilmiş olması dâvanın kabulü ile bu
menfaati ihlâl eden hukuki tasarrufun iptali
için bir sebep teşkil etmez. Bu şart dâvada-
ciddiyeti temin etmek, alâkasız kimselerin
lüzumsuz müracaatlarla idarî kaza mercilerini
işgal etmelerine mâni olmak için konulmuş şekli
bir şarttır: Dâvacının kararla ciddî ve makul
bir alâkası olduğu ve binaenaleyh dâvasın-ın
da ciddî ve samimî bulunduğu anlaşılan dâva
kabul edilir. Esas hakkındaki kararda artık
bu menfaat şartının hiç yeri ve tesiri yoktur;
menfaatin mevcudiyeti ve ihlâl edilmiş olduğu
sabit olsa ve fakat idarî kararda bir sakatl-ık,
bir iptal sebebi bulunmasa iptal talebi
reddedilir ve menfaati ihlâl eden karar yürür-
lükte kalmakta devam eder.

Dâvanın dinlenmesi için dâvacıda aranılan
bu menfaatin maddî mahiyette olması, malî kıymeti
ve ehemmi-yeti haiz bulunması şart olmamak; ciddi
ve makul manevî bir alâka ve menfaat de dâvanın
kabulü için kâfi bulunmakla beraber meşru, şahsî
ve halen mevcut bir menfaat olması lâzımdır:

Menfaatin meşru sayılabilmesi için hukukî
bir durumd-an çıkması, böyle bir duruma dayanması
lâzımdır. Binaenaleyh anayasa, kanun, tüzük,
yönetmelik, idarî teamüller, içtihat, mukavele
veya diğer bir idarî karardan çıkan umumî veya
hususî bir hukukî duruma dayanan menfaatler
meşru sayılır."

Konu ile- ilgili olarak Zaim Necatigil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve Yönetim Hukuku isimli eserinde (1988) sayfa 94-96 "meşru menfaat" kavramını incelerken sayfa 95'de aynen şöyle demektedir:

"Menfaatin meşru sayılabilmesi için hukuki bir
- durumdan çıkması veya böyle bir duruma dayanması
gerekir. Buna göre, Anayasa, Yasa, Tüzük,
Yönetmelik, Yönetsel Uygulamalar (Teamüller),
İçtihat, Sözleşme veya herhangi bir Yönetsel
karardan çıkan genel veya özel duruma dayanan
- menfaatler meşru sayılabilir" demektedir.

Yine Zaim Necatigil aynı eserinde sayfa 96'da:

"Yüksek İdare Mahkemesinin görüşüne göre,açılan
iptal davasının sonuçlandırılması ile Davacının
eline bir şey geçmeden başka bir deyişle-, dava
akademik kalacak ve Davacıya pratikte herhangi
bir yarar sağlamayacaksa, sırf haklı olduğunu
kanıtlamak için Davacının davayı yürütmekte
meşru bir menfaati olamaz" demektedir.

Aynı yazar, Administrative Law (1974) isiml-i kitabında sayfa 257'de meşru menfaatın (legitemate interest) maddi menfaat ile sınırlı olmayıp moral bir menfaatı da kapsayabildiğini kabul etmektedir.

Bu prensipleri zihinde tutarak yukarıda özetlenen davanın olgularına ve mevzuatımıza baktığımızd-a "prohibited immigrants" (yasaklanan muhacir) yan başlığını taşıyan Fasıl 105 madde 6(1)(i) maddesi Türkçe tercüme edilmiş şekilde aynen şu hükmü içerdiği görülür:

"İlgili zamanda yürürlükte bulunan herhangi bir
mevzuat uyarınca Kıbrıs'a giriş-i yasaklanmış
bulunan herhangi bir kişi"

madde 6(1)'e göre, Kıbrıs'a girmesi yasaklanmış kişi ('yasak muhacir') sayılır. Bir başka deyişle, bu davanın kökeninde yatan ve Müstedinin iptal ettirmeye çalıştığı aleyhindeki
emare 3'de görülen karar durd-ukça, Müstedi Kıbrıs'a giremez çünkü yasal olarak girmesi yasaklanmış ve kendisi 'Yasaklanmış Muhacir' (Prohibited Immigrant) durumundadır. Bu durumda Müstedinin bu davayı açmaya meşru menfaati olmadığını kabul etmek kanımca yanlış olur, ortada doğrudan d-oğruya kişinin (Müstedinin) şahsını ilgilendiren bir karar mevcuttur. Şunu hemen ilâve edeyim ki maalesef Kasım 1987'de YİM 114/94 (D.47/87) sayılı bir davada tek Yargıçtan oluşan Yüksek İdare Mahkememiz benzeri bir durumda bulunan yine T.C uyruklu birini-n 1983'de KKTC'den ihraç edilmiş olmasına ve Ağustos 1984'de Türkiye'den Girne'ye KKTC'ye giriş yapmak isterken yukarıda alıntısı yapılan Fasıl 105 madde 6(1) uyarınca "Yasaklı Muhacir" olduğundan adaya girmesine izin verilmemesine rağmen, Ekim 1984'de, sö-zü edilen bu kişinin, aleyhindeki bu kararın bertaraf edilmesi için Mahkemeye açtığı bir dava ile yaptığı müracaatı, kişinin o an Kıbrıs'ta bulunmadığını, kendine ikâmet için izin verilmediğini, bu nedenle davayı açmaya herhangi bir meşru menfaati olmadığı- yönündeki İdarenin yaptığı iptidaî itirazı benimsemiş ve Mahkeme bu iddiayı kabul ederek davayı o davadaki Müstedinin meşru menfaatı yoktur diye daha ileri gitmeden reddetmişti. Bu içtihatı zihinde tutarak bu davada Müstedaaleyhlerin bu iptidaî itirazı y-apmalarını makul karşılarken, ilgili kararın bence hatalı olduğunu, yanlış bir karar olduğunu, ortadan kaldırılması gerektiğini ve artık takip edilmemesi gerektiğini özellikle belirtmek isterim. Benim adalet anlayışıma göre bu davadaki Müstedinin, bu dava-yı açmaya yasal anlamda meşru bir menfaati vardır çünkü ortada direkt olarak şahsını ilgilendiren bir karar mevcuttur; dolayısıyle iptidaî itirazın reddedilip davanın esasının tezekkür edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Meselenin esasını incelemeye k-alktığımda davanın olguları ile ilgisi olabilecek mevzuata göz atarak başlamak uygun olur. KKTC'de en yüksek seviyede mevzuatı oluşturan şüphesiz ki Anayasadır. Anayasamız tetkik edildiğinde Anayasanın 1 ve 13. maddeleri ile Anayasanın 2. Kısım 2. Bölümü-nde yer alan ve "Kişinin, Hak Özgürlük ve Ödevleri" başlığını taşıyan kısımda yer alan maddeler davanın olgularına şamil olabilecek maddeler içerdiği ortadadır. Anayasamızın 13. maddesi aynen şöyledir:

"Bu Anayasada gösterilen hak ve özgürlükler
- yabancılar için, uluslararası hukuka uygun
olarak yasa ile kısıtlanabilir."

Anayasanın 2. Kısım 2. Bölümünde bu davaya şamil olabilecek, veya bu davayı en yakından ilgilendiren maddeler ise Vicdan ve Din Özgürlüğü başlığını taşıyan 23. madd-e ile, Düşünce Söz ve Anlatım Özgürlüğü başlığını taşıyan 24. madde ve 1.inci Kısımda yer alan Devletin Şekli ve Nitelikleri başlığını taşıyan 1. maddedir. Bunlar özetlenecek olursa KKTC'nin Demokrasi, Soysal Adalet ve Hukukun Üstünlüğü ilkelerine dayanan- laik bir Cumhuriyet olduğu ve KKTC'de herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat ve düşünce özgürlüğüne sahip olduğu ortadadır. 24. maddenin 2. fıkrası ise aynen şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlarını, söz, yazı, resim
veya başka yollarla tek -başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir.

Bu hak herhangi bir resmi makamın müdahalesi
ve Devlet sınırları söz konusu olmaksızın
kanaatini anlatma, haber ve fikir alma ve verme
özgürlüklerini kapsar." d-emektedir.

23. maddenin 4. fıkrası ise:

"Din eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılır."

ibaresine yer vermektedir.

Yukarıda sözü edilen Anayasanın ilgili maddeleri açısından davanın olgularını değerlendirdiği-mde, Müstedinin din eğitim ve öğretimi yapmadığı bundan farklı olarak din propagandası yaptığı veya yaptırdığını kabul etmek kanımca daha doğru olur. Bunu böyle tefsir ve kabul ederken yasaların tefsir prensiplerini zihinde tuttuğumu belirtmek isterim. '-Statutes Encroaching on Rights or Imposing Burdens' başlığı altında, Maxwell on Interpretation of Statutes, 12th ed. (1969) sayfa 251'de aynen şöyle demektedir:

"Statutes which encroach on the rights of the
subject, whether as regards person -or property,
are subject to a strict construction in the same
way as penal Acts. It is a recognised rule that
they should be interpreted, if possible, so as
to respect such rights, and if there is any

ambiguity the construct-ion which is in favour of
the freedom of the individual should be adopted."

Bu düşünceden hareketle, bence Müstedi-nin ilgili tarihlerdeki KKTC'deki faaliyetlerinin herhangi bir anayasal hükme ters düştüğü görülmemektedir, çünkü Müstedinin ilgili hareketleri taban tabana hiçbir anayasal hükme ters düşmemektedir, ve Anayasada gösterilen ilgili hak ve özgürlükler Müstedi- gibi yabancılar için de hiçbir Yasa ile kısıtlanmış durumda değildir.

Dava ile ilgisi olabilecek mevzuatı şüphesiz başta Fasıl 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasası ile onun altında yapılan tüzükteki mevzuat oluşturmaktadır. Bu münasebetle onu tezekkü-r etmeyi en sona bırakmayı uygun gördüğümü belirterek dava ile ilgisi olduğu Müstedaaleyhlerce öne sürülen 17/86 sayılı Milli Eğitim Yasasının ilgili maddeleri ile 29/93 sayılı Din İşleri Dairesi Yasasının ilgili maddelerine önce bir göz atmayı uygun gördü-m. 17/86 sayılı Milli Eğitim Yasasının 12(2) maddesi eğitimle her türlü etkinliğin Kıbrıs Türk Milli Eğitiminin genel amaçlarına uygunluğu bakımından Bakanlığın gözetim ve denetimine bağlı olarak yapılabileceği hükmünü içermektedir. Aynı Yasanın 19. madd-esi milli eğitimde laikliği esas kabul ederken 23. madde de eğitimin Devletin eli ile yürütüldüğü veya Devletin gözetim ve denetimi altında gerçek veya tüzel kişilerle yürütülebileceği hükmüne amirdir. 29/93 sayılı Yasanın 6(1) ve (2). maddeleri ise Din İ-şleri Dairesinin görevlerinin inter alia, İslam dininin inançları ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili bütün işleri yönetmek ve din ve ahlâk konusunda Kıbrıs Türk Halkını aydınlatma olduğu görülmektedir. Kanımca dava ile ilgili tarihlerde Müstedinin KKTC'd-eki faaliyetleri ne 29/93 sayılı Yasanın ne de 17/86 sayılı Yasanın herhangi bir maddesine ters düşmemektedir, çünkü Müstedi,
inter alia ilgili tarihlerde, KKTC'de din eğitimi yapmadı veya yaptırmadı ve eğitim de yapmadı veya yaptırmadı. Müstedi sadece ke-ndi dini inancını yaymak için din propagandası yaptı ve faaliyetleri propaganda ile sınırlı idi. 'Propaganda' sözcüğü de Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan 'Türkçe Sözlük'de;

"'Bir öğreti, düşünce ya da inancı başkalarına
tanıtma, benims-etme ve yayma amacı ile söz,
yazı gibi yollarla gerçekleştirilen eylem'"

şeklinde izah edilmektedir, ki Müstedinin ilgili tarihlerde KKTC'deki faaliyetleri tam bu tefsir ile uyum içerisindedir.

Müstedinin ilgili tarihte KKTC'deki faaliyetler-ini bir
de 1950 European Convention on Human Rights açısından incelemek yerindedir. (Bak: Basic Documents in International Law,
Edited by Ian Brownlie, Second Edition, Sayfa 206). Bu
davanın olgularını en yakından ilgilendiren bu sözleşmenin
9. maddesid-ir ki sözü edilen madde aynen şöyledir:

"1. Everyone has the right to freedom of
thought, conscience and religion; this right
includes freedom to change his religion or
belief, and freedom, either alone or in
community with ot-hers and in public or private,
to manifest his religion or belief, in worship,
teaching, practice and observance.

2. Freedom to manifest one's religion or
beliefs shall be subject only to such limitations
as are prescribed by -law and are necessary in a
democratic society in the interests of public
safety, for the protection of public order,
health or morals, or for the protection of the
rights and freedoms of other-s."

Sözü edilen bu sözleşme 1962 yılında 39/62 sayılı ve 1962, İnsan Haklarını Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi (Tasdik) Kanunu ile Meclisin onayını aldıktan sonra Kıbrıs'ta bulunan mevzuat arasında yerini almıştır. Bu Yasanın 9. maddesi ve 1950 Eur-opean Convention'ın 9. maddesine tekabül eden maddesi aynen şöyledir:

"1. Her şahıs düşünme, vicdan ve din hürriyetine
sahiptir. Bu hak din veya kanaat değiştirme,
hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve
âyin -veya öğretimini yapmak suretiyle tek başına
veya toplu olarak dinini veya kanaatini izhar
eylemek hürriyetini tazammun eder.

2. Din veya kanaatleri izhar etmek hürriyeti
demokratik bir cemiyette ancak âmme güvenliğinin,
âmme n-izamının, genel sağlığın veya umumi ahlâkın,
yahut başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması
için zaruri olan tedbirlerle ve kanunla tahdit
edilebilir."

Yukarıdakilerden görülebileceği gibi ilgili tarihlerde Müstedinin KKTC'deki di-n propaganda faaliyetleri ne European Convention on Human Right'a ne de 39/62 sayılı Yasaya ters düşmektedir; tersine, Anayasa dahil yukarıda sözü edilen mevzuat ile uyum içerisinde olduğu görülmektedir.

Yukarıdaki incelemeden de görülebileceği gib-i Müstedinin ilgili tarihlerde faaliyetlerinin yukarıda temas edilen mevzuatın hiçbirine ters düşmediği ortadadır. Bir an için
bu faaliyetlerinin yukarıda değinilen mevzuatın herhangibirine ters düştüğünü kabul etsem dahi bu husus İdare'ye, Müstedi hakkı-nda alınan tutuklama ve adadan ihraç emri alma hakkı verir mi? Bu sorunun cevabı Fasıl 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasasında yatmaktadır. Şöyle ki, Fasıl 105'in 6(1)(k) maddesi, Kıbrıs'ta yasal olarak bulunan bir kişinin aleyhine tutuklama ve ihraç emri -verilebilmesi için o kişinin faaliyetlerinin yalnızca Fasıl 105 hükümlerine veya onun altında yapılan tüzüğe ters düşmesini öngörmektedir, başka türlü veya başka nedenlerle kişinin aleyhine tutuklama ve ihraç emri verilemez. Fasıl 105'in 6(1)(k) maddesini-n Türkçe tercümesi aynen şöyledir:

"(1) Aşağıdaki kişiler yasaklı göçmen sayılırlar
ve bu yasada veya yasa uyarınca yapılan
herhangi bir tüzükte veya Bakanlar Kurulunca
isdar edilen herhangi bir emirnamede öngörülen
- durumlar dışında Kıbrıs'a girmelerine müsaade
edilmez:

...........................................

(k) Bu yasada veya bu yasa uyarınca yapılan
herhangi bir tüzükte veya bu yasa veya böyle
bir tüzük uya-rınca verilen herhangi bir izinde
öngörülen herhangi bir yasaklama, koşul,
kısıtlama veya sınırlandırmaya aykırı olarak
Kıbrıs'a giren veya orda ikâmet eden herhangi
bir kişi;"

Bu maddeden açıkca görülebilece-ği gibi, Müstedi hakkında İdarece verilen tutuklama ve ihraç emrinin yasal olarak verilebilmesi için Müstedinin hareketlerinin Fasıl 105 veya onun altında yapılan tüzük hükümlerine ters düşmesi zaruridir. Müstedinin ilgili hareketleri Fasıl 105 veya onun -altında yapılan tüzük hükümlerine herhangi bir terslik içerir mi? (Sözü edilen tüzük için Bak: Cyprus Legislation of the Year 1949,
Vol II, Subsidiary Legislation, page 263, A.E. 234, Aliens
and Immigration Regulations 1949). Şimdi de bunun tezekkür edi-lmesi gerekmektedir. Sözü edilen Tüzüğün 9. maddesi, Müstedi gibi yabancılara Kıbrıs'a girerken verilen giriş izninin 6 tip olabileceğini öngörmektedir. Mahkeme önünde ibraz olunan şahadetten ve ilgili tarihte, yani 7.3.1996 tarihinde Kıbrıs'a girerken M-üstediye verilen "pasaportsuz giriş çıkış formu" üzerine Müstedaaleyhlerce verilen iznin yukarıda davanın olguları kısmında gösterildiği gibi şöyle bir şart içerdiği ihtilâf konusu değildir:

"Giriş 3 ay ziyaretçi hiçbir yerde çalışamaz".
Müstedi-ye verilen giriş izni ziyaretçi izni idi (6 tip giriş izninin bir türü) ve ilgili izin hiçbir yerde çalışamaz şartına tabi idi veya bununla sınırlı idi. İlgili tarihte Müstedinin Kıbrıs'taki hareketleri bu şarta ters düşermiydi? Şunu hemen ilâve etmeliyi-m ki bir yabancının Kıbrıs'taki faaliyetleri kendine verilen giriş iznine ters düşmesi halinde İdarenin yani Müstedaaleyhlerin, ilgili kişinin Kıbrıs'a giriş ve ikamet izni hitam bulmamış olsa dahi, Müstedaaleyhlere iznini tüzükte öngörülen şartlara tabi o-lmak koşulu ile derhal iptal etme hakkı tanımaktadır. Ancak bu davada bu bir değer taşımamaktadır, çünkü Müstedi 16.3.1996 tarihinde adadan ayrılmış ve dava konusu tutuklama-ihraç emri Müstedi aleyhine kendi adada yokken ancak 27.3.1996 tarihinde verilmiş-ti.

Müstedinin Kıbrıs'a ziyaretçi statüsünde ilgili tarihte yani 7.3.1996'da geldiği tartışma konusu değildir ve bu husus her 2 tarafca da kabul edilmektedir. Müstedi 7.3.1996 tarihinde KKTC'ye girerken kendine verilen 'ziyaretçi izni' yasal dayanağ-ını Yabancılar ve Muhaceret Nizamnamesinin 14. maddesinde bulmaktadır. Sözü edilen bu maddenin güvenilir bir Türkçe tercümesine rastlamadım ancak İngilizce olan esas metnin 14. maddesi aynen şöyledir:

"14. (1) A Visitor's Permit may be issued by -an
immigration officer to any prospective visitor to
the Colony who satisfies the immigration officer
that he wishes to enter the Colony for the purpose
of-

spending a holiday; or
travelling; or
investigating the possibilities of sett-lement
in the Colony.

A Visitor's Permit shall entitle the holder
thereof to enter the Colony and to remain therein
for such period, not exceeding six months, as shall
be stated in such permit.

The holder of a Visitor's Permit shall no-t
seek or accept employment, paid or unpaid, or
engage in or carry on any business, trade or
profession within the Colony without the prior
permission in writing of the Chief Immigration
Officer.


If, without the prior permis-sion of the
Chief Immigration Officer, the holder of
a Visitor's Permit-

takes employment within the Colony, his
permit shall forthwith cease to be effective
and shall be deemed to have been cancelled;

(b) engages in, o-r carries on, any business,
trade or profession within the Colony, his
permit may be revoked forthwith by the
Chief Immigration Officer."(underline supplied)

Bu madde yakından incelendiğinde, Müstedinin ikâmet izninin Müstedaaleyhlerce iptal edilebi-lmesi için Müstedinin ilgili tarihlerde Kıbrıs'ta iken kendine verilen ziyaretçi izni hilâfına Kıbrıs'ta herhangi bir iş veya meslek veya sanat icra etmesi gerekmekte idi. Müstedinin yaptığı din propagandası tüzük anlamında herhangi bir iş meslek veya san-at mı? Yukarıda başka bir vesile ile atıfta bulunduğum tefsir prensiplerini zihinde tutarak bu suali cevaplandırmaya çalıştığımda, Müstedinin faaliyetlerinin bu tüzük anlamında herhangi bir iş, meslek veya sanat icraatı olmadığını kabul etmem gerekir. Bu -durumda bu dava ile Müstedinin iptal ettirmeye çalıştığı Müstedaaleyhlerce aleyhine alınan emrin herhangi bir yasal dayanağı olmadığına hükmetmem gerekmektedir.

Tüm bunlar bir yana, Müstedi aleyhine verilen ve Mahkeme önünde emare 3 olarak duran "t-utuklama-ihraç emri" Fasıl 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasasının 14(1) maddesine dayanmaktadır. Sözü edilen bu maddenin Türkçe tercümesi aynen şöyledir:

"14. (1) Bu Yasa kurallarına ve bu Yasa veya
bu Yasa uyarınca yapılan herhangi bir-
Tüzük gereğince verilen herhangi bir
ruhsat veya izindeki şartlara bağlı
kalınması koşuluyle, Baş Muhaceret
Memuru yasaklı göçmen sayılan herhangi
bir yabancının, veya Kıbrıs'a sınırlı-
bir süre için kalmak üzere izinli
olarak giren ancak o süre bittikten
sonra Kıbrıs'ta kalmaya devam eden
herhangi bir kişinin veya 6. maddenin
(1). fıkrasının (i) paragrafında
- gösterilen kategoriye giren herhangi
bir kişinin Kıbrıs'tan sınır dışı
edilmesini ve sınır dışı edilinceye
kadar tutuklanıp gözetim altına
alınmasını emredebilir."

Yukarıdaki alıntıdan da -görülebileceği gibi Müstedi
gibi bir yabancı aleyhine verilen böyle bir emrin, verildiği tarihte, ilgili yabancının Kıbrıs'ta bulunması gerekmektedir, ilgili mevzuat bunu bir ön şart kabul etmektedir, çünkü verilen emrin icrası safhasında takip edilecek us-ulü mevzuat düzenlerken, kişi aleyhine verilen tutuklama ve ihraç emrinin tüzüğün 18. maddesine göre kişiye tebliği de tüzüğün 18. maddesi öngörmektedir. Halbuki önümüzdeki davada Müstedi
7 Mart tarihinde ziyaretçi statüsünde Kıbrıs'a gelmiş, 16 Mart tari-hinde adadan ayrılmış aleyhine ilgili dava konusu karar veya emir ise ancak 27.3.1996 tarihinde gıyabında verilmiş ve haliyle bu emir tüzüğün 18. maddesinde öngörüldüğü şekilde Müstediye tebliğ dahi edilmemiş veya adada olmaması hasebi ile edilememiştir. -Yalnız bu husus, başlıbaşına, İdarenin veya Müstedaaleyhlerin, dava konusu ilgili kararı alırken yeterli araştırmanın yapılmadığını ve Müstedi ilgili tarihte KKTC'de imiş gibi kabul edilerek ilgili kararın alındığını göstermektedir ki bu ilgili kararın ipt-al nedenini oluşturur. (Bak: YİM 343/80; D.53/80)

Bütün bunlar muvacehesinde Müstedinin davasında haklı olduğu ve bu dava ile talep ettiği kararın lehine verilmesi gerektiği görüşündeyim. İdare, mevzuatımız ile bağdaşmayan şekilde Müstedi aleyhine b-ir karar almıştır.

Karara son vermeden şunu ilâve etmeliyim ki Mahkemenin görevi denetlemeden ibarettir. Mahkeme Müstedinin davasındaki talebi doğrultusunda ilgili kararı mevzuat muvacehesinde denetler, denetim neticesi karar tamam ise, yasal dayana-ğı varsa, mevzuatın öngördüğü formaliteler yerine getirilmiş ise, kararı onaylar, davayı reddeder; denetim neticesi kararın sakat olduğuna karar verirse de, ilgili kararı iptal eder. Mahkeme kendini İdarenin yerine koyup başka bir karar üretme hakkına hai-z değildir.

Yabancılar ve Muhaceret Yasası incelendiğinde, İdarenin herhangi bir yabancıya Kıbrıs'a girip girmemesine müsaade edip etmeyeceği hakkında çok geniş takdir hakkı olduğu görülmektedir. Meselâ Fasıl 105'in 10. maddesi, bir yabancının Kıbrı-s'a girerken ilgili makamdan vizesi olsa dahi İdarenin o kişinin ilgili maddede gösterilen birkaç kısıtlama dışında adaya girmesine müsaade edip etmeyeceğine takdir hakkı tanımaktadır. İdarenin geniş takdir hakkı vardır, ve bir yerde bunun icraatı Devlet- politikasına bağlıdır. Mahkeme kendini Devletin yerine koyup politika üretemez. Dolayısıyle bir yabancının din propagandası maksadı ile Kıbrıs'a girmesi devlet politikası ile ne derece bağdaşıp bağdaşmadığı hususunda Mahkeme yorum yapamaz ve yapmamalıdı-r, bu takdir İdarenindir.

Ancak netice olarak tüm yukarıdakilerden de görülebileceği gibi ve izah edilen nedenlerle Müstedi davasında haklıdır ve Talep Takriri mucibince 27.3.1996 tarihinde Müstedaaleyhlerce aleyhine alınan "tutuklama ve ihraç emri"n-in yukarıda izah edilen nedenlerle tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğuramayacağına karar verilmesi gerekir görüşündeyim.

Nevvar Nolan: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Müstedi 7.3.1996 tarihinde ziyaretçi izni ile Kuzey Kıbr-ıs Türk Cumhuriyetine giriş yaptı. Müstedinin yine kendisi gibi Türkiye'den gelen Türkiye vatandaşı başka 7 kişi ile birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, Yehova Şahitliği inancının propagandasını yaptığı, şikayet üzerine, siyasi polis tarafından sap-tandı ve Muhaceret Dairesi Müdürü 27.3.1996 tarihinde Bölüm 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasası, madde 14(1)'in kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, Müstedinin tutuklanıp ihraç edilmesine ve tekrar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girmesine izin verilmemesi-ne karar aldı. Müstedi, karar tarihinden önce, 16.3.1996 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden ayrıldığı cihetle kararın tutuklama ve ihraç kısmı icra edilmedi. Müstedi işbu dava ile, yasaklı muhacir olmasını öngören ve/veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhur-iyetine girmesini yasaklayan yukarıdaki kararın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna dair bir Mahkeme kararı talep etmektedir.

Müstedaaleyh bir ön itiraz ileri sürdü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ikâmet izni, çalışma izni, ziyaretçi izni olmadığı -cihetle, alınan karardan, Müstedinin hiçbir meşru menfaatının ters yönden etkilenmediği iddiası ile davanın daha ileri gitmeden reddedilmesini talep etti. Bir yabancının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine kayıtsız şartsız girme hakkı yoktur. Devlet, topraklar-ı üzerindeki egemenliği nedeni ile, bir yabancının ülkeye girişine izin vermeyi reddetme hakkına sahiptir. Devletin bir yabancının ülkeye girişine izin vermeme konusunda olabildiğince geniş, iyi niyetle kullanılması halinde nerede ise dokunulmaz bir takdir- hakkı vardır. Öte yandan bir yabancı ülkeye giriş izni için müracaat edebilir; müracaatın reddedilmesi Anayasamızın 152. maddesi kapsamında idari bir karardır ve bu karardan meşru menfaati olumsuz etkilenen kişi, vatandaş olsun veya olmasın, bu karara kar-şı Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilir. Yönetsel bir kararın iptal edilmesi, hükümsüz kılınması istemi ile dava açmak için, Müstedide, mutlaka o karardan olumsuz etkilenen bir hakkın varlığı aranmaz, o karardan olumsuz etkilenen meşru bir menfaatın var-lığı yeterlidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girişini yasaklayan karara karşı, bu kararın hükümsüz kılınması için Müstedinin açtığı bir davada, Müstedinin bu karardan olumsuz etkilenen meşru menfaati olamayacağına katılmadığımdan, ön itirazı, üzerinde -daha fazla durmadan, reddederim.

Müstedi, 7.3.1996 tarihinde nüfus cüzdanı ile Ercan'a geldi ve kendisine verilen ziyaretçi izni ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girdi. Ziyaretçi izni, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde tatil geçirmek veya seyahat etme-k veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yerleşme olanaklarını incelemek amacı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girmek istediği hususlarında muhaceret memurunu tatmin eden yabancılara verilir. Yabancılar ve Muhaceret Tüzüğünün (Aliens and Immigration Regu-lations) ilgili maddesi olan 14. madde aynen şöyledir:

"14(1) A Visitor's Permit may be issued by
an immigration officer to any prospective visitor to the Colony who satisfies the immigration officer that he wishes to enter the C-olony for the purpose of -

a) spending a holiday, or
b) travelling, or
c) investigating the possibilities of
settlement in the Colony."
-
Yapılan araştırma sonucu Yehova Şahitliği inancına sahip Müstedinin, ayni inancı taşıyan diğer 7 arkadaşı ile birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Yehova Şahitliği inancının propagandasını yaptığı saptandı. Müstedi dahil bu 8 kişi Türkiye'den geldil-er, beraberlerinde Yehova Şahitliği inancı ile ilgili çok sayıda kitap, dergi ve broşür getirdiler, Girne Boğazında bir ev kiraladılar ve ikili - üçlü gruplar halinde Girne, Magosa, Güzelyurt'ta evleri, iş yerlerini gezerek Yehova Şahitliği inancının propa-gandasını yaptılar.

Müstedinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde tatil geçirmek veya seyahat etmek veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yerleşme olanaklarını araştırmak amaçlarından herhangi biri ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gelmediği çok açık bir -şekilde ortadadır. Müstedi, duruşmadaki kendi ifadesi ile her ortamda, her fırsatta Yehova Şahitliği inancının propagandasını yapan, bunu görev bilen bir kimsedir. Müstedi, tatilini geçirmek üzere geldiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, kaldığı otelin ba-rında içkisini yudumlarken, çevresindeki insanlar ile oluşan sohbet ortamında Yehova Şahitliği inancının tanıtımını yapan, sahip olduğu inancın propagandasını yapan bir kişi değildir. Müstedi, salt Yehova Şahitliği inancının propagandasını yapmak amacı ile-, bir grup ayni inancı paylaşan arkadaşı ile birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gelmiş, bilinçli, programlı, sistemli ve kararlı bir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine geliş amacını gerçekleştirmek için Yehova Şahitliği inancının propagandasını- yapmıştır.

Ziyaretçi izninin, hangi amaçla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giriş yapmak isteyenlere verildiğini yukarıda açıklamıştım. Ziyaretçi izni ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girmesine izin verilen yabancıya, bu izin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri-yetinde tatil yapması veya seyahat etmesi veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yerleşme olanaklarını araştırması için verilir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ziyaretçi izni ile giren yabancılardan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, ziyaretçi izni kapsamın-da olan giriş amaçlarına uygun davranmaları beklenir. Müstedinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girme amacı, ziyaretçi izni kapsamında olan, Tüzükte öngörülen ve yukarıda sıralanan amaçlardan hiçbiri değildir.

Müstedinin, Yehova Şahitliği inancının prop-agandasını yapmak amacı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giriş yapması, kendisi gibi Türkiye'den bu amaçla gelen, aynı inancı taşıyan bir grup arkadaşı ile birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bir ekip halinde çalışarak sistemli ve kararlı bir şek-ilde Yehova Şahitliği inancının propagandasını yapması, kendisine verilen ziyaretçi izni ile çatışmaktadır. Bölüm 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasası, madde 6(1)(k) altında, bu Yasada veya bu Yasa uyarınca yapılan herhangi bir Tüzükte veya bu Yasa veya böyl-e bir Tüzük uyarınca verilen herhangi bir izinde öngörülen herhangi bir yasaklama, koşul, kısıtlama veya sınırlandırmaya aykırı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giren veya burada ikâmet eden herhangi bir kişi yasaklı göçmen sayılır ve böyle bir kişin-in, madde 6(1)'de belirtilen durumlar dışında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girmesine izin verilmez. Bu durumda kendisine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giriş yapabilmesi için verilen ziyaretçi izni ile çatışan amacı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde-ki faaliyetleri nedeni ile, Müstedi Bölüm 105 Yabancılar ve Muhaceret Yasası, madde 6(1)(k) ve madde 14(1) altında, yasaklı muhacir ilan edilebilir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışına çıkarılabilir ve Müstedinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine tekrar gir-mesi engellenebilir.

Müstedinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden ihraç edilmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine tekrar girişinin yasaklanması kararı, Müstedi Yehova Şahitliği inancını taşıdığı için alınmış bir karar değildir. Herkes, Anayasamızın da -açıkça belirttiği gibi dini inanç özgürlüğüne sahiptir. Müstedinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden ihraç edilmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine tekrar girişinin yasaklanması kararının gerekçesi Müstedinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giriş amacın-ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki faaliyetlerinin kendisine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine girebilmesi için verilen ziyaretçi izni ile çatışmasıdır.

Yukarıda belirtilenler ışığında davanın masraflarla reddedilmesi görüşündeyim.
-

Seyit A. Bensen: Sayın Nevvar Nolan'ın okuduğu karara aynen katılırım.

Metin A. Hakkı: Netice olarak benim karşı oyum ve oyçokluğu ile dava reddolunur.

Yine benim karşı oyum ve oyçokluğu ile dava masraflarının Müstedi tarafından ödenmesi emrolun-ur. Bu masrafın miktarını Başmukayyit tespit edecektir.




Metin A. Hakkı Nevvar Nolan Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


13 Haziran 2001







-1


4



-


Full & Egal Universal Law Academy