Yüksek İdare Mahkemesi Numara 122/2008 Dava No 31/2010 Karar Tarihi 22.11.2010
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 122/2008 Dava No 31/2010 Karar Tarihi 22.11.2010
Numara: 122/2008
Dava No: 31/2010
Taraflar: Ali Çölaşan şahsen ve Doğancı Muhtarı Sıfatıyle ve diğerleri ile Bakanlar Kurulu arasında.
Konu: Doğancı Köyünün Lefke Belediyesine bağlanmasını öngören onay ve/veya kararın tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna karar verilmesi istemi - Davacıların meşru menfaati olmadığı yönünde ön itiraz - Başvuru ret ve iptal edildi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 22.11.2010

-D.31/10 YİM:122/08

Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında.

Mahkeme Heyeti:Necmettin Bostancı,Talât D.Refiker,Narin F.Şefik.

Davacı:1-Ali Çölaşan, şahsen ve/veya Doğancı Muhtarı sıfatıyla ve/v-eya
Doğancı İhtiyar Heyeti'ni ve/veya Doğancı halkını temsilen-Doğancı
2-Salih Kukural,şahsen ve/veya Doğancı İhtiyar Heyeti Üyesi
sıfatıyla ve/veya Doğancı halkını temsilen-Doğancı
3-Tevfik Tercan, şahsen ve/veya Do-ğancı İhtiyar Heyeti Üyesi
sıfatıyla ve/veya Doğancı halkını temsilen-Doğancı
4-Saffet Sarıkaya, şahsen ve/veya Doğancı İhtiyar Heyeti Üyesi
sıfatıyla ve/veya Doğancı halkını temsilen-Doğancı
5-Hasan Kara, şahsen ve/ve-ya Doğancı İhtiyar Heyeti Üyesi sıfatıyla
ve/veya Doğancı halkını temsilen-Doğancı


- ile -

Davalı:KKTC Bakanlar Kurulu vasıtasıyla Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti - Lefkoşa


A r a s ı n d a.

D-avacılar namına: Avukat Boysan Boyra
Davalı namına: Savcı Emine Tayfunsel.

------------------

H Ü K Ü M


Necmettin Bostancı: Davacılar, Davalı aleyhine ikâme ettikleri işbu davada aşağıdaki şekilde talepte bulunmuşlardır:

"a) Daval-ı tarafından takriben 20 Ağustos 2008 tarihinde
alınan ve/veya takriben aynı tarihlerde ve/veya o sırada resmi gazetede yayımlanan ve Doğancı Köyünü 1 Eylül 2008 tarihinden itibaren Lefke Belediyesi'ne bağlanmasını öngören onay ve/veya kararın (e-ğer bir karar varsa) tamamen hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına dair mahkemece hüküm ve/veya karar verilmesi,


b) Mahkemece uygun görülecek herhangi bir karar ve/veya
hüküm verilmesi,
c) Dava masra-flarının davalıya yükletilmesi."

Lefke Belediyesi davaya İlgili Şahıs olarak dahil edilmiştir.

Davalı, Davacının talep takririne karşılık ön itiraz da içeren müdafaa takriri dosyalayarak Davacıların iddialarını reddetmiştir.

İlgili Şahıs, müdafaa tak-riri dosyalamamıştır.

Duruşma günü, davada taraflar sadece bir emare sunmuşlardır.

Davalı adına bulunan Savcı, davanın duruşmasına başlanmadan önce müdafaa takririnde ileri sürdüğü ön itirazın öncelikle görüşülmesini talep etmiştir. Davacı Avukatının -bu talebe katılması ve Mahkememizin de talebi uygun görmesi üzerine, davada, Davacıların meşru menfaatlerinin olmadığı yönündeki ön itirazın, öncelikle görüşülmesine karar verilmiştir.

Taraflar ön itirazın duruşması amacıyla herhangi bir tanık çağırmamış-lar, Mahkemeye hitapla yetinmişlerdir.

Davacı davasında, hukuki esaslar bölümünde sair şeyler yanında dava konusu kararın yoklukla malül, eşitlik ilkesine veya yerinden yönetim ilkesine ve/veya demokrasi ve/veya hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı, keyfi-, partizanlık ürünü, iktidardaki partinin çıkarları düşünülerek üretilmiş bir karar olduğunu iddia etmiştir. Keza Davacılar, davanın olgular kısmında onayın mevzuatın öngördüğü anlamda bir karar olmadığını, karar olsa bile bunun Doğancı Köyü halkının menfa-atlerine aykırı olduğu, onay kararının köy halkının iradesi hilâfına alınmış, Anayasanın vazettiği yerinden yönetim ilkesine aykırı olduğu iddiasını öne sürmüştür.

Davalı adına bulunan Savcı, ön itiraz duruşması amacıyla Mahkemeye hitabında özetle, Anaya-samıza göre bir kararın kişinin meşru menfaatini doğrudan doğruya olumsuz yönde etkilemesi halinde dava konusu olabileceğini, benzer bir dava olan YİM 104/08 (D.44/09) sayılı davada Mahkemenin konuyu incelediğini ve Davacıların davada meşru menfaatı olmadı-ğı sonucuna vardığını, bu cümleden olarak mezkûr davada dava konusu kararda ilerde maddi külfet getireceği iddiasının incelendiğini ve menfaat ihlâli olarak görülmediğini, kararın beledi hizmetten faydalanma yönünde olduğu için bir olumsuzluk doğurmadığı n-edeni ile meşru menfaati ihlâl olarak görülmediğini, davayı ikâme eden ile menfaat arasında ciddi ve makul bir ilginin bulunması gerektiğini, menfaat ihlâlinin ille de bir hakkın ihlâli anlamında olmadığını, şahsın menfaatının doğrudan doğruya haleldar olm-ası gerektiğini, sadece vatandaş olmak sıfatıyla meşru menfaatın doğrudan doğruya etkilendiği iddiası ile dava açılamayacağını, bu davaya konu kararın Doğancı Köyü'ne has bir karar olmadığını, kamu yararı amaçlı bir karar olduğunu, hedefin vatandaşların hi-zmetlerden faydalanmaları ve daha sağlıklı bir ortamda yaşamalarını sağlamak olduğunu, kararın siyasi amaçlı olmadığını, muhtar ve azaların görev ve yetkilerini değiştirmediğini, bu nedenle yukarıda zikredilen davada muhtar ve azaların meşru menfaatlarının- olmadığının karara bağlandığını, bu meselede de muhtar ve azaların yetkileri ile ilgili iddialar ile, kararın Doğancı Köyü sakinlerine ek maddi külfet getireceği iddialarının ayni iddialar olduğunu, beledi hizmetlerden faydalanmalarının Davacıların meşru -menfaatlerini olumsuz yönde etkileyen bir husus olmadığının da karara bağlandığını ileri sürmüştür.

Davacı Avukatı ise ön itiraz duruşması amacı ile Mahkemeye yaptığı hitabında özetle; YİM 104/08 (D.44/09) sayılı davada Mahkemenin meşru menfaatle ilgili- karar verdiğini, bu davada o yönde iddialar olmakla birlikte belediyeye bağlanmakla sakinlerin mükellefiyetlerinin maddi olarak artacağı, muhtar ve azaların yetkilerine müdahale edildiği iddialarını Mahkeme, yukarıda numarası verilen davada karara bağladı-ğı için ileri sürmeyeceğini, meşru menfaatle ilgili söz konusu davada yeterli açıklama olduğunu ancak meşru menfaatin ille de maddi menfaat olması gerekmediğini, manevi ilginin de meşru menfaat alâkası doğurabileceğini belirttikten sonra, Mahkemeyi mesele-yi Anayasanın 1. maddesi ile 113. maddesi altında değerlendirmeye davet etmiştir.

Müteakiben Davacı Avukatı bahsettiği iki konu hakkındaki iddialarını ve argümanlarını ileri sürmüştür. Davacı Avukatının, 113. madde ile ilgili argümanları şöyle özetleneb-ilir:

Yerel yönetim, halkın bizzat seçtiği organlar vasıtası ile yönetilmektir. Yerinden ve kendi seçtiği organlar tarafından yönetilmek konusunda bölge halkının meşru menfaati vardır. Doğancı Köyü, dava konusu kararla Lefke Belediyesi'ne bağlanmıştır. D-oğancı Köyü halkı, Lefke Belediyesi'nin başkan ve üyelerinin seçimine katılmamıştır, kendilerinin seçmediği bir organa bağlanmışlar ve onlar tarafından yönetilmektedir-ler. Bu açıdan, kendi seçtikleri organlar tarafından yönetilme ve seçme haklarına müdah-ale edilmiştir. Eşitlik konusunda ise Doğancı halkı, diğer köy ve kasaba halkları gibi eşit muamele görmemektedirler. Bu açıdan da hak ve menfaatleri ihlâl edilmiştir. Yasaya göre belediyeye bağlanma söz konusu olduğu zaman, o köyün fikri alınırdı ama bu k-ararla bu hakları ellerinden alındı, geçmiştekinden farklı muameleye tabii tutuldular. Gelecekte bağlanacak köylerden de farklı tutuldular. Bir eşitsizlik sözkonusudur.

Davacı Avukatının iddialarına cevaben Savcı, Doğancı Köyünün belediye sınırlarına da-hil edilmesi ile halkının kendi seçmedikleri kişiler tarafından idare edildikleri iddiasına karşılık, muhtar ve köy ihtiyar heyetinin görev ve yetkilerinin ayni şekilde devam ettiğini, eşitliğe aykırılık iddiası ile ilgili olarak da belediye sınırları geni-şletilmekle, tüm köylerin belediye sınırları içerisine dahil edildiklerini, böylece eşitsizlik değil eşitliğin sağlandığını söylemiştir.

Mahkeme huzurundaki lâyihalar, emareler ve beyanlar ışığında davaya ilişkin ihtilâfsız olguları aşağıdaki şekilde öz-etlemek mümkündür. Doğancı Köyü, Güzelyurt Kazasına bağlı bir köydür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi 51/95 sayılı Belediyeler Yasası'nda 14/08 sayılı yasa ile bir değişiklik yapmış ve sair düzenlemeler yanında, esas yasaya geçici 5'nci maddeyi ilâve- etmiştir. Bahse konu maddenin yürürlük süresi
1 yıl idi. Söz konusu madde, Bakanlar Kurulu'na, belde sınırlarının değiştirilmesi için karar alma yetkisi vermiştir. Bakanlar Kurulu bahse konu yetkiye dayanarak bu davaya konu olan kararı almıştır.

İleri- sürülen görüşleri incelemeden önce, idare hukuku açısından meşru menfaati incelemek gerekir. Meşru menfaat, bu Mahkeme heyeti tarafından benzer dava olan YİM 104/08 (D.44/08) sayılı davada teferruatlı bir şekilde incelenmiştir. Bu karar maksatları bakımın-dan ordaki incelememizi aynen benimser ve bu kararımıza aktarırız.



"M-enfaatin meşru sayılabilmesi için hukukî bir durumdan
çıkması, böyle bir duruma dayanması lâzımdır.
Binaenaleyh Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, idarî
teamüller, içtihat, mukavele veya diğer bir idarî
karardan çıkan umumî -veya hususî bir hukukî duruma
dayanan menfaatler meşru sayılır." demektedir.


Menfaatin şahsi olması demek, kişinin dava konusu karardan doğrudan doğruya etkilenmesi demektir. Menfaat, dava açıldığı zaman en azından dava görüldüğü zaman mevcut o-lmalıdır. İlerde gerçekleşecek olan veya muhtemel olan menfaat ihlâli dava ikâmesi için yeterli değildir.

Bu konuda Ord.Prof.Sıddık Sami Onar ayni eserinde ayni sayfada şöyle demektedir:

"Menfaatin halen mevcut olması, davanın ikâmesi ve hiç
o-lmazsa intacı zamanında mevcut ve tahakkuk etmiş
olması demektir. İleride husulü melhuz olan, düşünülen,
ihtimal dahilinde bulunan bir menfaat iptal davası açma
salâhiyeti vermez."

Bahsedilen menfaat ile, davayı ikâme eden arasın-da ciddi ve makul bir ilginin olması gerekir. İdari davada menfaatten bahsedebilmek için ille de bir hakkın ihlâli gerekmez. Menfaatın ihlâli dava ikâmesi için yeterlidir. Yeter ki şahsi menfaat doğrudan doğruya haleldar olmuş olsun. Dolayısı ile dolaylı b-ir etkileşim veya sırf vatandaş olmak sıfatı ile doğan bir etkileşim idari davaya konu olmaz.

Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı isimli eserinde, 27. baskı sayfa 169'da TC Danıştayının 6. dairesinin 15.12.1993 tarihli kararından yaptığı iktibasta ilgili kıs-ımda şöyle demektedir:

"İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı
yoluyla denetimini amaçlayan iptal davalarında
davacının subjektif ehliyet şartı olan "menfaat ilgisinin" bulunup bulunmadığı yargı yerince takdir edilecektir. Yasada menfaat ihlali koşu-lunun getirilmiş olması karşısında, salt vatandaşlık sıfatı,davacıyla hukuka aykırı olduğu öne sürülen işlem arasında menfaat ilgisi kurulması için yeterli görülemez.

"İptali istenilen işlemle davacı arasında menfaat
ilgisinin kurulabilmesi ancak kişise-l- meşru-güncel bir
menfaatin varlığıyla mümkündür. Aksi halde, kişilerin
kendi menfaatini etkilemeyen, ciddi ve makul bir
ilişkisinin bulunmadığı idari işlemlere karşı iptal
davası açabilmesi idarenin işleyişini olumsuz yönde
etkileyecektir."

-Sıddık Sami Onar da İdare Hukukunun Umumi Esasları isimli eserinde cilt III sayfa 1780'de şöyle demektedir:

"Bilindiği gibi her menfaat hak kuvvet ve mahiyetinde olmadığından bundan maksat kararın sübjektif bir hakkı ihlâl etmesi değildir. Buradaki menfaa-tten maksat ciddî
ve makul bir alâkadan ibarettir. Binaenaleyh menfaatin mutlaka para vesair maddi bir kıymet ölçüsü ile ölçülebilecek mali bir mahiyeti haiz olması lâzım değildir. Ciddi ve makul olmak şartı ile manevi bir
alâka ve menfaatin ihlâl edilmi-ş olması da bu şartın tahakkuku bakımından kâfidir."

Aynı eserde, sayfa 1781'de Sıddık Sami Onar, Türkiye
Cumhuriyetinde İdare Mahkemelerinin yetkisinde olan tam kaza davaları ile iptal davaları arasındaki farkı izah ederken, tam kaza davalarının kaynağ-ının bir hakkın ihlâli olduğunu belirttikten sonra aynen şu ibareleri kullanmaktadır:

"Halbuki iptal davalarında menfaat şartı davanın
esasına taallûk etmiyen, dışında kalan ve sadece
davanın kabulû ve dinlenmesi için aranılan bir usul
ve şekil şartıd-ır: menfaatin ihlâl edilmiş olması
davanın neticesine tesir etmez. Yani menfaatin ihlâl edilmemiş olması davanın reddi veya ihlâl edilmiş
olması davanın kabulü ile bu menfaati ihlâl eden
hukukî tasarrufun iptali için bir sebep teşkil etmez.
Bu şart dav-ada ciddiyeti temin etmek, alâkasız
kimselerin lüzumsuz müracaatlarla idarî kaza mercilerini işgal etmelerine mâni olmak için konulmuş şeklî bir şarttır: Davacının kararla ciddî ve makul bir alâkası olduğu ve binaenaleyh davasının da ciddî ve samimî bulun-duğu anlaşılan dava kabul edilir. Esas hakkındaki kararda artık bu menfaat şartının hiç yeri ve tesiri yoktur; menfaatin mevcudiyeti ve ihlâl edilmiş olduğu sabit olsa ve fakat idarî kararda bir sakatlık, bir
iptal sebebi bulunmasa iptal talebi reddedilir- ve
menfaati ihlâl eden karar yürürlükte kalmakta devam
eder." >>


Yukarıda belirtilenleri göz önünde tutarak konuyu inceleyelim: Konuyu öncelikle dava ehliyeti açısından incelememiz gerekir. Davada 5 Davacı vardır. Davacı 1, Doğancı Köyü muhtarıdır. D-iğer 4 Davacı da Doğancı köyü ihtiyar heyeti üyesidirler. Davacılar bu davayı Doğancı Köyü halkı adına açmışlardır. Muhtar ve azaların köy tüzel kişisi adına dava açma yetkileri vardır.

Davacıların, dava layihasında çeşitli iddiaları olmakla birlikte, Da-vacı Avukatının hitabından da görüldüğü gibi YİM 104/08 (D.44/08) sayılı davadaki hükmü göz önünde bulundurarak iddialarını sadece iki noktaya indirgemişlerdir.

Yukarıda Davacı Avukatının hitabında belirttiği söz konusu iki noktayı inceleyelim.

1-Köy ha-lkının kendi seçmediği kişiler tarafından
idare edilmesi konusu:

Anayasamızın 113. maddesinin 2. fıkrasına göre,"Devlet yönetiminin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim ilkelerine göre yürütülür." Yine Anayasamızın 119.maddesinin 1-. fıkrasına göre "Yerel yönetimler, bölge, belediye veya köy ve mahalle halkının yerel olarak gereksinmelerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasa ile belirtilen ve karar organları seçimle oluşturulan kamu tüzel kişileridir." Herhangi bir yerel yönetim -sınırları içerisinde ikâmet eden herhangi bir kişi veya kişiler veya halk, sözkonusu yerel yönetimin karar organını oluşturacak kişileri seçme hakkına sahiptir. Bu onların demokratik, Anayasal bir hakkıdır. Seçme hakları olduğu gibi, seçilme hakları da var-dır. Bu da onların demokratik, Anayasal haklarıdır. Oy verme açısından bir idari dava sözkonusu olursa, genel olarak meşru menfaatin şartları varsa meşru menfaatin varlığını kabul etmek gerekir. Buna göre yerel yönetim sakinlerin tümünün veya bir kısmının -seçme ve seçilme haklarını sürekli olarak elinden alan bir idari kararın varlığı halinde, meşru menfaat ihlâlinin sözkonusu olacağı açıktır. Keza sakinlerin yönetilmesi açısından, kendi seçmedikleri kişiler tarafından sürekli olarak yönetilmeleri sonucunu -doğuran bir idari karar da meşru menfaat ihlâli olarak kabul edilebilir. Dava konusu kararla, Doğancı halkının geçici bir süre beledi hizmetlerin sunulması ve yerel yönetime karşı olan mükellefiyetler açısından seçmedikleri veya seçilmelerine katkı koymadı-kları kişiler tarafından yönetildikleri bir gerçektir, ama bu husus bir süreklilik taşımamaktadır. Tamamen geçicidir. Seçme ve seçilme hakları ellerinden alınmadığı için ilk seçimde oy kullanacaklardı. Nitekim bu davanın karara kaldığı tarihten sonra yapıl-an yerel seçimlerde, Doğancı halkı bahse konu demokratik haklarını kullanmışlardır. Unutmamak gerekir ki seçim, sürekli olan bir olay değildir. Seçimler, Anayasanın belirlediği sürede yapılmaktadır. Anayasamızın 119. maddesinin 3.fıkrası "Yerel yönetim org-anlarının seçimleri, 68.maddedeki ilkelere uygun olarak dört yılda bir yapılır" demektedir. Seçme ve seçilme haklarının kullanılması ancak belirlenen seçim tarihinde mümkündür. Dava konusu kararda Doğancı halkının seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıran,- onların sürekli olarak kendi seçmedikleri kişiler tarafından yönetilmelerini mümkün kılan bir ibare yoktur. Bu nedenle meşru menfaat ihlâlinden bahsedilemez.
2- Doğancı halkının diğer köylerle aynı muamele görmediği nedeni ile Anayasanın eşitlik ilkesi-ne aykırılığın sözkonusu olduğu iddiası.

Bu iddianın özü, Doğancı halkının fikri alınmadan Lefke Belediyesi'nin sınırlarının genişletilmesi sureti ile Doğancı Köyünün Lefke Belediye sınırları içine alınmış olması, halbuki yasaya göre belediyeye katılmak -için köy halkının fikrinin alınması gerektiği, bundan sonra kurulacak ve belediyeye bağlanacak olan köylerin halkının da fikrinin alınacak olmasıdır. Daha önce belediyeye katılan köylerin fikri alınmıştır.

Davacı Avukatına göre geçmişte belediyeye bağlan-an köyler ile gelecekte bağlanacak köylere oranla Doğancı köyüne farklı muamele yapılmaktadır. Bu husus, Anayasanın 8. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bir yıl geçerli olan 14/08 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önceki yasal düzenlemeye göre,- başka bir ifade ile 51/95 sayılı Belediyeler Yasası'nın 14. maddesindeki düzenlemeye göre, bir belediyeye bağlanacak olan köy veya köylerin, bağlanacağı belediye ile sınırdaş olması yanında, diğer yerel yönetim kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekt-iği bir gerçektir. Yasanın söz konusu kuralı değişmediği ve ilerde yeni köy veya mahalle kurulduğu takdirde, onlara Doğancı Köyünden farklı bir işlem uygulanacağı da bir gerçektir. Yukarıda belirtilenleri, Doğancı Halkının Anayasa'daki eşitlik ilkesinden d-oğan eşit muamele görme hakkını ihlâl ettiği nedeni ile meşru menfaatlerini haleldar ettiğini söyleyebilmek için, bahsedilenlerin bir eşitsizlik doğurduğunu veya Anayasa'nın eşitlik ilkesini ihlâl ettiğini söylemek gerekir. Buna karar verebilecek olan da b-u Mahkeme değil, Anayasa Mahkemesidir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi'nin bu yönde olumlu bir kararı olsa bile gelecekte kurulacak köy ve mahalleler için ilerde gerçekleşecek menfaat ihlâli söz konusu olacağından, bugünkü davanın konusu olamaz.

Sonuç olarak,- davada Davacıların meşru menfaatleri olmadığı yönündeki ön itiraz kabul edilir.

Talât D.Refiker: Sayın Yargıç Necmettin Bostancı ve Sayın Yargıç Narin Ferdi Şefik'in verdikleri kararları okuma fırsatım oldu. Yargıç Necmettin Bostancı'nın verdiği karara k-atılırım.

Narin F.Şefik: 51/95 sayılı Belediyeler Yasası'nın 6.maddesi, nüfusu 5001 ve üzeri olan yerleşim birimlerinde belediye oluşturulmasını zorunlu kılmış, bir veya birden fazla köyden oluşan yerleşim biriminde belediye kurulabilmesi için nüfusun 200-0'den fazla olması ve yeni belde merkezinin diğer belde merkezlerine en az 5000 metre uzaklıkta olması koşulunu getirmiştir.

Yasanın 7.maddesi ise bir veya birden fazla yerleşim biriminde oturan seçme yeterliliğine sahip kişilerin 1/3'ünün yerleşim birim- veya birimlerinde bir belediye oluşturulması için yapacakları yazılı ve imzalı müracaat üzerine Kaymakamın bu durumu kendi görüşü ile Bakana aktarması öngörülmüştür. Bakan ise yasanın 2. bendinde sıralanan hususları gözden geçirdikten sonra konuyu Bakanla-r Kuruluna götürerek ve Bakanlar Kurulu Resmi Gazete'de yayınlanacak bir kararla belediye oluşturmasında belde halkının istemini referandum
ile saptamaya karar verebilmektedir.

Bu durumda bir köyde ikâmet eden seçmene yasa ile belediye olma hakkı verilm-iştir.

Yasanın 14.maddesi ise Belediye Meclisinin kararı ile ve ilgili yerel yönetim kuruluşlarının görüşleri alınarak Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulunun Resmi Gazete'de yayınlanacağı bir karar ile belde sınırlarının değiştirilmesine cevaz vermekte-dir, şu şartla ki Belediye sınırlarına dahil edilecek yerel yönetim kuruluşlarının ilgili belediye ile sınırı bulunsun.

14/08 sayılı Tadilat Yasası ile 14.madde ile alakalı geçici 5.madde eklenerek 25.3.2008 tarihli ihbarı ile 1 yıl süre için ilgili yer-el yönetim kuruluşlarının görüşleri alınmadan ve belediye sınırlarına dahil edilecek yerel yönetim kuruluşlar ile ilgili belediyenin sınırı bulunması koşulu aranmadan Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulunun Resmi Gazete'de yayınlanacak kararı ile belde sı-nırları değiştirilebilmektedir. Nitekim bu yetki ile de Doğancı köyünün Lefke Belediyesine bağlanması için Bakanlar Kurulu dava konusu kararı almıştır.

Doğancı köyü halkının/seçmenin belediye olma hakkı yasa ile verilmiş, belde halkına söz hakkı veriler-ek halkın görüşü önemsenmiş ve bu şekilde seçmen ve belediye arasında bir ilişki kurulmuşken, hiç köy seçmeninin ve/veya yerel yönetim kuruluşunun görüşü alınmadan Doğancı köyünün Lefke Belediyesine bağlanmasını mümkün kılan yasal değişiklik neticesinde Do-ğancı köyüne diğer yerleşim birimleri ile farklı bir uygulama öngörülmüştür. Davacıların şikâyeti, Doğancı köyüne Anayasa'da yerleşmiş eşitlik prensibine aykırı davranıldığı ve seçmen olarak oy vermedikleri bir belediyeye bağlanmakta olduğu noktasında topl-anmaktadır.

Davalı ön itiraz olarak Davacıların bu davada meşru menfaati olmadığını ileri sürmüştür. Nitekim YİM 104/2008 (D.44/2009) sayılı davada benim de yer aldığım Mahkeme heyeti, oybirliği ile Çamlıbel köyünün Lapta Belediyesi'ne bağlanması ile il-gili kararda Davacıların meşru menfaati olmadığına karar vermiştir. Bu davadaki olgular ile diğer davadaki olgular arasında fark yoktur. Bu davada Davacılar tarafından diğer davada yapılmayan farklı bazı iddialar ileri sürülmüştür. Sayın meslektaşımın okud-uğu karar bu davada da YİM 104/2008'de olduğu gibi Davacıların meşru menfaati bulunmadığı doğrultusundadır. YİM 104/2008 ile bu davadaki olgularda fark bulunmadığından YİM 104/2008'deki karar ile aynı doğrultuda olan sayın meslektaşımın okuduğu karar ile h-emfikir olmam beklenebilinir.

Yukarıda sayı ve numarası verilen Çamlıbel köyü ile ilgili kararın okunmasından sonra Yüksek İdare Mahkemesinde ikame edilen ve Davacıların meşru menfaatleri bulunmadığı doğrultusunda ön itiraz ileri sürülen bazı davalarda a-zınlık kararı vermiş bulunmaktayım. (Bak:YİM 64/2009 (D.52/2009) YİM 82/2008 (D.4/2010) YİM 8/2009 (D.19/2010),YİM 140/2008 (D.12/2010)) Bu davalarda azınlık kararlarım ile davanın dinlenmesinden önce Davacıların meşru menfaatinin olmadığı doğrultusundaki -ön itirazlarla ilgili kararlara katılmadım.

Bir Davacının dava konusu yapılan bir karar ile ilgili meşru menfaatının mevcudiyetine dar bir yorum getirilmesi halinde idarenin denetimden geçmeyeceği ve keyfi ve kişilere özel icraatların denetimsiz kalabile-ceği açıktır. Nitekim yukarıda sayı ve ünvanı verilen davalarda bu tür örnekler görülebilinir. Bir idari davada Davacının meşru menfaatının doğrudan doğruya ve olumsuz yönde etkilenip etkilenmediği noktasındaki yorumun geniş yapılması gerektiğini düşünmekt-eyim. YİM 104/2008'deki karardan sonra dinlediğimiz, yukarıda sayıları verilen davalar neticesinde meşru menfaat ile ilgili görüşüm değişmiştir. Bu nedenle bu davada çoğunluk kararına katılmam mümkün değildir.

51/95 sayılı yasa ile Doğancı halkına veril-en Belediye olmaya karar verme hakkı yasa tadilatı ile Bakanlar Kuruluna devredilerek bu hak Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmış ve Doğancı köyünün Lefke Belediyesi'ne katılmasına karar verilmiştir. Yasa ile verilen bir hakkı yine yasa tadilâtı ile elin-den alınan Doğancı halkının ve/veya seçmeninin bu tadilât neticesi alınan bir karar ile ilgili meşru menfaati olduğunu kabul etmek gerekir ve bu konu ile ilgili Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava ikâme edebilmeleri gerekir. Davasında muvaffak olup olmamasından- ayrı Doğancı halkının bu hususu Mahkemeye taşıyabilmesi gerekir.

Yukarıdaki beyanlar ışığında Davacıların bu davada meşru menfaatlerinin bulunduğunu kabul ederim.

Netice itibarı ile Davalının ön itirazını reddederim.

Mahkeme: Sonuç olarak Davalını-n ön itirazı oyçokluğuyla kabul edilir. Davacıların başvurusu ise oyçokluğuyla ret ve iptal edilir.

Dava masrafları ile ilgili herhangi bir emir verilmez.



Necmettin Bostancı Talât D.Refiker Narin F.Şefik
Yargıç Yargıç - Yargıç




22 Kasım, 2010



14






Full & Egal Universal Law Academy