Yüksek İdare Mahkemesi Numara 12/2015 Dava No 27/2015 Karar Tarihi 23.09.2015
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 12/2015 Dava No 27/2015 Karar Tarihi 23.09.2015
Numara: 12/2015
Dava No: 27/2015
Taraflar: Revin Gürler ile Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Ltd. arasında
Konu: Çek yasağı - Çek yasağına girme kararınının idari nitelikli bir karar olmaması - Yetki - YİMin davaya görmeye yetkili olmaması- Usul - HMUT E.27 - Hukuki sorunun ne olduğunun açık olduğu hallerde müdafaa takriri verilmeden önce E.27 uyarınca konunun karar bağlanabilmesi.
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 23.09.2015

-D.27/2015YİM:12/2015
Yüksek İdare Mahkemesinde
Anayasanın 152.Maddesi Hakkında

Yargıç Tanju Öncül Huzurunda.

Davacı:Revin Gürler, Şanlıova Sokak, No:8, Gürler Apt., D4,
Gönyeli-Lefkoşa
İle
Davalı:Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Ban-kası Ltd., 49, Mahmut
Paşa Sokak-Lefkoşa
A r a s ı n d a.

Davacı çağrıldı hazır değil.
Davacı namına: Avukat Hasan Esendağlı ve Avukat Ayfer Şefik Tekinay çağrıldılar hazır değiller
Davalı namına:Avukat Murat Hakkı hazır. Avukat Direnç C-iva hazır değil.

---------
K A R A R

Davacının;
" A)Davalının Güzelyurt Şubesinde bulunan 23036 No.lu
hesaptan Aykut Arcan imzası ile keşide edilen ve
Davalıya 2.kez ibraz edilmelerini müteakip "Karşılıksız
Çek-Ödenemez" olarak mü-hürlenen 655121, 655168, 655125,
655132, 655163, 655161, 655165 No.lu çeklerden dolayı
Davacının çek yasağına girmesini öngören karar ve/veya
işlemlerinin etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve/veya
hiçbir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme em-ri
ve/veya hükmü,

B)Davalının Güzelyurt Şubesinde bulunan 23036 No.lu
hesaptan Aykut Arcan imzası ile keşide edilen çeklerden
dolayı Davacıyı Poliçeler Yasası'nın 74.maddesi
kapsamında değerlendiren ve bu madde kapsamında işleme
tabi tutulm-asını öngören her türlü karar ve/veya
işleminin etkisiz ve hükümsüz olduğuna ve/veya hiçbir
sonuç doğuramayacağına ilişkin bir mahkeme emri ve/veya
hükmü,

C)Davalının, Davacının Avukatı vasıtasıyla mezkûr hesaptan
keşide edilen ve keşide edilmes-i muhtemel tüm çeklerle
ilgili olarak çek yasağına son verilecek şekilde işlem
yapılması yönündeki talebini reddeden ve/veya dikkâte
almayan karar ve/veya işlemlerin etkisiz ve hükümsüz
olduğuna ve/veya hiçbir sonuç doğuramayacağına ilişkin bir
mahkem-e emri ve/veya hükmü "

şeklinde taleplerde bulunduğu davasında, müdafaa layihasının henüz verilmediği aşamada, davanın iptali ile ilgili olarak, Davalı tarafından gündemdeki 3.3.2015 tarihli istida dosyalanmıştır. İstidaya ekli yemin varakası Davalının Gü-zelyurt Şubesinde Müdür Vekili olduğunu belirten Ali Seyhun tarafından yapılmıştır ve özetle, Davalının yürütsel ve yönetsel yetki kullanan bir makam olmadığı, özel hukuk tüzel kişisi olduğu, şikâyet konusu kararın kamu hukuku alanında bir karar olmayıp öz-el hukuk alanında bir karar olduğu ve Yüksek İdare Mahkemesinin davayı görmeye yetkisi bulunmadığı iddialarını içermektedir.

Konu istidaya karşı itiraz ihbarnamesi dosyalanmıştır. Avukat Ayfer Şefik Tekinay tarafından yapılan itiraznameye ekli yemin var-akasında, istidanın, yersiz, gereksiz, mesnetsiz veya mevsimsiz olduğu, yetkinin "müdafaa safhasında da ileri sürülebileceği," Mahkemenin bu hususta karar üretebilmesi için davaya konu kararın niteliğini incelemesi ve değerlendirmesi gerektiği, böyle bir i-ncelemenin de bu safhada veya böyle bir istida altında yapılamayacağı, Davalının özel hukuk tüzel kişisi olduğunun doğru olduğu, ancak dava konusu kararın kamu hukuku alanına girdiği, Davalının kamu yararına hareket eden veya kamu hizmeti sunan bir idareni-n ayrıcalıklarını kullanan özel hukuk tüzel kişisi olduğu, Müstedinin istidasının Mahkeme prosedürlerinin kötüye kullanılmasına yönelik gereksiz zaman ve masraf kaybına sebebiyet verdiği veya Davacının hakkını aramasına karşı yapılan kötü niyetli bir giriş-imden ibaret olduğu iddialarına yer verilmiştir.

Bu meseledeki esas sorun olan, Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili Mahkeme olup olmadığı sorusunu karara bağlamazdan önce, istidaya karşı dosyalanan itiraz ihbarnamesine ekli yemin varakasında ileri sürülen,- istidanın mevsimsiz olduğu argümanını ele alıp çözüme kavuşturma gerekliliği vardır.

Konu istida incelendiğinde, istidanın, sair şeyler yanında, 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 18'inci maddesine ve Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 27 Nizam 1--4'e dayandığı görülmektedir.

Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü'nün 18'inci maddesi şöyledir:
"
Uygulana-
cak Tüzük 18- Bu Tüzüğün yapıldığı tarihte Cumhuriyet dahilinde yürürlükte
bulunan Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğü, durum uygun
- olduğu hallerde, Mahkeme huzurundaki bütün işlemlerde gerekli
değişiklikler yapılarak uygulanır; meğer ki bu Tüzüğe başka bir
hüküm konmuş veya Mahkeme veya bir Yargıç başka türlü
kararlaştırmış olsun. "
Hukuk Muhakemeleri Usul -Tüzüğü Emir 27'nin Türkçe'si ise:

E. 27, n 1-4YİRMİ YEDİNCİ EMİR
LAYİHALARDA İLERİ SÜRÜLEN HUKUKİ
SORUNLAR
I. 25, 21.Taraflardan herhangi biri dava ile ilgili olarak verdiği lâyihasında herhangi bir hukuki sorunu ileri sürmek hakkına sahiptir ve bu b-içimde ileri sürülen herhangi bir sorun mahkeme tarafından, davanın mahkemece uygun görülecek herhangi bir aşamasında, ele alınıp karara bağlanabilir.
I. 25, 32.Mahkemenin kanaatine göre, bu gibi bir sorunla ilgili karar tüm davayı veya davadaki belirl-i bir dava sebebini, savunma nedenini, karşı talebi veya cevabı köklü olarak çözümlerse, mahkeme davayı reddedebilir veya davaya ilişkin adil sayılacak başka bir emir verebilir.
I. 25, 43.Mahkeme, herhangi bir layihanın makûl bir dava sebebi veya cevap- oluşturmadığı nedeniyle iptal edilmesine karar verebilir. Ayrıca bu gibi hallerde veya davanın veya savunmanın teati edilen layihalardan anlamsız ve sırf zarar verme kasdıyle açılmış veya yapılmış olduğu anlaşılması halinde, mahkeme, yargı işlemlerinin du-rdurulmasına veya davanın reddedilmesine veya adil sayılacak başka bir hükmün verilmesine emir verebilir.
I. 25, 54.Herhangi bir davaya veya yargı işlemine, yalnızca bir tespit kararı veya emri verilmesini talep ettiği için itiraz yapılamaz ve mahkeme,- bu gibi davalarda veya yargı işlemlerinde, netice itibarıyle herhangi bir hukuki himaye talep edilip edilmemesine veya edilmesinin mümkün olup olmamasına bakılmaksızın hakların tespiti ile ilgili olarak bağlayıcı bir karar verebilir.
şeklindedir-.

İlgili emir ve tarafların karşılıklı iddiaları incelendiğinde, yanıtlanması gerekenin, istidanın müdafaa layihası dosyalanmazdan önce de yapılıp yapılamayacağı sorusu olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay/Hukuk 37/80 Dağıtım 14/81'deki çoğunluk kararında:

-" Bugüne kadar lâyihalarda dava sebebi belirlenmediği veya mahkemenin davaya bakmaya yetkisi olmadığı veya davacının davalı aleyhine dava açmaya hakkı olmadığı nedeni i1e talep takriri verildikten sonra ve müdafaa takriri verilmezden önce İngiltere Tüzüğ-ünün, hale göre, E.19 n.27 ve/veya E.25 n.4 uyarınca yapılmış müracaat üzerine mahkemeler ya lâyihanın bir kısmının lâyihadan ihraç edilmesine ve o kısmının tadil edilmesine veya davanın bazı koşullara tabi olarak veya olmayarak reddedilmesine birçok daval-arda karar vermiştir. "
. . .
" Karara bağlanması gereken hukuki sorunun müşkül olduğu hallerde böyle bir hukuki sorunun E.19 n.26 ve/veya E.27 n.4 uyarınca karara bağlanmaması gerektiği ileri sürüldü. Karara bağlanması gereken hukuki sorun mahkeme -huzurunda olan lâyihalardan veya belgelerden belli ise hukuki sorun ne kadar müşkil olursa olsun karara bağlanması gerekir. "
. . .

" Yukarıda alıntısı yapılan davalardan açıkça görülüyor ki gerek E.19 n.26 gerekse E.27 n.4 altında talep takriri verild-ikten sonra ve müdafaa takriri verilmezden önce mahkemenin yetkisi olup olmadığı hususu dava sebebinin belirlenmediği haller de dahil, gerek E.19 n.26 ve gerekse E.27 n.4 uyarınca yapılan müracaatlarda incelenmiş ve sorunun ne olduğu açık olduğu hallerde k-onu tartışılıp karara bağlanmış ve birçok hallerde talep takririnin bazı kısımlarının veya tümünün davadan ihraç edilmesine emir verilmiştir. Dolayısıyla hukuki sorunların müdafaa takriri verilmezden önce karara bağlanamayacağı görüşü doğru değildir. "
de-nilmiştir.

Kararda yer alan azınlık görüşüne göre ise:
" Yukarıda değindiğim gibi dava sebebinin bulunmadığı veya
mahkemelerin yetkisizliğî gibi hukuki noktalar esas
itibarıyla E.27 nizamları altında e1e alınması gerekir.
Bu nizam al-tında ise dava layihaları teati edildikten
sonra dava layihalarında tebellür eden hukuki noktalar
ilkin ele alınıp karara bağlanabilir. Ancak E.l9 n.26
altında olduğu gibi burada da ilk nazarda bir dava sebebi
açıklıkla görülmemesi -halinde Mahkeme E.27 n.4 altında
yetkisini kullanarak davayı veya dava sebebi mevcut
olmayan layiha kısımlarını iptal edebilir. Ancak bariz ve
açık olmaması hallerinde layihaların verilmesi ve
taraflara söz hakkı tanınarak konu üzer-inde esaslı argüman
dinlendikten sonra bir karara varılması en doğru yoldur. "

İlgili kısımları yukarıda alıntılanan karar incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Usul Tüzüğü Emir 27 uyarınca ileri sürülecek hukuki sorunların, sorunun ne olduğu açık ola-n hallerde, müdafaa takriri verilmezden önce de karara bağlanabileceği görülmektedir. Emir 27'nin belirtilen özdeki uygulanma şeklini, YİM'deki yargılama süreci açısından değiştirmeyi gerektirecek herhangi bir kural veya gereksinim ise bulunmamaktadır.

H-uzurumdaki mesele bu hukuksal yaklaşımla incelendiğinde, yetki ile ilgili sorunun, bu aşamada karara bağlanabilecek kadar açık olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Özellikle Talep Takririnde ileri sürülenler, ki yetki sorunu incelenirken bunlara değinile-cektir, göz önüne alındığında, bu sonuç kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu nedenle Davalı tarafın müdafaa layihası vermeden veya müdafaa layihası dosyalayıp, yetki ile ilgili hukuki iddialar ileri sürmeden, Yüksek İdare Mahkemesinin bu meselede yetkili Mahkem-e olmadığı iddiası ile dosyaladığı ve davanın iptalini talep ettiği konu istidanın, mevsimsiz dosyalandığını veya gayri makûl olduğunu söylemek mümkün olamamaktadır. Aynı yaklaşım nedeniyle, şahadet sunulmamasına veya ek yemin varakası dosyalanmamasına k-arşın, istidanın, Davacının hakkını aramasına karşı yapılan, kötü niyetli bir girişimden ibaret olduğu iddiasına da değer verme şansı kalmamaktadır.

Belirttiklerimin doğal sonucu ise, yukarıda da vurguladığım üzere, Yüksek İdare Mahkemesinin konu meseley-i görmeye yetkili Mahkeme olup olmadığının gündemdeki istida altında karara bağlanabileceğidir.

Davalının özel hukuk tüzel kişisi olduğu tartışmasız bir biçimde kabul edilen huzurumdaki meselede, Yüksek İdare Mahkemesinin davayı görmeye yetkili olup olma-dığını belirlemek için, herşeyden önce, özel hukuk tüzel kişilerinin kararlarının idari karar niteliğinde sayılıp sayılamayacağının ortaya konması gereği vardır.

27/2013 sayılı İyi İdare Yasası'nın 2'nci maddesindeki 'idare' tefsiri:
"'İdare', Devlet, ye-rel yönetimler ve özerk birimler dahil her tür ve düzeydeki kamu tüzel kişilerini ve kamu yararına hareket eden veya kamu hizmeti sunan bir idarenin ayrıcalıklarını kullanan özel hukuk tüzel kişilerini anlatır. "

şeklindedir.

Bu düzenleme, anılan Yasada-ki idari işlem tefsiri de göz önüne alınarak değerlendirildiğinde, kamu yararına hareket eden özel hukuk tüzel kişisinin kamu gücü ayrıcalıklarını kullanarak yaptığı işlemin veya kamu hizmeti sunan bir idarenin ayrıcalıklarını kullanan özel hukuk tüzel kiş-isinin yine kamu gücü ayrıcalıklarını kullanarak yaptığı işlemin de, idari dava konusu edilebileceği sonucuna varılmaktadır.

YİM 118/2013, Dağıtım 12/2015'de, konu ile bağlantılı olarak, alıntıların da yer aldığı şu görüşler dile getirilmişti:

" Birl-eştirilmiş Yargıtay/Hukuk 106/2009 ve 107/2009, Dağıtım 26/2012'de belirtildiği ve benim de benimsediğim üzere, Davalı No.1, Fasıl 337 hükümleri altında kurulmuş Vakıflar İdaresinin denetim ve kontrolüne tabi Mütevelliler tarafından idare edilen özel hukuk- tüzel kişiliğini haiz bir kurumdur. Lefke Avrupa Üniversitesi ise, Kıbrıs Bilim Vakfı tarafından kurulmuş özel bir vakıf üniversitesidir ve anılan kararda belirtildiği üzere faaliyetleri, 65/2005 sayılı Yasaya ve YÖDAK'ın kontrol ve denetimine tabidir. Yi-ne kararda vurgulandığı üzere, Lefke Avrupa Üniversitesi, kamu alanında faaliyet gösteren özel hukuk tüzel kişisidir.

Anılan karar incelenmeye devam edildiğinde, kararda, kamu hizmeti gören özel hukuk tüzel kişilerinin karar veya işleminin, kamu gücü kul-lanılarak alınması veya yapılması halinde, alınan kararın idari nitelikte sayılacağı sonucuna varıldığı da görülmektedir.

Tufan Erhürman'ın Yüksek İdare Mahkemesinin Görev Alanı adlı eserinde sayfa 320 ve 321'de:
" Anayasa'ya göre önemli olan, iş-lemi yapan organ, makam veya kişinin kamu
tüzel kişisi olması değil, kullanılan yetkinin yürütsel veya yönetsel nitelikte
olmasıdır. Bunun anlamı, Anayasa'ya göre, işlemi kimin yaptığına değil,
kullanılan yetkinin idari nitelikte o-lup olmadığına bakılması gerektiğidir. İşlemi
'idari' kılan, onun kamu gücü ya da yasadan kaynaklanan bir
kamusal ayrıcalık veya yükümlülük kullanılarak yapılmasıdır. Yürütülmekte olan
hizmet bir kamu hizmeti ise, kamu hizmetinin -doğası gereği, onu yürüten kişi,
özel hukuk tüzel kişisi dahi olsa, birtakım ayrıcalıklara ve üstün yetkilere sahip
olacaktır. Bu durumda işlemin yasadan kaynaklanan kamusal ayrıcalıklara
dayanılarak yapılıp yapılmadığına bakmaya g-erek yoktur. Kamu hizmetini
yürütmek dolayısıyla birtakım ayrıcalıklara ve üstün yetkiler kullanma olanağına
sahip olmak, bu yetkileri kullanmak suretiyle yapılan işlemin idari işlem
sayılabilmesi için yeterlidir. " "
denilmiştir.
-
Anılan değerlendirme ve görüşler ışığında huzurumdaki meseleye bakıldığında, bankacılık işiyle uğraşan Davalının, bankacılık, kamu hizmeti sayılamayacağından, kamu hizmeti görmediği veya yürütmediği sonucu ile karşılaşılmaktadır.

Davacının, kamu yararın-a hareket edip etmediği sorusunu cevaplamak için ise, dava konusu işlemin yapılmasına olanak veren yasal durumu inceleme gerekliliği bulunmaktadır.

Poliçeler Yasası Madde 73 (A)(2):
"(2)Bir bankanın müşterisi tarafından o banka üzerine çekilen çeki ödem-e görevi ve yetkisi aşağıda öngörülen nedenlerden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda sona erer:
Çekin imza yetkili kişiler tarafından imzalanmamış olması veya çekin kaybolduğunun veya çalındığının veya müşteri veya vekili tarafından imza edilmediğini-n ve bu konuda Polis Örgütüne şikayet yapıldığının ve şikayetin Polis Örgütüne yapıldığının Polis Örgütü tarafından belgelendirildiğinin bankaya bildirilmesi ve Polis Örgütünün verdiği belgenin bankaya verilmesi;
Hesap sahibi müşterinin öldüğünün bankaya b-ildirilmesi veya banka tarafından tespiti halinde;
Mahkemenin herhangi bir nedenle çekin ödenmesinin durdurulmasını veya engellenmesini uygun bulup vereceği emrin bankaya tebliğ edilmesi;
(Ç) Çekin imzasız olması veya imzaların eksik olması.
Poliçe-ler Yasası Madde 74:
74.(1)(A) Çek, banka aracılığıyla çek hesabının bulunduğu bankaya ibraz edildiğinde, banka, çekin üzerinde yazılı olan tutarın hesapta bulunmaması halinde, ibraz tarihinin çekin üzerinde belirtilmesi koşuluyla "Yetersiz Bakiye-Tekra-r İbraz Edilmesi" mühürü basılarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası Takas Odası Tüzüğü kuralları uyarınca oluşturulan Takaz Yönetim Komitesinin belirlediği takas kurallarının öngördüğü iade süresi içinde, çeki ibraz eden bankaya iade eder ve ba-nka da çeki ibraz edene iade eder.
(B) Çek hamili tarafından çek hesabının bulunduğu bankaya ibraz edildiğinde, banka, çekin üzerinde yazılı olan tutarın hesapta bulunmaması halinde, ibraz tarihinin çekin üzerinde belirtilmesi koşuluyla, "Yetersiz Bakiye- -Tekrar İbraz Edilmesi" mühürü basılarak çeki ibraz eden kişiye anında iade eder.
(2)Yukarıdaki (1)'inci fıkra kurallarına göre gereği yapılan çeke, "Karşılıksız Çek-Ödenemez" mühürü, "Yetersiz Bakiye- Tekrar İbraz Edilmesi" mühürünün basıldığı tarihten- başlayarak en erken 15 (on beş) iş günü sonrasında basılabilir.(3)"Yetersiz Bakiye-Tekrar İbraz Edilmesi" mühürü basılan çekin tutarı, çekin mühürlendiği tarihten başlayarak 15 (on beş) iş günü içinde muhatap bankaya yatırılır veya çek muhatap bankaya- iade edilirse bu çek ile ilgili karşılıksız çek işlemi yapılmaz.(4)Çek "Yetersiz Bakiye-Tekrar İbraz Edilmesi" mühürü basıldıktan sonra en erken 15 (onbeş) iş günü sonra olmak üzere tekrar ibraz edildiği anda karşılığı yoksa, çekin arkasına ibraz tar-ihi belirtilmesi koşuluyla, "Karşılıksız Çek-Ödenemez" mühürü basılır ve çekin ait olduğu hesabın sahibi olan gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişi yetkilisi mühür basıldığı anda herhangi bir ihbara gerek olmaksızın çek yasağına girer. Çek yasağına girenle-r çek hesabı açma ve çek kullanma hakkını kaybeder ve bu kişilere, bu Yasanın 74B maddesi kuralları uygulanır...............................(6)Çek hesabının bulunduğu banka, karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini, bu çek nedeniyle çek yasağına -girenler hakkında gereken bilgileri, karşılıksız çek mühürünün basıldığı günün en geç ertesi iş günü güvenli elektronik ortamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirir. Bu bildirimlere ilişkin usul ve esaslar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti- Merkez Bankası tarafından belirlenir.(7)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası yukarıdaki (6)'ncı fıkra uyarınca aldığı bilgilere dayanarak oluşturacağı çek yasağı listesini en fazla 5 (beş) iş günü içinde güvenli elektronik ortamda bankalara ve- Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığa bildirir. Çek yasağı listesinin oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenir. "şeklindedir.

Çek yasağı düzenlemesi ile, sair şeyler yanında, karşılıksız -çek verenlerin toplum tarafından bilinmesinin ve ticari işleyişte bu tür kişilere ihtiyatlı yaklaşılmasının sağlanmasını amaçlandığı göz önüne alındığında, Davalının veya bankaların, kişileri, Yasa kuralları gereği çek yasağına koyarken veya daha doğru bir- deyişle bu sonucu doğuracak adımları atarken, kamu yararına hareket ettikleri düşünüle-bilecek bir husus gibi görünmektedir. Ancak gözden kaçırılmaması gereken gerçek, bankaların, müşterileri ile yaptıkları sözleşmelere bağlı olarak çek hesabı açtıkları v-e ilgili sözleşme kapsamında müşterilerine çek defteri verip, çek kesme hakkı bahşettikleridir.

Yani aslında bankalar, müşterileri ile aralarındaki sözleşmeye göre müşterinin keşide ettiği çeki ödemekte, müşterinin çeki keşide ettiği hesapta para bulunma-ması halinde ise, poliçeler Yasası'nın bankalara yüklediği yükümlülükleri yerine getirdikten sonra, yine ilgili hesapta çekin karşılığı olmaması halinde, Yasa gereği, çeki, "karşılıksız çek-ödenemez" şeklinde mühürlemektedirler ki, bu işlemin yasal sonucu -da, ilgili kişinin çek yasağına girmesidir.

Daha da açıkçası bankalar, "karşılıksız çek-ödenemez" mührünü çeke vururken, aslında kamuyu düşünerek veya piyasadaki üçüncü kişilerin olayla ilgili bilgilenmesini amaçlayarak hareket etmemekte, müşteri ile aras-ındaki sözleşmenin gerekleri doğrultusunda hareket etmektedirler. Bu nedenle bankaların çeke, "karşılıksız çek-ödenemez" mührü basma işleminin kamu yararı güdülerek yapıldığı söylenememektedir.

Belirttiğim yöndeki görüşlerim ışığında ve her halükârda, ba-nkaların, çekleri ödeme veya ödememe noktasında, müşteri ile aralarındaki sözleşme çerçevesinde hareket ettikleri gerçeğinden yola çıkılarak olay değerlendirildiğinde, bankaların, çeki, "karşılıksız çek-ödenemez" diye mühürlemesini ve bunu Merkez Bankasına- bildirmesini veya bu işlemlerin kaldırılması talebini reddetmesini, kamu gücü ayrıcalıklarını kullanarak yapılmış bir işlem olarak değerlendirmek de mümkün olamamaktadır.

Kısacası olay hukuksal zeminde değerlendirildiğinde, ortada idari işlem veya karar -bulunmadığı açık gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

Ancak yasal zemindeki bu değerlendirmeye karşın somut iddiaları göz önüne alarak konuyu incelemekte de yarar bulunduğu açıktır.

Bu yaklaşım gereği, Davacının Talep Takriri incelendiğinde:

"c-Davacı, 8.7.-2014 tarihinde Davalı Bankanın Güzelyurt
Şubesine müracaat ederek Şube nezdinde bulunan 14 116
23036 No.lu hesabın 8.7.2014 tarihinden itibaren eşi
olan Aykut Arcan ile "müşterek" olmasını talep
etmiştir.

d-Davacının bu talebi, Davalı tar-afından kabul edilerek
gerekli işlemler yapılmış ve bahse konu hesap müşterek
bir hesaba dönüştürülmüştür.
. . .
l-Davalı, bu bağlamda kendisine 18.9.2014, 6.11.2014 ve
20.11.2014 tarihli yazılarda yer alan hususları hiç
dikkâte almadı-ğı gibi aşağıdaki hususları da göz ardı
ederek Davacının çek yasağına girmesi yönündeki işlemi
ortadan kaldırmayı reddetmiştir:
Davacı, Davalıdan mezkûr hesabın "ve/veya" olması yönünde bir talepte bulunmamış; hesabın "müşterek hesaba dönüştürülme-si" talebinde bulunmuştur.
Mezkûr hesaba ilişkin "çek hesabı açılış müracaat formuna" göre mezkûr hesabın ismi "Revin Gürler ve/veya Aykut Arcan" olarak görülmektedir.
Yine tarafların imzaladığı Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi'nde müşteri olarak "Revin Gürl-er Arcan/Aykut Arcan" yer almaktadır.
Bu sözleşmede çek ile ilgili yetki ve sorumluluklar "müşteri" üzerine tanımlanmıştır.
Davacı, hesabın "ve/veya" olmasına yetki ve izin vermemiştir ve hesap da "ve/veya" değildir.
Her halükârda hesap "ve/veya" kabul -edilse dahi; Davacı bu hesap üzerinden tek imza ile çek keşide etme konusunda ve/veya çek defterini tek başına teslim alma konusunda Aykut Arcan'a hiçbir yetki vermemiştir ve/veya Davalıya böyle bir yetki verdiğini beyan etmemiştir.
"Ve/veya" nitelikli h-esaplardan bir hesap sahibinin yetki ve rızası olmadan diğer hesap sahibinin çek keşide edebileceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
viii.Bu bağlamda mezkûr hesaptan keşide edilen çekler
yasal olarak oluşmamıştır ve/veya işbu çeklerle
il-gili olarak Davacı "keşideci" ve/veya "hesap
sahibi" olarak sorumlu tutulamaz. "


şeklindeki iddiaların varlığı ile karşılaşılmaktadır. Anılan iddialar incelendiğinde, bunların, Davacının çek yasağına girme sürecinde, Davacı ile Davalı arasındaki sözle-şme ilişkisinin etkisini ve olayın taraflar arasındaki sözleşmenin yorumlanma biçimi ile doğrudan bağlantılı olacağını veya olduğunu ortaya koyar nitelikte bulunduğu görülmektedir. Kısacası, Davacının ve Aykut Arcan'ın, 23036 No.lu, davada konu edilen mü-şterek hesabından keşide edilen çeklerin ödenmesinin veya karşılıksız olmaları halinde "karşılıksız çek-ödenemez" mührü ile mühürlenmesinin, tümden taraflar arasındaki sözleşme kurallarına ve bunların yorumlanmasına göre yapılan işlemler olduğu bu iddiala-r dolayısıyla açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de Davalının dava konusu işlemlerini veya kararlarını idari nitelikli olarak kabul etme olanağı yoktur.

Davacının olayla ilgili Tafsilatlı Talep Takririnde yer alan tüm iddiaları göz önüne alındığında, -Davalının istidasını ispatlamadığı, bu nedenle de istidanın reddi gerektiği özlü Davacı argümanı da anlamsız kalmakta ve değer verilebilir olmaktan uzaklaşmaktadır.

Belirttiklerime bağlı olarak, dava konusu karar veya işlemlerin idari nitelikte olmadıkl-arı, dolayısıyla da, Yüksek İdare Mahkemesinin konu davayı görmeye yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşırım.
Buna bağlı olarak da davayı ret ve iptal ederim. Masraflar Davacı tarafından Davalıya ödenecektir.

Tanju Öncül
Yargıç
23 Eylül, 2015
-

















10






Full & Egal Universal Law Academy