Yüksek İdare Mahkemesi Numara 114/1996 Dava No 8/2003 Karar Tarihi 04.06.2003
Karar Dilini Çevir:
Yüksek İdare Mahkemesi Numara 114/1996 Dava No 8/2003 Karar Tarihi 04.06.2003
Numara: 114/1996
Dava No: 8/2003
Taraflar: Taner Şeref ile Kamu Hizmeti Komisyonu
Konu: Münhal ilan edilen mevkiye atanmama veya atanmak için yapılan müracaatı reddeden bir karar talebi - Davanın takipsizlikten dolayı reddi - Davanın cenalandırılması talebi
Mahkeme: YİM
Karar Tarihi: 04.06.2003

-D.8/2003 YİM 114/96
Yüksek İdare Mahkemesi Olarak Oturum Yapan
Yüksek Mahkeme Huzurunda
Anayasanın 152. Maddesi Hakkında
Mahkeme Heyeti: Metin A. Hakkı, Şafak Öneri, Necmettin Bostancı.
Müstedi: Taner Şeref, Lefkoş-a
- ile -
Müstedaaleyh: Kamu Hizmeti Komisyonu vasıtasıyla KKTC Lefkoşa

A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Avukat Süleyman Dolmacı adına Avukat
Hasan Esendağlı
Müstedaaleyh namına: Kıdemli Savcı Behiç Öztürk.


------------------


K A R A -R


Metin A. Hakkı: Davacı-Müstedi, 1.7.1996 tarihinde, Anayasanın 152. maddesine istinaden Yüksek İdare Mahkemesi olarak oturum yapan Yüksek Mahkemede, Davalı-Müstedaaleyhler aleyhine dosyaladığı yukarıda ünvan ve sayısı gösterilen dava ile Mahkemeden ay-nen aşağıdaki şekilde talepte bulundu:

"A) Müstedaaleyh tarafından takriben 12.10.1995
tarihinde veya o tarihlerde münhal ilan edilen,
Dışişleri Dairesi Kadrosu 3. Derece 3. Sekreter
mevkiine Müstedinin atanmamasını öngören- ve/veya
bu mevkiye atanmak için Müstedinin yaptığı
müracaatı reddeden ve/veya 18.4.1996 tarihinde
Müstedinin Dışişleri Dairesi Kadrosu 3. Derece
3. Sekreter mevkiine atanmasını reddeden ve/veya
bu konuda Müst-edaaleyh tarafından alınan kararın
ve/veya bu hususa ilişkin karar ve/veya
işlemlerin hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve
herhangi bir sonuç doğuramayacağına Mahkemece
karar verilmesi;

B) Müstedaaleyh tarafından 18.-4.1996 tarihinde
alınan ve Müstedinin bilgisine 22.4.1996
tarihinde ve/veya takriben o tarihlerde gelen,
Müstedinin Dışişleri Dairesi Kadrosu 3. Derece
3. Sekreter mevkii ile ilgili olarak yapılan
sözlü sınava- atfen anılan mevkiye bu aşamada
atanmasına imkan görülemediği hususundaki
kararının ve/veya işlemlerinin hükümsüz ve
etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç
doğuramayacağına Mahkemece karar verilmesi."


Mezkûr dava-nın Davalı-Müstedaaleyhlere tebliğini müteakip Davalı-Müstedaaleyhler 27.11.1996 tarihinde bir Müdafaa Takriri dosyalamışlar ve özetle Davacının davasında haklı olmadığını iddia edip davanın masraflarla reddedilmesini talep etmişlerdir. Davanın talimatı 1-9.12.1997 tarihinde gerçekleşmiş ve ondan sonra tarafların Mahkemeye yaptıkları, (davanın Mahkeme harici sulh yolu ile hallolma ihtimalinin araştırılması) talepler doğrultusunda dava müteaddid defalar tehir edilmiştir. Davanın Mahkeme harici sulh yolu ile- hallolmayacağı tebellür ettikten sonra dava birkaç kez Mahkemece duruşma olarak tayin edilmiş ancak, Davacı bu duruşma tarihlerinden gerektiği şekilde istifade edip davasını dinletmemiştir. Bu hususu gösteren son birkaç celsenin zabıtlarından yararlanara-k birkaç misal gösterilmesi uygun olacaktır. 4.11.2002 tarihinde Davacıyı temsilen esas Avukatı Mahkemeye gelmemiş, namına bir başka Avukatı Mahkemeye göndermiş ve aynen şu beyanı yapmıştır:

"Bugün Ağır Ceza Mahkemesinde Av......... bir
davas-ı olduğundan bu davaya gelemeyecektir.
Dolayısıyle bu davanın mention olarak başka
bir güne tehirini öneririm."


Neticede Mahkeme savcının görüşünü de aldıktan sonra davayı mention olarak 13.12.2002 tarihine ertelemiştir. 13.12.2002 tari-hinde yine Davacının esas avukatı Mahkemede ıspat-ı vücut etmemiş namına bir başka avukat göndermiş ve o da aynen şöyle demiştir:

"Ben formal olarak bu davada bulunmaktayım. Olaya
yeterince vakıf değilim. ........ Bey yurt
dışındadır. -Bir tehir rica ederim."


Buna cevaben savcı da aynen şöyle demiştir:

"Bana durumu daha önce bildirseydi daha iyi olurdu.
Ancak itirazım yoktur."

Neticede dava Mahkemece 19.12.2002 tarihine sabah 08.45'e duruşma olarak tayin olundu -ve 19.12.2002 tarihinde de ne Davacı ne de avukatının Mahkemede duruşma için hazır olmaması neticesi, Mahkemece bu istidanın kökeninde yatan karar verildi.
Davanın bu kadar uzamasının bir nedeni de; dava dosyalandıktan sonra Davacının kendi şahadetinde ded-iğine göre 5 kez avukat değiştirmesi olmuştur. Neticede dava Mahkemece duruşma olarak az önce deyinildiği gibi 19.12.2002 tarihine tüm taraf avukatlarının hazır olduğu bir celsede tayin edilmişti. 19.12.2002 tarihinde dava saat 08.45'e duruşma olarak tay-in edilmişken (Mahkeme zabıtlarına göre) saat 09.30'da ele alınmış Davacı ve avukatı çağrılıp Davacı tarafının Mahkemede hazır olmadığı tespit edildikten sonra Davalı-Müstedaaleyhleri temsil eden Savcı zabıtlara göre Mahkemeye aynen şu beyanı yapmıştır:


- "Biz bugün duruşmaya hazırız. Geçen celsede,
13.12.2002 tarihinde bu dava tehir edilirken
duruşma yapılmak üzere tehir edildiği taraflara
beyan edilmişti ve 09.00'da Mahkemede hazır
olmamız Yargıç tarafından vurgulanmışt-ı. Ben
hazırım, şayet karşı tarafın buna icabet etmemesi
nedeni ile ertelenecekse davanın takipsizlikten
reddedilmesini talep ederim.

Mahkeme: Dava takipsizlik nedeni ile red ve iptal
edilir."


Netice ola-rak yukarıdaki zabıtlardan da görüldüğü gibi dava, 19.12.2002 tarihinde tayin olunan gün ve saatte Davacının Mahkemede hazır olmaması nedeni ile takipsizlikten iptal edilmiştir. Davacı-Müstedi bilâhare 29.4.2003 tarihinde Mahkemeye avukat Süleyman Dolmacı- vasıtası ile dosyaladığı çift taraflı bir istida ile Mahkemeden aynen şu şekilde bir emir talep etmektedir:

"A) Bu davanın ve/veya istidanın takipsizlikten red
ve iptaline dair 19.12.2002 tarihli Mahkeme
Kararının ve/veya hükmünün- ve/veya emrinin iptal
edilmesine ve/veya davanın canlandırılmasına
dair emir"


Davalı-Müstedaaleyh tarafı istidanın duruşması için Mukayyitlikçe tayin edilmiş olduğu 23.5.2003 tarihinde dosyaladığı bir itirazname ile, sözü edilen -bu istidada talep edilen emrin verilmesine itiraz edeceğini Mahkemeye dosyaladığı ve suretini Davacı-Müstedi tarafına verdiği bir itirazname ile tüm ilgililere bildirmiştir. İstida tayin olunduğu gün ve saatte Mahkemece ele alınıp dinlenmiştir. Gerek is-tida, gerekse itirazname birer yemin varakası ile desteklenmektedir. İstidanın duruşmasında Davacı-Müstedi tarafından sadece Davacı-Müstedi Mahkemede şahadet vermiş, Davalı-Müstedaaleyh tarafı ise herhangi bir şahadet ibraz etmemiş, Davacı-Müstediyi istin-tak etmekle yetinmiştir. Önümüzde ibraz olunan şahadet ve Mahkeme dosyasını tetkik ettikten sonra istidanın kökeninde yatan olguların aşağıdaki gibi olduğu sabit olmuştur. Davacı-Müstedinin davası 19.12.2002 tarihinde, bu tarih şahsının veya kendini tems-il eden Avukatın bilgisinde olmasına rağmen Davacı-Müstedi tarafının ilgili gün ve saatte duruşma için Mahkemede hazır olmaması nedeni ile Mahkemece takipsizlikten iptal edilmiştir. Davacı-Müstedi 29.4.2003 tarihinde sözü edilen davanın canlandırılmasını -talep eden önümüzdeki istidayı Mahkemeye dosyalamıştır. Kamu görevlisi olan Davacı-Müstedi, iptal olunan davasını 1.7.1996 tarihinde dosyaladıktan sonra Kamu Hizmeti Komisyonu, yani Davalı-Müstedaaleyhler tarafından terfi ettirilmiş olup halen 2. Derece 1-. Sınıf İdare Memuru atanmış durumdadır. Bu terfi kendine Ağustos 2000 tarihinde verilmiştir. 1996 yılında davasını dosyaladığında Dışişleri Bakanlığına Dışişleri Dairesi 3. Derece 3. Sekreter atanmadığından yakınmakta ve bu mevkiin daha alt kademesinde -görev yapmakta idi. Davası ile yakınma konusu yaptığı mevkiin baremi 10-11-12 iken, halen işgal ettiği mevkiin baremi 12-13-14'dür. Bir başka deyişle halen işgal ettiği mevkii Kamu Hizmetinde yakınma konusu yaptığı mevkiden daha üst bir mevkidir.

Ö-nümüzdeki istidayı, konuya şamil mevzuatı uygulayarak karara bağlamak görevimizdir. Bu amaçla mevzuata bir göz attığımızda aşağıdaki hususlar hemen göze çarpar. Konuya 1997 Yüksek İdare Mahkemesi Tüzüğü şamil'dir. (Bak: Resmi Gazete Ek III, 25.12.1996, S-ayı 147, Sayfa 2959) Sözü edilen bu tüzük incelendiğinde iptal edilen bir davanın Yüksek İdare Mahkemesince tekrar canlandırılması için özel bir hüküm içermediği görülmektedir. Dolayısıyla konuya bu tüzüğün 18. maddesini uygulamamız gerekir. Uygulanacak -tüzük yan başlığını taşıyan bu madde de aynen şöyledir:

"18) Bu tüzüğün yapıldığı tarihte Cumhuriyet
dahilinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri
Usulü Tüzüğü durum uygun olduğu hallerde,
Mahkeme huzurundaki bütün işl-emlerde, gerekli
değişiklikler yapılarak uygulanır; meğer ki bu
tüzüğe başka bir hüküm konmuş veya Mahkeme
veya bir Yargıç başka türlü kararlaştırmış
olsun."


Bu durumda konuya Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünü-n uygulanması gerektiği sarihtir. Konumuzu yakından ilgilendiren ise Hukuk Muhakemeleri Usulü Tüzüğünün 33. Emrinin 4 ve 5. Nizamlarıdır. Bu Nizamlar ise aynen şöyledir:

"4. If on the day fixed for trial the defendant
appears when the trial- is called on but the plaintiff
does not, then upon proof being given of the
plaintiff having been given notice of such day, the
defendant, if he has no counter-claim, shall be
entitled judgment dismissing the action, but if he
ha-s a counter-claim, then he may prove his counter-
claim so far as the burden of proof lies upon him,
and judgment may be given accordingly.

5. Any judgment obtained where one party does
not appear at the trial may in a proper case b-e
set aside by the Court upon such terms as may
seem fit, upon an application made within fifteen
days after the trial."


Bu maddeleri önümüzdeki istidanın olgularına uygulayacak olursak Davacı-Müstedinin davasının 19.12.2002 tarihinde- iptal edildiği ve bu iptal emrinin ortadan kaldırılmasına yönelik önümüzdeki istidasını (bunun bir 'proper case' olduğu kabul edilse bile) 29.4.2003 tarihinde yani mevzuatta öngörülen 15 günlük sürenin haricinde dosyaladığı bu durumda, bu istidanın daha i-leri gitmeden iptal edilmesi gerektiği ortadadır. Mahkeme önündeki dava veya istidaya konuya şamil mevzuatı uygulamakla yükümlüdür. Bu gerçek muvacehesinde bu istida daha ileri gidemez ve iptal edilmelidir. Bu konudan ayrılmadan önce Usulü Muhakeme Niz-amlarında gerek istinaf dosyalamayı düzenleyen, gerekse önümüzdeki istida tipi meseleleri düzenleyen zaman ile ilgili sürenin bir gaye için konduğu ve bunlara uyulması gerektiği iyi yerleşmiş bir prensiptir. (Bak: Birleştirilmiş YİM 148-150/87,153/87,154/-87 ve 169/87, D.46/89) ve Areti Pavlou and Another v George P. Cacoyliannis and Others (1963 cilt 2 CLR 405), Niki Chr. Georghiou No.3 v The Republic of Cyprus, 1968 vol. 3 CLR 563 ve yine Y/H 10/75) Bu içtihatlardan ayrılmadan önce sırf bu Mahkemenin düşü-ncesini yansıtması açısından Niki Chr. Georghiou No.3 davasından bir alıntı yapmayı uygun gördük:


"............ it is of the utmost importance in cases
of such a nature that litigation should be instituted
and pursued within the prescri-bed time limits, so
that once they expire there should be finality in
such matters, with consequent certainty in relation
thereto, in the interests of proper and good
administration."

Bir an için bu hususu bir kenara bırakarak- davanın esasına bakıldığında Davacı-Müstedinin bugün iptal edilmiş durumda olan davasının canlandırılmasında herhangi bir meşru menfaatının kalmadığı görülür. Bilindiği gibi idari davalarda Davacının hem dava dosyalandığı gün hem de davanın duruşma günün-de meşru menfaatının olması şarttır. Bu prensip KKTC'de birçok içtihatlarla iyi yerleşmiş bir prensiptir. Bu içtihatların bazılarını sıralamaya bile herhangi bir gerek görülmemekle beraber Zaim Necatigil'den bir tek alıntıya yer vermekle yetineceğiz. Za-im Necatigil'in dediği gibi:

"Meşru menfaatın hem iptal davasının açıldığı zaman,
hem de davanın işitilme aşamasında mevcut olması
gerekmektedir: Bu konuda Sıddık Sami Onar bu
görüşe yer vermektedir. Menfaatın halen mevcut
- olması davanın ikamesi ve hiç olmazsa intacı
zamanında mevcut ve tahakkuk etmiş olması
demektir. İleride usulü melhuz olan, düşünülen,
ihtimal dahilinde bulunan, menfaat iptal davası
açma salahiyeti vermez." (Bak: Zaim M. Neca-tigil
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Anayasa ve
Yönetim Hukuku Sayfa 95)


Bu prensibi önümüzdeki meseleye uygulamaya kalktığımızda Davacının bugün bu davanın dinlenmesinde herhangi bir meşru menfaatının olmadığı veya kalmadığı sarihtir.- Davacı-Müstedi halen davasını dosyaladığı zaman yakınma konusu yaptığı mevkiye atanmama kararı verildikten ve dava dosyalandıktan sonra, daha üst bir mevkiye terfi ettirilmiştir ve bu mevkiin baremi daha fazladır. Dolayısıyle canlandırma istediği davayı- canlandırmada herhangi bir meşru menfaatı da yoktur.

Yukarıdaki gerçekler muvacehesinde Davacı-Müstedinin 29.4.2003 tarihli istidasını reddetmekten başka seçeneğimiz olmadığı görüşündeyiz ve netice olarak istida red ve iptal edilir. İstida masraf-larının ise Davacı-Müstedi tarafından ödenmesi emrolunur. Bunun miktarını ise Başmukayyit tespit edecektir.




Metin A. Hakkı Şafak Öneri Necmettin Bostancı
Yargıç Yargıç Yargıç


4 Haziran 2003





-



-


8



-


Full & Egal Universal Law Academy